Ki̇şi̇li̇k bozukluğunun ki̇şi̇li̇k özelli̇kleri̇ni̇n semanti̇k bellekteki̇ özeti̇ üzeri̇ne etki̇si̇
Personality disorders and semantic trait summary
- Tez No: 374970
- Danışmanlar: PROF. DR. FERHAN DEREBOY
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Psikiyatri, Psychiatry
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2014
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Adnan Menderes Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 94
Özet
Kim olduğumuz, nasıl biri olduğumuz sorusuyla karşılaştığımızda, hızlı biçimde yanıt verebilmek için, yıllar içinde semantik belleğimizde oluşturulmuş olan kişilik özelliklerimize ilişkin özete başvurduğumuz bilinmektedir. Dolayısıyla sözü edilen semantik özbilgi kimlik duygumuzun köşe taşlarından birini oluşturmaktadır. DSM-5 alternatif kişilik bozukluğu modeline göre, sağlıklı kişilik yapısından sağlıksıza doğru gidildikçe, kendilik işlevlerinden biri olan kimliğin tanımında ve sınırlarında bulanıklık artmaktadır. Bu çalışmada, psikiyatrik sorunu olan hastalarda kişilik patolojisinin şiddeti arttıkça semantik bellekteki kişilik özelliklerine ilişkin özet özbilginin doğruluk (geçerlik) ve güvenilirliğinde azalma olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla çalışmaya Adnan Menderes Üniversitesi Psikiyatri anabilim dalında yatarak veya ayaktan tedavi gören 75 hasta alınmıştır. Araştırmaya katılan her hastanın kişilik patolojisi SCID-II yapılandırılmış görüşmesi ve Kişilik İşlevsellik Düzeyi Skalası (KIDS) yardımıyla değerlendirilmiş; böylelikle DSM-III, DSM-IV/5, ICD-10 ve DSM-5 Alternatif Modele göre kişilik bozukluğu (KB) tanısı konmuştur.Ayrıca,her hastanın kendisine ve birinci derece yakınına 60 Soruluk Kişilik özelikleri listesi (KÖL-60) doldurtulmuştur. İlk uygulamadan en az bir ay sonra KÖL-60'ı ikinci kez doldurmak üzere davet edilen hastalardan 29'u bu davetimize uymuştur. Verilerin analizi aşamasında, hastanın semantik özbilgisinin geçerliğinin göstergesi olarak, hasta ve yakını tarafından KÖL-60 üzerinde yapılan derecelendirmeler arası uyuşma ve uyuşmazlığın düzeyleri belirlenmiştir. Güvenirlik göstergesi olarak da hastalar tarafından bir ay arayla yapılan iki KÖL-60 derecelendirmesi arasındaki uyuşma ve uyuşmazlık düzeyleri belrilenmiştir. Hem geçerlik hem güvenirlik için uyuşma düzeylerinin belirlenmesinde Pearson korelasyon analizinden, uyuşmazlık düzeylerinin belirlenmesinde derecelendirmeler arasın fark skorları ve fark skorlarının kareleri toplamından yararlanılmıştır. DSM-III, DSM-IV/5, ICD-10 ve DSM-5 Alternatif Modele göre konulan KB tanıları arasındaki uyuşma kappa (κ) istatistiği yardımıyla incelenmiştir. DSM-5 KB tanı gruplarında geçerlik ve güvenirlik göstergeleri ayrı ayrı hesaplanmış, gruplar arasında geçerlik yönünden yapılan karşılaştırmalarda varyans analizinden yararlanılmıştır. Kişilik patolojisinin ağırlığının özbilginin geçerlik ve güvenirliğini ne ölçüde yordadığını incelemek amacıyla, geçerlik/güvenirlik göstergelerinin her birinin ayrı ayrı bağımlı değişken olarak sokulduğu, SCID-II ve KIDS toplam skorlarının bu sırayla bağımsız değişken olarak sokulduğu bir dizi hiyerarşik çoklu regresyon analizi gerçekleştirilmiştir. Tanısal değerlendirmeler sonunda, DSM-5 genel tanı ölçütlerine göre 75 hastanın 39'unun (% 52) KB tanısı aldığı belirlenmiştir. Bu tanılar ile DSM-5 alternatif modele göre ve ICD-10'a göre konulan KB tanıları arasındaki uyuşmanın yüksek (sırasıyla κ = 0.76 ve 0.84); DSM-III-R'a göre konulan tanılar arasındaki uyuşmanın orta düzeyde (κ = 0.47) olduğu belirlenmiştir. Geçerlik göstergesi olarak her bir hasta için ayrı ayrı hesaplanan korelasyon katsayılarının KB tanısı alan gruptaki ortalamasının (r = 0.41) KB tanısı almayan grup ortalamasından (r = 0.53) anlamlı düzeyde düşük olduğu belirlenmiştir (F1, 73 = 4.52, p < 0.05, η2 = 0.06). Diğer yandan denekler için ayrı ayrı hesaplanan fark skorlarının kareler toplamı açısından KB tanısı alan grup ortalamasının KB tanısı almayan grup ortalamasından anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir (F1, 73 = 12.83, p = 0 .001, η2 = .15). Bu iki analizde geçerlik göstergeleri üzerinde gözlenen tanı gruplaşmasının etkileri sırasıyla orta ve büyük boyda bulunmuştur. Özbilginin geçerlik ve güvenirlik göstergelerinin bağımlı değişken olarak sokulduğu dört ayrı regresyon analizlerinin sonuçları, KIDS skorlarının tüm göstergeler üzerinde küçük boyda (R2= 0.05 ile 0.09 arasında) yordayıcı etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Bu etki geçerlik göstergelerinin sokulduğu 75 derecelendirme çiftine (hasta ile yakını) ilişkin verilere dayanan analizlerde anlamlı düzeyde bulunurken, güvenirlik göstergelerinin sokulduğu 29 derecelendirme çiftine (test - retest) ilişkin verilere dayanan analizlerde anlamlı düzeyde bulunmamıştır. Regresyon analizilerine ikinci sırada bağımsız değişken olarak sokulan SCID-II toplam skorunun hiçbir gösterge üzerinde yordayıcı etkisi gözlenmemiştir. Nörotik düzeyde yakınmaları olan karışık psikiyatri hastalarla yapılan bu çalışmanın bulguları, kişilik bozukluğu olanların özbilgilerinin doğruluğunun (geçerlik) kişilik bozukluğu olmayanlardan daha düşük olduğunu; KIDS ile değerlendirilen kişilik işlevlerindeki bozulma ile özbilginin geçerlik ve güvenirliğindeki azalma arasında doğrusal bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. İleride yapılacak çalışmalar; bu çalışmada gözlenen istatistiksel ilişkinin doğrulanması, klinik öneminin ve özellikle psikoterapötik açılımlarının anlaşılması açısından değerli olacaktır.
Özet (Çeviri)
When inquired about our personality characteristics, it has been demonstrated that we apply to the trait summary provided by our semantic memory system. Hense, semantic self-knowledge constitutes the basis of our sense of identity. DSM-5 alternative model for personality disorders (PD)propose an association between the extent of personality pathology and the extent of impairment identity definition, an aspect of self-functioning. The present study aims to investigate in a group of psychiatric patients the relationship of the severity of personality pathology with the accuracy (validity) and reliability of personality trait summary The naturalistic sample of the study consisted of 75 psychiatric in- and out-patients under treatment at the Department of Psychiatry, Adnan Menderes University Health Sciences Center. Each patient was clinically assessed with respect to DSM-III-R, DSM-IV/5, ICD-10 and DSM-5 alternative model PD criteria sets utilizing the SCID-II semi-structured interview and the Level of Personality Functioning (LPF) Scale. In addition, the patients self-rated their personality characteristics on a trait list consisted of 60 items once or twice. The same list was administered one first degree relative of each patient to rate the items considering the respective patent's personality traits. Twenty nine of our participants complied with our request to rate the trait list twice with at least one-month interwal between the two occasions. When analysing the collected data, accuracy or validity of each patient's trait self-knowledge was gauged with the correlations (Pearson's r) and deviations (sum of squared deviations) between the patient's trait self-ratings and his/her relative's ratings. Likewise, reliability of each patient's trait self-knowledge was gauged by means of the correlations and deviations between the patient's trait self-ratings on two occasions. Each patient was assigned PD diagnosis according to DSM-III, DSM-IV/5, ICD-10 ve DSM-5-AM(Alternative Model) criteria sets independently. Kappa statistic was employed to investigate the agreement levels beyond chance among the categorical PD diagnoses in accordance with the four different criteria sets. The validity and reliability of the trait self-knowledge was computed for the group of patients with and without DSM-5 PD diagnosis separately; and between group comparisons were conducted by means of one-way ANOVA. Also, a separate multiple regression analysis was conducted hierarchically for each validity and reliability gauges to investigate the extent of prediction of each gauge by the LPF scale scores and SCID-II total scores. Diagnostic assessments in accordance with the DSM-5 general PD criteria resulted in 52% of the participating patients being diagnosed with PD. Kappa statistics indicated that the amount of agreement in excess of chance washigh for DSM-5 versus ICD-10 diagnoses (κ = .84) and for DSM-5 versus DSM-5-AM diagnoses (κ = .84); but fair for DSM-5 and DSM-III-R diagnoses (κ = .47). Mean correlation coefficient as a gauge of the validity of self-knowledge was computed as r = 0.41 for the patients with PD, and r = 0.53 for patients without. Variance analyses indicated that presence or absence of PD exerts a significant and medium to large effect on the validity of self-knowledge as gauged with correlation coefficients (F1, 73 = 4.52, p
Benzer Tezler
- Panik bozukluğunun klinik bulguları ile kişilik özelliklerinin bilişsel yönü arasındaki ilişki
The relationship between clinical symptoms of panic disorder and cognitive aspects of personality characteristics
EMİNE MUTLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
PsikiyatriZonguldak Bülent Ecevit ÜniversitesiRuh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ÖZGE SARAÇLI
- Şiddet içeren ve içermeyen suç davranışı gösteren antisosyal kişilik bozukluğu olgularının, kişilik özellikleri ve geçmiş yaşam deneyimleri açısından karşılaştırılması
Başlık çevirisi yok
HATİCE SÜER
Yüksek Lisans
Türkçe
1998
Adli Tıpİstanbul ÜniversitesiSosyal Bilimler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. CANSER ÇAKALIR
- Sınır kişilik özellikleri ile ebeveyn tutumları, çocukluk çağı travmaları ve duygu düzenleme güçlüğü arasındaki ilişki
The relationship between borderline personality traits and parental attitudes, childhood traumas and difficulty in emotion regulation
MISRA BESTE GENİŞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
PsikolojiHaliç ÜniversitesiPsikoloji Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ BENGİSU NEHİR AYDIN
- Obsesif kompulsif bozukluk hastalarında kişilik bozukluklarının yaygınlığı
Başlık çevirisi yok
ÖZGÜR İDE KARAÇAM
- Erken dönem uyumsuz şemaların ve duygu düzenleme güçlüğünün borderline kişilik bozukluğu ve bipolar bozukluk üzerindeki yordayıcı etkisi
Erken dönem uyumsuz şemaların ve duygu düzenleme güçlüğünün borderline kişilik bozukluğu ve bipolar bozukluk üzerindeki yordayıcı etkisi
İPEK BURCU ŞAŞMAZ