Dâr-üs'saâde ağası Hacı Beşir Ağa ve eserleri
Dâr-üs'saâde ağasi hHci Beşi̇r Ağa and his works
- Tez No: 383809
- Danışmanlar: PROF. DR. KERİM TÜRKMEN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Sanat Tarihi, Art History
- Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Harem, Dâr-üs'saâde Ağası, Hacı Beşir Ağa, Banilik, Ottoman, Harem, Dâr-üs'saâde Ağası, Hacı Beşir Ağa, Patronage
- Yıl: 2015
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Erciyes Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Sanat Tarihi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 524
Özet
Bu çalışmada M.1717–1746 yılları arasında dâr-üs'saâde ağalığı yapmış olan Hacı Beşir Ağa'nın hayatı, siyasi ve ekonomik gücü ile inşa ettirdiği yapılar incelenmiştir. Habeşistan kökenli bir köle olarak İstanbul'a getirilen Hacı Beşir Ağa, Yapraksız Ali Ağa'nın çırağı olarak Topkapı Sarayı'na girmiştir. III. Ahmet şehzade iken hizmetinde bulunan Hacı Beşir Ağa'yı, padişah olunca, padişah musahipliği ve saray hazinedarlığı görevlerine getirmiştir. Daha sonra Şeyh'ül Harem'lik makamına getirilen Ağa, M.1717 yılında da Anber Mehmet Ağa'nın yerine dâr-üs'saâde ağası olmuştur. Hacı Beşir Ağa 13 yılı III. Ahmet, 16 yılı I. Mahmut zamanında olmak üzere; 29 yıl ile Osmanlı Devleti'nde en uzun süre dâr-üs'saâde ağalığı yapan kişi olmuştur. 17. yüzyılın ortalarında doğduğu kabul edilen Hacı Beşir Ağa 3 Haziran 1746 yılında İstanbul'da ölmüş ve Eyüp Sultan Külliyesi içerisindeki türbesine defnedilmiştir. 16. Yüzyılın sonlarında elde ettiği siyasi güçle sarayın kontrolünü ele geçiren dâr-üs'saâde ağaları, ekonomik bakımdan da hatırı sayılır ayrıcalıklara kavuşmuşlardır. Özellikle Haremeyn-i Şerifeyn ile Selâtin vakıflarının yönetimini ele geçirmekle çok ciddi bir ekonomik güç elde etmişlerdir. Ayrıca Osmanlı toprak sisteminin bir parçası olan zeâmetler, 18. yüzyıldan itibaren dâr-üs'saâde ağalarının en önemli gelir kaynaklarından birini oluşturmuştur. Hacı Beşir Ağa da I. Mahmut üzerindeki etkisini kullanarak Temlikname-i Hümayunlar vasıtasıyla imparatorluğun farklı bölgelerinde çok geniş tarım arazilerinin sahibi olmuştur. Sahibi olduğu bu geniş tarım arazilerini kurduğu vakıflara akar olarak tayin etmiştir. Dâr-üs'saâde ağalarının gücünün doruğunda olduğu bir zamanda göreve gelen Hacı Beşir Ağa bu fırsatı çok iyi bir şekilde değerlendirerek; dönemin en kudretli isimlerinden biri olmuştur. Ağa, elde ettiği olağanüstü ekonomik ve siyasi gücü çok sayıda yapı inşa ettirerek taçlandırmıştır. Bu bağlamda yapılan arşiv çalışmalarından ve kaynak taramalarından Hacı Beşir Ağa'nın İstanbul'da üç cami ve mescit, iki medrese, 15 çeşme, iki kütüphane, üç sebil, bir han, bir hamam, dört sıbyan mektebi, bir tekke olmak üzere 32 yapı inşa ettirdiği tespit edilmiştir. İstanbul dışında, İzmir'de bir Han, Medine ve Ziştovi'de birer olmak üzere iki medrese, Konya-Hadim'de bir, Medine ve Ziştovi'de birer olmak üzere üç kütüphane, Kahire'de bir sebil-i küttab (bir sebil, bir sıbyan mektebi), Sünne Boğazı'nda bir kale, bir imaret ve bir deniz feneri olmak üzere toplam 11 yapı inşa ettirmiştir. Ancak vakfiye ve arşiv belgelerinden elde edilen bu listedeki yapılardan yaklaşık 13 adedi günümüze ulaşamamıştır. Günümüze ulaşan yapıların büyük çoğunluğu son yıllarda onarılarak çeşitli işlevlerde kullanılmaktadır. Hacı Beşir Ağa'nın inşa ettirdiği yapılardan sadece beş adedi III. Ahmet dönemine, geri kalan 38 adedi ise I. Mahmut'un saltanat yıllarına tarihlendirilmektedir. Hacı Beşir Ağa'nın inşa ettirdiği yapıların türlerine bakıldığı zaman, dini (cami, tekke), sosyal (çeşme, sebil, hamam), eğitim (sıbyan mektebi, medrese ve kütüphane) ve ticaret (han, dükkân) yapılarının olduğu görülmektedir. Bunlar içerisinde çeşmeler 15 yapı ile ilk sırayı almaktadır. Yapıların yer seçiminde özellikle İstanbul tercih edilmiştir. İstanbul'daki yer seçiminin de gelişi güzel yapılmadığı, siyasi, dini ve ekonomik koşulların göz önünde bulundurulduğu anlaşılmaktadır. Hacı Beşir Ağa'nın inşa ettirdiği yapılar toplu olarak ele alındığında plan bakımından klasik dönem özelliklerinin devam ettirildiği görülmektedir. Ancak Eminönü'ndeki külliyenin sebili ve Divanyolu'ndaki çeşme gibi, Batılılaşmanın habercisi denemeler de yapılmıştır. Eminönü'ndeki külliyenin diğer yapılarında planda olmasa da, süslemelerde yeniliklerin uygulandığı dikkat çekmektedir.
Özet (Çeviri)
Throughout the study, Hacı Beşir Ağa having served as dâr-üs'saâde ağalığı (The chief of the eunches at Ottoman Palace) between the years 1717-1746 AD has been examined along with his biography, political and economic efficiency, and the works built under his patronage. Having brought as an Ethiopia-origin slave to İstanbul, Hacı Beşir Ağa was accepted as an apprentice of Yapraksız Ali Ağa to Topkapı Palace. Following his ascension to the throne, Ahmed III appointed Hacı Beşir Ağa, who was in the service of himself during his princedom, as musahip of the Sultan and treasurer of the palace. Having been assigned as sheikh ul Harem, Hacı Beşir Ağa then became dâr-üs'saâde ağası in 1717 instead of Anber Mehmed Ağa. Hacı Beşir Ağa was the Ottoman bureaucrat who managed to remain at this position with the longest duration, 13 years under the reign of Ahmed III and 16 years under that of Mahmud I. Having been estimated to be born in mid-17th century, Hacı Beşir Ağa died on June 3rd, 1746, and was buried into his tomb at Kulliyah of Eyup Sultan. Having taken the control of the palace with the political power they got in the late-16th century, the dâr-üs'saâde ağaları gained some remarkable economic privileges. They specially attained critical economic efficiency by taking over the administration of waqfs under Haremeyn-i Şerifeyn and the Sultans. Also, the zeamets as a part of Ottoman territorial system turned to be one of the most significant sources of income for the dâr-üs'saâde ağaları beginning from the 18th century. At this point, Hacı Beşir Ağa possessed very large agricultural lands, which were then presented as income for the waqfs founded by him, by means of Temlikname-i Hümayunlar in the various parts of the Empire by benefiting from his influence on Mahmud I. Having been appointed as dâr-üs'saâde ağası in which this palatial post experienced its peak in terms of political impact, Hacı Beşir Ağa became one of the most mighty figures of the age by utilizing this opportunity well. Ağa crowned this outstanding economic and political power by patronizing many buildings. Based on the archival studies and source scanning, it has been determined that Ağa built totally 32 buildings in Istanbul, namely three mosques and masjids, two madrassahs, 15 fountains, two libraries, three sebils (fountains for public use), a khan, a public bath, four sıbyan mektebis (primary school), and a dervish lodge. Excluding those in Istanbul, other 11 buildings were constructed under his supervision in various parts of the Empire; a khan in Izmir, two madrassahs (one in Medina, the other in Svishtov), three libraries in Hadim of Konya, Medina and Svishtov, a sebil-i küttab in Cairo (a sebil and a sıbyan mektebi), a castle, an imaret and a light house at Straits of Sunne. However, of those on the list obtained from waqfiyyas and archival documents, some 13 buildings have survived. A large majority of the surviving monuments have been still utilized with various functions after some repairs in recent period. Only five monuments of those built by Ağa are dated to the period of Ahmed III, the rest- that's 38 monuments- to the time of Mahmud I. The monuments constructed under Ağa's supervision bear some religious (mosque, dervish lodge), social (fountain, sebil, public bath), educational (sıbyan mektebi, madrassah and library) and commercial (khan, shop) functions. Of the monuments, the fountains, totally 15, seem to come forward in numerical terms. Istanbul is the leading location for the buildings. It has been realized that preference for the location towards Istanbul was not randomly made, and some political, religious and economic conditions were sought in this sense. When to look into the monuments built by Ağa, it has been concluded that the common characteristics of Classic Ottoman period keep its place especially in planning. However, some experimental steps as connotation for Westernization can be observed on the sebil of the kulliyah at Eminönü and the fountain at Divanyolu. Some innovative touches in decoration, if not at planning, draw attention on the other buildings of kulliyah at Eminönü.
Benzer Tezler
- Darüssaade Ağası Hacı Beşir Ağa ve hayratı
Darussaade Agası Hadji Beshir Aga and his charities
AYHAN ÜRKÜNDAĞ
- Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Beşir Ağa 486 numaralı Firdevsi Şehnamesi'nin minyatürleri
The miniatures of a Firdowsi Shahname copy kept in the Suleymaniye Library (Hacı Beşir Ağa 486)
ÇAĞDAŞ ADIYEKE
Yüksek Lisans
Türkçe
2006
Savunma ve Savunma TeknolojileriMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. BANU MAHİR
- XVIII. ve XIX. yüzyıl İstanbul kütüphanelerinin mimarisi
Başlık çevirisi yok
AYŞE YETİŞKİN KUBİLAY
Doktora
Türkçe
1998
Bilgi ve Belge Yönetimiİstanbul Teknik ÜniversitesiSanat Tarihi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AFİFE BATUR
- Mehmet Ağa Külliyesi restorasyon projesi
Restorasyon proposal for the külliye of Mehmet Ağa
MERİH BAHÇEKAPILI
- Nuruosmaniye Kütüphanesi 4297 numaralı Münşeât Mecmuası (1672-1705) inceleme-metin
Nuruosmaniye Library Münşeat Magazine no. 4297 (1672-1705) study-text
ABDÜLKADİR ŞEKER