Türk edebiyatından Abdülhak Hâmid Tarhan'ın eseri Duhter-i Hindu ve Alman edebiyatından Hermann Hesse'nin Siddhartha eserinin dini ve felsefi açıdan karşılaştırılması
The comparison of Abdülhak Hami̇d Tarhan's Duhter-i̇ Hi̇ndu from the Turkish literature and Hermann Hesse's Siddhartha from the German literature according to their theological and philosophical aspects
- Tez No: 393449
- Danışmanlar: PROF. DR. SEYİT BATTAL ARVASİ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Alman Dili ve Edebiyatı, Karşılaştırmalı Edebiyat, Türk Dili ve Edebiyatı, German Linguistics and Literature, Comparative Literature, Turkish Language and Literature
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2015
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ankara Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Alman Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 116
Özet
Başlığı“Türk Edebiyatından Abdülhak Hamid Tarhan'ın Eseri Duhter-i Hindu ve Alman Edebiyatından Hermann Hesse'nin Siddhartha Eserinin Dini ve Felsefi Açıdan Karşılaştırılması”olan yüksek lisans tezinde yer alan eserlerden Duhter-i Hindu 1875 tarihinde, Siddhartha ise 1922'de basılmıştır. Türk Edebiyatında Şair-i Azam sıfatı ile üne kavuşmuş olan Abdülhak Hamid Tarhan'ın bu eseri basılan dördüncü tiyatro eseridir. 1946 yılında Glasperlenspiel isimli eseriyle Edebiyat Nobel Ödülünü 1954'te de bilim ve sanat alanında Pour le Mérite Ödülü'nü alan Hermann Hesse'nin Siddhartha romanı verdiği eserler arasında yedinci sırayı almaktadır. Abdülhak Hamid Tarhan, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı kimliğine sahiptir. Hermann Hesse 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biridir. Her iki birinci ve ikinci dünya savaşlarından sonra halkın bir kısmının, özellikle genç neslin düşünsel ve kısmen ahlaki bakımdan yeni konulara odaklanma ihtiyacını karşılamıştır. Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle Abdülhak Hamid iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Hermann Hesse, Nasyonal Sosyalistlerin Almanya'da iktidarı ele geçirmelerini büyük bir endişeyle izlemiştir. Almanya'daki gelişmeyi kendi biçimiyle karşı çıkarak yönlendirmeye çalışmıştır. O dönemde Yahudi ve Nasyonal Sosyalistler tarafından takibe alınan diğer yazarları etkili bir şekilde dile getirdi. Makber şiiri ile üne kavuşmuştur. Abdülhak Hamid TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır. İstanbul'da doğan Abdülhak Hamid İran'da Tahran büyükelçisi olan babası ile küçük yaşta Tahran'a gitmiş, daha sonra kendisi Paris büyükelçiliğinde katip, Londra, Viyana, Berlin, Poti, Golos, Bombay gibi şehirlerde de bizzat konsolos olarak çalışmıştır. Batılı bir anlayışla şiire nazım yenilikleri getiren ilk şairdir. Tiyatro eserlerinde nazım ve nesir türünü birlikte kullanmıştır. Bir bakıma tiyatro türünü adeta şiirlerle süslemiştir. Hesse bencil kimlikle hükümler veren, savaşa ve yıkıcı zihniyet e davetiye çıkaran iktidarlardaki insanların sebep oldukları savaş felaketinin ortadan kaldırılması için önce insanın kendi dünyasını yapılandırması ve eğitmesi sonra bu öz bilgi ve kendinde keşfettiği gerçeklerle dünyaya bakmasını en önemli unsur olarak değerlendirmiş ve“başkasıyla değil kendinle savaş”ana fikrini eserlerine mal etmiştir. İnsanlığı huzurluklardan çıkarıp, kurtarmayı hedeflemiştir. Topluma yaklaşımı önce birey üzerinden olmuştur. Almanya'da Calw kasabasında dünyaya gelen Hesse Maulbronn, Tübingen, Basel, Gainhofen, Bern, Montagnola, Florenz, Venedig gibi şehirler ve Hindistan'a bizzat seyahat etmişse de yazdığı eserlerle Amerika da dahil olmak üzere dünyanın bir çok yerine ulaşmış eserleri yok satmıştır. Karşılaştırmayı esas alarak bu, değerleri sayılamacak kadar çok olan iki farklı ülke yazarlarının Duhter-i Hindu ve Siddhartha eserlerinin önemi ise ortak buluştukları nokta olan Hindistan ülkesinin kültür, din ve göreneklerini esas almalarındadır. Dıhter-i Hindu farsça bir sözcüktür ve“Hint kızı”anlamına gelmektedir. Siddhartha ise Budizmin kurucusu Buddha'nın ismidir. Buddha, Sanskrit dilinde“uyanmak, idrak etmek, bilinçlenmek”anlamına gelen“budh”fiilinin geçmiş zaman kipidir.“Uyanmış, idrak etmiş, bilinçlenmiş”demektir. Eserlerin başlıkları konuların içerikleri hakkında ipucu vermektedir. Abdülhak Hamid eserde köle Hint kızı Surucuyi kimliğinde öncelikle açıkça Hindistanda'ki Sütti geleneğini göz önüne sererken, arka planda da gizlice İstibdat yönetiminin baskılarını, kölelik gibi toplumun en alt tabakasının zahmetli yaşamını, kadın olmanın ağır sorumluluklara rağmen uğratıldığı haksızlıkları, İngilizlerin sömürgecilik iktidar anlayışını, din farkı ya da yaş farkı ile kurulan evliliklerin sakıncalarını çok yönlü bir doğa teması ve İslam mistisizmi görüşü altında dile getirmiş ve bu aksak konuların değiştirilmesi konusunda devrimci gibi aktörlük yapmıştır. Sütti geleneğine göre kocası ölen kadın da diri diri yakılmaktadır. Bu caniyane gelenek eserde işlenmiştir. Hesse'nin bütün çabası da dünya savaşları gibi insanlığa musallat olan felaketlerin yeryüzünden def edilmesini ve kişilerin tek tek manevi yollarla kendilerini düzeltmelerini, barış, huzur, erdem gibi değerleri arayarak, arınarak, günahlardan sıyrılarak, gerektiğinde aç, açık, yoksun kalma bahasına çilelere katlanarak yüce ruha ulaşmasını salık vermektedir. Bunun için Buddha yaşamış bir idol olarak esere yemesi içmesiyle, giyimiyle, yaşamıyla, öğretileriyle, meditasyonlarıyla, yüce ruhla iletişimi ve aydınlanma sonucu yüzünde ve vücudunda ortaya çıkan vasıflarıyla detaylı olarak anlatılmıştır.
Özet (Çeviri)
Published in 1875 Duhter-i Hindu by Abdulhak Hamid Tarhan and published in 1922 Siddhartha by Hermann Hesse are works included in the master thesis titled“Religious and Philosophical Comparison of Duhter-i Hindu by Abdulhak Hamid Tarhan from Turkish Literature and Siddhartha by Hermann Hesse from German Literature. This work was the fourth stage play of Abdulhak Hamid Tarhan who won the fame as greatest poem in Turkish Literature. Siddhartha was the seventh work of Hermann who won Pour le Merite Prize in 1946 with his work named Glasperlenspiel. Abdulhak Hamid Tarhan saw First and Second Constitutionalism and Republican Periods. He has an artist identity knowing literatures of Reformism Edebiyat-ı Cedide, Nationalist Literature and Republican Age. Hermann Hesse is one of the most important writers of Twentieth Century World Literature. After the First and Second World War, he confronted the need for focusing on new subjects ethically and philosophically of some parts of public especially new generations. Abdulhak Hamid Tarhan as a diplomat in both East and West nations for many years knew both literatures; he brought new subjects, free ideas and forms to Turkish poems and introduced philosophical thoughts to Turkish theater by his stage plays under the influence of Western writers. Hermann Hesse observed the power grab of National Socialists in Germany with great anxiousness. He tried to canalise the evolution of Germany by opposing his way. He mentioned the Jews and other writers watched by Nationalist Socialists effectively. Abdulhak Hamid became famous with his poem, Makber. He was İstanbul member of parliament on the third, fourth and fifth periods of Turkish Grand National Assembly. Born in İstanbul, he went to Iran with his father who was Tehran Ambassador during childhood. Later he worked as clerk in Paris Embassy and as Ambassador in cities like London, Vien, Berlin, Poti, Golos and Bombay. He was the first poet who brought a Western poem innovation to the poetry. He used prose and verse techniques together in his plays. In some ways he merely decorated theater genre with poems. Hesse suggested that personal point of view should be based on configuration of the individual world by himself, to be educated and to be evaluated by self-knowledge and information acquired by realities as the most important matter in order to remove the calamity of war caused by people in power giving decision with egoist identity and inviting destructive mentality. ”Do not make war with others but with yourself“ was the main theme in his works. His objective was to lead others to peace by saving them. His approach to community was from the individual. Born in Calw town, Hesse visited many cities of the world like Maulbronn, Tübingen, Basel, Gainhofen, Bern, Montagnola, Florence and Venice, also India, his books reached everywhere including United States and sold out of his works quickly. If we try to compare these writers of two different nations of whom their values are countless, the meeting point of Duhter-i Hindu and Siddhartha is that they have taken the basis point as culture, religion and traditions of India. Duhter-i Hindu took its title from Persian language meaning Indian Girl. Siddhartha is the name of Buddha, the founder of Buddhism. In Sanskrit language Buddha is the past tense form of ”budh“ verb meaning to wake up, to understand and to become conscious”meaning awakened, woke up, became conscious. Titles of his works give clues about the content of the subjects. While Abdülhak Hamid expressed Sutti tradition with slave Indian Girl Suruciyu identity, he expressed in the background, the oppression of the despotism government, hard life of the lowest class of the community as slavery, injustices exposed to women with heavy responsibilities, English imperialism power mind, problems of marriages based upon age or religion differences under the context of Islam religion and nature theme with many sided themes. He supported a revolutionary role for changing these imperfect subjects. According to Sutti tradition, a woman whose husband is dead also roasted alive. This criminal tradition is treated in this play. All efforts of Hesse was to recommend in order to remove the calamities like world wars from the earth, to restore individuals themselves by moral means, to reach the Holy Spirit for searching peace, serenity and virtue even with abiding to hunger, poverty. Therefore Buddha is expressed in detail by eating, drinking, wearing, living, teaching, meditation and communication with spirit, meditation, enlightenment and qualities appeared on the face and body as the idol who lived.
Benzer Tezler
- Modern Türk şiirinde ön sözler ve son sözler
The prologues and epilogues at modern Turkish poetry
SELİM BİNGÖL
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
Türk Dili ve EdebiyatıSakarya ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. HASAN AKAY
- Abdülhak Hâmid Tarhan'ın tiyatro eserleri üzerine bir araştırma ve inceleme
A research and an analysis on Abdülhak Hamid Tarhan?s plays
OĞUZHAN KARABURGU
Doktora
Türkçe
2010
Sahne ve Görüntü SanatlarıPamukkale ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. İSMAİL ÇETİŞLİ
- Abdülhak Hâmid Tarhan'ın Kanbur adlı eserini bir tragedya denemesi olarak okumak
Reading 'Kanbur' by Abdulhak Hamid Tarhan as a an attempt of tragedy
FURKAN YANIK
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Sahne ve Görüntü Sanatlarıİstanbul 29 Mayıs ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AYŞE EMEL KEFELİ
- Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Cadı romanı etrafındaki edebi tartışmalar
Litreray discussions around the Hüseyi̇n Rahmi̇ Gürpinar's Cadı novel
SERPİL DEMİRKAYA
Yüksek Lisans
Türkçe
2015
Türk Dili ve EdebiyatıYıldız Teknik ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. ALİ YILDIZ
- Abdülhak Hâmid Tarhan'ın mektuplarında hitaplar ve söz varlığı üzerine tespitler
Ordinances in Abdulhak Hâmġd Tarhan's letters and observations on vocabulary
MERVE DURKUT
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Türk Dili ve EdebiyatıOrdu ÜniversitesiTürk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HÜSEYİN YILDIZ