Interregional Relations: Perspectives on the Summit of South American-Arab Countries 'New' patterns of engagement
Bölgelerarasi ilişkiler: Güney Amerika - Arap Ülkeleri zirvesindeki 'Yeni' angajman yapısı perspektifleri
- Tez No: 399918
- Danışmanlar: PROF. DR. MELİHA BENLİ ALTUNIŞIK, DOÇ. DR. DERYA GÖÇER AKDER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2015
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Orta Doğu Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Ortadoğu Araştırmaları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 206
Özet
Bu master tezi Arap Orta Doğusu ile Güney Amerika bölgelerinin“yeni etkileşim ağlarını”anlamak üzere, dış politika perspektifleri kullanılarak yapılan özgün bir araştırmadır. Bu araştırma, Güney Amerika ve Arap Ülkeleri Zirvesi'nin – ASPA - deneysel çerçevesi ve kuramsal bölgeler-arasıcılık yaklaşımı ile gerçekleştirilmektedir. Tez, dönüşen bir uluslararası sistem içerisinde iki önemli değişimin bariz olduğu çok kutuplu bir dünyaya işaret etmektedir: 1. Bölgelerarası diyalog forumlarının yükselişi ve 2. Bağımsız dış politikanın oluşturulması. Bu iki mesele kuramsal bölgeler-arasıcılık yaklaşımı kullanılarak analiz edilmektedir. Üç araştırma sorusu üç ayrı bölümde ele alınacaktır. ASPA Zirvesi'ne ait yapıların içindeki bölgelerarası ilişkileri saptamak amacıyla, bölgelerarasıcılık kuramının önde gelen yazarları tarafından önerilen üç bölgelerarası diyalog durumuna ilişkin analiz ve tartışmalardan yöntemsel ve kapsamlı bir biçimde söz edilmektedir. Kullanılan araştırma yöntemleri arasında ana kaynaklar, ikincil kaynaklar, sayısal veriler ve yapısal çözümleme bulunmaktadır. Sırasıyla, Zirve'nin oluşumuna ilişkin açıklamalar, Brezilya'nın özerk dış politika stratejisinin önemi –“dış politikada çeşitlilik üzerinden özerklik”– ve bölgeler-arasıcılık teorisine katkıda bulunan ve bölgeler üzerine kuram geliştiren kişilerin başlattıkları tartışmalar ortaya konmaktadır. Buna, Arap Orta Doğusu ve Güney Amerika bölgelerini tanımlama çabası da dâhildir. Bir sonraki adım vaka çalışması, ana kaynaklar, yapısal çözümleme ve nicel araştırma gibi çeşitli yöntemler kullanılarak, tezin, bölgelerarası diyalog forumlarının yükselişine dair ana argümanlarını gerekçelendirmektir. Sonuçlandıracak olursak, araştırma, ilgili bölümlerdeki her araştırma sorusunun sonucunu değerlendirmektedir. Bölümlerin sonunda, bir sonuç özetlenmektedir. Son olarak araştırma, Zirve üyeleri tarafından hangi türden bölgelerarası düzenlemelere öncelik verildiğini ve tezin bölgeler-arasıcılık üzerine olan çalışmalara ne katkıda bulunduğunu belirtmektedir. Bu araştırmada karşılaşılan başlıca sorunlardan biri, Üçlü bölge dışındaki ilişkilere, yani Arap Orta Doğusu ve Güney Amerika gibi gelişmekte olan bölgelere yönelik bölgeler-arasıcılık kuramı çalışmalarının sınırlı ya da eksik olmasıdır. Çünkü bölgeler-arasıcılık genellikle Kuzey Amerika, Batı Avrupa (AB) ve Japonya'dan oluşan gelişmiş Üçlü bölgeler arasındaki ilişkilerin çalışılmasında kullanılan analitik bir araçtır, dolayısıyla da bu köklü ekonomik bölgeler üzerinde literatür mevcuttur. Bu yüzden tez, gelişmekte olan bölgeleri ele alan bu araştırma konusunun çalışma yapmak için gerekli ve uygun olduğu bir alan olduğu sonucuna varmıştır. Tezin ana hedefi, bölgeler-arasıcılığı, ASPA Zirvesi içerisindeki ve Zirve üyeleri arasındaki bölgelerarası bağlantıları açıklayacak (ad-hoc ve tamamlanmamış bir biçimde de olsa) faydalı bir kuramsal yaklaşım olarak analiz etmektir. Buna bağlı olarak, oluşturulan ilk araştırma sorusu, ASPA'nın bölgelerarası ilişkiler açısından sağlam bir zemini olup olmadığı; sağlam bir zemine sahipse de, bunu sağlayan aktörlerin kimler olduğu ve ilişkinin hangi biçimi aldığı şeklinde formüle edilmiştir. Araştırma, ASPA'nın üst düzeybir süreç olduğunu, bu yüzden devlet başkanları ve dış işleri bakanları dâhil olmak üzere en yüksek düzeyden hükümet katılımının olduğunu ortaya koymuştur.Ayrıca her iki bölge teşkilatı, yani Arap Ülkeleri Birliği (LAS) ve Güney Amerika Ulusları Topluluğu (UNASUR), ASPA Zirvesi'nin koordinasyonunda önemli ölçüde yer almaktadır. İki bölgeden gelen pozitif yanıtların peşinden giden araştırma bizi, ASPA Zirvesi'nin“yeni”etkileşim ağlarını anlamak için daha yapısal bir yaklaşıma götürmüştür. Sosyo-dilbilimsel kültürlerin, ekonomik ve politik pratiklerin asimetrilerine ve içkin heterojenliğine rağmen bu durum, bu bölgelerdeki bölgelerarası ilişkilere ilişkin araştırmalara ciddi anlamda gerek duyulduğunu göstermemektedir. Bu noktada bahsedilmesi gereken bir nokta da, uluslararası bölgelerarası diyalog forumlarıyla kıyaslandığında, örneğin AB üyesi devletlerin aynı politik ve sosyo-ekonomik eğilimleri paylaşmadığıdır. Söderbaum ve Stalgren,“bir bölgenin birleşik olmaması, onu bir aktör olarak göz ardı etmemiz anlamına gelmez”derken bu durumu en iyi şekilde ortaya koymuşlardır. Bu sonuç bizi, ASPA Zirvesi üyelerinin değer tabanlı etkileşimlerine ilişkin ikinci araştırma sorusuna götürür. Buradan sonra araştırma, Arap Orta Doğusu ile Güney Amerika bölgeleri arasındaki uzlaşmanın yeni bir şey olmadığını göstermek üzere sosyal ve tarihsel bağların altını çizmektedir. Tez, Arap Orta Doğusu göçmenlerinin izini, büyük bir Diaspora'nın sosyal, ekonomik ve politik yönden aktif olduğu Güney Amerika ülkelerine kadar takip eder. Tez; (Zabel 2006), (Bruckmayr 2010), (Levaggi 2012), (Khatib 2014), (Baeza 2014) ve Lübnan Kutsal Ruh Üniversitesi'ndeki Latin Amerika Çalışmaları ve Kültür Merkezi'nden faydalanmıştır. Bu referanslar, Arap Diasporası, çeşitli toplulukların harekete geçirilmesi ve bunların farklı Güney Amerika ülkelerindeki aktif katılımları hakkında değerli bilgiler sunmuştur. Araştırmanın ilgili bağlamı göz önünde bulundurulduğunda, ASPA Zirvesi'nin bölgeler-arasıcılığını incelemek için, ayrıca Zirve Bildirgesi'nin derinlikli bir şekilde incelenmesini ve bölgeselcilik üzerine çalışan akademisyenlerin çalışmalarını ele almak gerekmiştir. Bölgeler-arasıcılığın işlevsel bir kuram olduğu belirtilmektedir ve bu noktada üçüncü ve son araştırma sorusu, bölgeler-arasıcılığın işlevlerinin ASPA Zirvesi'nde ne dereceye kadar yer aldığına odaklanmıştır. Tüm bilgileri işleyen tez altı bölüm olarak yapılandırılmıştır ve üç araştırma sorusu, üçüncü, dördüncü ve beşinci bölümlerde ele alınmıştır. Son olarak, bu master tezinin araştırma soruları şunlardır: • ASPA bölgelerarası ilişkiler için güçlü bir zemin oluşturmakta mıdır, öyleyse bunu sağlayan aktörler kimlerdir ve ilişki hangi biçimi almaktadır? • ASPA Zirvesi üyelerinin değer tabanlı etkileşimleri nelerdir? • Bölgeler-arasıcılığın işlevleri ASPA Zirvesi'nde ne dereceye kadar yer almaktadır? AMPİRİK ÇERÇEVE Eski İber dünyası yoluyla tarihsel olarak birbirine bağlanan Arap Orta Doğusu ve Güney Amerika bölgeleri arasındaki yirminci yüzyılın büyük bölümü sırasında yaşanan ilişkiler, sınırlı katılımla birlikte ad hoc nitelikte olmuştur. Bununla birlikte, dönüşen bir bir uluslararası sistemde gerçekleşen düşmanca sosyal, politik ve ekonomik değişiklikler ve çok taraflılığın yükselişi, uluslararası diyalog forumları vasıtasıyla“yeni”aktif katılım örüntüleri getirmiştir. Bu diyalog forumlarına örnek olarak Avrupa Birliği ve Mercado Común del Sur (AB-MERCOSUR), Doğu Asya-Latin Amerika İşbirliği Forumu (FEALAC) ve Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika (IBSA) verilebilir ve artık Güney Amerika ve Arap Ülkeleri (ASPA) Zirvesi de bu küresel etkileşimlerin bir parçasıdır. Dolayısıyla bu araştırmanın amacı ilk olarak, ASPA Zirvesi'nin, Arap Orta Doğusu ve Güney Amerika bölgelerinin geleneksel olmayan“ortaklığını”tamamlayan Güney-Güney ilişkilerinin karmaşık kurumsal yapısının bir parçası olduğunu göstermektir. İkinci değişken, Zirve iki bölgeyi ekonomik ve sosyal işbirliğinin çeşitli düzeylerinde bir araya getirirken politik işbirliğinin ancak söylem düzeyinde kalmasıdır. Üçüncü olarak ASPA Zirvesi, çok taraflılıkla uyumlu, yeni gelişen büyüme merkezlerinden ve pazarlarından doğan bağımsız dış politika stratejilerinin ve dinamiklerin geliştirilmesinde bariz bir niteliktir. Bu araştırmanın önemini netleştirmek için, Küresel Güney'de yeni ortaya çıkan bölgelerarası diyalog forumlarının, bizim ele aldığımız örnekte ASPA, uluslararası alanda yeni ilişkiler kurmaya kararlı oldukları söylenebilir. Güney-Güney ilişkileri, tezin ampirik çerçevesinin, yani bölgelerarası diyalog forumu ASPA'nın oluşumunu gerektirir. ASPA Zirvesi uluslararası sorunlara karşı etkili yanıtlar üretebilmek potansiyeliyle bölgeler için yeni bir paradigmayı temsil eder. Bu araştırma, Zirve'nin, eski Brezilya Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva yönetiminin (2003-2011) politik bir projesi olarak yorumlanmasını önermektedir. Lula hükümetinin“çeşitlendirme yoluyla özerklik”şeklindeki dış politika stratejisinin teşvik ettiği ASPA Zirvesi, her iki bölgenin çıkarlarını, normatif, Batı hegemonyasına uygun söylemlerin ötesinde şekillendirme yönündeki cesur bir çabadır. Göze çarpan iki nokta açığa kavuşturulmalı. Birincisi, bu tezde ilgili ülkeler teker teker çalışılmamaktadır fakat bazı ülkeler, bölgesel ve uluslararası düzeydeki önemlerinden ötürü daha fazla irdelenmiştir. Brezilya'nın dış politika stratejileri ve dahası, Güney Amerika'daki İspanyolca konuşmayan tek ülke olarak rolü ve petrol yönünden zengin Körfez Devletlerinin rolü analiz edilmeye çalışılmaktadır. Benzer bir şekilde, Brezilya'nın dış politika stratejilerini ve daha da önemlisi, diğer Güney Amerika ülkelerinden bütünüyle ayrılamayacak olan rolünü analiz etmek için de çaba gösterilmektedir. Gelişen Arap Orta Doğu bölgesi ve Güney Amerika'nın uluslararası sistemdeki tutarsızlıklarıyla karşı karşıya olan ASPA Zirvesi, hâkim hegemonyanın küresel bağlamda işbirliği içine sokulması ve“yumuşak dengeleme”yapılması yönündeki güçlü bir gayreti ifade etmektedir. Bu araştırmayı etkileyen şeyler arasında, tez tarafından uluslararası koşullarda yansıtılan küresel düzeyde etkili meseleler olarak alınan güncel sosyal, politik ve ekonomik konular vardır. Burada bunlar, ASPA üyelerinin işbirliği içinde aralarındaki bağları işlevsel bir şekilde geliştirdikleri uzlaşım noktalarıdır. Bumeseleler şunlardır, 1. Çevresel sürdürülebilirlik, 2. 2007/2008 küresel mali krizi, 3.“Terörle Küresel Savaş'ı”tetikleyen 11 Eylül 2011 saldırısı, 4. Arap Ayaklanmaları ve 5. Birleşmiş Milletlere (BM) yönelik reform çağrıları. Bunlar, işbirliğinin dayanakları ve üç Zirve Bildirisi'ndeki geleceğe yönelik işbirliğinin teminatı olarak ele alınmaktadır. Buna rağmen, Zirve'deki tedbirler çoğunlukla retorik düzeyde kalmış, ASPA üyelerinin ulusal çıkarlarıyla sınırlanmış ve bazıları da iç ve dış devletlerin ve devlet dışı aktörlerin sınırlamalarına maruz kalmıştır. Dolayısıyla normatif küresel gündemi tutarlı bir şekilde etkileme çabaları çok yavaş bir şekilde gerçekleşmektedir. KURAMSAL YAKLAŞIM Bu araştırma, bölgesel örgütler ve iki ya da daha fazla bölgedeki devlet grupları arasındaki farklı biçimlerdeki kurumsallaşmış ilişkileri kapsayan geniş ve işlevsel bir işlem olan bölgeler-arasıcılığın kuramsal yaklaşımından yararlanmaktadır. Genellikle Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya'dan oluşan Çalışmalar genellikle Üçlü bölge olarak adlandırılan, Kuzey Amerika, Doğu Avrupa ve Japonya arasında ilişkilere yönelik olduğundan, ASPA üyelerinin karakterize edildiği Üçlü bölge dışı ilişkilere dair çalışmalara dair literatür eksiktir. Yine de bölgeler-arasıcılık gelişmekte olan bir kuramdır ve dolayısıyla, 2005 yılındaki ilk zirveden bu yana benzer bir şekilde daha resmi bir yapıya doğru gelişen ASPA Zirvesi'ni ele almak için uygun bir kuramdır. ASPA Zirvesi içindeki bölgelerarası ilişkilerin biçimi kolay bir şekilde ayırt edilemediğinden bu ilişkiler araştırma tarafından“dağınık”şeklinde etiketlenmektedir. Tartışmaya açık olan bu tanımlama, ASPA üyelerinin asimetrilerine, ASPA'nın sınırlamalarına ve bölgesel ve dış etkilerin eksikliğine atfedilmektedir. İki bölgesel teşkilatın, Güney Amerika Ulusları Topluluğu (UNASUR) ve Arap Ülkeleri Birliği'nin (LAS) varlığına rağmen, Zirve bildirilerinden çıkan hâkim bir politik, ideolojik pratik yoktur. Bir diğer önemli faktör de, ekonomik ve ticari anlaşmaların öne çıkması ve ülkeden ülkeye farklılık göstermesidir. Bazı ASPA üyelerinin diğerlerine kıyasla daha gelişmiş pazarlara ve daha fazla ekonomik ve doğal kaynağa sahip olduğu belirtilmektedir. Brezilya, Arjantin gibi ülkeler ve Körfez Devletleri yalnızca daha hızlı bir şekilde gelişmekle kalmamakta, aynı zamanda uluslararası sistemde“kurallara-uyan”dan ziyade“kural-koyan”durumuna geçmektedir. Bu tez açısından çok önemli olan bir husus da tanımlardan ve geçici sınırlamalardan bağımsız olarak bölgeler-arasıcılığın ve bölgelerarası ilişkilerin belirli unsurları gerektirmesidir. Biçimden işleve geçiş yapan araştırma, bölgelerarası grupların ana yapısı olarak görülen dengeleme, kurum geliştirme, rasyonelleştirme, gündem belirleme ve kimlik oluşturma olarak tanımlanmış bölgeler-arasıcılık işlevlerini tespit etmektedir. Bunlar, standart tipolojilere ve bölgelerarası gruplaşma kategorizasyonuna uymayan ASPA Zirvesi'nin içine kolay bir şekilde eklenememektedir. Dahası, bölgeler-arasıcılığın işlevleri ampirik olarak düşünülmemiştir ve kuramsal mantıklar üzerinden belirlenirler. Tezin, bu işlevlerin neden ASPA açısından tam olarak uygulanabilir olmadığını ve bu sonuca hangi faktörlerin katkıda bulunduğunu sağlam bir mantık yürütme ile göstermesi umulmaktadır. Tek tek üyelerinde belirli bir düzeyde nüfuzlarıyla uluslararası sistemi yönlendirmeye çalışmasına rağmen, Zirve'nin kendisinin zayıf aktörlük kapasitesine vurgu yapılmaktadır. Bölgelerin, küresel aktör sıfatını üstlenme konusundaki öngörülen rollerine ilişkin olarak, Hettne, Söderbaum ve Stalgren tarafından sunulan açıklamalar oldukça önemlidir. Bu yazarlar da şunu belirtir;“iki bölgenin işe yarayan bir bölgelerarası ilişki oluşturması için, iki bölgenin de belirli bir düzeyde aktörlük geliştirmesi, yani iç tutarlılık, dış politikada mevcudiyet ve örgütlü aktörlük geliştirmesi gerekmektedir.”Yazarların bu analizinin AB'ye özel olmadığını, daha ziyade“herhangi bir bölgenin objeden özneye, dış ilişkilerde belirli bir aktörlük kapasitesiyle dönüşümünü çalışırken kullanılacak analitik bir sistem olarak işlev gördüğü”akıldan çıkarılmamalıdır. SONUÇ ASPA'nın oluşumu ve Zirve üyelerinin etkileşimi, resmi bir kurum üzerinden katılım gösterme isteğine işaret eder. Ayrıca çok kutuplu dönem, öncü dünya güçlerinin Küresel Güney'den gelen fikirleri dikkate almayarak, önemli küresel kararlar üzerinde tekel oluşturamayacağını açık bir şekilde göstermiştir. Bu arada bölgeler, devletlerden ve devlet dışı aktörlerden gelen iç ve dış sorunlarla karşı karşıyadır. Tez, ASPA Zirvesi içindeki bölgelerarası ilişkilerin dağınık bir formda var olduğunu, fakat bölgeler-arasıcılık kuramının, Zirve çerçevesi açısından tamamlayıcı olmakla birlikte, tespit edilen tüm işlevlerin uygulanabilirliği açısından çeşitli sınırlamalar ortaya koyduğu sonucuna varmaktadır. İleride gerçekleştirilecek araştırmalar için öneriler de sunulmaktadır. İlk bölüm, bölgeler-arasıcılığın kuramsal analizi üzerinde durmuş, bunu bölgeselciliğin zamansal çerçevesiyle ilişkilendirmiştir. Burada tez bölgeler-arasıcılık literatürü ele almaktadır. Üçlü olmayan diğer bölgelerarası ilişkilere ilişkin vakalardan bahsedilmekte, MERCOSUR VE FEALAC örnekleri, ASPA Zirvesi'nin neden Güney'deki bölgelerarası diyalog forumlarındaki özgünlüğün bir parçası olduğunu göstermek üzere kullanılmaktadır. Bölgelerarası diyalog forumlarının gerçekleştirmesi beklenen beş potansiyel işlev ana hatlarıyla belirtilmektedir. Bunun ardından tez, ASPA'nın bölgelerarası ilişkiler açısından güçlü bir zemin oluşturup oluşturmadığı, işin içinde yer alan aktörlerin kimler olduğu ve ne türden bir bölgelerarası ilişkinin ortaya çıkmakta olduğu şeklindeki ilk araştırma sorusunu yanıtlamak üzere argümanları ana hatlarıyla belirtmektedir. Dolayısıyla ASPA Zirvesi ve yapısı, yalnızca ampirik bir vaka olarak değil, aynı zamanda Zirve'nin mimarı olan eski Brezilya Başkanı Lula Da Silva'nın dış politika projesi olarak değerlendirilir. ASPA'da Üçlü gruba dâhil olmayan üyeler yer aldığından, üyelerin asimetrisi ve marjinalleşmiş bölge teşkilatları – UNASUR ve LAS – göz önünde bulundurulduğunda, ASPA'nın zayıf bir aktörlük kapasitesi olduğunu iddia edebiliriz. Bu iki teşkilatı, uluslararası sistemdeki öncü hegemon güçler engellemekte ve bu teşkilatlar küresel çok taraflı kurumlardaki önemli karar verme süreçlerinin dışında tutulmaktadır. İkinci bölümde, bölgelerin tarihsel ve sosyal yakınlıkları incelenmekte, Arap Orta Doğusu ile Güney Amerika'nın 19. Yüzyılın başındaki uzlaşmasına dikkat çekilmektedir. Bölgeler arasındaki kültürel dinamikler, Arap Diasporası'nın Güney Amerika'daki güçlü varlığı ile desteklenmektedir. ASPA Zirvesi'nin hükümetlerarası düzenlemesine bağlı olarak tez tarafından devlet dışı aktörler olarak nitelendirilen bu grup, zamanla önemli bir güç olarak gelişmiştir. Güney Amerika'nın Arap Diasporaları, belirli durumlarda rakamlar abartılsa da milyonlara ulaşıyor gibi görünmektedir ve varlıkları göz ardı edilemeyecek bir durumdadır. Politik meselelerde, özellikle İsrail-Arap çatışmasında aktif bir katılımcı olarak Diaspora, kendi çıkarları doğrultusunda (Filistin Devleti'nin çıkarlarına uygun bir doğrultuda) hareket etmek üzere kendi ülkelerindeki hükümet üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. İkinci araştırma sorusuna yanıt olarak, bu tarihsel-sosyal bağlar, ASPA'nın bölgelerarası ilişkilerine ve fikir birliğinin teşvik edilmesine izin veren değer tabanlı etkileşimler olarak görülmektedir. Bununla birlikte, ortak kimlik oluşturmak amacıyla, ilgili Güney Amerika ülkelerindeki Arap Diasporası, sosyo-politik görünümü ASPA'ya çok benzer bir şekilde o kadar çeşitlilik sahibidir ki bölgeleri, ortak bir“ASPA kimliği”nin oluşturulabileceğine ikna etmek oldukça çaba gerektirecektir. Bu da bölgelerarası ilişkileri tamamlayacak ve dış politikada aktörlüğü teşvik edecektir. Küresel politikalar ve onları çerçeveleyen uluslararası sistem bizi tezin üçüncü bölümüne ve Güney-Güney ilişkilerinin nasıl harekete geçirildiğine götürmektedir. Son on yıl boyunca, ASPA üyesi ülkeleri de etkileyen birçok küresel olay gerçekleşti. ASPA üyeleri, belki de dış politika stratejilerinden, politik duruşlarından, ekonomik politikalarından veya hükümetin Batı yönetim biçimleriyle“aynı çizgiye gelememelerinden”dolayı bunlardan önemli ölçüde etkilendiler. Bölge sınırlarının ötesine uzanan sürekliliklerle Arap Orta Doğusu ülkelerinin sosyal ve politik dokusunu bozan küresel önemde meseleler tezin yakından incelediği konulardır. Alt-başlığı, ASPA üyeleri arasındaki daha yakın bölgelerarası etkileşimleri etkileyen faktörler oluşturmaktadır. Bunlar, Terörle Küresel Savaş'a yol açan 11 Eylül 2001 saldırıları ve ABD'nin bölgedeki askeri gücü pekiştirdiği 2011 Arap ayaklanmalarıdır. Bir diğer konu uluslararası örgütlerde reformdur. ASPA üyelerinin BM'ye ve benzer diğer örgütlere yönelik reform çağrıları, Zirve bildirilerinde ifade edilmektedir. Eşit derecede önemli olan bir diğer konu da iklim değişikliğinin etkileri ve gelişmekte olan ülkelerin bu konuda en zayıf konumda olmalarıdır. ASPA Zirvesi'nin bu önemli meseledeki konumu, henüz gerçek zamanlı bir çözüm sunma aşamasında değil, daha ziyade söylem düzeyindedir. Arap Orta Doğusundaki yüksek politik riskler 9/11 ile sona ermedi ama Arap ayaklanmasından sonra edinilen kazanımların belirsizliği, Irak ve Libya'daki istikrarsızlıkta ve Suriye'deki savaşta vemülteci krizinde bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu parçalanmaların arasındaysa, IŞİD gibi uluslararası terör şebekeleri daha fazla ivme kazanmış ve bazı ülkelerde, ASPA'nın güçlenmesi önünde ciddi bir engel teşkil eden bir şiddet baş göstermiştir. Bildirgelerde geçen bazı noktalar, bu duruma yönelik farkındalığı gösterse de ASPA Zirvesi'nin üyelerinin arasında ciddi asimetriler olduğu ve pratiğe dönük eyleme geçme becerilerinin çokça olmadığı tezde gösterilmektedir. Dördüncü ve son bölüm, bölgeler arasındaki ekonomik bağlantıları ön planda tutmaktadır. Ekonomi, siyasi durumun ötesindeki önemli bir görüşme ve ilgi noktası gibi görünmektedir. Gerçekleştirilen üç zirvenin ardından, ekonomik partnerliğin, ticaret ve alım satımın en büyük avantajı ASPA üyeleri için sağladığı bugüne kadar açık bir şekilde görülmüştür. Küresel mali iflasın ardından gelişmekte olan ülkeler alternatif pazar arayışında olmuşlar ve yalnızca dış politikalarını değil ekonomilerini de çeşitlendirmişlerdir. Tabii ki tüm fırsatlar tükenmiş değildir, hala ASPA üyelerinin faydalanması gereken çok sayıda kullanılmayan alan ve az kullanılan kaynak vardır. Örneğin bölgeler, Arap Orta Doğu bölgelerinden gelen genç nüfus için gıda güvenliği ve beceri geliştirme eğitimi alanında bilgi paylaşımı karşılığında daha fazla teknik bilgi sunabilir. İkinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerin analizinden ortaya çıkan, ASPA tarafından gerçekleştirilmesi en olası işlevin“yumuşak dengeleme”işlevi olduğudur fakat bu diğer işlevleri gerçekleştirmenin mümkün olmadığı anlamına gelmemektedir. Yumuşak dengeleme, önde gelen hâkim güçlerin çok taraflı organizasyonlar içinde sürekli olarak yasa koyan durumunda olmasını engellemenin bir yoludur ve ASPA Zirvesi buna karşılık olarak uluslararası ve küresel yapılara entegre olma konusunda daha fazla fırsat edinebilir. Fakat bilhassa kendi çıkarlarını korumada etkin olan hâkim güçlerin küresel çok taraflı kurumlarda çok etkili olmaları dolayısıyla, zayıf bir aktörün güçlü bir varlığı olamaz. Ayrıca, ASPA'nın çok taraflı düzeydeki sınırlı rolüne işaret eden dış müdahaleler vardır. Tez, Üçlü ilişkilerin dışında kalan diğer ülkelerden verdiği örneklerle, bölgelerarası ilişki biçimleri arasında açık bir ayrım yapmaktadır; araştırma sonuçlarına göre ASPA bir bölgeler-arasıcılık mekanizmasıdır fakat dağınık bir türdedir. ASPA üyeleri arasında, grup düzeyinde kolektif etkileşimlerden ziyade, ikili ekonomik ilişkilerin hâkim olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla bölgelerarası resmi ekonomik anlaşmalar yoktur. Bu durum Zirve için büyük bir dezavantajdır çünkü bu durum, ASPA'nın küresel çok taraflı ekonomik kurumlardaki duruşunu geliştirecektir. Bu da ASPA'nın bölgelerarası süreçteki kilit bir aktör olarak zayıflığını ortaya çıkarmaktadır. Fakat aynı zamanda ticaretin, yatırımların ve ekonominin yüksek önceliklere sahip olduğu küresel bir sermaye yoğunluklu çevre olan uluslararası sistemin gerçekliğini yansıtmaktadır. Politik yönden bir ASPA“modeli”yoktur ve Zirve üyeleri arasında ideoloji ihracatı gerçekleşmemektedir. ASPA Zirvesi bir Yeni Dünya Düzeni çağrısında bulunmamakla birlikte, küresel kapitalizmin çöküşüne işaret etmiştir fakat bölgeler politik açıdan çeşitlilik gösterdiğinden, ASPA'nın herhangi bir siyasi gündemi yaymaya çalışması pek beklenemez. Çeşitli sınırlamalar sunsa da bölgeler-arasıcılık kuramının görece yeni olduğunu ve bu özelliğin ASPA Zirvesi açısından tamamlayıcı olduğunu yinelemek uygun düşecektir. Yine de bölgeler-arasıcılık kuramı, Üçlü bölge dışındaki ilişkileri hesaba katmada başarısız olmuştur ve dolayısıyla daha yenilikçi olmak durumundadır. Ayrıca ASPA'nın yalnızca kurumsal çerçeveyi geliştirmekle kalmayan, aynı zamanda Zirve'nin küresel düzeydeki rolünü güçlendiren yeterli tedbirleri zaman içerisinde formüle etmesi için bir fırsat vardır. Daha fazla görünürlüğe ve kapsayıcılığa ihtiyaç duyulmaktadır ve örneğin ASPA'nın, Brezilya'nın üç taraflı bir ilişki yürüttüğü Türkiye ve İran gibi Arapça konuşmayan ülkeleri de bünyesinde toplamanın yollarını bulması gerekmektedir. Ayrıca Güney Amerika'yla tarihsel ve ekonomik yönden daha yakın ilişkiler kurmakta olan Karayip Bölgesi ve bilhassa 2015 yılında ABD'yle tekrar diplomatik ilişkiler kuran Küba adası da kurumun değerlendirmesi gereken bölgelerdir. ASPA, bölgelerarası ilişkileri artırmak, ekonomik çıkarlarını korumak ve en önemlisi de küresel olarak tanınmak amacıyla birçok gelişmekte olan ülkenin sahip olduğu çok sayıda dış politika stratejisinden biridir. Dolayısıyla ASPA, Güney'de çoğalan bölgelerarası diyalog forumlarının arasında iyi bir yere sahiptir fakat Zirve üyelerinin değişen bir dünyadaki rolünü sağlamlaştırmak için söylemden daha fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. ASPA üyelerinin kendi aralarında sosyal ve ekonomik büyümeyi teşvik edecek bağlantıları artırabilmeleri için uzun vadeli çözümlerin oluşturulması gerekmektedir.
Özet (Çeviri)
INTRODUCTION Presented in this master thesis summary is a novel research using foreign policy perspectives to understand the Arab Middle East and South American regions 'new patterns of engagements. This research is conducted through the empirical frame of the Summit of South American and Arab Countries- ASPA and the theoretical approach of interregionalism. The thesis alludes to a multipolar world where two major changes in a transformative international system are evident: 1. The rise of interregional dialogue forums, and 2. The making of independent foreign policy These two issues are analysed through the research empirical and theoretical frame from which three research questions each chapter specific are formulated. To locate interregional relations within ASPA Summit structures, analysis and discussion of three forms or interregional dialogue situation suggested by leading scholars of interregionalism theory is methodically and extensively referenced. The method of research used includes primary sources, secondary sources, and quantitative data and structured analysis. In sequence, explanations of the Summit's formation, the importance of Brazil's autonomous foreign policy strategy- 'autonomy through diversification' and discussions by the major theory contributors on the process of interregional relations and regions are established. Included in this, is an attempt to define the Arab Middle East and South American regions. The next step is to justify the thesis main arguments on the rise of interregional dialogue forums using various methods such as case study, primary sources, structured analysis and quantitative research. To conclude, the research evaluates the outcome of each research questions in the respective chapters. At the end of the chapters a conclusion is summarised. Lastly, the research states what type of interregional arrangements are prioritised by Summit members and what is the contribution of the thesis to studies on interregionalism. One of the major constraints this research encountered was that studies on interregionalism theory among non-Triad regions relations, that is, developing regions such as the Arab Middle East and South America is either limited or lacking. The reason being is, interregionalism is generally an analytical tool for studying developed Triadic regions relations of North America, Western Europe (EU) and Japan hence, there is no shortage of literature for these powerful economic regions. So, with such issues in mind the thesis resolved that the research topic was a feasible and necessary area to pursue further work. The main objective of the thesis is to analyse interregionalism as a useful theoretical approach to explain interregional linkages (albeit ad-hoc and inchoate) within the ASPA Summit and among Summit members. Based on this, the first research question was formulated and concerned whether ASPA a strong case for interregional relations, if so who are the actors pushing for this and what form is the relation taking. The research determined that ASPA was top-up process, as such government participation from the highest level including Heads of States and Ministers of Foreign Affairs are all involved. Also two regional agencies from both regions the League of Arab States (LAS) and Union of South American Nations (UNASUR) are highly involved in the coordination of the ASPA Summit. Following this positive response, the research led to a more structured approach for understanding the 'new' patterns of engagements of the ASPA Summit. Even with asymmetries and inherent heterogeneity of socio-linguistic cultures, economic and political practices this does not underscore a serious need for research on interregional relations for the regions. A quick interjection at this point is that when compared with international interregional dialogue forums, member states of for example of the EU do not all share political and socio-economic affinities. Neither are the far-flung interregional relations the EU develops with almost every region of the globe, real or imagined. Söderbaum and Stalgren outlined it best as they posit, because a region is not unified does not mean we should dismiss it as an actor. This outcome leads to the second research question on the value-based interactions of the ASPA Summit members. From this the research highlights social and historical ties to show that rapprochement between the Arab Middle East and South American regions are not a phenomenon. The thesis traces early migrations of Arab Middle East immigrants to countries of South America where a large Diaspora remain socially, economic and politically active. The thesis used (Zabel 2006), (Karam 2007), (Bruckmayr 2010), (Levaggi 2012), (Khatib 2014), (Baeza 2014) and the Latin American Studies and Cultures Centre at Holy Spirit University of Kaslik in Lebanon. These references provided valuable information on the Arab Diaspora, mobilisation of various communities and their activate engagements in different South American countries. Given the relevant context of the research, an appropriate framework to examine and analyse interregionalism and the ASPA Summit required in-depth examination of the Summit Declarations and reference to scholars of regionalism. It is noted that interregionalism is a functional theory and from this a third and final research question focused on the extent to which functions of interregionalism are embodied in the ASPA Summit. Processing all the information the thesis is structured in six chapters and the three research questions are specific to chapters 3-5. Finally, the research questions for this master thesis are: • Is ASPA a strong case for interregional relations, if so who are the actors pushing for this and what form is the relation taking? • What are the value-based interactions of the ASPA Summit members? • To what extent functions of interregionalism are embodied in the ASPA Summit? EMPIRICAL FRAME Historically connected through the old Iberian world, relations between the Arab Middle East and South American regions during a greater part of the twentieth century remained ad hoc with limited engagements. However, virulent social, political and economic changes in a transformative international system and the rise of multilateralism introduced active patterns of 'new' engagements through interregional dialogue forums. Such dialogue forums for examples; the European Union and Mercado Común del Sur (EU- MERCOSUR), Forum for East Asia-Latin America Cooperation (FEALAC), and India, Brazil and South Africa (IBSA) and now the Summit of South American and ARAB Countries- ASPA are to date part of these global interactions. Thus, the purpose of this research demonstrates firstly, that the ASPA Summit is part of South-South relations complex institutional structure which complements non-traditional 'partnering' of the Arab Middle East and South American regions. The second variant is that ASPA can be viewed as a mechanism for interregional relations since the Summit brings two regions together on various levels of economic and social cooperation while the political remains rhetorical. Thirdly, the ASPA Summit is a clear feature in the making of independent foreign policy strategies and the dynamics arising from emerging centres and markets of growth compatible with multilateralism. To clarify this research importance, coordinating on some level emerging interregional dialogues from the Global South, in this case ASPA are determined to craft new relations on the international stage. One notably paradigm of SSC or in this case South-South relations, involves formation of the thesis empirical frame, the interregional dialogue forum ASPA. In order to stimulate effective responses towards challenges with potential international impact the ASPA Summit is represents a new paradigm for the regions. As this research suggests, the Summit is interpreted as a political project of former Brazilian President Luiz Inácio Lula da Silva administration (2003-2011). Encouraged by his government foreign policy strategy of 'autonomy through diversification', the ASPA Summit is a bold attempt to shape both regions interests beyond normative Western hegemonic discourse. Two salient points should be clear. First, singular study of countries is not undertaken, but some countries do command regional and international attention and is referenced on an individual basis where obligatory. Effort is made when analysing Brazil's foreign policy strategies and more so its role as the only non-Spanish speaking country in South America and that of the oil rich Gulf States. Second, the thesis face challenges of obtaining current data and precise government responses on international policy frameworks. Similarly, effort is made when analysing Brazil foreign policy strategies and more so its role which cannot be entirely separated from other South American countries. Faced with an evolving Arab Middle East region and South America's inconsistencies in the international system, the ASPA Summit is a concerted effort at cooperation and 'soft-balancing' dominant hegemons in a global context. Influencing the research are recent social, political and economic issues treated by the thesis as global-crossing optimal issues reflected in international conditions embodied here as points of convergence for ASPA members to cooperate on and strengthen ties in a coherently functional manner. Furthermore, these global-crossing optimal issues, 1. Environmental sustainability, 2. The global financial crisis 2007/ 2008, 3. September 11, 2001, stimulating a 'Global War on Terror' 4. the Arab Uprisings and 5. Calls for reform to the highest and largest multilateral institution- United Nations (UN) These are addressed as pillars of coordination and future reliance of cooperation in the three Summit Declarations. Despite this, actions from the Summit are mostly rhetoric, confined to ASPA members' national interests and some constrained by internal and external states and non-states actors. Therefore, attempts to shape and influence the global normative agenda settings in a coherent manner are slow to emerge. THEORETICAL APPROACH This research draws on the theoretical approach of interregionalism, an extensive and functional process, covering different forms of institutionalised relationships between regional organisations and groups of states from two or more regions. Generally, reserved for what is referred to as the Triad region relations consisting of North America, Western European and Japan, there is a lacunae of study in non-Triad regions under which ASPA members are characterised. Nevertheless, interregionalism is an evolving theory and thus, is complementary to the ASPA Summit similarly progressing towards a more formalised structure since the first Summit in 2005. So then, the form of interregional relations established within the ASPA Summit is not easily discerned and is labelled by the research as a 'diffused' type. Arguably, this is mainly attributed to the asymmetries of ASPA members, ASPA's constraints and lack of regional and external influences. Even with the presence of two regional agencies the Union of South American Nations (UNASUR) and the League of Arab States (LAS), there is actually no dominant political ideological practise emanating for the Summit declarations. Another important factor is that economic and trade agreements is prominent and varies from country to country, it is noted that some ASPA members possess more advanced markets and are endowed with greater economic and natural resources than others. Countries such as Brazil, Argentina and the Gulf States are not only emerging at a more rapid pace, but are becoming 'rule-makers' rather than 'rule-takers' in the international system. Critical to this thesis, interregionalism and interregional relations requires certain elements regardless of definitions and temporal limitations. Transitioning from form to functions, the research identifies functions of interregionalism encompassed in balancing, institution-building, rationalising, agenda- setting and identity building considered as the major anatomy of interregional groups. These are not easily interpolated within ASPA Summit which does not fall under the standard typologies and categorisation of interregional groupings. Furthermore, the functions of interregionalism are not all empirical based, but are determined from theoretical logics. It is hoped that the thesis can demonstrate with sound reasoning why these functions are not all applicable to ASPA and what factors contribute to this result. Attention is placed on the weak actorship capacity of Summit despite individual members trying to navigate the international system with some level of clout. As for anticipated roles of the regions to take on the capacity of global actors the explanation given by Hettne, Söderbaum and Stalgren is very important. Both authors state;“for two regions to establish a functioning interregional relationship, it is essential that both have achieved a certain degree of actorship that is internal cohesion, external presence and organized actorness”. Keeping in mind that the authors analysis is not specific to the EU, but“serves as an analytical framework in studying the transformation of any region from object to subject, that is with a certain actor capacity in its external relations”. CONCLUSION The formation of ASPA and interactions of Summit members presents a willingness to engage through a formal structure while adhering to various multilateral institutions with the interest of managing relations among dominant global powers. The multipolar era has made it clear that leading world powers cannot have monopoly over major global decisions without including voices from the Global South. Meanwhile, the regions face internal and external challenges from States and non-state actors. The thesis concludes that interregional relations within the ASPA Summit exists in a diffuse form, but interregionalism theory while complementary to the Summit frame presents several limitation for applicability of all functions identified. Some policy recommendations are provided as basis for further and future research. The first chapter elaborated the theoretical analysis of interregionalism linking it within the temporal framework of regionalism. Here, the thesis alludes to the literature, scholars of interregionalism and the Triadic-centred approach which has left non-Triad regions relations under-researched. Cases of other non-Triadic interregional relations are stated, examples MERCOSUR and FEALAC to show why the ASPA Summit, is part of the novelty in interregional dialogue forums from the South. Although ASPA can be in its embryonic stage is also a mechanism for interregionalism despite the diffuse type. The five potential functions, expected to be performed by interregional dialogue forums are outlined and are the basis for operationalising the three global-crossing optimal issues. Following this, the thesis outline arguments to answer the first research question of whether ASPA is a strong case for interregional relations, the actors involved and what form of interregional relation is emerging takes. Therefore, ASPA Summit and structure is assessed not only as the empirical frame, but as a foreign policy project of the Summit architect the former Brazilian President Lula Da Silva and foreign policy of autonomy through diversification. Since no Triad members are involved in ASPA, there is weak actorship capacity given the asymmetries of members and marginalised regional agency- UNASUR and the LAS. The two are impeded by leading hegemons in the international system and from critical-decision making process in global multilateral institutions. In chapter two, the historical and social affinities of the regions are examined, drawing attention to early 19th century rapprochement of the Arab Middle East and South America. The cultural dynamics of the regions are buoyed by the strong presence of an Arab Diaspora in South America with economic influence and bordering on political clout. Characterised as non-state actors by the thesis, due to the intergovernmental arrangement of the ASPA Summit, this group has developed with time as a formidable force. The Arab Diasporas of South America is purported to be in the millions although numbers are exaggerated in certain cases, their presence is not to be ignored. As active participants on political issues, particularly the Israeli- Arab conflict, the Diaspora maintains strong agitation on their home government to act in their interest which translates to the interest of the Palestinian State. In answer to the second research question these historic-social ties are the origins and value-based interactions that allows for interregional relations of ASPA and encouraging consensus. However, for collective identity-building, the Arab Diaspora in the respective South American countries socio-political outlook are so diverse much like ASPA that it will take much work to convince the regions that a common 'ASPA identity' can be created. This would complement interregional relations and promote external actorship. An international system impacted by global politics leads to chapter three of the thesis and how South-South relations is mobilised. Over the last decade so many global events have occurred from which member countries in ASPA are not immune. ASPA members have been seriously impacted perhaps because of their foreign policy strategies, political stance, economic policies or government failure to 'fall-in-line' with Western modes of governance. Closely examined, are what the thesis termed global crossing-optimal issues that disrupted the social and political fabric of some Arab Middle East countries with continuities that have extended beyond regional borders. Stimulating the sub-heading are pull factors for closer interregional engagements between ASPA members. These are the events of September 9, 2001 leading to a Global War on Terror, the Arab revolts 2011 which the US consolidating military actions in the region. As a result, the ASPA members call for reforms to the UN and other affiliated institutions is expressed in the Summit declarations. Lastly, but equally important is the impact of climate change and developing countries remain the most vulnerable. The ASPA Summit position on this critical issue is yet to lead to any real-time solutions, but produce much rhetoric. Heightened political risks in the Arab Middle East did not end with 9/ 11 and the uncertainty of the gains made post-Arab revolt is evident with instability in Iraq and Libya, the destruction of Syria tied to an appalling refugee crisis. Amidst these disruptions are the increased movement of transnational terror networks such as ISIL and the violence in some countries which is a serious impediment to strengthening ASPA's core. The ASPA Summit members' asymmetries are presented in the thesis as lacking in concerted and practical actions though points in the declarations show awareness to this situation. The fourth and final chapter prioritises economic linkages between the regions and are facilitated so far under ASPA and individually. Economics seems a major point of exchange and interest beyond the political landscape. Three Summits later and it is clear to date that economic partnering, commerce and trade have yielded the most advantages for ASPA members. In wake of the global financial melt-down, developing countries have been in search for alternative markets and diversifying not just foreign policies but economies. Of course not all opportunities are exhausted there are still numerous untapped areas and underutilised resources that ASPA must capitalise on. For examples, the regions could provide more technical exchange for knowledge sharing in the area of food security and skills-training for the youthful demography coming from the Arab Middle East regions. After chapters two to four were analysed the functions most likely to be performed by ASPA is that of 'soft-balancing,' this is not to say that the remaining functions are not possible. But bearing in mind that ASPA is at the lower spectrum of the international system and even regionally there are more visible interregional dialogue forums engaged in robust activities at the intermediary level. Soft-balancing is a way of preventing leading hegemons from being constant rule-makers in multilateral organisations and ASPA Summit in return have better chances to integrate into the international and global structures. But, a weak actor cannot contain powerful entities, particularly when leading hegemons influence runs high in global multilateral institutions with the ability to maximise leverage. Internally ASPA experience constraints among member countries of which few are seen as emerging market economies, endowed with natural resources and more international presence than others. There are also external interferences pointing to ASPA's limited roles at the multilateral level. The thesis made a clear distinction on forms of interregional relation with examples from other non-Triadic relations; research indicates that ASPA is a mechanism of interregionalism, but a diffuse type. It is easily noticed that economic bilateral relations between ASPA members on an individual basis is dominant, instead of cohesive group level arrangements. Therefore, there is an absence of formal economic interregional agreements which is a big disadvantage to the Summit, as this would certainly increase ASPA's standing in global economic multilateral institutions. This is a concern for the thesis and it reveals the weakness of ASPA as a key figure in the interregional process. But also expresses the reality of the international system that is, a global capital intensive environment where trade, investments and economic are high priorities. Politically, there is no ASPA 'model' or exporting of any ideology among Summit members. The ASPA Summit while not calling for a New World Order has noted the failure of global capitalism, but since the regions are so politically diverse one can hardly expect that ASPA would disseminate any political agenda. It is proper to reiterate that interregionalism theory though presenting several limitations is relatively new and this trait is complementary to the ASPA Summit. Notwithstanding, interregionalism theory has failed to consider non-Triadic regions relations, and thus needs to be more innovative. But since a conclusive theory on interregionalism is outstanding and the theory is evolving, one could say it is complementary to the regions which are by no means static. Hence, there is chance for ASPA to formulate adequate measures overtime to improve not just the institutional frame, but to strengthen the Summit's role on a global level. More visibility and inclusivity is need, for instance ASPA must find ways of incorporating the non-Arabic speaking countries of Turkey and Iran with whom Brazil share a tripartite relation. What of the Caribbean region that historically and now economically are establishing closer relations with South America? Should ASPA be keener on addressing the Caribbean island of Cuba, particularly as diplomatic relations is established between that island and the US in 2015? The formation of ASPA is one of many foreign policy strategies that emerging states incorporate to augment interregional relations, safeguard economic interests and most of all achieve global recognition. Thus, ASPA is well-placed among the proliferation of interregional dialogue forums from the South, but it will take more than over-saturated rhetoric to confront and consolidate Summit members' engagements in a changing world. There must be long-term solutions created so that ASPA members can increase linkages among themselves to foster social and economic growth.
Benzer Tezler
- Yönetişim perspektifinden kalkınma ajanslarının kuruluşu, işleyişi ve ilişkileri: Üç örnek ajans
Establishment, functioning and relations of development agencies in Turkey from the perspective of governance: Three examples
PELİN ASLI ÖZEN
Yüksek Lisans
Türkçe
2010
Kamu YönetimiPamukkale ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HÜSEYİN ÖZGÜR
- La coopération entre les pays Turcophones et le nouveau régionalisme
Türk dili konuşan ülkeler arasinda işbirliği ve yeni bölgeselcilik
PELİN MUSABAY BAKİ
Doktora
Fransızca
2020
Uluslararası İlişkilerGalatasaray ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ALİ FAİK DEMİR
- The moral economy of EU-Africa interregional relations: The case of regional integration in Africa
AB-Africa bölgelerarası ilişkilerin moral ekonomisi: Afrika'da bölgesel bütünleşme
BAHAR DİLŞA KAVALA
Doktora
İngilizce
2022
Uluslararası İlişkilerMarmara ÜniversitesiAvrupa Birliği Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EMİNE MÜNEVVER CEBECİ
- Networked structure of the bilateral investment treaties: Dynamics and evolution
Çift taraflı yatırım anlaşmalarının ağ yapısı: Dinamikleri ve tarihsel gelişimi
MERT MORAL
Yüksek Lisans
İngilizce
2012
EkonomiKoç ÜniversitesiUluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ALİ ÇARKOĞLU
PROF. DR. ZİYA ÖNİŞ
- Türkiye'de ulusal kalkınma planlarının bölgesel ayrıştırılmasına yönelik bir yaklaşım
Başlık çevirisi yok
AYDA ERAYDIN