Geri Dön

Türkiye'de devlet iç borçları ve ekonomiye etkileri (1980-1994)

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 41711
  2. Yazar: BAYRAM ÇOLAKOĞLU
  3. Danışmanlar: DOÇ.DR. YUSUF TUNA
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1995
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 153

Özet

138 kullanılmaktadır. Alınan borçlar, net getirişi bir yana, vadesi gelen borç anapara ve faizlerinin ödenmesinde kullanılır hale gelmiştir. Bütçe personel ve faiz ödemelerinin, dönem boyunca toplam harcamalar içinde önemli bir yer teşkil etmesi kısa vadeli bütçe tedbirlerinin uygulanma imkânım da ortadan kaldırmıştır. Kamu kesimi açıklarının GSMH'nın %10'una karşılık geldiği ve kamu kesiminin ekonomide ağırlık teşkil ettiği bir ülkede, özel sektörün olumsuz yönde etkilenmesi gayet normal bir sonuçtur, özel sektörün yatırım finansman ihtiyacının en büyük kaynağı olan, banka kaynaklarının dönem boyunca artan oranda kamu borçlanma senetlerine kayması, özel sektörün yatırım ve üretim imkânlarım sınırlandırmış ve kullanılabilir kaynakların miktarım azalttığı gibi maliyetini de yükseltmiştir. Yani özel sektör dışlanmıştır. Çünkü bankaların özel sektöre kredi vermesinden, çok daha kârlı ve risksiz kamu borçlanma senetleri vardır. Devletin borç senetleri sahiplerine dağıttığı faiz ödemelerinin; herkesten alman vergilerin, vergi muafiyeti ile faiz geliri elde eden varlıklı gruplara verilmesi demek olduğundan; bu, alt tabakalardan varlıklı gruplara transfer manasına gelmektedir.137 döner sermayeli kuruluşlar ve fonlardır. 1984 ve 1985 yıllarında bu üç kesimin temamı fazla verirken, 1991 yılına kadar döner sermayeli kuruluşlar ve 1988 yılma kadar da fonlar fazla vermeye devam etmiştir. Müteakip yıllarda ise bu üç kesim de açık verir hale gelmiştir. Kamu açıklarının finansmanı hazine bonosu ve tahvil ağırlıklı bir yapı arzetmektedir. 1980 öncesine göre en büyük fark MB avanslarının finansman içindeki payının önemini yitirmiş olmasıdır. Halen bono ve tahvilin finansman içindeki ağdığı %55' in üzerindedir. 1990 yılma kadar sürekli bir düşüş sonucu %1.1 lik paya gerileyen MB avansları, bu yıldan sonra hızlı bir artış kaydederek 1993 yılında %41' lik bir orana yükselmiştir. 1980 öncesini hatırlatan MB avansları ile finansman, kamu otoritelerinin, son yıllarda borçlanmadaki zorlanmasının da açık bir ifadesidir. 1985 yılından sonra yapılan iç borçlanma, ortalama % 83 oranında bir yıl ve altındaki vadelerde yapılmıştır. Bu durumda, enflasyon sebebiyle mâli araçların getirilerinde görülen hızlı dalgalanma ve piyasalara güvenin yitirilmesi sonucu uzun vadeli yaönmlardan kaçınılmasının payı büyüktür. Uzun vadeli olmayan bir borçlanmanın sonucu, faiz oranlarının yüksek oluşudur. Bu hal, piyasa faiz oranlarım yükseltirken, özel sektörün kullanacağı kredi faizlerini de yükseltmiştir. Kredi faiz oranlarının yüksekliği de, kullanılabilir kaynakların -özel sektör açısından- maliyetlerini artırmıştır. Yüksek faizle; özel sektöre kredi sunan bankacılık sektörü, aynı zamanda iç borçlanma senetierinin de en büyük alıcısıdır. Bu durum, mevduat bankalarının ellerindeki mevduatı, risksiz ve yüksek getirili borçlanma senetlerine plase etmeleriyle ortaya çıkmıştır. Bunların yanma bankaların kanuni karşılık olarak devlet tahvili tutma mecburiyetlerim ve devlet tahvillerinin kullanım imkânlarının çokluğunu da ilâve edebiliriz. Ekonomimiz içinde yapılan borçlanmanın, verimli bir kullanım sahasına kanalize edilemediğini ifade edebilmiş durumdayız. Yapılmakta olan iç borçlanma, bir iktisat politikası aracı olmaktan ve yatoımlara aktarılmaktan çok her yıl meydana gelmesine alıştığımız, bütçe açıklarının finansmanında138 kullanılmaktadır. Alınan borçlar, net getirişi bir yana, vadesi gelen borç anapara ve faizlerinin ödenmesinde kullanılır hale gelmiştir. Bütçe personel ve faiz ödemelerinin, dönem boyunca toplam harcamalar içinde önemli bir yer teşkil etmesi kısa vadeli bütçe tedbirlerinin uygulanma imkânım da ortadan kaldırmıştır. Kamu kesimi açıklarının GSMH'nın %10'una karşılık geldiği ve kamu kesiminin ekonomide ağırlık teşkil ettiği bir ülkede, özel sektörün olumsuz yönde etkilenmesi gayet normal bir sonuçtur, özel sektörün yatırım finansman ihtiyacının en büyük kaynağı olan, banka kaynaklarının dönem boyunca artan oranda kamu borçlanma senetlerine kayması, özel sektörün yatırım ve üretim imkânlarım sınırlandırmış ve kullanılabilir kaynakların miktarım azalttığı gibi maliyetini de yükseltmiştir. Yani özel sektör dışlanmıştır. Çünkü bankaların özel sektöre kredi vermesinden, çok daha kârlı ve risksiz kamu borçlanma senetleri vardır. Devletin borç senetleri sahiplerine dağıttığı faiz ödemelerinin; herkesten alman vergilerin, vergi muafiyeti ile faiz geliri elde eden varlıklı gruplara verilmesi demek olduğundan; bu, alt tabakalardan varlıklı gruplara transfer manasına gelmektedir.137 döner sermayeli kuruluşlar ve fonlardır. 1984 ve 1985 yıllarında bu üç kesimin temamı fazla verirken, 1991 yılına kadar döner sermayeli kuruluşlar ve 1988 yılma kadar da fonlar fazla vermeye devam etmiştir. Müteakip yıllarda ise bu üç kesim de açık verir hale gelmiştir. Kamu açıklarının finansmanı hazine bonosu ve tahvil ağırlıklı bir yapı arzetmektedir. 1980 öncesine göre en büyük fark MB avanslarının finansman içindeki payının önemini yitirmiş olmasıdır. Halen bono ve tahvilin finansman içindeki ağdığı %55' in üzerindedir. 1990 yılma kadar sürekli bir düşüş sonucu %1.1 lik paya gerileyen MB avansları, bu yıldan sonra hızlı bir artış kaydederek 1993 yılında %41' lik bir orana yükselmiştir. 1980 öncesini hatırlatan MB avansları ile finansman, kamu otoritelerinin, son yıllarda borçlanmadaki zorlanmasının da açık bir ifadesidir. 1985 yılından sonra yapılan iç borçlanma, ortalama % 83 oranında bir yıl ve altındaki vadelerde yapılmıştır. Bu durumda, enflasyon sebebiyle mâli araçların getirilerinde görülen hızlı dalgalanma ve piyasalara güvenin yitirilmesi sonucu uzun vadeli yaönmlardan kaçınılmasının payı büyüktür. Uzun vadeli olmayan bir borçlanmanın sonucu, faiz oranlarının yüksek oluşudur. Bu hal, piyasa faiz oranlarım yükseltirken, özel sektörün kullanacağı kredi faizlerini de yükseltmiştir. Kredi faiz oranlarının yüksekliği de, kullanılabilir kaynakların -özel sektör açısından- maliyetlerini artırmıştır. Yüksek faizle; özel sektöre kredi sunan bankacılık sektörü, aynı zamanda iç borçlanma senetierinin de en büyük alıcısıdır. Bu durum, mevduat bankalarının ellerindeki mevduatı, risksiz ve yüksek getirili borçlanma senetlerine plase etmeleriyle ortaya çıkmıştır. Bunların yanma bankaların kanuni karşılık olarak devlet tahvili tutma mecburiyetlerim ve devlet tahvillerinin kullanım imkânlarının çokluğunu da ilâve edebiliriz. Ekonomimiz içinde yapılan borçlanmanın, verimli bir kullanım sahasına kanalize edilemediğini ifade edebilmiş durumdayız. Yapılmakta olan iç borçlanma, bir iktisat politikası aracı olmaktan ve yatoımlara aktarılmaktan çok her yıl meydana gelmesine alıştığımız, bütçe açıklarının finansmanında138 kullanılmaktadır. Alınan borçlar, net getirişi bir yana, vadesi gelen borç anapara ve faizlerinin ödenmesinde kullanılır hale gelmiştir. Bütçe personel ve faiz ödemelerinin, dönem boyunca toplam harcamalar içinde önemli bir yer teşkil etmesi kısa vadeli bütçe tedbirlerinin uygulanma imkânım da ortadan kaldırmıştır. Kamu kesimi açıklarının GSMH'nın %10'una karşılık geldiği ve kamu kesiminin ekonomide ağırlık teşkil ettiği bir ülkede, özel sektörün olumsuz yönde etkilenmesi gayet normal bir sonuçtur, özel sektörün yatırım finansman ihtiyacının en büyük kaynağı olan, banka kaynaklarının dönem boyunca artan oranda kamu borçlanma senetlerine kayması, özel sektörün yatırım ve üretim imkânlarım sınırlandırmış ve kullanılabilir kaynakların miktarım azalttığı gibi maliyetini de yükseltmiştir. Yani özel sektör dışlanmıştır. Çünkü bankaların özel sektöre kredi vermesinden, çok daha kârlı ve risksiz kamu borçlanma senetleri vardır. Devletin borç senetleri sahiplerine dağıttığı faiz ödemelerinin; herkesten alman vergilerin, vergi muafiyeti ile faiz geliri elde eden varlıklı gruplara verilmesi demek olduğundan; bu, alt tabakalardan varlıklı gruplara transfer manasına gelmektedir.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Türkiye iktisat politikalarının belirlenmesinde iktisadi kurum-kural ve kuruluşların rolleri

    Başlık çevirisi yok

    İBRAHİM GÜRAN YUMUŞAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1995

    Ekonomiİstanbul Üniversitesi

    DOÇ.DR. YUSUF TUNA

  2. Enflasyonla mücadelede istikrar politikaları

    Başlık çevirisi yok

    BİLGİN ORHAN ÖRGÜN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    EkonomiMarmara Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OSMAN ZEKAYİ ORHAN

  3. Türkiye'de kriz dönemlerinde uygulanan maliye politikaları 1994, 2001 ve 2008 krizleri üzerine bir değerlendirme

    An evaluation on financial policies applied in crisis periods in Turkey and 1994, 2001 and 2008 crises

    TÜRKER ERKAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    EkonomiKırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. LÜTFÜ ÖZTÜRK

  4. Türkiye'de 1980 sonrası iç devlet borçlarının makro ekonomik etkileri

    Macro economics of domestic debt in Turkey after 1980

    KADİR KARTALCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    EkonomiCumhuriyet Üniversitesi

    İktisat Politikası Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MUAMMER ŞİMŞEK

  5. Gelişmekte olan ülkelerde dış borç sorunu ve Türkiye örneği

    Başlık çevirisi yok

    NEDİM TİMUROĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1994

    Ekonomiİstanbul Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ARİF NEMLİ