Geri Dön

Kronik böbrek hastalığı olan erkek hastalarda flow sitometri yöntemi ile pra pozitiflik yüzdesinin belirlenmesi

Determination of the percentage of pra positivity in male patients with chronic kidney disease by using flow cytometry technique

  1. Tez No: 433226
  2. Yazar: FATMA AVCI MERDİN
  3. Danışmanlar: PROF. HÜSEYİN KOÇAK
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Nefroloji, Nephrology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2015
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Akdeniz Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 72

Özet

Böbrek nakli son dönem böbrek hastalığında en etkili tedavi yöntemidir. Allogreft doku uyumunda önemli olan HLA moleküllerine karşı oluşmuş olan antikorlara ise anti-HLA antikorları denilir. Kronik böbrek hastalığı olan hastalarda, nakil öncesinde de vücudun kendisine ait olmayan HLA moleküllerine karşın anti-HLA antikorları mevcut olabilir. Böbrek nakli bekleyen hastaların kendi HLA molekülleri haricindeki HLA moleküllerine karşın immünolojik duyarlılığının ölçülmesi için veya bu hastaların kanlarındaki anti-HLA antikor çeşitliliği ile bu çeşitliliğin düzeyini değerlendirmek için PRA testi kullanılır. Multipar gebelikler, önceden yapılmış allogreft nakiller ve kan transfüzyonları PRA testini pozitif yapan bilinen başlıca nedenlerdir. Bunların dışında, hiç kan veya organ nakli yapılmamış erkeklerde de anti-HLA antikorları görülebilmektedir. Ve bu anti-HLA antikorlarının mikroorganizmalarda ve allerjenlerde bulunan cross-reaktif epitoplara karşı oluştuğu düşünülmektedir. Türkiye'de kronik böbrek hastalığı olan veya diyalize giren hastalarda PRA düzeyleri ile ilgili az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada, Türk popülasyonunda bilinen yollarla sensitize olmamış olan (organ veya doku nakli öyküsü olmayan, hiç kan transfüzyonu yapılmamış olan), otoimmün hastalık tanısı olmayan ve immünsüpresif tedavi almayan kronik böbrek hastalığı ile takip edilmekte olan erkek hastalardaki PRA değerlerinin ve PRA pozitifliği yüzdesinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya kronik böbrek hastalığı olan, bilinen yollarla sensitize olmamış olan (kan transfüzyonu yapılmamış, daha önceden organ nakli olmamış), otoimmün hastalık tanısı olmayan ve immünsüpresif tedavi almayan 60 erkek hasta alındı. Hastaların hepsi 18 yaş üzerinde idi. Çalışmaya alınan hastaların 20 tanesine son dönem böbrek hastalığı nedeni ile diyaliz tedavisi uygulanmakta idi. Hastalardan alınan kan örneklerinden flow sitometri yöntemi kullanılarak PRA düzeylerinin yüzdeleri tespit ve analiz edildi. Çalışmaya alınan toplam 60 hastanın %25'inde PRA pozitifliği saptandı. Anti-HLA sınıf I ile anti-HLA sınıf II antikor pozitifliği açısından yapılan ayrı ayrı analizlerde ise tüm hastaların %28,3'ünde anti-HLA sınıf I antikor pozitifliği ve %26,7'sinde anti-HLA sınıf II antikor pozitifliği bulundu. Hastalar PRA negatif ve PRA pozitif olarak iki gruba ayrıldığında gruplar arasında yaş ortalaması, hemodiyaliz hastalarının oranı, periton diyalizi hastalarının oranı ile eşlik eden kronik hastalıkların (hipertansiyon, tip 2 diabetes mellitus, hiperlipidemi, nefrolitiyazis, koroner arter hastalığı) varlığı bakımından herhangi bir fark bulunmadı. Bunun yanında, GFR düzeylerinin karşılaştırılması ise PRA pozitif gruptaki hastaların PRA negatif olan gruptaki hastalara göre daha yüksek oranda son dönem böbrek hastalığı olan hastalardan (GFR

Özet (Çeviri)

Kidney transplantation is the most effective treatment method for the end-stage renal disease. The antibodies directed against HLA molecules, which play a crucial role in allograft histocompatibility, are called anti-HLA antibodies. Anti-HLA antibodies against foreign HLA molecules may be present in patients with chronic kidney disease even before transplantation. PRA test is routinely used in patients waiting for kidney transplantation in order to assess their immunological sensitivity to foreign HLA molecules and to evaluate the diversity of the anti-HLA antibodies in their blood, along with the level of this diversty. Multipara pregnancies, previously allograft transplantations and blood transfusions are the major known causes that make PRA test positive. Apart from these, anti-HLA antibodies may also be detected in male patients who have not received any blood transfusion or organ transplant before. And these anti-HLA antibodies are thought to occur against cross-reactive epitopes found on microorganisms and allergens. There are limited number of studies about the PRA levels in patients undergoing dialysis or in patients who have chronic kidney disease in Turkey. In this study, it is aimed to determine the PRA values and the percentage of PRA positivity of the Turkish male patients with chronic kidney disease, who have not been sensitized by the major known causes (those with no history of organ or tissue transplantation, those with no history of blood transfusion), who have not been diagnosed with any autoimmune diseases and who have not been under immunosuppressive treatment. The study included 60 male patients, who have chronic kidney disease, who have not been sensitized by major known causes (those with no history of organ or tissue transplantation, those with no history of blood transfusion), who have not been diagnosed with any autoimmune diseases and who have not been under immunosuppressive treatment. All the patients were over 18 years old. 20 of the all patients were receiving dialysis treatment due to end-stage renal disease. The percentages of the PRA levels were detected and analysed by flow cytometry technique to the blood samples of the patients. Of the 60 patients included in the study, 25% showed PRA positivity. 28.3% of the all patients were found to be positive for anti-HLA class I antibodies and 26.7% of the all patients were found to be positive for anti-HLA class II antibodies in the separate analysis for anti-HLA class I and anti-HLA class II antibody positivity. When the patients were categorized as PRA negative and PRA positive in two groups, there were no differences between the groups in terms of mean age, the percentage of hemodialysis patients, the percentage of peritoneal dialysis patients and the presence of accompanying chronic diseases (such as hypertension, type 2 diabetes mellitus, hyperlipidemia, nephrolithiasis, coronary artery disease). In addition to this, the comparison of GFR levels showed that the PRA positive group contained a significantly higher percentage of end-stage renal disease patients (GFR

Benzer Tezler

  1. İleri evre kronik böbrek hastalığı olan çocuklarda hücresel immün yanıtın değerlendirilmesi

    Evaluation of the cellular immune system in children with chronic kidney disease

    EMİNE ÜLGEN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarıİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NUR CANPOLAT

  2. Demir eksikliği anemili hastalarda hücresel ve humoral immunitenin değerlendirilmesi

    The cellular and humoral immunities in patients with iron deficiency anemia

    OZAN CENGİZ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    HematolojiAdnan Menderes Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. VEFKİ GÜRHAN KADIKÖYLÜ

  3. Evre 2-4 kronik böbrek hastalığı olan hiperürisemik hastalarda allopürinolün metabolik asidoz, hastalığın progresyonu ve endotel fonksiyonlarına etkisi

    The effects of allopurinol on metabolic asidosis, disease progression and endothelial functions in the hyperuricemic patients with stage 2-4 chronic kidney disease

    DİLARA BAYRAM

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    NefrolojiSüleyman Demirel Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET TUĞRUL SEZER

  4. Koroner arter hastalığı ve metabolik sendromu olan hastalarda serum ürik asit düzeylerinin koroner tımı kare sayıları üzerindeki etkisi

    The effect of serum uric acid levels on timi frame counts in patients with coronary artery disease and metabolic syndrome

    EMRAH İPEK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2011

    KardiyolojiSağlık Bakanlığı

    Kardiyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. MEHMET BİLGE

  5. Angiozome konsepti ile endovasküler girişim yapılan diz altı lezyonlarında direkt veya indirekt revaskülarizasyonun akut ve kronik süreçte klinik sonlanıma etkisi

    Effect of direct or indirect revascularization on clinical outcomes in acute and chronic process in endovascular treated below-the-knee lesions based on angiosome concept

    AHMET CAN ÇAKMAK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    KardiyolojiSakarya Üniversitesi

    Kardiyoloji Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ İBRAHİM KOCAYİĞİT