Anglo-Amerikan Hukukunda vakıaların getirilmesi ve delillerin toplanmasında hakimin rolü
Fact-finding role of the judge in Anglo-American law
- Tez No: 434391
- Danışmanlar: PROF. DR. YAŞAR HAKAN PEKCANITEZ
- Tez Türü: Doktora
- Konular: Hukuk, Law
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2016
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Özel Hukuk Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 571
Özet
Dünyada birçok hukuk sisteminde reform hareketleri kendini göstermekte ve iki büyük hukuk sistemi,“common law”olarak adlandırılan Anglo-Amerikan ve“civil law”olarak tanımlanan, çalışmada aktardığımız birçok Kıta Avrupası hukukunun bu reform hareketleri üzerinde çok büyük bir etkisi bulunmaktadır. Bu köklü hukuk sistemleri küreselleşme ve hukukların birbirine yakınlaştırılma (convergence) hareketleri neticesinde birbirleriyle de etkileşimde bulunarak zamanla keskin şekilde ayrıldıkları noktalar azalmaktadır. Kısaca, bu reform hareketlerinin temel amacı hukuk sistemlerin sahip olduğu en iyi özelliklerin diğer hukuk kültürlerince benimsenerek kendi hukuklarına uyarlamalarıdır. Hukuk sistemlerinin değişimi ve geliştirilmesinin temel yapı taşı ise, yargının temel çarklısı niteliğindeki hâkimler olmaktadır. Çalışmamızda ortak ve farklı özellikler taşıyan Anglo-Amerikan ve Türk hukukunda vakıaların getirilmesi ve delillerin toplanmasına ilişkin düzenlemeler mukayeseli olarak incelenmiştir. Çalışmada Anglo-Amerikan hukuk sisteminin iki büyük temsilcisi İngiliz ve Amerikan hukukları ayrıntılı olarak incelenmiş ve Anglo-Amerikan hukukuna yönelik bir genellendirme yapılmıştır. Kıta Avrupası hukukunu temsilen Türk hukuk sistemi ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmada esas hedef Anglo-Amerikan hukukunda vakıaların getirilmesi ve delillerin toplanmasında hâkimin rolünün kapsamlı olarak ele alınarak ve Türk hukuku ile mukayeseler yapılarak hukukumuz bakımından sonuçlar çıkarılmasıdır. Bu doğrultuda Türk hukukunda hâkimin rolüne yönelik hukukumuzu geliştirmek ve aksayan yönlerini düzeltmek adına makul çözüm önerileri sunulmaya çalışılmıştır. Anglo-Amerikan ve Türk hukukları arasında yargılamanın başından sonuna kadar hala birçok temel usuli farklılık kendini göstermekle beraber, dava malzemesinin toplanması usulleri ve bu doğrultuda da“hâkimler”ve“hâkimlerin yargılama içindeki rolleri”bu iki farklı hukuk sistemini birbirinden ayıran temel noktalar olarak dikkat çekmektedir. Bu kapsamda çalışma konumuz genel olarak uyuşmazlığa ilişkin vakıaların getirilmesi ve delillerin toplanmasında hâkimin rolü olarak çerçevelenmiştir. Hem Anglo-Amerikan hem de çalışmada değerlendirilen birçok Kıta Avrupası hukukunda yargılama içinde hâkimlerin ve dolayısıyla avukatların ve tarafların rollerinde değişiklikler söz konusu olmaktadır. Hâkimin yargılama içindeki rolünü arttıran reform hareketliliği çerçevesinde Anglo-Amerikan ve ele aldığımız Kıta Avrupası hukukları arasında dikkate değer bir etkileşim yaşanmaktadır. İngiliz hukukunda 1998 yılında Medeni Usul Kuralları'nın kabulüyle başlıca hedefler ve dava yönetimine ilişkin kurallar benimsenerek yargılamanın başından sonuna hâkimin aktif şekilde rol alması sağlanmıştır. İngiliz reformunun temel kolonları sayılan başlıca hedefler ve dava yönetimi kurallarının yanı sıra, jürili yargılamaların neredeyse tamamen kaldırılması, ön duruşma aşamasına verilen önem ve discovery usulünün kapsamlı değişimi yargılama içindeki dengeleri değiştirerek, esas rolün taraflarda olduğu katı taraf egemen sistemden uzaklaşılmasına neden olmuştur. Amerikan hukukunda ise, 1938 yılında Federal Usul Kanunu'nun oluşturulmasıyla dava malzemesinin toplanması usulünde büyük oranda bir değişiklik gerçekleşmiştir. Daha önceleri usuli süreçte merkez konumunda dilekçeler ve duruşma aşaması bulunmakta iken, artık yargılama usulüne yeni eklenen orta aşama olarak da adlandırılan duruşma öncesi aşama önemli bir usul aşaması haline gelmiştir. Avukatlar tarafından yürütülen discovery usulü dava malzemesinin toplanması usulünde esas aşama haline gelmiştir. Anglo-Amerikan hukukunda, vakıa ve delillerin disclosure usulü ile ifşası Kıta Avrupası hukuku çatısı altında yer alan Türk hukuku gözüyle bakıldığında her zaman endişe verici görülmüştür. Aslında bu endişeler son dönem Anglo-Amerikan uygulamaları ayrıntısıyla incelendiğinde yersiz kalmaktadır. Gerek İngiliz hukuku, gerekse Amerikan hukuku sert taraf egemenliği kalıplarını kırarak ve hâkimin rolünü aktifleştirerek kendi hukuk yapılarına uygun nitelikte yeni usullerin oluşmasını sağlamışlardır. Sanıldığının aksine disclosure usulü artık tamamen hâkimsiz işleyen, tamamen taraf egemenliğinde, güçlünün dayatmalarıyla işleyen bir süreç değildir. Elbette ki bu usullerin de aksayan yönleri olsa da, örnek alınacak birçok noktası da vardır. İngiliz hukuku hala taraflarca getirilme ilkesi çerçevesinde işleyen ve taraf egemen karaktere sahip bir usul hukukuna sahiptir. Fakat İngiliz usul hukukunun sert taraf egemen karakteri yumuşatılarak usul hukukunun ihtiyaçlarını karşılamak ve kusurlarını telafi etmek amacıyla Medeni Usul Kuralları ile birlikte usul hukukuna yeni bir çehre kazandırılmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda yargının temel çarklısı olan hâkimlerin büyük oranda aktifleştirilmesi yoluna gidilmiş ve fakat elbette ki taraf egemen karakter tamamen terkedilmeyerek katı bir şekilde taraf ve taraf avukatlarının boyunduruğuyla yürüyen sisteme, artık hâkim de dahil edilmiştir. Böylece hukuk mekanizmasının daha denetimli bir şekilde işlemesi sağlanmaya çalışılmıştır. İngiliz usul hukuku, sosyo-ekonomik, siyasi ve hukuki yapısına uygun bir şekilde, öz yapısını da tamamen kaybetmeden ve fakat büyük bir reformdan geçerek birçok Kıta Avrupası hukukuyla etkileşim yaşayarak ve küreselleşmeden payını alarak değişime ayak uydurmuştur. Büyük ama bir o kadar da ölçülü bir şekilde gerçekleştirilen değişimle beraber İngiliz usul hukuku keskin Anglo-Amerikan hukuku temsilcisi olma sıfatından sıyrılarak yargılamada hâkimin daha aktif rol aldığı birçok Kıta Avrupası hukukuna yakınlaşmış ve onlara da örnek olabilecek ve hatta onlarca benimsenebilecek reformlar gerçekleştirmiştir. Artık İngiliz hukuku, sürekli eşleştirildiği ve bir görüldüğü Amerikan hukukundan büyük oranda ayrılmış; keskin taraf hâkimiyetine dayalı kabuğundan sıyrılarak adeta“Anglo-Amerikan”hukuk aile kavramından bağımsız bir İngiliz usul hukuku yaratmıştır. Gerçekleştirilen reformlar, Anglo-Amerikan hukuk ailesi tanımlamasının eskiden ifade etmiş olduğu kalıplaşmış anlamdan uzaklaşmasına ve aynı zamanda bu kavramın geçmişte sahip olduğu etkisinin zayıflamasına neden olmuştur. Günümüzde özellikle hâkimin dava malzemesinin getirilmesi bakımından rolü çerçevesinde bambaşka bir İngiliz usul hukuku kendini göstermektedir. Çalışma boyunca hâkimin rolünün ne oranda İngiliz hukuk sisteminin kendi yapısına uygun ölçüde arttırıldığına ve bu köklü değişimin önemine ısrarla dikkat çekmeye çalıştık. Katı taraf egemen kimliğe sahip İngiliz usul hukuku dahi kendi bünyesinde hâkimin aktifleştirilmesine yönelik olarak köklü değişimler yaşamıştır. Bu noktada Kıta Avrupası hukuk geleneğinden gelen Türk hukukunun da, kendi hukuk geleneğine ve yapısına uygun olduğu ölçüde hâkimin yargılama içindeki rolünü arttırarak davaların daha adil bir şekilde, makul süre ve masraflarla sonuçlandırılmasını sağlaması gerektiği kanaatindeyiz. Türk hukuku da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile diğer ülke hukuklarına yaklaşmak adına adımlar atmış ve köklü bir reform yaşamıştır. Ancak hâkimlerin aktifleştirilmesine yönelik atması gereken daha fazla adım olduğu inancındayız. Hem Türk hukukunda hem de Anglo-Amerikan hukukunda taraflarca getirilme ilkesi uygulanmaktadır. Yani her iki hukuk sisteminde de, dava malzemesinin toplanmasında esas rol taraflara düşmektedir. Bununla beraber, dava malzemesinin toplanmasında oluşan temel farklılığın sebebi taraflarca getirilme ilkesinin uygulanma derecesidir. Amerikan hukukunda taraflarca getirilme ilkesi en yoğun şekilde uygulanırken, İngiliz hukuku Medeni Usul Kuralları ile oluşturulan reform ile taraflarca getirilme ilkesinin uygulanışının derecesini zayıflatarak hâkime yargılamayı yönlendirmeye, idareye ve aydınlatmaya yönelik çok önemli yetkiler vermiştir. Türk hukukunda ise, taraflarca getirilme ilkesinin uygulanışının derecesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde düzenlenen hâkimin aydınlatma ödevi ile zayıflamıştır. Dava malzemesinin toplanması sürecinde hâkimin rolünü incelerken mutlaka hâkimin davayı aydınlatma ödevinin dikkatlice ele alınması gerekmektedir. Çünkü hâkimin davayı aydınlatma ödevi olmaksızın yapılacak bir inceleme, hâkimin rolünün içinin boşaltılmış hali olacaktır. Hâkimin vakıaların toplanması ve delillerin ileri sürülmesindeki rolünü şekillendiren ve yargılamanın amacına uygun şekilde gerçeğe ulaşılmasını sağlayan unsur, hâkimin davayı aydınlatma ödevidir. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi, taraflarca getirilme ilkesini yumuşatmaktadır. Böylelikle hâkim sadece tarafların mahkemeye sundukları dava malzemesini ele alarak hüküm vermemekte, tarafların ileri sürdükleri iddia ve taleplerin maddi ve hukuki bakımdan açık ve tam olmasını ve aynı zamanda bu şekilde mümkün olduğu kadar adil bir hükme ulaşılmasını sağlamaktır. Hukuki dinlenilme hakkına da hizmet eden bu ilke ile hâkim eksik, belirsiz ve çelişkiler konusunda taraflara somut uyarılar yaparak tarafların açıklama yapmasına imkân tanımış olmaktadır. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi aynı zamanda usul ekonomisine de önemli bir katkı sağlamaktadır. Anglo-Amerikan hukukunda usul kanunlarında gerçekleştirilen köklü reformlardan önce uzun yılar taraflarca getirilme ilkesine olan sıkı bağlılık ve hâkime yargılamada çok pasif bir rol verilmesi özellikle tarafsız ve adil bir yargılama yapılması için uygun görülmüştür. Taraflarca getirilme ilkesine olan sıkı bağlılığın temel sebebi, gerçeğe en iyi şekilde ancak menfaatleri çatışan tarafların yargılama içinde yarışması ve mücadele vermesiyle ulaşılabileceğinin düşünülmesidir. Hâkimin ise, birbirleriyle rekabet içinde mücadele veren tarafların dava malzemelerini sunmalarını seyreden tarafsız bir hakem konumunda bırakılmasının sebebi, tahkikati gerçekleştirecek mercii ile kararı verecek mercilerin aynı kişilerden olmamasının tahkikatin belirli bir merciin emelleri doğrultusunda şekillenmemesini sağlamak amacıyladır. Yani bu şekilde tarafsızlığının sağlandığı düşünülen hâkim sadece usulün doğru şekilde yürütülmesini denetleyen bir hakem mertebesinde bırakılmaktadır. Hâlbuki hâkime yargılama içinde aktif bir rol verilmesi demek mutlaka hâkimin uyuşmazlığa karışarak tarafsızlığını zedelemesi anlamına gelmemektedir. Hâkim, davanın taraflarına eşit mesafede durarak, tarafsızlığını koruyarak makul süreler içinde adil bir yargılama yapılması için davayı aydınlatma görevini aktif şekilde yerine getirmelidir. Böyle bir uygulamayla aslında yine taraflar dava malzemelerini yargılamaya getirmekle beraber, hâkim sadece taraflarca getirilen malzemelerin doğru ve tam anlaşılmasını garantilemek için eksikliklerin ve çelişkilerin giderilmesini sağlamış olacaktır. Elbette ki hâkim bu doğrultuda taraflara hatırlatmada bulunamaz; belirli delil veya vakıaların yargılamaya dahil edilmesi konusunda teşvikte bulunamaz meğer ki bu dava malzemeleri dava dosyasına usulüne uygun şekilde taraflarca girmiş bulunsun. Anglo-Amerikan ve çalışma boyunca örneklendirdiğimiz Kıta Avrupası hukuklarında taraflarca getirilme ilkesini şekillendiren ve kapsamını belirleyen birçok sebep ve etken olmasına karşın, bunlardan en önemlisi hâkimin davayı aydınlatma ödevidir. İngiliz hukuku bu doğrultuda hâkimin rolünü çok usta bir şekilde arttırarak, yargılamaların daha adil, daha ekonomik ve makul süreler içinde gerçekleştirilmesi adına büyük bir adım atmıştır. İngiliz hâkiminin rolü, dava yönetimi ve başlıca hedefler doğrultusunda şekillenerek aktifleşirken, Türk hukukunda bu değişim özellikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde düzenlenen hâkimin aydınlatma ödevi ile gerçekleştirilmiştir. Amerikan hukukunda ise, hâkimin rolünü arttırmaya yönelik reformlar, dava yönetimi kapsamında söz konusu olsa da, yeterli seviyeye ulaşmamıştır ve hala Amerikan hukukunda hâkimin pasif duruşu sebebiyle oluşan aksaklıklar yoğun şekilde kendini göstermektedir. İngiliz usul hukukunda yaşanan adeta devrim niteliğinde olan reform, İngiliz hukukunun büyük ölçüde hâkimin aktif olarak rol aldığı birçok Kıta Avrupası hukukuna yakınlaşmasına neden olmuştur. Yüzyıllar boyunca, taraflarca getirilme ilkesine sıkı bir bağlılık gösteren İngiliz usul hukuku, yargı sistemini hantallaştıran temel sorunlara köklü bir çözüm yolu bularak hâkimin yargılama içindeki rolünü, özellikle de dava malzemesinin toplanmasındaki rolünü aktifleştirmiştir. Elbette ki, İngiliz hukuku tamamen sahip olduğu Anglo-Amerikan sıfatından kopamasa da, kendi bünyesine uygun, uyum sağlayabileceği nitelikte örnek alınabilecek reformlar gerçekleştirmiştir. Tüm bu anlatılanlar ışığında, yargılamaların daha adil, sürüncemede bırakılmadan ve aşırı masraflara yol açmadan sonlanabilmesi için vakıaların getirilmesinde ve delillerin toplanmasında hâkime aktif bir rol verilmesi kaçınılmazdır. Diğer taraftan, özellikle, küreselleşme ve ülke hukuklarının uyumlaştırılması ve yakınlaştırılması hareketiyle hem Anglo-Amerikan hem de çalışmada değindiğimiz birçok Kıta Avrupası hukukunda ve Kıta Avrupası hukukunun temsilcilerinden Türk hukukunda dava malzemesinin toplanmasında hâkime verilen rol sorgulanmakta ve bu doğrultuda reform arayışları ve etkileşimler hız kazanmaktadır. Bizler de Türk hukukuna uygun olarak, bu reform hareketliliğine uyum sağlamalıyız. Her zaman çekindiğimiz ve uzak gördüğümüz Anglo-Amerikan hukuk sisteminden bile edinebileceğimiz faydalı usuller olduğu kanaatindeyiz.
Özet (Çeviri)
In many legal systems in the world, reform movements have been observed and two major legal systems, common law and civil law, have huge impacts on these reforms. Due to the globalization and convergent movements of law between or above legal systems, these deep-rooted legal systems, common law and civil law, have interacted with each other. This interaction has reduced primary differences with time. Briefly, the main objective of these reform movements is to implement and adopt the best features of these legal systems. The primary corner stone of the alteration and improvement of these legal systems are judges. In this study, the fact-gathering process of the Anglo-American and Turkish laws which have not only common but also different features at the same time was examined comparatively. Furthermore, American and English laws, which are the two major representatives of Anglo-American law, were analysed in detail and an overall picture of Anglo-American law has been drawn. Turkish law, a representative of civil law, was also examined in detail. In this comparative study, the main target is the comprehensive consideration of the role of the judge in fact-gathering process in Anglo-American law and to reach a conclusion for our legal system by making comparisons with Turkish law. In this regard, in order to improve our legal system and to find solutions to the shortcomings within the scope of judge's role in Turkish law, some recommendations have been proposed to offer solutions. Among Anglo-American law and Turkish law, even though numerous fundamental procedural differences are still being distinguished throughout the proceeding, fact-gathering process and accordingly“judges”and“the role of the judges in the proceedings”are stood out as the essential divergence points of these different legal systems. In this context, the topic of this study is framed as fact-gathering role of the judge. Both in Anglo-American law and in some Continental laws touched upon in this study, there exists some important reforms in the role of the judges and indirectly in the role of the lawyers and the parties. In the context of the reform movement that increases the role of the judge throughout proceeding, there has been a remarkable interaction among Anglo-American law and Continental laws that were discussed in the study. In English law, with the enactment of Civil Procedure Rules in 1998, the rules of overriding objectives and case management are adopted and thus the active judge is provided to take an important role throughout the proceeding. In addition to the overriding objectives and case management rules which are the main pillars of the English civil procedure reform, almost complete abolition of jury trial, emphasis on the pre-trial stage and comprehensive change of the discovery method have caused the conversion of the balance in the proceeding and also caused a shift from strict adversarial system which provides the main role to the parties, to the judge. In American law, with the enactment of Federal Rules of Civil Procedure in 1938, an important change has been realized in fact-gathering process. Previously, petitions and trial phase were the focus processes throughout proceedings; but now with the involvement of the middle phase, which is called pre-trial phase, became one of substantial phases. The discovery process which is administered by lawyers has become the main phase in fact-gathering process. In Anglo-American law, fact-gathering through disclosure process has always seen as a trouble by the Continental law perspective. In fact, these concerns remain irrelevant after examining recent Anglo-American law practice in detail. Both English and American law broke the strict adversarial character of the civil procedure, activated the role of the judge and thus Anglo-American law has provided a new procedural system conveniently to the core of its civil process. On the contrary to popular belief, disclosure procedure has no longer been a process that is solely administered by the parties, without involvement of the judge. As a matter of course, although disclosure procedure has some shortcomings, there are many exemplary points as well. English civil procedure law is still administered by adversarial principle. But the dominant adversarial character of English civil procedural law is softened by the Civil Procedure Rules in order to meet the requirements of procedural law and to find solutions to the shortcomings. By this way, a new image is tried to be given to the procedural law. In this context, judges who are the main impeller of the judiciary have been activated substantially but on the other hand adversarial character was not completely abandoned, an active judge was involved to the system which was used to be administered solely by parties and their lawyers. Thereby, English legal mechanism has been tried to be a more controlled process. English procedural law has undergone a radical change, in accordance with its legal structure, socio-economic and political needs and globalisation but at the same time without losing its essential features. English procedural law has got changed not only substantially but also carefully and eluded to be a strict representative of adversarial system. English procedural law, with the active role of judge, has approached to the most of the Continental law countries' features and moreover it has become an exemplary to the most of the Continental law countries with the reforms it has made. Now, English law which has been always linked together with American law, has entered into a big change and created an independent English civil procedural law eluding from its strict adversarial character. These reforms have caused to diverge from the concept of Anglo-American law system and also caused to weaken the effect of this notion had before. Nowadays an utterly different English law can be distinguished especially in the context of the fact-gathering role of the judge. Throughout this study, it was persistently tried to draw attention to not only the degree of the increase but also importance of the change in the role of the judge. Even the adversarial English law has changed dramatically within the scope of activation the role of the judge. From this point of view, Turkish law which is essentially based upon civil law tradition should also activate the role of the judge compatible with its core features in order to provide a fair trial in a reasonable time with a reasonable cost. With the Code of Civil Procedure Nr. 6100, Turkish procedural law has also made an important reform in order to comply with the harmonisation movement in the world. However, we believe that, Turkish law has still more to do to activate the role of the judge in fact-gathering process. In both Anglo-American law and Turkish law, there exists the adversarial principle at a certain level. In other words, parties of a litigation have the main role in fact-gathering process. Having said that, primary reason for the differences in fact-gathering process between these legal systems is the degree of the application of the adversarial principle. In American law, the adversarial principle is being applied more intensely than English law. In English law with the reform in the context of the Civil Procedure Rules, the degree of the application of the adversarial principle is softened and crucial power has given to the judge in order to conduct, administer and illuminate the proceedings. Besides in Turkish law the adversarial principle has been moderated by article 31 of Code of Civil Procedure, titled judge's illumination task. Since the examination of the role of the judge without taking into consideration of the illumination task of the judge would be evisceration of the role of the judge, having said that the role of the judge in fact-gathering process should be evaluated with the illumination task of the judge. Accordingly, the main factor to reach the truth that is compatible with the purpose of the proceeding and embody the role of the judge in fact-gathering process is the illumination task of the judge. Judge's illumination task moderates the adversarial principle. In this way, judge reaches a decision according to the facts and evidences only alleged by parties but at the same time judge provides the facts and evidences alleged by parties are substantially and legally clear and complete. Thus judge also provides to reach a fair decision through the proceeding. Judge enables parties with his/her concrete remarks to explain the unclear, deficient and contradictory points with the help of judge's illumination task which serves furthermore for right to a fair trial. Judge's illumination task also contributes considerably to the principle of procedural economy. In Anglo-American law for many years before the radical reforms realized in procedural laws, adhesion strictly to the adversarial principle and judge's passive role had been considered appropriate for a fair and impartial trial. Main reason of adhesion strictly to the adversarial principle is the idea to reach the truth with the adversaries contest and battle whose interests are being interfered. In this contest, judge only acts as an impartial arbiter who is not to be involved actively in fact-gathering process because decision maker should be a different authority from the investigator in order not to give a partial decision. In other words, with such a passive judge, impartiality can be maintained and judge acts only as an arbiter who controls the conduct of the process. Whereas giving an active role to the judge does not automatically mean that judge's impartiality is in danger. Judge should use his/her illumination task actively to maintain a fair trial in a reasonable time and to preserve impartiality by treating equally to the parties. Indeed, with such an application the facts and evidences are brought by the parties to the proceeding, nevertheless judge assures only the facts and evidences brought by the parties are complete and clear. In this context, judge can not remind specific issues and encourage parties to bring specific facts and evidences to the proceeding that are not included to the proceeding by the parties before. In Anglo-American law and in some Continental law countries that are mentioned in this study, although there are numerous reasons and impacts to formalise and determine the scope of the adversarial principle, the most significant one is the illumination task of the judge. In this regard, English law has increased the role of the judge accomplishedly and has taken an important step to realize the proceedings in a more fair way, in reasonable time with reasonable costs. Whilst the role of the English judge has been reshaped and activated with case management and overriding objectives, the reform in Turkish law has been realized especially within the scope of article 31 of the Code of Civil Procedure titled judge's illumination task. Besides in American law, even though important reforms about enhancing the role of the judge have been realised in the context of case management rules, these reforms have not reached a sufficient level. So in American law the shortcomings caused by the passive role of the judge can be intensively seen. The radical reform realised in English law has been an important exemplary even for most of the Continental law countries which have already an active judge. Even English law which has strictly adhesion to the adversarial principle for centuries, has activated the role of the judge in fact-gathering process as a radical solution for the major problems that render the proceeding cumbersome. Certainly English law has realised these huge exemplary reforms compatible with its essential structure without leaving its Anglo-American features. Having said that, to maintain administration of the proceedings fairly in a reasonable time, with reasonable costs, it is inevitable to give an active role to the judge in fact-gathering process. On the other hand, globalization, harmonization and the movement of convergence of the legal systems have important impacts on activation of the role of the judge in Anglo-American law, in Turkish law and in some Continental law countries stated in this study. In this regard, reform quests and interactions have been still continued. In accordance with Turkish legal system we should comply with the reform movement. We consider that contrary to popular belief there are various beneficial procedures that we can adopt in order to improve Turkish procedural law, from Anglo-American legal system which looks distant to our legal system.
Benzer Tezler
- Ceza muhakemesi hukukunda karakter delili
Character evidence in criminal procedure law
ASENA KAMER USLUADAM
Doktora
Türkçe
2022
HukukHacettepe ÜniversitesiKamu Hukuku Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ OZAN ERCAN TAŞKIN
- Marka hakkının internet reklamcılığı yoluyla ihlali ve sorumluluk rejimi
Infringement of the right to treadmark through internet advertising and responsiblity regime
ESER RÜZGAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
HukukGalatasaray ÜniversitesiTicaret Hukuku Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HAMDİ YASAMAN
- Anglo-Amerikan Hukuku ışığında Medeni Yargılama Hukukunda dava yönetimi
Case management under civil procedure law in light of the Anglo-American Law
OKAN GÜNDÜZ
- Anglo-Amerikan ve Türk hukukunda malvarlıkları ve hukuki alanların karışması
Commingling of assets and spheres in Anglo-American and Turkish law
İREM EROĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
HukukGalatasaray ÜniversitesiÖzel Hukuk Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SITKI ANLAM ALTAY