Geri Dön

Böbrek nakli hastalarında genetik hasarın incelenmesi

Investigation of genetic damage in renal transplant patients

  1. Tez No: 443750
  2. Yazar: EMEL MUTLU
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. AYDIN ÜNAL
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Nefroloji, Nephrology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2016
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Erciyes Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 68

Özet

Amaç: Son dönem böbrek yetmezliği hastalarında, hemodiyaliz ve periton diyalizi ile karşılaştırıldığında, başarılı bir böbrek nakli ölüm riskini azaltan ve hayat kalitesini artıran en etkili tedavi seçeneğidir. Öte yandan toplumun geneliyle karşılaştırıldığında, böbrek nakli yapılan hastalarda malignite sıklığı yüksektir ve immunsupresyonunun derecesi nakil sonrası malignite gelişme riskini artıran ana faktör gibi görünmektedir. Mikronükleus (MN)'lar hücrenin mitoz bölünmesi sırasında ortaya çıkan, esas çekirdeğe dahil olmayan, tam kromozom veya asentrik kromozom parçacıklarından köken alan oluşumlardır. MN sayısındaki artış çeşitli ajanların hücrelerde oluşturduğu sayısal ve yapısal kromozom hasarının dolaylı göstergesi olarak düşünülmektedir. Bu nedenle MN sayısında artış saptanması somatik hücrelerdeki genomik kararsızlığın bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Hem diyalize girmeyen üremik hastalarda hem diyaliz hastalarında hem de böbrek nakli hastalarında MN sayısının sağlıklı bireylere kıyasla yüksek olduğu gösterilmiştir. Öte yandan böbrek nakilli hastalarda kanser gelişimi ile MN ilişkisi araştırılmamıştır. Bu çalışmamızda biz böbrek nakilli hastalarda MN oluşumu ile malignite gelişimi arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık. Hastalar ve metod: Bu çalışma, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Polikliniği'nde takip edilen böbrek nakli yapılmış hastalarda Ekim 2014-Ekim 2015 tarihleri arasında yapıldı. Çalışmaya böbrek nakli sonrası gelişen malignitesi olan 10 hasta alındı. Yaş, cinsiyet, nakil öncesi ortalama diyaliz süreleri ve nakil sonrası ortalama takip süreleri benzer olan 15 böbrek nakilli ama maliginitesi olmayan hasta 1. kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Ayrıca yine yaş ve cinsiyet uyumlu sağlıklı 12 gönüllü de 2. kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Hazırlanan örneklerde her birey için 1000 hücre ışık mikroskobunda değerlendirildi. 1000 hücre sayılana kadar 1, 2, 3, 4 çekirdek içeren hücre sayıları tespit edilerek nükleer bölünme indeksleri (NBI) hesaplandı. MN'lu binükleer ve mononükleer hücre sayısı belirlendi. Bulgular: Çalışma grupları arasında yaş, cinsiyet, son donem böbrek hastalığı (SDBH) nedeni, diyaliz tipi, ek hastalık, akut rejeksiyon öyküsü, sigara kullanımı, klinik ve biyokimyasal veriler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Malignitesi olan, olmayan ve kontrol grubu arasında mononükleer ve binükleer hücrelerdeki MN sayısı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark izleni, NBI açısından ise anlamlı fark izlenmedi. Mononükleer ve binükleer hücrelerdeki MN sayısı malignitesi olan ve olmayan grupta kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulundu. Malignitesi olan ve olmayan grup arasında ise MN sayısı açısından istatistiksel fark izlenmedi. Sonuç: Böbrek nakli sonrası immünsupresif tedaviye sekonder gelişen maligniteleri belirlemek çoğu zaman zordur. Bizim çalışmamız bu soruna ışık tutmaktadır. Kullanılan birçok tümör belirteçleri ve sitogenetik hasarı gösteren testler sekonder kanser gelişimi tanısında önemli bilgi vermektedir. Binükleer ve mononükleer hücrelerdeki MN sayısının artışı immünsupresif tedavinin indüklediği maligniteyi götermek için belirteç olarak kullanılabilir. MN yöntemi zaman alan bir yöntemdir ancak yakın gelecekte optik okuyucular gibi yöntemler geliştirilerek bu sorun çözülebilir.

Özet (Çeviri)

Aim: A successful kidney transplantation is the most effective treatment option that lowers mortality risk and improves life quality comparing to hemodialysis and peritoneal dialysis in patients with end-stage renal failure. On the other hand, compared to the general population, malignity incidence is increased in patients whit kidney transplantation; and severity of immunosuppression appears to as the main cause that increases malignity risk in post transplant period. Micronuclei (MN) are formations that occur during mitotic division of cells, are not a part of main nucleus and origin from whole chromosome or acentric chromosome particles. Increase in number of MN is considered an indirect indicator of quantitative and structural chromosome demage in cells caused by various agents. Thus, it is accepted as an indicator of genomic instability in somatic cells. It has been shown that MN count is higher in patients who undergo dialysis treatment or had kidney transplant, or uremic patients that does not undergo dialysis compare to healthy individuals. On the other hand, relation between MN and development of malignity in renal transplant patients is not evaluated. In the president study, we aimed to evaluate a relationship MN formation and development of malignity in renal transplant recipients. Patients and methods: This study was performed between September 2014 and September 2015 in renal transplant patients who were followed-up in Nephrology Outpatient Clinic of Erciyes University Faculty of Medicine. First control group (non-malignancy group) included 15 patients who had kidney transplant but didn't have malignity and had similar age, gender, pre-transplant average dialysis duration and post-transplant follow-up duration. Second control group included 12 healthy individuals who were similar in terms of age and gender. Prepared samples which includes 1000 cells per individual were evaluated in light microscope with X40 magnification. We identified total number of cells with 1, 2, 3 or 4 nuclei among 1000 cells and calculated nuclear division index (NDI). Number of binuclear and mononuclear cells with MN was identified. Findings: There was no statistically significant difference someone study groups in terms of age, gender, cause of end stage renal disease (ESRD), type of dialysis, comorbidities, acute rejection history, use of tobacco and clinical or biochemical parameters. There is a significant difference among 3 groups with regard to number of MN in mononuclear and binuclear cells but not NBI. Number of MN in mononuclear and binuclear cells was significantly higher in malignancy and non-malignancy group comparing to control group. Similarly, number of MN was higher in malignancy group than in non-malignancy group although there was no significant difference. Conclusion: Most of the time it is difficult to determine the malignancy that develops secondary after immunsupressive treatment of kidney transplantation. Our study sets light to this matter. A follow up of such patients by pre canser biomarkers and tests evaluating cytogenetic damage could also provide valuable information on the diagnosis of secondary cancer development. Increased MN frequency in mononuclear and binuclear cells can be used as an indicator of immunsupressive treatment induced malignancy. Scoring method of MN is quite a time consuming process in fact this problem may be resolved by developing the optical readers in recent future.

Benzer Tezler

  1. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematolojisi Bilim Dalında hemofagositik lenfohistiyositozis tanısı almış pediyatrik olguların retrospektif değerlendirilmesi

    Retrospective evaluation of pediatric patients diagnosed with hemophagositic lymphohistiocytosis in Ege University Faculty of Medicine Pediatric Hematology Department

    LEYLA ALIYEVA

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıEge Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. DENİZ YILMAZ KARAPINAR

  2. Böbrek nakli öncesi ve sonrasında WNT sinyal iletimindeki β-katenin'in ekspresyon değişimlerinin incelenmesi

    Investigation of β-catenin expression changes in WNT signaling pathway before and after kidney transplantation

    ONUR YÜKSEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Genetikİzmir Katip Çelebi Üniversitesi

    Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MELEK PEHLİVAN

  3. Nefrotik sendromlu çocuklarda NR3C1 gen varyantlarının böbrek sağ kalımı ile ilişkisinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the relation of NR3C1 gene variants to kidney survival in children with nephrotic syndrome

    NUR ÜMİT

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıAkdeniz Üniversitesi

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ELİF ÇOMAK

  4. Renal transplant alıcılarında interlökin-18 (ıl-18) -607 a/c ve -137 c/g polimorfizmlerinin erken dönem greft fonksiyonlarıile ilişkisi

    Association of interleukin (il-18) -607a/c and -137c/g polymorphisms with early graft function in renal transplant recipients

    FATİH DAVRAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    BiyokimyaAkdeniz Üniversitesi

    Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. S. HALİDE AKBAŞ

  5. CD8+ T hücrelerinde CTLA-4 antijeninin böbrek transplantasyonu sonrası gen ifade düzeyinin belirlenmesi

    Investigation of CTLA-4 gene expression levels in CD8+ T cells after kidney transplantation

    BURCU ÇERÇİ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Tıbbi Biyolojiİzmir Katip Çelebi Üniversitesi

    Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MUSTAFA SOYÖZ