Keeping memories on social media
Sosyal medyada anıları saklamak
- Tez No: 467274
- Danışmanlar: DOÇ. DR. GÜLNAME TURAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Endüstri Ürünleri Tasarımı, Industrial Design
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2017
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 115
Özet
Anıları saklamak ve geleceğe aktarmak, tarih boyunca insanlık için bir ihtiyaç olmuştur. Kendimize ait bir şeyi saklamak, onun bizimle yaşayacağı ve bizi yaşatacağı anlamına gelir. Anılar, hatırlayacak kimse yoksa yok olmaya mahkumdur. Anılarımızı - ve belki de kendimizi – yok olmaktan kurtarmak için saklamaya çalışıyoruz. Anılar paylaştığımız ve sosyal çevremizde yaşattığımız sürece bir anlam kazanıyor. Ve bizler kendi kimliğimizi“an”ları toplayarak ve saklayarak buluyoruz. Bu araştırma, hafıza ve kimlik üzerine yapılan literatür incelemesi ile başlamaktadır. İngilizce hazırlanan bu tez kapsamında“memory”kelimesinin sahip olduğu çok anlamlılık sebebi ile kullanım anlamlarına göre bu kelime 3 farklı şekilde ayrıştırılma gereği duyulmuştur; hatırlama yeteneği (bellek, hafıza), hatırlanan düşünce (anı, hatıra) ve akılda hatırlanan düşüncenin tutulduğu kısım (hafıza, bellek, akıl). Hafızanın nasıl çalıştığına dair genel bir fikir vermek için, hatırayı kaydetmenin ve hatırlamanın ana aşamaları analiz edilmiştir. Kodlama ile başlayan anıyı kayıt işlemi, bu datayı önce kısa dönem sonrasında ise uzun dönem hafızada depolama ile devam eder ve gerektiğinde bu datayı bellekten geri çağırmayla hatırlama işlemi gerçekleşir. Psikoloji biliminin bakış açısıyla hatıralar bize benlik hissi verir. Anılar bir bütün olarak, bizi biz yapan şeylerdir. İstemli olarak çağırdığımız anı ve duygular episodik (anısal) belleğe aittir. Episodik bellek, olayın ne zaman, hangi şartlar altında ve hangi olayları takiben gerçekleştiği benzeri içerik bilgisini barındıran bellek tipidir. Episodik anılar, söz konusu olay yalnızca bir kere gerçekleştiğinden belli bir zaman ve mekanda gerçekleşirler. Episodik bellek, duygular, zaman, mekan benzeri ayrıntılarla ilişkili olduğu için bu araştırmanın kapsamına uygundur. Toplumun ideal“ben”e ulaşmaya çalışan her üyesi, öz-saygıya ve başkaları tarafından saygı görmeye ihtiyaç duyar. Maslow'un gereksinimler teorisine göre insanlar, güç, başarı, yeterlilik, güven, bağımsızlık ve özgürlük arzuları dışında prestij, tanınma, dikkat çekme, önem verilme veya takdir görme arzularına sahiptir. Öz-saygı ihtiyacının tatmini, kendine güven, değer, güç ve kabiliyet sahibi olma ve dünyaya faydalı olma duygularının yeterliliğini sağlar. Bu da bireyi bir sonraki seviye olan kendini gerçekleştirme basamağına taşır. Bu aşamada bireyler, kendi potansiyellerinin farkına varırlar ve kişisel gelişim arayışına girerler. Anılarımızı saklamanın yolları, tasarım ve teknoloji kabiliyetlerimize ya da sadece içinde bulunduğumuz çağa değişiklik gösterebilir. Yüzyıllar önce sözlü ifadeyle aktarılan hatıralar zamanla yerini kayıtlı yöntemlere bırakmıştır. Artık hayat hikayelerimiz yalnızca kelimelere dayanmamakta, hikayelerimize onları destekleyecek fotografik görüntüler de eşlik etmektedir. Günlükler, fotoğraflar veya objeler zamanla değerli anları saklamak için kullanılan araçlar haline gelmiştir. İnsanlar anılarını bir nesneye aktardığında, duygusal değer fiziksel değere dönüşmektedir. Bu da anıları bir nesne veya bir dekorasyon objesi olarak çoğaltmaktır. İnsanlar tutkunu oldukları şeylere ait bir koleksiyon geliştirerek duygularını metaya aktarmaktadırlar. Fiziksel olarak vücut bulan bu duygular sahiplerinin varlığının birer kanıtıdırlar. Ve bu objelerin temsili,“ben”in temsilidir. Eşya sahipleri, koleksiyoncular, eşyalarını belirgin bir şekilde sergilemekten ve insanlara göstermekten gurur duyarlar. Koleksiyonun değeri çoğunlukla retrospektif hafızadaki yansıması ve tekrar değerlendirilmesi yoluyla gelir. Jordan'a göre bir ürünün sunması gereken hazlardan biri, onun ürünün sahip olması gereken dört hazdan biri olarak tanımladığı, kullanıcının idealleri, estetik ve kültürel algıları ile ilişkilendirilen ideo-hazdır. Ona göre birçok ürünün değeri, ürünün sahip olduğu duruştan gelir. İnsanlar eşyalarını diğerlerine göstermek için sergiler. Bu şekilde, bir ürün, sahibinin değer yargılarını ifade ettiği ve sahibini temsil ettiği ölçüde, ideo-hazzı karşılar. Ideo-hazlar deneyimlerimiz üzerine bir yansıma olarak ele aldığındığında, bunu Norman'ın reflektif tasarım teorisine paralel olarak değerlendirmek mümkündür. Bu çalışma dahilinde yapılan röportaj ve gözlemlere başvurarak, anıları saklamak için kullanılan ortamlara dair genel bir yaklaşım elde edildi. Bu araştırma sonucunda ortaya çıkan anı saklama platformları şu şekilde sıralanabilir: 1. Kaydı olmayan saklama (sözlü hikayeler anlatma) 2. Fiziksel bir nesne olarak anıları saklama (kendi sergini yaratma, yazı yazma, fotoğraf saklama) 3. Sanal (veri) saklama (harici bir sabit sürücüde, bulut depolama alanlarında, kendi blogunu veya websiteni oluşturma veya sosyal medya hesaplarını güncelleme) Bu yöntemlerin olumlu ve olumsuz yönleri incelenerek dört ana sonuç çıkarıldı; • Hatıraları saklamanın ana yöntemleri değişmiyor. İnsanlar anıları hala metin, görsel veya obje olarak kaydediyor. Bu diyalektik teknolojinin de yardımıyla daha güncel metodlara taşınıyor ve zamanla fiziksel dünyadan sanal dünyaya aktarılıyor. Günlük yazma yerini blog tutmaya, fotoğraf albümleri ise yerini harici diskler veya bulut depolama alanlarındaki veri dosyalarına bırakıyor. Sakladığımız fiziki objeler sanal dünyada piksellerle hayat buluyor ve pikseller bizlerin anılarını temsil etmeye başlıyor. • Fiziksel mecralar sanal mecralara göre anıları tetikleme açısından çok daha birincil role sahipler. Objeler, anıları hatırlatmak için herhangi bir aracı platforma ihtiyaç duymuyorlar. O“an”ın referansını taşıyan fiziksel obje, örneğin kitaplıkta duran Eyfel Kulesinin eski bir kartpostalı, Paris seyahatinizi bizzat temsil etmeye yetiyor. Lakin, sanal mecraların ana kullanım amacı, hatıranın kendisi ile birinci dereceden alakalı olmuyor. Eğer siz o eski kartpostalın fotoğrafını çekip Facebook hesabınıza yüklemeyi tercih ederseniz, o dataya ulaşmak için akıllı telefon gibi bir aracı cihaza ihtiyacınız olacaktır. Bu durumda da telefonun çift anlamı olacak; ilk ve birincil rolü iletişim kurmaya yarayan bir obje olarak telefon, ikinci anlamı ise anılar için bir aracı cihaz. Bu sebeple telefonunuzdaki anıların sayısı arttıkça, telefonunuzu anılarınızı da saklayan bir aracı obje olarak saklamaya başlayacaksınız. Ama her şekilde eski kartpostalın verdiği direkt duygu aktarımını karşılayamayacak. • Türkçe bir terim olan“kıyamamak”anıları saklama motivasyonunuz nedir sorusuna sıklıkla alınan bir cevaptı. Bu cevabın hem fiziksel hem de sanal saklama yöntemleri için geçerli olduğu görüldü. Çünkü saklanan obje birincil fonksiyonlarını yerine getiremiyor olsa dahi bu onu atmak için bir sebep olmuyor. Çünkü koleksiyonler, o objeye bir anlam atadığında, obje işlevini yitirse dahi bir değere sahip oluyor. • Kişisel blogunuzu/websitenizi oluşturmak veya sosyal medya hesaplarınızı güncellemek anılarınızı saklamak için en kapsamlı yöntemlerden. Her ikisi de metin, görsel, video saklamak ve ilgi alanlarınıza dair güncel bilgi akışı içinde olmak için elverişli bir ortam sunuyor. Bu platformlarda, kullanıcı ve aldığı aksiyonlar neticesinde büyüyen bir data arşivi oluşuyor. Bu mecralar aynı zamanda, sizin tarafınızdan yaratılan“siz”i sergilemenize de imkan sağlıyorlar. Araştırma sonucunun en ilginç ve en değerli yanı, sosyal medyanın bir anı saklama yöntemi olarak ortaya çıkmış olması. Bu sebeple, araştırmanın sonraki bölümünde, sosyal medyanın bir ortam olarak anı saklamadaki rolü üzerinde durulmuştur. Günümüzde, Maslow piramidinin saygınlık gereksinimleri basamağının sosyokültürel ve duygusal boyutları, sosyal medya tarafından karşılanabiliyor. Sosyal medya, insanların iletişim kurmasına, başkaları tarafından sevildiğini hissetmesine yardımcı olarak kendi ideal varoluşunu bulmaya yönelik bir araç oluyor. Anıları saklama motivasyonları ve platformlarına baktığımızda, sosyal medyanın güncel bir anı saklama yöntemi olarak kabul edildiğini görüyoruz. Sosyal medya platformlarının kullanıcılarına sunduğu vitrin hizmeti, kullanıcıların anı saklama ve kendi olma isteğine cevap veriyor. Hızlı ve pratik kullanımının yanı sıra bu hizmetler, paylaşım için uygun platformlar olduğundan da tercih ediliyor. Sosyal medya üzerine yapılan genel araştırmalar, bu tez için aranan cevapları veremediğinden, insanların sosyal medyayı anı saklama aracı olarak nasıl kullandıklarına ilişkin ölçülebilir bir veri elde etmek için çoktan seçmeli bir anket hazırlandı. Bu anketin içeriği, genel araştırma sonuçlarından çıkan verilerle temellendirildi. Anket sorularının sıralaması ve içerikleri, araştırmaya dair daha spesifik veriler elde edecek ve kişilerin sosyal medyayı bir anı saklama aracı olarak nasıl kullandıklarına ilişkin yanıtlar alacak şekilde organize edildi. İlk aşamada yapılan gözlem ve röportajların ana başlıkları kullanılarak hazırlanan üç basamaklı bu anket 1027 katılımcı tarafından yanıtlandı. Anket sonuçları, bire bir görüşmeleri kapsayan araştırmanın ilk bölümünde elde edilen verilerle karşılaştırılarak incelendi ve analiz edildi. Anket sonuçlarına göre, en çok tercih edilen anı saklama yöntemleri; anıları fotoğraf olarak dijital platformlarda (bilgisayarlar, tablet bilgisayarlar, cep telefonları vs.) ve fiziki nesneler (eşya) olarak saklamak. %48.3'lük bir oran ile sosyal medya, yanıtlarda üçüncü çoğunluğa sahip. Bu oran, insanların sosyal medyada anı saklama mecrası olarak tercih ettiklerini ama sosyal medyanın bir mecra olarak önceliklendirilmediğini gösteriyor. Anket sonuçlarında görüleceği üzere, sosyal medya kullanıcıları hesaplarında çoğunlukla kişisel ilgi alanlarını paylaşıyorlar. Gerçeği yansıtıp yansıtmadığı şüpheli olan kendi çevrimiçi dünyalarını kuruyorlar. Kullanıcılar kendilerini olmak istedikleri ya da görülmek istedikleri şekilde sunuyorlar. Çevrimiçi dünyada kullanıcılar, lokasyon belirtme, söz etme, emoji ve hashtag gibi mecra özelliklerini kullanmayı tercih ediyor. Sosyal medya platformlarının sunduğu tüm bu mecra özellikleri o“an”ı tanımlarken eksik kalan duyguları tamamlamak adına kullanılıyor. Nerede, kiminle olduklarını ve muhtemelen ne kadar mutlu olduklarını göstermek istiyorlar. Hashtag'ları kullanmanın amacı daha fazla dikkat çekmek. Başka bir veri olan, içerik üretme sıklığı da bu kullanıcı davranışını doğruluyor. Sosyal medya kullanıcılarının neredeyse yarısı, haftada bir defadan fazla içerik göndererek göz önünde olmak ve hatırlanmak istiyorlar. Gerçek zamanlı mesaj gönderme alışkanlıklarına sahip kullanıcı oranının yarıya yakın olması çevrimiçi dünyanın gerçek dünyayla neredeyse eş zamanlı ilerlediğini gösteriyor. Sosyal medyada olmak, varolduğunuz anlamına geliyor. Artık Paris'te olduğunuzu sosyal medyadaki Paris gezi fotoğrafınız kanıtlıyor. Bu, oraya gitmek için yeterli zaman ve paraya sahipsiniz, eğleniyorsunuz ve sosyal bir insansınız demek. Tüm bu örtük bilgiler, bir fotoğrafta yer alan sen ve Eyfel kulesinden çok daha fazla hikaye anlatıyor. Sosyal bir varlık olduğunu hissetme ihtiyacının bir diğer göstergesi, kullanıcıların %48.6'sının söz etme (mention) özelliği kullanması ile açıklanabilir. Aile, arkadaşlar, ilişkiler gibi sosyal çevresini paylaşımlarına dahil eden katılımcı sayısı, cevap verenlerin yaklaşık yarısı. Örtüşen bu sonuçlar, kendini göstermenin bir ihtiyaç olduğunu ve sosyal medyanın da bu ihtiyaç için bir platform haline geldiğini kanıtlıyor.“Kendini gerçekleştirdikten”ve kendimizin yarattığı vitrinde kendimizi sunduktan sonra, anıları geri çağırma işlemi başlıyor. Katılımcıların %86.1'i kendi profillerine geri dönüp baktıklarını ve bir önceki gönderilerini tekrar tekrar kontrol ettiklerini bildirdiler. Bu şekilde kendimize, şu an ve geçmişte kim olduğumuzu, neler yaptığımızı hatırlatırız. Bir anı unutulmaz kılan özellik, hem onun benzersizliği hem de sizin için kişisel önemidir. Ancak sosyal medyada, bu anıların değerini dış dünya“beğenme”veya“takip etme”aksiyonları ile belirler. Kabul görme ihtiyacımız dolayısıyla anılarımızı biriktirirken her geçen gün dış dünyanın bize verdiği bu geri bildirimleri dikkate almaya başlıyoruz. Anılarımızı saklama motivasyonlarımızı belirleyen bu faktör bu şekilde sosyal medyaya taşınmış durumda. Yıllar içerisinde insanların“an”ları saklama isteği değişmiyor. Nostaljiye özlem hep var. Biriktirdiklerimiz üzerinden kendini gerçekleştirme isteği de öyle... Değişen, bizlerin anıları hangi platformlarda sakladığımız. Gelişen teknoloji ile birlikte bu yöntemler fiziki dünyadan dijital dünyaya kaymaya başlıyor. Teknolojinin günlük hayatımıza fazlasıyla dahil olmasıyla, özellikle de elimizden düşürmediğimiz metin, görsel, ses, video üretmemize ve saklamamıza olanak veren akıllı telefonlar sayesinde, hayatımıza dair birçok“an”ı saklamamız oldukça kolaylaştı. Önceden, yapılan yurtdışı seyahatlerini buzdolabı üzerine yerini alan magnetler ispatlarken, günümüzde bu ispat alanı sosyal medya hesaplarındaki konum bildirimleri oldu. Pisa kulesinin fonda yer aldığı o fotoğraf, evdeki fotoğraf çerçevesi içinde ziyaretçisini beklemek yerine sanal mecralarda eşe dosta boy gösteriyor. Anıları saklama motivasyonları ve platformları incelendiğinde de sosyal medyanın güncel ve yaygın bir anı saklama yöntemi olarak kabul gördüğünü görüyoruz. Saklanan anıları gösterme isteğinin ardındaki örtük sebep ise kişinin kendini gerçekleştirme isteği. Sosyal mecralarının kullanıcıları için sunduğu vitrin görevi, kişilerin hem kendini gerçekleştirme hem de saklayıp sunma dürtülerine cevap veriyor. Sosyal medyanın da kendini gerçekleştirme motivasyonu ile kullanılıyor oluşu, günümüz teknolojisinin sunduğu hızla ve pratik şekilde dünyaya açılma imkanlarıyla da bir araya gelince bu platformu anı saklamak için ideal hale getiriyor.
Özet (Çeviri)
Keeping memories and transferring them to the future has been a necessity for mankind throughout history. Memories provide us a sense of self. As a whole, they make us who we are. Memories gain a meaning as long as they create an interaction between participants or in public. They build social intimacy when we share it. Thus, we find our“self”by collecting. Each member of society has a need for self-esteem and for the esteem of others. According to Maslow, people have a desire for strength, achievement, adequacy, confidence in the face of the world, and for independence and freedom besides a desire for prestige, recognition, attention, importance or appreciation. Satisfaction of the self-esteem need leads to feelings of self-confidence, worth, strength, capability and adequacy of being useful and necessary in the world. This carries the individual to the next level; self-actualization. In this stage individuals realize their personal potential and seek for personal growth. The ways we choose to keep our memories vary according to our abilities of design and technology or just to the era we live in. Memories, which were transmitted by verbal expression centuries ago, left its place to the recorded methods over time. The story of our lives no longer relied just on words but also it was accompanied by photographic images of events that support our stories. Journals, photographs or objects became the mediums to keep valuable moments. When people pass their memories to an object, sentimental value becomes physical value. This is a kind of doubling memories as an object or even a decoration. People, who collect, materialize the feeling by growing a collection of what they are passionate about. These physically existing things become proofs to their owners' existence. Their reflection is self's representation. Collectors, owner of things, are proud to display their things prominently, or, at the least, show to people. The value of collection mostly comes through reflection in retrospective memory and reassessment. According to Jordan one of the pleasures a product should offer is ideo-pleasure. For him, the value of many products comes from the statement they make. People display products so that others can see them. In this manner, a product provides ideo-pleasure to the extent that it signifies the value judgements of its owner. When ideo-pleasure is considered as a reflection of our experiences, it is possible to evaluate it parallel to the Norman's reflective design theory. Unstructured interviews and observations were conducted to create a general structure for the mediums to keep memories. The results for saving mediums are listed below: 1. No proof saving (telling stories), 2. As a physical object (display your own exhibition, write them down, save photos), 3. Virtual (data) saving (in an external hard-drive, cloud storage, create your own blog/website, update social media). These mediums are examined with their pros and cons. There are four outcomes which are revealed after this examination; • The main ways to keep memories do not change. People still document them as writings, visuals or objects. In time, this dialectic is carried to more up to date methods by using technology. They shift from the physical world to the virtual world. The solid object we kept exists with pixels on the virtual world as an essence. These pixels have become representetives of our memories. • Physical mediums have a primary role as a reminding tool rather than virtual mediums. An object does not require any other mediator to tell your memory. Although, virtual mediums' primary purpose of being is not directly related to the memory itself. Thus, virtual mediums do not cover up the same emotional transaction as physical mediums. • The Turkish word“kıyamamak”, which means be unable to act heartlessly towards (something); not to have the heart to harm (something), was a frequent answer to what is your motivation to keep memories question. This answer is valid both for physical and virtual saving methods. Even if that piee of collection is not useful, it is not a reason to throw it away. Because a memory collector assigns meaning to an object even if its function loses its importance. • Creating your own blog/website and updating your social media accounts are the most comprehensive methods to keep memories. They both involve writings, images or videos and allow to keep users' interests up to date. A growing data archive occurs for each user and his or her interactions. They also let you to show the exhibition, created by you, image of self. The most interesting and research-worthy outcome was using social media as a memory saving medium. For this reason, the next part of research is focused on the role of social media as a medium saving method. Today, the sociocultural and emotional dimensions of Maslow pyramid's self-esteem level can meet by social media. Social media help people to communicate with others and to feel loved by others. It becomes a medium to find ideal self. When we look at the motivations and platforms to keep memories, we see that social media is accepted as an up-to-date retention method. The display task, which social media platforms offer to their users, responds to users' urge of keeping and being oneself. In addition to being fast and practical, these services are preferred for being convenient platforms for sharing. This researched showed that the most preferable saving methods are keeping memories as photographs on digital platforms (computers, tablet computers, mobile phones etc.) and keeping as physical objects. Social media is not the primary medium but almost half of responders prefer it to keep memories. As stated in survey results, social media users mostly share personal interests in their accounts. They build their own online world, which is suspicious whether it reflects the reality or not. Users present themselves as how they want to be or seen. To be presented to this online built world, users prefer to use features such as location, mention, emoji and hashtags. They want to show where, with whom and probably how happy. By using hashtags, their purpose is to get more attention. High frequency of posting content also proves that people want to be in sight and be remembered. The number of users with real time posting habits, which is almost half of participants, points out that online world is lived almost simultaneously with the real world. Being on social media means you exist. Your Paris trip photo proves that you were in Paris. You got enough time and money to go there, you are having fun with your surroundings and so you are a social person. All of these implicit information tells a lot more than you and the Eiffel Tower are in the same frame. In the results, 48.6% usage of mention feature is another indicator of the need to feel social among users. Furthermore, people who share posts with their surroundings such as family, friends, relationships, etc. are approximately half of responders. These overlapping results proves that there is a need to be seen and social media becomes the platform for that need. After“we become oneself”and we have created our own showcase, the backtracking process starts. 86.1% of participants declared that they return to their own profiles and check the previous posts again. In that way, we remind ourselves of who we are, who we were, and all the things we have done. What makes an event memorable is both its uniqueness and its significance to its owner personally. But on social media, the outside world determines which of our stories are worth to tell by“like”or“follow”options. Therefore, we get feedbacks to our memories from our social environment, because of our need to be accepted. The elements which determine our memory keeping motivations now moved to social media. The tendency of people to keep their memories never changes. The only thing that's changing is the platforms we're keeping our memories. Through possibilities offered by developing technology, the mediums for keeping memories shifted from the physical world to the virtual world. The implicit reason behind the desire to show kept memories is the person's desire to become oneself. The fact that social media is being used with the motivation of self-realization, together with the conveniences of today's technology, make this medium ideal to keep memories.
Benzer Tezler
- Bir güncel sanat pratiği olarak ânı yaratma ve saklama: Belleğin inşası
Creating and keeping memories as a contemporary art practice: The construction of memory
ALEV ALKAN TÜFEK
Sanatta Yeterlik
Türkçe
2022
Güzel SanatlarAnkara Hacı Bayram Veli ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
PROF. TANSEL TÜRKDOĞAN
- Kimlik için kolektif hafızayı örgütlemek: Mübadil kimliği inşasında Lozan mübadilleri derneklerinin rolü
Organizing collective memory for identity: The role of Lausanne exchange associations in construction of exchangee identity
ALİ EMRE ELDEM
Doktora
Türkçe
2024
Siyasal BilimlerGalatasaray ÜniversitesiSiyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HAKAN YÜCEL
- Kültürel kimliğin müzik yoluyla sunumu: Kemaliye (Eğin)'de kültürel gösterim biçimleri
Expression of cultural identity through music: Cultural performances in Kemaliye (Eğin)
FİKRET MERVE EKEN KÜÇÜKAKSOY
Doktora
Türkçe
2012
Halk Bilimi (Folklor)İstanbul Teknik ÜniversitesiMüzikoloji ve Müzik Teorisi Ana Bilim Dalı
PROF. Ş. ŞEHVAR BEŞİROĞLU
- Dadaloğlu şiirlerinin değerler eğitimi açısından incelenmesi ve ortaokul sosyal bilgiler ders kitapları için şiir önerileri
An examination of Dadaloğlu poems in terms of value education in social studies
AHMET BEBEK
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Eğitim ve ÖğretimNiğde Ömer Halisdemir ÜniversitesiTürkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ELVAN YALÇINKAYA
- Memory and trauma narrative in Ali Smith's Like
Ali Smith'in Gibi romanında bellek ve travma anlatısı
AYŞEGÜL HERDİLİ
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
İngiliz Dili ve EdebiyatıAtatürk Üniversitesiİngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ İSMAİL AVCU