Osmanlı Devleti'nde tarım işçiliği
Başlık çevirisi mevcut değil.
- Tez No: 4747
- Danışmanlar: PROF. DR. LÜTFİ GÜÇER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Tarih, History
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 1988
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 114
Özet
ÖZET Osmanlı İmparatorluğunda, toprakların mülkiyet ve mu rakabe hakinin devletin elinde alıkonularak millete maledil- miş olması, toprak tasarruf şekillerinin de devletin belirle- diği sınırlar içinde cereyan etmesine neden olmuştur. Bu iti barla köylü çiftçi halkın miri arazi üzerindeki tasarrufu“ daimi ve irsi kiracılık ”denilen bir biçimde ortaya çıkmıştır. Osmanlı ülkesinde toprağın hukuki nevilerini, nmslü- man halkın mülkü olan arz-ı öşriye, gayrimüslim halkın elin de mukarrer kılman arz-ı haraciye, rnülkiy eti kişiye veya vakfa ait ancak, gelirinin bir bölümü divani adı altında, devletin tasarrufunda bulunan iki baştan tasarruf edilen malikane -divani topraklar ve aslı haraciye olan, arz-ı mi ri denilen » rakabe-i arazi beytülraal-i müslimin için a- lıkonulub reaya ya ariyet tarikiyle“ verilen topraklar şeklinde ayırabiliriz. Osmanlı İmparatorluğunda, reayanın miri ttprakta dai mi ve irsi kiracılık şeklindeki tasarruf biçimini tam ola rak kavrayabilmek için, çoğu zaman sahib-i raiyet, sahib-i arz denilen sipahinin raiyet karşısındaki konumuna ve dola yısıyla timar sistemine de değinmek gerekmektedir. İmparatorluğun her karış toprağı^nüfus ve arazi tah rirleri yoluyla verimliliği nevileri, gelirleri üzerinde11 -yaşayan reaya ile birlikte tespit edilmiş; timar, mülk veya vakıf olarak temlik edilerek toprak-insan ilişkileri merkez tarafından düzenlenmiş ve her ferdin görev ve yükümlülüğü tespit edilerek, her fert bu görevine bağlanmıştır. Timar, geçimlerini veya hizmetlerine ait masrafları karşıla mak için, belirli görev ve yükümlülükler istenen asker ve me. murlara^ gelirleri kendi naer» -^ehe saplarına tahsis edilmiş dir liklerdir. Asıl görevi askerlik olan dirlik sahibinin yükümlülü ğü dirliğinin büyüklüğüne göre, bizzat seferlere katılmaktan atlı asker beslemeye, çadır, gulam, zırh gibi çeşitli teç hizatın teminine kadar değişen bir çeşitlilik göstermekteydi. Latince cour diye anılan (ingilizcede manor) senyör toprağı, demesne, köylü işletmeleri (tenure), ve ortak alan lar (commans) olarak üçe ayrılırdı. Dom aine ve reserve de denilen doğrudan senyörün kendisi için üretim yaptırdığı (demesne) topraklarda, çoğunlukla serf angarya şeklinde ça lıştırılırdı. Timarın artık XVI. yüzyılda önemini kaybe den çekirdek kısmı, hassa çiftlikte ise eipahi?öeayaya an garya yaptıramazdı. Senyör- mülkü olduğu manor üzerindeki çiftliklerde çalışan serf in aynı zamanda bedeniyle de sahibiydi. Sipahi sadece askeri görevleri karşılığı, gelirini tasarruf ettiği dirliğinin mülkiyet hakkına sahip değildi. Mülk ve reaya padişahındı. Siffahinin bir devlet memuru olmak sıfatıyla, re aya üzerinde de hiçbir kişisel tabiyet hakkı y oktu. Batı Avrupa feodalitesinin ürünü olan senyörlerin^ toprak sahipliğine bağlı olarak savaşma ve komuta etme yetki ve tekelleriyle birlikte jkapalı ve soylu bir sınıf (aristokrasi) oluşturmalarına, sınıflar arası geçişin im-kansız ve soyluluğa girişin çeşitli törenlere ”bağlanmasına karşılık^ sipahilerin hiçbir zaman kapalı ve soylu bir sınıf haline gelmediğini görmekteyiz. Atadan dededen sipahizade o- lunmasma, dirlik tevcihlerindi özen gösterilmesiyle birlikte her zaman, seferlere katılan, timar alan reayaya rastladığı mız gibi, raiyet çiftliği tasarruf eden sipahizadelere de rastlamak mümkündür. Ancak ehli berat sahibi olan askeri sı nıfın askerlik görevini bırakıp, raiyet çiftliği tasarruf e derek iş ve kazanç hayatına atılması bir yana bırakılırsa raiyet rüsumu, avarız vb. çeşitli vergilerden muaflıkları gibi birçok ayrıcalıkları da vardır. Osmanlı ülkesinde reayanın tasarruf ettiği arazi, ve rimliliğine göre, has, evsat ve edna yer olarak büyüklüğü 50-150 dönüm arta sı (orta adım ile eni boyu 40 adım bir dönüm) değişen çiftlikler halinde düzenlenmişti. Bir kamu hukuku müessesesi olarak düzenlenmiş zımni mukaveleyle raiyet çiftliğini alan reaya, daimi ve irsi ki racılık şeklinde, icarını, muaccele ve müeccele olarak vermek kaydıyla çiftliğini tasarruf ederdi. îcar-ı muaccele ola - rak tapu resmi denilen feedelis peşin ve nakdi bir defaya mahsus olmak üzere öderdi. îcar-ı müeccele olarak ise her y il arazinin mahsûlünden, yarısından onda birine kadar ayni olarak ö$ür (harac-ı mukasem) ve nakdi olarak çift resmi (harac-ı muvazzaf) öderdi. Raiyet aldığı çiftliğini her yıl ekip, biçmekle, üç yıl boz bıraktığı zaman elinden alman arazisini de,terket- memekle yükümlüydü. Terkedip ziraat dişi işlerle uğruşırsa çift bozan resmi, başka bir tımarda ziraat ederse sahibi raiyete ikinci öşür vermek zorundaydı. Aksi takdirde on yıl içinde yakalanıp çiftliğine geri getirilirdi.IY Sipahinin gelirlerinin azalıp görevini ifa edememesi durumu göz önüne alınarak, bu gibi tedbirlerin konulması icap etmiş, tir. Raiyetin, irsi ve daimi kiracılık şeklinde tasarruf ettiği çiftliğini satması vakfetmesi, hibesi gibi mülk hakkı gerek- tiren tasarrufları yoktu. Ancak iki raiyet arasında sipahi nin izni ve bir bedel alması kar siliğinde devri mümkündür. Çiftj raiyetin oğluna tspusuz, erkardeşi ve kızma tapayla intikal eder. îrsi ve daimi kiracılığın süresinin belirsiz olması mirasçılara intikal etmesi, devrin mümkün ve rüçhan hakları nın olması gibi özelliklerin^ bu kiracılık ilişkisini; bir men faat ( kullanma ) mülkiyetinin ( zilyetliğinin ) satın a - lınması şeklindeki bir tefviz akdine yaklaştırmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunda, sipahi sahibi arz olarak, devlet tüzel kişiliğini temsilen zımni mukavelenin tarafla rından biriydi. Sahib-i raiyet olarak ise üzerine bağlanan gelirlerin kaynağı olan raiyetten, geliri olarak vergileri-, ni isteyebilmek hakkıydı. Raiyet vergi kaynağı olarak sipa hiye bağlanmıştı. Padişahın kulu sayılan raiyet üzerinde kişisel ve fiziksel hiçbir hakka sahip değildir. Avrupa feodalitesinin bir ürünü olan serf bedeniyle, kişisel ola rak senyörle tabiyet ilişkisi içindeydi. Senyörün, aynı zamanda bir mülkü sayılan, toprakla veya ayrı olarak alınıp satılan serf in mirasına girme hakkı ( mainmorte ), doğacak çocuklarına sahip olma ve yargılama ve cezalandırma hakkı vardı. Ancak çok yüklü miktarlarda verilen para karşılığı alman izinler hariç serf in, yargısal ve idari bir bütün lük oluşturan senyörlük dışından evlenmesi yasaklanmıştı. ( formariage ). Serf çoğunlukla haftada üç gün seriyor re-servesinde angaryaya tabi tutulurdu. Her serf“baş vergisi (c hevage ) ve senyör istediği zaman parasal yardım vermek zo rundaydı ( taille, biçme ). Serf, hür sayılan insanlar arasına ancak, tüm kişisel bağımlı lıklarından kurtulmasını sağlayan azat edilme işlemi sayesin, de karışabilirdi. Feodalitede az da olsa hür sayılan, sen yör toprağından arazi kiralayarak ( manse ) tasarruf eden veya kemdi mülkü olan alleu'de çalışan küçük köylü işlâtme- leri de vardı. Serf in bu saydığımız özelliklerinin hiçbirine uymayan raiye t e, angarya yaptırmak yasaklanmıştı. Evlenmesi konusunda hiçbir sınır yoktu. Baş vergisine ( gayrimüslim tebaadan a- İman cizye hariç ) tabi değildi. Sipahinin mirasına girme hakkı yoktu. Sibahiye, istediği zaman taille gibi parasal ö- dentiler vermezdi. Timarın idari ve yargısal bütünlüğü ol mamasından dolayı kamu mahkemelerinde yargılanırdı. Serfi, ancak imparatorluk dahilinde çok cüzi ve önem-. siz bir yer işgal etmekle beraber, hür sayabildiğimiz rea ya yanında, ondan ayrı tutulan hür sayılmayan ortakçı kul ile karşılaştırabiliriz. Ortakçı kullar, bazı has ve va - kıflarda^her türlü araç ve gerecin emin tarafından verildi ği ortakçı yerlerinde, ziraat yaparak mahsûlün tohum çıktık tan sonra yarısını emine verirler, yarısını da kendileri ta sarruf ederlerdi. Ortakçı kullar, serf gibi angaryaya tutula bilirdi, dışarıdan evlenmeleri yasaktı. Ancak ortakçılıği kabul etmek bir ”ağırlık " ve her yıl bedel -i hizmet- i cariye verilmek suretiyle has ve vakıf dışına cariye ve rilirdi. Dışarıdan müdshale edilmesi yasaklanmış ortakçı yerlerin de, eminler ortakça kulu yargılayıp cezalandırabi lirdi. Mirasının erkek evladına geçmesiyle beraber diğerVI akrabalara geçmez, oğlu olmaması halinde has veya vakıf ta rafından mirası zapt olunurdu. Nihayet ortakçı kul hu yüküm lülüklerinden kurtularak hür sayılan reaya arasına ancak a- zat edilmesiyle ( itakname almasıyla ) karışabilirdi. Feodal bir sosyal ve ekonomik düzeni olmayan, güçlü bir merkezi devlei sayesinde tüm insan ve toprak ilişkilerine, kendi lehine fonksiyonel bir tarzda düzenleyerek kontrol ve nüfuz eden Osmanlı İmparatorluğunda ş onu, zamanının en güç lü ve gelişkin siyasi ve askeri gücü yapan miri arazi siste minin icabı olarak, toprak üzerinde çalışan köylü çiftçi halkı, hür sayılmayan serf ve ancak onunla benzer sayabi leceğimiz ortakçı kul^n aksine, hukuken hür sayılan bir sta tüde bulmaktayız.
Özet (Çeviri)
Özet çevirisi mevcut değil.
Benzer Tezler
- İstanbul Anadolu Yakası Kadıköy-Bostancı Bölgesi' nde gelişen 19. yüzyıl ahşap konut mimarisi
Wooden housing architecture development in 19th century in İstanbul Anatolian side Kadıkoy- Bostancı Region
SİBEL SÜRMELİ
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
MimarlıkYıldız Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NUR URFALIOĞLU
- Klasik Dönemde Osmanlı Devleti'nde tarım
Agriculture in the Age of Classic Ottoman
DURMUŞ VOLKAN KARABOĞA
- Ticaret ve Ziraat Nezareti mecmuası'nda Osmanlı Devleti'nde tarım (1912-1918)
Agriculture in the Ottoman State in the journal of Trade and Agriculture Ministry (1912-1918)
NAGİHAN URAY
- Selanik Ziraat Mektebi (1889-1912)
Selanik Agricultural School (1889-1912)
EZGİ DEDE
Yüksek Lisans
Türkçe
2017
Eğitim ve ÖğretimÇanakkale Onsekiz Mart ÜniversitesiTarih Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. ÖZKAN KESKİN
- XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde görülen değişimlere sebep olan dış etkilerin araştırılması
External influence on the changes of Ottoman Empire in the XVIII th century
EUNJUNG LEE