Bipolar bozuklukta metabolik sendromun serum agouti related peptid ve yeme davranışı ile ilişkisinin incelenmesi: Sağlıklı kontrollerle karşılaştırmalı kesitsel bir çalışma
Assessment of the relationship between metabolic syndrome agouti related peptid and eating behavior in bipolar disorder: A cross-sectional comparison study with healthy controls dissertation
- Tez No: 478036
- Danışmanlar: PROF. DR. HAYRİYE ELBİ
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Psikiyatri, Psychiatry
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2017
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ege Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 118
Özet
Giriş: Metabolik Sendrom(MS); dünyada giderek daha fazla sayıda insanı etkileyen, patogenezinde insülin direncinin rol oynadığı sıklığı yaşla birlikte artış gösteren bir hastalıktır. MS' un veya bileşenlerinin neden olduğu kardiyovasküler komplikasyonlar tüm ölüm nedenleri arasında ilk sıralara doğru ilerlemektedir. Son yıllarda bipolar bozukluk ve şizofrenisi olan hastalarda MS sıklığını araştıran çalışmalara önem verilmektedir. Bu çalışmalarda MS ve ilişkili metabolik bozukluklar genel popülasyona göre daha yüksek oranlarda görülmektedir. Fagiolini ve arkadaşları, Bipolar bozukluğu olan hastalarda yaptıkları bir çalışmada MS sıklığını %30 olarak saptamıştır. Ülkemizde yapılan çalışmada Yumru ve arkadaşları bipolar bozukluğu olan hastalarda ATP-III' e göre MS sıklığını kadınlarda %36,2, erkeklerde %29,5 olarak bulmuşlardır. Amaç: Bu çalışmada sadece duygu durum dengeleyici ile takip edilen bipolar bozukluk hastalarında metabolik değişiklikler ile serum agouti related peptid seviyeleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi ve metabolik sendrom açısındanDEBQ'nun(The Dutch Eating Behavior Questionnaire) alt boyutları olan kısıtlayıcı, duygusal ve dışsal yeme davranışlarından alınan puanların farklılaşıp farklılaşmadığını görmek amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Affektif Hastalıklar Tedavi Birimi tarafından izlenmekte olan, DSM-IV ölçütlerine göre bipolar bozukluk tanı kriterlerini karşılayan ve en az üç aydır koruyucu tedavi olarak sadece duygu durum dengeleyici kullanan 20 kadın, 20 erkek toplam 40 hasta alınmıştır. Hastaların bu ilaçlar dışındaki psikotrop,antilipidemik ve antidiyabetik ilaçları en az altı aydır kullanmıyor olmaları şart koşulmuştur. Sağlıklı kontrol grubu çalışmaya katılmaya gönüllü olan hayatında hiç duygu durum dengeleyici kullanmamış, halen hiçbir psikotrop, antilipidemik ve antidiyabetik ilaç kullanmayan; hasta grubuyla örneklem sayısı cinsiyet, yaş özellikleri bakımından benzer olmasına dikkat edilerek 40 kişi ile oluşturulmuştur. Çalışmaya katılma kriterlere uygun olan kişiler psikiyatrik muayeneden geçirilmiştir. Veri toplama aracı olarak sosyodemografik özellikleri; hasta grubu için hastalık bilgilerini, kullanılan psikotroplarla ilgili bilgileri, biyokimyasal, hormonal ve antropometrik bilgileri içeren olgu rapor formu doldurulmuştur. Çalışmaya katılmayı kabul eden olguların aynı gün içinde veya en kısa zamanda görüşmeci tarafından psikometrik değerlendirmelerinin yapılması sağlanmıştır. Bulgular: Hasta grubundan 20 (%50), kontrol grubundan 11 (%27.5) kişi metabolik sendrom tanısı almıştır. Metabolik sendrom varlığı açısından gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir faklılık tespit edilmemiş olmakla beraber p değeri 0.066 saptanmıştır. Hasta ve kontroller arasında VKİ ve metabolik sendrom arasındaki ilişki araştırılmış Metabolik sendrom tanısı alan hasta ve kontrollerin VKİ'lerinin istatistiki açıdan anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmaya katılan hastaların hastalık süresi ve metabolik sendrom arasındaki ilişki değerlendirilmiş hastalık süresinin artması ile metabolik sendrom arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Katılımcıların antropometrik ölçümleri, hormonal ve biyokimyasal analizleri değerlendirilmiş hastalarda kontrollere kıyasla trigliserit, açlık kan şekeri, sistolik ve diyastolik kan basıncı ortalamalarının istatistiksel anlamlı olarak yüksek, FT3 düzeyi ortalamasının ise düşük olduğu tespit edilmiştir. Metabolik parametreler ile alkol ve sigara kullanımı arasındaki ilişki incelendiğinde kontrol grubunda alkol kullanımı ile total kolesterol ve LDL, sigara kullanımı ile HDL arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Hasta ve kontrol grupları DEBQ alt ölçekleri açısından incelendiğinde, hasta grubu ile kontrol grubu arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptandı, hasta grubunda daha çok kısıtlayıcı yeme davranışı gözlenirken, kontrol grubunda daha çok dışşal yeme davranışı gözlenmiştir. Katılımcılar VKİ'lerine göre gruplandırılıp DEBQ alt ölçekleri açısından incelendiğinde gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamakla birlikte 18.0≤(VKİ)≤24.9 olanlarda daha çok dışsal yeme davranışı görülürken, (VKİ)>24.9 olanlarda kısıtlayıcı ve dışsal yeme davranışı görülmüştür. Sonuç: Bu çalışma metabolik sendromun, insülin direnciyle başlayan abdominal obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, dislipidemi, hipertansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül bir endokrinopati olması ve metabolik sendrom açısından risk grubu olan bipolar bozukluk tanısı ile izlenen hastalar için olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir tablonun ucuz bir yöntemle erken yakalanabileceğinin fakındalığının arttırması açısından önemlidir. Metabolik sendromun en önemli yordayıcılarından biri olan obeziteyi farklı boyutlarıyla ele almanın, yeme davranışı ve bunu başlatan faktörlerin detaylı bir şekilde ele alınmasının ve psikoeğitimin, ilaç kullanımı veya bariatrik ameliyat gibi çeşitli tedavilere büyük oranda katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Metabolik sendromun temel yordayıcısı olan obeziteye yeni bir bakış açısı katabileceği düşünülen serum AgRP düzeyi ve yeme davranışı ile ilişkisini inceleyen disiplinler arası araştırmaların sürdürülmesi, metabolik sendromundan koruma ve bulguların yakalanması halinde erken tedaviye yönlendirme ve psikoeğitimin hastaların hayat kalitelerini nasıl değiştirdiğini araştıran izlem çalışmalarının yapılması önerilir. ANAHTAR KELİMELER: Bipolar Bozukluk, Metabolik sendrom, AgRP(Agouti Related Peptid), Yeme Davranışı
Özet (Çeviri)
Introduction: Metabolic Syndrome (MS) is a disease which affects more and more people in the world. The insulin resistance plays a role in its pathogenesis and it has an increasing prevalence with age. Cardiovascular complications caused by MS or its components are moving towards the major cause of deaths. In recent years, attention has been given to the studies associated with the prevalence of MS in patients with bipolar disorder and schizophrenia. These studies shows that MS and related metabolic disorders have been seen at higher rates in bipolar disorder patients than the general population. Fagiolini and colleagues found the prevalence of MS as 30% in a study on patients with bipolar disorder. In a study in our country, Yumru and colleagues found the prevalence of MS according to ATP-III in patients with bipolar disorder as 36.2% in women and 29.5% in men. Objective: The purpose of this study was to evaluate the relationship between metabolic changes and serum agouti related peptide levels in bipolar disorder patients used only mood stabilizers and to compare the scores of emptional, restrictive and external eating behaviors with metabolic syndrome and DEBQ (The Dutch Eating Behavior Questionnaire) subscales objective. Method: A total of 40 patients (20 female, 20 male) who have diagnostic criteria for bipolar disorder according to DSM IV criteria and who only used mood stabilizator as a preventive treatment for at least three months were taken by Ege University department of Psychiatry affective disorders treatment unit. It is stipulated that patients should not use psychotropic antilipidemic and antidiabetic drugs for at least six months. The healthy control group included40 people, Those people was selected according to the similar age and gender characteristics with other group and no use of mood stabilizator in their life-long and no use of antilipidemic and antidiabetic drugs at the time of study. People who complied with the participation criteria were included in the psychiatric examination. Social, demographic and anthropometric characteristics, information about psikotrop medication use, blood studies for biochemical panel and hormone levels were recorded. Psychometric evaluations were conducted by the interviewer within the same day or as soon as possible. Results: Twenty patients (50%) from the patient group and 11patients (27.5%) from the control group diagnosed with metabolic syndrome. In terms of the presence of metabolic syndrome, there was no statistically significant difference between the groups, with p value of 0.066. The relationship between BMI and metabolic syndrome between patient and control group was studied. It was found that BMI was seen significantly higher in patients and controls who were diagnosed with the metabolic syndrome. The relationship between the disease duration and the metabolic syndrome of patients was assessed and there was a statistically significant correlation between the increase in disease duration and the metabolic syndrome. Antropometric measurements, hormonal and biochemical data were analyzed and Triglyceride, fasting blood glucose levels, systolic and diastolic blood pressure were significantly higher but FT3 level was lower in patients than control group. When the relationship between metabolic parameters and alcohol and smoking is examined, a statistically significant relationship was found between alcohol use and total kolesterol, LDL, smoking and HDL in the control group. When the patients and control groups were examined on the basis of DEBQ subscales, a significant difference was found between the patient group and the control group. more restrictive eating behavior was observed in the patient group, the control group had more external eating behavior. When the participants were grouped according to BMI and the DEBQ subscales are analized, statistically significant difference was not found between the groups While there were more external eating behavior in participants who have 18.0≤(BMI)≤24.9, there were more restrictive and external eating behavior in participants who have (BMI)>24.9 Conclusion: The metabolic syndrome, is a lethal endocrinopathy which can causes systemic disorders such as abdominal obesity, glucose intolerance or diabetes mellitus, dislipidemia, hipertansion, and coronary artery disease (CAD). This syndrome is also associated with bipolar disorder so we may need to pay more attention to early detection of metabolic syndrome in bipolar patients Due to the fact that obesity is one of the most important clues of metabolic syndrome, if eating habit can manupulate with psychoeducation in these patients, we can contribute a good alternative theraphy instead of medical or surgical treatments. It is suggested to continue interdisciplinary studies examining the relationship between metabolic syndrome and serum AgRP level, which is considered to be a new predictor of obesity, prevention of metabolic syndrome and early follow-up treatment in case of detection and psychoeducational monitoring studies on how patients quality of life changes. KEYWORDS: Bipolar Disorder, Metabolic syndrome, AgRP(Agouti Related Peptid), Eating Behavior
Benzer Tezler
- İkiuçlu I bozuklukta klinik iyileşme ile ilişkili lipit-lipoprotein ve leptin değişimleri
Lipid-lipoprotein and leptin changes associated with full remission in bipolar I disorder
AYŞEGÜL GİRAY
Yüksek Lisans
Türkçe
2006
BiyokimyaGaziantep ÜniversitesiBiyokimya Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. A. BİNNUR ERBAĞCI
- Bipolar bozukluk manik-depresif-ötimik dönemlerdeki hastalar ile sağlıklı kontrollerde serum resolvin d1 (RVD1) düzeylerinin karşılaştırılması
Comparison of resolvin d1 (RVD1) levels in manic-depressed-euthymic patients with bipolar disorder and healty controls
BURCU KÖK KENDİRLİOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
PsikiyatriSağlık Bilimleri ÜniversitesiPsikiyatri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NESRİN KARAMUSTAFALIOĞLU
- Bipolar affektif bozukluk nedeniyle valproik asit kullanan ve metabolik sendromu olan hastalarda adiponektin, leptin düzeyleri ve oksidatif stresin değerlendirilmesi
Evaluation of adiponectin, leptin levels and oxidative stress in bipolar patients with metabolic syndrome which treated vaiproic acid
SEMA AKGÜN
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2008
BiyokimyaAfyon Kocatepe ÜniversitesiBiyokimya Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. AHMET KAHRAMAN
- Bipolar bozukluk manik, depresif, ötimik dönemlerde serum ppar- Y düzeyleri
Serum ppar- Y levels in manic, depressified, ethical patients on bipolar disorder
REFİK CİHNİOĞLU
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2017
PsikiyatriSağlık Bilimleri ÜniversitesiRuh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET CEM İLNEM
- Bipolar bozukluk hastalarının manik ve depresif dönemleri ile ötimik dönemdeki serum resolvin D1 (RVD1) düzeylerinin karşılaştırılması
Comparison of serum resolvin D1 (RVD1) levels in manic and depressive periods of bipolar disorder patients with their euthymic period
ÖZGE YÜKSEL ÖKSÜZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2018
PsikiyatriSağlık Bilimleri ÜniversitesiRuh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. NESRİN KARAMUSTAFALIOĞLU