Geri Dön

Obsesif kompulsif bozukluk tanılı hastalarda ve alt tiplerinde aşırı değerlendirilmiş düşünce üstbiliş, büyüsel inançlar, yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve diğer klinik özelliklerle ilişkisi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 479119
  2. Yazar: MERYEM GÜL TEKSİN BAKIR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. SELÇUK ASLAN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Psikiyatri, Psychiatry
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2017
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 166

Özet

8. ÖZET Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kişilerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek yeti yitimine yol açan heterojen doğaya sahip bir bozukluktur. Hastaların obsesif düşüncelerinin ve kompulsiyonlarının sürdürülmesinde ve düşüncelerine dair olumsuz inançlarında bir takım üst bilişsel süreçlerin önemi yadsınamaz. Böylelikle üstbilişsel mekanizmalar hastaların yaşam kaliteleri, hastalık şiddeti ve tedaviye yanıtlarının önemli yordayıcılarından biri haline getirir. Bununla birlikte herhangi bir psikopatolojisi bulunmayan normal bireylerde de bulunabilen veya stres ile karşılaştıklarında kontrol duygusu sağlamak adına başvurdukları bir takım büyüsel düşünceler de OKB hastalarında obsesif inanışların niteliğini veya niceliğini değiştiriyor olabilir. Bu bağlamda zaman zaman OKB'li olgularda obsesyonlar aşırı değerlendirilmiş nitelikte olup sanrısal nitelikte olmasa da içgörüden uzak olabilmekte ve OKB hastalarının hepsinin obsesyonlarını her zaman egodistonik yorumlamadıkları görülebilmektedir. OKB tanılı hastalarda obsesyonların ADD niteliğinde olmasının çeşitli klinik sonuçları olabilmektedir. Bunlar içinde en önemlisi bu düşüncelerin varlığının tedaviye kötü yanıtı öngören bir etmen olmalarıdır. Reaktif tipte obsesyona sahip bireyler düşüncelerini görece daha gerçekçi, kabul edilebilir düşünceler olarak anlatmaya eğilimlidirler. Obsesif düşünceleri genellikle tetikleyici bir uyaranla ortaya çıktığından düşüncenin kendisinden ziyade düşüncenin ortaya çıkardığı anksiyeteyi ortadan kaldırmak için çevreyi değiştirmeye yönelik kompulsif davranışlar sergilemeye eğilimlidirler. Otojen obsesyonlu bireylerin ise obsesyonları aşırı değerlendirilmiş nitelikte olsa da bu düşüncelerini klinik görüşmelerde belirtmekten daha fazla suçluluk duyabilirler ve daha akla aykırı açıklama eğilimi gösterebilmektedirler. Obsesyonlarını tetikleyici herhangi bir dış tetikleyici olmadığından nötralize edici kompulsif davranışlarının belli bir nesnesi yoktur. Bu da büyüsel nitelikte bir takım davranışları veya ritüelleri daha fazla göstermelerine neden olabilir. Tüm bu araştırma sonuçlarından yola çıkarak bu çalışmadaki amacımız OKB hastalarında ve reaktif ve otojen alt tiplerinde ADD'lerin varlığının, klinik özellikler, üstbiliş ve büyüsel inançlar ile ilişkisini değerlendirmek, bu parametreleri sağlıklı kontrol grubuyla kıyaslamak ve bu klinik özelliklerin hastalık şiddeti ve yaşam kalitesine olan etkisini incelemektir. Hipotezlerimiz ise OKB hastalarında ADD, uygun olmayan ölçütlerdeki üstbilişsel stratejiler ile alt boyutlarının ve büyüsel inanışların birbirleriyle doğrusal yönde paralellik gösterebileceği, bu düşünce stillerinin kişideki yoğunluğu arttıkça hastalığın klinik şiddetinin artabileceği ve bununla birlikte yaşam kalitesinin azalabileceği şeklinde kurgulanmıştır. Bu amaçla, ek ruhsal hastalığı olmayan 54 OKB ve herhangi bir ruhsal veya fiziksel hastalığı bulunmayan 55 sağlıklı kontrol grubu çalışmaya dâhil edilmiştir. Klinik görüşme ve Y-BOCS semptom listesine göre hastalar otojen (n:23) ve reaktif (n:31) olarak iki ayrı gruba ayrılmışlardır. OKB tanılı hastalara tek bir klinisyen tarafından Y-BOCS ve ADDÖ birebir uygulanmış olup sonrasında BDÖ, ÜBÖ, WHOOL-BREEF, MOKSL ve BAE ölçeklerinin hastalar ve kontrol grubu tarafından doldurulması sağlanmıştır. Klinik görüşme, Y-BOCS ve ADDÖ'ne göre hastalar otojen ve reaktif olarak iki ayrı gruba ayrılmışlardır. OKB tanısı almış hasta grubunda, ÜBÖ toplam puanları, WHOQOL-BREF-TR total puanı ve BAE total puanlarının kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek olduğu tespit edildi. OKB hastaları ve kontrol grubu arasında BDÖ toplam puan ortalamalarını incelediğimizde, gruplar arasında BDÖ genel puan ortalamalarının her iki grupta anlamlı derecede farklı olmadığı sonucuna varılmıştır. OKB hastalarında kontrol grubuna yaşam kalitesi toplam puanlarının üstbiliş total puanı ve büyüsel düşüncelerin şiddeti ile ters yönde ilişkide olduğu, OKB hastalarında üstbiliş puanları ve büyüsel inançların şiddeti arttıkça yaşam kalitelerinin azaldığı saptanmıştır. Çalışmamızda OKB hastalığının klinik şiddetini ölçen ve klinisyen tarafından hastaya uygulanan Y-BOCS genel toplam puanı ve ölçeğin alt boyutlarından olan obsesyon ve kompulsiyon şiddeti ile ÜBÖ ve BDÖ toplam puanları arasında anlamlı düzeyde doğrusal ve aynı yönlü bir korelasyon saptanmış olup hipotezimizi doğrulamıştır. Araştırmamızda reaktif otojen alt gruplar demografik ve klinik özellikleri açısından kıyaslandığında istatistiksel olarak benzer dağılım gösterdikleri görülmüştür. Otojen ve reaktif grupların ÜBÖ, WHOQOL-BREF-TR, MOKSL, Y-BOCS, BDÖ, BAE genel toplam ve alt boyutları arasında farklılık olup olmadığı araştırıldığında reaktif obsesyona sahip hastaların ADDÖ puanları otojen obsesyona sahip hastalara göre daha yüksek saptanmıştır. Diğer test ve alt boyut karşılaştırmaları incelendiğinde her iki grupta ortalamalar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Daha farklı veri toplama araçlarıyla homojen ve büyük örneklem gruplarıyla daha özgül araştırmalara ihtiyaç olduğunu düşünülmektedir.

Özet (Çeviri)

9. ABSTRACT Obsessive compulsive disorder (OCD) is a disorder with heterogeneous nature that causes loss of ability by negatively affecting the quality of life of people. The importance of a number of supra cognitive processes in the sustained obsessive thoughts and compulsions of patients and in their negative beliefs about their thoughts can not be denied. Thus, supra cognitive mechanisms make one of the important predictors of the quality of life of patients, the severity of illness and the response to treatment. However, a number of magical thoughts that can be found in normal individuals who do not have any psychopathology or to give them a sense of control in response to stress may also change the quality or quantity of obsessive beliefs in OCD patients. In this context, occasional obsessions in OCD cases are over-assessed and may be far from insight, even if they are not delusional and obsessions of all of the OCD patients do not always interpret egoististically. At OCD diagnosed patients obsessions are over rated thought (ORT) charaterized lead to various clinical consequences. The most important of these is that the presence of these considerations is a factor that predicts poor response to treatment. Individuals with reactive type obsessions tend to describe their thoughts as relatively realistic, acceptable thoughts. Since obsessive thoughts usually emerge with a triggering stimulus, they tend to exhibit compulsive behaviors to change the environment in order to remove the anxiety from which the mindfulness of the thinker itself emerges. Autogenous obsessive individuals, though obsessions are over-assessed, may feel more guilty than expressing these considerations in clinical interviews and they tend to make more unwise statementsSince there are no external triggers that trigger obsessions, there is no specific object of neutralizing compulsive behaviors. This may cause them to show more certain behaviors or rituals in a magical character. From the results of all these studies, our aim in this study is to evaluate the association of ORT's with clinical features, metacognition and magical beliefs in OCD patients and reactive and autogenous subtypes, to compare these parameters with the healthy control group and to examine the impact of these clinical features on disease severity and quality of life. Our hypotheses is based on the assumption that in OCD patients the metacognitive strategies in ORT inappropriate measures and sub dimensions and magical beliefs may parallel each other linearly, as the density of these thinking styles increases, the clinical severity of the illness may increase and the quality of life may decrease with it. For this purpose, 54 OCD patients without other mental illnesses and 55 healthy control groups without any mental or physical illnesses were included to the study. According to the clinical interview and YBOCS symptom list, patients were divided into two groups as autogenous (n: 23) and reactive (n: 31) groups. YBOCS and over assessed thought scale (OATS) were performed by a single clinician in the diagnosis of OCD, then by patients and control groups the magical thought scale (MTS), meta cognition scale (MCS) , WHOOL-BREEF, maudsley obsessive compulsive question list(MOCQL) and Beck anxiety inventory (BAI) scales were filled. According to the clinical meeting, according to YBOCS and OATS, patients were divided into two groups as autogenous and reactive. In the group of patients with OCD diagnosis, it was determined that MCS total scores, WHOQOL-BREF-TR total score and BAI total scores were significantly higher than control group. When we examined the MTS total score averages between OCD patients and control group, it was concluded that the mean MTS scores of the groups were not significantly different in both groups. In the OCD patients, the total quality of life scores for the control group were found to be inversely related to the total score of the metacognition and the severity of the magical thoughts. In OCD patients, with metacognitive scores and with the severity of magical beliefs quality of life decrease. In our study, a significant linear and similar correlation between the clinical severity of OCD disease was measured by obsessive and compulsive severity from the subscales of the YBOCS general total score and scale which was administered to the patient by the clinician and the total scores of MCS and BDI and our hypothesis is confirmed. In our study, reactive autogenous subgroups were found to be statistically similar distribution in terms of demographic and clinical features. When the autogenous and reactive groups were investigated whether there was a difference between the overall mean and sub-dimensions of MCS, WHOQOL-BREF-TR, MOCQL (Maudsley Obsessive Compulsive Question List), YBOCS, MTS, BAI; patients with reactive obsessions were found to have higher OETS (Over Evaluated Thought Scale) scores than patients with autologous obsessions. When the other test and sub-dimension comparisons were examined, the difference between the averages in both groups was not statistically significant. It can be said that more specific researches with homogeneous and large sample groups are needed with different data collection tools.

Benzer Tezler

  1. Obsesif kompulsif bozukluk otojen ve reaktif alt tiplerinde seramid yolağının incelenmesi

    Investigation of the ceramide pathway in autogenous and reactive subtypes of obsessive-compulsive disorder

    EBRU ÖZDEMİR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    PsikiyatriSağlık Bilimleri Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. FİLİZ KULACAOĞLU ÖZTÜRK

  2. Obsesif kompülsif bozuklukta bilişsel işlevlerin ve klinik özelliklerin olaya ilişkin işitsel uyarılmış potansiyeller (P300) ve nöropsikolojik testler ile ilişkileri

    Cognitive functions and clinical aspects in obsessive compulsive disorder: Relation with event-related auditory potentials (P300) and neuropsychological tests

    BERNA BİNNUR KIVIRCIK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    PsikiyatriDokuz Eylül Üniversitesi

    Psikiyatri Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. KÖKSAL ALPTEKİN

  3. Obsesif kompulsif bozukluk tanılı hastaların, beyin manyetik rezonas görüntüleri üzerinde, hastalığın alt tiplerine göre, farklı gri cevher yapıları arasındaki morfometrik farklılıkların, beyin parselasyon yöntemi ile değerlendirilmesi

    Assessment of morphometric differences between certain gray matter according to subtypes of the disease on brain mr images with obsessive-compulsive disorder patients by method of brain parceling

    DİLEK DERİN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    AnatomiManisa Celal Bayar Üniversitesi

    Anatomi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. TUNCAY VAROL

    PROF. DR. MEHMET MURAT DEMET

  4. Obsesif kompulsif bozukluk otojen ve reaktif alt tiplerinde erken uyumsuz şemaların karşılaştırmalı olarak incelenmesi

    Comparative investigation of EARLY maladaptive schemes in autogenic and reactive subtypes of obsessive compulsive disorder

    MUHAMMED RAŞİT BARDAKÇI

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    PsikiyatriBalıkesir Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MERVE ŞAHİN CAN

  5. Otojen ve reaktif özellikler gösteren obsesif kompulsif bozukluk (OKB) hastalarında nörobilişsel profilin üstbilişler ile ilişkisi

    The relationship of metacognition and neurocognitive profile in obsessive compulsive disorder (OCD) presenting with autogenous and reactive features

    EMEL UYSAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    PsikiyatriKaradeniz Teknik Üniversitesi

    Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EVRİM ÖZKORUMAK KARAGÜZEL