Geri Dön

Meme kanserli hastalarda yalancı pozitif meme MRG sonuçları ve klinik önemi

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 535848
  2. Yazar: ONUR GÜVEN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET MİHMANLI
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Genel Cerrahi, General Surgery
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bilimleri Üniversitesi
  10. Enstitü: İstanbul Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 59

Özet

Giriş: Meme kanserlerinde, ultrasonografi (USG), gerçek tümör boyutunu saptamakta daha güvenilir olmakla birlikte, multifokal lezyon varlığını ve intraduktal patolojileri ortaya çıkarmakta yetersiz kalmaktadır. Yapılan çalışmalarda tümör boyutu ve uzanımının saptanmasında, meme manyetik rezonans görüntülemesinin (MRG) daha üstün olduğu bildirilmektedir. Ancak meme kanserli hastalarda preoperatif MRG kullanımı tartışmalı bir konu olup fayda sağlayıp sağlamadığı konusunda bir fikir birliği yoktur. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalarda meme kanserli hastalarda preoperatif meme MRG nin cerrahi tedavide gereksiz olarak daha geniş rezeksizyon veya mastektomilere neden olduğu ve bunun da hastalar için olumsuz sonuçlara neden olabileceği gösterilmiştir. Ülkemizde preoperatif evreleme amaçlı MRG kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bu modalitenin klinik yararı konusunda tartışmalar devam etmektedir. Biz çalışmamızda diğer görüntüleme yöntemlerinde saptanmayıp MRG de saptanan ek odakların yanlış pozitif sonuçlarını hesaplayarak bunun klinikteki önemini araştırmayı amaçladık. Materyal-metod: Genel Cerrahi Kliniğinde Mart 2013 – Ekim 2018 tarihleri arasında meme kanseri tanısı konulup mastektomi yapılan hastaların preoperatif meme USG, mamografi (MMG), MRG ve fizik muayene bulguları retrospektif olarak incelendi. Bütün hastaların yaş, tümör boyutu, lokalizasyonu ve odak sayısı kaydedildi. Hastaların görüntüleme yöntemlerindeki multisentrik odak sayıları ile histopatolojik bulguları karşılaştırıldı. Lezyonlar, MRG sonuçları ve ameliyat histopatolojik rapor sonuçları uyumuna göre uyumlu; kategori 0, yanlış pozitif; kategori 1, yanlış negatif kategori 2 olarak tanımlandı. Bulgular: Çalışmamızda mastektomi yapılan 482 hasta taranarak kriterlerimize uyan 100 hasta degerlendirildi. Hastaların yaş ortalaması 55.09±12.726 (28-88 yaş) yıldı. Hastaların 76'sında (%76) multisentrite saptanmaz iken, 24'ünde (%24) multisentrite saptandı. Hastaların ameliyat sonrası histopatolojik sonuçlarına göre MRG bulgularıyla uyumlu hasta oranı, multisentrik olan ve olmayan, %67 (n=67) olarak bulundu. MRG sonuçları değerlendirildiğinde yalancı pozitif hasta oranı % 25 (n=25), yalancı negatif oranı ise %8 (n=8) olarak saptandı. Yalancı pozitif olan hastaların %68'inde invaziv duktal tipi iken, %8'inde invaziv lobuler tipi tümör mevcut idi. Multisentirite ile histopatolojik tip arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p= 0,052). Hastaların patolojik tümör boyutları ile meme MRG sonuçlarına göre tümör boyutları değerlendirildiğinde oranlar yüksek düzeyde korelasyon gosterdiği görüldü. MRG sonuçlarına göre ortalama tümör çapı 23.5 mm(0-86) iken histopatoloji sonuçlarına göre bu oran 25 mm (2 - 120) olarak saptandı. Histopatolojik incelemede çıkan ek lezyonlara göre MRG' nin duyarlılığı %92 ve özgüllüğü ise %67 olarak bulunmuştur. Tartışma: MRG 'nin cerrahi öncesi meme kanserli hastaların tedavi planlaması konusunda destekleyici bulguları olmasına rağmen yalancı pozitiflik oranı yüksekliği nedeniyle ek lezyonların MRG eşliğinde biopsi yapılamadığı durumlarda gereksiz mastektomilere yol açabileceği gözardı edilmemelidir. Özellikle erken evre kanserlerde sağkalıma herhangi bir katkısı olmadığı ispatlanan mastektomilere bağlı bazı olumsuz sonuçları olmaktadır.

Özet (Çeviri)

Introduction: Ultrasonography (USG) is highly reliable in the precise measurement of tumor size in patients with breast cancer although it remains inadequate for assessing the presence of multifocal lesions and intraductal pathologies. In contrast, breast magnetic resonance imaging (MRI) has been shown to be a superior method in the determination of tumor size and spread in the breast, although the use of preoperative MRI in patients with breast cancer remains controversial and there is no consensus regarding its benefits in such patients. Additionally, recent reports have indicated that preoperative MRI is not recommendable in patients with breast cancer since it requires a larger resection and mastectomy, thereby leading to adverse outcomes for the patients. Even so, breast MRI has recently emerged as a popular technique for preoperative tumor staging despite the controversial findings reported in the literature regarding its clinical benefit. In this study, we assessed the false-positive rates of additional foci identified on MRI, the foci which could not be identified by other imaging techniques, to investigate the clinical significance of these false-positive rates in clinical practice. Materials and Methods: The retrospective study reviewed the preoperative breast USG, mammography (MMG), MRI, and physical examination findings of patients that underwent mastectomy due to a diagnosis of breast cancer in our General Surgery clinic between March 2013 and October 2018. Age, tumor size and localization, and number of foci were recorded for each patient. The numbers of multicentric foci identified on each imaging technique were compared with those identified by histopathological examination. Based on the concordance between MRI results and surgical/histopathological reports, the lesions were classified into two grades: category 0, false-positive; category 1, false-negative. Results: Of the 482 patients reviewed, 100 patients met the inclusion criteria and were included in the study. Mean age was 55.09±12.73 (range, 28-88) years. Multicentric tumors were detected in 24 (24%) out of 100 patients. The level of concordance between postoperative histopathological results and MRI findings was 67% (n=67) in all the patients, with a false-positive rate of 25% (n=25) and a negative false-negative rate of 8% (n=8). In the patients with false-positive results, 68% of them had an invasive ductal carcinoma and 8% of them had an invasive lobular carcinoma. No significant difference was found between multicentricity and histological subtype of tumor (p=0.052). A strong correlation was found between the tumor size measured in pathological examination and on breast MRI. Mean tumor size was 23.5 (range, 0-86) mm in pathological examination and 25 (range, 2-120) mm on breast MRI. The sensitivity and specificity of MRI in the detection of additional lesions as compared to histopathological examination were 92% and 67%, respectively. Discussion: Although the use of preoperative MRI in patients with breast cancer may provide contributory outcomes for treatment planning, the additional lesions detected on MRI may lead to unnecessary mastectomy due to the increased false-positive rates of MRI, particularly in cases for whom MRI-guided biopsy cannot be performed. Mastectomy, in turn, may result in adverse outcomes as it is known to have no favorable effect on survival in patients with early-stage cancers.

Benzer Tezler

  1. Dual enerji kontrastlı mamografi: Teknik, endikasyonlar ve manyetik rezonans görüntüleme/mamografi ile kıyaslama

    Dual energy contrast enhanced digital mammography: Technique, indications and comparison with magnetic resonance imaging/mammography

    SABAHATTİN YÜZKAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Radyoloji ve Nükleer TıpEge Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYŞE NUR OKTAY ALFATLI

  2. Meme kanserinin operasyon öncesi değerlendirilmesinde 3 tesla magnetik rezonans görüntülemenin katkısı

    The contribution of 3 tesla MRİ to the preoperative assessment of breast cancer

    SENA ÜNAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Radyoloji ve Nükleer TıpAnkara Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. UMMAN NUREDDİN SANLIDİLEK

  3. Tip-2 diyabetli ve meme kanserli hastalarda insan antimikrobiyal katyonik peptitlerin düzeylerinin araştırılması

    Investigation of antimicrobial cationic peptides levels among the patients who have type 2 diabetes mellitus and breast cancer

    SERCAN KAPANCIK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    BiyokimyaCumhuriyet Üniversitesi

    Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. VEYSEL KENAN ÇELİK

  4. Erken evre meme kanserlerinde RT-PCR ve MACS yöntemleriyle saptanan kemik iliği mikrometastazlarının prognostik değeri

    Prognostic value of bone marrow micrometastases in patients with early stage breast cancer by using RT-PCR and MACS methods

    ENGİN OKAN YILDIRIM

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    Genel Cerrahiİstanbul Üniversitesi

    Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. ABDULLAH İĞCİ

  5. 40 Yaşın altında ve üzerindeki meme kanserli hastalarda tanısal ve prognostik faktörlerin karşılaştırılması

    Başlık çevirisi yok

    FÜSUN KARACAÖRENLİ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Aile HekimliğiSağlık Bakanlığı

    Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı

    DR. NİMET GÖKER