Geri Dön

Mimarlıkta seçkinlik sıradanlık ilişkisi ve temsil mekanizmaları

The phenomena of distinguished and ordinary in architecture: An inquiry into the representation

  1. Tez No: 546714
  2. Yazar: BURÇİN BAŞYAZICI
  3. Danışmanlar: PROF. DR. BELKIS ULUOĞLU
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 222

Özet

Mimarlık, farklı dönemlerde inşa eylemindeni sanata, kültür nesnesinden tüketim nesnesine hiçbiri reddedilemeyecek farklı alanlarla ilişkili olarak tanımlanmış ve bu tanımların her biri ayrı çalışmalara konu olmuşlardır. Bu tez çalışmasında mimarlık, bir inşa ya da kültür nesnesi ya da bir sanat eseri olmasının beraberinde ve ötesinde, barındırdığı tüm anlamlarla bir temsil alanı olarak ele alınmakta ve mimarlığa ait her araştırma bu temsil alanı üzerinden yapılmaktadır. Mimarlığın temsil biçimleri de mimarlığın nasıl tanımlandığıyla ilişkili olarak değişmektedir. Bir mimari nesne olarak yapı, biçimsel ve/veya teknik özellikleri ile estetik alanda bir temsil biçimi oluşturduğu gibi, yenilik ve teknoloji alanında da temsil edilebilir. Benzer şekilde, mimarlık kültürel üretim biçimlerinden biri olarak ele alındığında, insan ve çevre ilişkisinin temsiline de dönüşebilmektedir. Tüm bu temsil biçimleri bütünü mesleki alanda olduğu kadar toplumsal alanda da bir mimarlık anlayışı oluşturmakta ve mimarlığın sosyal temsilini kurmaktadırlar. Bu sosyal temsilin aktörleri olarak mimarlar ise, icra ettikleri mesleğin temsili ile birlikte bir meslek insanı olarak kendi sosyal temsillerini de kurarlar. Tezin temel söylemlerinden biri, hem mimarlığın hem de mimarların sosyal temsilinin büyük harf M ile Mimarlık olarak tanımlanan seçkin alan üzerine kurulu olduğudur. Sosyal temsilde seçkin ve gösterişli bir alana karşılık gelen mimarlığın gündelik hayatta karşılık bulduğu sıradanlık ise çoğunlukla araştırma dışı bırakılmış, mimarlığın bilgisi diğerleri arasında seçkinleşen yapı ve kişiler üzerine kurulmuştur. Tezin amacı ise bu seçkin temsil alanında sıradan olma halini sorunsallaştırmak ve mimarlıkta sıradanlığın yeri ve temsil biçimlerini araştırmaktır. Bu kapsamda öncelikle bir kavram olarak sıradan ve sıradanlık incelenmiş, düşünce ve sanat alanında sıradanlığın tanım ve temsil biçimleri araştırılmıştır. Sanatın gündelik hayata ait bir olgu ve üretim biçimiyken, kimi akım, kurum ve aktörlerce seçkinleştirilmesi, mimarlığın sosyal temsilinde sıradanlığın alanını aramak ve tartışmak için ayrıca yön verici olmuştur. Bu araştırmalar göstermiştir ki sıradan; seçkin, yaratıcı ya da deha olanın karşıtı olarak ele alınabildiği gibi, elitist yaklaşımlara karşı bir araç olarak da kullanılmıştır. Özellikle avangart sanat ile sıradan olanın sanat eseri olarak temsil edilmesi, seçkinlik ve sıradanlık arasındaki ilişkide ilk kırılmayı yaratmış ve temsil ve söylem ile kurulan seçkinlik ve sıradanlık kavramları birbirini yıkarken birbirine dönüşebilen, tanım sınırları muğlak kavramlar olarak yeniden ele alınmışlardır. Bu yaklaşım mimarlıkta seçkinlik sıradanlık ilişkisinin de temel yaklaşımını oluşturmuş olup, tez kapsamında seçkinlik ve sıradanlık arasındaki değişken kavramsal ilişkiye odaklanılmıştır. Mimarlık literatüründe, mimarlığın seçkinlikçi temsiline karşı mimarlıkta sıradanlığı doğrudan ya da örtük olarak tartışan çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalar, 20. yüzyılın başlarında, mimarlığı sadece seçkin zümre(ler) için bir üretim alanı olmaktan çıkaran Modernizm ile başlamış, yüzyılın ortalarından itibaren öncelikle sosyal bilimler sonrasında mimarlık alanında tartışılan gündelik hayat çalışmaları ile çeşitlenmiş ve sonrasında Modernizm'in yücelttiği mimarlık ve mimar temsiline karşı bir başkaldırı olarak ilerlemiştir. Tüm bu çalışmalar tez kapsamında incelenmiş olup, mimarlıkta sıradanlığı ele alış yaklaşımları üzerine durulmuştur. Ancak bahsi geçen çalışmalarda mimarlığın sosyal temsilinin hangi mekanizmalarla kurulduğu, bu mekanizmaların seçkinleştirici eylemleri ve tüm bu sistem içinde sıradanlığın yeri tartışılmamaktadır. Bu nedenle bu tez, literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak mimarlığın sosyal temsilinin hangi mekanizmalarla kurulduğuna odaklanarak, sıradanlığın bu mekanizmalar içindeki yerine dikkat çekmektedir. Bu sosyal temsil mekanizmalarının incelenmesinde bir teorik model oluşturmak için bu alanda geliştirilen modeller incelenmiş olup, Bourdieu'nün kültürel sermaye, habitus ve alan kavramları referans alınmıştır. Geliştirilen model kapsamında toplumsal aktörlerin içselleştirdikleri bir toplumsallık olarak habitus, sosyal temsil mekanizmalarında aktör olarak mimarların kültürel sermayeye bağlı konumlarını; alan kavramı ise kültürel sermayeye bağlı temsil ağı mekanizmalarının oluşturduğu zemini ve işleyiş prensiplerini tartışmak için kullanılmıştır. Bu bağlamda, mimarlığın temsil mekanizmalarının alanı oluşturularak, mimarlığı bir sosyal olgu olarak seçkinleştiren ilişkiler ağı incelenmiştir. Mimarlığın ve mimarların seçkinlikçi sosyal temsili, çalışma kapsamında birbiri ile ilişkili çoklu parametrelere bağlı bir ağ ilişkisi olarak tanımlanmıştır. Mimarlığın sosyal temsiline odaklanmak, sosyal sınıflar, sınıflar arası ilişkiler ve üretim biçimlerini beraberinde getirmektedir. Bu nedenle öncelikle, mimarlığın ve mimarların tarihsel süreçte üretim biçimlerine bağlı toplumsal temsili, çalışma alanları, ilişkili oldukları sosyal sınıflar ve bir meslek insanı olarak mimarların toplumdaki konum ve etkileri yine habitus ve alan teorileri modeli üzerinden ele alınmıştır. Bu incelemenler sonucunda, mimarlığın tarihsel süreçte ilişki kurduğu toplumsal sınıflar ve bu sınıflara bağlı üretim biçimi değişse de seçkinlikçi temsilinin değişmediği görülmüştür. Burada bahsi geçen seçkinlikçi temsil -üretim alanındaki gerçeklik öyle olmasa da- mimarlığın yüksek kültüre bağlı bir alan olarak temsil edilmesidir ve bu temsil mekanizmasını kuran da –yine tüm mimarları kapsamıyor olsa da- mimarların toplumsal temsilinde etkili bir aktör olarak yıldız mimarlardır. Yıldız mimarlar, son yıllarda literatüre giren bir kavram olarak düşünülse de tarihsel süreçte mimarların toplumun seçkin habitusunu oluşturmuş olması da göz önünde bulundurularak, tüm sürecin yıldız(laşan) mimarlarının olduğu da görülmektedir. Mimarideki yıldız aktörler ve mimarlığı ele alış biçimleri nesilden nesile aktarılarak mimarlığın epistemolojisini de kurduğu düşüncesiyle, yıldız mimarları kuran mekanizmalar da araştırmaya dahil edilmiştir. Yine Bourdieu'nün kurumsallaşmış kültürel sermaye araştırmaları referans alınarak, mimarlığın seçkinlikçi kültürel sermayesi, toplum genelinde etkin olan mimari kurumların araştırmaya katılmasıyla ilerlemiştir. Başka bir deyişle, bu temsil biçimi ve aktörleri olarak yıldız mimarlar, kurumsallaşmış kültürel sermayenin ürünleri olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda akademik kurumlar, kurumlara bağlı ödül mekanizmaları, sergi ve bienaller ile bir kurum olmayan ancak kurumların eylem alanlarını görünür kılan mekanizmalar olarak İnternet siteleri araştırmanın kurumsal kapsamını oluşturmuştur. Bu kapsam içinde kurumlara bağlı ödül mekanizmaları özelinde Pritzker Mimarlık Ödülleri ile sergi ve bienaller özelinde Venedik Mimarlık Bienali, hem toplumsal etki alanları hem de mimarlığın toplumsal temsilini kuran ilişkiler ağında ortaya çıkan kesişimleri nedeniyle vaka alanları olarak belirlenmiştir. Akademik kurumlar ve İnternet siteleri ise, mimarlığın seçkinlikçi temsil alanını destekleyen ikincil aktörler olarak değerlendirilmişlerdir. Pritzker Mimarlık Ödülleri ve Venedik Mimarlık Bienali kesişiminde yer alan aktörler bir grafik ile sunulmuş, bu aktörlerin habitusu olarak mezun oldukları ve varsa eğitimci olarak görev aldıkları akademik kurumlar ile bu mimarların birbirleriyle olan mesleki ilişkileri görselleştrilmiştir. Bu görselleştirme, mimarlığın sekinlikçi temsilini kuran mimarların mesleki habitusları ile birlikte bu temsili oluşturan alanı göstermektedir. Vaka alanlarının incelenmesi ise temsil ve söylem arasındaki ilişkiye dayandırılmıştır. Tez kapsamında bir temsil biçimi olarak ele alınan söylem, belirlenen vaka alanlarındaki aktörlerin mimarlığı temsil biçimlerine karşılık gelmektedir. Bu nedenle vaka alanlarının incelemesi metin analizleri üzerinden yapılmış; Pritzker Mimarlık Ödülleri'nde ödül alan mimar için hazırlanan jüri metinleri, Venedik Mimarlık Bienali'nde ise küratör metinleri incelenmiştir. İki kurumsal yapının amaç ve işleyiş prensiplerinin birbirinden farklı olması nedeniyle; jüri metinleri analizlerinde mimarları ve mimarlığı tanımlayan sıfatlar ve ifadelere, küratör metinlerinde ise seçilen temalar özelinde çoğunluğu halihazırda yıldız mimar olan küratörlerin mimarlığı tartışma ve tanımlama biçimlerine odaklanılmıştır. Tüm bu araştırmalar tez içinde ayrı grafikler halinde sunulmaktadır. Ödül mekanizmalarının zaten seçkinleştirme amacı taşıması nedeniyle, Pritzker Mimarlık Ödülleri'nin mimarlığı ve mimarları seçkinleştirmesi şaşırtıcı değildir ancak tez kapsamında, ödülün bunu hangi söylem ve eylem mekanizmaları ile kurduğu çözümlenmiştir. Venedik Mimarlık Bienali ise temalar özelinde incelendiğinde, Kazuyo Sejima küratörlüğündeki 12., Rem Koolhaas küratörlüğünde 14. ve Alejandro Aravena küratörlüğündeki 15. Venedik Mimarlık Bienallerinin mimarlıkta olağanlık ve sıradanlık üzerine odaklandığı ve bu yaklaşımlarıyla yeni bir tartışma alanı açarak sıradanlığı büyük harf M ile Mimarlığın alanında bir olaya dönüştürdükleri görülmüştür. Bu nedenle Venedik Mimarlık Bienali, mimarlığın en seçkin olaylarından biri olarak temsil edilmekle birlikte, mimarlığın temsil alanında sıradanlık meselesine de odaklanan bir alan olarak mimarlıkta seçkinlik sıradanlık ilişkisinin değişken temsilini kuran bir kurumsal yapı olarak değerlendirilmiştir. Oluşturulan teorik model kapsamında incelenen vaka alanları göstermiştir ki, mimarlıkta seçkinlik ya da sıradanlık, mimari nesnelerin estetik ya da teknolojik değer ve yeniliklerinden bağımsız, temsil mekanizmaları ağı ile kurulan sosyal bir algıdır. Mimarlığın sosyal temsilinde seçkinlik, gündelik hayattaki uygulama alanından bağımsız olarak, çağlar boyu yüksek kültür ile ilişki üzerinden kurulmuştur ve bugün de aynı ilişki üzerinden ilerlemektedir. Ancak bugün mimarlıkta neyin seçkin olduğunun tanımını yapmak olanaksızdır. Bu nedenle bu tez çalışması, mimarlığın sosyal temsil mekanizmalarının nasıl ve kimler tarafından kurulduğunu, kısacası bu mekanizmaların alan ve habitusunu gözler önüne sererken, mimarlıkta sıradanlığın yerini aramak için de bir yol haritası oluşturmaktadır.

Özet (Çeviri)

Architecture is defined in relation to various fields, ranging from the act of construction to works of art – from an object of culture to an object of consumption, and all these definitions have been subjected to numerous research. This dissertation considers architecture as a field of representation accounting for all the inherent meanings it possesses and the discussion herein is handled within this scope. The way in which architecture has been represented change with the definitions that have been proposed. A building as an architectural object can constitute a field of representation in terms of aesthetical values, while it can be represented within the fields of technology and innovation. Similarly, defined as modes of cultural production, its representation can take the form of a mediator that acts between the human and his/her environment. All these ways of representing create an understanding of architecture not only existent within the vocational sphere, but also in the societal sphere, determining its social representation there. Architects, who are the actors of this social representation, create their own representation in the social sphere as agents as well as representing the profession. A primary discussion covered in this dissertation is that the social representation of architecture and architects is based on its being distinguished, coined as 'Architecture with a capital A'. Epistemological background of architecture is also structured on the conception of Architecture with a capital A; and the phenomenon of ordinariness, which can be found in everyday life, tends to be excluded from the field of architectural research. The aim of this dissertation is to problematize the phenomenon of ordinariness in architecture as related to its representation as being distinguished and to question the representation mechanisms of Architecture with a capital A. The definition and the representation of the ordinary is discussed in the first place, within the scope of art and philosophy to understand the phenomenon. The representation mechanisms of art, which are also made distinguished by mediatory firms, actors, institutions and the media, are taken as an epitomic instance to question and discuss 'ordinariness' in architecture. Research into this field shows that the phenomenon of ordinariness can be examined as a counter example of that which is distinguished, creative and prodigious, while it can be also used as a conceptual tool against the elitist approaches. The attempt of the avant-garde movement, particularly, can be defined as the first breaking point between the phenomenon of distinguishedness and ordinariness. When ordinary objects were represented as objects of art, this has also deconstructed the relation between the phenomenon of distinguished and the ordinary. This approach has also been the main approach of this dissertation and pointed out to the mutable relations between distinguishedness and ordinariness in the social representation of architecture. There have been numerous research and many studies that focus on the ordinary in architecture. Research on ordinariness in architecture has been carried out with a criticism against the representation of Modernist architecture as a distinguished phenomenon. These studies have become apparent at the beginning of the 20th century, with the Modernism movement proposing an architecture for everyday people and elaborated with the contribution of everyday life theories of social sciences. Research and other work under this topic has been studied, with an emphasis on their conceptualization of the phenomenon. However, it has been found out that none of these studies have discussed the social representation of architecture and the structure of ordinariness in the representation of architecture. This dissertation differentiates itself from other studies by focusing on the structure of social representation of architecture, and underlines the phenomenon of ordinariness in the social representation mechanisms. To provide a theoretical model for the mechanisms of social representation, it is important to understand who initiates these mechanisms and how they operate in the field of Architecture. Correspondingly, how this problematic is approached by the social sciences is analyzed and Bourdieu's theoretical model based on concepts of cultural capital, habitus and field is taken as a ground for this study, and the field of social representation mechanism in architecture is constructed by referring to this model. The concept of 'habitus' enabled the analysis of the cultural capital of actors in social representation of architecture, while the concept of 'field' helped to define and discuss representational mechanisms and their operative principles within this scope. Social representation of architecture and architects as a distinguished phenomenon has been defined as a product of multicomponent social network relations, by referring to Bourdieusian concepts. Focusing on the social representation of architecture led the study to look at social class theories, interclass relations and forms of production. Hence, the social representation of architecture and architects have been discussed through the social classes they are related to, and the position and effects of architects in society with the help of the habitus and field concepts. Despite the changes in social classes within the historical process, social representation of architecture as a distinguished phenomenon has not changed. The kind of representation mentioned here is the representation of architecture within the field of high culture (although it is not the reality as in the field of production in professional means) and Starchitects, are pioneer actors of the social representation of architects that establish this representation mechanism. Although Starchitects have been considered as a contemporary conception, it is also observed that architects have always belonged to the distinguished habitus of the society in history and each historical era has generated its own Starchitects. Since typical attitudes and ways of action in society of Starchitects have been transferred from generation to generation, this dissertation also proposes that the epistemology of architecture is also structured via those actors. Therefore, the mechanisms that established the concept of Starchitects was also included in this study. By reference to Bourdieu's institutionalized cultural capital theory, the distinguished cultural capital of architecture proceeded with the participation of world-wide effective architectural institutions. In other words, Starchitects as the actors of social representation are considered the products of institutionalized cultural capital. In this context, academic institutions, award mechanisms of institutions, exhibitions and biennials, and architectural websites – which are not an institution per se, but the organizations that make visible the areas of practices- constitute the institutional scope of the research. Pritzker Architecture Prize - specific to award mechanisms of institutions - and Venice Architecture Biennale – specific to exhibitions and biennials - were selected as case studies due to the intersection of the social impact areas and the network relations that establish the social representation of architecture. Academic institutions and websites are considered as secondary actors that support this representation mechanism. To discuss the habitus of the actors, architects involved both in the Pritzker Architecture Prize and the Venice Architecture Biennale are presented with a graphic visualizing the professional relationships with each other and the academic institutions they have been graduated from, as well as the academic institutions where they work as educators. This graphic represents the Starchitects' professional habitus and the field of the distinguished representation of architecture. The analysis of case studies has been based on the relationship between representation and field of discourse. The discourse, which is considered as a form of representation, corresponds to the operative mechanisms of architectural institutions and actors in the field. Therefore, analysis of case studies has been conducted through texts, and jury citations of Pritzker Architecture Prize and curatorial texts of Venice Architectural Biennale. Since the purpose and operation principles of the two institutional structures are different from each other; different techniques are used for their analysis. For the analysis of jury citations, the focus is on the adjectives and phrases defining architecture and architects. For the curatorial texts, the focus is on discussion and definitions of the curators announcing the theme, most of whom are currently Starchitects. Findings of the analysis are presented in separate graphs in the study. It is not surprising that the Pritzker Architecture Prize becomes the source of distinguishing architects and their works; yet, it is also important to resolve the mechanisms/structure of the discourse and acts of the actors. When the curatorial texts of the Venice Architectural Biennale are analyzed according to their themes, it becomes possible to observe the fact that the 12th Venice Architecture Biennale curated by Kazuyo Sejima, the 14th Venice Architecture Biennale curated by Rem Koolhaas and the 15th Venice Architecture Biennale curated by Alejandro Aravena focused on the ordinary in architecture; and that they opened a new area of discussion by turning ordinariness into an event in the field of Architecture with a capital A. While the Venice Architecture Biennale is represented as one of the most distinguished events of architecture, by doing this, it also corresponds to a field that focuses on ordinariness in the representation of architecture. Therefore, it is considered as an institutional structure that establishes the ambiguous relations between distinguishedness and ordinariness in the social representation of architecture. Case studies have shown that the phenomena of distinguishedness and ordinariness are related to social representation of architecture and established by the network of representation mechanisms independent of aesthetic or technological value of architecture. Although it is uncertain to define what is distinguished in architecture today, the distinction in the social representation of architecture has been based on the relationship with the higher culture over the ages, and today it is going through the same network of relations with different actors involved. This dissertation presents the structure of social representation of architecture with its habitus and field, and propose an alternative methodology to question ordinariness in architecture.

Benzer Tezler

  1. Kapalı konut yerleşkelerinin Antalya kenti örneğinde incelenmesi

    Gated communities in Antalya keys

    AYŞE YILDIRIM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    MimarlıkGazi Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ESİN BOYACIOĞLU

  2. Erken Cumhuriyet Dönemi'nden günümüze İstanbul'da değişen konut söyleminin reklamlar üzerinden analizi

    Analysis of the changing housing discourse in Istanbul over advertisements from Early Republican Period to present

    PINAR ŞAHİN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SİNAN MERT ŞENER

  3. Ulusal mimarlık medyasında reklamın yeri: Arredamento mimarlık dergisi örneği

    The place of advertisement in national architecture media: The example of Arredamento architecture magazine

    ALSU AKBAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    MimarlıkÇukurova Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ALTAY ÇOLAK

  4. Konut değişiminin, ilan ve reklamlar üzerinden okunması- Konya örneği

    Change in housing, ınvestigation on announcement and advertisements; a case study Konya, Turkey

    AYŞEGÜL ADIYAMAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    MimarlıkNecmettin Erbakan Üniversitesi

    Bina Bilgisi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. DİCLE AYDIN

  5. Peyami Safa'nın romanlarında algısal mekân olarak beyoğlu

    Beyoğlu as a perceptual space in Peyami Safa's novels

    BERZE İPEK KABALAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Mimarlıkİstanbul Kültür Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YASEMİN ERKAN YAZICI