Probleme bei der didaktik der berufssprache Deutsch im Türkischen hochschulwesen und alternative lösungsvorschläge in bezug auf die akademische ausbildung
Türkiye'de yükseköğretim bünyesinde sunulan mesleki uzmanlık dili olarak Almanca dersinde yaşanan aksaklıklar ve akademik öğreti açısından ön görülen alternatif çözüm yolları
- Tez No: 551429
- Danışmanlar: DOÇ. DR. YASEMİN DARANCIK
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Eğitim ve Öğretim, Education and Training
- Anahtar Kelimeler: Mesleki yabancı dil olarak Almanca, değişen ihtiyaçlar, mesleki ders kitabı eksikliği, yabancı dil yöntemleri, Native Speaker Öğretici Faktörü
- Yıl: 2019
- Dil: Almanca
- Üniversite: Çukurova Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 193
Özet
Yabancı dil kültürlerarası özellik taşıyan çağımızda bireyin başka kültürlere mensup insanlarla sınırlar ötesinden iletişim kurabilmesini sağlayan temel bir öğe olarak işlev görmektedir. Bununla birlikte günümüzde yaşanan gelişmeler sadece genel yabancı dil öğretiminin maalesef meslek odaklı beklentileri yeterince karşılayamadığını ortaya koymaktadır. Dünyamızın günümüzde globalleşme sebebiyle bir nevi küçük bir köy haline dönüşmüş olması, mesleki yabancı dil becerilerinin gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü farklı kültürlere mensup insanlar artık meslek hayatında geçmişe nazaran kültürlerarası boyutta daha fazla iletişim kurmaktadır. Bu nedenle artık çalışanların iş dünyasında diğer bireylerle temas kurabilmesi ve ticaret yapabilmesi için çok iyi seviyede mesleki yabancı dil becerisine ihtiyaç duymaları kaçınılması bir mecburiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında kültürlerarası karşılaşma bir çok ülkenin yabancı dil politikasına da ciddi oranda etki etmektedir. Öyleki çoğu ülke bu sebepten dolayı temel yabancı dil dersini daha erken sınıflara çekmekte ve ulusal müfredatlarında Almanca Fransızca ve İspanyolca gibi dilleri ikinci yada üçüncü yabancı dil olarak sunmak durumundadır. Bu bağlamda Türkiye İngilizce'yi ilkokul ikinci sınıftan itibaren Almanca'yı ise liselerde dokuzuncu sınıftan itibaren okutmaktadır.Yabancı dil eğitiminin Türk eğitim sisteminde başarılı bir şekilde sağlam bir zemine ulaşmasını hedefleyen bunca uygulamaya rağmen maalesef yabancı dil politikamız İngiltere ve Almanya gibi güçlü ulus devletlere kıyasla ciddi zaaflar göstermektedir. Bu durum dünya genelinde ciddi saygınlığı bulunan Education First EPI (EF EPI), English Profiency Index ve Pisa Araştırma Merkezi gibi kurum araştırmalarınca da sıklıkla doğrulanmaktadır. Günümüzde hüküm süren dünya piyasa dengeleri ayrıca mesleki yabancı dil konseptine ciddi anlamda tesirde bulunmaktadır. Öyleki yabancı dilde uzmanlık dili derslerine yönelik köklü bir perspektif değişikliği acilen tartışılması gereken bir noktaya gelmiştir.Bunun sonucunda Global Player diye adlandırılan Mercedes ve Bosch gibi dünya çapındaki büyük işletmeler kültürlerarası özellik barındıran ticaret ağında yeni çalışanlarından genel yabancı dilin yanında çok iyi seviyede mesleki uzmanlık yabancı dil becerilerine hakim olmalarını beklemektedir. Bu durum tabiri caizse yabancı dil dersinde uzmanlık dili dersine yönelik olarak öğrenenlerin ihtiyaç ve beklentilerinin iş piyasası odaklı değişmesine sebep olmaktadır. Başka bir deyişle yabancı dil öğrenenler yabancı dil dersinden kendilerini yabancı dil alanında mesleki zorunluluklarına yetecek meslek hayatında uygun bir şekilde kullanabilecekleri becerilerle donatmasını beklemektedir. Bunun yanı sıra Türkiye'de bir çok üniversite öğrencisi mesleki uzmanlık dili dersine yönelik olarak bir çok mağduriyet yaşamaktadır. Çünkü eğitsel biçimlendirme, maalesef yaygın bir şekilde Dilbilgisi - Çeviri Yöntemine dayanan yöntemsel tutum, öğreticilerin mesleki yabancı dil yeterlilikleri iş gücü piyasasını domine eden ölçütlere ve öğrencilerin ihtiyaçlarına hiç uymamaktadır. Ayrıca çoğu öğrenci maalesef mesleki uzmanlık dilinde motivasyon kaybı ve de yabancı dil kaynaklı bir yılgınlığa maruz kalmaktadır. Çünkü çoğu öğrenci hedef dil İngilizce örneğinde olduğu gibi yıllar süren yabancı dil uğraşından sonra elde tutulur ve kayda değer bir beceri kazanamamaktadır.Bu bağlamda Uzmanlık Dili Almanca dersini alan çoğu öğrenci çok çok önceden, işlenen kelime dağarcığı ile kendi gerçek yabancı dil düzeyleri arasında ciddi bir uçurumun bulunduğunun ve bunun da süre itibariyle sadece iki saatlik bir Mesleki Uzmanlık Dili dersi ile kapatılamayacağının ön bilincindedir. Ayrıca Mesleki Uzmanlık Dersinde görünürde çabalanan beceri alanları, üst seviyede yabancı dili teorik olarak bilmeyi ve aynı şekilde pratikte de (Sprachkönnen) dile hakim olmayı gerekli kılmaktadır. Bilinmesi gereken bir diğer husus ise, uzmanlık metinleri ve metinlere ait alıştırmaların seviyesinin çoğu öğrenci düzeyini aşıyor olmasıdır. Bir çok öğrenci bu durumda zorluk yaşamakta ve bu sebeple ders esnasında çabucak sıkılmaktadır. Bu noktadan yola çıkarak ilgili çalışmamız yabancı dil merkezli eğitsel ve yöntemsel yaklaşım doğrultusunda genel yabancı dil ve mesleki uzmanlık dili Almanca'sı alanlarındaki tartışmalı sorunların özünde nereden kaynaklandığına ve en sonunda bunların üstesinden nasıl gelinilebileceğine dair bir kaç temel soruya yönelmektedir. Bu kapsamda öğrenen kişi odaklı ve öğrenen kişi dışındaki öğrenme unsurların bu sorunsalı ne ölçüde etkilediği de ayrıca yabancı dile özgü eğitsel ve yöntemsel bakış açısıyla kapsamlıca ele alınmaktadır. Yanlız burada vurgulanması gereken husus, asli araştırma konusunun ilgili bilimsel çalışmada ''Mesleki Uzmanlık Dili Olarak Almanca'' şeklinde belirlenmiş olmasıdır. Böylelikle ilgili çalışma Mesleki Uzmanlık Dili Almancası alanında yukarıda değinilen ve sorun teşkil eden unsurların ortaya konulması aracılığıyla bazı çözüm önerileri getirmeyi ve bu sadece sorun teşkil eden unsurların bertaraf edilmesini hedeflemektedir. Yukarıda belirtilen sorunlu alanların uygulama odaklı teşhisi için bu çalışma bünyesinde bir anket çalışmasından yararlanılmıştır. Bunun için özellikle Türk- Alman Üniversitesi öğrencileriyle anket soru çalışması yapılmıştır. Çünkü onlar hazırlık sınıfından itibaren Mesleki Uzmanlık %100 Almanca üzerinden almaktadır.Empirik anket çalışması için bu Üniversitenin seçilmesinin özellikle tercih edilmesinin temel sebebi Genel Almanca ve Mesleki Uzmanlık dili Almanca derslerinin büyük bir çoğunlukla Alman okutmanlar tarafından (Native Speaker) sadece hedef dil olan Almanca üzerinden verilmesinden kaynaklanmaktadır. Anket çalışmasında ilk olarak ortaya çıkan husus, öğrencilerin Mesleki Uzmanlık Dili dersinde uygun Almanca Mesleki Yabancı Dil ders kitaplarının mevcut olmamasını eksik bulduklarını ayrıca bundan dolayı Mesleki Uzmanlık dili dersinde genel yabancı dil ders kitaplarının kaynak olarak kullanılmasını uygun bulmadıkları gerçeğidir. Bunun dışında yapılan anketten bir çok öğrencinin Mesleki Uzmanlık yabancı dil dersinin yüksek öğrenim sonuna kadar uzatılmasını gerekli gördükleri anlaşılmıştır. Ayrıca anketten ortaya çıkan bir diğer bulgu ise Mesleki Uzmanlık Dili Almanca dersini veren öğreticilerin mesleki konuları daha iyi açıklayabilmek için ilgili uzmanlık diline iyi derecede hakim olması gerektiği gerçeğidir. Anket çalışması aracılığıyla birinci yabancı dili Almanca olan liselerden mezun olan öğrencilerin hazırlık döneminde ''Genel Ve Mesleki Uzmanlık Dili Almanca'' derrslerinde önceki yabancı dil kazanımlarından daha fazla faydalanabildikleri ortaya çıkmıştır.Son olarak yapılan anket çalışması sayesinde Alman öğreticilerin (Native Speaker) alman kültürüne has ve Almanya'ya ilişkin genel ve mesleki ülke bilgisinin aktarımı, pratik odaklı yabancı dil yöntemlerinin icrası ve son olarak yabancı dilde eylem odaklı rol oyunları, senaryo ve tiyatro gibi eylem merkezli dilbilimsel araçlar sayesinde öğrenciler üzerinde gözle görülür derecede positif etkide bulundukları ortaya çıkmıştır. İlgili anket sonuçlarına binaen ankete katılanlar arasında geçmişte yabancı dil dersinde ekseriyetle ana dilin aşina nüfuzuna alışık olanların, buna kıyasla sadece hedef dil Almancada eylemde bulunan Alman öğreticilerin (Native Speaker) işlediği Mesleki Uzmanlık Dili dersini çok daha etkili ve gerçeğe yakın buldukları bulgusuna ulaşılmıştır.
Özet (Çeviri)
Die Fremdsprache fungiert in unserem interkulturellen Zeitalter sozusagen als ein grundlegendes Element, mit dem das Individuum mit anderen Menschen, die anderen Kulturen angehören, grenzenüberschreitend kommunizieren kann. Daneben machen neue Umstände es auf unübersehbare Weise deutlich, dass nur der alleinige Erwerb der Fremdsprache den überwiegend berufsorientierten Anforderungen nicht mehr genügt. Dass unsere Welt bzw. zurzeit infolge der Globalisierung zu einem kleinen Dorf wurde, machte übrigens den Erwerb der mehreren fachsprachlichen Kompetenzen zusehends nötig. Denn Menschen treten, die zu verschiedenen Kulturen gehören, im Berufsleben öfters als vorher in Kontakt, indem sie interkulturell miteinander Handel betreiben. Aus diesem Grund wurde es unabdingbar, dass man stark, um mit anderen Leuten Geschäfte durchführen zu können, auf sehr gute (fach)-fremdsprachliche Fähigkeiten angewiesen ist. Ferner wirkt sich die interkulturelle Begegnung auch auf die Fremdsprachenpolitik vieler Länder aus, sodass sie primär den fundamentalen Fremdsprachenunterricht in frühere Klassen vorverlegen und in ihrem nationalen Curriculum meistgeprochene Sprachen wie Deutsch, Französisch und Spanisch als Zweit- oder Drittsprache anbieten müssen. In dieser Hinsicht bietet die Türkei z.B. Fremdsprachen wie das Englische ab zweiter Klasse in der Grundschule, wohingegen das Deutsche als Zweitsprache in meisten staatlichen Schulen erst auf der gymnasialen Stufe ab neunter Klasse eingeführt wird. Trotz all dieser Ausführungen, mit denen man die Vermittlung der strittigen Fremdsprachen im türkischen Bildungssystem erfolgreich durchzusetzen versucht, weist leider unsere (fach)-fremdsprachliche Fremdsprachenpolitik im Vergleich zu führenden Nationen wie England und Deutschland erhebliche Schwächen auf, wie sie durch weltweit renommierte Untersuchungen wie z.B. Education First EPI (EF EPI), English Profiency Index und Pisa Studie öfters bestätigt werden. Darüber hinaus wirken sich die vorherrschenden Marktverhältnisse derzeit auf das Konzept der berufsbezogenen Fremdsprache derart aus, dass ein grundsätzlicher Perspektivewechsel sozusagen im Fachsprachenunterricht dringend zur Debatte steht. Infolgedessen erwarten z.B. viele Global Player wie Bosch und Mercedes im multikulturellen Handelsnetz, dass angehende Arbeitskräfte nicht nur allgemeinsprachliche sondern auch fachbezogene Fremdsprachenkenntnisse im hochen Maß beherrschen müssen. Dies führt nämlich im Fremdsprachenunterricht dazu, dass sich Lernerbedürfnisse und Erwartungen gegenüber Fachsprachenunterricht arbeitsmarktorientiert verändern. Lernende erwarten mit anderen Worten vom Fremdsprachenunterricht, dass er sie entsprechend den beruflichen Anforderungen mit Handlungskompetenzen genügend ausrüstet, die sie im Berufsleben angemessen umsetzen können. Überdies leiden viele Studierende in der Türkei unter dem Fachsprachenunterricht, da die didaktische Gestaltung des Fachsprachendeutsch, die vermeintlich verbreitete, eher auf der GÜM- Methode beruhende methodische Vorgehensweise sowie die Fachkompetenz von vielen Lehrenden den marktdominierenden Verhältnissen und jobzentrierten Lernererwartungen kaum entsprechen. Des Weiteren sind die meisten Lernenden leider im Fachsprachenunterricht einem deutlichen Motivationsverlust und einer von Fremdsprache bedingten Verdrossenheit ausgeliefert, da sie trotz ihrer langjährigen Auseinandersetzung mit der Zielsprache wie im Englischen kaum bemerkenswerte Fähigkeiten erworben haben. Vielen Studierenden, die Fachsprachendeutsch bekommen, ist es in diesem Sinne schon bewusst, dass es zwischen dem behandelten Wortschatz und ihrem echten Fremdsprachniveau eine gravierende Kluft gibt, die sie zeitlich gesehen lediglich im zweistündigen deutschen Fachsprachenunterricht kaum überwinden können. Zudem erfordern Kompetenzen, die im Fachsprachenunterricht durch Lernende scheinbar angestrebt werden, ziemlich höheres Sprachwissen und Sprachkönnen. Des Weiteren übertrifft meistens das Niveau von Fachtexten und deren werkimmanenten Übungen die meisten Lernenden, welche sich oft damit schwertun und sich deshalb indes schnell langweilen. In diesem Sinne möchte die vorliegende Arbeit manchen grundsätzlichen Fragen nachgehen, wo überhaupt die Probleme bei der (fach)-fremdsprachlichen Didaktik im türkischen Hochschulwesen liegen und wie man sie endlich sprachdidaktischer-und methodischer Sicht überwinden kann. Inwieweit lernerinterne und lernerexterne Faktoren diesen Zustand prägen, wird zudem in der vorliegenden Arbeit umfangreich behandelt, wobei der Schwerpunkt überwiegend auf dem Bereich ''Deutsch als Fachsprache'' liegt. Damit zielt diese Arbeit noch darauf, durch die Klarstellung der oben angeführten strittigen Problemfelder im Bereich ''Deutsch als Fachsprache'' einige Lösungsvorschläge einzubringen und somit zur endgültigen Problembeseitigung beizutragen. Zur empirischen Bestätigung der wesentlichen Problemfelder bediente man sich in der Arbeit einer werkimmanenten Umfrage. Dazu wurden insbesondere Studierende der Türkisch-Deutschen Universität befragt, da sie ab der Vorbereitungsklasse das fachfremdsprachliche Fachsprachendeutsch hundertprozentig auf Deutsch erhalten. Zur empirischen Datenerhebung wurde diese Universität bewusst den anderen Universitäten vorgezogen, weil Studierende da ab der Vorbereitungsklasse überwiegend von sogenannten deutschen (Native Speakern) lediglich auf Zielsprache Deutsch unterrichtet werden. Aus der Umfrage resultierte vor allem, dass Studierende Fehlen eines passenden fachsprachlichen Lehrwerkes im Fach '' Deutsch als Fachsprache'' offenbar bemängeln und den Einsatz eines allgemeinsprachlichen Lehrwerkes im Unterricht für ungeeignet halten. Überdies ergab sich aus der Umfrage folgendes, dass viele Studierende bis zum Abschluß die Fortsetzung des Fachsprachenunterrichts nötig finden. Aus der Befragung resultierte noch, dass sich Lektoren, die ''Deutsch als Fachsprache'' anbieten, in der Fachsprache gut auskennen sollten, um fachbezogene Themen und Begriffe deutlicher erklären zu können. Aus der Umfrage ergab sich übrigens, dass Studierende, die im Gymnasium ''Deutsch als Erstfremdsprache'' mit höcherer Stundenzahl bekommen haben, im (fach)-fremdsprachlichen Unterricht von ihren vorher erworbenen Kenntnissen mehr Nutzen ziehen können. Zuletzt ergab sich also aus der Umfrage, dass die sogenannten deutschen Native Speaker, die als Lehrkraft im Fachsprachenunterricht agieren, durch die Vermittlung von ihrem kulturspezifischen sowie dem landeskundlichen Wissen, die Umsetzung von handlungsorientierten Unterrichtsmethoden und den Einsatz der paralinguistischen Mittel wie z.B. Rollenspiele, Szenario und Theather auf Studierende zusehends positiven Einfluss ausüben. Ausgehend von Ergebnissen lässt sich leicht konstatieren, dass viele unter Befragten, die an übliche Dominanz der Muttersprache im türkischen (fach)-fremdsprachlichen Unterrichtskonzept gewöhnt sind, den andersartigen deutschen Fachsprachenunterricht durch Native Speaker, die währenddessen nur sprachlich auf Deutsch handeln, als effizienter und realitätsnach betrachten. Schlüsselwörter: Deutsch als Fachsprache, veränderte Bedürnisse der Zielgruppe, Mangel an fachspezifischen Lehrwerken, Unterrichtsmethoden, Einfluss von Native Speakern
Benzer Tezler
- Effizienz und optimierung der simultandolmetschdidaktik - vergleich von Türkischen mono- und multilingualen studiengängen
Eşzamanlı çeviri eğitiminin verimliliği ve geliştirilmesi - Türkiye'dekini tek dilli ve çok dilli çeviri eğitiminin karşılaştırılması
BAHAR ALİYE SERTDEMİR
Yüksek Lisans
Almanca
2017
Eğitim ve ÖğretimEge ÜniversitesiAlmanca Mütercim Tercümanlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET TAHİR ÖNCÜ
- Kimya eğitiminde laboratuvarın önemi, laboratuvar teknikleri ve uygulamaları
Başlık çevirisi yok
CEMİL AYDOĞDU
- Yabancı dil eğitiminde eğitici drama oyunları ve teknikleri, uygulamaya yönelik bir araştırma
Diese arbeit unter dem titel ?dramapädagogische spiele und techniken im dienste der fremdsprachendidaktik. eine praxisorientierte studie?
ZEYNEP KARA
Yüksek Lisans
Türkçe
2009
Alman Dili ve EdebiyatıÇanakkale Onsekiz Mart ÜniversitesiAlman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. NEVİDE AKPINAR DELLAL
- Wortschatzdidaktik unter besonderer berücksichtigung der kollokationen. erweiterung der produktiven lexikalischen kompetenz bei fortgeschrittenen Türkischen deutschlernern
Eşdizimli sözcükleri dikkate alan sözcük öğretimi/öğrenimi. Almanca öğrenen ileri düzeydeki Türk öğrencilerde üretken sözcüksel edinci geliştirme
YEŞİM KARADAVUT
Doktora
Almanca
2017
Eğitim ve ÖğretimÇukurova ÜniversitesiAlman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. TAHİR BALCI
- Eine didaktisch- komparatistische annäherung an die phänomene ' empathie, identitätsuche und fremdverstehen' in der kinder-und jugendliteratur: dargestellt an den werken , von Canan Tan's „Eroi̇nle Dans' und Renate Welshs „Dieda oder das fremde Kind'
Renate Welsh'in 'Dieda oder das fremde Kind„ ve Canan Tan'ın 'Eroinle Dans„ adlı eserlerinde çocuk ve gençlik yazını bağlamında ‚ 'empati, kimlik arayışı ve yabancılaşma„ ' kavramlarına öğretbilimsel bir yaklaşım
ZEYNEP TEKİN MEDENİ
Doktora
Almanca
2017
Alman Dili ve EdebiyatıÇukurova ÜniversitesiAlman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. CAVİDAN ÇÖLTÜ İMREN