Geri Dön

Abdominal aort anevrizmalarında endovasküler tedavi sonrası volümetrik regresyonun incelenmesi

Examination of volumetric regression in abdominal aortic aneurysm cases after endovascular treatment

  1. Tez No: 565651
  2. Yazar: YALÇIN GÜNERHAN
  3. Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET IŞIK
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi, Thoracic and Cardiovascular Surgery
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Necmettin Erbakan Üniversitesi
  10. Enstitü: Meram Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Kalp ve Damar Cerrahisi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 75

Özet

Amaç: Aort anevrizması, yıllar içerisinde aort duvarına yapılan basınç ve çeşitli nedenlerle duvarın zayıflaması sonucu meydana gelir. En sık infrarenal abdominal aortta görülür. Teşhis için, görüntülemede en çok tercih edilen yöntem BTA' dır. Tedavide konvansiyonel cerrahi ya da endovasküler yöntemler kullanılır. Tedavi sırasında, zayıflayan duvarın yerine sentetik veya stent greftler konularak zayıf duvara uygulanan basıncın ortadan kaldırılması amaçlanır. Bu çalışmada, AAA nedeniyle EVAR uygulanan hastaların postop altıncı ay, birinci yıl ve ikinci yıllarda BTA ile incelenerek, anevrizma kesesinde, tedavi sonrası beklenen volümetrik regresyon ve buna etki eden faktörlerin araştırılması amaçlandı. Materyal-Metod: Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nde Kasım 2015 - Mayıs 2019 tarihleri arasında EVAR yapılan 138 hasta geriye dönük incelendi. Postop altıncı ay, onikinci ay ve yirmi dördüncü ay içerisinde rutin poliklinik kontrol muaynesine gelmiş ve BTA çektirmiş 54 hasta çalışmaya dahil edildi. Preop (54 adet) ve postop (81 adet) BTA incelendi. Ölçümler Syngo.via (VB20B versiyonu) (Siemens Sağlık, Erlangen, Almanya) yazılım programının yarı otomatik özelliği kullanılarak gerçekleştirildi. Ölçümler sonucunda volümetrik regresyon veya ekspansiyon miktarları kayıt altına alındı. Eşlik eden sigara bağımlılığı, HT, DM, KAH, KOAH, PAH, HL, SVO, KBY, malignite varlığı, iii antikoagülan ve antihipertansif ilaç kullanımının volümetrik regresyona etkileri araştırıldı. Elde edilen üç boyutlu volümetrik görüntüler üzerinde yapılan ölçümlerde; TAH, PLH değerleri hesaplandı. Sonra TKADH, GVF TAH, GVF TKADH değerleri ve değişim oranlarına ait hesaplamalar yapılarak volümetrik regresyon açısından preop ve postop sonuçlar karşılaştırıldı. Bulgular: Volümetrik ölçümler sonucu; TAH değerinin preopda 240 cm3 iken postop 6. Ayda 245 cm3 'e artarak ekspansiyon olduğu, postop 12. ayda 166 cm3, postop 24. ayda 199 cm3 değeri ile preopa göre volümetrik regresyona uğradığı bulundu. Ancak bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. TKADH açısından bakıldığında yine benzer bulgular elde edildi; postop 6. ayda TKADH değerinde artış (preop: 136 cm3, postop 6. ay: 160 cm3) sonrasında preopa göre volümetrik regresyon (postop 12. Ay: 87 cm3, postop 24. ay: 115 cm3) izlendi. GVF TAH değişim oranları üzerine etki eden faktörlerden DM olanlarda postop 24. ayda (p=0,006) ve SVO olanlarda postop 6. ayda (p=0,040) istatistiksel olarak anlamlı izlendi, diğer faktörler açısında anlamlı fark izlenmedi. GVF TKADH değişim oranları üzerine etki eden faktörlerden malignite varlığında postop 12. ayda (p=0,050) , HT tedavisi alanlarda postop 24. ayda (p=0,036) , HL varlığında postop 24. ayda (p=0,029) volümetrik regresyon izlendi, istatiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. Diğer faktörler ise istatistik olarak anlamlı izlenmedi. TAH için GVF sadece postop 12. ayda anlamlı regresyona uğradığı görüldü (p=0,001). TKADH için ise preop trombüs yüküne göre oransal ölçümlere bakıldı. GVF TKADH postop 6. ayda göreceli artışla regresyon yerine volümetrik ekspansiyon (p=0,088) izlendi. Tartışma ve Sonuç: EVAR sonrası uzun dönem morbidite ve mortalite artışı, anevrizma kese ekspansiyonu ve rüptürü ile ilişkilendirilen endoleak varlığına dayandırılmaktadır. EVAR' ın en çok gözlemlenen komplikasyonu endoleaklerdir, bunların da bazıları diğer tiplerine göre daha agresif yaklaşım gerektirmektedir. Son yıllarda EVAR daha çok yaşlı, yüksek riskli komorbit durumları ve AAA rüptürü olan grupta tercih edilmesi önerilmektedir. Konvansiyonel cerrahi, uzun dönem sağkalım açısından daha fazla önplana çıkmaktadır. Bilindiğ gibi EVAR sonrası aort duvarındaki patolojik süreç devam etmekte olup stent greft vasıtasıyla lümen açıklığı korunmakta ve aort nativ duvara olan basınç kısmen azalmaktadır. Fakat kese ekspansiyonu progresif devam ederse ve bu durum tespit edilip müdahele edilemezse rüptür kaçınılmaz son olmaktadır. Bu açıdan postoperatif takiplerin iv yapılması ve komplikasyon varsa müdahale edilmesi hasta açısından hayati önem arzetmektedir. Çalışmamızda postop 12. ayda TAH ve TKADH değerinde volümetrik regresyon açısından istatistiksel anlamlılığa yakın değer bulundu. Postop 24. Ayda ise bu volümetrik regresyonun devam etmediği görüldü. Hatta 24. Ayda, 12. Aya göre ekspansiyon izlendi. Bu sonuç EVAR'ın AAA' da uzun dönem prognoz açısından sorgulanarak etkinliğinin anlaşılması için daha çok çalışma yapılması gerektiği kanaatini bizde oluşturdu.

Özet (Çeviri)

Introduction: Aortic aneurysm occurs as a result of weakening of the wall of the blood vessel due to pressure and other various causes. Aortic aneurysm is mostly seen in infrarenal abdominal aorta. The most common method for diagnosis is CTA. Conventional surgery or endovascular methods are used for treatment. During treatment, the goal is to eliminate the pressure on the weakened vessel wall by usage of synthetic or stent grafts. In this study, the aim is the examination of expected volumetric regression of the aneurysm sac after the treatment and the factors affecting the regression in the patients who had EVAR due to AAA by examination of the patients using CTA six months, one year and two years after the treatment. Material-Method: 138 patients who had EVAR between November 2015 – May 2019 in Necmettin Erbakan University Meram Faculty of Medicine Clinic of Cardiovascular Surgery were retroactively examined. 54 patients who went to routine examinations and had CTA scans after sixth, twelfth and twenty fourth months postop were included in this study. Preop (54 total) and postop (81 total) CTA scans were examined. Evaluations were made using semi-automatic feature of Syngo.via (VB20B Version) (Siemens Healthineers, Erlangen, Germany) program. Volumetric regression and expansion amounts were recorded using the evaluations. Effects of smoking addiction, HT, DM, CAD, COPD, PAH, HL, CVA, CKD, presence of malignancy, usage of vi anticoagulant and antihypertensive drugs to volumetric regression was examined. TAV and PLV values were calculated on the three dimensional volumetric imagery. Afterwards TLAC, RVD TAV, RVD TLAC values and their change rates were calculated and results between preop and postop values regarding volumetric regression were compared. Findings: As results of the volumetric measurements; TAV value was 240 cm3 at preop, expanded to 245 cm3 at 6th month postop, 166 cm3 at 12th month postop, 199 cm3 at 24th month postop, meaning that there was a volumetric regression. However these values weren't found significant statistically. Similar results were obtained in regards of TLAC values; an increase of TLAC value at postop 6th month (preop: 136 cm3, postop 6thmonth: 160 cm3), afterwards volumetric regression considering preop values (postop 12thmonth: 87 cm3, postop 24th month: 115 cm3) was observed. In regards of RVD TAV change rates, patients with DM at postop 24th month (p= 0,006) and patients with CVA at postop 6th month (p= 0,040) were observed as statistically significant. Statistically significant differences weren't observed in other predictive factors. In regards of RVD TLAC change rates, patients with present malignencies at postop 12th month (p=0,050), patients who are getting HT treatment at postop 24th month (p=0,036), patients with HL at postop 24th month (p=0,029) was observed having volumetric regression, with statistically significant differences. Statistically significant differences weren't observed in other predictive factors. It's been observed that RVD postop TAV value has significant regression at 12th month (p=0,001). For TLAC value, proportional measurements of preop thrombus load were examined. It's been observed that RVD TLAC value increased relatively at 6th month, having volumetric expansion instead of regression (p=0,088). Discussion and Conclusion: Long term morbidity and mortality increase after EVAR is based on presence of endoleak which is associated with aneurysm sac expansion and rupture. The most observed complication of EVAR are endoleaks, which some types of them require a more aggresive approach than others. vii In the recent years, it's suggested that EVAR should be preferred mostly for elderly people, high risk comorbidity situations and persons with AAA rupture. Conventional surgery comes to the foreground due to long term survival. As it's known, after EVAR the pathological process at the aorta wall is still in progress with lumen kept open and pressure to the wall decreased by using stent graft. However, if the sac expansion continues progressively and this situation is not detected and intervened, a rupture becomes an inevitable result. As such, doing postoperative followups and intervening if there's any complication has a very vital importance for the patient. In our study, TAV and TLAC values at postop 12th month were observed being statistically significant regarding volumetric regression. It's been observed that this volumetric regression doesn't continue at postop 24th month. In fact, it's been observed that at 24th month, there is an expansion in regards to 12th month. This result gave us the opinion that more research regarding EVAR treatment in AAA in regards to long term prognosis must be made.

Benzer Tezler

  1. Abdominal ve torakal aort anevrizmalarında hibrid girişimler

    Hybrid procedures in abdominal and thoracic aorta aneurysms

    MUZAFFER REHA ÜMÜTLÜ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    Radyoloji ve Nükleer Tıpİstanbul Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BÜLENT ACUNAŞ

  2. Özellikli anatomisi olan abdominal aort anevrizmalarında kontrollü açılabilen düşük profilli stent-greftlerin etkinliği: Kısa ve orta dönem sonuçlar

    The efficency of controlled proximally openable low profile stent graft on abdominal aortic aneurisms which has a challenging anatomy: Short and midterm results

    EVREN UZER

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Radyoloji ve Nükleer TıpDokuz Eylül Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. A.YİĞİT GÖKTAY

  3. Abdominal aort anevrizması sebebi ile endovasküler tedavi uygulanan hastalarda orta-uzun dönem takip sonuçlarının, anevrizma morfolojisindeki değişikliklerin incelenmesi ve tedavi etkinliğinin radyolojik değerlendirilmesi

    Radiologic evaluation of medium-long-term follow-up results, complications, changes in aneurysmal morphology and treatment efficiency

    EREN ÖZGÜR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Radyoloji ve Nükleer Tıpİstanbul Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BÜLENT ACUNAŞ

  4. Abdominal aort anevrizmasında endovasküler tedavi sonrası anevrizma kesesi,trombüs çapı ve yükünün radyolojik değerlendirilmesi ve hasta risk faktörleri ile ilişkisinin araştırılması

    Radiological evaluation of aneurysmal sac, thrombus diameter and load following endovascular treatment of abdominal aortic aneurysm and assessment with patient risk factors

    KORAY ÜNSAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Göğüs Kalp ve Damar CerrahisiDokuz Eylül Üniversitesi

    Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ERDEM SİLİSTRELİ

  5. Abdominal aort anevrizmalarının endovasküler tedavisi sonrası hasta takibinde doppler ultrasonografinin yeri

    Diagnosis of endoleak and follow-up after EVAR is Doppler US

    NUR ÖZTÜRK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Radyoloji ve Nükleer TıpEge Üniversitesi

    Radyoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. GÜLGÜN DEMİRPOLAT