Geri Dön

Kıyı dolgu alanlarının kullanım biçimi açısından değerlendirilmesi: İstanbul tarihi yarımada örneği

Evaluation of urban use in coastal land fill areas: İstanbul historical peninsula case

  1. Tez No: 606487
  2. Yazar: ŞENAY ŞAŞKO
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MEHMET OCAKÇI
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Şehir Planlama Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 144

Özet

Su, tarih boyunca insanlık varoluşunun merkezinde durmuştur. Kıyı mekânları, ilk uygarlıkların kurulduğu, yaşamın biriktiği, günümüzde ise en yoğun olarak sürdüğü alanlar olmuştur. Kültürler arası ticaretin kesiştiği yer olan kıyı kentleri gerek sosyal gerek ekonomik gerekse kültürel değiştirimin merkezinde yer almıştır. Günümüzde kentleşmenin getirdiği yük, tarihten beri var olan kıyı kentlerini de etkilemiştir. Kıyı alanlarının doğal çekim etkisi, kentlerin rekreatif fonksiyonlarını karşılamak üzere denize doğru büyümelerinin önünü açmıştır. Tarihi kıyı kentlerinde, tarihi kent dokusuna yapılan dolgu müdahaleleri kültürel mirasın sürdürülebilirliğine önemli ölçüde zarar verirken, süregelen gündelik yaşam rutinlerinin de değişmesine sebep olmuştur. Hem tarihi hem doğal bir karakteri barındıran bu kentler, günümüzde yapılaşma ve nüfus baskısı altında özel önem isteyen mekânlar olarak önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, tarihi kent kıyılarının Antik Çağ'dan günümüze geçirdiği değişimin araştırılarak, bu değişime sebep olan deniz dolgularını tespit etmek, dolgu yapımı ile üretilen fonksiyonların kamusal alanlardaki kentsel yaşama yansımalarını, kıyı-kent ilişkisi üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Çalışmada, kıyı kentler, kıyı alanları, kıyı dolgu alanları ve gelişim süreçleri ile ilgili literatür araştırmasına yer verilmiş, Tarihi Yarımada örneğinde kent-kıyı ilişkisini tespit etmek üzere eski haritalar ve hava fotoğrafları incelenmiş, halihâzır haritalar, alan gözlemleri ve mevcut durum analitik çalışmaları ile toplanan verilerin değerlendirilmesi yapılmıştır. Kıyı alanları kara ve su ekosistemlerinin etkileşim noktası, doğal çevre ve yapay çevre arasındaki doğal sınır dolayısıyla hassas bir denge içindeki alanlardır. Doğal bir karaktere sahip bu alanlar aynı zamanda yaşamın sürdürülebilirliği konusunda hayati önem taşımaktadır. Kıyı alanlarının sunduğu imkânlar, insan faaliyetleri için çekim merkezi olarak öne çıkmalarına sebep olmuştur. İlk yerleşimler kıyı alanlarında başlamış, iletişim ve ulaşım imkânını sağlayan suyollarının varlığı ile iç bölge kentlerine nazaran hızlı bir gelişim süreci geçirmiştir. Liman, dolayısıyla ticaret ve balıkçılık aktivitelerinin yoğun olarak yaşandığı kıyı alanları, sosyal canlılığın merkezleri olarak öne çıkmıştır. Sürekli bir sosyal, kültürel ve ekonomik devinimin yaşandığı bu bölgeler, aynı zamanda kent-kıyı ilişkisinin güçlü olduğu alanlar olma özelliği de kazanmıştır. Kıyı dolgu alanları, kıyı bölgelerinde artan insan faaliyetlerinin ihtiyaç duyduğu kentsel alanların sağlanması için denizi doldurmak yöntemiyle yapılan bir uygulamadır. Uzun bir geçmişe sahip bu uygulama Antik Çağlar'dan bu yana güncelliğini korumaktadır. Ancak günümüzde yapım yöntemi, fonksiyon ve büyüklük olarak doğa koruma-kullanma dengesine gereken hassasiyeti göstermemektedir. Dolayısıyla kıyı dolgu yapımı doğal çevreyi tehdit eden bir unsur haline dönüşmektedir. Kıyı dolgu alanları aynı zamanda, tarihi hafızaya sahip kıyı alanlarının, tarihi kıyı izlerine de bir müdahale olarak öne çıkmaktadır. Geçmişten gelen kullanım biçimleri de yapılan planlamalar ile değiştirilmekte, dolayısıyla kıyı-kent ilişkisini de etkiler sonuçlar ortaya koymaktadır. Kıyı kentleri küresel ölçekte benzer geçmişten gelip, benzer bir uygulamalarla ileriye dönük planlamalar yapmaktadır. Kentsel mekânda yapılan bu uygulamalar bölgelere göre zamansal farklılıklar gösterse de büyük ölçüde aynı amaç ile yola çıkmaktadır. Özellikle Akdeniz kıyısındaki liman kentleri benzer süreçleri deneyimlemişlerdir. Sur ile korunaklı alanlar limana bağlı gelişim göstermişlerdir. Sanayi Devrimi ile artan ihtiyaçlar limanların kent ile kıyı arasındaki engel olarak öne çıkmalarına sebep olmuş. Takip eden süreçte ise liman ve kentsel fonksiyonlar aynı alan içerisinde tanımlanarak kıyı ve kent ilişkisi arttırılmaya çalışılmıştır. Bu konu üzerinde Avrupa tarihi kıyı kentleri yoğun planlama programından geçmektedir. Dünya genelinde antik kıyı kentleri benzer gelişim süreçlerinden geçmiş olsa da günümüzde gelinen noktada Sanayi ve Bilişim Teknolojileri Devrimleriyle tarihi kent merkezlerine yapılan baskıyı azaltmak üzere planlama stratejileri geliştirilmektedirler. Özellikle Akdeniz kıyısındaki liman kentlerinin kıyı sur kenti karakteri önemini kaybedip, uluslararası liman karakterinin baskın gelmesi sonucunda zayıflayan kıyı-kent ilişkisini güçlendirmek önemli bir konu haline gelmiştir. Amerika'da başlayan“Kıyıların Yeniden Canlandırılması”stratejisi Avrupa'da benimsenmiş, kentlerin kalkınma planlarında yerini almıştır. Benzer durum İstanbul Tarihi Yarımada'da da yaşanmıştır. Üç büyük imparatorluğun başkenti olan Tarihi Yarımada zengin bir geçmişe sahip önemli bir merkez konumundadır. Günümüzde Tarihi Yarımada kıyıları önemli bir dolgu müdahalesinden geçmiş, tarihi kıyı izi büyük ölçüde değiştirilmiş, alanda planlanan fonksiyonlar ise kıyı-kent ilişkisini önemli ölçüde etkilemiştir. Önemli hafıza bölgeleri olan tarihi su kıyısı kentlerinde, bu hafızanın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için kültürel mirasın ve tarihi izlerin korunması büyük önem taşımaktadır. Doğal çevredeki koruma-kullanma dengesinin sağlanması ise sürdürülebilir bir kent için zaruri bir konu olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla tarihi kıyı kentleri, yapılaşmadan muaf tutularak, doğal ve tarihi değerlerin önde tutulduğu planlama ilkeleriyle, kentlisiyle güçlü bir ilişki kuran mekânlar olarak planlanmalıdır. İstanbul Tarihi Yarımada tarihi yaşanmışlığın biriktiği coğrafya olarak önemli bir hafıza bölgesidir. Kıyılarına yapılan dolgu müdahaleleri tarihi kıyı izini değiştirirken, kıyı alanlarındaki sur izi dolgu yüksekliği sebebiyle kapanmaktadır. Dolgu alanlarında planlanan kullanım biçimiyle birlikte bu durum sur içi kentinin kıyıya erişimini kısıtlayan bir karakter ortaya koymaktadır. Zayıflayan kıyı-kent ilişkisi, tarih boyunca var olan önemli yaya bağlantılarını değiştirmekte, doğal kıyı izi yapılan yapısal uygulamalarla yapay bir iz olarak tarihi kente istenmeyen formlar kazandırmaktadır.

Özet (Çeviri)

Water has been at the center of human existence throughout history. The coastal spaces have been the areas where the first civilizations were established, where life was accumulated, and today they are the places that life is most intensely carried on. Coastal cities, where intercultural trade intersect, have been at the center of social, economic and cultural change. The burden of urbanization today has affected coastal cities that have existed since ancient times. The natural attraction effect of the coastal areas paved the way for cities to grow towards the sea to meet their recreational functions. In historical coastal cities, the filling interventions to the historical urban fabric significantly undermine the sustainability of the cultural heritage, while changing daily living routines. These cities, which have both a historical and natural character, are gaining importance as places requiring special importance under the pressure of construction and population. The aim of this study is to investigate the changes of the historical city coasts from the Antiquity to the present day, to determine the sea fillings that cause this change, and to investigate the effects of the functions produced by the filling on public life in urban areas and their effects on coast and city relationship. In this study, literature research about coastal cities, coastal areas, land reclamations and development processes have been included, old maps and aerial photographs have been examined in order to determine the city-coastal relationship in the Historical Peninsula, and with the existing maps, field observations and analytical studies of the present conditions, collected data were evaluated. Coastal areas are areas that are in a delicate balance due to the interaction between land and water ecosystems, natural boundary between natural environment and artificial environment. These areas, which have a natural character, are also vital for the sustainability of life. The facilities offered by the coastal areas have made them stand out as the center of attraction for human activities. The first settlements started in the coastal areas and have undergone a rapid development process compared to the inner cities with the presence of waterways providing communication and transportation opportunities. The harbor and coastal areas, where trade and fishing activities are intense, have become prominent centers of social vitality. These regions, where there is a continuous social, cultural and economic movement, have also become the areas where the city-coastal relationship is strong. However, the Industrial Revolution, as a breaking point in the city-coastal relationship, caused this relationship to weaken to a great extent. As urbanization and population increased, the pressure on coastal areas increased. In particular, port cities are removed from the urban scale with the Industrial Revolution and came to the fore as the limiting areas between coast and city. Coastal areas have changed their shape in order to keep up with time during the historical development of cities. With the withdrawal of industry from the shores, the coastal areas, which have become the center of tourism and recreational activities, have begun to be transformed into areas that address the global and local scale and display a good urban image with the desire to get rid of the effects created by the industry. The heavy burden of the Industrial Revolution also contributed to the development of environmental and heritage conservation awareness, thus reaffirming coastal areas as areas of particular interest. Land reclamations are an application made by filling the sea in order to provide the urban areas needed by the increasing human activities in the coastal areas. This application, which has a long history, has been kept up to date since Ancient Ages. Today, however, the construction method does not show the necessary sensitivity to the balance of nature conservation-use in terms of function and size. Therefore, coastal filling construction becomes a threat to the natural environment. Land reclamations also stand out as an intervention in the historical coastal traces of coastal areas with historical memory. The usage patterns from the past are also changed with the plans made, thus revealing results that affect the coast and city relationship. Coastal cities come from a similar past on a global scale and make future plans with similar practices. Although these practices in the urban space show temporal differences according to the regions, they mostly start with the same purpose. Especially the port cities on the Mediterranean coast experienced similar processes. The areas protected with the walls developed depending on the harbor. Increasing needs with the Industrial Revolution caused the ports to stand out as obstacles between the city and the coast. In the following process, the port and urban functions were defined within the same area and the relationship between coast and city was tried to be increased. European historic coastal cities undergo intensive planning on this issue. Coastal cities come from a similar past on a global scale and make future plans with similar practices. Although these practices in the urban space show temporal differences according to the regions, they mostly start with the same purpose. Especially the port cities on the Mediterranean coast experienced similar processes. The areas protected with the walls developed depending on the harbor. Increasing needs with the Industrial Revolution caused the ports to stand out as obstacles between the city and the coast. In the following process, the port and urban functions were defined within the same area and the relationship between coast and city was tried to be increased. European historic coastal cities undergo intensive planning on this issue. A similar situation occurred in the Istanbul Historic Peninsula. The Historic Peninsula, the capital of the three great empires, is an important center with a rich history. Today, the coasts of the Historic Peninsula have undergone a significant filling intervention, the historical coastal trail has been greatly changed, and the planned functions in the area have significantly affected the coast and city relationship. Historical waterfront cities are important memory areas. In order for this memory to be passed on to future generations, the preservation of cultural heritage and historical traces is of great importance. Ensuring the balance of conservation and use in the natural environment stands out as an essential issue for a sustainable city. Therefore, historical coastal cities should be exempted from structuring and should be planned as spaces that establish a strong relationship with the citizens with the planning principles where natural and historical values are kept in the foreground. Istanbul Historic Peninsula is also a memory area, as it is the place where collective experiences are piled up. As the sea fill intervention has changed the historic coastline trace with no return, it has also incerased the ground level which covers the view the historic walls of the city. The increase in car transport function needs, has lead to motorway cross sections to expand. This kind of car priviliged transport mode had an great impact on sea fiils and land use pattern of coastal areas of Historic Peninsula. The motorway has made an important separtion effect on historic city and coast relation.

Benzer Tezler

  1. Kıyı kentlerindeki sosyo-ekonomik gelişmişlik niteliğinin mekansal büyümeye etkileri

    The effects of socio-economic development characteristic of coastal cities on urban spatial development

    MERVE YILMAZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FATİH TERZİ

  2. Sustainability problem of the Euphrates - Tigris basin water resources under a changing climate

    Değı̇şen ı̇klı̇m şartları altında Fırat - Dı̇cle havzasında su kaynaklarının sürdürülebı̇lı̇rlı̇ğı̇ sorunu

    MAHSA ZEYNALZADEH

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    Deniz Bilimleriİstanbul Teknik Üniversitesi

    İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖMER LÜTFİ ŞEN

  3. Horseshoe adası Antarktika'da İHA-GPR gözlemlerine dayalı buzul izleme ve 3D modelleme

    Glacier monitoring and 3D modeling based on UAV-GPR observations on horseshoe island, antarctica

    MEHMET ARKALI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Jeodezi ve Fotogrametriİstanbul Teknik Üniversitesi

    Geomatik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MAHMUT OĞUZ SELBESOĞLU

  4. Bütünleşik kıyı yönetimi: Giresun örneği

    Integrated coastal management: Giresun case

    CEMİL GÜRSOY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Kamu YönetimiGiresun Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ LEVENT MEMİŞ

  5. Potential implications of sea-level rise in Türkiye and its vicinity

    Türkiye ve çevresinde deniz seviyesi yükselmesinin olası etkileri

    EBRU ALABAY

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    Deniz Bilimleriİstanbul Teknik Üniversitesi

    İklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET KARACA

    DR. METİN BAYKARA