Geri Dön

Association between high-rises and urban public spaces surrounding themCase study: İstanbul Sapphire Building

Yüksek yapıların etrafını çevreleyen kamusal açık alanlarla ilişkisi.Çalışma alanı: İstanbul Sapphire Binası

  1. Tez No: 609759
  2. Yazar: AYDA SAFARALIPOUR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HANDAN TÜRKOĞLU
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Şehircilik ve Bölge Planlama, Urban and Regional Planning
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2019
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Kentsel Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 129

Özet

Hızlı kentleşme ve nüfus artışı kentlerde yaşama ve çalışma algımızı değiştirmektedir; özellikle bu değişimden en fazla etkilenen kentsel kamusal alanlardır. Günümüzde şehirlerin üç ana sorunu, nüfusun hızlı gelişimi ile ilgili insan kaynaklı sorunlar, ikincisi, kaynakların tüketilmesiyle ilgili sorunlar ve üçüncüsü ise çevresel sorunlardır. Bu bağlamda yüksek yapıların kamusal kent mekânına girişi bu sorunları tetiklemiştir. Yirminci yüzyılda, insanların modern bir hayata sahip olmak ve yeni teknolojilere erişmek için kırsal alanlardan şehirlere göçü başladı. Bu göçler kentte, kentsel alan eksikliğine yol açarak dikey yapılaşmayı, bu soruna bir çözüm olarak geliştirdi. Biçimsel olarak yüksek yapılar, kentsel alanlar ve kamu alanlarının kullanma kalitesini etkileyen, Çevresel ve sosyal sorunlara yol açıp planlanmamış kentsel gelişim nedeniyle birçok soruna neden olabilirler. Bu nedenle, tüm tasarım ilkeleri doğru yapılmış ve bu yüksek katlı yapılar sürdürülebilirlik kavramlarına uygun bir şekilde yapılmış olsa bile, bu etkilerinin her zaman olumlu olabileceği anlamına gelmiyor. Çünkü yüksek binalar tasarlamak sadece mimari detayları çözümlemek değil, aynı zamanda yapının çevresiyle olan ilişkisi ile de bağlantılıdır. Kentsel nüfusun devam eden büyümesi, şehirlerin sağlıklı ve yaratıcı bir yaşam tarzı, iş ve eğlence aktiviteleri için koşullar sağlama ihtiyacını artırmıştır. Şehirlerde mekânsal planlama açısından en önemli eksiklik, yeterli kapsam ve kalitede bir kamu alanı ağına sahip olmamaktır Buda Günümüzün modern kentinde yüksek yapıların inşa edilmesi ile, tasarım ve planlama aşamalarında, insan ölçeği ve faaliyetlerini göz önünde bulundurmadan yapılmasına neden olmuştur. Bu yapıların etrafını çevreleyen kamusal alanlar, genellikle özel mülkiyetli alanlar olup yarı kurumsal alanlar olarak adlandırılır ve insanların bir arada toplanması, binaların içinde izole olmaktan kurtulması ve sosyal hayatı daha aktif hale getirerek çevre alanlarla entegre bir biçimde tasarlanmalılar. Bir kent imgesi olarak yüksek yapılar, kent ve çevresi üzerinde birçok etkiye sahiplerdir. Bu etkiler yaya hareketlerinde ve insanların yüksek binaların etrafındaki kentsel kamusal alanları kullanma biçimiyle oldukça ilişkilidir. Yüksek katlı yapılar kent dokusunda eşitsizliklere yol açabileceği için, kamusal alanlar, farklı sosyal statülerden ve farklı etnik kökenlerden ve çeşitli genel geçmişlerden insanların bu alanları kullanabilecekleri şekilde tasarlamalılar. Bu alanların, etrafını çevreleyen yapılarla bir bütün olması durumunda kentte daha çok toplum odaklı bir kimlik kazandırırlar. Bu durumda kamusal anlam ifade eden mekanlar kent ve kentli için bir iletişim noktası ve onun kimliğini temsil eden bir faktör haline geleceklerdir. Toplumun en küçük parçasını temsil eden insanların yaşam ve mekân anlayışlarına göre bu mekânların kalitesini arttırmak kamusal alanların tasarım sürecinde önemli bir yere sahiptir. Kamusal mekân kavramını algılamak ve insanların yaşam koşullarını bu anlamda arttırmak bu alanların kent için daha kullanışlı mekanlara dönüşmelerini sağlar. Kentin bazı Bölgelerindeki arazilere verilen yüksek emsaller sonucu oluşan yüksek katlı yapılar, genellikle tasarım sürecinde insan ölçeğini göz önünde bulundurmamışlardır ve Sadece kullanıcıları için değil kent yaşamı için de bir rol üstlenmeleri gerekirken yanlış tasarım kararları sonucunda işlevsiz kamu işyerleri ve karma kullanımlı yapılara dönüşmüşlerdir. İmar kuralları gereğince, yüksek binaların etrafını çevreleyen acık alanların olması zorunlu bir tasarım ilkesi haline gelmiş ve bu alanların büyüklüğü gökdelenlerin yüksekliği ile yakından ilişkilidir. Yüksek bir bina tasarlanırken bu faktör göz önüne alınmadıkça, kentsel kamusal alanlar hakkında bilinen geleneksel kurallar ve biçimler git gide yok olmaya başlamakta ve bu alanlar genellikle işlevsiz ve belirli bir kimliğe sahip olmayan boş kentsel alanlara dönüşmektedir. Yüksek binalar, çevreleriyle uyum içinde olmadıkları için, genellikle çevre ve sosyal boyutlar açısından bir sorun olarak görünürler. Bu çalışma temel olarak gökdelenlerin kentsel alandaki etkilerini ve onları çevreleyen kamusal açık alanlarla olan ilişkilerine odaklanmış ve bu yapıların kamusal alanın ortaya çıkma sebebi olabilmelerini aynı zamanda kimliksiz alanların ortaya çıkmasında etkileri sorgulamaktadır. İnsanlar bu alanları nasıl kullanıyor ve bu alanların kullanımını etkileyebilecek göstergeler nelerdir? Bu çalışmada tüm bu sorulara cevap bulmak için, etrafında yarı kamusal bir kentsel açık alana sahip olan, karma kullanımlı, yüksek katlı bir yapı olarak kabul edilen İstanbul Büyükdere Caddesi'ndeki Sapphire binasının çevresindeki alana odaklandık. Sapphire çevresi, birçok kritik tarihsel süreçten geçmiş ve toplu konut projelerinin başlatılmasıyla modernizasyon ve aynı zamanda sanayileşmenin de etkisiyle, Çeliktepe bölgesine ve kente göçler sonucu meydana gelen gecekonduların oluştuğu süreçlerin etkisi altında kalmıştır. Bölge zaman içinde çeşitli gelişmeler sonucunda ticaret bölgesi olarak biçimlenmiş, tarihi Istanbul kentinin ufuk çizgisini değiştirerek bu alandaki kentsel kamusal alanların işlevini önemli ölçüde değiştirmiş ve yüksek binaların bulunduğu bir bina kütlesi yaratmıştır. Bütün bu süreçler, bölgedeki kentsel kamusal alanlarda özellikle Sapphire çevresindeki kentsel alanda etki yaratırken. Özel mülkiyetli ama aynı zamanda kamuya ait ve kamu kullanımına açık kentsel alanlar ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla, bu tür kentsel alanlar kullanıcılar için bazı kuralar ortaya koymuş ve faaliyetlerini kısıtlamıştır. Bu çalışma, Sapphire gibi karma kullanımlı yüksek yapıların çevresindeki kentsel alanda gerçekleşen aktiviteler ve bu aktivitelerin bireyleri nasıl etkileyebileceğini irdelemekte ve araştırmaktadır. Sapphire çevresindeki kamusal alanı kullanırken insanların bu tur yüksek yapılardan etkilenip etkilenmediğini incelemek için saha gözlemleri yapıldı. Kullanıcılara bölgede yaptıkları faaliyetler hakkında bazı sorular soruldu. Yaptıkları Aktivitelerin isteğe bağlı mı yoksa zorunlumu öldüğü soruldu ve aynı zamanda alanı hangi sıklıkta kullandıkları öğrenildi. Yayaların yürüme rotalarını değiştirerek alanda durmaları için bir sebepleri olup olmadığı gözlemlendi ve son olarak da Alanın özel mülkiyetli olması kullanıcıların aktiviteleri için bir engel mı? mülkiyeti insanların kullanımını etkiliyor mu? Gibi sorular soruldu. Gözlemler sonucunda, kent için bir imge olan Sapphire'ın mimari bileşenler açısından iyi tasarlandığını ve Türkiye'deki ilk ekolojik yüksek yapı olarak değerlendirildiği görünsede, binanın dış tasarımı kentsel kamusal alan standartlarına ulaşamamış ve insanları ve kullanıcıları alana çekmek için yeterli düzeye ulaşamadığı görülmüştür. Başka bir değişle izole edilmiş kamusal alanlar ortaya çıkarmıştır. Günümüzde insanların yüksek yoğunlukta yaşadıkları sebebiyle açık alanlarda bulunmaktan zevk aldıkları dikkate alındığında, doğru planlama ve tasarım stratejileri ile tasarlanmış kamusal alanların önemi de giderek artıyor. Bu nedenle, özel mülkiyete ait kamusal alanların tasarımında dış mekânın kalitesine ve kent mobilyalarının tasarımına daha fazla dikkat edilmelidir. Bu gibi alanlarda birçok tasarım ilkesine dikkat edilmesi gerektiğinin yani sıra, su elemanı gibi en çok sevilen ve tercih edilen elemanları kullanmak ve kullanıcının kendi isteğine göre kullana bileceği taşınabilir sandalyeler tasarıma dahil edilebilir.

Özet (Çeviri)

Rapid urbanization and population growth change our perception of living and working in cities; urban public spaces have affected due to these rapid changes. Nowadays cities are suffering from three main problems. First, the human-based problems which are related to the rapid development of population, second, are the problems related to resource reduction, and the third one is environmental problems. All these problems rising after the migrations start from rural areas to urban area. In the last two decades or so, there has been a vast migration of people from rural areas to cities to have a modern life and access to new technologies. These migrations lead to a lack of urban spaces in the city, and as a result the vertical construction developed for solving this problem. High-rises can cause many problems due to their unplanned urban development. Environmental and social issues, are the ones which mostly affect the urban spaces and quality of using public spaces. So, even if all the design principles have done correctly and the high rise constructed sustainably, it does not mean that its impacts might always be positive. Because designing a high rise is not just about architectural details, but it also relates to the relation of that structure with its surrounding environment. So, designing a high-rise structure needs more knowledge about its design principles. In today's modern city, high rise constructions are not usually designed and planned with all the features in mind, especially they designed without any attention to human scale, pedestrian movements, and the way people going to use the area. Also, some problems are related to the ownership of spaces around. Urban areas around high-rises are often spaces that have specific ownerships, and they usually belong to a private individual. So, we could consider them as semi-public spaces in which an individual may feel a sense of ownership on it. These spaces should be designed well to get people together and make social life the city more active and integrated with the surrounding areas. In a broad view, high-rise, as a landmark, has many impacts on the city and the district, which located. These impacts might be quite visible in pedestrian movements and the way people using urban public spaces around high-rises. With keeping in mind that high-rise structures can cause inequalities in the urban fabric, public spaces should design in a way that people from different social statuses and different ethnicities and various general backgrounds could be able to use these spaces. In this context, public spaces have experienced various processes of change. After setting zoning rules in urban areas the norms about urban public spaces changed. Especially the areas which are privately-owned. Following these rules, high-rises should have a space around them. The size of these spaces depends typically on the height of the high rise. But during designing a high-rise if this factor do not kept in mind may causes segregation between the norms, which are known by everyone about urban public spaces. And the result is usually empty urban areas with no function and identity around high-rises. It can understand that high-rises always considered as a problem in places that they not designed and planned sufficiently. In the case of environmental and social aspects because they perceived unpleasant structures that are not in harmony with their surrounding area. The current study mainly focuses on the impacts of high-rises on the urban area and their relationship with the public open spaces surrounding them. And aims to expose that do these structures are the reason for the creation of privately-owned public spaces? Are they have a role in increasing the speed of development for spaces without identity? How people use these spaces, and what are the indicators that can affect the use of these areas? To answer all of these questions, we are going to focus on the area around Sapphire building located at Istanbul Büyükdere Avenue, which considered as a mixed-use high-rise structure with a semi-public urban open space which managed privately but used as a public space, in front of it. The area around Sapphire, influenced by many critical historical processes such as modernization with starting public housing projects and also squatter houses as a result of industrialization and migrations to the city at the Çeliktepe region. Furthermore, globalization of the area along Büyükdere axes shaped the region as a business district and created a mass of high-rises, which remarkably change the skyline of the historical city Istanbul, and function of the urban public spaces in this area. All these processes have impacts on the public spaces in the area and also the urban area around Sapphire. Because these spaces have exclusive ownership, but also, they are in public use, we can say that they are spaces that are physically open to the public, but in reality, they don't belong to the public. So, there are some restrictions for the people who use this kind of urban space. This study tries to find out how can mixed-use high-rise structures like Sapphire affect the activities that take place in its surrounding urban area. And also, find out if the design principles correctly chosen according to the physical shape of the building or some implications should be done to have an integrated public space with the high-rise structure and surrounding area. Site observations were done to examine whether people affected by the high-rise structure when using the public space around Sapphire. Some questions asked to the users about the activities they do in the area. And is the activity optional or necessary for them? And also, how often they use the space. Or is there a reason for pedestrians to change their routes for standing in that area. Does the ownership of space affect their use? The observations show that Sapphire as a landmark for the city is designed well in terms of architectural components and considered as the first ecological high-rise structure in Turkey. However, exterior design could not reach the standards of urban public spaces and did not pay attention to attract people and their customers. Furthermore, this creates an urban area that isolated to one type of activity and users do not visit the space by their own wish. By taking into account that people enjoy open spaces because of living in high densities, the importance of well-designed open spaces is gradually increasing. So, the private sector should pay more attention to designing exteriors and also urban furniture for the citizens. Using the most desirable element like water in such spaces could help to increase user satisfaction and attract more people. Also, having urban furniture in the space that can placed in order to user's desire and wish like moveable chairs or designing comfortable edges could be useful for making people stay longer in the space.

Benzer Tezler

  1. Kapalı sitelere yönelik hane halkı hareketliliğinin kullanıcı memnuniyeti üzerinden değerlendirilmesi: Ataköy örneği

    The examination of household satisfaction and residential mobility towards gated communities case study: Ataköy settlement

    GÖZDE BODAMYALI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Kentsel Tasarım Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FATMA AHSEN ÖZSOY

  2. Kent merkezlerinin yenilenmesi

    City center redevelopment

    TÜLAY AYGÜN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1990

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    PROF.DR. VEDİA DÖKMECİ

  3. Kentsel mekanın, deprem risklerinin azaltılmasına yönelik yeniden organizasyonu ve bir toplumsal katılım süreci

    Reorganization of urban space in order to mitigate earthquake risks, and a process for social participation

    SÜLEYMAN BALYEMEZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2010

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. LALE BERKÖZ

  4. Ulaşım altyapılarının arazi değer artışına etkileri -Tem Otoyolu İstanbul Anadolu kesimi örneği

    The effects of transportation infrastructure on land value increases - a case for Istanbul Anatolian section of Tem Motorway

    YAŞASIN ERYILMAZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Ulaşımİstanbul Teknik Üniversitesi

    İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NADİR YAYLA

  5. İstanbul'da kiralık konutlar için ödenebilirlik analizi

    Affordability analysis on rental housing in Istanbul

    SAFİYE ÖZGE SUBAŞI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ŞEVKİYE ŞENCE TÜRK