Geri Dön

Glukokortikoid reseptör genine (nr3c1) ait n363sve bclı polimorfizmleri ile çocukluk çağı akutlenfoblastik lösemi tedavisi sırasında izlenensteroid yan etkileri arasındaki ilişki

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 614865
  2. Yazar: MERİÇ KAYMAK CİHAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. LALE OLCAY
  4. Tez Türü: Tıpta Yan Dal Uzmanlık
  5. Konular: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Çocukluk çağı ALL, GR gen polimorfizmi, N363S, BclI, yan etki
  7. Yıl: 2014
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Sağlık Bakanlığı
  10. Enstitü: Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Çocuk Hematolojisi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 135

Özet

Çocukluk çağı akut lenfoblastik lösemisinde (ALL), glukokortikoidler (GC) tedavinin ana yapı taşını oluşturmaktadırlar. Modern kemoterapi ile çocukluk çağı ALL'sinde hastalıksız sağ kalım %80'lere ulaşmakla beraber, yoğun kemoterapi sonrasında önemli yan etkiler görülebilmektedir. Özellikle, tedavide yoğun olarak kullanılan GC'lere bağlı yan etkiler azımsanmayacak düzeydedir. Bunlar zaman zaman ciddi ve hayatı tehdit eden boyutlarda olabilmektedir. GC'lerin, tüm hastalarda aynı dozun kullanılmasına rağmen, yalnızca bazılarında, ağırlıklı olan yan etki farklı olacak şekilde etki etmesi (bazılarında hipertansiyon ve hiperglisemi, bazılarında aseptik nekroz, bazılarında miyopati, depresyon ön planda olacak şekilde) dikkatlerimizi, hastaları GC'lerin yan etkilerine karşı duyarlı kılan kalıtsal özellikler üzerine çekmiştir. Günümüzde, incelenmesi tamamlanmış olan glukokortikoid reseptör (GR) genine (NR3C1) ait polimorfizmlerin (N363S ve BCLI), GC'lere olan duyarlılığı arttırdığı, bu nedenle bu polimorfizmlerin GC'lerin yan etkilerinin ağırlığını belirlediği gösterilmiştir. Bu çalışma ile çocukluk çağı ALL tedavisinde GC'lere bağlı yan etkiler ile bu iki polimorfizm arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Hematoloji Bölümü'nde 2000–2012 yılları arasında ALL tanısı almış olup, 14'ü St Jude TXIII ve 35'i TRALL BFM 2000 protokolü ile tedavi edilmiş olan 49 çocuk hasta, alındı. Kontrol grubu, hastanemiz Çocuk Hematoloji polikliniğine 2011–2012 yılları arasında başvuran ve tanıları benign hematolojik hastalıklar (immün trombositopeni purpura, demir ve vitamin B12 eksikliği, von Willebrand hastalığı) ve akut enfeksiyonlar (tonsilit, idrar yolu enfeksiyonu, grip) olan 46 çocuktan oluşturuldu. Kontrol ve hasta grubuna ait GR gen polimorfizmleri (N363S ve BclI) Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümü'nde çalışıldı. Hastaların indüksiyon ve reindüksiyon tedavileri sırasında hastanede yattıkları döneme ait dosya ve hemşire gözlemleri geriye dönük olarak tarandı ve steroide bağlı yan etkileri NCI'ın“Advers etkiler için ortak terminoloji kriterleri”(CTCAE version 4,0), kullanılarak derecelendirilip hazırlanan çizelgelere kaydedildi. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş, cinsiyet dağılımı açısından fark bulunmadı. Hasta ve kontrol gruplarında N363S polimorfizmi tespit edilmedi. Hasta ve kontrol grubu arasında, BclI alel taşıyıcılığı açısından fark bulunmadı. Kontrol ve hasta grupları arasında BclI genotiplerinin dağılımı açısından fark yoktu. Akut lenfoblastik lösemi'li hasta grubunda indüksiyon sırasında ve sonunda dispeptik yakınmaların sıklığı, genotipi CG olan hasta grubunda CC olan gruba göre anlamlı biçimde fazla idi (p=0,018). Hasta grubunda, indüksiyon sonunda depresif semptomlar, CG genotipinde olanlarda, CC ve GG grubuna göre daha fazla izlenirken aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Hasta grubunda osteoporoz, indüksiyon sonunda, CG ve GG olan hastalarda CC olan hastalara göre daha fazla görüldü ancak arada istatiksel olarak anlamlı sonuç bulunmadı. İndüksiyon sırasında ve sonunda dispeptik yakınmalar polimorfizm olan grupta (CG+GG olan grupta) normal olan gruba göre (CC) daha fazla gözlenirken, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı tespit edilmedi. İndüksiyon sırasında ve sonunda depresif semptomlar, polimorfizm olan grupta (CG+GG olan grupta) normal olan gruba göre (CC olan gruba göre) anlamlı biçimde daha fazla gözlendi (p=0,031). İndüksiyon sonunda osteoporoz, polimorfizm olan grupta (CG+GG olan grupta) daha fazla gözlendi ancak CC genotipli olan grupla aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı tespit edilmedi. Akut lenfoblastik lösemi'li hasta grubunda, reindüksiyon sırasında ve sonunda görülen yan etkilerin BclI genotipleri ile ilişkisi incelendiğinde Cushing benzeri tablo, dispeptik yakınmalar ve depresif semptomların görülme sıklığı CG olanlarda CC olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı biçimde artmış bulundu (sırasıyla p değerleri=0,043; 0,008; 0,011). Reindüksiyon sonunda GG olan 5 hastanın hepsinde osteopeni-osteoporoz görüldü. CC grubu ile aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Reindüksiyon sırasında ve sonunda sinüs taşikardisi gözlenen 5 hastanın hepsi CG genotipindeydi ve genotiplere göre karşılaştırma yapıldığında istatistiksel olarak anlamlı sonuç bulunmadı. Reindüksiyon sonunda Cushingoid değişiklikler, depresif semptomlar ve dispeptik yakınmalar polimorfizm olan grupta (CG+GG) normal gruba göre (CC) anlamlı biçimde daha fazla gözlendi (sırasıyla p=0,041; 0,016; 0,040). Sonuç olarak, bu çalışmada, BclI polimorfizminin, ALL tedavisi alan hastalardaki steroid duyarlılığını arttırdığı (Cushingoid benzeri tablo ile pozitif ilişki) ve yan etki olarak depresif semptomlar ile dispeptik yakınmaların bu polimorfizmi taşıyanlarda daha sık olduğu saptandı. Ancak steroid duyarlılığını artıran polimorfizmlerden N363S ve BclI 'in çocukluk çağı ALL tedavisinde yönlendirici olabilmesi için daha geniş serili çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünüldü.

Özet (Çeviri)

MATERIALS AND METHODS: N363S and BclI polymorphisms were analyzed in 49 patients with ALL treated between 2000 and 2012. The control group consisted of 46 patients with benign disorders. The side effects of GCs noted during the induction and reinduction periods were evaluated retrospectively according to the National Cancer Institute's Common Terminology Criteria for Adverse Events, version 4.0. RESULTS: The BclI allele and genotype frequencies were found similar in the two groups. No N363S polymorphism was detected in either of the groups. During induction, dyspepsia was found more frequently in the CG than in the CC (wild-type) genotype (36.4% vs. 5.3%, p=0.018) and depression symptoms more frequent in patients with the G allele (CG+GG) than the CC genotype (39.3% vs. 10.5%, p=0.031). During reinduction, Cushingoid changes, dyspepsia, and depression symptoms were more frequent in patients with the G allele (CG+GG) than in patients with the CC genotype (48.1% vs. 17.6%, p=0.041; 29.6% vs. 0.0%, p=0.016; 40.7% vs. 11.8%, p=0.040, respectively). CONCLUSION: In our study, patients with the BclI polymorphism were found to have developed more frequent side effects. We think that the BclI polymorphism should be considered while designing individualized therapies in childhood ALL.

Benzer Tezler

  1. Graft versus host hastalarında steroid cevabı ve kortikosteroid direnci arasındaki ilişkinin araştırılması

    Investigation of relationship between steroid response and corticosteroid resistance in graft versus host patients

    NURİYE GÖKÇE

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    GenetikErciyes Üniversitesi

    Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YUSUF ÖZKUL

  2. Diyabetli hastalarda bazı gen polimorfizmlerinin belirlenmesi

    The screening of some polymorphisms in diabetes patients

    BÜŞRA GÖRGÜN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    BiyolojiGazi Üniversitesi

    Biyoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. LEYLA AÇIK

  3. Glukokortikoid reseptör polimorfizmleri ve metabolik sendrom arasındaki ilişki

    Relationship between glucocorticoid receptor polymorphisms and metabolic syndrome

    ZEHRA KAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2008

    Tıbbi BiyolojiMarmara Üniversitesi

    Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYŞE ÖZER

  4. Modeling of the mechanism of the glucocorticoid resistance using CRISPR/Cas9 mediated genome editing

    CRISPR/Cas9 genom değiştirme tekniği aracılığı ile glukokortikoid resistans mekanizmasının modellenmesi

    AHSEN ÖZCAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2016

    BiyolojiSabancı Üniversitesi

    Moleküler Biyoloji-Genetik ve Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET BATU ERMAN

  5. Development of novel tools for cancer diagnosis, prognosis and treatment using intra- or inter-species transcriptome meta-analysis

    Tür içi ve türler arası transkriptom meta-analizi kullanılarak kanser teşhisi, prognozu ve tedavisi için yeni araçların geliştirilmesi

    HUMA SHEHWANA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2017

    Genetikİhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

    Moleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZLEN KONU KARAKAYALI