Geri Dön

Conceptions of parental authority and the roles of parent-adolescent conflict and parental control behaviors on adolescent adjustment

Ebeveyn otoritesinin kavramsallaştırılmasının, ebeveyn-ergen çatışmasının ve ebeveyn kontrol davranışlarının ergenin uyumu üzerindeki rolü

  1. Tez No: 638213
  2. Yazar: AYLİN EVRANKAYA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. MELİKE SAYIL
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Psikoloji, Psychology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2020
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: TED Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Programlar Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Psikoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Klinik Psikoloji Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 100

Özet

Ebeveyn-ergen ilişkisinin niteliği ve ebeveynlerin uyguladığı çeşitli kontrol davranışları ergenlerin olumlu ve olumsuz psikososyal uyumunu etkileyebilmektedir. Ergenin uyumunda ebeveyn kontrol davranışlarının ve bazı ergene ve ebeveyne ait özelliklerin aracı rolleri incelenmiş olmakla birlikte ergenin ebeveyn otoritesine ilişkin meşruiyet inancı ele alınmamıştır. Bu çalışmanın genel amacı, Sosyal Alan Kuramı çerçevesinde, ebeveyn-ergen ilişkisinin niteliğini belirlemede, annelerin ve ergenlerin, ebeveyn otoritesini kavramsallaştırmaları, bundaki uyuşmaları veya farklılıkları ile bu algının iki taraf arasında yaşanan çatışmaya olan katkısını incelemektir. Ayrıca, ergenlerin otoriteyi haklı algılayışlarının, ebeveynleri ile yaşadıkları çatışmaların ve onlardan algıladıkları ebeveyn kontrol davranışlarının, ergenin olumlu veya olumsuz psikososyal uyum sonuçlarıyla olan ilişkilerini incelemektir. Bu kapsamda iki temel amaç belirlenmiştir. İlki ergenlerin ve annelerin farklı sosyal alanlarda (ahlaki, sakınma, kişisel ve sosyal geleneksel) ebeveyn otoritesini nasıl kavramsallaştırdıklarının bir başka deyişle ne ölçüde haklı algıladıklarının anlaşılması ve bu kavramsallaştırmalarının yine söz konusu alanlardaki ebeveyn-ergen çatışmasıyla ilişkilerinin anlaşılmasıdır. Çalışmanın ikincil amacı ise ergenin algıladığı ebeveyn kontrol davranışlarının (psikolojik kontrol ve davranışsal kontrol) ergenin uyumuyla (depresif belirtiler ve kendilik değeri) ilişkisinde, ergenin ebeveyn otoritesini ne ölçüde haklı algıladığının ve algıladığı çatışma sıklığının aracı rollerinin incelenmesidir. Belirtilen amaçlar doğrultusunda, ilk aşamada 2 araştırma sorusuna yanıt aranmıştır: 1) Annelerin ve ergenlerin farklı alanlardaki ebeveyn otoritesini haklı algılama oranları ile çatışma algıları sosyoekonomik düzeylerine (SED) ve ergenin cinsiyetine göre nasıl değişmektedir? 2) Annelerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini haklı algılama oranları ile çatışma algıları sosyal alanlara göre nasıl değişmektedir? Çalışmanın ikinci aşamasında ise“Ergenin ebeveyn otoritesini (tüm alanlar genelinde) haklı algılaması ile algıladığı çatışma sıklığının, kendi bildirdiği ebeveyn kontrol davranışları ile gene kendi bildirdiği uyum davranışları arasındaki ilişkide aracı rolleri nedir?”sorusundan hareketle, 3 hipotez geliştirilmiştir: 1) Psikolojik kontrol ergenin depresif belirtileri ile pozitif; ergenin benlik değeri ile negatif yönde ilişkili olmalıdır (2) Davranışsal kontrol, ergenin depresif belirtileri ile negatif; ergenin benlik değeri ile pozitif yönde ilişkili olmalıdır (3) Ergenin tüm alanlar genelindeki otoriteyi haklı bulma algısı ile algıladığı çatışma sıklığının, ebeveyn kontrol davranışları ve ergenin psikososyal uyum davranışları arasındaki doğrudan ilişkiyi açıklayıcı rolleri olmalıdır. Bu çalışmanın örneklemi ve verileri Türkiye'de ebeveyn ve ergen ilişkisini sosyal alan kuramı çerçevesinde geniş bir perspektiften inceleyen bir TÜBİTAK (Proje numarası: 113K208) projesinden alınmıştır. Bu proje ebeveynlerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini kavramsallaştırmalarını, toplulukçuluk, evlatlık inançları, sosyal hareketlilik ve sosyoekonomik düzey bağlamında incelemektedir. Proje verisi anneler ve ergenler ile gerçekleştirilen bireysel görüşmelerden toplanmıştır. Bu tez çalışmasında bu projeye ait tüm örneklem kullanılırken, çalışmanın amaçları ve hipotezleri doğrultusunda ilgili ölçümlere ait veriler kullanılmıştır. Bu tez çalışmasının örneklemini Ankara il merkezinde yaşayan 151 ergen ve anneleri oluşturmaktadır. Örneklemdeki ergenler ve anneler düşük (%56.96) ve orta-yüksek (%43.05) SED'den gelmektedir. Ergenler ortaokul ve lise öğrencileridir ( 6. ve 10. sınıflar; Yaş ranjı = 11 – 17, Ort.yaş = 13.91, SSyaş = 1.54; %56.98'sı kız, %43.02'si erkek). Düşük SED'den çalışmaya katılna annelerin % 4.65'i okuma yazma bilmemekte, %59.30'u ilkokul mezunu, %11.63'ü ortaokul mezunu ve %15.12'si ise lise mezunudur. Orta-yüksek SED'den gelen annelerin ise %3.08'i ilkokul ve ortaokul mezunu, %24.62'si lise mezunu, %9.23'ü ön-lisans mezunu, %47.69'u ise üniversite mezunu ve de %12.30'u yüksek lisans veya doktora mezunudur. Çalışmanın düşük SED'den gelen katılımcılarını Ankara'nın Yenimahalle, Keçiören ve Sincan semtlerinde bulunan ve Ankara Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğüne bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına bahsedilen projeye katılmak için başvuran anneler ve onların ergen çocukları oluşturmaktadır. Çalışmanın ortak-yüksek SED'den gelen katılımcılarını ise özellikle Hacettepe ve TED Üniversitelerinin basın yayın organlarına ait, çoğunlukla sosyal medya üzerinden yapılan duyurulara bu projeye katılmak için geri dönüş yapan anneler ve onların ergen çocukları oluşturmaktadır. Bu tez çalışmasında, annelerin ve ergenlerin otorite kavramsallaştırılmasını ve çatışma algılarını ölçmek amacıyla dört sosyal alanı kapsayan 12 konu belirlenmiştir. Bu konular, Sosyal Alan Kuramı çerçevesinde, ilgili alanyazın temel alınarak belirlenmiş ve ön çalışmayla uygulanacak konular seçilmiştir. Sonuç olarak 4 sosyal alanın her biri, 3 konuyla temsil edilmiştir. Örneğin,“İnsanlarla bir şeyleri paylaşmak ve yardımlaşmak”konusu ahlaki alanı,“Okulda notların düşük olması”konusu sakınma alanını,“Telefonda uzun süre konuşmak/ telefonu elden bırakmamak”konusu kişisel alanı ve“Anne babayla akraba ziyaretine gitmek”ise sosyal geleneksel alanı temsil eden konuların birer örneğidir. Bu tez çalışmasında annelerden ve ergenlerden katıldıkları bireysel görüşmelerdeki yarı yapılandırılmış görüşme sorularından yararlanılarak, her konu için ebeveyn otoritesini ne ölçüde haklı algıladıklarını ve gene her konu için algıladıkları ebeveyn-ergen çatışmasının varlığını ve sıklığını belirtmeleri istenmiştir. Bu bağlamda, annelerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini haklı algıladıkları her konu 1 olarak, otoriteyi haklı algılamadıkları her konu ise 0 olarak kodlanmıştır. Annelerin ve ergenlerin çatışma algıları için ise öncelikle her konu için çatışma yaşayıp yaşamadıklarını belirtmeleri istenmiştir. Çatışma yaşadıklarını belirttikleri her konuda yaşadıkları çatışmanın sıklığı (1-neredeyse hiç, 4-haftada birkaç defa) kodlanmıştır. Ergenin algıladığı ebeveyn kontrol davranışlarını belirlemek için psikolojik kontrol ve davranışsal kontrol davranışlarını içeren ölçeklerden yararlanılmıştır. Ergenin algıladığı psikolojik kontrol davranışlarını belirlemek amacıyla Barber (1996) tarafından geliştirilen Psikolojik Kontrol Ölçeği (Psychological Control Scale - Youth Self-Report) kullanılmıştır ve 8 maddeden oluşan bu ölçek beş dereceli likert üzerinden değerlendirilmiştir (“Eğer bazı şeylerde onun gibi düşünmezsem bana soğuk davranır.”; 1-kesinlikle katılmıyorum, 5-tamamen katılıyorum) Ergenin algıladığı davranışsal kontrol davranışlarını belirlemek amacıyla Barber (2002) tarafından geliştirilen Ebeveyn Düzenleme Ölçeği'nin (Parental Regulation Scale - Youth Self Report), Soenens, Vansteenkiste, Luyckx ve Goossesns (2006) tarafından gözden geçirilen, Ebeveynlerin İzleme (Parental Monitoring of Behavior) ve Davranışlar için Ebeveyn Beklentisi (Parental Expectations for Behavior) alt ölçekleri kullanılmıştır. 12 maddeden oluşan bu ölçek de beş dereceli likert üzerinden değerlendirilmiştir (“Annemin evde ve dışarıda nasıl davranmam gerektiğiyle ilgili açık beklentileri vardır.”; 1-kesinlikle katılmıyorum, 5-tamamen katılıyorum) Ergenin kendisinde algıladığı uyum davranışlarını belirlemek amacıyla ergenin kendilik değerini ve depresif belirtilerini ölçümleyen ölçeklerden yararlanılmıştır. Ergenin genel kendilik değerini belirlemek amacıyla Harter (1988) tarafından geliştirilen Ergenler için Benlik Algısı Ölçeği (Self-Perception Profile for Adolescents; SPPA) kullanılmıştır. 10 maddeden oluşan bu ölçek beş dereceli likert üzerinden değerlendirilmiştir (“Böyle biri olduğum için memnunum.”; 1-tamamen yanlış, 5-tamamen doğru) Ergenin kendinde algıladığı depresif belirtileri belirlemek için ise Radloff (1977) tarafından geliştirilen 12 maddelik ölçek kullanılmıştır. Ölçek maddeleri dört dereceli likert üzerinden değerlendirilmiştir (“Yaptığım her şeyi kendimi zorlayarak yaptığımı hissettim.”; 0-nadiren ya da hiçbir zaman (1 günden az), 3-çoğunlukla ya da her zaman (5-7 gün)) Son olarak, çalışmaya katılan ailelerin SED'lerini belirlemek amacıyla Kalaycıoğlu, Çelik, Çelen ve Türkyılmaz (2010) tarafından Ankara ilinde gerçekleştirdikleri araştırma çerçevesinde geliştirilen Sosyoekonomik Düzey Endeksi kullanılmıştır. Ölçüm birimi olarak hane ele alınmıştır. Bu kapsamda, hanedeki kişi başı gelir, bireylerin eğitim yılı ortalaması ve yaşanılan evin mülkiyeti, niteliği, ısınma şekli ve de hanedeki bireylerin ikinci eve, otomobile, bulaşık makinesine, ikinci televizyona, dvd oynatıcıya, internet bağlantısına sahip olup olmama durumuna ait değişkenler ailelerin SED'lerini hesaplamak için kullanılmıştır. Endeks çalışmaya katılan anneler tarafından doldurulmuştur. Bu tez çalışmasında yarı yapılandırılmış görüşme soruları ve ölçekler annelere ve ergenlere katıldıkları bireysel görüşmelerde uygulanmıştır. Uygulamalar katılımcıların geldikleri SED düzeylerine göre; düşük SED'den gelen anneler ve ergenler ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına ait özel alanlarda ve orta-yüksek SED'den gelen anneler ve ergenler ile de Hacettepe Üniversitesi'nin Gelişim Psikoloji Laboratuvarı ve TED Üniversitesinin Psikoloji Bölümünde gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler yaklaşık bir saat ölçek uygulamaları ise ortalama 20 ila 25 dakika sürmüştür. Araştırmanın yukarıda belirtilen amaçları doğrultusunda öncelikli olarak, her bir sosyal alan ve bu alanların içerisindeki her bir konu için annelerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini haklı bulma algıları ile çatışma algılarının yüzdeleri hesaplanmıştır. Ayrıca anne-ergen arasındaki (her bir konu ve sosyal alan için) uyum oranı da hesaplanmıştır. Her iki tarafın otoriteyi haklı buldukları ve çatışma bildirdikleri konular ve alanlar için uyum yüzdeleri yüksek iken tarafların aynı fikirde olmadığı konular ve alanlar için uyum yüzdeleri düşüktür. Sonrasında, ebeveynlerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini farklı sosyal alanlarda ne ölçüde haklı algıladıklarının ve bu alanlardaki çatışma algılarının sosyoekonomik düzeye (SED) ve ergenin cinsiyetine göre nasıl değiştiği t-test analizleriyle, annelerin ve ergenlerin ebeveyn otoritesini ne ölçüde haklı algıladıkları ile çatışma algılarının farklı aile bireylerine (anne ve ergen) ve farklı sosyal alanlara (ahlaki, sakınma, kişisel ve sosyal-geleneksel alan) göre nasıl değiştiği de tekrarlı ANOVA analizleriyle ele alınmıştır. Son olarak, araştırmanın verilen ikinci amacı doğrultusunda ergenin tüm alanlar genelinde otoriteyi ne ölçüde haklı algıladığı ve algıladığı çatışma sıklığının, ergenin algıladığı ebeveyn kontrol davranışlarının ergenin uyumuyla ilişkisindeki aracı rollerini incelemek için PROCESS yazılımı üzerinden aracı değişken testleri gerçekleştirilmiştir. Ergenlerin ve annelerin farklı sosyal alanlardaki otoriteyi haklı bulma algılarının ve çatışma algılarının ergenin cinsiyetine ve SED'e göre nasıl değiştiğini inceleyen araştırma bulguları, annelerin kız ergenlerin kişisel alanlarındaki otoritelerini daha haklı algıladıklarını göstermiştir. Ergenlerin ise ebeveyn otoritesini haklı algılamaları kendi cinsiyetlerine göre istatiksel olarak anlamlı bir fark göstermemiştir. Buna ek olarak, SED'e ait araştırma bulguları, orta-yüksek SED'den gelen ergenlerin kişisel ve sosyal-geleneksel alanlardaki ebeveyn otoritesini, kendi annelerinden ve düşük SED'den gelen ergenlerden daha az haklı algıladıklarını göstermektedir. Aynı zamanda, bu ergenler tüm alanlar genelinde ebeveyn otoritesini düşük SED'den gelen ergenlere göre daha az haklı algılamaktadırlar. Annelerin farklı sosyal alanlarda ve tüm alanlar genelinde kendi otoritelerini haklı bulma algıları ise SED'e göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermemiştir. Çatışma algıları ile ilgili bulgular ise orta-yüksek SED'den gelen annelerin sosyal-geleneksel alanda kendi ergen çocuklarından ve düşük SED'den gelen annelerden daha fazla çatışma bildirdiklerini göstermiştir. Aynı SED'den gelen çocukları ise annelerine ve düşük SED'den gelen ergenlere göre kişisel alanlarında daha fazla çatışma yaşadıklarını bildirmişlerdir. Çalışmanın cinsiyet farkları ile ilgili olan bulguları, kız ve erkek çocuklarının sosyalleştirilme farklılıklarını inceleyen evrensel ve yerel alanyazını bağlamında tartışılmıştır. Çalışmanın SED farklıkları ile ilgili olan bulguları ise, farklı sosyoekonomik düzeyden gelen ailelerin çocuklarının özerkliğine, itaatkârlığına ve uyumlu olmalarına verdikleri önem doğrultusunda farklılaşan sosyalleştirme eğilimleriyle açıklanmıştır. Araştırmanın ebeveyn otoritesinin haklı olarak algılanıp algılanmamasının aile bireylerine ve ele alınan sosyal alanlara göre nasıl değiştiğine ilişkin sonuçları ise bu algının hem aile bireylerine hem de sosyal alanlara göre değiştiğine işaret etmiştir. Buna göre anneler tüm sosyal alanlarda ergenlere göre kendi otoriterlerini daha haklı algılamaktadırlar. Sosyal alanlara göre değişen otorite algısına ait sonuçlar ise, ahlaki ve sakınma alanlarının diğer sosyal alanlara göre ebeveyn otoritesinin daha haklı algılandığı alanlar olduğunu ortaya koymuştur. Kişisel alan bu alanlara göre otoritenin daha az haklı algılandığı bir alandır. Ayrıca, anneler sosyal geleneksel alandaki otoritelerini ergenlere göre daha haklı algılamaktadırlar. Annelerin ve ergenlerin çatışma algılarına ait sonuçlar incelendiğinde ise her iki tarafta en fazla çatışmanın sosyal geleneksel alanda yaşandığı görülmektedir. Ahlaki, sakınma ve kişisel alanda algılanan çatışmalar ise anne ergen arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermemektedir. Çatışma algıları açısından da anne ile ergen arasında anlamlı bir fark elde edilmemiştir. Bu bulgulara ek olarak, anneler ve ergenlerin otoriteyi haklı bulma ve çatışma algılarında elde edilen uyum yüzdeleri incelendiğinde, otorite algılarındaki en yüksek uyumun ahlaki alana ait iki konuda (“Bir başkasına ya da bir başkasının malına zarar vermek”ve“Yalan söylemek”) elde edilirken, en düşük uyum yüzdesi sosyal geleneksel alana ait bir konuda (“Akraba ziyaretlerine gitmek”) elde edilmiştir. Çatışma algılarındaki en düşük ve en yüksek uyum yüzdeleri sakınma alanına ait iki konudadır (“Okulda notların iyi olması”ve“Sigara içmek”). Alanlara göre ebeveyn otoritesinin haklı bulunma oranları ile ergen-ebeveyn arasındaki uyuşma oranları, sosyal alan kuramı çerçevesinde ergenlerin ve ebeveynlerin ebeveyn otoritesini haklı algılamalarındaki ve çatışma algılarındaki farklıları inceleyen batılı ve toplulukçu kültürlerden gelen bulgularla genel olarak uyumludur. Çalışmanın aracı model testine ait bulguları, ebeveyn kontrol davranışlarına ait alanyazın ve araştırmanın ilk hipotezi ile tutarlı olarak daha yüksek psikolojik kontrol algılayan ergenlerin daha fazla depresif semptom ve daha düşük bir benlik değerine sahip oldukları bulunmuştur. Buna karşı, davranışsal kontrolün ergenin depresif semptomları ve benlik değeriyle beklendiği gibi dogrudan bir ilşikisi elde edilmemiştir. Ayrıca, psikolojik kontrolün ebeveyn-ergen çatışma sıklığının artışıyla, artan çatışma sıklığının ise ergenin depresif semptomlarındaki artışla ve benlik değerindeki azalmayla ilişkili olduğu bulunmuştur. Davranışsal kontrolün ise tüm alanlar genelinde ergenin ebeveyn otoritesini haklı bulmasıyla ilişkilidir. Bulguların önemli aracı değişken sonuçları incelendiğinde ise psikolojik kontrolün hem doğrudan hem de ergenin algıladığı çatışma sıklığı üzerinden dolaylı olarak ergenin daha fazla depresif semptom göstermesi ve daha düşük bir benlik değerine sahip olması ile ilişkili olduğu gözlenmektedir. Kısacası, ebeveynlerinden yüksek psikolojik kontrol algılayan ergenler, ebeveynleri ile daha sık çatışma yaşadıklarını bildirip ve daha fazla depresif semptoma ve de daha düşük bir benlik değerine sahip olduklarını belirtmişlerdir. Davranışsal kontrolün ise ergenin otoriteyi ne ölçüde haklı algıladığı ve algıladığı çatışma sıklığı üzerinden dolaylı olarak daha düşük depresif semptom ve daha yüksek bir benlik değeri ile ilişkili olduğu gözlenmiştir. Buna göre, ebeveynlerinden daha yüksek davranışsal kontrol algılayan ergenler, ebeveyn otoritesini tüm alanlar genelinde daha haklı algıladıklarını, ebeveynleri ile daha az sıklıkta çatışma yaşadıklarını ve daha az depresif semptoma ve de daha yüksek bir benlik değerine sahip olduklarını belirtmişlerdir. Genel olarak bulgular, ergenin özerkliğini kısıtlayan ebeveyn kontrolünün ergenin uyumunu ve ebeveyn-ergen ilişkisini olumsuz yönde, ergenin sıcak ve destekleyici algıladığı ebeveyn kontrolünün ise ergenin uyumunu ve ebeveyn-ergen ilişkisini olumlu yönde etkilediğini işaret eden batılı ve toplulukçu kültürlerde elde edilen bulgularla tutarlıdır. Bu bulgular, ergenin ebeveyn otoritesini haklı algılamasının, algıladığı çatışma sıklığının ve bildirdiği psikososyal uyum sonuçlarının anneden algıladığı kontrol davranışlarının ne ölçüde kendi özerklik ihtiyacını desteklediğine bağlı olarak değişim gösterdiğini işaret etmektedir. Araştırmanın alanyazına olan ilk katkısı ergenlerin ve annelerin otoriteyi ne ölçüde haklı algıladıkları ile çatışma algılarının farklı sosyal alanlar üzerinden incelenmesinin ebeveyn-ergen ilişkisine dair anlayışımızı geliştirmesidir. Şöyle ki, anne ergen arasındaki çatışma ergenlik dönemine atfedilebilecek genel bir olumsuz atmosfer ve döneme özgü ilişki niteliğinden ziyade ergenin ebeveyn otoritesini meşru/haklı algılama açısından farklılaşan sosyal alana özgüdür. Bazı sosyal alanlar anne ergen arasında bir çatışmaya yol açmazken bazıları yüksek çatışma için zemin oluşturmaktadır. Araştırmanın alan yazınına olan ikinci katkısı ise ergenin otoriteyi kavramsallaştırması ve algıladığı çatışma sıklığının aracı rollerinin incelenmesi ebeveyn kontrol davranışlarının ergenin uyumuna olan etkilerinin farklı bir çerçeveden yorumlanmasını sağlamıştır. Bu araştırmanın sınırlılıklarına bakıldığında ise, öncelikli olarak çalışmanın kesitsel bir şekilde tasarlanmış olması en önemli kısıtlardan bir tanesidir. Çalışmanın bu sınırlılığı nedeniyle ebeveynlerin ve ergenlerin otoriteyi ne ölçüde haklı algıladıkları ile çatışma algıları arasındaki ilişkide tetikleyici olan değişkenin hangisi olduğunu belirlemek mümkün olamamıştır. Buna ek olarak, ergenlerin yaşlarına göre otoriteyi haklı bulma algılarının ve çatışma algılarının nasıl değiştiğini göstermek de mümkün olamamıştır. Bu sebeple gelecekte gerçekleştirilecek olan çalışmalar için ilk öneri bu tür çalışmaların boylamsal olarak gerçekleştirilmesi ve ergenlik döneminin farklı yaş düzeylerinde ele alınmasıdır. Bir diğer sınırlılık ise bu çalışmada ebeveyn kontrol davranışlarının sadece ergen raporlarına dayanarak incelenmiş olmasıdır. Bu noktada, ergenlerin içselleştirme ve dışsallaştırma sorun davranışları bilişsel değerlendirmelerini etkileyerek ebeveynleri ile olan ilişkilerini daha olumsuz yönde yorumlamalarına yol açmış olabilir. Ayrıca anne yanında baba-ergen ilişkisini de araştırmaya dahil etmek hem ebeveyn-ergen ilişkisini hem de aile ilişkilerinin ergenin psikososyal uyum sonuçlarına olan etkilerini daha bütünsel bir perspektiften incelemek açısından bilgi verici olabilir. Klinik uygulama açısından araştırma sonuçlarının ilk katkısı, ergenler ve ebeveynler ile çalışan klinik psikologların tarafları ebeveyn otoritesinin haklı algılandığı konular ile ergenin kişisel kontrolünün fazla olabileceği konular hakkında bilgilendirmesi olabilir. Bu bilgilendirme, ebeveynlerin kendi otoritelerini ergenin özerklik ihtiyacını engellemeyecek ve bu ihtiyacı karşılayacak biçimde esnetmelerini sağlayabilir. Bu esnetmenin özellikle kişisel alana ait konularda uygulanması bu anlamda etkili olabilir. Buna ek olarak, aile sistem kuramı çerçevesinde araştırma bulguları ergenlerin özerklik ihtiyacını vurgularken, ebeveynlerin ise çocukları ile daha yakın ilişkilerde olma ihtiyacını, özellikle de sosyal geleneksel alandaki konulara verdikleri önem üzerinden vurgulamaktadır. Bu bağlamda çocukları ergenliğe giren ebeveynler çocuklarını kaybetme korkusu yaşayabilmektedir ve aile sistemi kuramı çerçevesinde özerkliğin ve yakınlığın dengelendiği yeni sınırlara ihtiyaç duyulmaktadır. Kısacası, aile sisteminin sınırları ergenin yetişkinliğe ait çeşitli deneyimler edinmesine, sorumluluk alabilmesine ve özerklik ihtiyacını karşılayabilmesine imkan tanıyacak ölçüde yeterince esnek olabilmelidir. Aynı zamanda, ebeveynler, ergen çocukları ile yakın ilişkilerini sürdürerek onların ihtiyaç duydukları güvenli alanı sağlarken, onları korumayı ve onlara rehberlik etmeyi sürdürebilmelidir. Bu anlamda ebeveynlerle ve ergenlerle çalışan klinik psikologlar öncelikle, ergenlerin ve ebeveynlerin bahsedilen ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlarını karşılamada yaşadıkları zorlukları serbestçe ifade etmelerine olanak sağlayacak bireysel görüşmeler gerçekleştirebilir. Bu sayede, annelerin ve ergenlerin birbirinden farklı olan perspektiflerinin daha iyi ve müdahale olmaksızın anlaşılması sağlanabilir. Sonrasında, ebeveyn otoritesinin farklı şekilde kavramsallaştırıldığı sosyal alanlar ve özerklik ile yakınlık ihtiyaçlarının dengelenebileceği esnek sistem sınırlarının gerekliliği çerçevesinde ebeveyn-çocuk ilişkisinin yeniden düzenlenebileceği annelerin ve ergenlerin birlikte katılabilecekleri aile seanslarından yararlanılabilir. Çalışmanın klinik uygulamaya bir diğer katkısı ise farklı sosyal alanlara göre annelerin ve ergenlerin farklılaşan çatışma algıları üzerinden, tarafların bu çatışmaları nasıl yorumladıklarının karşılıklı anlaşılmasını sağlayabilecek olabilmesidir. Bu bağlamda klinik uygulamada annelerin çatışmaları sosyal geleneksel ve sakınma davranışlarından koruma endişeleri doğrultusundaki yorumlamaları ile ergenlerin özerklik ve kişisel kontrolleri kullanma anlamındaki yorumlamaları, empati ve karşılıklı perspektif alabilme becerileri kapsamında tarafların birbirlerinin bu farklı yorumlamalarına dair anlayışları geliştirilebilir. Çalışmanın ebeveyn kontrol davranışlarının ergenin psikososyal uyum sonuçlarına olan doğrudan ve dolaylı etkilerine ait bulgularının ise hem klinik uygulamaya hem de müdahale çalışmalarına olan öncelikli katkısı, ebeveynlerin özellikle ergenin özerkliğini etkileyen konular üzerinde daha az kısıtlayıcı ve özerkliği teşvik edici kontrol davranışları hakkında bilgi sağlamış olmasıdır. Bu anlamda, kontrol davranışlarının uygulanma biçimi ile bu davranışların uygulandığı alanlara farkındalığın önemi danışan ve ailesiyle yapılan görüşmelerde yol gösterici olabilir. Sonuç olarak, bu araştırmanın Türkiye'de ergen çocuğu olan ailelerde, ebeveynlerin ve ergen çocuklarının ebeveyn otoritesini kavramsallaştırmalarının ve ebeveyn-ergen çatışma algılarının farklı konulara göre değişim gösterdiğini sosyal alan kuramı çerçevesindeki dört temel sosyal alan kapsamında gösteren, bugüne kadar alanyazında bilinen araştırmalara göre ilk çalışma olduğu söylenebilir. Buna ek olarak, bu araştırma ebeveyn kontrol davranışlarının ergenin psikososyal uyum sonuçlarına olan etkisinde, ebeveyn otoritesinin haklılığı yargısının ve ebeveyn-ergen çatışmasının bilinen aracı değişkenlerin yanısıra bu ilişkiyi açıklayıcı diğer mekanizmalar olabileceğini de ortaya koymuştur. Kısacası, bu çalışma ebeveynlerin otoritelerini farklı kontrol davranışları aracılığı ile uygularken, ergenin özerklik ihtiyacını göz önünde bulundurarak ergen çocukları ile daha uyumlu bir ilişki kurabileceklerini ve de ergenlerin daha olumlu psikososyal uyum sonuçları gösterebileceğini vurgulamaktadır. Ebeveyn ve ergenlerle çalışan klinik psikologları ve ebeveyn-ergen ilişkilerine yönelik müdahale çalışmaları planlayacak araştırmacıları, ebeveynlerin ergenin özerkliğini destekleyecek ve meşru algılayacağı kontrol davranışları hakkında ve ergenin özerkliğini engellemeden kişisel kontrole sahip olabileceği alanların/konuların bilgisini sunma açısından destekleyici olabilir.

Özet (Çeviri)

The main purpose of the current study is to understand Turkish mothers' and adolescents' conceptualizations of the parental authority in terms of their legitimacy beliefs as well as their conflict perceptions over moral, prudential, personal and social conventional domains within the framework of social domain theory. The secondary purpose of this study is to illustrate the mediator roles of adolescents' general legitimacy beliefs and their perception of conflict frequency in the relation between their perception of parental behavioral and psychological control and their adjustment (depressive symptoms and self-esteem) in order to elaborate this direct relation by determining possible underlying mechanisms. This study was conducted through two steps (semi-structured interviews and questionnaires) with a sample of 151 mothers and their adolescent children (Mage = 13.91, Sage = 1.54) who were from low and middle-high SES in Ankara. Results indicated that mothers viewed more legitimate parental authority over social conventional domain than did adolescents. Mothers and adolescents also reported highest conflicts over social conventional domain. Findings also indicated that psychological control was related with high depressive symptoms and low self-esteem both directly and indirectly via conflict frequency. Behavioral control was indirectly related with low depressive symptoms and higher self-esteem via legitimacy beliefs and conflict frequency. It is concluded that investigating domain specific legitimacy beliefs of parental authority enhanced our understanding of parent-adolescent relationship as well as adolescents' adjustment.

Benzer Tezler

  1. Çocuklar üzerindeki tıbbi araştırmaların etik açısından değerlendirilmesi

    Evaluation of medical researchs on children in respect of ethics

    HAFİZE ÖZTÜRK

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    Deontoloji ve Tıp TarihiAnkara Üniversitesi

    Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. BERNA ARDA

  2. Beden eğitimi öğretmen adaylarının mesleğe yönelik tutumları ile öğretme ve öğrenme anlayışları arasındaki ilişkinin incelenmesi

    Investigation the relationship between pre-service physical education teacher's attitudes towards the profession and their teaching and learning conceptions

    MUHAMMET ZAFER SOM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Eğitim ve ÖğretimAksaray Üniversitesi

    Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSTAFA KAYIHAN ERBAŞ

  3. Tanrı tasavvurunun evli çiftlerde bağlanma stilleri ve evlilik doyumu ile ilişkisi

    The relationship of God-concept with attachment styles and marital satisfaction in married couples

    KEVSER FATİME KARAKULUNÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    DinSakarya Üniversitesi

    Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ AYŞE ŞENTEPE LOKMANOĞLU

  4. Breastfeeding the educational system: Analyzing women's unpaid labor and voluntary mother participation in schools within the context of neoliberal economic policies

    Eğitim sistemini emzirmek: Neoliberal ekonomik politikalar bağlamında ücretsiz kadın emeğinin ve okullarda gönüllü anne katılımının analizi

    MERAL APAK KAYA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2014

    Eğitim ve ÖğretimBoğaziçi Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. FATMA GÖK

  5. A phenomenographic study on becoming mother: Conceptions and learning experiences

    Anne olmak üzerine fenomenografik bir çalışma: Kavrayış biçimleri ve öğrenme deneyimleri

    IŞIK SABIRLI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    Eğitim ve ÖğretimBoğaziçi Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖZLEM ÜNLÜHİSARCIKLI