Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde görev yapan doktorlar, intörn doktorlar ve hemşirelerin iş yeri şiddeti maruziyetinin adli tıbbi açıdan değerlendirilmesi ve iş doyumu ile tükenmişlik düzeylerine etkisinin belirlenmesi
Evaluation of workplace violence exposure of doctors, intern doctors and nurses working in Akdeniz University Faculty of Medicine Hospital in a forensic medicine perspective and determining the effect of workplace violence on job satisfaction and burnout levels
- Tez No: 668114
- Danışmanlar: PROF. DR. SEMA DEMİRÇİN
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Adli Tıp, Forensic Medicine
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2021
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Akdeniz Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Adli Tıp Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 259
Özet
Yapılan çalışmalar dünyada sağlıkta şiddet olaylarının her geçen yıl arttığını ve iş yerinde şiddete maruz kalan çalışanlarda psikolojik problemlere, iş doyumunda azalmaya, kurumdan ayrılmaya, hatta işi bırakmaya kadar giden olumsuz sonuçlara neden olduğunu göstermektedir. Çalışmamızda tanımlayıcı tipte kesitsel bir araştırma yöntemi kullanılarak Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde görev yapan doktorlar, intörn doktorlar ve hemşirelerin iş doyumu ve tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi, iş yeri şiddetine maruz kalmanın bu düzeyler ve ruh sağlığı üzerinde oluşturduğu etkilerin ve iş yeri şiddetinin özelliklerinin saptanması hedeflenmiştir. Bu amaçla Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde görev toplam 759 gönüllüye (279 doktor, 271 hemşire, 209 intörn doktor) ulaşılmış, veriler anket yoluyla toplanılmıştır. Katılımcılara dağıtılan anketler; sosyodemografik bilgiler, maruz kalınan şiddetin türü, sıklığı, özellikleri ile ilgili ve çalışma koşullarına yönelik sorulardan oluşmuştur. Katılımcılara Genel Sağlık Anketi (GSA-28), Minnesota İş Doyum Ölçeği (MİDÖ), Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MTÖ) uygulanmıştır. Çalışmaya katılanların % 36,8'i (n=279) doktor, %35,7'si (n=271) hemşire ve %27,5'i (n=209) intörn doktor; %69'u (n=524) kadın, %31'i (n=235) erkek ve ortalama yaş 30,6±7,9'dur. Çalışmamızda doktorların %84,9'unun (n=237), hemşirelerin %81,2'sinin (n=220), intörn doktorların %40,7'sinin (n=85) ve genel olarak katılımcıların %71,4'ünün (n=542) meslek hayatları boyunca en az bir defa herhangi bir iş yeri şiddeti türüne maruz kaldığı; doktorların %56,3'ünün (n=157), hemşirelerin %55,7'sinin (n=151), intörn doktorların %36,8'inin (n=77) ve genel olarak katılımcıların %50,7'sinin (n=385) son 12 ayda en az bir iş yeri şiddetine maruz kaldığı tespit edilmiş olup şiddete uğrayan grubun tükenmişlik, iş doyumsuzluğu ve ruhsal etkileniminin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır. Katılımcıların %70,8'inin (n=537) meslek hayatı boyunca iş yerinde sözel şiddete, %14,9'unun (n=113) fiziksel şiddete, %3,2'sinin (n=24) cinsel şiddete maruz kaldığı belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarına yönelik iş yeri şiddetinin en fazla hasta yakınları (n=475; %70,5), 30-44 yaş grubu kişiler (n=328, %48,7) ve erkekler (n=437; %64,8) tarafından uygulandığı saptanmıştır. En sık muayene tedavi işlemi yapılırken (n=260; %38,6) ve hasta odasında çalışırken (n=209; %31) şiddete maruz kalındığı tespit edilmiştir. Şiddete maruz kalan gruplar arasında (doktor, hemşire ve intörn doktor) ve maruz kalınan şiddet türleri (sözel, fiziksel ve cinsel) açısından bazı farklılıklar olduğu belirlenmiştir. İntörn doktorlar ve hemşirelerin diğer sağlık çalışanlarından sözel şiddet görme sıklığının, doktorlara kıyasla daha fazla olduğu; doktorların şiddet olaylarını adli makamlara taşıma, beyaz kod çağrısında bulunma ve güvenlik çağırma sıklığının hemşirelere göre daha fazla olduğu, intörn doktorların çok küçük bir kısmının bildirim, beyaz kod gibi mekanizmaları kullandığı saptanmıştır. Sağlık çalışanlarına iş yerinde sözel ve fiziksel şiddet uygulayanların kişilerin sıklıkla hasta yakınları, cinsel şiddet uygulayanların ise daha çok hastalar olduğu tespit edilmiştir. Fiziksel şiddet olaylarında diğer iki şiddet türüne göre güvenlik çağırmak, adli makamlara taşımak gibi yöntemlerin daha fazla kulanıldığı, sözel şiddet ve özellikle de cinsel şiddet konusunda bir bildirimde ya da eylemde bulunmama gibi tavırların daha sık tercih edildiği saptanmıştır. Katılımcıların %70,6'sı (n=476) sağlık çalışanı olarak yaşadıkları iş yeri şiddeti sonrasında saldırgana hiçbir şey olmadığını belirtmiştir. Katılımcıların, meslek hayatları boyunca iş yerinde maruz kaldıkları şiddet olaylarının sadece %13,1'ini (n=88) adli sürece taşındığı, beyaz kod çağrısı yapma sıklığının %16,6 (n=112) olduğu; son 12 ayda (tanık olunan ya da bizzat maruz kalınan) bir iş yerinde şiddet olayını raporlandığını/bildirildiğini belirten kişilerin sıklığının %6,2 (n=47) olduğu saptanmıştır. Katılımcıların yarısından fazlasının (n=306; %56,3) sürecin işe yaramayacağını düşündüğü için bildirim yapmadığını ifade ettiği tespit edilmiştir. Tükenmişlikle iş doyumu arasında negatif, tükenmişlikle ruhsal yakınmalar arasında pozitif, iş doyumu ile ruhsal etkilenim arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu; şiddet tipi ve sayısı (hiç şiddete uğramamış- her üç şiddet türüne de maruz kalmış) arttıkça iş doyumunun azaldığı, tükenmişliğin ve ruhsal etkilenimin arttığı; kadınların erkeklere göre MTÖ duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında tükenmişlik düzeylerinin daha düşük, GSA-28 alt boyutlarından somatik semptom düzeylerinin daha yüksek olduğu; evli olmayan kişilerin evli olanlara göre MTÖ duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt boyutlarında tükenmişlik düzeylerinin daha yüksek olduğu; hemşirelerin GSA-28 alt boyutlarından somatik semptom düzeylerinin daha yüksek olduğu, diğer iki gruba göre iş doyumlarının daha düşük olduğu; yaş ve meslekte çalışma süresi arttıkça tükenmişlik ve ruhsal etkilenim düzeyinin azaldığı; iş yerinde şiddete uğrama endişesi arttıkça iş doyumunun azaldığı, tükenmişliğin ve ruhsal yakınmaların arttığı; geçmişte ev içi şiddet ya da partner şiddetine maruz kalan kişilerde ruhsal yakınmaların daha yüksek olduğu saptanmıştır. Doktorların %42,3'ü (n=118) genel olarak katılımcıların %19,2'si (n=146) hakkında BİMER, CİMER, SABİM vb. birimlere yapılmış bir şikayet bulunduğu; hakkında hiç şikayete rastlanmayanlara oranla bu grupta, duygusal tükenmişlik ve duyarsızlaşma düzeylerinin istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Çalışmamız sonuçlarına göre; doktor, hemşire ve intörn doktorların maruz kaldıkları şiddetin türleri, yeri ve koşulları başta olmak üzere bazı özelliklerinin meslek grubuna göre farklılıkları olduğu saptanmış olup, tüm sağlık çalışanlarına şiddet olaylarının önlenmesi ve kendilerini koruyabilmeleri açısından verilmesi gereken eğitimler yanında; her bir gruba yönelik olarak, özgül eğitimler de verilmesinin uygun olacağı ortaya çıkmıştır. Şiddet olaylarının bildirim düzeyi oldukça düşük bulunduğundan, çalışanların yasal hakları, bildirim ve prosedürler konusunda da eğitimi gereklidir. Sağlık çalışanlarının şiddet maruziyetleriyle ilgili hukuksal mücadelelerinin desteklenmesi ve kolaylaştırılması, saldırganların suçlarına uygun cezaları alması ve bu sonuçların yaygın olarak bilinir hale gelmesinin, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının azaltılmasında/önlenmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmektedir. İş yeri şiddeti mağduru olguların adli rapor sürecinde, adli tıbbi muayenelerde, şiddetin tanısı ve mağduriyetin tazmini açısından önemli olan, ruhsal etkilenimlerin değerlendirmesi de unutulmamalıdır.
Özet (Çeviri)
Studies shown that violence against healthcare workers is increasing year by year in the world, and exposure to violence at work causes psychological problems, decreased job satisfaction, and increased thoughts of leaving the institution or quitting the job. In our study, it was aimed to determine the job satisfaction and burnout levels of doctors, intern doctors and nurses working in Akdeniz University Faculty of Medicine Hospital, the effects of exposure to workplace violence on these parameters and mental health, and the characteristics of workplace violence by using a descriptive cross-sectional research method. For this purpose, a total of 759 volunteers (279 doctors, 271 nurses, 209 intern doctors) working at Akdeniz University Faculty of Medicine Hospital were reached and the data were collected through the questionnaire. The questionnaire included questions about sociodemographic information, exposed violence, working conditions, General Health Questionnaire (GHQ-28), Minnesota Job Satisfaction Questionnaire (MSQ), Maslach Burnout Inventory (MBI). Doctors comprises 36.8% (n=279) of the participants, 35.7% (n=271) of participants were nurses and the rest were intern doctors (27.5%; n=209). Sixty-nine percent (n=524) of all participants were female, 31% (n=235) were male, and the mean age was 30.6±7.9 years. In our study, 84.9% of the doctors (n=237), 81.2% of the nurses (n=220), 40.7% of the intern doctors (n=85), and 71.4% of all participants (n=542) were exposed to any type of workplace violence at least once in their professional life. Additionally, 56.3% of the doctors (n=157), 55.7% of the nurses (n=151), 36.8% of the intern doctors (n=77) and 50.7% of all participants (n=385) were exposed to workplace violence at least once in the last 12 months, and it was determined that the burnout, job dissatisfaction, and mental complaints of the group subjected to workplace violence were statistically significantly higher. In general, the frequency of encountering workplace violence according to the type of violence was found 70.8% for verbal violence (n=537), 14.9% for physical violence (n=113), and 3.2% for sexual violence (n=24). Although it was determined that perpetrator of the any type of workplace violence was mostly 30 to 44 year-old (n=328, 48.7%) male (n=437; 64.8%), a relative of patient (n=475; 70.5%), the most common place of violence was inpatient room (n=209; 31%), and healthcare workers were mostly violated by patients' relatives while examining and treating their cases (n=260; 38.6%). The characteristics of the perpetrators such as type of violence (verbal, physical and sexual) were varried among the doctor, nurse and intern doctor groups. When compared with the doctors, interns and nurses were more likely exposed to verbal violation by other healthcare workers in addition to patient and their relatives. It was determined that the frequency of taking violent incidents to the judicial authorities, calling“code white”and calling security was higher in doctor group, and a very small part of the intern doctors was using these mechanisms. It was noted that those who use verbal and physical violence against healthcare professionals in the workplace were mostly the relatives of the patients, and those who use sexual violence were mostly the patients. It was also determined that in cases of physical violence, measures such as calling security and taking these incidents to the judicial authorities are used more compared to the other two types of violence, and attitudes such as not reporting or not taking any legal accuisation or action were preferred more frequently for verbal violence and especially for sexual violence. While 70.6% (n=476) of the participants stated that nothing happened to the perpetrator after the workplace violence incident, only 13.1% (n=88) of the workplace violence incidents were taken to the judicial process, in 16.6% (n=112) of the incidents“code white”were called, the frequency of people who reported an incident of violence in the workplace (witnessed or personally exposed) in the last 12 months was 6.2% (n=47), and more than half of the participants (n=306, 56.3%) stated that they did not report the incident, as they thought that the process would not work. There is a negative relationship between burnout levels and job satisfaction, a positive relationship between burnout levels and psychological complaints, and a negative relationship between job satisfaction and psychological symptoms. As the type and number (not exposed to any type of violence vs exposed to all three types of violence) of violence increased, job satisfaction decreased, burnout levels and mental complaints increased. Compared with the men, women had lower levels of burnout in the MBI depersonalization and personal accomplishment sub-dimension, higher somatic symptom levels from the GHQ-28 sub-dimension, unmarried people had higher burnout levels in the MBI depersonalization and personal accomplishment sub-dimensions than the married ones, and nurses had higher somatic symptom levels in GSA-28 sub-dimensions, but job satisfaction was lower than the other two groups, and the level of burnout and psychological symptoms decreased as age and duration of employment increased. As the anxiety about being exposed to violence increases, job satisfaction decreases, burnout levels and mental complaints increase. It was determined that people who were exposed to domestic violence or partner violence in their past have higher mental complaints. About 42.3% (n=18) of the doctors and 19.2% (n=146) of the all participants had received at least once complaint through BIMER, CIMER, SABIM units or the management of the health institution etc., and compared with the noncomplained heathcare workers, emotional burnout and depersonalization levels were found to be statistically significantly higher in these previously complained groups. As a result of this study, it was determined that some characteristics of the violence, especially the types, places and conditions of the violence which the participants exposed, had differences according to the occupational group. It has been revealed that it would be appropriate to provide specific trainings for each group in addition to the trainings that should be given to all health workers in order to prevent violence and protect themselves. Since the reporting level of violent incidents was quite low, training of employees on their legal rights and incident reporting procedures is also required. It is thought that supporting and facilitating the legal struggles of healthcare professionals regarding exposure to violence, punishing at the highest limit of perpetrators of these crimes, and making the widely known of these effective penalties will play an important role in reducing/preventing violence against healthcare professionals. For the diagnosis and proof of violence and the compensation of the victimization, it should not be forgotten that the determination of psychological effects of the workplace violence are important in the forensic report process as much as the physical findings.
Benzer Tezler
- COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanlarının zihinsel sağlık durumunun değerlendirilmesi
Evaluation of mental health status of health workers in the COVID-19 pandemic
GÖKBERK AKGÖLLÜ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2022
Aile HekimliğiSağlık Bilimleri ÜniversitesiAile Hekimliği Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET ÖZEN
- Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde çalışan araştırma görevlilerinin covid-19 pandemisi sürecinde akılcı ilaç kullanımına yönelik tutum ve davranışları
Attitudes and behaviors of medical residents working at Akdeniz University Hospital towards rational use of drugs during the covid-19 pandemic process
TUĞBA OKUMUŞ KAYAOĞULLARI
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2021
Aile HekimliğiAkdeniz ÜniversitesiAile Hekimliği Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ HASAN HÜSEYİN AVCI
- PET/BT incelemede kolonda tesadüfen tespit edilen poliplerin SUVmax değeri ile histolojik tipi ve displazi derecesi arasındaki ilişki
The association between SUVmax values and histological types and dysplasia grades of incidentally detected colon polyps in PET/CT examination
HAYRANİ KAYA
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2021
GastroenterolojiAkdeniz Üniversitesiİç Hastalıkları Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. METE AKIN
- Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde izlenen yetişkin hastalarda kandidemi olgularının epidemiyolojisi, risk faktörleri, antifungal duyarlılıkları ve mortalite açısından farklılıklarının saptanması
Evaluation of epidemiology, risk factors, antifungal susceptibilities and mortality of candidaemia in adult patients admitted to Akdeniz University Medical School Hospital
ÇİĞDEM ÇİÇEK KOLAK
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2016
Klinik Bakteriyoloji ve Enfeksiyon HastalıklarıAkdeniz ÜniversitesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. FİLİZ GÜNSEREN
- Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 2015-2023 yılları arasında nadir görülen Kandida ve Kandida dışı maya türlerinin etken olduğu invaziv infeksiyonların epidemiyolojisi, risk faktörleri ve etkenlerin antifungal duyarlılıklarının araştırılması
Epidemiology of invasive yeast infections and antifungal susceptibilities between 2015 and 2023 at Akdeniz University Faculty of Medicine Hospital
BERİRE YAVUZ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2023
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik MikrobiyolojiAkdeniz ÜniversitesiEnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖZGE TURHAN