Geri Dön

Selçuklular'da kaleye hapsetme ve kale hapishaneleri

Imprisonment in the castle and castle prisons in the Seljuks

  1. Tez No: 671893
  2. Yazar: ABDULLAH BAKAR
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MERYEM GÜRBÜZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Tarih, History
  6. Anahtar Kelimeler: Selçuklular, Şehir, Kale, Hapishane, Hapsetme, Seljuks, City, Castle, Dungeon, Imprisonment
  7. Yıl: 2021
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Kocaeli Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 125

Özet

Selçuklular, Gazneliler ile 1040 senesinde giriştikleri Dandanakan Savaşı neticesinde devletlerini kurdular. Bu devlet, çevresinde güçlü konumda olan Gazneli, Karahanlı ve Bizans Devletleri'ne rağmen büyümeyi başarmış ve bir imparatorluk haline gelmiştir. Selçuklu Devletleri'nin hakimiyeti altındaki şehirlerin gelişmesindeki temel unsurlara göz attığımız zaman birinci sırada ticaret yollarının etkili olduğu dikkatimizi çekmektedir. Özellikle tarihi İpek Yolu, Çin'den Anadolu'ya kadar olan güzergahta birçok şehri olumlu yönde etkilemiş ve bu yerleşim yerlerinin ekonomik hayatına canlılık katmıştır. Şehirlerin varoluşunda etkili bir diğer unsur ise halkın, hayvan sürülerinin ve tarım arazilerinin hayatlarını devam ettirebilmeleri için gerekli temel ihtiyacı olan bir su kaynağına sahip olmalarıdır. Örneğin; Nişabur şehri, Şûrahrûd ve Dizbâd Nehirleri yakınına, Rey şehri Sûrîni ve Gilâni Nehirleri, Merv ise Murgâb Nehri kenarına inşa edilmişlerdir. Selçuklu coğrafyasındaki şehirlerin imar planlarına göz attığımızda bu yerleşim yerlerinin çoğunun klasik Ortaçağ mimari özelliklerine uygun olarak inşa edildiklerini görürüz. Buna göre şehirler, iç kale, şehristan ve rabaz adı verilen üç ana bölümden oluşmaktaydı. Türkler'in İslamiyeti kabulü sonrasında, evvelki yaşam birikimlerini şehirlerin karakterlerine yansıttıkları açıktır. Bu izleri Selçuklu şehirlerinde tespit etmek mümkündür. Selçuklular zamanında kullanılan kaleler de mimari yapılar arasında dikkat çekicidir. Şehir imar planlamalarında önemli bir yere sahip olan kalelerin, Selçuklu tarihinde hapishane olarak kullanımına dair birçok örnek bulunmaktadır. Selçuklular zamanındaki kaleye hapsetme uygulamalarının yaygın olarak siyasi sebepler ile ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Selçuklu Devletleri'ndeki örnekler bize hükümdarların saltanatlarını tehdit eden hanedan mensuplarını ve devlet adamlarını kalelerdeki zindanlara yahut açılan kuyulara atarak hapsetme cezasına çarptırdıklarını göstermektedir. Selçuklular, henüz devletleri kurulmadan önce kendileri ile birlikte hareket edenler ile yaşayacak bir bölge arama faaliyetlerinde bulundukları sırada Arslan Yabgu, Gazneli Sultan Mahmud tarafından iktidarı için tehlikeli görülerek Kâlincar Kalesi 'ne hapsedilmişti. Öte yandan Tuğrul Bey, Büveyhî hükümdarı el-Melikü'r-Rahîm Hüsrev'i Tâberek Kalesi'ne ve Sultan Melikşah, kardeşi melik Tekiş'i Fîrûzkûh Kalesi'ne hapsetmişti. Selçuklular 'da bir infaz yönteminden çok tutukluluk hali olarak tanımlayabileceğimiz kalelerde hapsedilme diğer hapsetme cezalarından farklıdır. Bilindiği gibi tarihin erken devirlerinden itibaren gerçekleşen suç eylemlerine karşılık bir yaptırım olarak gelişen cezalar her toplum ve devlette görülmüştür. Bir suça karşılık verilen ceza çeşitlerinden bir tanesi de hapsetme cezası olup İslam öncesi Türkler' de genel olarak kısa süreli olarak uygulanmıştır. Göçebe bir hayat tarzını benimsemiş olan Türkler bir suçlunun cezasının infazı gerçekleşene kadar genellikle kısa süreli hapsetme uygulamasını kullanmışlardır. İslam hukukçuları arasında hapsetme cezası hakkında görüş ayrılıkları vardır. İslâm devletlerinde hapsetme genellikle, gerçek cezanın infazına kadar uygulanan bir yaptırım olarak görülmüştür. Selçuklu Devletleri'nde de hapsetme cezası uygulanmış olup bunun kale hapishanelerinde infazı çoğunlukla siyasi suçlar sebebiyledir. Kaleler, kimi zaman açılan bir kuyu kimi zaman ise zindanları ile hapishane işlevi görmüştür. Kaynaklarımız genel olarak kale hapishanelerinden mekan olarak bahsederken buraların iğrenç, dar, karanlık ve pis kokulu yerler olduğunu belirterek mahkumlar için güvenli olduğunu vurgularlar. Bunun sebebi kalelerin sağlam duvarlar ile çevrilmiş ve bu duvarların burçlar ile güçlendirilirmiş olmasıdır. Ayrıca kalelerin genel olarak yüksek tepeler üzerine inşa edilmeleri ve sur duvarları etrafına hendekler kazılması sonucu savunmasının desteklenmesi bu yapıların güvenirliğini arttıran başka bir unsurdur. Bu sebeple kaleler önemli mahkumların kaçma ve kaçırılma ihtimalini en aza indirmek için hapishane olarak sıkça tercih edilen mekanlar olmuştur.

Özet (Çeviri)

The Seljuk Dynasty established their rule after the Battle of Dandanaqan they engaged in year 1040. This dynasty managed to expand their rule and become an empire despite neighbouring powerful states like Ghaznavids, Kara-Khanid and Byzantium. When we look at why cities under Seljuk rule developed, the main reason will be identified as such cities are being on important trade routes. Especially the historical Silk Road effected many cities in a positive way from China to Anatolia on its route, and increased economic situation of those settlements. Another important element about existence of cities was the water sources close to them that was used by people, farmlands and animal herds. For example, City of Nishapur was close to Shurahrud and Dizbad rivers; City of Rey was close to Surini and Gilani rivers; and city of Mery was built close to Murgab River. When development plans of cities in Seljuk borders are observed, it can be noted that those settlements were built in accordance with typical Medieval architecture. According to those plans, cities were built in three main sections: Citadel, county and rabad. It is obvious that Turks brought their past knowledge to cities they controlled after their conversion to Islam. The remnants of non-Islamic past is observable in Seljuk controlled cities. The citadels used during Seljuk era are also remarkable. The citadels played an important role in city planning, and there are many examples about those citadels being used as dungeons when it was necessary. It can be said that major causes of imprisonment in citadels were political. Examples from Seljuk Dynasty shows that Seljuk Monarchs imprisoned family members or statesmen who they believed to threaten their domain in dungeons of citadels, or in pits dug for them. While Seljuks were looking for a suitable location to settle down before they had their own sovereign domain, their leader Arslan Yabgu was imprisoned by Ghaznavid Sultan Mahmud in Kalinjar fort because Arslan Yabgu was posing a threat to Mahmud's rule. On the other hand, Tughril Beg imprisoned Sultan of Buwayhids, al-Malik al-Rahim Husrev in Tabarak Fort, and Sultan Malik-Shah I imprisoned his own brother Tekish in Firuzkuh Castle. Seljuks used imprisonment in castle dungeons as a way of detention, rather than a method of punishment, thus making it different from other ways of imprisonment punishments. Since the early stages of history, all societies and states developed certain ways of punishments to deal with crimes and criminals. Sanctions, such as imprisonment as a punishment for certain crimes was apparent in Turks before Islam as well, but for a short time. Because Turks before Islam adopted the nomadic lifestyle, imprisonment used for short-time detention until the fate of criminal was decided. The Seljuk Way of imprisonment as detention instead of punishment caused arguments among Islamic scholars and lawyers. Islamic states usually used imprisonment as a sanction until the real punishment executed. Seljuks were no different; they used the same imprisonment methods, and castle dungeons welcomed mostly political prisoners. Castles often had dungeons, and if they didn't have or was full, pits were dug in to be used as dungeons. Historical sources mention castle or citadel dungeons as dark, disgusting, narrow and stinking places, but they also note down that dungeons are secure. The reason is castles, forts and citadels were surrounded by long and thick walls fortified by bastions. Castles were also often built on hills and heights, and ditches were dug-in. Overall, security measures made castles secure places for imprisonment, thus making it near impossible for prisoners to escape, or be rescued. This is why castles, citadels and forts were preferred for dungeon imprisonments.

Benzer Tezler

  1. Afyonkarahisar kalesinin mevcut durumunun saptanması ve dönemsel analizi

    The determination of Afyonkarahisar castle current situation and its historical analysis

    BÜŞRA KÖKER

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    MimarlıkSüleyman Demirel Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ SEDA ŞİMŞEK TOLACI

  2. XI. ve XVI. yüzyıllarda Teke Sancağı

    The province of Teke in the XV. and XVI. centuries

    BEHSET KARACA

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    TarihOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. MEHMET ALİ ÜNAL

  3. Selçuklular'da adliye teşkilatı

    Judicial organization in Saldjuks

    AHMET ATİLLA ALTAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    Tarihİstanbul Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDÜLKERİM ÖZAYDIN

  4. 4. Abbasi döneminde edebi çevre (447-656/1055-1258)

    Başlık çevirisi yok

    SELAMİ BAKIRCI

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Doğu Dilleri ve EdebiyatıAtatürk Üniversitesi

    Doğu Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NASUHİ ÜNAL KARAARSLAN

  5. XIII-XIV. yüzyıllarda Kırşehir ve yöresinin siyasi, sosyal, kültürel ve dini tarihi

    Politicial, social, culturel and religious history of Kırşehir and its places in XIII-XIV century

    MEHMET EMİN KILIÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    TarihGazi Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KAZIM YAŞAR KOPRAMAN