Geri Dön

Kalp yetmezliği tanısı olan kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğunun ve cinsel yaşam kalitesinin değerlendirilmesi

Evaluation of sexual dysfunction and sexual quality of life in women with heart failure

  1. Tez No: 683956
  2. Yazar: HİLAL KÜÇÜKKAYA
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. İLKNUR MÜNEVVER GÖNENÇ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Hemşirelik, Nursing
  6. Anahtar Kelimeler: Cinsel Disfonksiyon, Cinsel Yaşam Kalitesi, Kalp Yetmezliği, Kadınlar, Heart Failure, Sexual Dysfunction, Sexual Quality of Life, Women
  7. Yıl: 2021
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ankara Üniversitesi
  10. Enstitü: Sağlık Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Hemşirelik Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 146

Özet

Kalp Yetmezliği (KY) Olan Kadınlarda Cinsel Disfonksiyonun (CD) ve Cinsel Yaşam Kalitesinin (CYK) Değerlendirilmesi Bu araştırma, KY olan kadınlarda cinsel disfonksiyon ve cinsel yaşam kalitesini değerlendirmek ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini T.C. Sağlık Bakanlığı Ankara Şehir Hastanesi Kalp Damar Hastanesi Kardiyoloji polikliniğine başvuran ve kardiyoloji kliniğinde yatarak tedavi gören 356 kadın hasta oluşturmuştur. Veriler, tanıtıcı bilgiler formu, Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (KCFİ), Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kadın (CYKÖ-K) aracılığıyla toplanmıştır. Çalışma bulgularımıza göre; KY sonrası gelişen semptomlardan günlük yaşam aktivitelerini yerine getirirken rahatsız olduğunu belirten kadınlarınn; %50,6'sı dispne, %35,2'si noktüri, %34,3'ü ödem, %30,6'sı halsizlik bildirmiştir. Kadınların %42,1'i KY'nin cinsel yaşamlarını olumsuz etkilediğini ifade ederken, %21,3'ü cinsel problemlerinin KY öncesi başladığını bildirmiştir. Cinsel problemlerinin KY öncesi başladığını ifade eden kadınların %67,1'i var olan problemlerinin daha da kötüleştiğini, KY öncesi cinsel problemi olmadığını ifade edenlerin %35,4'ü KY'nin cinsel yaşamlarını olumsuz etkilediğini bildirmiştir. Kadınların %29,2'si cinsel ilişki sırasında KY semptomlarının kötüleşmesi nedeniyle ölmekten korktuğunu bildirmiştir. Kadınların %80,6'sı kendilerinin cinsellikle ilgili hiç konuşmadıklarını belirtirken, %98'i bir sağlık personeli tarafından cinsellikle ilgili bilgilendirilmediklerini ifade etmiştir. Kadınların %19,8'i cinsellikle ilgili bilgilendirilmek istediğini bildirmiştir. Kadınların %84,8'inde CD saptanmıştır. Kadınlarda en fazla etkilenen alan cinsel istek, en az etkilenen alan uyarılmadır. Yaşın CD'u artırdığı bulunmuştur, 55-60 yaş arası kadınların 61 yaş üstü kadınlara göre CD olma riski 0,171 kat daha azdır. Kadınların kendisi ve eşi çalışmayanlarda, eşi ve kendisinin öğrenim durumu iyi olmayanlarda CD daha fazla görülmektedir. Ailesinin ekonomik durumunu kötü olarak ifade edenlerin uyarılma ve orgazmda sorun yaşadıkları bulunmuştur. Eşlik eden kronik hastalığı olanlarda CD varlığı anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Hipertansiyon ve renal hastalığı olanlarda CD varlığı daha fazla iken, hipertansiyonu olan kadınların uyarılma başta olmak üzere istek hariç tüm alanlarda azalma yaşadığı, böbrek hastalığı olanlarda ise istek başata olmak üzere uyarılma ve orgazmda anlamlı derecede düşüş yaşadıkları bulunmuştur. Menopoz varlığının CD'u yedi kat artırdığı bulunmuştur. Beta blokerlerin ve diüretiklerin CD varlığını artırdığı bulunurken, üçüncü kuşak beta blokerlerden nebivolol kullanan kadınlarda karvedilol kullananlara göre daha fazla CD görüldüğü saptanmıştır. Tüm antihipertansif sınıflarını ve oral antidiyabetikleri kullanan kadınlarda CD daha fazla görülmektedir. Kadınların CYKÖ-K puan ortalaması 75,49±19,37'dir. Yaşın bir birim artması kadınlarda CYK'ni 0,414 kat artırmaktadır buna göre yaş cinsel fonksiyonları azaltırken, CYK'sini artırmaktadır. Görücü usulü ile evlenme ise CYK'sini 5,664 kat düşürmektedir. Ailesinin düzenli geliri olmadığını bildirenlerin, eğitim durumu iyi olmayanların, CYK'si düşük, eşlik eden kronik bir hastalığı olmayanların CYK'si yüksek bulunmuştur. Menopoza girmeyenlerin CYK'si 7,455 kat daha fazladır. KY öncesi cinsel sorunu olduğunu söyleyenlerin, KY'nin cinsel yaşamlarını olumsuz etkilediğini bildirenlerin, cinselliğin şuan önemli olmadığını düşünenlerin, ilaçların cinsel yaşamlarını olumsuz etkilediğini bildirenlerin, cinsel ilişki sırasında ölmekten korkanların, KY'ne adaptasyon sürecinde cinselliklerinin olumsuz etkilendiğini ve eşlerinin bu dönemde onlara anlayışlı yaklaşmadığını ifade edenlerin, bu süreçte kendilerini toplumdan izole ettiklerini ve bunun da cinsel yaşamlarını olumsuz etkilediğini söyleyenlerin, sağlık personeli ile cinsellikle ilgili konuşurken utananların ve onları utandıracağından çekinenlerin, cinsellikle ilgili bilgi verilmediğinde kaygı seviyelerinin yükseldiğini bildirenlerin CYK'si düşük bulunmuştur. Kadınlarda CD ile cinsel yaşam kalitesi arasında düşük düzeyde pozitif yönde anlamlı doğrusal ilişki saptanmıştır. Bu sonuca göre yaşlı kadın KY hastalarında CD olmasına rağmen CYK'leri yüksektir. Sonuç olarak, KY olan kadınlarda CD oranı yüksek olup, birçok faktör CD varlığını ve CYK' sini etkilemektedir. Bu yüzden hemşireler tarafından KY olan kadınlar süreç içerisinde CD açısından değerlendirilmeli, risk faktörlerinin takibi yapılmalı ve değişimler kaydedilmelidir. Kadının cinsel problemi CD kriterlerine uymasa da mutlaka müdahale edilmeli, eş/partnerle olan ilişkisel faktörler ele alınmalıdır. Tüm KY olan kadın hastalara eşleri ile birlikte cinsel problemlerinin seviyesine bakılmaksızın cinsel sağlık eğitimi verilmeli ve gerekirse hastalar eşleri/partnerleri ile birlikte bir cinsel sağlık terapistine /uzmanına yönlendirilmelidir.

Özet (Çeviri)

Evaluation of Sexual Dysfunction (SD) and Sexual Quality of Life (SQL) in Women with Heart Failure (HF) This study was conducted to evaluate sexual dysfunction and sexual quality of life in women with HF and to determine the factors affecting it. The sample of the study consisted of 356 female patients who applied to the Cardiology outpatient clinic of the T.R. Ministry of Health Ankara City Hospital Cardiovascular Hospital and were hospitalized in the cardiology clinic. Data were collected through the introductory information form, Female Sexual Function Index (FSFI), and Sexual Quality of Life Scale-Female (SQLS-F). According to our study findings, among the women who stated that they were uncomfortable while performing their daily living activities due to the symptoms developing after HF; 50.6% reported dyspnea, 35.2% nocturia, 34.3% edema, and 30.6% fatigue. While 42.1% of women stated that HF negatively affected their sexual life, 21.3% reported that their sexual problems started before HF. 67.1% of women who stated that their sexual problems started before HF reported that their existing problems got worse, and 35.4% of those who stated that they had no sexual problems before HF reported that HF negatively affected their sexual life. 29.2% of women reported that they feared death due to worsening of HF symptoms during sexual intercourse. While 80.6% of the women stated that they never talked about sexuality, 98% of them stated that they were not informed about sexuality by health personnel. 19.8% of women reported that they wanted to be informed about sexuality. SD was detected in 84.8% of women. The most affected area in women is sexual desire; the least affected area is arousal. Age has been found to increase SD, women aged 55-60 years are 0.171 times less likely to develop SD than women over the age of 61. SD is more common among women and their spouses who are unemployed, and those whose education level is not good. It was found that those who expressed their family's economic situation as bad had problems in arousal and orgasm. The presence of SD was found to be significantly higher in patients with concomitant chronic diseases. While the presence of SD was higher in patients with hypertension and renal disease, it was found that women with hypertension experienced a decrease in all areas especially arousal with the exception of sexual desire, while those with kidney disease experienced a significant decrease in arousal and orgasm, especially in desire. The presence of menopause has been found to increase SD seven times. While beta-blockers and diuretics were found to increase the presence of SD, it was found that women using nebivolol, one of the third generation beta-blockers, had experienced more SD than those using carvedilol. SD is more common in women using all antihypertensive classes and oral antidiabetics. The mean SQLS-F score of the women was 75.49±19.37. An increase in age by one unit increases SQL 0.414 times in women, according to this, while age decreases sexual functions, it increases SQL. Arranged marriage, on the other hand, reduces the SQL by 5,664 times. Those who reported that their families did not have a regular income and those who did not have a good education level had a low SQL, while those who did not have a concomitant chronic disease had a higher SQL. Those who do not go through menopause have a 7,455 times higher SQL. SQL was found to be lower of those who indicate they had a sexual problem before HF, who reported that HF negatively affected their sexual life, who think that sexuality is not important now, who reported that drugs adversely affected their sexual life, who have a fear of dying during sexual intercourse, who stated that their sexuality was adversely affected during the adaptation process to HF and that their spouses did not approach them with understanding during this period, who say that they isolate themselves from society in this process and that this negatively affects their sexual lives, who are ashamed to talk about sexuality with health personnel and who are afraid of embarrassing them, who reported that their anxiety levels increased when no information about sexuality was provided. There was a low level of significant positive linear relationship between SD and sexual quality of life in women. According to this result, elderly female HF patients have high SQL although they have SD. In conclusion, SD rate is high in women with HF, and many factors affect SD presence and SQL. Therefore, women with HF should be evaluated by nurses in terms of SD, risk factors should be followed and changes should be recorded. Even if the sexual problem of the woman does not meet the SD criteria, it should be intervened and the relational factors with the spouse/partner should be addressed. Sexual health education should be given to all female patients with HF regardless of the level of their sexual problems, together with their spouses, and if necessary, the patients should be referred to a sexual health therapist/specialist with their spouses/partners.

Benzer Tezler

  1. Kalp yetmezliği ve tip 2 diyabeti olan hastalarda yeni başlanan sodyum glukoz kotransporter-2 inhibitörlerinin ejeksiyon fraksiyonu üzerine etkisinin volüm ile ilişkisi

    Newly initiated sodium glucose cotransporter-2 inhibitors in patients with heart failure and type 2 diabetes effect on volume and ejection fraction

    YEŞİM ÇELİK KANTAR

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    UZMAN BANU AÇMAZ

  2. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Kliniğine başvuran kalp yetersizliği tanısı alan hasta ve yakınlarında oluşan ekonomik ve sosyal maliyetler

    The economic and social costs of the patients diagnosed with heart failure and their relatives admittet to the Cardiology Clinic of Maltepe University Faculty of Medicine

    AYŞEGÜL HAKBİLEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Sağlık YönetimiMaltepe Üniversitesi

    Sağlık Yönetimi Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ TURHAN ŞALVA

  3. KOAH ile ilişkili akut solunum yetmezliği nedeniyle mekanik ventilasyon uygulanan hastalarda mortaliteyi etkileyen faktörler

    Predictors of mortality in patients with COPD related acute respiratory failure requiring mechanical ventilation

    SABRİYE SEDA GENÇ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2009

    Göğüs HastalıklarıGaziantep Üniversitesi

    Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. NEVİN UYSAL

  4. Polikistik over sendromu ve hipertansiyonu olan hastalarda sabah kan basıncı dalgalanması ile serum antimüllerian hormon düzeyi ve homa-ır skoru arasındaki ilişki

    The relationship between morning blood pressure surge and serum anti-müllerian hormone level and homa-ir score in patients with polycystic ovary syndrome and hypertension

    DİLAN DAMLA ÖZTÜRK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    İç HastalıklarıSağlık Bilimleri Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. HİLMİ ERDEM SÜMBÜL

  5. Tiroid disfonksiyonu olan hastaların biyokimyasal parametrelerinin retrospektif incelenmesi

    Retrospective examination of biochemical parameters of patients with thyroid dysfunction

    CEREN ULAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Aile HekimliğiSağlık Bakanlığı

    Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. EMİNE NEŞE YENİÇERİ

    DR. ÖĞR. ÜYESİ İSMAİL KIRLI