Geri Dön

Yanık yarası tedavisinde biyolojik pansuman olarak kullanılmak üzere hazırlanan amniyotik membranın gliserol ile prezervasyonu

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 70079
  2. Yazar: HİKMET ŞAHİN
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. GEYLANİ ÖZOK
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Genel Cerrahi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, General Surgery, Child Health and Diseases
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1998
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 83

Özet

7. ÖZET Yanık hastalarında, hasara uğrayan deri bölümünün tedavi edilmesi için, 2. derece yüzeysel ve bazı derin yanıklarda sadece pansuman yapılması, daha derin yanık alanlarının ise greftlenmesi gereklidir. Derin alanların greftlenmesi için hastanın operasyona alınmasına dek yara yüzeyini koruyabilmek için de pansuman yapılması gereklidir. Dünyada kullanımda olan pansuman yöntemleri; amniotik membran, alio ve xenogreft gibi biolojik pansumanlar ve sentetik pansumanlardır. Allo ve xeno greft kullanımı deri bankası kurulması gerektiği için, sentetik pansumanlar ise fonksiyonlarının yatersiz olması ve maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle geniş kullanım alanı bulamamışlardır. Yapılan çalışmada, amniotik membran raf ömrünün uzatılabilmesi için, Hollanda Deri Bankası tarafından deri greftlerini korumak amacıyla geliştirilmiş olan, %99 gliserol içinde prezervasyon yöntemi, antibiotik (Penislin) ilaveli serum fizyolojikte koruma yöntemi ile karşılaştırılmıştır. Dino tarafından tarif edilen amniotik membran hazırlanma basamakları uygulandıktan sonra, membranlar iki gruba ayrılmıştır. l.grup (ASF): 11 adet membran, 50 ml'lik, litresinde 1 milyon ünite penisilin bulunan solüsyonda 2.grup (AGL): 18 adet membran, %50, %70, %85'lik gliserollerle muamele edildikten sonra, %99 gliserol içinde +4°Ç'deki buzdolabında saklanmışlardır. Tüm membranlardan haftada bir mikrobiyolojik (aerop,anaerop bakteriyel ve fiıngal) ve histopatolojik örnekler alınmıştır. ASF grubundaki 1 1 membranın hepsinde mikrobiyolojik olarak üreme saptanmıştır. En erken 3. haftada (1 nolu membranda), en geç ise 10. haftada (6 nolu membranda) üreme olmuştur. AGL grubunda ise membranların hiçbirinde çalışma sona erdirilinceye dek mikrobiyolojik üreme olmamıştır. İki grubun istatistiksel olarak yapılan karşılaştırmasında anlamlı derecede fark varlığı saptanmıştır. (p= 0.0000000) 75Histopatolojik değerlendirme yapıldığında; ASF grubundaki membranlarda hidropik dejeneresans ve piknozun çalışamanın ilk haftasında başladığı, bunların sonucunda amniotik membran yüzeyel epitelinde hızla nekroz geliştiği görülmüştür. ASF grubunda membranların %100 nekroza ortalama 70.86±23.33 günde ulaştıkları izlenmiştir. AGL grubunda ise; hidropik dejeneresans ve piknozun membran çalışmaya alındıktan 40- 50 gün sonra başladığı ve yüzeyel epiteliyal nekrozun çok yavaş ilerleyerek, hiçbir zaman %100'e ulaşmadığı görülmüştür. Nekroz %100'e ulaşmadığı için hidropik dejeneresans ve piknoz çalışma sonlandınlıncaya dek gönderilen tüm preparatlarda izlenebilmektedir. AGL grubundaki membranların uygulama şartlarını değerlendirmek için 6 hastaya membranlar kaplanmıştır. Hastaların 3'ü kız, 3'ü erkektir. Yaş ortalamaları; 3,29±1,45 yıldır. Hastaların tümünde yanık etkeni sıcak su, yanık derecesi ise 2° yüzeyeldir. Ortalama yanık alanı %12,33±4,84 olan olguların, membranla kaplanan ortalama yanık alanları ise %7,17+2,4'dür. Membranlar akut yanık ile başvuran hastalara yanık sonrası 2-4 saat içinde ve operasyon sonrasında eskar eksize edilen ve greft alman donör sahalara kaplanmıştır. Zarların ortalama hazırlanma - kaplanma arasındaki raf süreleri ise 54,17+41,31 gündür. Hasta uygulamalarında membranların manüplasyonunun, kolay olduğu görülmektedir. Olguların hiçbirinde, izlem sırasında, membran altında kolleksiyon tespit edilmemiştir. Bu gözlemde membramn yara yüzeyine yapışmasının iyi olduğunu göstermektedir. Ayrıca uygulanan membranların kenarlarından ve yara yüzeyini kaplayan membramn üzerinden sürüntü şeklinde alınan mikrobiyolojik örneklerde, 3 hastada 5 üreme olmasına rağmen kaplanan zarların hiçbirinin altında enfeksiyon gelişmemiştir. Üreyen mikroorganizmalar; 3 örnekte Staph, aureus, 2 olguda ise E. Coli'dir. 6 olgudan 4 tanesine yanık yüzeyleri %10'nun üzerinde olduğu için proflaktik amaçla antibiyotik başlanmıştır. Bu olgulardan sadece ikisinde üreme tespit edilmiştir (2 adet Staph. Aureus). Ancak klinik olarak enfeksiyon bulgusu olmadığından kültür antibiyogramda bakteriye duyarlı olan antibiyotik kullanılmamıştır. Üreme olmasına rağmen, yara yüzeyinde enfeksiyon bulgusu ve olgularda yüksek ateş tespit edilmemesi, amniotik membramn enfeksiyon ajanlarına karşı iyi bir bariyer olduğunun göstergesidir. 76Uygulamadan hemen sonra hastanın hızla uykuya dalması, rahatladığının görülmesi ve bunun aile tarafından da ifade edilmesi membranın ağrıyı azaltmaktaki başarısının göstergesi sayılabilir. Günlük izlemler sırasında da hastaların ağrıdan şikayet etmedikleri ve analjezik ihtiyacının olmadığı görülmüştür. Olgularda, ortalama 4,33+0,52 gün membran kenarlarından başlayan epitelizasyon, ortalama 9,67±2,73. günde tamamlanmıştır (Resim 38). İyileşen yara zeminin düzgün, hafif hiperemik olduğu ve kozmetik açıdan çok iyi görünümde olduğu izlenmiştir. Hastaların ortalama hastanede yatış süreleri: 12,5±1,87 gündür. Sonuç olarak, amniotik membranın gliserol içinde, mikrobiyolojik ve histopatolojik olarak da gösterildiği gibi, antibiyotikli solüsyonla saklama yöntemine oranla, çok daha iyi ve uzun süre korunabileceği kanaatine varılmıştır. 77

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Deneysel temas tipi yanıklarda Hyperıcum perforatum (Sarı kantaron) tedavisi ile Alpına offıcınarum ( Havlıcan) tedavisinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin karşılaştırılması

    Comparison of the effects of Hypericum perforatum (St john's wort) treatment and Alpina officinarum (Galangal) treatment on the wound healing in experimental contact burns

    HALİL UĞUR SAVAŞ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    İlk ve Acil YardımEge Üniversitesi

    Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü

    DOÇ. DR. GÜÇLÜ SELAHATTİN KIYAN

  2. Sıçanlarda yanık yarasının murt ağacı ekstresi, amnion sıvısı ve gümüş sülfadiazin ile sağaltımının karşılaştırılması

    Comparison of the treatment of burn wound in rats with murt tree extract, amnion fluid and silver sülfadiazine

    BEYZANUR SOYKAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2020

    DermatolojiAfyon Kocatepe Üniversitesi

    Cerrahi (Veterinerlik) Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İBRAHİM DEMİRKAN

  3. Deneysel temas tipi yanıklarda, acil uygulanan tedavi yöntemlerinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin ipek proteini serisinin(ipek böceği kozasından elde edilen saf molekül) topikal tedavisi ile karşılaştırılması

    Comparison of the topical sericine(pure molecule derived from silkworm cocoons) treatment and the effects of emergency treatment methods on the wound healing in experimental contact burns

    DERYA ÜNLÜ

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    İlk ve Acil YardımEge Üniversitesi

    Acil Tıp Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MURAT ERSEL

  4. Propolis ekstrakt içeren doğal yara örtüsü malzemelerinin hazırlanması ve karakterizasyonu

    Preparation and characterization of propolis extracts containing natural materials wound dressing

    SİBEL TOPDAĞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    BiyokimyaFatih Üniversitesi

    Kimya Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. MEHMET ŞENEL