Geri Dön

Urfa Sancağı ve çevresinde aşiretler (XVIII. ve XIX. yüzyıllar)

The tribes in and vicinity of Urfa Sanjak (sub-province) (In the 18th and 19th centuries)

  1. Tez No: 701409
  2. Yazar: MEHMET NURİ ŞANDA
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ŞERİFE YORULMAZ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Tarih, History
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2021
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Mersin Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 447

Özet

Orta Doğu'da“Bereketli Hilâl”olarak adlandırılan bölgenin kuzeyinde yer alan Urfa birçok aşiretin yurdu olmuştur. Demografik yapıdaki çeşitlilik Urfa'nın tarih boyunca farklı devlet ve toplumların hâkimiyetine girmesiyle ilgilidir. VII. yüzyılda Müslüman Araplar, Arabistan'ın kuzeyine doğru fetih hareketleri gerçekleştirmiş ve Anadolu'nun güneyine kadar olan bölgeleri fethetmişlerdir. Bu fetih hareketlerinden sonra bölgeye Şemmer, Aneze ve Tayy gibi birçok Arap kabilesi yerleşmiştir. Daha önce bölgede bulunan Ekrâd kabileleri de İslâmiyet'i benimseyerek Urfa ve çevresinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. İskitler zamanında Anadolu'ya yapılan ilk Türk akınları yurt bulma amacıyla yapılmamış, ekonomik kazanç elde etme amacıyla gerçekleştirilmiştir. XI. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti'nden itibaren Anadolu'ya yapılan Türkİslâm akınları ve göçleri yurt bulma amacına yöneliktir. XIII. yüzyılda meydana gelen Moğol istilası Türklerin batı yönündeki göç hareketlerini hızlandırmıştır. Bu istiladan kaçan Beydili, Döğer, Avşar gibi 24 Oğuz boyuna mensup Türk boyları Anadolu'ya gelerek burayı yurt edinmişlerdir. Bu durum Anadolu'da farklı toplumlara mensup birçok aşiret, kabile ve oymağın bir arada yaşamasına ortam hazırlamıştır. Anadolu'nun güneydoğusunda yer alan Urfa'daki aşiret ve oymakların büyük bir kısmı XVIII. ve XIX. yüzyıllarda konargöçer olup sonraki yıllarda yerleşik hayata geçmişlerdir. Yaşam tarzları gereği hareketli olan konargöçer aşiretler bazen yaylak ve kışlaklarına giderken yerleşiklerin ekinlerine zarar vermiş, bazen de yerleşim birimlerini yağmalamışlardır. Aşiretlerin bu yağma hareketleri merkezi ve mahalli yöneticiler tarafından çeşitli tedbirlerle engellenmeye çalışılmışsa da tam olarak sonlandırılamamıştır. Tüm uyarılara rağmen yağma ve gasp hareketlerinde ısrarcı olan aşiretler merkezi hükümetler tarafından zorunlu iskâna tâbi tutulmuştur. Bu iskân faaliyetleri belli bir plan dâhilinde gerçekleştirilmiştir. Bu duruma 1691 yılında Urfa ve Rakka arasına gerçekleştirilen iskânlar örnek gösterilebilir. Urfa sancağı ve çevresindeki aşiretler, yaşam tarzları gereği yerleşiklere bazı zararlar vermiş olsa da toplum ve devlete önemli katkılar da sağlamışlardır. Örneğin besledikleri hayvanlar için her yıl devlete ciddi meblâğlarda ağnam ve ağıl vergileri ödemişlerdir. Bunun yanında ürettikleri hayvansal ürünlerle yerleşiklerin et, süt ve yağ gibi ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Aşiretler askeri anlamda da devlete önemli katkılar sunmuşlardır. Bu duruma aşiret kuvvetlerinin Avusturya, İran ve Rusya'ya karşı yapılan savaşlara çağrılması ve Ermenilerin ayaklanma ihtimaline karşı Hamidiye Alaylarının kurulması örnek verilebilir. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sırasında Urfa, Fransızlar tarafından işgal edilince Badılı, Bucak, Fettahlı, Şeddâdi, Gerger, Karakeçili ve Kırvar gibi aşiretler Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri etrafında örgütlenerek işgale karşı direnmişlerdir. Osmanlı Devleti'ndeki toplumsal yapının bir bütün olarak değerlendirilmesi için bu yapı içinde yer alan aşiretlerin de sosyal, idari, hukuki, askeri ve ekonomik yapılarının incelenmesi ve bu aşiretlerin devletle, yerleşiklerle ve birbirleriyle olan ilişkilerinin araştırılması önem arz etmektedir. Literatürde aşiretlerle ilgili araştırmalar bulunsa da yapılan çalışmalarda başvurulan kaynaklar, araştırılan dönemler ve takip edilen yöntemlere bağlı olarak yazılanlar arasında önemli farklılıklar görülmektedir. Araştırmacıların bir kısmının konuyu yüzeysel olarak ele aldığı ve arşiv belgelerinden yeterince faydalanmadığı, bir kısmının da konuyu nesnel değerlendirmeden subjektif yorum ve yönlendirmelere yer verdiği tespit edilmiştir. Bu tespitlere araştırmanın ilgili bölümlerinde değinilmiştir. Aşiretler konusu çok sayıda ihtilaf ve problemi içinde barındırdığı için açıklamalarda olabildiğince dikkatli davranılmaya çalışılmıştır. Araştırmada XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Urfa sancağı ve çevresinde yaşayan birçok aşiret, oymak ve cemaat ele alınmıştır. Urfa sancağı ve çevresinde yaşayan yüzlerce aşiretin Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgelerinden tespit edilmesi, incelenmesi ve sınıflandırılması beraberinde bir takım sıkıntıları da ortaya çıkarmıştır. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda ziraatle uğraşan yerleşik aşiretler olduğu gibi göçebe olan aşiretler de mevcuttur. Zikredilen yüzyıllarda aşiretler genel olarak yaylak ve kışlak arasında yarı v göçbebe bir yaşam sürmüşlerdir. Konargöçer olan bu sosyal teşekküllerin tamamen bir sancak veya kazaya yerleştiğini belirtmek doğru değildir. Nitekim bazen bir aşiret birden fazla sancak ve kazanın sınırları içinde yaşamıştır. Bu noktada araştırmamızda konargöçer olan aşiretlerin Urfa sancağında daha çok hangi kazada yaşadığı arşiv belgeleri ve literatürdeki araştırma-inceleme eserler ışığında tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırma neticesinde XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Urfa sancağı ve çevresinde toplamda 362 aşiret ve cemaat tespit edilmiştir. Bunların 100'ü Urfa merkez kazası, 50'si Birecik kazası, 45'i Suruç kazası, 26'sı Rumkale kazası, 58'i Harran kazası, 79'u da Siverek sınırları içindedir. Bu aşiretler dışında Urfa sancağına bağlı olmamakla birlikte yılın belli dönemlerinde gasp ve yağma amacıyla Urfa'ya gelen Aneze, Şemmer, Caf ve Hemavend gibi aşiretler de araştırmada yer almaktadır. Açıklanan 362 aşiret, cemaat ve oymak dışında da birçok aşiret ve cemaatin adı araştırmada geçmektedir. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Urfa sancağı ve çevresindeki aşiretleri konu alan bu çalışma sekiz ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırmanın problem tanımı, amacı, önemi, yöntemi, veri toplama teknikleri ve kaynak değerlendirmesi; ikinci bölümde Urfa'nın konumu, tarihi ve idari yapısı; üçüncü bölümde aşiretlerin sosyal ve idari yapısı; dördüncü bölümde aşiretlerin Urfa sancağına iskân edilmeleri üzerinde durulmaktadır. Beşinci bölümde XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Urfa sancağı ve çevresinde yaşayan aşiretlere; altıncı bölümde Urfa'daki aşiretlerin birbiriyle mücadeleleri ve devlete karşı gerçekleştirdikleri isyanlara; yedinci bölümde Urfa sancağındaki aşiretlerin ekonomik yapısına; sekizinci bölümde ise Urfa sancağındaki aşiretlerin askeri yapısına değinilmektedir. Urfa ve çevresindeki aşiretlerle ilgili konunun bu sekiz bölümde anlatılanlarla tamamlanmış olmadığı da bir gerçektir. İleriki yıllarda bu konuyla ilgili yapılacak çalışmalar konunun daha da aydınlanmasına katkı sunacaktır.

Özet (Çeviri)

Located in the north of the region called“Fertile Crescent”in the Middle East, Urfa has been the home of many tribes. The varieties in demographic structure are related to the fact that Urfa has been dominated by different states and societies throughout history. In the 7th century, Muslim Arabs carried out conquest movements to the north of Arabia and conquered the regions to the south of Anatolia. After these conquest movements, many Arab tribes such as Şemmer, Aneze and Tayy have settled in the region. The Ekrâd tribes who had been living in the region also adopted Islam and continued their existence in Urfa and its surroundings. The first Turkish raids to Anatolia in the time of the Scythians were not for the purpose of finding a motherland, but for the purpose of obtaining economic gain. In the 11th century the Turkish-Islamic raids and immigraions that happened to Anatolia since the Great Seljuk State had been aimed at finding a home. The Mongol invasion that took place in the 13th century accelerated the migration movements of the Turks in the west. Turkish tribes belonging to twenty four (24) Oghuzz tribes such as“Beydili, Döğer, Avşar, Kayı”, who escaped from this invasion, came to Anatolia and created their homeland there. This situation has created an environment for many tribes, troops and families belonging to different nations to live together in Anatolia. Most of the tribes in Urfa, in the southeast of Anatolia, in 18th and 19th centuries were nomadic and then settled in the following years. Unaccustomed to being under the domination of a certain authority due to their lifestyles, the active apostles sometimes damaged the crops of the settlers on their way to the pastures and winter quarters, and sometimes they looted the settlements. Although these pillaging movements of the cultists were tried to be prevented by the central and local administrators with various measures, they could not be ended completely. Despite all warnings, the tribes who insisted on looting and extortion were subjected to mandatory requirement to settle somewhere else by the central government. These settlement activities had been carried out within a certain plan. The settlements between Urfa and Raqqa in 1691 can be given as an example to this situation. Although the sanjak of Urfa and the tribes around it caused some damage to the residents due to their lifestyle, they also did important economic contributions to the state. For example, they paid serious amounts of agnam and sheepfold taxes to the state every year for the animals they fed. In addition, they met the needs of the society residents such as meat, milk and oil with the animal products they produced. The tribes not only contributed to the state in social and economic terms, but also in military terms. This situation can be given as an example of calling the citadel forces to wars against Austria, Iran and Russia and the establishment of the Hamidiye Regiments against the possibility of the Armenian revolt. In addition, when Urfa was occupied by the French during the War of Independence, the tribes in Urfa such as Badılı, Bucak, Fettahlı, Şeddadi, Gerger, Karakeçili and Kırvar organized around the Mudafa-i Hukuk Societies and resisted the occupation. In order to evaluate the social structure in the Ottoman Empire as a whole, it is important to examine the social, administrative, legal, military and economic structures of the tribes in this context and to investigate their relations with the state, residents and each other. Although there are studies on tribes in the literature, there are significant differences between the written work depending on the sources referenced, the periods researched and the methods followed. It has been determined that some of the researchers deal with the subject superficially and do not make enough use of archive documents, and some of them include subjective comments and directions without objective evaluation. These findings are mentioned in the relevant sections of the research. Since the subject contains many conflicts and problems, it has been tried to be treated as carefully as possible in the explanations. In this research, the sanjak of Urfa and its environs with many tribes, troops and tribes in 18th and 19th centuries were discussed. The detection, analysis and classification of hundreds of tribes living in the city of Urfa and its surroundings from the documents of the Presidential vii Ottoman Archives have also revealed some problems. As it is known, tribes generally had a nomadic life. In the 18th and 19th centuries, there were settled tribes engaged in agriculture as well as nomadic tribes. In the mentioned centuries, the tribes generally led a semi-nomadic life between the highland and winter quarters. It is not correct to state that these social organizations, which are nomads, are entirely within a sanjak or country lifestyle. As a matter of fact, sometimes a tribe lived within the borders of more than one sanjak and district. At this point, in our research, it has been tried to determine which district the nomadic tribes mostly lived in the Urfa sanjak in the light of archive documents and research-analysis works in the literature. As a result of the research, a total of 362 tribes and communities were identified in and around the sanjak of Urfa in the XVIII and XIX centuries. 100 of them are in the central district of Urfa, 50 in the Birecik district, 45 in the Suruç district, 26 in the Rumkale district, 58 in the Harran district and 79 in the Siverek borders. Apart from these tribes, tribes such as Aneze, Şemmer, Caf and Hemavend, which come to Urfa for the purpose of usurpation and plunder at certain times of the year, are also included in the research, although they are not affiliated with the Sanjak of Urfa. Apart from the 362 tribes, communities and tribes described, many tribes and communities are mentioned in the research. This study, which deals with the sanjak of Urfa and its surroundings in 18th and 19th centuries, consists of eight main sections. In the first part; the purpose, method, problem definition, the technical dimension of data collection and importance of the research are mentioned; In the second part; the location, history and administrative structure of Urfa; In the third part; the social and administrative structure of the tribes; The fourth part focuses on the settlement of the tribes in Urfa sanjak. In the fifth part; to the tribes living in and around the sanjak of Urfa in the 18th and 19th centuries; In the sixth part; the struggles of the tribes in Urfa with each other and the revolts they carried out against the state; In the seventh part; the economic structure of the tribes in the sanjak of Urfa; In the eighth part; the military structure of the tribes in the sanjak of Urfa is mentioned. It is a fact that the subject of the tribes in and around Urfa is not totally complete with these eight parts. Studies on this subject in the following years will contribute to further enlightenment of the subject.

Benzer Tezler

  1. Millî Mücadele Dönemi'nde 13. Kolordu

    13th Corps during the National Struggle

    ENES MERT DEMİR

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Türk İnkılap Tarihiİstanbul Üniversitesi

    Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUSTAFA BUDAK

  2. Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Urfa'da eğitim

    Education in Urfa from Tanzimat to Republic

    ŞEHNAZ ÖZTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    Eğitim ve ÖğretimHarran Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. İLHAN PALALI

  3. Meşihat Arşivi belgeleri ışığında Urfa sancağı uleması(1850-1923)

    Urfa scholars the light of Mesihat Archives documents

    MEHMET FATİN OKULU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Tarihİstanbul Üniversitesi

    İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NURETTİN GEMİCİ

  4. H.1279-1289 (M.1862/1863-1872/1873) Urfa sancağı vakıf muhasebe kayıtları - transkripsiyon ve değerlendirme

    Urfa sanjak waqf accounting records - transcription and evaluation

    SENAY PEKTAŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    TarihHarran Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ İSMAİL ASOĞLU

  5. 215/2 numaralı Urfa Şer'iyye Sicili'nin transkripsiyonu ve değerlendirmesi (H.1321-1324/M.1904-1906)

    Transcription and evaluation of the Urfa Shar'iyyye Register numbered 215/2 (H.1321-1324/M.1904-1906)

    MAHMUDE ERGİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    TarihHarran Üniversitesi

    Tarih Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ABDULLAH EKİNCİ