İslam hukukunun sürekliliği ve değişimi bakımından ictihadın nakzı meselesi
The issue of nullification of ijtihād in terms of continuity and change in Islamic law
- Tez No: 735576
- Danışmanlar: DOÇ. DR. HALİS DEMİR
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Din, Religion
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 158
Özet
Fakîhin, herhangi bir şer'î-fer'î hükme ulaşmada olanca gücünü sarf etmesi anlamına gelen ictihad, müctehid adı verilen ehil kişilerce yerine getirilen bir faaliyettir. Gerek naslara, gerek Arap diline ait bazı hususiyetler, gerekse müctehidlerin akıl ve tabiatlarının farklı oluşu gibi sebepler birtakım görüş ayrılıklarını beraberinde getirmiştir. Ayrıca, farklı bir delile ulaşma, örfe ve maslahata müstenit hükümlerde örfün ve maslahatın değişmesi gibi durumlara binaen müctehidin, ictihadını değiştirmesi caiz ve vakidir. Söz konusu sebeplere ilaveten fıkhın kazâ kurumuna intikali ile de hâkimlerin birbirlerine muhalif ictihadlarda bulunması,“farklı ictihadlar birbirini nakzeder mi”sorusunu gündeme getirmiştir. İctihadın nakzı, ictihadla ulaşılan eski hükmün nâfiz ve kesinleşmiş olduktan sonra bozulması ve iptal edilmesi anlamına gelmektedir. İctihadın nakzının iki türü vardır. Bunlardan ilki, bir müctehidin amele dökülmüş olan kendi ictihadını nakzetmesi iken ikincisi müctehidin bir başka müctehidin ictihadını nakzetmesidir. İctihadın başka bir ictihadla nakzedilememesi, ictihada açık meseleler üzerinde yapılan ictihadlarla ilgilidir. Mahalli dışında yapılan ictihadların nakzedilmesi konusunda ise görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Ayrıca ictihadın başka bir ictihadı nakzetmesi, ictihadın sırf ictihad olarak ele alınmasına bağlıdır. İctihada kuvvet kazandıran ilave vasıfların eklenmesi ise durumu değiştirmektedir. Usûlcüler, ictihadın nakzına ilişkin iki farklı görüş üzere ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk ictihadın nakzını kabul etmezken bir kısım usûlcüler ise ictihadın ictihadı nakzedebileceği görüşünü benimsemişlerdir. Kaynaklarda, ictihadın ictihadla nakzedilebileceği görüşü İbn Uleyye (öl. 193/809), Ebûbekir el-Esam (öl. 200/816) ve Bişr el-Merîsî'ye (öl. 218/833) nispet edilmektedir. Onların bu görüşe sahip olmalarına, ictihadî meseleye dair tek bir hükmün ve bu hükme götüren kat'î bir delilin mevcut olduğu anlayışı sebep gösterilmiştir. Zira ictihada mesnet teşkil eden delil kat'î olduğu için, bu delile muhalif görüşte bulunanlar mutlak olarak hatalı konuma düşmektedirler. Böylece hatalı görüşün nakzedilmesinin meşrûiyet zemini oluşturulmuş olmaktadır. Nakzı kabul etmeyenler ise Hanefî, Mâlîkî, Şafiî ve Hanbelî usûlcülerdir. Söz konusu usûlcüler, her ne kadar ictihadın bir başka ictihadla nakzedilemeyeceğini savunsalar da meseleye dair aralarında bazı görüş ayrılıkları cereyan etmiştir. İctihadın nakzı meselesi, çeşitli vesilelerle ilk dönem fürû-i fıkıh literatüründe kendisine yer bulmuş ve zaman içerisinde kâideleşme sürecine girmiştir. Günümüze ulaşmış eserler içerisinde, meseleye kâide formunda ilk defa yer veren, 4./10. asırda yaşamış Hanefî fakîh ve usûlcü Ebü'l-Hasen el-Kerhî'dir (öl. 340/952). Kerhî kâideye, Hanefî imamların ictihadlarında dayandıkları genel ilke ve kâideleri tespit amacıyla kaleme aldığı risalesinde yer vermiş ve onu“İctihadla karar kılınan bir hüküm benzeri bir ictihadla feshedilemez, ancak nasla feshedilir”şeklinde ifade etmiştir. Kâide daha sonraki süreçte ağırlıklı olarak“ictihad ile ictihad nakzolunmaz”şeklinde ifade edilerek yerleşik hale gelmiş ve Mecelle'nin küllî kâideleri arasında kendine yer bulmuştur. Hukukî istikrarı temin eden en önemli konuların başında gelen ictihadın nakzı meselesi her dönem için güncelleğini korumaktadır. Dolayısıyla konuya dair yapılacak bir çalışma İslam hukukunun dinamik ve istikrarlı yapısını ortaya koyması açısından önem arzetmektedir. Bu çalışmada ictihadın nakzı meselesi hem usûl hem de kavâid literatürü bağlamında detaylı bir biçimde ortaya konulmaya gayret edilmiştir. Çalışma, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde konunun kavramsal çerçevesi çizilmiş ve konu fıkıh usûlü bağlamında ele alınmıştır. İkinci bölümde ise“ictihad ile ictihad nakzolunmaz”küllî kâidesinin tarihî seyri gösterilmiş ve teorik çerçevesi belirlenmiştir.
Özet (Çeviri)
Ijtihād means the ultimate effort that a jurist makes in order to reach to a shar'ī ruling and it is an activity performed by competent people called mujtahid. Features of the texts and Arabic language and the differences of mujtahids in mind and nature brought about some divergences. Besides, it is allowed and even actual for a mujtahid to change his opinion based on another proof and changes of custom and maṣlaḥa (best interest) in the provisions that arose from custom and maṣlaḥa. In addition to these reasons, the fact that judges had various decisions by transition of fiqh into judicial institution forced the issue that“can different ijtihāds nullify each other”. Nullification of an ijtihād infers to canceling and repealing the previous one reached by ijtihād after its finalization. Nullification of an ijtihād has two types. The first is that a mujtahid nullifies his own ijtihād after it become exercised. The second one is nullification of an ijtihād by another mujtahid. Being not nullified by another ijtihād is related to issues that are open to ijtihād. There is no disagreement for nullifying an ijtihād which is not performed in the proper place. Moreover, nullification of the other ijtihād depends on considering ijtihād nothing but an ijtihād. Supplemental features that leads to consolidation of an ijtihād can affect the situation. Scholars of Islamic legal theory have two different opinions on nullification of an ijtihād. The majority don't accept the nullification of an ijtihād, whereas some scholars accept it. The opinion that ijtihād can nullify the other one is attributed to Ibn 'Ulayya, Abū Bakr al-Aṣam and Bishr al-Marīsī. The reason for their opinions is said that there is only one ruling related to the issue in which ijtihād is allowed and there is a certain proof that leads to that ruling. Those who go against this certain proof absolutely fall into error since the basic proof for the ijtihād is certain. Thus, a legitimate ground occurs for nullifiying the false opinion. Those who don't acccept the nullification are Ḥanafi, Mālikī and Shafi'ī and Ḥanbalī scholars of Islamic legal theory. These scholars have split in opinion on the issue although they adopt impossibility of the nullification. The issue of nullification of an ijtihād entered in the first fiqh books with some means and in time it becoma a legal maxim. The first scholar among those whose works are extant who mentioned the issue as a legal maxim is Ab al-Ḥasan al-Karkhī who was a Ḥanafī jurist, lived in the fourth/tenth century. al-Karkhī treated this legal maxim in his treatise he wrote to determine the principles and the bases of leading Ḥanafīs for their ijtihāds. He mentioned the maxim like that: A ruling based on an ijtihād cannot be nullified by a similar ijtihād, except only by naṣ. The maxim then was standardised like“an ijtihād can not be nullified by its like”and it became a legal maxim of Majalla. The issue of nullification of an ijtihād continues to be relevant for every period of time, since it is one the most significant issues which ensures the legal stability. Therefore, a study about this issue have importance to reveal the dyanmic and consistent structure of Islamic law. In this study, this issue was handled in detail within the context of the literature of Islamic legal theory and legal maxims. The first part gives a conceptual framework and the issue was tackled as part of Islamic legal theory. The second part reveals the historical progress of the legal maxim“an ijtihād can not be nullified by its like”and its theoretical framework was set.
Benzer Tezler
- Hulefâ-yı Râşidîn'in yönetiminde sünnetin belirleyiciliği
Decisivinity of sunnah on the Rashid caliphs' administrative
ŞEHBA YAZICI
Doktora
Türkçe
2024
Dinİstanbul Üniversitesiİslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ADNAN DEMİRCAN
- 19. ve 20. yüzyılda Tunus'ta Pozitif Hukukun gelişimi
The development of Tunisian Positive Law in the 19 th and 20 th century
YAKUP MAHMUTOĞLU
- Uluslararası boyutuyla vergi incelemeleri
Tax examinations with international aspects
CANSU DAĞ BEREKET