Geri Dön

Bölgesel bütünleşme teorileri ve bölgesel hareketler Türkiye etkileşimi

Theories of regional integration and regional groupings with special reference to Turkey

  1. Tez No: 73898
  2. Yazar: HALİT YARDIM
  3. Danışmanlar: PROF. DR. COŞKUN İÇÖZ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Ekonomi, Economics
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1998
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Gazi Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uluslararası İktisat Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 164

Özet

Ill ÖZET 1951 Kömür-Çelik Paris Andlaşması ve 1957 Roma Andlaşmasıyla bir zamanlar gözde olan bölgesel iktisadi bütünleşme hareketi izleyen 20 yıl içinde gelişmekte olan ekonomilerde fazla heyecan yaratmamış, daha çok, 1980lerin sonuna kadar ki dönemde bir Avrupa olayı olarak kalmıştı. Kennedy ve Tokyo turlarında sağlanan tarife indirimlerinin tam bütünleşme eğiliminin dayanağı olan ekonomik özendiricileri epey zayıflattığını bazı şartlar dahilinde kabul etsek dahi, meselenin iktisadi olduğu kadar siyasal karakterde olduğunu gözden uzak tutamayız. Nitekim 1980'lerin sonunda, bir yanda AT'nin EFTA, Güneybatı Avrupa ve Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesinde, öte yanda Ocak 1989'da kurulan CUSFTA'yı örnek alan NAFTA'nın ortaya çıkışında değinilen siyasal faktörlerin ağırlığı o kadar artmıştı ki bölgesel bütünleşme olayı dünyanın her yerinde akademik ve politik çevrelerde hakkettiği ilgiyi toplamakta gecikmedi. Genel kanıya göre, bölgesel bütünleşmenin uyandırdığı yeni ilgiyi açıklarken artık tarihsel bir değeri bulunan 1980'lerin şu üç olayını başlangıç almak gerekiyor : Sovyetler Birliğinin çözülmesi, evrensel rekabetin çetinleşmesi ve karmaşıklaşması karşısında Tek Pazar hareketi, Aralık 1990'da imzalanması beklenen GATT sözleşmesinin gecikerek Uruguay turunun 1993'de epey farklı bir uzlaşmayla noktalanabilmek. Hiç kuşku yok ki Berlin duvarının yıkılmasıyla birlikte Comecon devrinin sona ermesi Doğu Avrupa ülkeleri için yeni ufukların açılmasına imkan vermiştir. Ve bu imkanları sadece bir piyasa erişim mantığı içinde değerlendiremeyeceğimiz çok açıktır. Dünyada tek bir egemen gücün kaldığı gerçeğini unutmadan bütünleşmenin siyasal teorilerine eğilmemiz şart olmaktadır. NAFTA ile MERCOSUR örnekleri iktisadi ve siyasi etkenleri birlikte ele alan bir analizin açıklama gücüne sadece yeni malzeme katmağa yaramaktadır. Uluslararası ilişkilerin açıklanmasında başvurulan yeni-gerçekçi ve kurumsal teorilerdeki gibi, değişik bölgesel bütünleşme örnekleri arasında kurumsal yapı ve işleyiş bakımından niçin farklar bulunduğunu da izah etmek durumundayız. Bu noktaları dikkate alarak tezimizin esas amacını özetle belirtmek istersek, çeşitli teoriler arasındaki benzerliklerle farklılıkları gözler önüne serecek şekilde teorilerin doğruluğunu tartmağa dönük tartışmaları gözden geçirmekten ibarettir. Çeşitli ekonomik bütünleşme düzenlemelerinin katılan taraflarla dünya refahı üzerinde icra edecekleri etkiler hakkında farklı dünya görüşüne sahip iktisatçılar arasında uzun zamandan beri cereyan eden tartışmalar konumuz bakımından hala önemini korumaktadır. Bu sebeple Vinergil kısmi analiz yaklaşımıyla başlayan, daha sonraki katkıları gündeme getirerek zenginleşen bir iktisadi model üzerinde belki hak ettiğinin çok ötesine giderek durduk. Ama hemen vurgulamalıyız ki tezimizin odağını bu kısım meydana getirmemektedir. Bu konuda kolları sıvayan her kişinin temel iktisadi gerçekleri öncelikle kavraması gereğineIV biz de inanıyoruz. Tam ters bir durum tezin ekonometrik araştırmalarla ilgili kısmı için söz konusudur. Bu konuya ilişkin literatürü tam kapsamlı ve ayrıntıya inen açıklamalarla vermek yerine, ekonometrik bulguları özlü biçimde ortaya sermeye çalıştık. Bunun başlıca gerekçesi, Türkiye'nin AB'ne tam katılımı halinde ortaya çıkması beklenen etkileri tahmin etmemize izin veren bir ekonometrik model uygulamasını, üzülerek belirtelim ki, finansal kaynak yetersizliği sebebiyle gerçekleştiremedik. AT siyasal ve ekonomik etki alanını yoğun ve sürekli biçimde genişletebilmesi bakımından bölgesel bütünleşme girişimleri arasında imtiyazlı bir yer tutmaktadır. EFTA ile yaptığı çok boyutlu Avrupa Ekonomik Alanı andlaşmalarıyla, merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleriyle imzaladığı tercihli ticaret ve işbirliği andlaşmaları burada uzun vadeli bir perspektiften bakılarak incelenmiş, sürükleyici faktörler tespit edilmeğe çalışılmıştır. Türkiye'nin tam üyelik talebi 1989 da Komisyon tarafından reddedildiğinde Türkiye ile AB arasında daha derin işbirliği ve ticaret bağlarının kurulması önerilmiş, bunun ilk adımını 1996 da yürürülüğe giren gümrük birliği oluşturmuştu. 1/95 gümrük birliği Kararını değerlendirdiğimizde Türkiye'nin AB'ye gelecekteki katılımı hususunda imkan ve umutların olumluluk arz ettiği sonucuna vardık. Ve bu görüşümüz Konsey'in 1997 Lüksemburg Zirvesinde perçinlendi kanısındayız. En azından Juncker"in ifadesiyle, Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı bulunduğu ve Türkiye'nin de benzer durumda olduğu, dolayısıyla iki tarafı aynı örgütlenme içine sokacak bir stratejinin izlenmesi gereği açık ve yorum gerektirmeyen biçimde ifade edilmiştir. Bu meyanda Türkiye'nin Kopenhag ölçütlerini yerine getirmesi isteğini bir engel olarak değil, fakat nihai amaca hizmet eden bir ödün olarak görmemizde yarar bulunduğu kanısındayız.

Özet (Çeviri)

SUMMARY Regional economic integration, once popular with the signature of the Paris Treaty on coal and steel in 1951 and of the Treaty of Rome in 1957, did not stimulate much interest among the developing nations during the following two decades, and was confined mainly to Europe up to the late 1980s, where the driving forces were as much political in character as economic. We may be inclined to accept the view that the tariff reductions following the Kennedy and Tokyo Rounds have weakened much of the economic incentives behind full integration, but only with some important reservations. The upgraded enthusiasm around regional economic integration, centered mostly, on the one hand, on the expansion of the EC to the EFTA and eastern and southwestern Europe, and on the other hand, on the erection of the NAFTA during the early 1990s, largely based on the CUSFTA which came into force in January 1989, has aroused timely interest in both the academic and political circles all over the world. Now the developing nations took part in the resurgence of interest in regionalism. Any explanation of the renewed popularity of integration should start with three now historical events of the 1980s : the dissolution of the Soviet Union, the Single Market movement in the face of increased complexity of worldwide competition, failure in December 1990 to conclude the Uruguay Round. Indeed, the coming down of the Berlin Wall, together with the opening up of new possibilities for East European countries after the end of COMECON period, leads one to search for the motivating forces beyond those accountable by a market-access theory. And such a search ends up with a political theory of integration mainly conditional on the existence of a single dominant power. The advent of NAFTA and MERCOSUR only adds more material to the basic political approach to integration that takes into account the interaction between the political and economic factors. Diversity in the institutional forms that the new integration arrangements take on has to be analysed in the framework, as is the case with the neorealist and institutional theories of international relations. Thus the purpose of our thesis is to address current controversies about the merits of several theories, and to bring into focus the similarities, as well as the differences, among various approaches. The longstanding debates among economists of differing creeds on the effects of various economic integration schemes on the participating countries and the world welfare are still relevant to our topic. Hence we start with the old Vinerian approach, modifying the basic partial analitic schema in accordance with the later contributions. Though we reserved a disproportionate volume to this part of our thesis it does not constitute the core of our study. Rather, we are conscious of the tradition that every student of international relationshas to master the most basic economic facts of the problem. Contrarily, the econometric analysis of the problem falls short of a detailed and complete account of the existing literature, largely because of the lack of financial resources required for an econometric research specifically for Turkey's full accession to the EU. Therefore, only a concise treatment of the econometric results is given here in this book. The EC has a prominent place among regional integration agreements in the way in which it has progressively extended its sphere of influence. It has concluded wide-ranging European Economic Area agreements with EFTA, and has signed deep preference and cooperation agreements with the Central European countries. The main factors underlying this expansion are here identified and studied from a long-run perspective. When Turkey's application was rejected in 1989 the Commission promised deeper association and trade links, and as a first step towards that direction Turkey entered into the customs union phase in 1996. When we evaluate the Decision 1/95 in this thesis we are quite satisfied with the outcome, as far as future prospects of the accession of Turkey are concerned. And our belief is once more strengtened by the Luxembourg summit in 1997 where in Mr. Juncker's words it was openly and tacitly admitted that Europe needed Turkey, and Turkey needed Europe, so it would be better to place both sides in an organized whole. The condition that Turkey should first meet the Copenhagen criteria need not detain us from our final goal.

Benzer Tezler

  1. Türkiye'de Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecinde mekansal organizasyonun dönüşümü ve Edirne - Ankara aksı

    The Transformation of spatial organization in Turkey through the integration process with the European Union and Edirne - Ankara

    METE BAŞAR BAYPINAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2003

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLDEN ERKUT

  2. Bölgesel iktisadi entegrasyonlar ve işgücü hareketleri üzerindeki etkisi 'AB örneği'

    Regional economic integrations and their impact on labor movements:'EU example'

    KAZIM UÇAR

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    EkonomiAdıyaman Üniversitesi

    İktisat Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NAZİF ÇETİN

  3. Contribution a la recherche d'un cadre juridique pour un droit international de laconcurrence plus efficace

    Daha etkin bir uluslararası rekabet için hukuki çerçeve arayışı

    ALİ CENK KESKİN

    Doktora

    Fransızca

    Fransızca

    2009

    HukukGalatasaray Üniversitesi

    Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. JEAN MARC SOREL

    PROF. DR. HALİL ERCÜMENT ERDEM

  4. Globalization versus/ and regionalism EU in the face of globalization

    Küreselleşme/bölgeselleşme, küreselleşme karşısında Avrupa Birliği'nin durumu

    SENCER YÖNDEM

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2001

    Uluslararası İlişkilerOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ATİLA ERALP

  5. Kentsel yaşam kalitesine çok ölçütlü bir yaklaşım. İstanbul örneği

    A Multidimensional approach to urban quality of life: The case of İstanbul

    İ.ÜMİT GÜVENÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1998

    Endüstri ve Endüstri Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Endüstri Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. FÜSUN ÜLENGİN