Türkiye'de 1923-1950 yılları arasında sinema ve tiyatro
Cinema and theater between the years 1923-1950 in Turkey
- Tez No: 741143
- Danışmanlar: DOÇ. DR. SEVİLAY ÖZER
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Sahne ve Görüntü Sanatları, Sanat Tarihi, Tarih, Performing and Visual Arts, Art History, History
- Anahtar Kelimeler: Darülbedayi, Türk tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatrosu, Müzik ve Temsil Akademisi, Ankara Devlet Konservatuvarı, Devlet Tiyatrosu, Türk sineması, Darülbedayi, theatre, Turkish theatre, Istanbul City Theatre, Music and Repressntation Academy, Ankara State Conservatory, State Theatre, Turkish cinema, cinema, film
- Yıl: 2022
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Tarih Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 294
Özet
Bu tez, Türkiye'de Batı tarzı Türk tiyatrosunun ve Türk sinemasının gelişim tarihini incelemektedir. Türk tiyatrosunun ve sinemasının bugünkü görünümünü nasıl kazandığını, hangi evrelerden geçtiğini, belli başlı özelliklerini ve Türkiye'nin çağdaşlaşma hedefindeki rolünü konu almaktadır. Dini törenlerden doğduğu var sayılan tiyatro, diğer uygarlıklarda olduğu gibi Türk tarihinde de yer alan bir sanattır. Batıda tiyatro, Yunan tiyatrosundan evrilerek XVIII. Yüzyıldan sonra kendi alanındaki ürünleriyle olgunlaşmaya başlamıştır. Türkiye'ye, Avrupa'dan yabancı gösteri gruplarıyla birlikte gelmiş olan tiyatronun oyunları hem metinle hem de belli bir dekor içinde yer alan sahnede oynanmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosu ise daha çok doğaçlama gelişen, bir metne bağlı olmayan ve gösteriye uygun herhangi bir yerde icra edilebilen bir sanattır. Avrupa'nın, ekonomik ve sosyal yönden ilerlemesiyle, Batıya karşı duyulan hassasiyet Batı kültürünün Türkiye'de karşılık bulmasını sağlamıştır. İlk başta Saray eğlencesi olarak düşünülen tiyatro, bir süre sonra yerli gayrimüslimler ve yabancı gruplar vasıtasıyla İstanbul'da özellikle eski adı Pera olan bugünkü Beyoğlu'nda yapılan binalarda yerleşmeye başlamıştır. Saraydan sonra İstanbul zenginlerinin kendi evlerinde sahne kurdurması bu tiyatronun yerleşmesini hızlandırmıştır. Türk tiyatrosu, geleneksel ve batı olmak üzere iki farklı türde sahne hayatında yer almıştır. Batı tarzı tiyatro, oyunda metin ve çerçeve sahne gerektirdiğinden Geleneksel Türk tiyatrosunun farklı algılanmasına neden olmuştur. İlk dönem, sahnede bu ayrım çok belirgin değildir, ilerleyen dönemde ise Batı tiyatro eserleri ile anlaşılmaya başlamıştır. Yine de halkın alıştığı, bildiği, sevdiği, Geleneksel Türk tiyatrosu, yalnızca köy, kasabalarda değil şehirlerde de halkın ilgi gösterdiği tiyatro olmaya devam etmiştir. 1914'te Darülbedayi adında bir tiyatro kurumu kurulmuş ancak I. Dünya Savaşı'nın çıkması kurumun faaliyetlerini yavaşlatmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, önderliğinde yürütülen Milli Mücadelenin kazanılmasından sonra Türkiye'de rejim değişikliği meydana gelmiştir. İmparatorluğun son yüzyılında, doğal bir şekilde başlayan Avrupa ile kültürel etkileşim, Cumhuriyet ile birlikte devlet politikası olarak hayata geçirilmiştir. Cumhuriyet'in ilanı, Batı tarzı Türk tiyatrosunu güçlendirmiştir zira, modern dünyayı yakalamada Batı'nın kültür kurumları ön plana alınmıştır. Darülbedayi yeniden düzenlenmiş, kuruma yeni bir kimlik kazandırılmış ve özellikle 1930'lardan sonra Türk tiyatrosu artık Batı tarzı olarak ayrılmak yerine Türk tiyatrosu genel başlığı altında toplanmıştır. Geleneksel Türk tiyatrosu yaşamaya devam etmiş ancak metinli ve sahneli tiyatro kadar devlet desteği görememiştir. İstanbul'da Darülbedayi, 1931'den sonra Belediye bünyesine katılmış ve 1934'te adı İstanbul Şehir Tiyatrosu olmuştur. Oyuncu kadrosu genişlemiş ancak Türkiye'de tiyatro adına eğitim veren bir okul henüz açılmamıştır. Cumhuriyet'in modern yüzü başkent Ankara'nın tiyatro kurumu eksikliği 1934'te Müzik ve Temsil Akademisi'nin kurulması ile kapatılmıştır. Okulda eğitim verecek akademisyenler Avrupa'dan davet edilmiş, onların hazırladıkları raporlarla tiyatro eğitimi için gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Ancak okul, iki yıllık gecikmeli başlayabilmiştir. Müzik bölümü okulda daha baskın olmuş, tiyatro bir anlamda ikinci planda kalmıştır. İşte bu durum, 1940'ta Ankara Devlet Konservatuvarı Kanunu ile çözümlenecektir. Türk tiyatrosu Tatbikat Sahnesi adıyla ayrı bir alan kazanmıştır. Hem eğitim hem uygulama sahnesi olarak değerlendirilebilecek Tatbikat Sahnesi, dokuz yıl boyunca Türk tiyatrosunun önemli bir kurumu olacaktır. 1940 yılı, tiyatronun özerkleşme serüveni içinde çok önemli bir tarihtir. Dokuz yıl sonra Devlet Tiyatroları Kanunu çıkacak ve artık tiyatro tam anlamıyla müstakil bir sanat kurumu olacaktır. İstanbul'da olduğu gibi Ankara'da da tiyatro binası sorunu ise hala çözülememiştir. Bütün eksikliklere rağmen Türk tiyatrosu, 1923 yılında başlayan inkılaplardan sonra bugünkü çehresini kazanmıştır. Sinema, 1895'te ortaya çıkışından hemen sonra dünyadaki gelişmelere paralel olarak yine aynı hızda Türkiye'ye gelmiştir. Türkiye'de sinema makinesi yabancı menşelidir ancak ilk dönem sinema işi ile uğraşanlar yurttaşlardır. Yabancılar gelip şirket kurmamış genelde sinema makinelerini ve filmlerini pazarlamıştır. Hareketli görüntü kayıtları olarak sinemanın ilk başta oluşturduğu heyecan, merak ve ilgi yerini konulu filmlere bırakmaya başlayacaktır, sonra sinema yavaş yavaş bir sanat halini alacaktır. Türkiye'de, modernizasyon askeri kurumlardan başlatıldığı için 1915 yılında ordunun içinde bir sinema dairesi kurulmuş ve bu gelenek bozulmamıştır. Türk sineması adına ilkler yine 1920'lerden sonra ortaya çıkacak, Kemal Film ve İpek Film Şirketleri önemli film yapım şirketleri olacaktır. 1930'lar Türk sinemasının belki de en kısır yıllarıdır, 1940'lara gelindiğinde tiyatro kökenli sinemacıların yerini artık bu sanata ilgi duyan ve bizzat bu işle uğraşan isimler alacaktır. 1940'lardan sonra sinema piyasasının Mısır, Avrupa ama özellikle ABD filmlerinin sardığı düşünülürse Türk sinemasının üzerinde yabancı film baskısı olduğu göze çarpar. İkinci bir savaşın gölgesinde kalan Türk sineması atılımlarını daha çok 1945 yılı ve sonrası gerçekleştirecektir. Türk sineması, oyuncuları, yapımcıları, yönetmenleriyle dışardan gelen bu baskıya rağmen zayıflamayacak aksine kuvvetli bir biçimde yeniden doğacaktır.
Özet (Çeviri)
This thesis examines the development history of Western-style Turkısh theater and Turkish cinema in Turkey. It covers how Turkish theater and cinema get its current position, what phases it went through, its main features and its role in Turkey's modernization goal. The theater, which is assumed to be born out of religious ceremonies, is an art that takes place in Turkish history as in other civilizations. Theater in the West evolved from the Greek theater in the XVIII. After the century, it started to mature with its products in its field. The plays of the theater, which came to Turkey with foreign performance groups from Europe, are performed both with the text and on the stage in a certain decor. Traditional Turkish teather, on the other hand, is an art that develops more improvisationally, does not depend on a text and can be performed in any place suitable for the show. With the economic and social progress of Europe, the sensitiviy towards the West has enabled Western culture to find a response in Turkey. The theater, which was thought to be a palace entertainment at first, started to settle in the buildings built in today's Beyoğlu, in especially Pera, Istanbul, by through non-Muslims and foreign groups. In addition to Palace theater institutions, setting stages in the homes of the wealty people in İstanbul inititated the spread of the theater in Ottoman Empire. Turkish theater has taken part in two different types of stage life, traditional and western. Western-style theater has caused the traditional Turkish theater to be perceived differently, as it requires a text and frame stage in the play. In the first period, this distinction was not very clear on the stage, and in the following period, it began to be understood with Western theater works. Nevertheless, the traditional Turkish theater, which the people are used to, known and loved, continued to be the theater that the public showed interest not only in villages and towns but also in cities. A theater institution called Darülbedayi was established in 1914, but the outbreak of the First World War slowed down the activities of the institution. After the victory of the National Struggle led by Gazi Mustafa Kemal Atatürk, a change in the regime is seen in Turkey. Cultural interaction with Europe, which started naturally in the last century of the empire, was implemented as a state policy with the Republic. The proclamation of the Republic strengthened the Western style Turkish theater, because the cultural institutions of the West were brought to the fore in catching up with the modern World. Darülbedayi was reorganized, the institution was given a new identity, and especially after the 1930s, Turkish theater was gathered under the general title of Turkish theater was gathered under the general title of Turkish theater instead of being separeted as a Western style. Traditional Turkish theater contiuned to exist, but it did not receive state support as much as theater with text and stage. Darülbedayi in İstanbul joined the municipality after 1931, and in 1934 its name was changed to İstanbul City Theatre. The cast has expanded, but a school that provides education in the name of theater has not yet been opened in Turkey. The modern face of the republic, the capital Ankara's lack of a theater institution was dispersed with the establishment of the Music and Representation Academy in 1934. Academicians who will teach at the school were invited from Europe, and the necessary preparations for theater education were made with the reports they prepared. However, the school was able to start with a delay of two years. The music department was more dominant in the school, and the theater remained in the background in a sense. This problem will be resolved with the Ankara State Conservatory Law in 1940. Turkish theater has gained a separate field with the name of Tatbikat Sahne (The Pratice Stage) which can be considered as both an education and a practice stage, will be an important institution of Turkish theater for nine years. 1940 is a very important date in the adventure of the theater's autonomy. Nine years later, the Law on State Theaters will be enacted and the theater will be a fully independent art institution. As in İstanbul, the problem of the theater building in Ankara has still not been resolved. Despite all the shortcomings, Turkish theater gained its current appearance after the reforms that started in 1923. Cinema came to Turkey at the same speed, in parallel with the developments in the World, right after its emergence in 1895. In Turkey, the cinema machine is of foreign origin, but it is the citizens who deal with the cinema business in the first period. Foreigners did not come and establih a company, they generally marketed their cinema machines and films. The excitement, curiosity and interest that the cinema initially created as motion Picture recordings will start to leave its place to the themed films, then the cinema will gradually become an art. In Turkey, since the modernaization started from military institutions, a cinema department was established in the army in 1915 and this tradition has not been broken. Firsts for Turkish cinema will emerge after the 1920s, Kemal Film and İpek Film Companies will be important film production companies. The 1930s were perhaps the most sterile years of Turkish cinema, and by the 1940s, theater-based filmmakers would be replaced by names who were insterested in this art and were engaged in this business. Considering that after the 1940s, the cinema market was surroundded by Egyptian, Europian, but especially US films, it is striking hta Turkish cinema has foreign film pressure on it. Turkish cinema, which was overshadowed by a second war, would make its breakthroughs mostly in 1945 and after. Turkish cinema, with its actors, producers and directors, will not weaken; on the contrary, will be reborn strongly, despite this pressure from outside.
Benzer Tezler
- 1950-1970 yılları arasında Türk sinemasının temel özelliklerinin oluşmasını sağlayan toplumsal, ekonomik, siyasi, kültürel etkenler ve bunların Türk sinema tarihindeki yeri
The social, economical, political, cultural factors that shaped the Turkish cinema and their place in the Turkish cinema history
IŞIL KARAHANOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
Güzel SanatlarMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiSinema Televizyon Ana Sanat Dalı
PROF. SAMİ ŞEKEROĞLU
- Türk sinemasında Osmanlı algısı (1923-1960)
The perception of Ottoman in Turkish cinema (1923-1960)
MUSTAFA FURKAN ULUSOY
Yüksek Lisans
Türkçe
2018
Sahne ve Görüntü SanatlarıFatih Sultan Mehmet Vakıf ÜniversitesiTarih Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HASİP SAYGILI
- Meta bolluğunun fantazmagorik teşhiri: Dünya fuarlarının emsali niteliğindeki İzmir Enternasyonal Fuarı'nda tüketim kültürü ve gösterinin tezahürleri
The phantasmagorical display of commodity abundance: The consumer culture's and the spectacle's manifestations in the Izmir International Fair
EMRE HAÇAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
SosyolojiGalatasaray ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLSÜN GÜVENLİ