Orientalist internal borders in Mohsin Hamid's Exit West: A study into refugee fiction
Mohsin Hamd'in Exit West adlı eserindeki oryantalist iç sınırları: Mülteci kurgusu üzerine bir araştırma
- Tez No: 746097
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖZ ÖKTEM
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Language and Literature
- Anahtar Kelimeler: Oryantalizm, mülteciler, sihirli realizm, hibrit, Edward Said, Homi Bhabba, Orientalism, refugees, magical realism, hybridity, Edward Said, Homi Bhabha
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Aydın Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 109
Özet
Bu çalışmada, oryantalizmin ırkçı ve ön yargılı yaklaşımları ile göç ve mülteci konularını nasıl lekelediği ve biçimlendirdiği üzerinde derinlemesine bir eleştiri yapılmaktadır. Bu bağlamda, Mohsin Hamid'in Exit West adlı eseri çalışma Konusu olarak seçilmiş olup, eserin insan kaynaklı (harici) ve mental (dahili, iç) sınırları Batı dünyasının yan ürünleri olarak Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Asya ülkelerini uzaklaştırmak için nasıl kullandığını ortaya koyuşu ele alınmıştır. Oryantalist düşünce yapısı, Suriyeli mültecilere nasıl bakıldığını ve anlaşıldığını şekillendirmektedir. Araştırmacı, dünyanın kendisini sorunlardan izole ederek yaşamayacağını, bir bölgede ortaya çıkan meselelerin diğer coğrafları da etkilediğini gerçeğinden yola çıkarak Oryantalist düşünce yapısına dayandırdığı argümanını kanıtlayacak soruların yanıtlarını aramaktadır. Bu Tezin teorik çerçevesini Edward Said'in Oryantalizm Teorisi ve Homi Bhabha'nın Hibrit Kimlik teorisi oluşturmaktadır. Tez, yazarın kullandığı ve dünya ülkeleri arasındaki göç hareketlilikleri yüzyılardır Batı dünyasının riyasını çürütecek ve miti yıkacak şekilde sihirli kapılara odaklanmaktadır. Bu sebeplei Yazar, okuyucunun konuyu daha iyi kavraması için, mültecilerin öncesi, göç süreci ve sonrasının ağır ortamına odaklanmaktadır. Elde edilen bulguları, Batı dünyasının Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Asyalı insanlara kaşrı İslamofobi, ayrımcılık ve nefret kaynaklı çifte standart içeren politikalar uyguladığını; mavi gözlü ve sarışın mültecilere karşı toleranslı davranırken, esmer veya kahverengi derili kişileri ise uzaklaştırdığını ortaya koymuştur. Son Ukrayna krizinde Ukraynalı mültecilere karşı Batı dünyasının yaklaşımı Tezin ileri sürdüğü iddialarını doğrular niteliktedir. Bulgular ayrıca mültecilerin konuk oldukları ülkelerde bütünleşememe, dışlanma, başkalaştırma, etnik ve kökene bağlı ayrımcılık, cezalandırma ve yetersiz sağlık hizmetlerinden şikayetçi olduklarını göstermiştir. İlaveten, göçmenlerin ekseriyetinin hibrit kimlik ellerindeki varlıkları da kaybetmelerine yol açan kararsızlıkla suçlandıklarını belgelemektedir. Yinede, bu gibi kayıpların bazen pozitif sonuçları olduğu da görülmektedir Doğru ve Batı dünyaları arasında bir köprü vazifesi gören ve yaşamlarını sürdürmeye çalışan mültecilere en iyi örneklerden birisi Nadia karakteri ile örtüşmektedir. Exit West bu sebeple Suriyeli mülteci krizine Oryantalist açıdan bakılan bir kritik sunmaktadır. Bu durum dünyayı beyaz, siyah, iyi, kötü ve diğer sıfatları kullanarak bölen bir algıya cevap niteliği taşımaktadır. Benzer şekilde, çalışmamız, Suriye mülteci kizini vaka konusu olarak ele almış, binlerce ilticacı ve yer değiştirmiş insanın, özellikle kadınlar ve çocuklar, yıllardır Avrupa sınırlarında bekletildiklerine ve silahlı güçlerce uzak tutulduklarına dikkat çekmektedir. Tersi şekilde, Rusya Ukrayna'yı işgal ettikten sonra, Avrupa sınırları Ukraynalı mültecilere sonuna kadar açılmıştır. Bulgularımız, her ne kadar mülteciler zorlu yolculuklarda hayatta kalmaya çalışmak ile birlikte, barındırdıkları yerler düşük gelir grubu olan bölgeler olup, toplumdan dışlanmaktadırlar. Saeed ve Nadia durumunda olduğu gibi, roman, Oryantalist bakışın Batılı hükümetlerin bakışları ve görüşlerini biçimlendirildiğini, bu sayede Batı dünyasının zayıf göçmen politikalarının temelini oluşturduğuna işaret etmektedir. Yazar, misaifr ülkelerin mülteci politikalarını yeniden gözden geçirmelerinin gerekliliğine güçlü biçimde inanmaktadır. Bu inanışın temelinde Oryantalist düşüncenin göçmenler üzerindeki yıkıcı politikaları ile mücadele yatmaktadır. Yazar sonuç olarak AB ülkeleri ve ABD'nin Suriyeli mültecilere karşı manevi ve yasal kısıtlamaları; (1) Kant'ın kozmopolitan misafirperverlik anlayışı, (2) 1951 yılı Göçmen Konvansiyonu ve (3) İnsan hakları Evrensel Beyannamesi ile düzenlemektedirler. Araştırmacı, insani örgütleri mülteciler ve göçmenlerin şikayetçi oldukları olumsuz durumlar ile mücade için daha güçlü tedbirler almaya çağırmakta; ve de konuk ülkeleri bu gibi kişilere karşı daha sıcak ve pozitif tutum takınmaya davet etmektedir. Dikkate değer bir önerimiz ise, hibrit göçmen kimliklerinin Batıda daha iyi yaşayabilmek için bir çözüm önerisi sunabilme olasılığıdır. Mültecilerin yaşadıkları yeni toplumların Sosyal dokusuna daha hızlı uyum sağlamaları gerekmektedir. Yine, göçmenlerin geldikleri ülkelerin güvenlik ve sürdürülebilirlik konularında politikalar üretmeleri ve mevcut olumsuz durumları gözden geçirmeleri, vatandaşlarının ülkeden ayrılmalarına karşı reformlar yapmaları önemlidir. Güvenlik ve yaşama koşullarını iyileştirecek tedbirler hayata geçirildiğinde, çoğu mülteci ülkesine yeniden dönmek isteyecektir. Göçmen veren ülkelerin en büyük özelliği sömürge dönemini yaşamış olmalarıdır. Bu durum günümüz mülteci sorununda Batı dünyasının kusur olmamakla birlikte, göçmen veren ülkelerin bir ayıbı olarak dikkate alınmalıdır. Örneğin, Suriye, tarihinin bir döneminde Fransız sömürgesi olarak yaşamıştır. Yaklaşık 30 yıl Fransız idaresi altında kalan ülke daha sonra onlarca yıl Esad ve Baas rejimi ile yönetilmiştir. Hamid, eserinde bu konuya işaret ederek, Batının hala mültecilere nasıl baktığını eleştirmektedir. Sihirli kapıları kullanarak sınırlar Arasındaki insan göçlerini kolaylıkla açıklamak mümkündür. Gerçekte, sihirli kapılar onlara görünmeyen ve geçilmesi çok daha zor olan iç sınırları tariff etmekte ve göstermekte yardımcı olmaktadır. Kapılar bu nedenle romanda tematik ve estetik işlevi olan objeler olarak anlatılmaktadır. Kitap bu nedenle bir mesaj vermekte ve mesajında mevcut göç krizlerinin Oryantalist perspektif bırakılmadıkça çözümlenemeyeceğine işaret etmektedir.
Özet (Çeviri)
This thesis provides an in-depth criticism on how Orientalism tarnishes and shapes migration and refuge through racist and biased approaches. The researcher takes Mohsin Hamid's Exit West as a case study to substantiate and prove the argument that man-made (external) and mental (internal) borders are by-products of the West to push away the Middle East, North Africa, and Asian countries, all built on an Orientalist mindset that shapes how the Syrian refugee crisis is looked at and dealt with. The researcher also seeks to prove his argument that the world cannot survive in silos in that once a crisis breaks out somewhere, other countries will be relatively impacted by the ripple effect. Edward Said's theory of Orientalism and Homi Bhabha's theory of Hybridity of Identity are used as a theoretical bedrock of the thesis. The researcher focuses on magical doors used by the writer to prove that mobility across the world countries is possible, which demythologizes and debunks the mendacity drummed up for by the West for centuries and centuries. To provide a better understanding, the researcher has zoomed in on the treacherous journeys of refugees before, while and after they trudge through the many traitorous borders. The findings reveal that the West – fuelled by Islamophobia, racism and hate against Middle Eastern, African, and Asian people – adopts a double-standard policy, deeply informed by an Orientalist mindset, with the world refugees: refugees of blue eyes and blond hair are welcome, while dark or brown skinned people are pushed away, and the recent Ukrainian refugee crisis is a case in point. The findings also reveal that refugees suffer disintegration, exclusion, othering, ethnic and racial discrimination, apartheid, and ill practices in the host countries because of their Oriental identities. This finding also shows that most if not all refugees are victimized into hybridity of identity and ambivalence that bring about their loss of belonging. Yet, this loss sometimes has positive sides in the sense that those refugees, who manage to survive, become agents of change and act as a bridge between the Orient and the Occident, and Nadia can be a case in point. Exit West thus provides a critique of how the Syrian refugee crisis is looked at from an Orientalist mindset that divides the world still into binaries of white and black, good, and bad, and one and other. Drawing on the Syrian refugee crisis as a case study, the findings also reveal that thousands of asylum seekers and internally displaced persons – women and children in particular – have been trapped for years at the European borders and many were pushed away by armed soldiers. In contrast, several Europeans rushed into the borders to welcome Ukrainians just hours after the Russian forces invaded Ukraine. The findings also reveal that although refugees have survived the treacherous journeys, they are segregated in poor areas and are disintegrated into society. The way in which Saeed and Nadia are treated, along with other similar refugees, in the novel shows that the legacy of Orientalism is still shaping the views and perceptions of Western governments when responding to the influx of poor refugees coming from the East or the Orient. The researcher strongly believes that the host countries need to revisit their refugee polices to mitigate the destructive impacts of Orientalism on refugees. This helps to defuse the tensions of the refugee crises as they are more dehumanized and politicized. As such, the researcher concludes that the EU countries and USA have moral and legal obligations to the Syrian diaspora of refugees governed by (1) the Kantian understanding of cosmopolitan hospitality, (2) the 1951 Refugee Convention, and (3) the Universal Declaration of Human Rights. The researcher calls on the humanitarian organizations to take stronger actions to mitigate the agonies suffered by refugee and migrant communities. The researcher also encourages the host countries to be more welcoming to such people coming from war-torn countries in that the world is more like a little village that has more in common than not. A viable suggestion is that hybrid identities for refugees can be part of the solution to better live in the West. Refugees should show more adaptability to the social fabrics of the host countries. Again, the origin countries of refugees should introduce reforms to improve safety and security measures, which help to discourage citizens from becoming refugees. Again, the countries of origin of refugees should introduce several reforms to discourage potential refugees from leaving their home countries. When measures of improving security and livelihoods come into play, many refugees feel attracted to return home. This is not to blame Western countries for conflicts in the refugees' counties, but we should not forget that the governments in those refugees' countries are regimes that came after the colonial stage; Syria is a case in point where France, which colonized Syria for about 30 years, paved the way for the Assad regime that controlled Syria for decades. Hamid seems to communicate a message of inclusion and humanity in his novel; he would like to criticise how still the West looks at the refugee crises from the perspective of an Orientalist legacy that is worn-out and decaying. Using magical doors, he proves that mobility across the borders is easy, and actually magical doors enable him to show and describe the internal borders that are unseen and more difficult to cross. The doors, thus, have a thematic and aesthetic function in the novel. The book therefore communicates a message that current migration crises cannot be dealt with unless this Orientalist perspective is destroyed to allow for the human side of the crises emerge, so they are properly addresses and responded to.
Benzer Tezler
- Osmanlı-Türk romanında ulusal oryantalizm ve oryantalist uluslaşma
National orientalism and orientalist nationalism in the Ottoman-Turkish
SERVET ERDEM
Yüksek Lisans
Türkçe
2012
Türk Dili ve Edebiyatıİhsan Doğramacı Bilkent ÜniversitesiTürk Edebiyatı Bölümü
YRD. DOÇ. DR. MEHMET KALPAKLI
- Vegetation phenology and its interactions with climate change – a study on Turkey and its region
Türkiye ve bölgesinde iklim değişikliği ve vejetasyon fenolojisi ilişkisi: Uydu verilerine dayalı bir yaklaşım
TUĞÇE ŞENEL
Doktora
İngilizce
2023
Botanikİstanbul Teknik Üniversitesiİklim ve Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HASAN NÜZHET DALFES
- Pétervárad 1694. Évi Török Ostroma Nyugati és Oszmán Források Alapján
Doğu ve batı kaynakları temelinde Osmanlıların 1694 petrovaradin kuşatması
HÜSEYİN ŞEVKET ÇAĞATAY ÇAPRAZ
- Devletten sivil topluma oryantalizmin üretimi ve asimilasyon politikaları: Baba beni okula gönder kampanyası örneği
From state to civil society production of orientalism and assimilation policies: Dad, send me school campaign
ESRA GÜLEÇ
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
Eğitim ve ÖğretimYıldız Teknik ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEHMET OZAN ERÖZDEN
- Dersim (Tunceli) olayları örneğinde medya ve iç oryantalizm
The medi̇a and i̇nternal ori̇entali̇sm i̇n case of Dersi̇m (Tunceli̇) events
TAHA BARAN
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
Siyasal BilimlerKocaeli ÜniversitesiSiyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. MEHMET RUHİ DEMİRAY