Geri Dön

Validebağ Korusu doğal sit alanının tarihi sit olarak tanınması ve korunması için öneriler

Recommendations for the recognition and conservation of Validebağ Grove natural site as a historical site

  1. Tez No: 750814
  2. Yazar: KÜBRA YÜCEL KARABAŞ
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. ZEYNEP ERES ÖZDOĞAN
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Fen Bilimleri Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Restorasyon Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 435

Özet

İstanbul'un yeşil alan yoğunluğunun günden güne azaldığı bir dönemde, şehir içinde bir vaha etkisi yaratan Validebağ Korusu, sahip olduğu doğal ve kültürel miras niteliklerinden ve kültürel peyzaj değerlerinden ötürü kentlilere bir gözlem ve gezinti alanı sağlamaktadır. Kentin sıkışık dokusunda, E-5 güzergahından çok kısa sürede ulaşılabilecek bir yer ve doğal bir alan oluşu ile kentliler için oldukça kıymetli bir bölge olarak varlığını sürdürmekte ve 1999 yılında birinci derece doğal sit alanı ilan edildiği günün çok öncesinden itibaren korunması için çeşitli mücadelelere sahne olmaktadır. Bu doğal alanının sahip olduğu kültür varlıklarının kimi tescilli olarak korunur durumda olsa da, alan sistematik ve bütüncül şekilde değerlendirilmediğinden; koruda bulunan kültür varlıklarının mimari anlamda belgelenmesine, tarihsel süreçte koru olarak gelişiminin ortaya konulmasına, kültürel peyzaj değerlerinin, somut ve somut olmayan kültürel miras değerlerinin tanımlanmasına ve kapsamlı bir yaklaşım ile değerlendirilerek kamusal alan niteliklerinin vurgulanıp kuvvetlendirilmesine ihtiyaç duymaktadır. Üsküdar Bağları'nın bir parçası olan bu alan, on sekizinci yüzyılda saray eşrafının Çamlıca ile birlikte bu bölgeyi de bir sayfiye ve avlak yeri olarak tercih etmeye başlaması ile ünlenmiştir. Alanda bir yapının varlığına ilişkin ilk bilgilere Sultan III. Selim döneminde rastlanmaktadır. Sultan III. Selim, buradaki araziye bir bağ köşkü yaptırmış ve annesi Mihrişah Valide Sultan'a hediye etmiştir. Daha sonra imparatorluğun başına geçen Sultan Abdülmecit bu bağlık alanı ve alanda Sultan Selim tarafından inşa ettirildiği söylenen köşkü, annesi Bezmialem Valide Sultan'a tahsis etmiştir. Bezmialem Valide Sultan'ın, dönemin Hekimbaşısı Salih Efendi ile yaptığı çalışmalar sonucunda alan bir bahçe niteliği kazanmıştır. Beş yüzün üzerinde tohum türünün ekimi ile zengin bir meyve bahçesine dönüşmüştür. 1860'lı yıllarda Altunizade ailesinin alanı satın alması ile bu aileye mensup İsmail Zühdü Efendi alana bir bağ köşkü inşa ettirilmiş, daha sonra kendisi bu köşkü ve bağlık yeri Sultan Abdülaziz'e vermiştir. Sultan Abdülaziz, av seyahatleri için sıklıkla bölgeyi ziyaret etmiş, kendisine burada bir Av Köşkü inşa ettirmiş ve kız kardeşi Adile Sultan da kendisine tahsis edilmiş olan bağ köşkünde uzun yıllar konaklamıştır. Bu köşk, Birinci Dünya Savaşı'na kadar da pek çok Osmanlı saray eşrafına ev sahipliği yapmıştır. Alandaki bağ köşkü, Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkımlar ve yoksullukla birlikte, bir dönem savaşta hayatını kaybeden kişilerin çocukları için yetim yurdu ihtiyacına hizmet vermiştir. Savaş sonrası giderek artan verem vakaları sonucu 1920'li yıllarda sağlık kurumuna duyulan ihtiyaca yönelik hizmet vermesi için alanda çalışmalar başlamış, var olan yapılar bu bağlamda dönüşüm geçirmiştir. Alanda bulunan tüm yapılar, veremin yıkıcı etkisine bir önlem ve tedavi amaçlı olarak dönüştürülmüş ve sağlık tesisi haline gelmiş, ihtiyacın geçen yıllar boyunca artışı ile birlikte yirminci yüzyılın ikinci çeyreği boyunca alana prevantoryum, sanatoryum gibi yeni yapılar inşa edilmiştir. Yalnızca tedavi değil, bir eğitim ve araştırma merkezine de dönüşen Koru; adeta büyük bir sağlık kampüsü gibi işlemeye başlamıştır. Geçen zaman içerisinde de alana yeni ağaç dikimleri yapılmış, bitki örtüsü çeşitlenerek gelişmiş ve bu çeşitlilik hayvan populasyonunda da doğru orantılı olarak etkili olmuştur. Sağlık kurumlarına hizmet edecek biçimde alanda tarım ve hayvancılık faaliyetleri sürdürülmüş, kendi kendine yeten bir mekanizma ve döner sermaye oluşturulmuştur. Bir zamanlar Valide Sultan'ın bahçesi olan bu sayfiye alanı, yirminci yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreği boyunca, insan eli ile bir Koru niteliği kazanmıştır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Türkiye'de döneme tanıklık etmiş bir örnek olmakta ve kentsel hafıza mekanı olarak günümüze ulaşmaktadır. 1970'li yıllarda salgının kontrol altına alınması ve hastalığın yayılımının azalması ile birlikte Koru içerisinde bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın idaresinde olan yapıların bir kısmı sağlık hizmeti vermeye devam ederken bir kısmı da sağlık eğitimine hizmet edecek şekilde dönüştürülmüştür. 12 Eylül 1980'de yaşanan askeri darbe, Koru için bir dönüm noktası olmuştur. Koru, bu kez farklı bir bakış açısı ile değerlendirilirken işlevsizleştirme ve yapılaşmaya açmaya yönelik birtakım kararlar alınmıştır. Korunun tüm tarım ve hayvancılık faaliyetlerini sağlayan döner sermayesi yok edilmiş ve bu kapsamda kullanılan makinelerine el koyulmuştur. O dönemde kimi kaynaklarda yaklaşık yedi yüz dönüme yayıldığı belirtilen arazi üç yüz elli dört dönüm ile sınırlandırılmıştır. Elden giden bu yaklaşık üç yüz elli dönümlük arazi ise çeşitli eğitim kurumlarına, askeri lojmanlara tahsis edilmiş ve bazı kısımlarda yapılaşmaya açılmıştır. Yalnızca koruya ayrılan alanın küçülmesi değil, çevresinde şekillenmeye başlayan bu yapılaşma da koruda bulunan doğal yaşamı tehlikeye atan bir etmen olmuştur. Yapılaşma faaliyetleri devam ederken 1999 yılında İstanbul III numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (KTVKK) tarafından birinci derece doğal sit alanı olarak tescillenmiştir. Fakat çeşitli tehlikelere karşı görece daha korunaklı bir alan olsa da, bu tarihten süregelen yirmi üç yıl boyunca çok sayıda yapılaşma tehdidi ile karşı karşıya kalmış ve bu tehditler bölge halkı ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının mücadeleleri sonucu büyük oranda engellenmiştir. Bu kapsamda korunun doğal ve kültürel nitelikleri, yapılan saha çalışmaları ile detaylı olarak belgelenmiş; arşiv çalışmaları sonucu elde edilen tarihi haritalar ile karşılaştırılarak son yüz elli yıldaki değişimi ortaya konulmuştur. Koruda yer alan ve güncel plan çizimleri olmayan yapıların rölöve çalışmaları yapılarak tek yapıdan koru ölçeğine kadar tüm veriler belgelenmiş ve bu kapsamda üst ölçekte ve alt ölçekte koruma önerileri geliştirilmiştir. Korunun tek bir parsel olarak tescilli ve Hazine mülkiyetinde olmasına karşın işletimsel açıdan karmaşık ve değişken bir yapıya sahip olmasının yarattığı sorunlar incelenmiş ve korudaki sorunlar ile çözümleri yasal bağlamda, koru ölçeğinde, tek yapı ölçeğinde ve kamusal ölçekte ele alınmıştır. Dönemin hafızasını barındıran yapılar kendi ölçeğinde korunmaları kapsamında değerlendirilirken, Koru bir doğal sit olmasının yanı sıra tarihi sit özelliği ve kültürel peyzaj alanı değeri ile de vurgulanmış ve bütüncül bir yaklaşım ile değerlendirilip planlanmıştır. Yalnızca kültürel nitelikleri ile değil; bir ekosistem barındırması, flora ve fauna çeşitliliği ile bir yaşam alanı olması özellikleriyle de doğal sit olarak var olması ve korunmasına yönelik fikirler geliştirilmiştir. Bu kapsamda çalışmanın koruma ekosistemine ve Validebağ Korusu'na katkı sağlaması ve dikkat çekmesi ümit edilmektedir.

Özet (Çeviri)

At a time when the density of green spaces in Istanbul is decreasing day by day, Validebağ Grove, which creates an oasis effect in the city, provides an observation and sightseeing area for the citizens due to its natural and cultural heritage qualities and cultural landscape values. Being a natural area and a place that can be reached in a very short time from the E-5 route in the congested texture of the city, it continues to exist as a very valuable region for the citizens and has been the scene of various struggles for its protection since the day it was declared a first-degree natural site in 1999. Although some of the cultural assets of this natural area are protected as registered, the area is not evaluated in a systematic and holistic way; It is necessary to document the cultural assets in the grove in the architectural sense, to reveal the development as a grove in the historical process, to define the cultural landscape values, tangible and intangible cultural heritage values, and to emphasize and strengthen the public space qualities by evaluating them with a comprehensive approach. This area, which is a part of Üsküdar Vineyards, became famous in the eighteenth century when the notables of the palace started to prefer this region as a summer resort and hunting ground along with Çamlıca. The first information about the existence of a building in the area is encountered during the reign of Sultan Selim. Sultan Selim had a vineyard mansion built on the land here and gave it to his mother Mihrişah Valide Sultan. Sultan Abdülmecit, who later became the head of the empire, allocated this vineyard area and the mansion, which is said to have been built by Sultan Selim, to his mother, Bezmialem Valide Sultan. As a result of the work of Bezmialem Valide Sultan with the Chief Physician of the time, Salih Efendi, the area became a garden. It has turned into a rich orchard with the cultivation of over five hundred seed species. In the 1860s, after the Altunizade family bought the area, İsmail Zühdü Efendi, a member of this family, had a vineyard mansion built in the area, and later he gave this mansion and the vineyard to Sultan Abdülaziz. Sultan Abdulaziz frequently visited the region for his hunting trips, had a Hunting Lodge built here, and his sister Adile Sultan stayed in the vineyard mansion allocated to her for many years. This mansion housed many Ottoman court dignitaries until the First World War. The vineyard mansion in the area served the need of an orphanage for the children of those who lost their lives in the war, together with the devastation and poverty caused by the First World War. As a result of the increasing cases of tuberculosis after the war, studies were started in the field in order to serve the needs of the health institution in the 1920s, and the existing structures were transformed in this context. All the buildings in the area have been converted to prevent and treat the devastating effect of tuberculosis and have become a health facility, and with the increase in need over the years, new structures such as preventorium and sanatorium were built in the area during the second quarter of the twentieth century. The grove, which is not only a treatment center but also an education and research center; it started to function like a big health campus. In the course of time, new trees have been planted in the area, the vegetation has diversified and developed, and this diversity has been directly proportional to the animal population. Agricultural and animal husbandry activities were continued in the area to serve health institutions, and a self-sufficient mechanism and revolving fund were established. During the second and third quarters of the twentieth century, this summer resort, which was once the garden of the Valide Sultan, became a grove by human hands. When evaluated in this context, it becomes an example that has witnessed the period in Turkey and reaches today as a place of urban memory. With the epidemic being brought under control and the spread of the disease decreased in the 1970s, some of the structures in the grove, which are under the administration of the Ministry of National Education, continued to provide health services, while others were transformed to serve health education. The military coup on September 12, 1980 was a turning point for the grove. While the grove is being evaluated from a different perspective this time, some decisions have been taken to render it dysfunctional and open to construction. At that time, the land, which was stated to have spread to approximately seven hundred acres in some sources, was limited to three hundred and fifty-four acres. This abandoned land of approximately three hundred and fifty acres has been allocated to various educational institutions, military lodgings and has been opened for construction in some parts. Not only the shrinkage of the area allocated to the grove, but also this structuring that started to take shape around it, has also been a factor that endangered the natural life in the grove. While the construction activities were continuing, it was registered as a first degree natural protected area by the Istanbul Cultural and Natural Heritage Preservation Board the 3rd (KTVKK) in 1999. However, although it is a relatively sheltered area against various dangers, it has faced many construction threats during the twenty-three years since this date, and these threats have been largely prevented as a result of the struggles of the people of the region and various non-governmental organizations. In this context, the natural and cultural characteristics of the grove have been documented in detail with field studies; by comparing with the historical maps obtained as a result of archival studies, the change in the last hundred and fifty years has been revealed. Buildings in the grove that do not have up-to-date plan drawings were surveyed, and all data were documented, from a single building to a grove scale, and in this context, protection proposals were developed at upper and lower scales. Despite the fact that the grove is registered as a single parcel and is owned by the government, the problems caused by its operationally complex and variable structure are examined and the problems and solutions in the grove are discussed in the legal context, grove scale, single building scale and public scale. While the buildings that contain the memory of the period are evaluated within the scope of their preservation, the grove has been emphasized with its historical site feature and cultural landscape area value as well as being a natural site, and it has been evaluated and planned with a holistic approach. Not only with its cultural qualities; with the features of hosting an ecosystem, diversity of flora and fauna and being a habitat, ideas have been developed for its existence and protection as a natural site. In this context, it is hoped that the study will contribute to the conservation ecosystem and Validebağ Grove and draw attention.

Benzer Tezler

  1. Kuş varlığı ve yeşil alan ilişkisinin peyzaj değerleri açısından irdelenmesi: İstanbul Validebağ Korusu

    Investigation of the relationship between the bird association and green area in terms of landscape values: İstanbul Validebağ Korusu

    CANAN ATAY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    Peyzaj MimarlığıYıldız Teknik Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HÜSEYİN CENGİZ

  2. Beyond the green: Validebağ grove

    Yeşilin ötesinde: Validebağ korusu

    RENGİN AYTAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    MimarlıkKadir Has Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ARZU ERDEM

  3. Kültürel peyzajın korunmasında bellek süreci: Validebağ Korusu örneği

    Memory process in the preservation of cultural landscape: The case of Validebag Grove

    DİLAN AZ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Şehircilik ve Bölge PlanlamaMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

    Şehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SEHER DEMET YÜCEL

  4. Contesting the urban green in Istanbul: The case of Validebağ Grove

    İstanbul'da kentsel yeşil çatışmaları: Validebağ Korusu örneği

    AYŞEGÜL BOYALI

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    SosyolojiYıldız Teknik Üniversitesi

    İnsan ve Toplum Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. AYŞEGÜL BAYKAN

  5. Kamusal yeşil alanlarda kentsel ekosistem hizmetleri ve ekonomik değerleme aşamaları: Validebağ Korusu'nun dolaylı kullanım değeri

    Urban ecosystem services and economic valuation stages in public green space: Indirect usage value of Validebağ Korusu

    ELİF YURTKURAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Peyzaj MimarlığıIşık Üniversitesi

    Peyzaj Mimarlığı Bilim Dalı

    PROF. DR. ADNAN UZUN