Geri Dön

Employing Grids: A Discursive Account of Spatial and Performative Skills

Gridi Çalıştırmak: Mekânsal Ve Performatif Becerilerin Tartışılması

  1. Tez No: 761717
  2. Yazar: HATİCE CANSU CÜRGEN GÜRPINAR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. HÜSEYİN LÜTFÜ KAHVECİOĞLU
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 248

Özet

Mekâna atılan bir ağ, göze çekilen bir perde, zihne kodlanan bir yordam olarak grid, mimarlıkta ve ilişkide olduğu hemen her disiplinde bir tasarım aracı, düşünce zemini, temsil ve ölçme düzeneği olarak sürekli biçimde işe koşulur. Grid formunun tekrarlayan temsillerini ve kanıksanmış –zamansızlık, rasyonellik, nötrlük, evrensellik gibi– sıfatlarını önden kabullenerek, onu salt bir mimari araç ya da teknolojik zorunluluk olarak görmenin ötesinde, mekânsallaştırdığı bilgi ve iktidar biçimleri ile arasında bir diyalog imkânı aranmalıdır. Bu diyalog, çizimle üzerine çizilenin ilişkisinden başlayarak mekânı, bedeni, kenti ve dolayısıyla mimarlık disiplinini de disipline eden, böylece kapsamlı bir rasyonalite anlayışı kuran gridin kavramsallaştırılması ile mümkün olabilir. Katı biçimde kendini tekrarlayan, bu anlamda bir biçim verme aracı olarak son derece verimli çalışan grid, bir geometrik altlık olmanın ötesinde de işler kılınır. Tasarım sürecindeki kavramsal yapının zaman zaman üzerine binip, onu kendi kurallarıyla değiştirebilir ya da tamamen kuşatabilir; bu süreçleri farklı teknolojilere dayanan yöntemlerle dönüştürebilir. Nötr bir mimari ifadenin, bir matris oluşturmanın ötesinde anonimleşen gridin kullanımı, kamu ve büro yapılarının program ve ihtiyaçlarıyla gelen teknik karşılıklar ve standartlarla, kamusal alanın düzenlenme faaliyetleriyle, temel tasarım geleneğini takip eden mimarlık eğitimi ile de yakından ilişkilidir. Grid ile kurulan mimari metaforlar, yerine geçtiği kavramsal nitelikler, üzerine yüklenen eylemler ve tarihsel aidiyetler etrafında bir söylemsel alan, bir bilgi rejimi kurulur. Ancak grid, söylem-dışında da kurumlar ve standartlar üzerinden, muktedir bir düzenleme aracı haline gelir ve mekânın disipline edilmesinde norm kurucu görevler üstlenir. Gridin disiplinci retoriği, dilde, mekânda ve yönetim mekanizmalarının işletilmesinde, kimi zaman mimari ifadeyi de kendine tabi kılarak tekrarlanır. Belki de bu yüzden mimarlığın üzerine çizildiği kareli kâğıtla hesaplaşmasını yeniden düşünmek, o alelade kâğıdın nasıl bir düzen, akılsallık kurduğunu ve kendi mekânlarını inşa ettiğini tartışmak gerekir. Bu çalışmada odaklanılacak bir düşünce nesnesi olarak grid, Michel Foucault'nun analizleri ve terminolojisinden hareketle, Batı kaynaklı modern mimarlık literatürü üzerinden tartışmaya açılacaktır. Gridin mimari ifadeye ve fizik-mekâna tercüme edilen retoriği, tarihsel ve kavramsal karşılıkları, modern disiplinci iktidar/bilgi kipleri ile olan diyaloğu üzerinden ele alınmaktadır. Sözcüğün karşılık bulduğu türlü anlamlardan, sözlük referanslarından ve ilişik etimolojik köklerinden hareketle, öncelikle bir soykütük çalışması yapılmış, dile ve söyleme geçmiş karşılıkları belirlenmiştir. Bunun için, Yunanca σχάρα (skara) kökünden türeyen ızgara sözcüğü yerine grid sözcüğü özellikle tercih edilmiştir. Sözcüğün İngilizce'ye grid olarak çevrilen, Fransızca'da quadrillage olarak geçen, Hint-Avrupa dillerinin kökenine referanslanan -kwetwer kökünden gelip, Latince'e quattor biçimini alan ve dört sayısına karşılık gelen kullanımından alır. Quadrillage sözcüğü, Foucault'nun disiplinci iktidarın mekân bilgisi ile olan ilişkisinin analizinde ilk kez kavramsallaşır ve mekânsal bölüntülemenin bir denetim mekanizması, bir iktidar teknolojisi olarak kullanıma girer. Böylece sözcüğün tarihsel katmanları arasından mekânsallaşan ve çeşitli disiplinlerin özgün alanlarından grid örnekleri derlenmiştir. Örnekler üzerinden, gömülü teori yöntemi ve araçları kullanılarak, gridin mimari bilgi üretimine katkılarını, etkin kılındığı eylemsellik biçimlerini belirlemeye yönelik bir araştırma çerçevesi kurulmuştur. Çalışmanın üçüncü ve dördüncü bölümlerinde, gridin mekânsal tasarım süreçlerinde iki koldan ilerleyen, teknik ve teknik olmayan becerileri üzerinden kavramsallaştırılmıştır. Grid, bilme, düzenleme ve denetlemenin, dolaşım ve kontrol düzeneklerinin mekânsallaşmasında, aynı zamanda tüm bunların eleştirisinde mimarlığı işe koşmanın aracı, kimi zaman da faili olur. Modern mimarlık anlatılarında çok geniş biçimde ve farklı kavramsal çerçevelere referanslanarak, adeta tarih-ötesi bir tekrara dönüşür gridin mekânda tecessümü. Kapsama alanına girdiği tarihsel anlatının içinde bir gösterge, iz, sembol olur; ideali, modernliği, nötrlüğü, evrenselliği, rasyonelliği, zamansızlığı tartışılır. Modern grid, mekan bilgisini tekrara ve bölüntülendirmeye dayalı bir planlama, hijyen, düzen, sirkülasyon üzerinden kuran disiplinci bakış için sadece mimarlığın değil, bedenlerin, nüfusun, iş akışının da planlanması ve hesaplanmasında vazgeçilmez olur. Le Corbusier, Mies, Hilberseimer, Wright gibi modülü her ölçekte ve sonsuz kez çoğaltarak tasarlayanlar için grid, mimarlığın ve kapsamına giren her şeyin ölçüsü olur. Öyle ki, Mies van der Rohe için her türlü kalıcı bileşenin yüzergezer hale geldiği bir mimarlık düşüncesinde değişmeyen tek şey, soyut, geometrik ve evrensel sabit olarak, evrensel mekânı kuran griddir. Öte yandan, 20. yüzyılın ikinci yarısıyla beraber görülür ki, içini n kez doldurduğu mekândan esneklik, çok amaçlılık, değişkenlik, akışkanlık gibi özellikler talep eden işletme fonksiyonu da gridden vazgeçemez. Gridin sekülerlik ve nötrlük özelliklerine yapılan vurgular da kapitalist ahlâkın mekânsallaşmasını bir kez daha düşündürür. Gridin yakın tarihi, modern nötrlüğün nasıl kurulduğunu, bir dini kimlik, ideolojik benlik ve mekân dili olarak iktidarın modern bir biçimi haline nasıl geldiğini de göstermektedir. Gride analitik bakışın içinde, onu bir diyagram, ya da bir düşünce makinesi, üretken bir matris olarak değerlendirildiği yaklaşımlardan söz etmek mümkündür. Hatta gridin kendi kendini tekrarının daha derinde anlam üreten gömülü bir strüktüre, ya da formu gerekçelendiren a priori bilgiye, soyut ve matematiksel bir ispata işaret ettiği de tartışılmaktadır. Grid, diyagramı form ve işlev birlikteliğine dayalı bir anlam arayışından sıyırır, sentaktik bir yönteme bürünüp Eisenman, Fujii ve Hejduk gibi mimarlarla, tekrar ve türetime dayalı bir seri deneyin de ortamını kurar. 1950 ve 60larda, özellikle de 9 Kare Problemi üzerinden mimarlık okullarında çokça kullanılan bir egzersiz olarak gridin bilgisi, aynı geometrik altlık üzerinden türetime dayalı bir imgelemi tetiklemiş, özellikle Hejduk'un stüdyo egzersizleri ve kendi denemeleri üzerinden mimarlık pedagojisine yerleşmiş olan bu yaklaşımda gridin kullanımı, Bauhaus'un işlev öncelikli balon diyagramlarına karşı bir mimarinin strateji olarak da tartışılmıştır. Grid, aynı zamanda modernite içinden kurulan bir eleştiri ortamı, bir karşı-kültür imgesi olarak da işe koşulur. Söz gelimi, Superstudio'nun homojen ve izotropik gridi, her türlü teorinin, anlam yükü ve niteliğini reddeder; her ölçekte tasarlanacak ne ve neresi varsa istila eder. Bir kez daha, sıfır derecesinde mimarlık, her türlü kültürel, bağlamsal göndergenin ötesinde, kendinden menkul bir rasyonalite ve düzen kurmak için gride başvurur. Tüm bu örnekler, gridin bir düşünce nesnesi olarak ortaya çıkarılmasında oldukça çeşitli, hatta birbiri ile zıt düşen bir dizi okuma fırsatı yaratmaktadır. Öte yandan, mimarlığın kendi nesnesiyle diyaloğunda dahi görünmez bir tartışma zemini kuran gridi, sadece bir mimari jest, mimar tarafından arzulanan bir anlam inşası yahut mimarlığın bilgisini aşan a priori bir düzen olarak değerlendiren yaklaşımlar, onun tekrarlayan kullanımını, değişen bilgi rejimleri içinde nasıl hala güncel olabildiğini anlamakta tek başına yeterli görünmez. Mimari ifade ve arayışlara denk düşen akılsallığın kendisi de mimarlığın konusu olarak ele alındığında, pratiklerden hareket edip gridin nasıl çalıştığını analiz edebilmek, söylem-dışının alanıyla da diyaloğa geçmek gerekir. Çalışmanın dördüncü bölümünde, Fizik-mekânda iz bıraksın bırakmasın, onun neyi böldüğü ve düzenlediği, bu eylemleri hangi yöntem ve teknolojilerle gerçekleştirdiği soruları, gridin üstlendiği rolleri, mimari temsilin ötesinde, iktidar ve bilgi rejimlerinin ilişkileri içinde tartışmayı olanaklı kılar. Quadrillage yani 'bölme pratikleri', öznenin hem kendisinin hem de başkalarından bölünerek nesneleştirilmesi, böylece normun ve normal olanın belirlenmesi üzerinden disiplinci bir bilgi/iktidar rejiminin kurulması bakımından bir dispozitif olarak sorunsallaşır. Böylece mimarlık bilgisinin siyaset felsefesiyle kesişiminde kavramsal ihtiyaçtan doğan bir okumanın çerçevesi grid üzerinden çizilebilir. Bu anlamda, grid görsel ve mekânsal bölüntüleme üzerinden disiplini tesis etmede uygulanan bir dispozitif olarak belirlenmiştir. Gridin kurumsallaşması, standardlaşmasını ele almak onu sorunsallaştırılmanın bir diğer katmanını oluşturur. Grid bir yandan mimari ifadeyi etkilerken, aynı zamanda bedenlerin mekânlar içindeki dağılım ve sirkülasyonuna dair düzenlemeleri de yürütür. Böylece yönetim nesnesi olarak bireyin, bedenin, nüfusun kontrolü, biyopolitikanın yeni araçlarıyla, kapatmak yerine denetlenebilir dolaşım teknikleriyle sağlanabilir. Bu teknikler, birim alan ve hacim hesabıyla, bedenler ve uzuvların uzamsal bilgisini istatistiki verilere ve mekânlara dönüştürür. Canlı işgücü olarak bedenden verim alınmalı, hasta sağlıklıdan, suçlu suçsuzdan, normal anormalden –sürgünle değil, bölüntüleme yöntemiyle- ayrılmalıdır. Yaşamın yönetimi ve denetimi için en ince detaylarıyla mekânsal ve prosedürel şartlar sağlanmalıdır. Kuşkusuz norm, normali kanunlaştırırken norm-dışını da belirlemiş olur.“Normal”mimarlık, en çok da hastane, hapishane, okul gibi 'norm'laştırmanın kurumları olan kamu binalarında, norma dayalı akılsallığın işletildiği özel büro yapılarında disiplini gridin üzerine kurar. Fresnes Hapishanesi'ndeki mahkûmların alkolizmin zararları konusunda eğitim gördüğü amfinin hücrelerden oluşan grid düzeni de benzer şekilde kişi/mekân düzenini katı biçimde uygularken, bugünkü salgın koşullarında yeniden üretilen mekânsal tekniği çarpıcı biçimde hatırlatır. Gerek Bentham'in panoptikon diagramı, gerekse Bernard Poyet'in Hotel Dieu planı, işte bu disiplin düşüncesiyle, ceza ve hastalık mekânlarının ideal mimarisini radyal grid düzeninde ele alır. Disiplinci bilgi/iktidar rejiminde beden bir analiz nesnesidir; bir bütünden çok, parçalarının koordinasyonu, hareketler, jestler, çeviklik, davranışlar üzerinden ölçülebilir; uysallaştırılması, her türlü hareketinin öngörülebilir ve hesaplanabilir kılınması gerekir. Frank ve Lillian Gilbrecht'in Taylorist zaman-mekân analizlerinde, Albert Kahn yapılarında, bu akılsallığın işletildiği bir düzenek olarak gridin süreç, eylem ve mekân tasarımlarına tercümelerini görmek mümkündür. Bugün mimarlık pratiği ile modern akılsallığın diyaloğu, standartlaşmış, çoğunlukla da hazır bilgi olarak baştan kabul edilen grid ve modül sistemlerinde bitimsizce türetilir. Gridin mimari ifadenin bir parçası olarak okunabilir hatta belirleyici olduğunu, cephe, duvar, bağımsız birimlerin ifadesinde, yatay ve düşey elemanların ayrımı ve vurgulanmasında, boyutsal birliği ve yapının diğer disiplinlerden gelen öğelerle koordinasyonunun sağlanmasında, etkin şekilde rol aldığını söylemek mümkündür. Mimarlık okullarının müfredatına daha ilk seneden giren hazır grid bilgisinde, endüstri standartlarında modüllerden kurulan çeşitli gridler de hem yapım teknolojilerinin konvansiyonlarına hem de yerleşik pratiklerinin alışkanlıklarına uygun düşen altlıklar, tarihsel bilgi-iktidar yapıları olarak kulllanılmaktadır. Gridin standartlaşması, ulusal ve uluslar üstü norm koyucu kurumlar tarafından çalışılır ve gridin yapılı çevreden üretim araçlarına, eşyadan planlamaya dek her süreci kuşatan varlığı tescillenir. Gridin söylem-dışı alanlarda 'norm'laşması, mimari irade ve ifadenin sınandığı bir tasarım ortamı sunar. Sözgelimi CIAM gridi, hem yöntem hem de uygulama bakımından kentsel gridin tüm sistemlerin üzerine yerleşeceği, işlev bölgelerini bölüntülemekle başlayan oyun kurucu hâkimiyetini Avrupa geleneği içine yerleştirir. Gridin rolü sadece fiziksel olarak ayırmak ve bölüntülemek değil, aynı zamanda üzerine örtüldüğü mekânı da metalaştıracak şartları kurmak ve ekonomik değer yaratmaktır. Bu noktada, gridin modül sistemleri içinde, uluslararası anlaşmalarla şekillenen resmi tarihini düşünmenin yanısıra, düşünce biçimimize sızan ve başka mecralar üzerinden yerleşik kılınan izlerine de bakmak gerekmektedir. Zira tarihsel olarak mimarlık düşüncesi içinde gridin sıfır noktası kabul edilişinde bambaşka kırılmalara da rastlamak mümkündür. Gridi bir düşünce nesnesi olarak kurgulayan mimarlık yaklaşımının yaygın bir pedagojik önerme haline gelişi Michel Foucault'nun 18.yüzyılı disiplinci bilgi iktidar rejiminin yükselişi olarak tanımlamasıyla örtüşmektedir. Grid perspektif tekniği üzerinden Rönesans'tan beri bir temsil teknolojisi ve bir görme biçimi kurarak varolagelir. Ancak gridin başlı başına bir bilgi formu ve içeriği haline gelişi, özellikle 17 yy. sonu ve 18. yy ile birlikte hâkim pratikler, pedagojiler ve metodolojilerde izlenebilir. Sözgelimi Durand'ın mimar-mühendis yetiştirmek üzere kurguladığı teknik içinde grid salt bir altlık olmaktan öte yöntemleştirilmiş, ortogonal düzlemde mimari iletişimin standardını oluşturacak bir nitelik kazanmış; böylece yalnız plan kesit ve görünüşlerin düzlemdeki yerlerini tayin etmekte değil, aynı zamanda elemanlarına indirgenmiş bir mimari kompozisyonun da parça-bütün ilişkilerinde koordinasyonu ve çeşitliliği sağlayan bir ortama, yeni bir mimarlık pratiğine ve mekân tahayyülüne dönüşmüştür. Fransa'da, 19. yüzyılın sonunda Séyès tipi kareli kâğıt -le quadrillage Séyès- okullarda zorunlu kılınmıştır. Böylece uzamsal kompozisyonun kuralları, grid altlık üzerinden talim ve terbiyenin kurumlarında yerleşmiştir. Kareli kâğıdı bir başlangıç, ya da sıfır noktası alan tasarım düşüncesinin, gridi disiplinci iktidar-bilgi kipinin ayrılmaz bir parçası, onun hem aracı hem de üreticisi olarak, bir dispozitife dönüştürdüğünü görmek mümkündür. Pestalozzi ve ardından Fröbel ile gelişen okul öncesi eğitim geleneği olan Kindergarten, tam da bu ortogonal uzam hâkimiyetinin yerleşik imgelemini kuracak olan önemli pedagojilerden biridir. Bu noktada Wright'ın, Le Corbusier'nin, Groupius, Mies, Kandinsky, Klee ve daha pek çok mimar ve sanatçının çocukluklarını bu tedrisattan geçerek tamamladıkları bilinmektedir. Sonuç bölümünde bu çalışma, kavramsal ve norm kurucu rollerinin incelenmesi üzerinden gridi bir mimarlık nesnesi olmanın ötesinde, bir düşünce nesnesi olarak sorunsallaştırmayı ve bir dispozitif olarak değerlendirmeyi önermektedir. Bu çalışmada, gridin ne olduğu değil nasıl mümkün kılındığını, tekrarının ardındaki koşullanmalar ve olasılıkları anlamak için, verili bir teoriden ziyade pratiklerden yola çıkan bir tartışma yürütülmüştür. Bunun için gridin sözcük anlamının ötesine geçmek, onu mitlerden ve estetik kabullerden ayırıp, tarihin belirli bir anında ortaya çıkmış uygulanışları üzerinden değerlendirmek; mekânda, tasarlamada, söylemde ve söylem-dışında nasıl işler kılındığını ele almak hedeflenmiştir. Grid, mimarlığın içinde koşullandığı ve ürettiği bilgi ve iktidar rejimlerini türeten ve dönüştüren ilişkilerini izleyebileceğimiz bir ortam sunar. Bir yandan düşünceyi ve mekânsal ifadeyi düzenlerken, diğer yandan da iktidar/bilgi kiplerinin bir dispozitifi olarak daha kapsayıcı bir akılsallığın işletilmesinde de belirleyici bir rol oynamaktadır.

Özet (Çeviri)

As a net thrown into the space, a curtain drawn to the eye, a method coded into the mind, grids are omnipresent and repetitive in every stage of spatial design and order. Grids are forms of repetition and are also repeatedly related to the most immanent discussions of architectural theory, as in originality, modernity, rationality, autonomy, typology, functionality, and temporality. This study focuses on grids' repetitive and operative employments and diverging roles in architectural and spatial design projects. Grids as concepts are problematised in this approach, generating interest due to blurring boundaries in their roles as both a design tool and a designed outcome. Grids are associated with a wide range of attributions, adjectives, and performative qualities for their design roles. Based on the findings of the preliminary genealogical study of what the word“grid”refers to, the research interest is directed towards grids' relation and contribution to the production of architectural knowledge. How do they become performative, thus operative in design processes and within a larger context of cultural, political, and social practices? Aiming to explore the interrelations of varying performances and skills of grids when they are employed in different stages of designing and maintaining spaces, the methodical trajectory of this research follows the principles of the grounded theory approach, starting by cultivating examples of spatial grids under various rubrics. I examine the literature throughout the second chapter in order to analyse it under the emergent categories in the following chapters. An extensive survey in geology and history of settlements, art and representation history, scientific and technological engagements, graphic design, philosophy, and architectural design guided the emergent categorisation of grids' operational capacities. Drawing upon two strands of their skill sets, the hard and soft skills, the third and fourth chapters aim to determine these emergent and divergent roles and attributions assigned to grids in designing and governing spaces. Accordingly, the hard skills cover an array of grids, operating in different stages of the design and envisioning spaces; they are employed for projection, composition, calculation, compilation, contemplation, and emancipation. Whereas the soft skills are concentrated on spatial conditions envisioned and created by the grids, the chapter focuses on their regulative, administrative, and captive roles, through which a particular spatial organisation is exercised. Critically engaging with grids through their spatial implications and theoretical reflections, I cross-read and position grids' agency in producing and affecting architectural knowledge and spaces in the last chapter. Examining spatial gridding practises in dialogue with power/knowledge structures, this dissertation discusses how and through which technologies the grid has become an available apparatus for forming and disciplining architectural thinking and its praxis. As a part of its findings, this study suggests evaluating grids as dispositifs, xx particularly in formations and validations of Western architectural conceptions and their dissemination.

Benzer Tezler

  1. Development of a two-dimensional euler solver for unstructured grids

    Düzensiz çözümağları için iki boyutlu euler çözücüsü geliştirilmesi

    İSMAİL HAKKI SEZAL

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2001

    Makine MühendisliğiOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. M. HALUK AKSEL

  2. Dağıtık üretim tesisleri içeren şebekeler için akıllı ve adaptif bir koruma metodunun geliştirilmesi

    Development of a smart and adaptive protection method for grids including distributed generation plants

    YAVUZ ATEŞ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2016

    Elektrik ve Elektronik MühendisliğiYıldız Teknik Üniversitesi

    Elektrik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MEHMET UZUNOĞLU

  3. Hibrit AC-DC mikro şebekeler için kontrolör tasarımı

    Controller design for a hybrid AC-DC microgrid

    NELSON LUIS MANUEL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Elektrik ve Elektronik MühendisliğiKırıkkale Üniversitesi

    Elektrik-Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NİHAT İNANÇ

  4. Bir sınıf differensiyel denklemin differensiyel dönüşüm metodu ile çözülmesi

    Solution of a class differential equation by differential transformation method

    OZAN ÖZKAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    MatematikSelçuk Üniversitesi

    Matematik Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. AHMET BERKSOY

    Y.DOÇ.DR. GALİP OTURANÇ

  5. Akıllı şebekelerde makine öğrenmesi teknikleriyle kısa dönem rüzgâr hızı tahmini: Kocaeli-Türkiye örneği

    Short–term wind speed forecasting in smart grids with machine learning techniques: A case study in Kocaeli-Türkiye

    MAYSA GAIDOUM AHMED GAIDOUM

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Elektrik ve Elektronik MühendisliğiSakarya Üniversitesi

    Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. YILMAZ UYAROĞLU