Geri Dön

Gender, deskilling, and forced migration: A study of the experiences of refugee women in Turkey

Toplumsal cinsiyet, vasıfsızlaştırma ve zorunlu göç: Türkiye'deki mülteci kadınların deneyimlerine ilişkin bir çalışma

  1. Tez No: 764310
  2. Yazar: AYSİMA ÇALIŞAN
  3. Danışmanlar: PROF. DR. ŞEBNEM AKÇAPAR
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Sosyoloji, Sociology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Sosyoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 125

Özet

Uluslararası göç, barındırdığı belirli zorluklara rağmen, emek piyasalarının ihtiyaçlarına zamanında ve etkin bir şekilde cevap verebilecek işgücü havuzunu genişleterek ekonomik kalkınma için sayısız avantaj sağlamaktadır. Entegrasyon temelli perspektiften bakıldığında, yüksek eğitim ve vasıflara sahip mülteciler ve göçmenler, hem topluma hem de işgücü piyasasına kolayca entegre edilebilecek kişiler olarak gösterilmektedir. Bununla birlikte, pek çok yüksek vasıflı mültecinin genellikle becerilerinin ve niteliklerinin yeterince kullanılmadığı işlerde çalıştığı gözlemlenmiştir. Literatürde ev sahibi ülkenin göçmen ve mültecilerin eğitimlerini ve nitelikleri tanımaması sonucu ortaya çıkan bu durum vasıfsızlaştırma olarak kavramsallaştırılmaktadır. Türkiye'de yaşayan 4 milyon mültecinin, 3,65 milyonunu geçici koruma altındaki Suriyeliler, 330.000'ini ise, çoğunluğu Afganistan, Irak ve İran'dan gelen uluslararası koruma altındakiler oluşturmaktadır. Geçici koruma altındaki Suriyeliler arasında kadınların oranının %46,2 olduğu işaret edilirken, uluslararası koruma altında olanların kadın-erkek oranına ilişkin veri sağlanmamaktadır. Türkiye örneğinde, birçok kadın mültecinin, kendi toplumlarının ataerkil ve kültürel normları sebebiyle, daha az oranla örgün eğitime dahil olduğu ve/veya ev dışında çalışmayı tecrübe ettiği; istihdam edilseler bile ücret eşitsizliği başta olmak üzere iş yerlerinde eşitsiz koşullara maruz kaldığı ortaya konulmuştur. Türkiye'deki daha az vasıflı ve daha az eğitimli kadın mültecilerin yanı sıra, beşeri sermayesi yüksek olan mülteciler de bulunmaktadır. Bu kadın mülteciler, kendileri ile eşit eğitim ve niteliklere sahip olan erkek mültecilerden daha az para kazanmakta ve kendi beşeri sermayelerinin altındaki işlerde çalışmaktadır. Göç alanındaki geniş literatüre rağmen, zorunlu göçün, toplumsal cinsiyet ve vasıflılık bağlantısallığını inceleyen çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu sebeple, bu tezde Suriye, Afganistan, İran ve Irak'tan gelen yüksek eğitimli mülteci kadınların deneyimlerine ve vasıfsızlaştırmaya karşı failliklerini nasıl kurguladıklarına odaklanılarak literatürdeki mevcut tartışmalara katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Nitel bir yöntem benimsenerek kurgulanan bu çalışmada, 25-55 yaş aralığında en az lisans mezunu olan ve iş tecrübesine sahip olan 50 mülteci kadınla yüz yüze derinlemesine mülakat tekniğiyle görüşmeler yapılmıştır. Ayrıca, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldığı iki odak grup çalışması yürütülmüştür. Görüşmeler Ankara, Bursa, İstanbul, Mersin ve Gaziantep illerinde gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilere dayanarak, vasıfsızlaşmaya yol açan engeller ve zorluklar, bu olgunun sonuçları ve vasıfsızlaşmanın etkileriyle mücadele etmede kadınların geliştirdikleri stratejiler analiz edilmiştir. Çalışmadaki teorik tartışma, Zymunt Bauman'ın yabancı kavramsallaştırması ve Pierre Bourdieu'nun oyun metaforuna dayandırılmıştır. Eğitim seviyeleri ve iş tecrübelerinden bağımsız olarak çok sayıda yüksek eğitimli mülteci kadının kendi becerilerinin çok altındaki işlerde çalışarak vasıfsızlaştırmaya maruz kaldıkları görülmüştür. Kurumsallaşmış kültürel sermayelerinin değersizleştirilmesinin, ev sahibi ülke ve meslek kuruluşlarının yanı sıra ataerkil yapının sistemli ve bilinçli olarak uyguladığı engeller ve zorluklar sonucu ortaya çıktığı saptanmıştır. Bu engel ve zorluklar; yasal kısıtlamalar, ağır bürokratik yükümlülükler, bilgi eksikliği, dil dezavantajı, yüksek eğitimli kadınlardan ziyade yüksek eğitimli erkeklere verilen öncelik ve kimlik temelli ayrımcılık olarak sıralanmıştır. Vasıfsızlaştırmanın yol açtığı en önemli sonuç, kuşkusuz, yüksek vasıflı ve prestijli pozisyonlarla dolu olan işgücü piyasasının üst kesimlerinden mülteci kadınları dışlayan ve onları statü, ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye kayıplarına maruz bırakan beşeri sermaye ve emeğin değersizleştirilmesidir. Bunun yanı sıra, vasıfsızlaştırma, üniversiteye gitmelerini ve işgücüne katılmalarını engelleyen otoriter rejimlerin, uzun süreli çatışmaların ve savaşların, İslami terör örgütlerinin ve baskıcı ataerkil kültürün varlığına rağmen birbirleriyle ilişkili tüm tahakküm mekanizmalarını reddederek kamusal alanda var olma ve görünür olma mücadelesi veren bu kadınları özel alana tekrar hapsetmektedir. Ayrıca, yüksek eğitimli mülteci kadınlar hem sosyal uyum hem de ekonomik kalkınma için kilit aktörler olarak gösterilseler de, vasıfsızlaştırma onların hem kendi topluluklarına hem de ev sahibi ülkeye katkıda bulunma kapasitelerini engellemektedir. Ancak, Bourdieu'nun oyun alanındaki aktif aktörler olarak ortaya çıkan bu kadınların, sahip oldukları sermayeleri kullanarak daha iyi bir konum elde etmek, beşeri sermayelerini tekrar değerli hale getirmek ve kendilerini hedef ülkede yeniden konumlandırmak için bazı stratejiler geliştirdikleri görülmüştür. Bu stratejiler, bir sivil toplum kuruluşu kurmak ya da var olanlara dahil olmak, ulusötesi faaliyetlerde bulunmak, Türkiye'de eğitim almak, dini bir topluluğa dahil olmak, düzensiz göç başta olmak üzere üçüncü bir ülkeye göç etmek için yeni yollar aramak olarak saptanmıştır. Kendi kimliklerini ve habituslarını yeniden inşa edebilecekleri normal bir yaşam kurma arzularına ulaşmak yolunda edindikleri deneyimler ve geliştirdikleri stratejilerin ise milliyet, etnik köken, yaşadıkları şehir, yasal statü ve vatandaşlık kavramlarının kesişimselliğinden etkilendiği görülmüştür.

Özet (Çeviri)

Despite its evident challenges, international migration brings countless advantages to both origin and destination countries' economic development by providing a diverse workforce and extending the available skill pool that can timely and efficiently respond to the labor market needs. From the integration-based perspective, refugees and migrants with higher formal skills and qualifications are usually regarded as those who can be easily integrated into the host society and the labor market. However, many skilled and highly skilled refugees often work in jobs for which their skills and qualifications are under-utilized. This issue is conceptualized as deskilling and occurs when their skills and qualifications are not recognized in the countries of destination. Deskilling is associated with brain waste and may hinder the full utilization of refugees' skills and integration processes. There are almost 4 million registered refugees living in Turkey, including 3,65 million Syrian nationals under temporary protection, 46,2% of whom are women. Of the non-Syrian refugee population in Turkey, there are some 330 thousand international protection applicants, mostly coming from Afghanistan, Iran, and Iraq, for whom no gender-based data is available. In Turkey's case, many refugee women received less formal education and/or never experienced working outside the home due to the patriarchal and cultural norms of their home country. In addition to less skilled refugee women in Turkey, there are also those with higher human capital, and even though they are almost equally educated and qualified as their male counterparts, they still make less money. This gendered and skilled aspect of forced migration is yet to be studied at length. Against this background, this thesis aimed to contribute to existing discussions in the literature on deskilling by providing lived experiences and viewpoints of skilled and educated refugee women coming from Syria, Afghanistan, Iraq, and Iran. Adapting a qualitative method, 50 refugee women aged 25 to 55 having at least a bachelor's degree and work experience were interviewed face-to-face, and two focus group interviews were conducted with NGO representatives. The interviews took place in Ankara, Bursa, Istanbul, Mersin, and Gaziantep. Based on the data gathered, barriers and challenges leading to deskilling, repercussions of the phenomenon, and the women's strategies to combat the impacts of deskilling were analyzed. Zygmunt Bauman's conceptualization of stranger and Pierre Bourdieu's metaphor of game were utilized as an entry point for the theoretical discussion. Regardless of their skills, prior work experience, and higher education level, it was detected that many highly skilled refugee women suffer from deskilling, which causes them often work in jobs they are overqualified for. Accordingly, it was discussed that the devaluation of their institutionalized cultural capital is conducted through the barriers and challenges that the host country and professional associations, as well as the patriarchal structure, have employed systematically and deliberately. Those barriers were illustrated as legal restrictions, heavy bureaucratic requirements, lack of knowledge, language barrier, priority given to highly educated men rather than highly educated women, and identity-based discrimination. The most important repercussion of deskilling was not surprisingly marked as the devaluation of their human capital and labor, which excludes them from the upper segments of the labor market with highly skilled and prestigious positions and makes them suffer occupational downward mobility and loss of economic, social, and cultural capital. Moreover, deskilling also confined these women back to the private sphere who had struggled to exist and be visible in their home country by rejecting all interrelated mechanisms of gender-based exclusion and male domination on them due to the existence of authoritarian regimes, long-lasting conflicts and wars, Islamic terrorist organizations, and oppressive patriarchal culture that prevent them from going to university and joining the workforce. Furthermore, even though highly-skilled refugee women are pointed out as key agents for both social cohesion and economic development, it was understood that deskilling hinders their enormous capacity to transform both their ethnic communities and host countries for the better. However, these women are active agents in the game field of Bourdieu, who are able to mobilize the capital that they possess in order to carve out a better position, redeem their human capital, and reposition themselves in the country of destination. They have developed some strategies which were identified as establishing and volunteering for certain civil society organizations, engaging in transnational activities, pursuing further education in Turkey and/or acquiring Turkish language, involving in a religious community, seeking a new way out, such as becoming part of irregular migration flows to move to a third country. To reach their desire to establish a normal life in which they can reconstruct their identity and habitus, this thesis highlights that their experiences and strategies were complicated at the intersection of nationality, ethnicity, city of residence, legal status, and citizenship in the neo-liberal order.

Benzer Tezler

  1. Migration of high-qualified Turkish women from Türkiye: Deskilling & new opportunities

    Türkiye'den göç etmiş yüksek nitelikli kadınlar: Niteliksizleşme ve yeni fırsatlar

    AKİFE ALAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2024

    SosyolojiBoğaziçi Üniversitesi

    Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. BÜLENT KÜÇÜK

    DOÇ. DR. AYLA DENİZ

  2. Bilişim sektöründe emek süreçleri: İstanbul'da niteliksel bir araştırma

    Labour process in the information and communication technology sector: A qualitative research in Istanbul

    BAŞAK BOZKURT

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2018

    SosyolojiMarmara Üniversitesi

    Sosyoloji Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AYLİN AKPINAR

  3. Türkiye'de kadın-erken eşitliği ve resmi kurumsallaşma süreci

    Gender equality and the institutionalization process at the state level in Turkey

    SELMA ACUNER

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Kamu YönetimiAnkara Üniversitesi

    Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. CAHİT EMRE

  4. Gender-role orientations and perceived parental attitudies of METU preparatory school students

    ODTÜ Hazırlık Okulu öğrencilerinin cinsiyet rolü yönelimleri ve algılanan ana-baba tutumları

    RAHŞAN SİVİŞ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    1999

    Eğitim ve ÖğretimOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AYHAN DEMİR

  5. İzmir liselerinde disiplin olayları ve cinsiyet faktörü

    Gender factor and discipline problems in İzmir secondary schools

    YAVUZ GÜNEŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1999

    Eğitim ve ÖğretimDokuz Eylül Üniversitesi

    Eğitim Yönetimi ve Denetimi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. REŞİDE KABADAYI