Queering contemporary British theatre: Coming out in Zodwa Nyoni's Nine Lives and Rob Madge's My Son's a Queer (But What Can You Do?)
Çağdaş İngiliz tiyatrosunda bir kuir okuma: Zodwa Nyoni'nin Nine Lives ve Rob Madge'in My Son's a Queer (But What Can You Do?) oyunlarında açılma
- Tez No: 765558
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ TUĞBA AYGAN
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Linguistics and Literature
- Anahtar Kelimeler: Açılma, Kuir Teori, Çağdaş İngiliz Tiyatrosu, Kuir Tiyatro, Zodwa Nyoni, Rob Madge, Coming Out, Queer Theory, Contemporary British Theatre, Queer Theatre, Zodwa Nyoni, Rob Madge
- Yıl: 2022
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Atatürk Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 103
Özet
Açılma terimi, LGBTQ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, kuir+) bireylerin kendi arzuları doğrultusunda ailelerine, arkadaşlarına veya içinde yaşadıkları topluma cinsiyet kimliklerini ve cinsel yönelimlerini açıklama eylemi anlamına gelir. İngilizce 'coming out' kavramının karşılığı olan terim esasen bir sırrın açığa çıkarılması anlamına gelmekte olan 'coming out of the closet' ifadesinin kısaltılmış halidir. LGBTQ+ bireylerin ve eşitlik savunucusu insanların farklı cinsiyet kimliklerine yönelik eşitliği ve görünürlüğü artırmak adına sarf ettikleri çaba ve toplum içerisinde artmakta olan bilinçlenme ile açılma eylemleri gün geçtikçe artmaktadır. Çağdaş İngiliz oyun yazarları da azınlıkların görünürlüğüne katkıda bulunmakta önemli rol oynayan oyunlarında LGBTQ+ bireylerinin açılma eylemlerini konu edinmektedir. Bu tezin amacı, Zodwa Nyoni'nin Nine Lives (2014) ve Rod Madge'in My Son's a Queer (But What Can You Do?) (2021) oyunlarında farklı açılma deneyimlerini irdelemektir. Çalışmada ilk olarak LGBTQ+ kısaltmasında 'q' harfini temsil eden kuir (queer) ve kuir teori (queer theory) kavramlarının tartışması yapılmıştır. Sözlük anlamı tuhaf görünüşlü şey ya da kimse olan kuir kelimesi, İngilizcede ilk olarak 'bir şeyi bozmak' ve/veya 'tuhaflaştırmak' anlamında kullanılırken, zaman içerisinde eşcinsel bireyleri tanımlayan bir aşağılama ifadesi halini alır. Farklı cinsiyet kimliklerine yönelik farkındalığın artması ve LGBTQ+ bireylerin benlikleri ile gurur duyması ile kuir kelimesi bu toplulukça ikili cinsiyet rejiminin (gender binary) dışında kalan cinsiyet kimliklerine mensup kişilerin katlandıkları zorbalıklara bir başkaldırı olarak yeniden yorumlanıp benimsenir. Böylece terim LGBTQ+ bireylerin kendileri için kullandığı şemsiye bir kavram olarak kabul görmeye başlar. Kuir kelimesinin LGBTQ+ gururu ile özdeşleşmesi ile kuir teori, esas olarak toplumsal cinsiyet çalışmaları ile ilişkilendirilen bir eleştirel teori alanı olarak yirminci yüzyılda ortaya çıkar. Cinselliğin akışkan doğasına vurgu yaparak bir kişinin cinsiyetini, cinselliğini ve cinsiyet rolünü sınırlayan kimlik kategorilerinin kaldırılmasını teşvik eden kuir teori, toplumsal cinsiyet sınıflandırmalarına ilişkin toplumsal normları sorunsallaştırırken cinsiyet ikiliğini ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu doğrultuda teori, toplumsal cinsiyet özcülüğüne karşı çıkarken, geleneksel cinsiyet kategorilerinde yer bulamayıp 'Öteki' olarak nitelendirilen bireylerin varlığını ön plana çıkarır. Kuir teori, bir kavram olarak 1990 yılında California Üniversitesinde gerçekleşen bir konferansta Teresa de Lauretis tarafından kullanılmasıyla literatüre girer. De Lauretis, kuir kimliklere ayrı ve bağımsız kimlikler olarak saygı duyulmasının ve halihazırda var olan normların bir sapması olarak görülmek yerine kendi koşulları altında incelenmesinin gerekliliğine vurgu yapar. De Lauretis, kuir teorinin yalnızca lezbiyen ve gey kimlikler ile bağdaştırılmasının, kuir teorinin savunduğu esas düşüncelere ters düştüğünü savunur. Bunun nedeni olarak ise kuir teorinin ortaya çıkmasındaki esas nedenin mevcut ayırımları ortadan kaldırmayı amaçlamasını, lezbiyen ve gey gibi tanımlamaların ise bu görüşün aksine yeni kategoriler yaratıyor olmasını gösterir. 1990'larda terimin ortaya çıkmasından sonra, kuir teori toplumsal cinsiyet çalışmaları alanlarında resmen tanınmaya başlar. Judith Butler ve Eve Kosofsky Sedgwick gibi cinsiyet teorisyenleri, çalışmaları kuir teorinin temelini oluşturduğu için teorinin öncü isimleri haline gelir. Öte yandan Michel Foucault da kuir teorinin kurucularından biri olarak kabul edilir. Foucault teoriye doğrudan katkıda bulunmasa da cinsellik kavramı üzerine yaptığı çalışmalar Sedgwick ve Butler dâhil birçok kuir teorisyenin yolunu açar. Kuir teorinin kimlik kategorilerini ortadan kaldırmaya yönelik temel amacı, Foucault, Sedgwick ve Butler'ın eserlerinde de görülür. Bu teorisyenler, heteroseksüelliği bir cinsel tercih ya da yaşam biçimi olarak ortadan kaldırmaya çalışmamakla birlikte farklı cinsiyet kimliklerinin ve cinsel tercihlerin varlığını vurgulamayı amaçlar. Farklı bakış açıları ile hareket ederek, her bir teorisyen cinsel kimlik özgürlüğünü savunurken bu kimliğin zamana göre de değişkenlik gösterebileceğini iddia eder. Foucault, düzenlenebilir veya yönetilebilir bir olgu olarak kabul edilen cinselliğin yanlış anlaşıldığını öne sürer. Bu doğrultuda, cinselliğin bilim insanlarının deney masalarında yer alan malzemelerden biri olmaktan çok, bireyin kendine özgü zevkleri ile ilgili olması gerektiğini ve sosyal tabular veya ideolojiler tarafından kontrol edilmemesi gerektiğini savunur. Butler, cinsiyetin doğuştan belirlenmediğini ve doğal olarak kararlaştırılmadığını belirterek Foucault'nun fikirlerini pekiştirir. Sedgwick ise, kuirin açık bir olasılıklar karması olduğunu iddia eder ve monolitik bir toplumsal cinsiyet anlayışından bahsetmenin mümkün olmadığını savunur. Bunların yanı sıra Butler ve Sedgwick, bir kişinin cinsiyetinin yalnızca toplumlarında gerçekleştirdikleri eylemlere göre oluştuğu gerçeğini 'performatiflik' terimi üzerinden açıklar. Çalışmanın ilerleyen bölümünde kuir teorisyenlerin de üzerinde sıkça durduğu açılma kavramının detaylandırıldığı bir bölüme yer verilmiştir. Heteroseksüellik her toplumda normal kabul edildiği için heteroseksüel bireylerin cinsel yönelimleri hakkında bir bilgilendirme yapmaları yani açılmaları beklenmez. Sedgwick, açılma yalnızca cinsiyet ikiliğine mensup olmayan bireyler (nonbinary) için geçerli olduğundan, heteroseksüelliğin baskıcı bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirtir. Bir kişi cinsel tercihleri veya cinsiyet kimliği hakkında herhangi bir bilgi ifşa etmediği müddetçe, heteroseksüel olarak varsayılmaktadır. LGBTQ+ bireylerin ise cinsiyet kimliklerini açıklamaları gerekli görülür. Kuir görünürlüğünü arttırdığı için açılma süreci, kuir kişilerin benliğine kavuştuğu andan itibaren hayatlarındaki en önemli aşamalardan biri olarak kabul edilir. Bir kişi açılarak karşılaşabileceği risklerin farkındaysa, sessiz kalmayı seçebilir. İnsanların açılma nedeniyle yaşamlarındaki ayrıcalıklarını kaybetmeleri sık görülen bir durumdur. Bireyler bu doğrultuda ailelerini, işlerini, itibarlarını ve en önemlisi hayatlarını kaybedebilir. Ayrıcalıkları kaybetmek, açılmanın tek olumsuz sonucu değildir. LGBTQ+ bireyler, özellikle gençler, her gün şiddet ve nefret saldırılarına maruz kalmaktadır. Açılmanın çoğu zaman homofobik şiddet ve yaşam hakkının gaspı gibi aşırı sonuçlar doğurması da bu süreci daha sorunlu hale getirip bu bireyleri kimliklerini saklamaya itmektedir. LGBTQ+ bireylerin açılma sürecinin, hatta bireyin kendi cinsel kimliğini kabul etmesinin sorun haline gelmesindeki en büyük etmenlerden biri de mensup olduğu din olarak görülebilir. Bireyler, dini öğretileri normatif olmayan yönelimlerini desteklemedikleri takdirde, kimliklerini gizli tutma konusunda baskı hissetme eğilimindedirler. Bunun yanı sıra, aile desteğinin eksikliği, bireylerin özgüvenlerinin düşük olmasına ve kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olurken yine açılma sürecini daha sorunlu hale getirir. Bunların yanı sıra kendi ülkeleri dışında bir ülkede yaşayan LGBTQ+ bireyler, kuir kimliklerinin yanı sıra etnik kökenlerinden dolayı toplumdan daha fazla dışlanıp açılma sürecini daha sancılı geçirebilmektedir. Kuir toplumuna görünürlük sağlamak söz konusu olduğunda edebiyat oldukça önemli bir rol oynar. Gerçek hayat hikayelerinden ve deneyimlerden yola çıkılarak yaratılan kurgusal karakterler ve olaylar ile, bireylerin deneyimlerini anlatabilmeleri için güvenli bir araç olan edebiyat aynı zamanda daha geniş kitlelere ulaşmayı da mümkün kılar. Edebiyatın sağladığı görünürlük, kuir bireylerin yalnız olmadıklarını fark ederek kendilerini benimsemelerine yardımcı olurken aynı deneyimlere sahip bireyler için de bir tür ortak forum oluşturur. Özellikle tiyatro, doğrudan bir iletişim sunduğundan sorunların irdelenmesi ve geniş kitlelere ulaşmanın en etkin yollarından birisi olarak kuir edebiyatın önde gelen türlerinden biri olmayı sürdürmektedir. 1967'de Britanya'da eşcinsel eylemlerin yasallaşmasından önce bir kuir tiyatrodan söz etmek pek mümkün değildir. 1968'de İngiliz tiyatrosunun, Lord Chamberlain'ın Ofisi'nden ayrılmasıyla birlikte tiyatrodaki sansür kalkar. Tiyatronun özgürleşmesi ile, sahnede ve toplumda kuir görünürlüğü artar. 1967'de homoseksüelliğin meşrulaştırılması ile tiyatro, kuir kimliklere sahnesini açar ve böylece kuir görünürlüğüne katkı sağlamaya başlar. Zaman içerisinde kuirin tiyatroda konu edilmesi, LGBTQ+ tiyatro oyuncularının, yapımcılarının, yönetmenlerinin ve oyun yazarlarının da açılmasına zemin hazırlar. Oyun yazarları, yönetmenler ve yapımcılar kuir karakterlerle ve/veya zaman ve mekanlar ile ilgili yapıtlarını yayınlayamazken, LGBTQ+ kimlikleriyle ön plana çıkmaya başlar. Bu doğrultuda, tiyatro, kuir farkındalığına, görünürlüğüne ve açılmaya katkı sağlar ve sağlamaya da devam eder. Kuirin varlığı sadece sahnede değil, sahne dışında da radikal bir şekilde artar. Bert Royal, Joe Mantello, Louise Parker Kelley, Mark Ravenhill, Megan Terry, Michael Mayer, Maureen Duffy, Nancy Cárdenas, Rob Madge, Ryan Murphy, Tony Kushner, ve Luke Sheppard, kuir kimlikleri ile açılan oyun yazarları, oyuncular, yönetmenler ve yapımcılardan birkaçıdır. Bu çalışmada, İngiliz tiyatrosunda açılma konusunun merkeze alındığı Zodwa Nyoni'nin Nine Lives ve Rob Madge'in My Son's a Queer (But What Can You Do?) isimli eserleri kuir teorisyenlerinin fikirleri ışığında incelenmiştir. Nine Lives, yakın zamanda Zimbabwe'den kaçan ve Leeds'te ikametgahını almak için mücadele eden eşcinsel bir sığınmacı olan Ishmael'in deneyimlerini konu edinir. Eşcinsel olduğu gerçeğinin, arkadaşları ve ailesi tarafından kabul edilmeyeceğinden emin olan Ishmael ülkesinden kaçar. Çünkü Afrika ülkelerinde yaratılan homofobik atmosfer, insanları kendileri olma özgürlüklerinden mahrum bıraktığından, LGBTQ+ üyeleri, kimliklerini ve duygularını alenen ifade edememektedirler. Oyun boyunca LGBTQ+ bireylerin katlandıkları çeşitli zorluklar Ishmael aracılığıyla anlatılır. Ailesinin dini inançları ve heteroseksüel yaşam biçimleri nedeniyle baskı altında hisseden Ishmael, genç yaştan itibaren kimliği hakkında ailesine ve arkadaşlarına açılmayı sık sık değerlendirse de kapalı olarak kalmanın kendisi için daha sağlıklı sonuçlanacağı kanısına vararak sessiz kalır. Baskı altında olmaya daha fazla dayanamayan Ishmael, erkek arkadaşı David ile ülkesinden kaçar. Leeds'e varması ile yaşadığı sıkıntıların son bulacağını ümit eden Ishmael, ülkenin İçişleri Bakanlığında mültecilerden sorumlu olan kişilerin ayrımcı davranışlarına maruz kalır. Bunun yanı sıra, birlikte kaçtığı ve ilgi duyduğu kişi olan David, sığınacak bir yer bulduğunda Ishmael'e sırtını çevirir. Nyoni'nin oyunu, mülteci olarak farklı bir ülkeye sığınan kuir bir bireyin kasvetli tecrübelerine ışık tutarak bu bireylerin ne tür sıkıntılarla karşılaştığını örnekler. Ülkeleri, dinleri, inançları, değerleri ve/veya aileleri sebebiyle açılma konusunda sorun yaşayan LGBTQ+ bireylerin sözcüsü olarak Ishmael bu sürecin ne kadar zor olduğunun bir örneği olarak ön plana çıkar. Ancak oyun bu olumsuzluklara rağmen bireylerin, benlikleri ve tercihleri ile özgürce yaşayabilmek için verdikleri mücadelelerin devam ettiğine ve edeceğine işaret ederek son bulur. Çalışmanın diğer eseri Rob Madge'in My Son's a Queer (But What Can You Do?) adlı oyunu Madge'in kendi tecrübelerini anlatır. Oyun yazarı, çocuk yaşta başladığı ve tutku ile bağlı olduğu tiyatro sanatı aracılığı ile kendini keşfettiği anılarını oyununda sergilerken tiyatro ve kuiri başarılı bir şekilde harmanlar. Eski bir televizyon aracılığı ile geçmişinden kesitler sunan ve aynı zamanda bu kesitleri sahnede canlandıran Madge, kuir kimliğini detaylı bir şekilde sunar. Madge'in küçük yaştaki istekleri ve eğilimleri hemcinslerinden farklılık gösterir. Hemcinsleri futbol, bilgisayar oyunları, dışarıda oynamak gibi aktivitelerden zevk alırken, Madge'in evinin oturma odasında tiyatro oyunlarını canlandırmaktan hoşlandığı görülür. Buna ek olarak Madge, kadın karakterleri canlandırmaktan hoşlanmakta olup peruk ve elbiselere yakın ilgi duyar. Her ne kadar oyunun başlığı, oyunun içeriğinin bir aile dramı olduğu, Madge'in ailevi engellere değineceği ve bu konu üzerinde tavsiyelerde bulunacağı izlenimini verse de oyun, LGBTQ+ bireylerin yaşamlarında pozitif tecrübelerin de olacağını örnekler. Madge, çocukluğu esnasında, akranlarının zorbalıklarına maruz kalması gibi olumsuz olaylar yaşamasına rağmen, olumlu olayların daha baskın olduğuna değinip kendisi olabildiği aile ortamının katkılarına odaklanır. Madge'in ailesi farklılıklarını oldukça hoş karşılar, üstelik, bu farklılıkları normal olarak değerlendir. Oyunun başlığının benzerini içerdiği“Oğlum bir kuir, ne yapmalıyım?”sorusu Madge tarafından“Oğlunuz bir kuir mi? Sizi kıskandım”olarak yeniden yorumlanır. Oyunda ailelere mutlu olmaları, LGBTQ+ çocuklarına destek çıkmaları ve onların farklılıklarına değer vermeleri öğütlenir. Çalışmada, Zodwa Nyoni ve Rob Madge'in farklı toplumlardan, farklı zaman ve mekanlardan gelen karakterlerinin açılma esnasında ve sonrasında yaşadıkları örneklendirilmiştir. Bu örnekler ışığında, açılma eyleminin bir anda yapılıp tamamlanan bir eylem olmaktan çok, bir süreç olduğu görülmüştür. Bu süreç içerisinde bireylerin ailelerinin, arkadaşlarının, toplumlarının ve sahip oldukları değer ve inançların, süreç üzerindeki etkisi incelenmiştir. Aynı zamanda bu faktörlerin ve sürecin LGBTQ+ bireylerin yaşamlarını nasıl şekillendirdiği örnekler üzerinden değerlendirilmiştir.
Özet (Çeviri)
The term coming out refers to LGBTQ+ (lesbian, gay, bisexual, transgender, queer+) individuals' disclosing of their gender identity and sexual orientation to their families, friends, or the society they live in. The term 'coming out' is a shortened version of the expression 'coming out of the closet', which essentially means revealing a secret. With the efforts of LGBTQ+ individuals and the egalitarian people to increase equality and visibility towards different gender identities and the increasing awareness in the society, the act of coming out continue to increase gradually. Contemporary British playwrights also focus on the subject of coming out of LGBTQ+ individuals in their plays, which play an important role in contributing to the community's visibility. The purpose of this thesis is to scrutinise different coming out experiences in Zodwa Nyoni's Nine Lives (2014) and Rod Madge's My Son's a Queer (But What Can You Do?) (2021) plays. In the study, the concepts of queer and queer theory, which represent the letter 'q' in LGBTQ+ abbreviation, are discussed. The word queer, which means something or someone with an odd appearance, was first used to mean 'to disrupt something' and/or 'to make it weird', but over time it turned into a pejorative term for homosexual individuals. With the increasing awareness of different gender identities and the pride of LGBTQ+ individuals in their selves, the word queer is reinterpreted and adopted by the community as a rebellion against the tyranny endured by those with gender identities outside the gender binary. Thus, the word begins to be accepted as an umbrella term that LGBTQ+ individuals use for themselves. With the word queer being identified with LGBTQ+ pride, queer theory emerged in the twentieth century as a field of critical theory mainly associated with gender studies. By emphasising the fluid nature of sexuality and encouraging the removal of identity categories that limit a person's gender, sexuality, and gender role, queer theory aims to eliminate gender binary while problematising societal norms regarding gender classifications. In this direction, while the theory opposes gender essentialism, it highlights the existence of individuals who cannot find a place in traditional gender categories and fall under the category of 'Others'. Queer theory entered the literature as a concept when it was used by Teresa de Lauretis at a conference held at the University of California in 1990. De Lauretis emphasises that queer identities should be respected as separate and independent identities, and they should be studied on their own terms rather than being seen as a deviation from existing norms. De Lauretis argues that associating queer theory only with lesbian and gay identities contradicts the core ideas of queer theory. The main reason for the emergence of queer theory is that it aims to eliminate existing discriminations, and that definitions such as lesbian and gay lead to identity categorisation. After the term's coinage in the 1990s, queer theory began to gain formal recognition in gender studies. Gender theorists such as Judith Butler and Eve Kosofsky Sedgwick became pioneers of queer theory as their works form the basis of queer theory. Michel Foucault is also considered as one of the founders of queer theory. Although Foucault does not contribute directly to the theory, his work on the concept of sexuality paves the way for many queer theorists, including Butler and Sedgwick. The main purpose of queer theory to eliminate identity categories is also seen in the works of Butler, Foucault, and Sedgwick. These theorists do not try to eliminate heterosexuality as a sexual preference or lifestyle but aim to emphasise the existence of different gender identities and sexual preferences. Acting from different perspectives, each theorist defends the freedom of sexual identity, claiming that this identity may change over time. Foucault argues that sexuality cannot be regulated or controlled. In this direction, he argues that it should be related to the individual's unique pleasures rather than being one of the materials on the experimental tables of scientists and should not be controlled by social taboos or ideologies. Butler reinforces Foucault's ideas by stating that gender is not determined innately. Furthermore, Sedgwick claims that queer is an open mash of possibilities and argues that it is not possible to talk about a monolithic understanding of gender. In addition, Butler and Sedgwick explain gender through performativity and claim that gender is determined only by the actions people take in their society. In the following part of the study, the concept of coming out is explained in detail. Since heterosexuality is accepted as normal in every society, heterosexual individuals are not expected to come out with their gender identities or sexual preferences. Sedgwick states that since coming out only applies to nonbinary individuals, it emerges as an oppressive consequence of heterosexuality. Unless a person discloses any information about their gender identity or sexual preferences, they are considered heterosexual. However, LGBTQ+ individuals are required to disclose their gender identity. Since it increases the queer visibility, the process of coming out is one of the most important stages in the lives of queer people from the moment they embrace their identities. Nonetheless, if a person is aware of the risks that they may face by coming out, they may choose to remain silent. It is common for people to lose their privileges after coming out. Queer individuals may lose their families, jobs, reputations and most importantly their lives in this regard. Losing privileges is not the only negative consequence of coming out. LGBTQ+ individuals, especially young people, are exposed to violence and hate crimes every day. Coming out may have extreme consequences such as homophobic violence and usurpation of the right to live which make this process more problematic and push these individuals to hide their identities. One of the biggest factors in coming out of LGBTQ+ individuals and the acceptance of one's own sexual identity becoming a problem can be seen as the religion to which one belongs. Individuals tend to feel pressured to keep their identity a secret unless their religious teachings support their non-normative orientations. Additionally, the lack of family support causes individuals to have low self-esteem and feel insecure, and again makes the process of coming out more problematic. Furthermore, LGBTQ+ individuals living in a country other than their own may experience more painful processes of coming and ostracisation from the society due to their ethnic origins as well as their queer identities. Literature plays a very important role when it comes to providing visibility to the queer community. The fact that literature is a safe tool for individuals to tell their experiences with fictional characters and events created based on real life stories and experiences makes it possible to reach a wider audience. The visibility provided by literature helps queer individuals to embrace themselves and realise that they are not alone, while creating a kind of common forum for individuals with the same experiences. Especially since theatre offers a direct communication, it continues to be one of the leading genres of queer literature as one of the most effective ways to examine problems and reach large masses. Before the legalisation of homosexual acts in Britain in 1967, it is hardly possible to speak of a queer theatre. In 1968, with the liberalisation of British theatre from the Lord Chamberlain's Office, censorship in the theatre was lifted. With the liberation of the theatre, the queer visibility on the stage and in the society increases. The legitimation of homosexuality in 1967 opens the theatre to queer identities and thus begins to contribute to queer visibility. Over time, the subject of queer in the theatre paves the way for LGBTQ+ theatre actors, producers, directors, and playwrights to come out and begin to stand out with their LGBTQ+ identities. In this direction, theatre contributes to queer awareness, visibility, and coming out. The presence of the queer increases radically not only on stage but also off stage. Bert Royal, Joe Mantello, Louise Parker Kelley, Mark Ravenhill, Megan Terry, Michael Mayer, Maureen Duffy, Nancy Cárdenas, Rob Madge, Ryan Murphy, Tony Kushner, and Luke Sheppard are some of the playwrights, actors, directors, and producers who came out with queer identities. In this study, Zodwa Nyoni's Nine Lives, Rob Madge's My Son's a Queer (But What Can You Do?), which focuses on the subject of coming out in the British theatre, are examined in the light of the ideas of queer theorists. Nine Lives depicts the experiences of Ishmael, a gay asylum seeker who has recently fled Zimbabwe and is struggling to get residency in Leeds. Knowing that his sexual preferences will not be accepted by his friends and family, Ishmael flees his country. Because the homophobic atmosphere created in African countries deprives people of their freedom to be themselves, LGBTQ+ members cannot publicly express their identities and feelings. Throughout the play, various difficulties faced by LGBTQ+ individuals are told through Ishmael. Ishmael often considers coming out to his family and friends about his identity from a young age, but he decides to remain silent, believing that staying closeted will have better results for him as he feels pressured by his family's religious beliefs and heterosexual lifestyles. Unable to endure the pressure any longer, Ishmael flees his country with his lover, David. Hoping that his troubles will end with his arrival in Leeds, Ishmael is exposed to discriminatory behaviour by those responsible for refugees in the country's Home Office. Besides, David turns his back on Ishmael when he finds his asylum. Nyoni's play sheds light on the bleak experiences of a queer individual who takes refuge in a different country and illustrates what kind of troubles these individuals face. As the spokesperson for LGBTQ+ individuals who have problems coming out because of their country, religion, belief, values, and/or family, Ishmael stands out as an example of how difficult this process is. However, the play ends by pointing out that the struggles of individuals to live freely with their selves and preferences continue and will continue despite these negativities. Rob Madge's play My Son's a Queer (But What Can You Do?) depicts Madge's own experiences. The playwright successfully blends theatre and queer while displaying their memories through which they discovered themself. Presenting glimpses from their past through an old television and at the same time recreating these glimpses on stage, Madge presents their queer identity in detail. Madge's younger aspirations and inclinations differ from those of their peers. Madge is seen enjoying performing theatrical plays in the living room of their home, while their peers enjoy activities such as football, computer games, and playing outside. In addition, Madge enjoys portraying female characters and has a keen interest in wigs and dresses. Although the title of the play gives the impression that the content of the play is about a family drama and Madge will address family obstacles and give advice on this issue, the play exemplifies that there will also be positive experiences in the lives of LGBTQ+ individuals. Although they encounter negative happenings such as being bullied by their peers during their childhood, Madge focuses on the contribution of the family environment, where they can be themself by mentioning that positive happenings are more dominant. Madge's family has been very embracing of their differences, moreover, considers them normal. Similar to the title of the play, the question 'My son is a queer, what should I do?' is rephrased by Madge as 'Is your son a queer? I'm jealous of you'. The play advises that the only thing to do is to be happy and the family members should support LGBTQ+ children and value their differences. In the study, experiences of Zodwa Nyoni and Rob Madge's characters from different societies, different times, and places are exemplified during and after coming out. In the light of these examples, it has been seen that the act of coming out is a process rather than an act that is done and completed all at once. In this regard, the effects of individuals' families, friends, societies, and their values and beliefs on the process were examined. At the same time, how these factors and the process shape the lives of LGBTQ+ individuals was evaluated through examples.
Benzer Tezler
- Queerable spaces: Homosexualities and homophobias in contemporary film
Başlık çevirisi yok
VOLKAN DEMİRKAN
Doktora
İngilizce
2009
Radyo-TelevizyonUniversity of CanterburyKültürel Çalışmalar Ana Bilim Dalı
DR. MISHA KAVKA
DR. JULIE WUTHNOW
- Çağdaş sanatta 2000 sonrası karnofallogosantrik bakışın silinişine dair anlatılar; Posthümanist sanat anlayışı
Narratives on the erasion of the carnophallogoscentric perspective after 2000 incontemporary art; Posthumanist conception of art
ASYA ASYALI MORAL
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
FelsefeIşık ÜniversitesiSanat Kuramı ve Eleştiri Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ SELİN GÜRSES ŞANBAY
- Kuir okuma: Dijital değerlerin mimarlık üretimlerinde potansiyelleri
Queer reading: The potential of digital values in architectural productions
FEYZA ÇINAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ İFFET HÜLYA ARI
DR. SEVGİ TÜRKKAN SROKA
- Queering the elements of fiction in orlando: A biography and How To Be Both
Orlando: A biography ve How To Be Both romanlarında kurgunun ögelerini kuirleştirmek
TAİFE BERFİN CEZİM
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Batı Dilleri ve EdebiyatıEge Üniversitesiİngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖNDER ÇETİN
- Queering masculinity on TV: The transformative potential of genre, embodiment, and homosociality
TV'de quering erkeklik: Tür, somutlaşma ve homososyaliyetin dönüşüm potansiyeli
ERIN KATHLEEN DANIEL
Yüksek Lisans
İngilizce
2023
Karşılaştırmalı EdebiyatSabancı ÜniversitesiKültürel Çalışmalar Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SİBEL IRZIK