Geri Dön

Toplumsal cinsiyet açısından iş şarkıları ve bakım emeği: Ninniler

Works songs and care work in terms of gender: The case of lullaby

  1. Tez No: 768943
  2. Yazar: BEGÜM ACAR
  3. Danışmanlar: PROF. DR. FATMA BELMA OĞUL
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Müzik, Music
  6. Anahtar Kelimeler: Toplumsal cinsiyet, iş şarkısı/ türküsü, sözlü gelenek, ninni, bakım emeği, toplumsal yeniden üretim, Gender, work songs, oral literature, lullaby, care work, social reproduction
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Müzikoloji ve Müzik Teorisi Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Müzikoloji Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 208

Özet

Bu çalışma kapsamında ninniler ve bakım emeğine eşlik eden müzik pratikleri, emek ve müzik ilişkisini toplumsal cinsiyet açısından analiz etmek amacıyla ele alınmıştır. Erişilebilen en eski yazılı kayıtlara göre ninnilerin tarihi M.Ö. 2000'li yıllara kadar uzanmaktadır. Birçok toplumda ve farklı dönemlerde var olan ninniler çoğunlukla kadınlar tarafından üretilmiş ve sözlü gelenekle aktarılmıştır. Ninnilerin ve bakıma eşlik eden müzik pratiklerinin hem ebeveynlerin bakım işiyle doğrudan ilişkili olması hem de tıpkı hane içindeki karşılıksız emek süreçlerinde olduğu gibi değersiz veya ikincil olarak addedilmesi sebebiyle, bu çalışmada ninnilerin iş şarkısı/ türküsü çerçevesinde incelenmesi önerilmiştir. İş şarkıları/ türküleriyle bakım emeğinin içerik ve form olarak birçok karakteristik özelliği ortaklaşmaktadır. Benzer şekilde, bakım emeği ve ninnilerin de karakteristik özelliklerine dair birtakım ortaklıklar bulunmaktadır: Her ikisi de özel alanla ilişkilendirilir ve kadınların varsayılan doğasına atfedilir; standart formlar olmadığı için tanımlamak ve kategorize etmek zordur; doğaçlamaya açıklardır; tekrar içerirler; çoğunlukla kolay, niteliksiz ve basit olarak tarif edilirler ve bu sebeple göz ardı edilirler. Buradan yola çıkarak öncelikle iş şarkıları/ türküleri kavramının kapsamı ve bu konudaki çalışmalar özetlenerek Türkiye'de bu alanda yürütülen çalışmalar ele alınmış; ardından iş şarkıları/ türkülerinin toplumsal cinsiyet açısından anlamları ortaya konularak bakım emeği ile ilişkisi tartışmaya açılmıştır. Bu bağlamda bakım emeğine eşlik eden ninni ve benzeri formların iş şarkısı/ türküsü çerçevesinde toplumsal yeniden üretim yaklaşımıyla incelenmesi önerilmiştir. Araştırma süreci, ikincil kaynak incelemesi ve niteliksel araştırma yöntemleri kullanılarak yürütülen saha çalışması olmak üzere iki aşamalı bir şekilde kurgulanmıştır. İlk olarak sözlü gelenekle aktarılan ninnilere ilişkin ikincil kaynaklara dayalı bir inceleme yürütülerek ninnilerin genel olarak hangi kapsamda ele alındığına dair çerçeve; ninnilerden beklenen işlevlere, ninnilerin biçim ve içerik olarak nasıl tarif edildiğine ve ninnilerle ilgili çalışmalara yöneltilen eleştirilere odaklanarak özetlenmiştir. Ayrıca, Türkiye'de sözlü gelenekle aktarılan ninnilere ilişkin Cumhuriyet döneminde yürütülen ve bu üç başlık etrafında özetlenen çalışmaların içeriği görselleştirilmiş ve bir tablo olarak sunulmuştur. Ardından, ninnileri derleyen kaynaklar içerisinden konuyla doğrudan ilişkili olması sebebiyle bakım emeğini tarif eden yüz on (110) adet ninni metni seçilmiş ve bu metinlere dair yapılan içerik analizi sonucunda ninnilerin bakım emeğine dair şu ortak konuları içerdiği ortaya çıkmıştır: Kadınlara ait görülen hane içi sorumluluklar ve toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, bakım emeğinin içeriği ve emek-yoğun özelliği, hanenin sosyo-ekonomik durumu ve ücretsiz aile işçiliği, hane içindeki bakım emeğinin yüküyle ilişkili olarak koca/ partner ve diğer akrabalarla ilgili dile getirilen şikayetler. Sözlü gelenekle aktarılan ninni metinlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan bu konuların, günümüzde dönüşen çocuk bakımı deneyimleriyle nasıl örtüştüğüne bakmak amacıyla halihazırda bakım veren ve çoğunlukla İstanbul'da yaşayan, 26-63 yaş aralığında olan 15 kadınla yapılan derinlemesine görüşmeler yoluyla bir saha çalışması yürütülmüş ve yöntem olarak etnomüzikolojideki feminist yaklaşımlar benimsenmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler 1970'lerde feminist teorisyenlerin Marksist yeniden üretim analizine getirdikleri eleştiri sonucunda ortaya çıkan toplumsal yeniden üretim yaklaşımı ışığında ve kesişimsel bir zeminde yorumlanmıştır. Bu bağlamda ninni ve benzeri müzik pratikleri, kültürel alanın yeniden üretimini bakım verenlerin bakış açısından aktaran bakım emeği anlatıları olarak değerlendirilmiştir. Görüşmelerde bakım verenlerin gündelik hayat deneyimleri içerisinde bakım emeği ve müzik ilişkisini nasıl yorumladığına, çocuk bakımı deneyimi özelinde ninni ve benzeri müzikal formları ne şekilde icra ettiğine ve bu formların taşıdığı potansiyel dönüşüm alanlarına odaklanılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri azımsanmayacak sayıda derlemeci ve araştırmacı tarafından ninnilerin yok olduğuna dair dile getirilen görüşlerin aksine, görüşmelerde günümüzde ninni pratiklerinin hâlâ devam ettiği aktarılmıştır. Ayrıca, hem bakım hem de müzik pratiklerinin piyasalaştığı koşullarda dahi bakım emeği ve müzik ilişkisinin özgül birtakım özelliklerini koruduğu da görüşmeler yoluyla tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucunda ilk olarak bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin kültürel üretim alanında toplumsal cinsiyetle ilişkisi ortaya çıkarılmıştır. Bu noktada öncelikle bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin güncel olarak çeşitlendiğini, farklı biçimlerde ve formlarda icra edildiğini gözlemlemek mümkündür. İkinci olarak, bu pratiklerin sevgi, bağlılık, yorgunluk, neşe, tükenmişlik vb. gibi bakım emeğiyle ilişkili birtakım duyguların ifadesi olmasının yanında, bakım işini kolaylaştırması amacıyla araçsallaştırılması da söz konusudur. Üçüncü olarak bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinde oldukça yaygın şekilde görülen ihtiyaç veya iletişim temelli doğaçlama; bilinen ezgilere uygun yeni sözler üretilmesi, var olan sözlere uygun ezgiler üretilmesi, var olan ninni veya popüler müzik ürünlerinin yeniden yorumlanması veya tamamen belli bir anda doğaçlanan yeni ürünler ortaya çıkarılması şeklinde gerçekleşmektedir. Doğaçlamanın sunduğu yaratıcılık alanı, toplumsal dönüşümle koşut olarak değişen bakım rollerinin anlatısını sahiplenme ve yeniden üretme potansiyelini de taşımaktadır. Bakım ve müzikle ilişkili güncel deneyimler bir bakım emeği anlatısı olarak ele alındığında, ninni ve benzeri formların değişen bakım rolleri ve dijitalleşen müzik piyasası bağlamında toplumsal dönüşüm açısından taşıdığı potansiyel ortaya çıkmaktadır. İlk olarak kültürel hafıza aktarımı bağlamında kişisel tarihine sahip çıkmak ve geçmişle bağ kurmak amacıyla bu müzik pratiklerini sahiplenen bakım verenler, aynı zamanda şimdiye ve geleceğe yönelik değiştirmek istedikleri bakım sorumluluklarını veya eşitsizlikleri de göz önünde bulundurarak bu pratikleri, dolayısıyla anlatıları dönüştürmekte ve yeniden üretmektedir. Bu yolla yeniden üretilen kişisel deneyimler toplumsal bir dönüşüme de işaret etmektedir. İkinci olarak dijitalleşen müzik piyasasının, bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin üretimi ve tüketimi açısından bir standartlaşmaya yol açmakta olduğu görülse de görüşmeciler dijital kanalları kullanma biçimleri açısından kendi özgül yorumlarını ve yaklaşımlarını geliştirmiştir. Dolayısıyla bu tür kişisel anlatıların oluşturulması açısından bir standartlaşmadan bahsetmek zor görünmektedir. Üçüncü olarak toplumdaki eşitsizliklere alternatif yaratmak üzere üretilen/ yeniden gözden geçirilen ninniler ve çocuk şarkıları da dijital müzik piyasasının sahip olduğu alanların içerisinden gelişmektedir. Bakım emeğine eşlik eden müzik pratiklerinin ve ninnilerin bu bağlamda açtığı yaratıcı alan, hem bakım emeğinin toplumsallaşması hem de bakım etiği yaklaşımı çerçevesinde dayanışma temelli farklı ebeveynlik pratiklerinin anlatısını oluşturması açısından önemli görünmektedir. Bu bağlamda bu pratikler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve bakım ilişkilerinin demokratikleşmesi amacıyla gerçekleşecek olası toplumsal dönüşümlerde önemli bir rol oynayabilir. Bunun ötesinde, doğrudan bu çalışmanın konusu olmasa da bahsi geçen ninni ve müzik pratikleri, özellikle COVID-19 pandemisi sonrasında müzik piyasasında gündeme gelen dayanışma temellinde kurulacak olası dönüşümler için de toplumsal mücadeleleri desteklemesi bağlamında bir alan yaratabilir ve hatta örnek teşkil edebilir.

Özet (Çeviri)

This study is about the relationship between labor and music in terms of gender; more specifically lullabies and musical practices accompanying care work. The oldest accessible written records show that lullabies date back to 2000 BC. Lullabies existed in many societies in different periods of time, and were mostly produced by women and transmitted to the next generation by oral tradition. This study proposes to analyze lullabies in the context of work songs because lullabies and music practices accompanying care are both directly related to the care work of parents and considered as worthless or secondary just like the unpaid labor processes in the household. The literature on work songs often attributes these songs to pre-industrial societies. However, today, there are still music practices and changing musical forms accompanying various vocational fields in the context of transforming labor types and relations in our neoliberal world. Lullabies are still produced as musical practices accompanying care work and are performed as labor performances inherent in everyday life. Therefore, they can be evaluated as narratives of care work that convey the reproduction of the cultural field from the perspective of caregivers. Work songs have many characteristic features of care work both in terms of content and form; they are transmitted through oral tradition; they accompany/describe the work done; they refer to the relationship between music and movement; they carry the cultural/local characteristics and reveal the socio-political context of the society/culture in which they are produced; they have repetitive and meaningless syllables; they are described as simple and rhythmic, and organized according to the gendered division of labor. Similarly, care work and lullabies have also some commonalities in terms of their characteristics: Both are associated with the private sphere and attributed to the assumed nature of women; both are difficult to define and categorize as they have no standard forms; they are open to improvisation; they contain repetition; they are often described as easy, unqualified, and simple, and therefore are overlooked. In order to depict these commonalities, this study first introduces the concept of work songs and the studies on this subject, and then discusses the studies conducted in Turkey. Next, gender related meanings of work songs and their relationship with care work are discussed through a social reproduction approach in addition to critical gender-based analysis related to work songs. In this context, this study proposes to analyze the lullabies and similar musical forms accompanying care work within the framework of work songs. The research process was structured in two phases: Secondary source review and fieldwork using qualitative research methods. First of all, a review based on secondary sources on lullabies transmitted by oral tradition was carried out. The framework of the general scope of lullabies was introduced as a result of this review focusing on three titles: The functions of the lullabies, how lullabies are described in terms of form and content, and the criticisms directed at studies on lullabies. In addition, a table was presented which visualizes the studies carried out in the Republican period on lullabies transmitted by oral tradition in Turkey under the three titles mentioned above. Then, 110 lullaby texts describing care work were selected from among the sources that collected lullabies. These texts were chosen because their subjects are directly related to care work. The content analysis of these texts showed that lullabies share the following common themes about care work: Domestic responsibilities that are attributed to women and gender-based division of labor; content and labor-intensive features of care work; socio-economic status of the household and unpaid family work; complaints about husband/partner and other relatives related to the burden of care work in the household. A field study was conducted in order to further understand how the content analysis of lullaby texts that were examined overlap with today's everchanging child care experiences. In accordance with the feminist approaches in ethnomusicology, in-depth interviews have been carried out with 15 women aged between 26 and 63, who are currently caregivers, mostly in Istanbul. Although the majority of these women are caregivers as mothers, there is also a grandmother who takes care of her grandchild and a paid care worker among the interviews. The differences among women such as class, belief, language, social status, ethnicity, marital status, employment status, age, etc. was taken into consideration while selecting the interviewees. The interviewees involved in the fieldwork made very important contributions in shaping both the basic theme and the theoretical approach of the research. The data obtained from the interviews were interpreted in the light of the social reproduction approach that feminist theorists developed in the 1970s building on the Marxist reproduction analysis. In this context, lullabies and similar musical practices have been evaluated as narratives of care work that convey the reproduction of the cultural field from the perspective of caregivers. The interviews focused on how caregivers interpret the relationship between care work and music in their daily life experiences, how they perform lullabies and similar musical forms in their childcare practices, and the potential transformation areas these forms carry. The social reproduction theory offers a productive framework in terms of understanding and historicizing the relationship between lullabies transmitted by oral tradition and care work. Furthermore, an intersectional feminist lens also helped analyzing the class, ethnic, religious etc. differences among caregivers in a more holistic way. Contrary to the substantial number of collectors' and researchers' assumptions since the early Republican era which claim that the tradition of lullabies has disappeared, it was clearly stated in the interviews that lullaby practices still continue today. In addition, it has been determined through interviews that the relationship between care work and music maintains some specific features even in the conditions where both care and music practices are marketized. As a result of the analysis made within the scope of the research, firstly, it is possible to observe that the musical practices accompanying the care work have been diversified and performed in various forms. Secondly, in addition to expressing feelings related to care work such as love, commitment, fatigue, joy, burnout, etc.; these practices are also instrumentalized in order to facilitate the care work itself. Thirdly, need-based or communication-based improvisation, which is very common in music practices accompanying care work takes place in the following forms: Producing new words suitable for known melodies, producing melodies suitable for existing lyrics, reinterpreting existing lullabies or popular music products or creating new products that are completely improvised at a certain moment. The creativity emerges through improvisation also has the potential to claim and reproduce care work narratives that change in parallel with social transformation. When current experiences related to care and music are considered as care work narratives, the potential of lullabies and similar musical forms are revealed in terms of social transformation in the context of changing care roles and digitalized music market. First of all, caregivers who embrace these musical practices in order to claim their personal history and connect with the past through cultural memory also reproduce and sometimes transform these practices, and therefore the narratives, on the basis of a more equal future. Personal experiences and practices reproduced in this way also point to a social transformation. Secondly, although the digitalized music market leads to a standardization in terms of the production and consumption of music practices accompanying care work, the interviewees developed their own specific interpretations and approaches in terms of the way they use digital platforms. Therefore, it seems difficult to talk about a standardization in terms of such individual narratives. Thirdly, lullabies and children's songs produced/revised to create an alternative to the inequalities in society are also produced within the areas of the digital music market. The creative space opened up by the musical practices and lullabies accompanying care work seems to be important in terms of both the socialization of the care work and the formation of the different/alternative parenting narratives and practices based on solidarity among caregivers. In this context, these practices can play an important role in possible social transformations to maintain gender equality and democratize care relations within the framework of the care ethics approach. Also, although it is beyond the scope of this study, the aforementioned lullabies and music practices can create a space for supporting social struggles and transformations on the basis of solidarity in the music market, especially after the COVID-19 pandemic.

Benzer Tezler

  1. Kuir ikon kimliğin günümüz sanatına yansımaları: Zeki Müren örneği

    Reflections of queer icon identity in contemporary art: Zeki Müren example

    NURAN LEYLA ERSEN KILINÇKAYA

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    Sanat Tarihiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EBRU YETİŞKİN DOĞRUSÖZ

  2. Müzik sosyolojisi açısından Z kuşağının müzikal eğilimleri: Sakarya Üniversitesi örneği

    Musical trends of generation Z in terms of music sociology: Example of Sakarya University

    BEGÜM ÜNLÜ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    MüzikSakarya Üniversitesi

    Temel Bilimler Ana Sanat Dalı

    PROF. DR. NİLGÜN SAZAK

  3. Mültecilik deneyimi, toplumsal cinsiyet ve sanat: Beyrut, Gaziantep, İstanbul örnekleri

    Refugee experience, gender and art: Examples from Beirut, Gaziantep, Istanbul

    BERRİN YIRTMAÇ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2022

    SosyolojiTrakya Üniversitesi

    Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. DENİZ EROĞLU UTKU

  4. Kadın kimliği bağlamında kültürel bellek ve Van merkezdeki kadın dengbêjliği yansımaları

    Cultural memory in the framework of women identity and the reflections of women dengbêj at the center of Van

    SELDA ÖZTÜRK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    Halk Bilimi (Folklor)İstanbul Teknik Üniversitesi

    Türk Müziği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. SERPİL MURTEZAOĞLU

  5. Esnek çalışmanın toplumsal cinsiyet üzerindeki etkisi: Uzaktan çalışan kadınlar örneği

    The impact of flexible working on gender: The example of women working remotely

    ÖZGE ŞEN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    SosyolojiManisa Celal Bayar Üniversitesi

    Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ DERYA ALİMANOĞLU YEMİŞCİ