Geri Dön

Postkolonyal ve çokkültürlü romanlarda kimlik krizi ve ötekinin temsili

Identity crisis and the representation of the other in postcolonial and multicultural novels

  1. Tez No: 807359
  2. Yazar: AYLİN WAGNER
  3. Danışmanlar: PROF. DR. FATMA REZZAN SİLKÜ
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: İngiliz Dili ve Edebiyatı, English Language and Literature
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 165

Özet

Postkolonyal ve çok kültürlü romanlar, dünyada kendine yer bulma mücadelesi veren ve tutarlı bir kimlik arayışında olan parçalanmış bireyleri konu edinir. Bu parçalanma ve ardından gelen kimlik krizi, bireyin geçmişinin, tarihinin ve kültürünün bir sonucudur. Bu nedenle, bu parçalanmayı anlamak için sömürgecilik tarihini anlamak gerekir. Ronald J. Horvath, A Definition of Colonialism'de sömürgeciliği“bir tahakküm biçimi-bireylerin veya grupların bölge üzerindeki kontrolü ve/veya diğer kişi veya grupların davranışları”olarak tanımlar (46). Bu“tahakküm biçimi”ve bunun sonucunda sömürülen öznenin kimliğinin altının oyulması bireylerin parçalanmasını başlatan şeydir. Sömürgecilik döneminde sömürgeleştirilmiş özne vahşi olarak kabul edilmiş ve edebiyatta da bu şekilde tasvir edilerek“Ötekileştirilmiştir”. Bu ötekileştirme yoluyla, üstün ve aşağı ya da biz ve onlar dikotomisi (ikilem) ortaya çıkmıştır. Bu tür dikotomiler yoluyla, sömürgeleştirilenin sömürgeci tarafından değersizleştirilmesi ve aşağılanması analiz edilebilir ve anlaşılabilmektedir. Ayrıca, Edward Said Orientalism adlı eserinde Batı ve Doğu gibi benzer dikotomileri tanıtmıştır. Said'in bahsetmiş olduğu bu kavramlar, sömürge öznelerinin ötekileştirilme sürecini anlamaya yardımcı olmaktadır. Kuramcı Frantz Fanon, sömürge yönetiminin verdiği psikolojik zararı inceleyen diğer araştırmacılar gibi sömürgeciliğin ırk bilinci üzerindeki etkisini tasvir etmiştir. Fanon'un çalışmasının amacı, siyah bir adamın beyaz bir dünyadaki deneyimini anlamaya çalışmaktır. Fanon, kimliğin, özellikle de siyahlığın inşa edildiği ve üretildiği karmaşık yolları açıklamaya çalışmıştır. Avrupalıların sömürgeleştirilmiş siyah bedene beyaz bir maske dayatmasının kurban için son derece travmatik bir deneyim olduğunu ve siyahlığın beyaz bir dünyada nesneleştirilmesi ve şeytanlaştırılması sürecini incelemiştir. Sömürgecilik döneminde ve edebiyatında bireyler boyun eğdirilmiş ve tabi kılınmış olarak tasvir edilmiştir. Öte yandan postkolonyal dönem, sömürgeleştirilmiş öznelere kendi hikayelerini anlatabilmeleri için fırsat vermiştir. Postkolonyalizm, yeri olmayanlar ya da ait değil gibi görünenler için bir ses olmuştur. Sömürgecilik sonrası, sömürgeleştirilenlerin sesini yükseltip kimliklerini geri kazanmaya çalıştıkları bir değişimle başlar. İkinci dünya savaşından sonra işgücü sıkıntısı nedeniyle İngiltere, eskiden sömürüye uğramış bireyleri işgücü olarak ülkeye davet etmiştir. Bu göçmenler, onları İngiltere'ye getiren Empire Windrush gemisinin adını taşıyan Windrush kuşağı olarak adlandırılmıştır. Windrush kuşağı, İngiltere'nin çok kültürlülüğe doğru adımını simgelediği için büyük önem taşımaktadır. Bu çok kültürlü toplumda göçmenler ötekileştirilmenin acısını çekerek bir kez daha kimliklerini ortaya koymak zorunda kalmışlardır. Beyaz İngiliz vatandaşları ile beyaz olmayan göçmenler arasında ırksal önyargı ve yanlış anlamalar nedeniyle sosyal sorunlar ve çatışmalar meydana gelmiştir. Bir kez daha, eski sömürge öznesi ötekileştirilme ve yabancılaşma ile bulundukları misafir kültürde zorlayıcı bir süreç geçirmişlerdir. Ötekileştirilen bu bireyler postkolonyal literatür de sergilenen benzer bir kimlik krizini yaşamışlardır. Kimlik krizi ve kimliğin parçalanma sorunsalı çok kültürlü literatürde de ifadesini bulmaktadır. Çok kültürlü özneler, kimlik krizlerini edebiyat yoluyla dışa vurmaya çalışmaktadırlar. Homi K. Bhabha gibi kuramcılar ele aldığı konularla söz konusu problemlerin dışavurumunu incelemektedir. Bunlar taklit, melezlik ve kararsızlığı içermektedir. Bhabha,“Of Mimicry and Man”da şöyle yazar,“kolonyal taklitçilik, neredeyse aynı olan, ancak tam olarak ayni olmayan bir farklılığın öznesi olarak reforme edilmiş, tanınabilir bir öteki arzusudur. Yani taklit söylemi bir müphemlik etrafında inşa edilmiştir; Etkili olabilmesi için taklitçiliğin sürekli olarak kaymasını, aşırılığını, farklılığını üretmesi gerekir”(126). Çok kültürlü romanlardaki karakterler, melez oluşum içinde karmaşık kimliklerle zorluk çekerler ve böylelikle bu kavramlar aracılığıyla çok kültürlü kimliklerin akışkanlığı analiz edilebilir ve anlaşılabilir olmaktadır. Kimlik krizi kavramını anlamak için önce kimlik kavramını anlamak gerekir.“Kimlik nedir?”sorusu bu durumun anlaşılabilmesi için sorulması gereken ilk sorudur. Erik Erikson, kimlik oluşumu alanında önemli bir kuramcıdır. Kişiliğin psikososyal gelişiminin sekiz aşamada geliştiğini savunmuştur. Her aşama, bir kişinin deneyimine göre kimliğin olumsuz veya olumlu bir sonucunu önermektedir. Söz konusu bağlamda, postkolonyal ve çok kültürlü kimlik krizinin ve parçalanmanın nedenlerinin anlaşılmasında Erik Erikson'un kuramsal yaklaşımının faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu konudaki bir diğer önemli kuramcı ise Stuart Hall'dur. Hall kimliğin sabit bir nitelikler dizisi olmadığını, aksine sürekli değişen bir konumlandırma süreci olduğunu ve kimliğin her zaman tamamlanmamış bir oluş süreci olduğunu- tekil, eksiksiz, bitmiş bir varlık durumundan ziyade değişen bir özdeşleşme süreci olduğunu savunmaktadır. Hall,“Cultural Identity and Diaspora”adlı makalesinde kültürel kimliğin bir oluş meselesi olduğunu belirtmiş,“sürekli dönüşüm geçiren”bir şey olduğunu vurgulamıştır (Hall 222). Hall' un kimlik oluşturma fikirleri aracılığıyla diasporik bireylerde kimlik krizi anlaşılabilir ve analiz edilebilir duruma gelmiştir. Bu bağlamda, bu tez çalışmasında parçalı kimliklerin sergilendiği eserler incelenecektir. Bu eserler şu şekildedir; • Things Fall Apart (1958) – Chinua Achebe • Slave Girl (1977) – Buchi Emecheta • Lara (1997) – Bernardine Evaristo • Small Island (2004) – Andrea Levy

Özet (Çeviri)

Postcolonial and Multicultural novels are characterized by fragmented individuals who struggle to find a place in the world and are in a search of a coherent identity. This fragmentation and subsequent identity crisis are a result of those individual's past, their history and culture. Therefore, to understand this fragmentation one has to understand colonial history. Ronald J. Horvath defines colonialism in A Definition of Colonialism as“a form of domination-the control by individuals or groups over the territory and/or behaviour of other individuals or groups”(46). This“domination”and resulting undermining of the colonial subject's identity is what initially started the fragmentation of these individuals. During the Colonial era colonized subject were regarded as savages and portrayed as such in literature. They were essentially“Otherized”. Because of this otherization the dichotomy of superior and inferior or us and them emerged. Through such juxtapositions the subjugation of the colonized by the colonizer can be analysed and understood. Furthermore, Edward Said in his Orientalism introduces similar dichotomies such as Occident and Orient. Said's concepts help understand the otherization process of colonial subjects. Frantz Fanon's further explores the psychological damage done by colonial rule. He depicts the effect of colonialism on racial consciousness. The aim of Fanon's work is to understand the experience of a black man in a white world. Fanon explains the complex ways in which identity, particularly Blackness, is constructed and produced. He explores how the European imposition of a white mask on the colonized black body is a profoundly traumatic experience for the victim and the process by which blackness is objectified and demonized in a white world. After the subjugation and subordination of colonial individuals in the colonial era and literature the postcolonial era offered a time in which colonized subjects were given a voice to tell their own stories. Postcolonialism offers a language of and for those who have no place, who seem not to belong. In postcolonial literature a shift starts in which the colonized speak up and try to reclaim their identities. Due to the labour shortage after the second world war England invited its' former colonial subjects as workforce. These Immigrants were called the Windrush Generation, named after the ship Empire Windrush that brought them to England. The Windrush generation is of great importance as it symbolises Britain's step towards multiculturalism. In this multicultural society the immigrants suffered from exclusion and once again they needed to assert their identity. Social problems and conflicts due to racial prejudice and misconceptions occurred between the white British citizens and the non-white immigrants. Once again, the former colonial subject suffers from otherization and alienation as they are the outsider in a foreign country. They experience a similar identity crisis that is displayed in postcolonial literature. This identity crisis and fragmentation of identity is again reflected in the multicultural literature of that time. These multicultural individuals try to address their disintegration. As multicultural subjects try to solve their identity crisis through literature one can follow issues that Homi K. Bhabha addresses. These include mimicry, hybridity and ambivalence. Bhabha writes in“Of mimicry and Man”:“[C]olonial mimicry is the desire for a reformed, recognizable Other, as a subject of a difference that is almost the same, but not quite. Which is to say, that the discourse of mimicry is constructed around an ambivalence; in order to be effective, mimicry must continually produce its slippage, its excess, its difference”(126). Characters in multicultural novels suffer with complex identities in hybrid formation, through these concepts the fluidity of multicultural identities can be analysed and understood. In comprehending the concept of identity crisis, one has to understand the notion of identity first.“What is identity?”is the initial question to ask. The theorist Erik Erikson is a key figure in the area of identity formation. He maintained that personality developed in eight stages of psychosocial development. Each stage suggests a negative or positive outcome of identity according to a person's experience. In understanding the causes of postcolonial and multicultural identity crisis and fragmentation Erik Erikson's Theory will provide a useful guide. Another Key figure is Stuart Hall who maintains that identity is not a set of fixed attributes but rather a constantly shifting process of positioning and identity is always a never-completed process of becoming - a process of shifting identifications, rather than a singular, complete, finished state of being. In his essay“Cultural Identity and Diaspora”Hall argues that cultural identity is a matter of becoming. It is something that“undergoes constant transformation”(Hall 222). Through Hall's ideas of identity formation identity crisis in diasporic individuals can be understood and analysed. The following works in which fragmented identities are displayed will be analysed in this thesis. • Things Fall Apart (1958) – Chinua Achebe • Slave Girl (1977) – Buchi Emecheta • Lara (1997) – Bernardine Evaristo • Small Island (2004) – Andrea Levy

Benzer Tezler

  1. The Inheritance of Loss ve Bye Bye Blackbird romanlarında aidiyet sorunu, kimlik kaybı ve yabancılaşma süreçleri

    Question of belonging, loss of identity and alienation processes in The Inheritance of Loss and Bye Bye Blackbird

    MEHMET GÜNEŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    İngiliz Dili ve EdebiyatıAtatürk Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KAMİL AYDIN

  2. Changing places, shifting identities: The question of identity in the novels of V. S. Naipaul and Zadie Smith

    Değişen mekanlar, dönüşen kimlikler: V. s. Naipaul ve Zadie Smith romanlarında kimlik sorunu

    SAIDAH NAMAYANJA

    Doktora

    İngilizce

    İngilizce

    2023

    İngiliz Dili ve EdebiyatıOrta Doğu Teknik Üniversitesi

    İngiliz Edebiyatı Bilim Dalı

    DOÇ. DR. NİL KORKUT NAYKI

  3. Being the other: multiculturalism, diaspora and search of identity in Diana Abu-Jaber's novels

    Öteki olmak: Diana Abu-Jaber'in romanlarında çokkültürlülük, diaspora ve kimlik arayışı

    HANDE DAĞ ERDOĞAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2019

    Amerikan Kültürü ve EdebiyatıEge Üniversitesi

    Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT ERDEM

  4. Reading Andrea Levy's fiction through the lens of postcolonial feminism

    Andrea Levy'nin romanlarını postkolonyal feminizm objektifinden okumak

    DHUHA ADİL OWAİD AL-SALİHİ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    İngiliz Dili ve Edebiyatıİstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ OLGAHAN BAKŞİ YALÇIN

  5. The lost souls: Reflections of hybridity and the sense of being the other in multicultural and postcolonial English literature

    Kayıp ruhlar: Sömürgecilik sonrası ve çok kültürlü İngiliz edebiyatında melezlik ve öteki olma duygusunun yansımaları

    ÖNDER ÇETİN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2004

    İngiliz Dili ve EdebiyatıEge Üniversitesi

    İngiliz Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. REZZAN SİLKÜ