Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr öncesi ve sonrası İlm-i Beyân
ʿIlm al-Bayân before and after Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr
- Tez No: 814183
- Danışmanlar: DOÇ. DR. HALİT BOZ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Doğu Dilleri ve Edebiyatı, Eastern Linguistics and Literature
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ardahan Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Arap Dili ve Belagatı Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 258
Özet
Bu tez, klasik Arap-İslam dünyasında bir disiplin olarak edebiyat teorisinin gelişiminde, XIII. yüzyılda günümüz Türkiye'sinin güneyindeki Cizre merkezli, eski adıyla Büyük Suriye adıyla anılan, günümüz Kuzey Suriye'sini ve Mısır'ı içeren ve Doğu Arap olarak adlandırılan Cezire bölgesinde ortaya çıkan ilm-i beyan (güzel üslup) çerçevesinde oluşan bir dönüm noktasını ele almaktadır. IX. yüzyıldan beri çeşitli ilmi disiplin başlıkları altında incelenen bir dizi şiirsel, belâgat ve edebi-eleştirel açıdan meseleyi ele alan ilmi disiplinin, temel bir teoriye ve yerleşik bir usule sahip olduğu kabul ediliyordu. Çalışmada Cizreli bir âlim ve Eyyübilere vezirlik yapmış bir devlet adamı olan Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr (ö. 637/1239) ile başlayan bu gelişmenin izi sürülmüş ve medrese kurumu bünyesinde ortaya çıkan standart belâgat teorisinden (ilm-i belâgat) sonra, XIV. yüzyılın sonlarına kadar Büyük Suriye ve Mısır boyunca ilerleyişi takip edilmiştir. Daha sonra, Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in ilm-i beyân'da ortaya koyduğu farklılık olarak görünen ve bu ilim dalına katkıda bulunanların da dâhil olduğu edebi-teorik düşünce ve mecazi dil derinlemesine analiz edilmiştir. İslam hukuk teorisinden ilham alan mecazla ilgili linguistik teoriler edebiyat araştırmalarının alamet-i farikası haline gelmesine rağmen, edebiyat âlimlerinin (kezib) ''yalan''a benzer bir üslubu, kelimenin dilbilimsel olmayan bir anlayışını zımnen benimsediklerini iddia etmekteyiz. Analizimiz hermeneutik (yorumlama, eleştiri) ile ilgilenen bir bilim ile poetika ile ilgilenen bir bilim arasındaki tartışmaları ve ikinci planda ilm-i beyân ele almaktadır. Çalışmamızda görüyoruz ki Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr çığır açtığı otoritelerce kabul edilmiş olan edebi-teorik eserlerinin ikisini de, H. VII./M. XIII. yüzyılın başında çok az tanınan veya hiç tanınmayan ilmi bir disiplin olan ilm-i beyân'ın bilimsel çerçevesiyle uyumlu hale getirmiştir. Hukuk felsefesinden, mantık bilimlerinden ve özellikle Gazzâlî'nin eserlerinden ilham alan Ziyâüddîn, eski üslup tartışmalarını rasyonel veya bilimsel kurallara bağlama çabasıyla, konusunun bilimselliğine kefil olmak için zorunlu bir girişimde bulunur. Bu, edebiyat teorisinde bir yenilik gibi görünmektedir. Ziyâüddîn, edebiyat teorisi alanını pekiştirme girişiminde, aynı zamanda ilm-i beyân başlığı altında tenkit, belagat, şiir ve daha pek çok konuda daha önce yapılmış çalışmaları geriye yansıtarak okuyucuya bu alanda bir tür ölçüt sunar. Daha önceki çalışmalarından sonraki çalışmalarına doğru kaydettiği ilerlemede, kurmaya çalıştığı otoritelerin kendi mahalli olan Cezire ve nihayetinde kendisi ile sınırlı olduğunu görüyoruz. Standart retorik teorisinin artan hegemonyasına rağmen, H. VIII./M. XIV. yüzyılın sonlarına kadar ilm-i beyân adlı geniş çapta tanınan bir disiplinin izlerini tespit edebiliyoruz. Bu ilm-i beyân ile“Standart Teori”arasındaki önemli bir farklılaşma noktası, edebi üretimin işlevinde yatmaktadır: Şiir ve süslü nesir bestelemenin pratik yönü, ilm-i beyân'ın bir özelliği iken,“Standart Teori”de marjinaldir. Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in,“el-Meselu's-sair”eki birincil yeniliği, mecazı iki büyük kategoriyi kapsayan kavramsallaştırmasında yatar; bu kategoriler tevessü ''gerçeğin hayali (kurgusal) uzantısı'' ve teşbih“metafor ve analoji (benzetme) dâhil mecazi karşılaştırma”şeklindedir. Teşbih ve tevessü içindeki çeşitli alt kategorilerle ilgili olarak, Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr, klasik Arap edebiyatı teorisinde yaygın olarak hedeflenmeyen edebi fenomenleri, yani kişileştirme, tamlayan metaforları ve fiil metaforları ele alır. Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr tarafından getirilen yeniliğe rağmen, onun temelinde yatan tevessü ve teşbih teorisi, mecaz hakkında, muhtemelen ilk edebi eserlerden beri yaygın olan, yani mecazın doğru olmayan bir önermeyi (kezib) içerdiği şeklindeki örtülü bir mecaz düşüncesini yansıtıyordu. Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr eserini yazdığı sırada,“kelime aktarımı teorisi”hukuk teorisinde yaygın olarak kullanılmaya başlandı ve edebiyat teorisinde de düzenli olarak ortaya çıktı. Hukuki mecaz kavramının Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in eserinde nasıl yer aldığını ve analizine dâhil etmesine rağmen bu teoride kendini nasıl rahat hissetmediğini tartışacağız. Onun mecaz teorisi üzerindeki diğer etkilerine ve düşüncesinin önceki çalışmasından sonrakine nasıl geliştiğine de bakacağız. Ardından, Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in kendi tevessü ve teşbih anlayışını ve bu şema içinde kinaye'nin tuttuğu yeri inceleyeceğiz. Yani, özetle beyân ilmi İslami belâgat çalışmaları sonucu ortaya çıkmıştır ve ilm-i beyân, ayrı bir disiplin olarak ele alan ilk âlim ise Ziyâüddin İbnü'l Esir olmuştur. Kendisi kabul etmese de beyânı bir ilim olarak kabul edip incelediğinde Cürcâni'den ve onun fikirlerinden esinlenmiştir. Oysa Cürcâni ve diğer birçok âlim beyân ilmini ayrı bir disiplin değil, belâgat ilminin konularından birisi olarak görmüştür. Sonraki yüzyılda ise es-Sakkâkî, Arap belâgatında temel bir figürdü ve onu ilk olarak açıkça ilm-i me'ânî ve ilm-i beyân kategorilerine ayırmıştır. Onun yakın çağdaşı Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr, büyük eserlerini farklı bir şema altında düzenlemiş olsa da, belâgat alanındaki sonraki gelişmeler üzerinde de son derece etkili olmuştur ve es-Sakkâkî'ye göre daha çok alıntı yapıldığı görülmektedir. Bunun bir nedeni, İbnü'l-Esîr'in iki eserinin birlikte, es-Sakkâkî'nin tek kitabından daha büyük ve daha kapsamlı olmasıdır. İbnü'l-Esîr'in eseri önemli ölçüde özgün düşünce ve tefsir içeriyor gibi görünmektedir. Bu yüzden sonraki yazarlar tarafından sıkça zikredilmiş ve çalışmalarındaki örnekler iktibas edilmiştir. O, belâgat ilminin üç kolu altında tartışılan dilin aşağı yukarı aynı yönlerini ele alırken, hepsini beyân başlığı altında ele almıştır. Beyân ilmini sırasıyla kelimelere dayalı bir zanaat (sinâ'a lafẓiyye) ve manaya dayalı bir zanaat (sinâ'a ma'naviyye) olarak ikiye ayırmıştır. İbnü'l-Esîr'den sonra belâgat çalışmaları yavaş yavaş daha sabit bir yaklaşım benimsemeye başlamıştır. Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in büyük eseri“el-Meselû's-sâ'ir”'i incelediğimizde yazarın yazdığı bölgeye yani el-Cezire diye adlandırılan Cizre'nin yer aldığı güneydoğu Anadolu bölgesi ile kuzey Suriye, Irak ve Mısır (Doğu Arap) bölgelerini içeren bölge ile bağlantılı kendi yerel vatanseverliğini ortaya koyan bir eser oluşturduğunu gözlemlemekteyiz. Bu eserleri ile daha önceki âlimler tarafından belagat ilminin bir kategorisi olarak görülen, kendisinin ise belagatin tamamının aslında beyan ilmi olduğunu ifade eden Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr, beyan ilmini ayrıntılı olarak ele almıştır. Ziyâüddin ile ilm-i beyân, güzel üslûp ilmine veya belâgat ilmine atıfta bulunur. Aklî kurallara bağlı aklî bir bilim olarak kabul edilmeye başlanmış, sahadan bu terimlerle bahsettiğini bildiğimiz ilk âlim ise Ziyâüddin olmuş, kendisinden sonra da birçok âlim tarafından ilm-i beyân ayrı bir disiplin olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla çalışmamızda Ziyâüddin ile öncesinde ve sonrasında ilm-i beyân'ın doğuşu ve gelişimi, birçok âlimin eserleri ele alınarak anlatılmakta, bu disipline farklılık getiren mecaz anlayışı için geniş bir bölüm ayrılmaktadır.
Özet (Çeviri)
This thesis deals with the development of literary theory as a discipline in the classical Arab-Islamic world, defines a turning point within the framework of ''good stylistic science'' the ilm al-bayân that emerged in the 13th century in the Cizre region in the south of today's Turkey, formerly known as Greater Syria, and in the Eastern Arab region called Cezire, which includes today's Northern Syria and Egypt. Dealing with a range of poetic, rhetorical, and literary-critical issues that had been studied under various disciplinary titles since the ninth century, the discipline was now consciously accepted as having an underlying theory and an established canon. In the study, after the standard rhetoric principle (ilm al-balâga) that emerged within the madrasa institution, we trace this development that started with Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr), a scholar from Cizre and a statesman who served as a vizier to the Ayyubids, and follow its progress through Greater Syria and Egypt until the end of the 14th century. Then, we analyze in depth a test case for literary-theoretical thought, that is, metaphorical language, which appears to be the difference Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr put forward in ilm- al-bayân and includes those who contributed to this branch of science. We argue that although linguistic theories of trope, inspired by Islamic legal theory, have become a hallmark of literary studies, literary scholars have tacitly adopted a non-linguistic understanding of the concept, similar to kathib ''lie''. Our analysis shows that ilm al-bayân is essentially the latter, despite the tensions between being a science dealing with hermeneutics (interpretation, criticism) and being a science dealing with poetics. In our study, we see that Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr harmonizes both of his groundbreaking literary-theoretical works, which were accepted by the authorities, with the scientific framework of ilm al-bayân, a discipline definition that was little or not known at the beginning of the seventh/thirteenth century. Inspired by legal theory and logic, and especially the works of al-Ghazali, Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr makes an obligatory attempt to vouch for the scientificity of his subject, in an effort to connect old style discussions with rational or scientific rules. This appears to be a novelty in literary theory. Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr, in his attempt to consolidate the field of literary theory, also presents a kind of canon to the reader in this field by reflecting back the previous studies on criticism, rhetoric, poetry and many more under the title of ilm al-bayân. In a progression from his previous works to his later works, we see that the authorities he tried to establish were limited to his locality, Cezire, and ultimately to himself. Despite the increasing hegemony of standard rhetorical theory, we can detect traces of a widely recognized discipline called ilm al-bayân until the late eighth/fourteenth century. An important point of differentiation between this ilm al-bayân and Standard Theory lies in the function of literary production: the practical side of composing poetry and ornate prose is a feature of ilm al-bayân, while in Standard Theory it is marginal. Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr's primary innovation in al-Mathal al-sâ'ir lies in his conceptualization of majâz as encompassing two major categories; these categories are tawassû“the imaginary (fictional) extension of reality”and tashbîh“metaphorical comparison including metaphor and analogy (simile)”. Regarding the various subcategories of tasbih and tawassu, Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr considers literary phenomena not commonly targeted in classical Arabic literary theory, namely personification, modifier metaphors, and verb metaphors. Despite the innovation introduced by Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr, his underlying theory of tawassu and tasbîh reflected an implicit metaphorical notion of metaphor, probably prevalent since the earliest literary works, namely that it contains an incorrect proposition (kadhib). At the time of Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr's writing, a theory of word transmission began to be widely used in legal theory and appeared regularly in literary theory as well. We will discuss how the concept of legal majâz took place in Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr's work and how he did not feel at home with this theory despite including it in his analysis. We will also look at his other influences on majâz theory and how his thought developed from his previous work to the next. Then, we will examine Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr's own understanding of tawassu and simile and the place of allusion in this scheme. In short, the science of declaration emerged as a result of Islamic rhetoric studies and Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr was the first scholar to treat the statement as a science and a separate discipline. Although he did not accept it, he was inspired by Jurjâni and his ideas when he accepted the statement as a science and examined it. However, Jurjâni and many other scholars saw the science of declaration not as a separate discipline, but as one of the parts of the science of rhetoric. In the next century, al-Sakkâkî was a fundamental figure in Arabic rhetoric, and he first clearly divided him into the categories of ilm al-ma'ânî and ilm al-bayân. Although his close contemporary Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr arranged his major works under a different scheme, he was also extremely influential on the later developments in the field of rhetoric and it is seen that he was quoted more than al-Sakkâkî. One reason is that Ibn al-Athir's two works together are larger and more comprehensive than al-Sakkâkî's single book. Ibn al-Athir's work seems to contain a great deal of original thought and exegesis, so it has been frequently cited by later writers, and examples in his work have been cited. While he dealt with more or less the same aspects of the language discussed under the three branches of rhetoric, he discussed all of them under the title of declaration. He divided the science of al-bayân into a craft based on words (sinâ'a lafẓiyya) and a craft based on meaning (sinâ'a ma'naviyya), respectively. After Ibn al-Athir, rhetoric studies gradually began to adopt a more stable approach. When we examine Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr's great work al-Mathal al-sâ'ir, we examine the region where the author wrote, namely the southeastern Anatolia region called al-Cezire, where Cizre is located, and the region that includes the northern Syria, Iraq and Egypt (Eastern Arabian) regions. We observe that he created a work that reveals his local patriotism. With these works, Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr, who was seen as a category of the science of rhetoric by previous scholars and who stated that the whole of rhetoric is actually the science of declaration, dealt with the science of declaration in detail. With Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr, ilm al-bayân refers to the science of beautiful style or the science of rhetoric, and it has begun to be accepted as a rational science dependent on rational rules, it was handled as a separate discipline by many scholars and Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr was the first scholar we know to talk about in these terms. Therefore, in our study, the birth and development of ilm al-bayân with Diyâʾ al-Dîn Ibn al-Athîr, before and after, is explained by considering the works of many scholars, and a large section is reserved for the understanding of majâz that brings difference to this discipline.
Benzer Tezler
- Ziyâuddîn İbnu'l-Esîr ve edebi tenkitçiliği
Diya'al-Din İbn al-Athir and literary criticism of Arabic literature
CÜNEY MEHMET ŞİMŞEK
Doktora
Türkçe
2004
DilbilimUludağ ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. İSMAİL GÜLER
- Ziyâuddîn İbnu'l-Esîr ve 'el-Meselü's-Sâir fî Edebi'l-Kâtib Ve'ş-Şâir' adlı eserinin belâgat ilmindeki yeri ve önemi
Ḍiyāʾ al-dīn Ibn al-Athīr and al-Mathal al-Sāʾir fī Adab al-Kātib Wa al-Shāʿir the status and importance of his name work in rhetoric
AHMET GÜR
Doktora
Türkçe
2024
Doğu Dilleri ve EdebiyatıErciyes ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ YÜKSEL ÇELİK
- Ziyâüddîn İbnü'l-Esîr'in el-Veşyü'l-merkûm adlı eseri ışığında hallü'l-manzûm sanatı
A study of the art of hallü'l-manzûm in the context of Ziyâüddîn Ibn al-Asîr's al-Washyü'l-Merkûm
EMRULLAH TANIR
Doktora
Türkçe
2024
DilbilimBursa Uludağ ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HÜSEYİN GÜNDAY
- Kur'ân'ı Kerim'de takdim-tehirve anlam üzerindeki etkisi
Başlık çevirisi yok
AHMET TEKİN
Yüksek Lisans
Türkçe
2013
DinDicle ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. İSMAİL AYDIN
- Kudâme ailesi ve hadis
Kudâme family and hadith
RIDVAN KALAÇ
Doktora
Türkçe
2019
DinVan Yüzüncü Yıl ÜniversitesiTemel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ARİF GEZER