Geri Dön

Turkey and Aaudi Arabia regional convergence and divergence after the Arab Spring: A perspective from neoclassical realism

Türkı̇ye ve Suudı̇ Arabı̇stan Arap Baharı sonrası bölgesel yakınlaşma ve ayrışma: Neoklası̇k realı̇zmden bı̇r bakış açısı

  1. Tez No: 831307
  2. Yazar: ABOUOBEID AHMADI
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MARCO BOSCHELE, PROF. DR. ALİ POYRAZ GÜRSON
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Uluslararası İlişkiler, International Relations
  6. Anahtar Kelimeler: Arab Baharı, Suudi Arabistan, Türkiye, Orta Doğu, yakınlaşma ve işbirliği, ayrışma ve rekabet, The Arab Spring, Saudi Arabia, Turkey, Middle East, convergence and cooperation, divergence, and competition
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: Kocaeli Üniversitesi
  10. Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 218

Özet

Türkiye ve Suudi Arabistan, Ortadoğu gibi hassas ve stratejik bir bölgede yer alan iki önemli ve etkili ülkedir ve her ikisi de uzun bir siyasi ve askeri gelişmeler ve ilişkiler geçmişine sahiptir. Suudi Arabistan, bölgesel bir hegemon olarak ortaya çıkmak için Batılı ülkeler ve bölge ülkeleriyle işbirliği ve ittifaklar yoluyla gücünü ve etkisini artırmayı amaçlamaktadır. Öte yandan Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kuruluşundan bu yana dikkatini Ortadoğu bölgesine çevirmiş ve bölgenin kalkınmasındaki rolünü artırmaya ve nihayetinde bölgede üstün güç olmaya çalışmıştır. Ortadoğu bölgesinin son yıllardaki özel durumu göz önünde bulundurulduğunda, bu bölgede yaşanan gelişmeler Türkiye ve Suudi Arabistan'ın güçlerini arttırmak için bu fırsatı değerlendirmelerine neden olmuştur. Bu bağlamda öncelikler benimsemişler ve kapsamlı önlemler almışlardır. Bu eylemler ortak çıkarlar doğrultusunda olduğunda ilişkilerde yakınlaşma ve işbirliğine, birbirlerinin çıkarlarına aykırı olduğunda ise iki ülke ilişkilerinde ayrışma ve çatışmaya neden olacaktır. Arap Baharı, Orta Doğu'da yaygın protestolar, siyasi çalkantılar ve bölgesel dinamiklerdeki değişimlerle karakterize edilen dönüştürücü bir döneme işaret etti. Bu çalkantılı olayların ortasında, Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, farklı dış politika öncelikleri, bölgesel hırsları ve ideolojik yönelimleri tarafından yönlendirilen karmaşık bir yakınlaşma ve uzaklaşma etkileşiminden geçmiştir. Neoklasik realist bir perspektiften bakıldığında, her iki ülkenin de sistemik baskılar ve iç faktörlerin bir kombinasyonundan etkilendiği açıktır. Statükonun korunmasında çıkarı olan muhafazakâr bir monarşi olarak Suudi Arabistan, başlangıçta Arap Baharı'nı bölgesel istikrara yönelik bir tehdit olarak görmüş ve yerleşik rejimlere yönelik olası meydan okumalara karşı koymaya çalışmıştır. Türkiye ise ayaklanmaları demokratik değişimi teşvik etmek ve tarihi bağlarını ve ortak kültürel yakınlıklarını kullanarak bölgedeki nüfuzunu genişletmek için bir fırsat olarak gördü. Arap Baharı sırasında Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşma alanları belirli stratejik kaygılar ve ortak çıkarlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Her iki ülke de istikrarı destekleme ve insani krizleri azaltma hedeflerinin örtüştüğü Suriye çatışması ve insani yardım gibi bölgesel zorlukların ele alınmasında işbirliği yapmıştır. Ayrıca, uluslararası platform ve örgütlere katılımları, bölgesel öneme sahip çeşitli konularda ortak bir zemin bulmalarını sağladı. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki rekabet de aynı derecede belirgindi ve farklı bakış açılarını ve zıt politika yaklaşımlarını ortaya koyuyordu. Bu durum özellikle Müslüman Kardeşler ve Katar krizi konusundaki farklı görüşleriyle örneklenmiştir. Sonuç olarak, Arap Baharı dönemi Türk-Suudi ilişkilerinin yakınlaşması ve ayrışması için bir zemin oluşturmuş ve değişen bölgesel dinamikler bağlamında etkileşimlerinin karmaşıklığını ortaya koymuştur. Neoklasik realist yaklaşım, sistemik baskıların ve iç faktörlerin dış politika kararlarını nasıl etkilediğine dair içgörüler sunmaktadır. Nihayetinde, bu dönemdeki angajmanları, Orta Doğu'nun geleceğine yönelik zıt vizyonlarının ve derin bir değişim geçiren bir bölgedeki stratejik hesaplarının bir yansımasıydı. Orta Doğu gelişmeye devam ederken, Arap Baharı sırasında Türk-Suudi ilişkilerindeki yakınlaşma ve ayrışmadan çıkarılan dersler, bölgesel siyaset ve diplomasinin dinamiklerini anlamak için geçerliliğini korumaktadır.

Özet (Çeviri)

Turkey and Saudi Arabia are two important and influential countries in the sensitive and strategic region of the Middle East, both of which have gone through a long history of political and military developments and relations. Saudi Arabia intends to expand its power and influence through cooperation and alliances with Western countries and regional countries to emerge as a regional hegemon. On the other hand, since the establishment of the Justice and Development Party, Turkey has turned its attention to the Middle East region and tried to increase its role in the region's development and eventually become the superior power in the area. Considering the particular situation of the Middle East region in recent years, the developments in this region have caused Turkey and Saudi Arabia to take advantage of this opportunity to increase their power. In this regard, they adopted priorities and took extensive measures. When these actions are in the direction of aligned interests, they will cause convergence and cooperation in their relations, however, when they are against each other's interests, they will cause divergence and conflict in the two countries' relations. The Arab Spring marked a transformative period in the Middle East, characterized by widespread protests, political upheavals, and shifts in regional dynamics. Amidst these tumultuous events, the relations between Turkey and Saudi Arabia underwent a complex interplay of convergence and divergence, driven by their distinct foreign policy priorities, regional ambitions, and ideological orientations. From a neoclassical realist perspective, it is evident that both countries were influenced by a combination of systemic pressures and domestic factors. Saudi Arabia, as a conservative monarchy with a vested interest in maintaining the status quo, initially viewed the Arab Spring as a threat to regional stability and sought to counter any potential challenges to established regimes. Turkey, on the other hand, saw the uprisings as opportunities to promote democratic change and extend its influence in the region, leveraging its historical ties and shared cultural affinities. The areas of convergence between Turkey and Saudi Arabia during the Arab Spring was centered on certain strategic concerns and shared interests. Both countries cooperated in addressing regional challenges, such as the Syrian conflict and humanitarian assistance, where their objectives aligned to promote stability and mitigate humanitarian crises. Additionally, their participation in international platforms and organizations allowed them to find common ground on various issues of regional importance. However, the competition between the two countries was equally pronounced, revealing their divergent perspectives and contrasting policy approaches. This was notably exemplified by their differing views on Muslim Brotherhood and the Qatar crisis. In conclusion, the Arab Spring period provided a backdrop for the convergence and divergence of Turkish-Saudi relations, revealing the complexity of their interactions in the context of shifting regional dynamics. The neoclassical realist approach offers insights into how systemic pressures and domestic factors influenced their foreign policy decisions. Ultimately, their engagement during this period was a reflection of their contrasting visions for the future of the Middle East, as well as their strategic calculations in a region undergoing profound change. As the Middle East continues to evolve, the lessons learned from the convergence and divergence of Turkish-Saudi relations during the Arab Spring remain pertinent for understanding the dynamics of regional politics and diplomacy.

Benzer Tezler

  1. Ortadoğu coğrafyasında mezhep politikaları: Türkiye, İran ve Suudi Arabistan örneği

    The sectarian pplicies in the middile east geography: The example of Turkey, İran and audi Arabia

    SEYİT ASLAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2017

    DinOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HARUN YILDIZ

  2. Varlık fonu ve Türkiye uygulamaları

    Wealth fund and Turkey applications

    EKREM DOĞAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    MaliyeBilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

    Maliye Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. YASİN ACAR

  3. A study of corporate image for automotive companies in Turkey including Mercedes-Benz, BMW, Audi and Volvo

    Türkiye?de faaliyet gösteren Mercedes-Benz, BMW, Audı ve Volvo otomotiv şirketlerini içeren kurumsal imaj çalışması

    EZGI YILDIZ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2010

    İşletmeBahçeşehir Üniversitesi

    Pazarlama Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. DR. ELİF KARAOSMANOĞLU

  4. Türkiye'de taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını koruma olayı ve korumaya halkın katılımı konusunda yardımcı bir araştırma

    A Research to the conservation of historical monuments and natural environments with public porticipation in Turkey

    İSMET ŞAHİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1990

    Şehircilik ve Bölge Planlamaİstanbul Teknik Üniversitesi

    PROF. HANDE SUHER

  5. Özel ve Devlet kurumlarında çalışan spor eğitimcilerinin örgütsel sinizm ve iş doyumu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi

    Evaluation of the relationship between organizational cynicisim and job satisfaction of sports trainers working in private and government institutions

    AYKUT YILDIRIM

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    PsikolojiOndokuz Mayıs Üniversitesi

    Antrenörlük Eğitimi Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. EGEMEN ERMİŞ