Dijitalleşme ve hibrit çalışmanın karbon ayak izi etkisine yönelik bir model önerisi
Digitalisation and the impact of hybrid work on carbon footprint: A model proposal
- Tez No: 831882
- Danışmanlar: DOÇ. DR. FATMA PINAR ÇAKMAK
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Proje ve Yapım Yönetimi Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 105
Özet
Teknolojik gelişim ve dijital dönüşüm tüm hayatımızı kalıcı bir şekilde değiştirirken iş hayatı ve çalışma düzeni de bu değişim ile birlikte evrilmektedir. Çalışanların masa başındaki işlerini yapmak için gittikleri ortama, ofis denilmektedir. Geleneksel düzende haftada beş gün ofise giderek işlerin yapıldığı dünyada ofis, sadece spesifik fiziksel bir ortamı tanımlarken; günümüzde ise çevrimiçi bağlanıp çalışılabilen her alanı tanımlayabilmektedir. 18. yy' dan günümüze ofis kavramının dönüşümünde dört büyük dönüm noktası olmuştur. Birincisi Sanayi Devrimi ile birçok işçinin kırsaldan şehir merkezine taşınması ve verimlilik, üretkenlik gibi konuların çok daha fazla odağa alınması ile açık planlı ofislerde en fazla sayıda masanın konulduğu yöneticilerin çalışanların hepsini takip ettiği düzendeki ofislerin oluşumudur. İkinci dönüm noktası 19.yy. sonlarında modernleşme döneminde daktilo, telgraf, telefonun çok daha yaygın kullanımı ile ofis ortamında olan dönüşümdür. 20. yy'da Bilgi Çağı'na geçiş ile işlerin bilgisayarlar aracılığıyla yapılması, masa düzenlerinde, işlerin yapılma şeklinde ve buna bağlı olarak da ofis ortamında değişime neden olmuştur. Dördüncü dönüm noktası da Dijitalleşme'dir. Web'in halka açılması ile yüksek hızlı internet bağlantıları genişlemiş, akıllı telefonlar artık gündelik hayatın bir parçası olmuştur. Bu değişiklik ofisleri tek başına çalışılan bir ortamdan, aktivite bazlı olarak ihtiyaca yönelik faklı kullanım alanları bulunan daha özel mekânlar haline getirmiştir. Dijitalleşme ile birlikte, iş yapış şekillerinde köklü değişiklikler meydana gelmiştir. İşlerin tamamlanması için fiziksel olarak bir yerde bulunmak değil hızlı bir internet bağlantısı ve gerekli yazılımların yüklü olduğu bir bilgisayar yeterli olmaktadır. Covid-19 Pandemisi ile birlikte zorunlu olarak deneyimlenen; fiziksel olarak bir araya gelmeden, işlerin tamamlanabilmesi, yeni bir çalışma hayatının mümkün olduğunu herkese kanıtlamıştır. Geleneksel çalışma modelinde işlerin tamamlanması için, fiziksel olarak ofise gidilerek çalışılmakta, toplantılar mümkün olduğunca yüz yüze yapılmaktadır. Dijitalleşme ile hayatımıza giren, pandemi ile birlikte de uygulanılırlığı çok daha fazla genişleyen uzaktan çalışma pratiğinde ise, işlerin tamamı dijital ortamlarda yapılmakta, toplantılar sanal odalarda gerçekleşmekte ve sosyalleşme çevrimiçi platformlarda olmaktadır. Hibrit çalışma ise, belirli süre ofiste, belirli süre ise uzaktan bağlanarak çalışılabilinen karma bir düzendir. Dijitalleşme sonrasında ofislerin sağlaması gereken seviye çok daha farklıdır. Ofisler artık, çalışanların evinin konforu, en sevdikleri kafenin sıcak ortamı ile yarışmakta; gerektiğinde yüksek sesli bir toplantı yapabilecekleri kişisel mahremiyeti sağlayabilecek yerleri de barındıran tasarımlar ile değişmektedir. Hibrit çalışma ile birlikte şirket kültüründe gerçekleşen değişim ofisin kullanım alışkanlıklarını da farklılaştırmıştır. Herkesin kendine ait bir masası, alanı olduğu geleneksel ofislerden, ofisin içerisinde ihtiyacına uygun bir alan rezerve ederek kullanılacak yeni bir düzen oluşmuştur. Hibrit çalışmaya uygun düzenlenmiş bir ofiste çalışan güne ekibi ile kahve içip konforlu bir kanepede sohbet ederek başlayıp, sonrasında ofisteki bir toplantı kabininden dünyanın öbür ucundaki bir toplantıya katılabilir, öğleden sonra ise proje grubu ile ortaklaşa paylaşımlı bir masada fikir alışverişi yaparak çalışabilir. Geleneksel olarak yüz yüze çalışma, uzaktan çalışma ve hibrit çalışma hem işverenler hem de çalışanlar için hem faydalı hem de eksik yönler içermektedir. Geleneksel çalışma şirketlere olan bağlılığı arttırırken, her gün işe gidip gelirken kaybedilen zaman, iş-özel yaşam dengesi anlamında da zordur. Uzaktan çalışmada, yüz yüzeyken kazanılan birliktelik duygusu çevrimiçi çok daha zor olmaktadır, bunun yanında çalışanların günlerini kendi ihtiyaçlarına göre planlama esnekliklerinin olması büyük bir değer yaratmaktadır. Hibrit çalışma ise geleneksel ve uzaktan çalışmanın bir karışımıdır, çalışanlar hem uzaktan hem de ofiste çalışabilmektedir. Çalışanların programları ve konumları anlamında esnek olmalarını sağlarken, işbirliği ve iletişim fırsatları ile verimliliği de arttırmaktadır. Şirketler çalışanların ihtiyaçlarına, şirket kültürüne, kaynakların kullanımına ve özellikle de çevresel etkilerine de bakarak çalışma yöntemlerini planlamalıdırlar. İnsan faaliyetleri ve doğal kaynaklar tarafından atmosfere salınan sera gazları çevreye olan etkimizi arttırmakta ve iklim değişikliğine, deniz seviyesinin yükselmesine, ekosistemin bozulmasına, doğal afetlerin şiddeti ve sıklığının artmasına sebep olmaktadır. Karbon ayak izi; bir kişinin, bir kurumun veya bir faaliyetin sera gazı emisyonlarını ölçmek için kullanılan bir metriktir. Bu metrik ölçülerek, çevreye olan etkinin farkındalığını arttırıp, neden olduğu çevresel etkiyi azaltacak çevre dostu davranışlar sergilemenin desteklenmesi hedeflenmektedir. Karbon ayak izi Karbon eşdeğeri (CO2e) biriminden hesaplanır ve sera gazlarının ışıma kuvvetinin karbon dioksit ile karşılaştırılmasıyla bulunur. Ulaşım, seyahat, enerji tüketimi, inşaat yapımı, bina kullanımı ve atıklar karbon ayak izini arttıran faaliyetlerdir. İş hayatında bu faaliyetleri azaltmak için atılacak önemli adımlar bulunmaktadır. Çalışma hayatının pandemi sonrası değişimi de birçok açıdan olumlu değişiklikler sağlamıştır. Başlıca dört değişim karbon ayak izini olumlu olarak etkilemektedir. Birincisi yeni çalışma yöntemleri ile ofis alanlarına olan ihtiyacın azalması ve ofis alanlarının küçülmesidir. İkinci olarak, hibrit ve uzaktan çalışma olanakları ile işe gidiş geliş trafiğinin azalması önemli bir değişikliktir. Üçüncü olarak, birçok işin uzaktan yapılabilirliğinin görülmesi ile iş seyahatlerinin azalması büyük bir fark yaratmaktadır. Dördüncü olarak da çalışma şeklindeki esneklik, ofislerin havalandırma ve aydınlatma sistemlerinin de daha etkin yürütülmesine olanak tanımış ve karbon ayak izini azaltmayı sağlamıştır. Türkiye çevre konularında uluslararası işbirliği ve koruma çabalarına katkı sağlamak amacıyla, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması, Viyana Sözleşmesi ve Montreal Protokolü gibi çevreyle ilgili uluslararası anlaşmalarda taraftır. Son 25 yılda değişen yaşam tarzımızla Türkiye'deki bireysel karbon ayak izi iki katına çıkmıştır. Ülkemizin 2030 yılına kadar karbon ayak izimizi 500 milyon ton azaltma hedefine ulaşabilmesi için her adımımızda çevresel sürdürülebilirlik bakış açısı mutlaka değerlendirilmelidir. Bu bağlamda tez çalışmasının amacı, çalışma şekillerinde gerçekleşen değişimin sürdürülebilirlik açısından yarattığı etkiyi, danışmanlara veya büyük ölçekli çalışmalara başvurmadan pratik bir şekilde ölçerek, çevresel farkındalığı arttıracak bir model önerisi sunmaktır. Bu model, şirket yöneticilerine, inşaat ve gayrimenkul yöneticilerine, operasyon direktörlerine sürdürülebilirlik perspektifiyle karar alma sürecinde yol gösterici olma potansiyeline sahip olacaktır. Tez çalışmasının kapsamı, İstanbul ili ile sınırlandırılmıştır. Önerilen model, İstanbul merkezli bir şirketin, çalışma şeklini değiştirmesinin karbon ayak izini ne kadar azalttığı hakkında fikir alabileceği, kolay kullanılır bir sayısal hesaplayıcıdır. Tez kapsamında önerilen model çerçevesinde dijitalleşmeyle değişen çalışma şekillerinin çevresel etkisinin dört alanda olacağı belirlenmiştir. Bu dört alandan iş seyahatlerinin azalması ve çalışma şeklinin esnekliği sebebiyle bina havalandırma ve aydınlatma sistemlerinden gelecek etki, bir odak konulduğunda değişen oranlarda olabilecektir. Bu nedenle çalışma yöntemi değiştiğinde mutlaka değişecek olan; ofis alanının küçülmesi ve işe gidiş geliş trafiği ile oluşan emisyonlar çalışmanın kapsamında değerlendirilmiştir. İstanbul ili bisiklet ve yaya ulaşımına uygun olmadığı için, modelde toplu taşıma ve özel araç ile işe gidiş geliş emisyonları hesaplanmıştır. Model hesaplama için, şirketin çalışan sayısını, işe gidip gelirken hangi ulaşım yöntemini tercih ettiklerini, araba ile geliyorlarsa arabalarının yakıt türlerini, ofise kaç gün gelinmesini istediklerini ve ofis alanında yapacakları değişimi sorarak, 5 gün ofise gitmek yerine yeni çalışma modeli bir senede ne kadar CO2e üretmediklerini hesaplamaktadır. Hesaplanan karbon miktarını kaç hektar orman tarafından temizlendiğini de bilgi olarak gösterilmektedir. Modelin içinde çalışan sayısını ve ofise gelme sıklığı bilgisi sonrasında, ideal şartlarda kaç m2 alana ihtiyaçları olacağı da hesaplanarak gösterilmektedir. Önerilen modeli, küçük, orta ve büyük ölçekli üç şirket ile denemesi yapıldığında, hektarlarca ormanın ancak temizleyeceği CO2e üretiminin önüne geçilebileceği görülmektedir. Hibrit çalışma modeli, iş dünyasında karbon ayak izini azaltma yolunda önemli bir araç olarak öne çıkmaktadır. Ofise kaç gün geleceğine, ihtiyaçtan daha büyük ofisleri kullanmaya devam edip etmeyeceğine, belirlediği modelde ne büyüklükte bir ofise ihtiyaçları olduğunu hesaplayanbu model pratik ve önemli bir yol gösterici olacaktır. Şirketlerin karbon ayak izlerinin büyüklüğünü de dikkate alarak karar vermesi, verdiği kararların çevreye olan etkisi konusunda bir karşılaştırma yapabilecek olması, karbon emisyonlarının azaltılması ve çevrenin korunması konusunda önemlidir. Çalışmanın kapsamı, gelecek dönemlerde ek araştırmalar ile farklı şehirlere uygulanabilecek ve ilave kriterlerin de sorularak hesaplamaya imkân vermesi mümkün olabilecektir.
Özet (Çeviri)
Technological advancements and digital transformation are permanently changing our lives, and as a result, businesses and work patterns are evolving. The physical space where employees go to perform their desk jobs is referred to as an office. In the traditional setup, offices were specific physical environments where work was conducted by going to the office five days a week. However, today's term“office”can encompass any space that allows online connectivity and work. The transformation of the office concept from the 18th century to the present has witnessed four major turning points. The first one was the establishment of office spaces with open-plan layouts, where the maximum number of desks were placed, and managers monitored all employees, as industrialisation led to the migration of workers from rural to urban areas and increased focus on productivity and efficiency. The second turning point occurred in the late 19th century during modernisation, with the widespread use of typewriters, telegraphs, and telephones in office environments. The transition to the Information Age in the 20th century, where work started using computers, changed office layouts, work processes, and, consequently, the nature of offices. The fourth turning point is digitalisation. The advent of the internet and high-speed connectivity, along with the integration of smartphones into everyday life, transformed offices from isolated workspaces to more specialised areas with diverse usage based on activity. With digitalisation, significant changes have occurred in work practices. Instead of physically being present in a specific location to complete tasks, having a fast internet connection and a computer with the necessary software installed is sufficient. The COVID-19 pandemic has forcibly demonstrated that work can be accomplished without physically coming together, proving the feasibility of new working methods. In the traditional work model, physical presence at the office is required to complete tasks, and meetings are conducted face-to-face whenever possible. However, with the widespread adoption of remote work practices facilitated by digitalisation and further accelerated by the pandemic, work is entirely done in digital environments, meetings occur in virtual rooms, and social interactions occur online. On the other hand, hybrid work is a mixed approach where certain hours are spent at the office and certain hours are spent working remotely. After digitalisation, the requirements for offices have changed significantly. Offices must provide comfort similar to one's home, a cosy atmosphere like one's favourite cafe, and personal privacy to enable high-volume meetings when required. The shift in company culture to hybrid work has also led to changes in office usage habits. Instead of the traditional office setup where everyone has their designated desk or area, a new arrangement has emerged where individuals reserve a place that suits their needs within the office space. In a well-designed office suitable for hybrid work, employees can start their day by having coffee and engaging in comfortable conversations with their team, participate in a meeting on the other side of the world from a meeting booth within the office, and collaborate with their project group by sharing ideas at a shared desk in the afternoon. Traditional in-person, remote, and hybrid work has advantages and limitations for employers and employees. While conventional work increases employee commitment to the company, the daily commute poses challenges regarding time lost and work-life balance. In remote work, the sense of togetherness achieved face-to-face is more difficult to replicate online. Still, the flexibility for employees to plan their days according to their needs adds significant value. Hybrid work, a combination of traditional and remote work, allows employees to work remotely and in the office. It provides flexibility regarding schedules and locations, enhances collaboration and communication opportunities, and increases employee satisfaction. Companies should plan their work methods by considering the needs of employees, company culture, resource utilisation, and environmental impact. Human activities and the release of greenhouse gases into the atmosphere by natural resources increase our impact on the environment, leading to climate change, rising sea levels, ecosystem degradation, and an increase in the intensity and frequency of natural disasters. Carbon footprint is a metric used to measure the greenhouse gas emissions of an individual, organisation, or activity. By quantifying this metric, the aim is to increase environmental awareness and promote environmentally friendly behaviours that reduce the environmental impact. Carbon footprint is calculated in terms of carbon dioxide equivalent (CO2e) units, which measure the radiative forcing of greenhouse gases compared to carbon dioxide. Transportation, travel, energy consumption, construction, building usage, and waste generation increase the carbon footprint. Significant steps can be taken to reduce these activities in the business world. The post-pandemic changes in work life have brought about positive changes in several aspects. Four main changes positively affect the carbon footprint. Firstly, the reduced need for office space due to new work methods and the downsizing of office areas. Secondly, reducing commuting traffic through hybrid and remote work options is a significant change. Thirdly, the realisation that many tasks can be performed remotely leads to decreased business travel, making a considerable difference. Fourthly, flexible work arrangements have enabled more efficient management of office ventilation and lighting systems, reducing the carbon footprint. To contribute to international collaboration and conservation efforts in environmental matters, Turkey is a party to international agreements related to the environment, such as the United Nations Framework Convention on Climate Change (UNFCCC), the Kyoto Protocol, the Paris Agreement, the Vienna Convention, and the Montreal Protocol. With our changing lifestyle over the past 25 years, the individual carbon footprint in Turkey has doubled. For our country to reach its goal of reducing the carbon footprint by 500 million tons by 2030, environmental sustainability must be considered in every step we take. The purpose of the proposed model is to measure the impact of changes in the ways of working on sustainability practically, without the need for consultants or large-scale studies, and to increase environmental awareness. This model has the potential to guide company managers, construction and real estate managers, and operations directors in decision-making processes from a sustainability perspective. The scope of the study is limited to Istanbul. The proposed model is a user-friendly calculator that lets an Istanbul-based company know how much it can reduce its carbon footprint by changing its work methods. The environmental impact of changing work methods is determined to occur in four areas. Among these four areas, the focus is on the effects of building ventilation and lighting systems due to the decrease in business travel and the flexibility of work arrangements. Therefore, the emissions resulting from the downsizing of office space and commuting are evaluated within the scope of the study. Since Istanbul is unsuitable for bicycle and pedestrian transportation, the model calculates emissions from commuting using public transport and private vehicles. After obtaining information about the number of employees, their commuting frequency, and their preferred transportation method and fuel type when using cars, the model calculates how much CO2e is not emitted in one year due to the new work model. The estimated carbon amount is also presented as the area of forest required to absorb it. Additionally, the model calculates the ideal office space required based on the number of employees and their frequency of coming to the office. When tested with small, medium, and large-scale companies, it is observed that the model can prevent CO2e emissions that hectares of forest would otherwise need to absorb. The hybrid work model stands out as an essential tool in reducing the carbon footprint in the business world. This model, which calculates the number of days to come to the office, whether to continue using larger offices than necessary and the size of the required office space in the determined model, will be a practical and essential guide. Considering the size of companies' carbon footprints and making decisions accordingly, comparing the environmental impact of these decisions and reducing carbon emissions while protecting the environment is essential. The scope of the study can be expanded to other provinces in the future with additional research and allow for the inclusion of different criteria in the calculation.
Benzer Tezler
- Endüstri 4.0'ın denizcilik sektörü üzerindeki etkilerinin bulanık tabanlı yöntemlerle değerlendirilmesi
Evaluation of the effects of Industry 4.0 on the maritime sector with fuzzy based methods
MAHMUT MOLLAOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2021
DenizcilikZonguldak Bülent Ecevit ÜniversitesiDeniz İşletmeleri Yönetimi Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ HAKAN DEMİREL
DR. ÖĞR. ÜYESİ ABİT BALIN
- Öğrenme stilleri ve stüdyo mekânı etkileşimi
Learning styles and studio space interaction
HALİME TÜRKMEN
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
MimarlıkKTO Karatay ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖZLEM DEMİRKAN
- Do ai-based tools increase task performance: The mediating role of trust and discomfort
Yapay zekâ temelli uygulamalar görev performansını arttırı mı; Güven ve rahatsızlığın aracı rolü
ABDULKADİR FURKAN AYHAN
Yüksek Lisans
İngilizce
2024
Bilim ve TeknolojiMarmara Üniversitesiİşletme (İngilizce) Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. HÜSEYİN EKİZLER
- Dijital animasyonun live-action filmlerinde kullanımı: Space Jam (1996-2021) film örneği
The use of digital animation in live action movies: The example of Space Jam (1996-2021) movies
MELİS TAŞ
Doktora
Türkçe
2024
Radyo-TelevizyonSelçuk ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ABDULGANİ ARIKAN
- Sensor-based activity recognition and authentication using deep learning
Derin öğrenme yöntemleri ile sensör tabanlı sistemlerde aktivite ve kimlik tanıma
NİLAY TÜFEK
Yüksek Lisans
İngilizce
2019
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve Kontrolİstanbul Teknik ÜniversitesiBilgisayar Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ZEHRA ÇATALTEPE