Geri Dön

Mimarlıkta otantiklik teknolojileri kartografisi: Teknik aracılar, özneleşmeler ve mimarlık kültürü

A cartography for technologies of authenticity in architecture: Technical media, subject and the culture of architecture

  1. Tez No: 837039
  2. Yazar: HÜSEYİN FURKAN BALCI
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. FUNDA UZ
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Mimarlık, Architecture
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2023
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 263

Özet

Otantiklik, mimarlık kuram, eleştiri ve tarihyazımı içerisinde sıklıkla başvurulan bir kavrayış türünü cisimleştirir. Mimari nesneyi kendinden başka bir şey olmaya zorlayan kurumların, makinelerin, kitapların, mimari biçimler hafızasının ve bunun gibi pek çok şeyin ötesine geçme arzusu, bugün bile, mimarlık kuramları içerisinde varlığını güçlü bir biçimde sürdürür. Ele alınan olgunun doğasının, canlılığının, yaşamının hakiki prensiplerine başvuran ve bu olgunun yeniden anlaşılmasını hedefleyen strateji, mimarlık düşüncesinde hala üretkenliğini korur. Bu çalışma, mimarlık bilgi alanları içerisinde görünür hale gelmiş farklı otantiklik kavrayışlarına dair, bu kavrayışların medya teknolojileri ile kurduğu ilişkileri merkezde tutan bir perspektiften, bir kartografi üretme girişimidir. Araştırma,“otantiklik teknolojileri”kavramını eleştirel bir araç olarak önerir ve bu kavramı mimarlık kuramı, tarih ve eleştirisi içinde, mimari nesnenin hakiki bir biçimde kendisi olarak üretilmesinde, ifade kazanmasında ve aktarılabilmesinde işlev gören, söylemsel ve teknolojik bileşenler ile işleyen bir dizi operasyon olarak tanımlar. Bu operasyonlar aracılığı ile, mimari nesnenin kendinden daha geniş bir dizi hakikat ile bağlantısı kurulur. Bu bağlantı kültürel hafıza ve bu hafızanın parçası olarak barındırdığı mimari biçimler arasında yeni değer hiyerarşileri örgütler. Bu çalışma kapsamında, otantiklik teknolojilerine başvuran altı kuramsal hat değerlendirilmeye alınır ve bu hatların birbirileri ile kurdukları süreklilikler/süreksizlikler işaret edilir. Bu hatlar Marc-Antoine Laugier'in, Augustus Welby Northmore Pugin'in, Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc'ün, Hendrik Petrus Berlage'ın, Archizoom'un, Superstudio'nun mimarlık söylemleri ve mimarlıkta kuram-sonrasına yönelik tartışmalar üzerinden geçer. Bu kuramsal teşebbüslerin otantiklik teknolojilerini işlevsel kılma biçimlerine dair eleştirel bir değerlendirme yapılır. Bu kuramların hafızaya, doğadaki ve yaşamdaki işleyişlere başvurma biçimi sorunsallaştırılır ve mimarinin bu işleyişler ile kurduğu bağlantılara odaklanılır. Araştırma, mimarlık bilgi alanları içinde işe koşulan otantiklik teknolojilerine kartografik bir yöntem çerçevesinde temas eder. Bu temelde, bütüncül bir tarihsel anlatı ya da bir gelişim çizgisi ortaya konulduğu iddiası üstlenilmez. Hedeflenen, otantiklik teknolojileri kavramının yüklendiği zeminde, mimarlıkta hakikati dürüst bir biçimde ifade etmeye yönelen kanonların, kullandıkları medya teknolojilerinin failliği vurgusunu akılda tutan, eleştirel bir okumasıdır. Bu çerçevede başka eleştirel değerlendirmelere ve yeniden sınıflandırmalara açık, bir çeşit envanter ortaya koyulması hedeflenir. Bu tekniklerin ve teknolojilerin birbirileri ile kurdukları birtakım süreklilikler ve süreksizlikler işaret edilmeye çalışılır. Araştırma metninin birinci bölümde, otantiklik teknolojileri kavramının kuramsal öncülleri işaret edilir. Mimarlıktaki otantiklik arzusuna yönelik bu türden bir sorgulamaya dair güncel bir aciliyet üreten; doğanın, yaşamın, evrenin medya teknolojileri tabanında yeniden tanımlanmasına yönelik, tarihsel bir bağlam açıklanmaya çalışılır. Bu tarihsel bağlam gerek eleştirel kuramlarla gerekse de mimarlık disiplini içerisindeki bir dizi üretimle yakın ilişkiler kurmuştur. İkinci bölüm, otantiklik arzusunun, Marshall Berman'ın, Lionel Trilling'in ve Friedrich Kittler'in çalışmaları üzerinden tarihsel, toplumsal ve medya teknolojik inşasını ele alır. Erken Aydınlanma döneminde, öznenin doğa ile kurduğu ilişkinin kavranma biçiminde meydana gelen önemli bir dönüşüm işaret edilir. Otantiklik, özneden ayrışık bir varoluşa sahip olan toplumun hatalı, bozulmuş, çürümüş, mekanikleşmiş bileşenlerinden öteye geçmeye, tüm bunların altında yatan, maskelenmiş, saklanmış gerçekleri açığa çıkarmaya muktedir, birleştirici bir öznelik türünün inşası ile ilişkilendirilir. Bu çerçevede, vaka incelemelerini oluşturan üçüncü bölümde tartışmaya açılan ilk otantiklik teknolojisine, doğayı, mimarlığın kompozisyonunda barındırması gereken çeşitli ideaları açığa çıkaran kaynak olarak değerlendiren Marc-Antoine Laugier'in mimarlık kuramı içerisinde rastlanır. Laugier'in gereksinimler temelleninde şekillenen mimarlık kuramı, Erken Aydınlanmanın enformasyonel yapılanmasında gerçekleşen dönüşümlerle birlikte değerlendirilir. Mimarlığın geri döndürülmesi gereken bir altın çağ temasının, metinsel hafızanın saklanmasına yönelik sorunlarla ilişkisine dair bir dizi eleştirel okuma gerçekleştirilir. Ele alınan ikinci otantiklik teknolojisi ise Augustus W. N. Pugin'in görülebilir bir dürüstlük temelinde anlamaya çalıştığı Katolik Hristiyan Mimarlığı kuramsal girişimlerdir. Pugin, yayımladığı bir dizi kitap ile hakiki bir mimarlığın en son 15. yüzyıl İngilteresinde gerçekleştiğini, 15. yüzyıldan itibaren mimarlığın hakiki bir biçimde kendisi olma, olduğu gibi görünme prensibini bir kenara bıraktığını ve 19. yüzyıl'da İngiltere mimarlığının içinde bulunduğu tüm buhranın harmonik bir toplumun çeşitli sebeplerle terk edilmesinden kaynaklandığını ifade eder. Üçüncü otantiklik teknolojisi, Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc ve Hendrik Petrus Berlage hattında takip edilebilen, evrensel bir geometrik üsluba sahip doğa kavrayışında temellenir. Buna göre doğadaki nesneler, mikro düzeydeki kristallerden, büyük jeolojik biçimlenmelere kadar; tüm evrene yayılmış geometrik bir matris içerisinde cisimlenirler. Bu prensip evrenseldir ve bir bakıma tüm mimarlık tarihine çeşitli biçimlerde nüfuz etmiş, mimarlığın farklı coğrafyalarda organik bir biçimde serpilip gelişmesinde rol oynamıştır. Dördüncü otantiklik teknolojisi, Lous Sullivan'ın 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında, Amerika Birleşik Devletleri bağlamında ortaya koyduğu mimarlık kuramı içerisinde teşhis edilir. Sullivan, amnezik bir biçimde doğaya dönüldüğünde; biçim ve işlev arasında bir karşılıklılık olduğunu teşhis eder; mimarlık ortamını ele geçirmiş olan çeşitli sorunlar, bu bağlantının yitirilmesinden kaynaklanmaktadır. Beşinci otantiklik teknolojisi, Archizoom ve Superstudio'nun radikal mimarlığında teşhis edilir. İki grup da, eleştirel kuramla ilişkili olarak, 19. yüzyıldan itibaren kentleri örgütlemeye çalışan altyapı sistemlerini kullanarak, kapitalizm ve yabancılaşma sorununu bir oyun alanı haline dönüştürür. Teşhis edilen altıncı otantiklik teknolojisi, hayatın ve canlılığın enformasyonel bir kavranışına başvurarak kuramın mimarlık kültürü içerisindeki yerini sorunsallaştıran kuram-sonrası tartışmalarıdır. Bu tartışmalar, kuramı hayatın önceden tanımlanmış, indirgenmiş bir hali ile olmakla suçlar; mimarlık pratiğinin artık bu türde bir araca olanak veremeyecek kadar hızlı bir biçimde değişen bir ağ içerisinde harekete geçtiğini vurgular. Çalışmanın dördüncü bölümünde, mimarlıkta, tüm bu kuvvetli otantiklik kurgularının üretkenliğine rağmen başkası olmaktan çekinmeyen girişimler, inotantiklik, tematize edilmeye çalışılır. Araştırma bu bölgenin zaten mimarlık bilgi alanı içerisinde, sıklıkla operasyonel bir araç olarak kullanılmakta olduğunu teşhis eder ve bu aracın üretken bir biçimde kullanıldığı çeşitli durumlara yönelik bir tartışma yürütür. Zira inotantiklik, kimliğe, müellifliğe ve benzeri kavramlara yönelik kapsamlı bir dizi sorgulamanın da zemini haline dönüşür. Bu bölüm içerisinde değerlendirilen, Alejandro Zaera-Polo'nun“Hokusai Dalgası”stratejisi, Frank Gehry'nin 1980'lerden 1990'ların ortasına kadar araştırdığı ikonografik mimarlıklar, Superstudio'nun“Barnum Jr.'un Muhteşem ve Harika Şehri”gibi girişimler üzerinden, mimarlığın ahlâki sorumluluklarına rağmen,“başkası olma”temasının mimarlıkta üretken bir biçimde nasıl harekete geçirilebileceği tartışmaya açılır. Sonuç bölümünde ise mimarlığın araştırma süreçlerini yürütmesi için, kendini bir otantiklik argümanına yaslamasının zaruri olmadığı vurgulanır. Ancak yine de, tam da yukarıda sıralanan bu stratejilerin farklı alanlardaki üretkenliği göz önünde bulundurulursa, kasıtlı bir antagonizma kurmaya yönelik bileşenler barındıran otantiklik teknolojilerinin, mimari araştırmayı sürdürmeyi sağlayacak bir mimari anlatı aracı olarak ehlileştirmenin olası olduğu tartışılır. Yani hem otantiklik argümanlarının hem de çeşitli başkası olma performanslarının, mimari projeyi çeşitli derecelerde meşrulaştıracak, daha geniş çevrelere ve ekolojilere bağlayacak aygıtlar olarak kullanılabileceği belirtilir.

Özet (Çeviri)

Authenticity, as the desire of emancipation from the forces of society that keep things from being themselves, is a pervasive, frequently invoked theme in architectural theory, criticism and history-writing. Strategies attempting to reach beyond alienating texts, institutions, machines, theories, memories of fragmented architectural forms; and looking for principles that will reveal the true natüre and vitality of the phenomenon that concern the architectural process are in full effect in architectural theories. This study attempts to produce a cartography for different modes of authenticity that have became influental within the field of architecture, and investigate how these differing conceptions relate with various media technologies. Study proposes the concept“technologies of authenticity”as a critical device and defines it as“Discursive and media technological operations functioning in producing, expressing and transmitting architectural object as itself.”Through these operations, architecture becomes connected to a larger set of truths which in turn result in the assignment of new value hierarchies between cultural memory and architectural object. Within the context of this study, six different theoretical currents that invoke the technologies of authenticity are identified and continuities/discontinuities between these currents are pointed out. These currents include the theories of Marc-Antoine Laugier, Augustus Welby Northmore Pugin, Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc, Hendrik Petrus Berlage, Archizoom, Superstudio and discussions of post-theory in architecture. The study provides a critical evaluation of how these theoretical enterprises made technologies of authenticity functional within their discourse; focusing on these theories' attempts that connected memory, vitality, nature with architecture. The study employs a cartographical methodology and charts a map of“technologies of authenticity”that functions within the field of architectural theory. The cartography does not claim to be a complete historical narrative or a line of progression. It attempts to provide a critical evaluation for canonical narratives of expressing the truth in architecture, while emphasizing the agency of various media they are related to. The map is considered to be a critical inventory which is open for further expansions and re-classifications. Within the map, continuities/discontinuities between various technique/discourse assemblages are aimed to be represented. The first chapter points out the theoretical precedents of the term“technologies of authenticity.”The chapter focuses on a historical context that informational re-conceptions of life, vitality and universe are taking place in the field of architecture. This context calls for examination of architectural desire for authenticity which is is strongly related to both critical theories and thought-provoking applications within the field. The second chapter focuses on the historical, social and media-technological construction of the desire for authenticity, following the studies of Marshall Berman, Lionel Trilling and Friedrich Kittler. The text provides an evaluation of an important transformation that took place in early Enlightenment, between the subject and nature: The search of authenticity is related to construction of a unifying subjectivity who possesses the power to go beyond society's faulty, debased, decayed, mechanized, masked components; and reveal the underlying phenomena. Within this framework, the third chapter includes critical case studies. The first technology of authenticity is encountered within the architectural theory of Marc-Antoine Laugier, which designates nature as the source of all architectural beauty and derives ideals that architecture should contain in its composition directly from this source. Laugier's architectural theory is evaluated in relation with the transformations that took place in the informational organization of the Early Enlightenment. The text presents a series of critical readings exploring the relationship between the theme of“the golden age of architecture”and how this image of history relates to textual memory. The second technology of authenticity the study evaluates is Augustus W. N. Pugin's visible honesty. Pugin, in a series of books he published, argued that the architecture of England was in a state of decay since the 15th century. All the problems that architecture has to endure in the 19th century is the direct result of abandoning true principles that the architects of 15th century employed, which were based on the honesty of architectural expression. For Pugin, this was a symptom of a larger problem concerning the decay of a once harmonized society. The third technology of authenticity discussed, is identified in Eugene Emmanuel Viollet-le-Duc's and Hendrik Petrus Berlage's theoretical enterprises, where they argued for universal geometric principles that can be identified in nature's productive forces. In these arguments, from crystals of micro scale to largest geological formations; everything is formed within a universal geometrical matrix. These principles, as they argue, are universal, and for that very reason, penetrated architectural conceptions of the past and played a role in organic development of these architectures. The fourth technology of authenticity is identified within the architectural theory put forward by Louis Sullivan in the context of the United States in the late 19th and early 20th centuries. Sullivan, when he advocates for an amnesic return to nature; he argues for a correspondence between form and function. The various problems that have seized the architectural thought in the United States result from the loss of this connection between life and form. The fifth authenticity technology is identified within the radical architecture of Archizoom and Superstudio. Both groups, within the confines of critical theory, turn the problem of capitalism and alienation into a playground by using the infrastructure systems that had been used to organize cities since the 19th century. The sixth technology of authenticity identified is the post-theory discussions that problematize the place of theory in architectural culture by appealing to an informational understanding of life and vitality. These debates accuse theory of being a predefined, reduced state of life; and emphasize that the practice of architecture is moving in a network that is changing too rapidly to allow such a critical tool. In the fourth chapter of the text, the study attempts to thematize“inauthenticity”in architecture, as architectural attempts that do not hesitate to be someone/something else, despite the productivity of all these historical constructions of authenticity. It identifies that this area is already used as an operational tool within the domain of architectural knowledge production. Inauthenticity also becomes the basis for a series of comprehensive inquiries into identity, authorship and similar concepts. In this chapter, study evaluates Alejandro Zaera-Polo's“Hokusai Wave”strategy, Frank Gehry's iconographic architectures from the 1980s to the mid-1990s, Superstudio's“Barnum Jr.'s Magnificent and Fabulous City”and discusses how the theme of“being someone else”can be productively activated in the field of architecture despite the historical, moral connections. In the discussion section, it is emphasized that it is not unavoidable for architecture to base itself on an authenticity argument in order to carry out its research processes. However, considering the productivity of these strategies in different fields, it is argued that it is possible to tame authenticity technologies, which contain components for establishing a deliberate antagonism, as an architectural narrative tool that will enable them to continue architectural research. That is, both arguments for authenticity and various performances of“being someone else”can be used as engines or devices to carry the architectural research to varying degrees and connect it to wider environments and ecologies.

Benzer Tezler

  1. Kültür mirasının korunmasında nöromimari yaklaşım ve görsel algının eye tracking yöntemi ile incelenmesi

    Neuroarchitectural approach in the preservation of cultural heritage and investigatikkon of visual perception using the eye tracking method

    SALİH UTKU ÜNAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    MimarlıkKonya Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ARİFE DENİZ OKTAÇ BEYCAN

  2. Korumada otantiklik: Ceza evlerinin yeniden işlevlendirilmesi

    Conservancy authenticity: Prisons reuse

    MÜNEVVER ÇAVUŞ

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    MimarlıkMaltepe Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. İLTER BÜYÜKDIĞAN

  3. Mimari korumada otantiklik üzerine yöntem araştırması ve İstanbul Tekkelerinde uygulama örnekleri

    A research on the methods of authenticity in architectural conservation and some case studies on İstanbul Tekkes

    MEHMET ULUKAN

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2014

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. REFİK AHMET ERSEN

  4. Otantik kentsel mekân olarak zanaat mahalleleri: Galata örneği

    Craft neighborhoods as authentic urban place: Galata

    YEŞİM HAFİZE DESTİCİOĞLU

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2021

    Mimarlıkİstanbul Teknik Üniversitesi

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. GÜLÇİN PULAT GÖKMEN

  5. An Analytical approach to the concept of 'topography' in architecture

    Mimarlıkta topoğrafya kavramı üzerine analitik bir yaklaşım

    CEM MUYAN

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2003

    Mimarlıkİzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

    Mimarlık Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. ÖZEN EYÜCE