Geri Dön

Silk fibroin-based smart organohydrogels

İpek fibroin esaslı akıllı organohidrojeller

  1. Tez No: 841883
  2. Yazar: ÇİĞDEM BUSE ORAL
  3. Danışmanlar: PROF. DR. OĞUZ OKAY
  4. Tez Türü: Yüksek Lisans
  5. Konular: Kimya, Chemistry
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2022
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Kimya Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Kimya Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 159

Özet

Canlılar, çevreye uyum sağlamalarını kolaylaştırarak, doğada yaşam şanslarını artıracak hayati bazı stratejiler geliştirmişlerdir. Canlıların geliştirdiği ve hayati öneme sahip stratejilerden bir tanesi de vücutlarında hidrofilik ve hidrofobik bileşenlerin bir arada bulunmasıdır. Bir kurbağa türü olan Rana Sylvatica'da da hidrofilik ve hidrofobik bileşenleri yapısında bulunduran kısaca amfifilik hücresel yapılar bulunmaktadır. Bu hücresel yapılara hücre zarı ve donmayı engelleyici özelliği (antifriz özelliği) olan proteinler örnek olarak verilebilir. Hücre zarı, hücre içerisi ve dışarısını birbirinden ayıran bariyer benzeri bir yapıdır ve moleküllerin hücre içerisine seçici olarak alınmasında görev almaktadır. Hücre-hücre tanınması gibi hayati hücresel süreçlerde hücre zarının amfifilik özelliği önemli rol oynamaktadır. Hücre zarının bu yapısı hücreye seçici geçirgenlik ve mekanik dayanım sağlamaktadır. Antifiriz özellikli proteinler sıfırın altındaki sıcaklıklarda yaşayan canlılar için avantajlı yapılardır. Bu proteinler donmayı engelleyerek canlıların hücresel faaliyetlerine devam etmesini sağlamaktadır. Organohidrojeller (OHG) doğadaki bu sistemlerden etkilenerek polimerik jellerin yeni bir sınıfı olarak tasarlanmıştır. OHG'lerin adından da anlaşılacağı üzere, organik (hidrofobik, liyofilik) ve sulu (hidrofilik) faz olmak üzere iki faza sahiptirler. OHG'ler üç boyutlu hidrofilik veya hidrofobik ağ yapı ve bu ağ yapı tarafından tutulan sulu veya yağ fazlarını içermektedir. Hidrofobik fazın bulunması sisteme mekanik dayanım ve yüksek sıcaklık veya nem gibi zorlu koşullara karşı tolerans sağlarken, hidrofilik faz malzemenin biyouyumluluğuna katkı bulunmaktadır. Birbirine zıt iki fazın bir arada bulunmasıyla mekanik dayanımı yüksek, tok, kararlı ve biyouyumlu OHG'ler elde edilebilmektedir. OHG'ler, geleneksel hidrojeller ve organojellerin avantajlı özelliklerine sahiptirler ve bu avantajlı özelliklerin birlikte kullanılmasıyla, hidrojellerin ve organojellerin sahip oldukları eksiklerin üstesinden gelinebilmektedir. OHG'lerin üretimi için genel olarak iki yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden ilki tek aşamalı çözücü değişimi metodudur. Çözücü değişimi metodunda öncelikle hidrojel ve organojel sentezi yapılmakta, ardından bu yapıların içerisindeki çözücüler sırasıyla organik çözücü ve su ile değiştirilmektedir. Diğeri ise iki aşamalı bir yöntemdir. İlk aşamada, iki faz arasındaki yüzey gerilimini düşürmek için surfaktan yardımıyla organik ve sulu faz birbiri içerisinde dağıtılmaktadır. İkinci aşamada ise oluşturulan emülsiyon sisteminin in-situ polimerizasyonu gerçekleştirmektedir. İpek fibroin (İF) ipeğin yapısındaki başlıca proteindir. İF, ipeğin biyouyumlu, mekanik dayanımı yüksek, biyobozunabilir ve işlenmesi kolay bir parçası olarak polimerik jel, nanoparçacık veya küre formunda biyomedikal uygulamalarda sıklıkla kullanılmaktadır. İF sahip olduğu biyouyumluluk, biyobozunurluk ve işlenme kolaylığı gibi özellikler, doğal esaslı bir protein olmasından dolayı, sahip olması öngörülebilir özelliklerdir. İF hidrofobik amino asitlerin ağırlıklı olarak bulunduğu ağır ve hidrofilik amino asitlerin ağırlıklı bulunduğu hafif zincirlere sahiptir. Ağır zincir yapıya mekanik dayanım kazandırırken, hafif zincir tokluk kazandırmaktadır. İF, tekrarlayan hidrofobik ağır zincirler arasında dağılmış hidrofilik ünitelerden oluşmasıyla diğer proteinlere benzer şekilde amfifilik özellik göstermektedir. Ek olarak, İF tüm proteinlerde bulunan α-heliks, β-tabaka, β-dönüş ve rastgele yumak ikincil yapılarına da sahiptir. Bu ikincil yapılardan en önemlisi β-tabakadır. β-tabaka ikincil yapıları zincir üzerindeki hidrofobik bölgelerin kovalent olamayan ve zayıf etkileşimlerle birbirine bağlanması sonucunda oluşmaktadır. β-tabaka yapıları oluşup biriktikçe β-tabaka kaynaklı kristalin bölgeler oluşur ve bu yapılar fiziksel bağ görevi görerek sol-jel geçişini kolaylaştırır. β-tabaka yapılarının oluşumu çözücü, sıcaklık ve pH değişimi ile tetiklenebilir. Bu tez çalışmasında İF-esaslı şekil hafıza özelliğine sahip ve mekanik dayanımı yüksek, biyo uyumlu ve tok OHG'ler tasarlanmıştır. OHG'nin hidrofobik ve hidrofilik fazlarının çıkış maddeleri olarak sırasıyla n-oktadesil akrilat (C18A) monomeri ve sulu İF çözeltisi belirlenmiştir. OHG, emülsiyon sisteminin UV ışığı altında in-situ polimerizasyonu ile elde edilmiştir. C18A monomerinin yüksek karıştırma hızı altında sulu İF çözeltisi içerisinde dağıtılmasıyla, SF sürekli fazı içerisinde şekil hafıza özelliği sağlayacak olan mikrometre boyutlarında kristalin C18A bölgeleri oluşturulmuştur. Ayrıca, emülsiyon hazırlanması esnasında herhangi bir kimyasal surfaktant ya da emulsiye edici ajan kullanılmamıştır. İF amfifilik yapısı nedeniyle doğal emülsiye edici ajan olarak davranmıştır. Bu çalışma üç ayrı aşamada tamamlanmıştır. İlk aşamada, OHG sentezinden önce öncü olacak emülsiyon sistemi hazırlanmış ve bu emülsiyon sistemlerinin kararlılıkları belirlenerek en kararlı emülsiyon sistemi seçilmiştir. Emülsiyon sistemleri hidrofilik faz olarak sulu İF çözeltisi ve hidrofobik faz olarak C18A monomerinin kullanılmasıyla hazırlanmıştır. Sulu fazda, İF ek olarak İF'deki β-tabaka yapılarının oluşumunu tetiklemek için etanol ilave edilmiş ve artan β-tabaka yapılarının sol-jel geçişini kolaylaştırmasıyla emülsiyon sistemine ilave bir kararlılık getireceği öngörülmüştür. En kararlı emülsiyon sistemini belirleyebilmek için emülsiye edici ajan İF ve β-tabaka yapılarını tetikleyen etanolün en uygun konsantrasyonları belirlenmiştir. Ayrıca yağ fazının sulu faza hacimsel oranı (o/w)'nın da en uygun değeri belirlenmiştir. Hazırlanan her emulsiyon sisteminin kararlılığı kremaj indeksi (CI) ve emülsiyon damlacıklarının ortalama boyutunun değerlendirilmesiyle belirlenmiştir. İF konsantrasyonu %0-%7 (ağ./hac.) değerleri arasında değiştirilmişir. Etanol konsantrasyonu %16,7 (hac. /hac.) ve (o/w) değeri (4/6)'da sabit tutulmuştur. İF sulu faza eklenmediği durumda, yağ ve sulu fazın birbirinden tamamen ayrıldığı gözlenmiş olup bu durum İF'nin emülsiye edici özelliğini doğrulamaktadır. İF konsantrasyonu %5,0, 5,5, 6,0 (ağ. /hac.) olduğunda emülsiyon sistemlerinde faz ayrımı gözlenmiştir. İF'nin emülsiyon kararlılığı üzerindeki etkisini gösterecek şekilde, artan İF konsantrasyonunun faz ayrımını azalttığı gözlemlenmiştir. İF konsantrasyonu %7,0 (ağ. /hac.) olduğunda, yağ fazı eklenmeden sulu fazın jelleştiği gözlemlenmiştir. %6,5 (ağ. /hac.) İF için ise herhangi bir faz ayrımı gözlenmemiş ve CI değeri maksimum emülsiyon kararlılığını gösterecek şekilde 0 olarak hesaplanmıştır. Optik mikroskop ile gözlem ve ortalama emülsiyon damlacığı boyutunun belirlenmesi sonucunda, İF konsantrasyonu değişim ile birlikte ortalama emülsiyon damlacığı boyutlarında çok önemli bir değişim olmadığı görülmüştür. En uygun İF konsantrasyonu %6,5 (ağ. /hac.) olarak belirlenmiş ve bu konsantrasyon için CI değeri ile ortalama emülsiyon damlacığı boyutu sırasıyla 0 ve 27±12 μm olarak bulunmuştur. En uygun İF konsantrasyonunun %6,5 (ağ. /hac.) olarak belirlenmesinden sonra, en uygun etanol konsantrasyonu, konsantrasyon değerinin %0 ile 16.7 (hac./hac.) arasında değiştirilmesiyle bulunmuştur. Denemelerde o/w oranı ise 4/6 olarak sabit tutulmuştur. Emülsiyon sistemine etanol eklenmediğinde, emülsiyon yerine büyük parçacıklı ve farklı yapıda bir karışım elde edilmiş, etanol ilavesinin standart bir emülsiyon eldesi için gerekli olduğu görülmüştür. Etanolün %13,3, 15,0, 15,8 ve 16.7 (hac./hac.) olduğu emülsiyon sistemlerinde faz ayrımı gözlemlenmiş ve etanol konsantrasyonunun artırılmasıyla faz ayrımının azaldığı gözlemlenmiştir. %16,7 (hac./hac.) için faz ayrımı gözlemlenmemiştir. Etanol konsantrasyonunun değişmesiyle, ortalama emülsiyon damlacığı boyutlarında da önemli bir değişim gözlemlenmiştir. Etanol konsantrasyonunun %0'dan 16.7 (hac./hac.) değerine dartırılmasıyla ortalama emülsiyon damlacığı boyutu 136±129'den 19 ±8 μm'ye düşmüştür. Bu bulgularla birlikte en uygun etanol konsantrasyonu % 16.7 (hac./hac.) olarak belirlenmiştir. Son olarak en uygun yağ-su fazı oranını (o/w) saptamak için, belirlenen İF ve etanol konsantrasyonlarında o/w oranı 2/8 ile 5/5 arasında değiştirilmiştir. o/w = 2/8 ve 3/7 koşulları için faz ayrımı gözlemlenirken, o/w = 4/6 ve 5/5 koşullarında herhangi bir faz ayrımı gözlemlenmeyip CI değerleri 0 olarak hesaplanmıştır. Diğer yandan o/w oranının 2/8'den 5/5'e artmasıyla, ortalama emülsiyon damlacığı boyutunun da 28±10'den 12±4 değerine önemli oranda düşmüştür. Sonuç olarak o/w = 5/5 en uygun yağ/su fazı hacım oranı olaak belirlenmiştir. İkinci aşamada, en uygun olarak belirlenen emulsiyon koşulunda (İF = %6.5 (ağ. /hac.), Etanol = 16.7 (hac./hac.), (o/w) = (4/6)) ultraviyole (UV) ışığı altında ve fotobaşlatıcı varlığında C18A'nın in-situ polimerizasyonu gerçekleştirilmiştir. Elde edilen OHG'nin şişme, Fourier-transform infrared spektroskopi (FTIR) ile yapı karaterizasyonu, X-ışını kırınım (XRD), diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC), reolojik ve mekanik analizler, biyouyumluluk ve şekil-hafıza testleri yapılmıştır. OHG'nin ayrıntılı analizi sonucunda biyouyumlu ve yapısındaki C18A mikro boyutlu inklüzyonlar sayesinde şekil hafıza özelliğine sahip OHG elde edilmiştir. Ayrıca, OHG'nin sıcaklığa bağlı ayarlanabilir viskoelastik özelliklere sahip olduğu görülmüştür. Ancak, bu analizler sonucu OHG'nin oldukça kırılgan olduğu ortaya çıkmıştır. OHG'nin en fazla %20 gerinim değerine kadar sıkıştırılabildiği ve çekilebilir olmadığı görülmüştür. Young modülü E ve parçalanma gerilimi σf değerleri sırasıyla 1,5±0.5 ve 0,40±0,06 olarak bulunmuştur. Üçüncü kısımda ise OHG'nin mekanik dayanımını arttırmak amacıyla sulu faz ve yağ fazına sırasıyla N, N-dimetil akrilamid (DMAA) ve hidrofobik lauril metakrilat (LM) monomerleri eklenmiştir. Öncesinde DMAA ve LM monomorlerinin uygun miktarlarını bulabilmek amacıyla, su ve yağ fazlarına teker teker eklenmişlerdir. Öncelikle sulu faza %2,5'dan 7,5 (ağ./hac.)'a kadar değişen oranlarda fotobaştıcı ve çapraz bağlayıcı varlığında DMAA eklenmiştir. OHG sistemine poli(DMAA) eklenmesiyle birlikte OHG %60 gerinim değerine kadar sıkıştıralabilir hale gelmiştir. E, σf ve tokluk değeri W artan DMAA konsantrasyonu ile birlikte artmış ve %7.5 (ağ. /hac.) değerinde, en iyi mekanik özellikler elde edilip tokluk değerinde OHG'ye göre 12 katlık bir artış gözlenmiştir. DMAA'dan sonra, yağ fazına değişen mol oranlarında yalnızca LM eklenmiştir. C18A: LM mol oranları 99.7: 0.3 (LM-1), 98.6: 1.4 (LM-2), 93.2: 6.8 (LM-3), ve 68.4: 31.6 (LM-4) olarak değiştirilmiştir. Değişen LM oranlarında E, σf ve W değerlerinde çok büyük farklar görülmemiş, yalnızca LM-4'te W değerinde OHG'ye göre 2 katlık bir artış gözlemlenmiştir. Son olarak OHG'nin üç boyutlu ağ yapısına %7.5 (ağ./hac.) DMAA ve LM-4 birlikte eklenmiş (OHG w/LM&DMAA) ve mekanik özelliklerde en fazla iyileşme bu durumda gözlemlenmiştir. Hidrofilik ve hidrofobik monomerlerin eklemesiyle birlikte, OHG %80 gerilim değerine kadar sıkıştırılabilir ve %95 gerilim değerine kadar çekilebilir hale gelmiştir. E, σf ve W değerleri de OHG w/LM&DMAA için en yüksek değerini almıştır. OHG'nin mekanik özellikleri yapıya p(C18A) ve p (DMAA)'nın katılmasıyla oldukça artmış, mekanik dayanımı yüksek, İF esaslı OHG elde edilmiştir.

Özet (Çeviri)

In the nature, living organisms develop certain vital strategies to increase their survival chance by increasing its adaptation to surround. One of the survival strategies of the living organisms, such as Rana Sylvatica, is the co-existence of hydrophilic and lyophilic components. Cell membrane and anti-freezing proteins are the examples of structures possessing hydrophilic and lyophilic structures together. Cell membrane acts as barrier between inside and outside of the cell and permits entering of the molecules selectively. All vital cellular processes, such as cell-cell recognition occur by the help of amphiphilic cellular membrane. It provides selectivity and mechanical strength to the cell. Antifreeze proteins provide advantage to living organism at which live in sub-zero temperatures. These proteins prevent freezing and provide continuum of cellular processes. By inspiring from the nature, organohydrogels (OHGs) are designed as a new class of polymeric gels. As the name of the OHGs implies it has organic and aqueous parts. Bio-inspired OHGs are the three-dimensional hydrophobic or hydrophilic network inholding aqueous or lyophilic solvent in their three-dimensional networks. The presence of lyophilic part provides mechanical strength and tolerance at extreme temperature or moisture conditions while the hydrophilic part provides biocompatibility. With the co-existence of antagonist parts, mechanically strong, tough, stable and biocompatible OHGs can be obtained. OHGs possess advantageous properties of traditional hydrogels and organogels, and their deficiencies are overcome by using them together. Generally, there are two methods used to fabricate OHGs. One of them is one-step solvent displacement method. First, hydrogel or organogel is synthesized, then their solvents are replaced with organic and aqueous solvents for hydrogel and organogel, respectively. The other method is two-step methods. At the first step hydrophilic or hydrophobic phase is dispersed in other phase by using surfactant to decrease surface tension between two phases. At the second step, in-situ polymerization of emulsion system occurs. Silk fibroin (SF) is a major structural protein of silk. As a biocompatible, mechanically strong, biodegradable and processable biopolymer, SF is widely used in biomedical applications in the form of polymeric gels, beads or nanoparticles. Biocompatibility, biodegradability and ease of processability of SF is highly foreseeable because it is naturally-derived protein. Mechanical strength of SF can be attributed to its structure. It has hydrophobic amino acids-dominated heavy chain and hydrophilic amino acids-dominated light chain. Heavy chain provides mechanical stability while light chain provides toughness to the SF. Hydrophilic parts are found as scattered between repeating heavy chain units, so SF is amphiphilic in nature and similar to the other proteins. Additionally, SF has primary, secondary and tertiary structures as an obligation for proteins. α-helix, β-sheet, β-turn and random coil conformations are secondary structures of SF. One of the most important secondary structures of SF is β-sheet structures. It forms by interaction of hydrophobic repeating domains via non-covalent and weak interactions. β-sheet structures cause formation of crystalline β-sheet domains and these structures act as physical crosslinking points and facilitates sol-gel transition in SF. β-sheet formation can be triggered with solvent, temperature or pH. In this thesis study, SF-based shape-memory OHGs that were mechanically strong, tough and biocompatible were created. Lyophilic and hydrophilic components of OHGs were prepared starting from n-octadecyl acrylate (C18A) monomer and aqueous SF solution, respectively. C18A monomer droplets were first dispersed in a continuous SF solution under high-shear mixing and, after in-situ polymerization, micrometer-sized crystalline domains that can provide shape-memory property to the OHG was created. In the dispersion step of C18A in the aqueous SF solution, an emulsifying agent was not used. Instead, amphiphilic SF was used as a natural emulsifier. This study was completed in 3 steps. In the first part, precursor emulsions were prepared in advance to OHG synthesis, and the stability of the emulsions was investigated until optimum condition was reached. Emulsion systems were prepared using aqueous SF and C18A as the continuous and dispersed phases, respectively. In addition to the SF, ethanol was also added into the aqueous phase to increase β-sheet content of SF. An increase in the emulsion stability was expected by increasing β-sheet content triggering the sol-gel transition. To find the optimum emulsion system, optimum concentrations of SF and ethanol acting as emulsifying agent and β-sheet structure trigger, respectively, were determined. Moreover, the volume fraction of oil phase to aqueous phase denoted by o/w was also determined. For each emulsion system, the creaming index (CI) parameter that indicates stability of the emulsions, and the diameter of the emulsion droplets were calculated to monitor the emulsion stability and compare with one another. SF concentration was changed from 0 to 7.0 w/v% at a fixed ethanol concentration of 16.7 v/v% and o/w ratio of 4/6. In the absence of SF, C18A separated out of the aqueous solution proving the effect of SF as an emulsifying agent. With increasing SF concentration from 5 to 6 w/v%, the extent of phase separation decreased indicating the effect of SF on the emulsion stability. At 7.0 w/v% SF, gelation of aqueous phase occurred prior to the addition of C18A phase. At 6.5 w/v% SF, phase separation was not observed and CI was calculated as 0 indicating the maximum stability. Droplet size analysis via optical microscopy show almost any change in the droplet diameter with changing SF concentration. 6.5 w/v% SF was determined as the optimum concentration with an average droplet size of 27±12 μm. After SF concentration was optimized and fixed at 6.5 w/v%, optimum ethanol concentration was determined by changing from 0 to 16.7 v/v% at an o/w volume ratio of 4/6. In the absence of ethanol, a large-fragmented mixture was obtained instead of an emulsion. Thus, in addition to SF, ethanol was also necessary to obtain a regular emulsion system. For 13.3, 15.0 and 15.8 v/v% ethanol, a phase separation was observed although increasing ethanol concentration decreased the extent of phase separation. At 16.7 v/v% ethanol, phase separation was not observed. With changing ethanol concentration, the size of the droplets in the emulsions drastically changed. For instance, the droplet size of the emulsions decreased from 136±129 to 19 ±8 μm with increasing ethanol content from 0 to 16.7 v/v%. Optimum concentration of the ethanol was determined as 16.7 v/v%. Finally, to determine the optimum volume ratio (o/w), it was changed between 2/8 and 5/5 at the optimized SF and ethanol concentrations. Phase separation was observed for o/w = 2/8 and 3/7 while no phase separation with a CI value of zero was detected at o/w = 4/6 and 5/5. Increasing o/w ratio from 2/8 to 5/ decreased average droplet size from 28±10 to 12±4. From these experiments, the optimum o/w ratio was determined as 5/5. In the second part, OHG synthesis was carried out by in-situ polymerization of the emulsion system at optimized conditions, i.e., at SF = 6.5 w/v%, ethanol = 16.7 v/v%, and o/w = 5/5, under UV light in the presence of a photoinitiator. Swelling, FTIR, XRD, DSC, rheological, mechanical, cell viability and shape-memory tests were conducted for analyzing OHG. Tests showed formation of a biocompatible, shape-memory OHG with poly(C18A) (PC18A) micro inclusions. Although OHG thus obtained also showed temperature dependent changeable viscoelastic properties, and a good shape-memory function, it was quite brittle and fragile material, e.g., it fractured under 20% compressive strain and it was not stretchable. Young's modulus E and fracture stress σf values were found as 1.5 ± 0.5 and 0.40 ± 0.06 MPa, respectively. In the third part, mechanical strength of the OHG was improved by modifying aqueous and oil phases with hydrophilic N, N-dimethyl acrylamide (DMAA) and hydrophobic lauryl methacrylate (LM) monomers, respectively. Firstly, DMAA was added into the aqueous SF phase at various concentrations between 2.5 to 7.5 w/v% together with a chemical crosslinker N,N'-methylene bisacrylamide (BAAm). After UV polymerization, a double-network hydrogel phase composed of SF and poly(DMAA) (PDMAA) networks was obtained. With the incorporation of DMAA units into the continuous hydrogel phase, OHG became compressible up to the 60% strain highlighting the effect of the hydrophilic PDMAA chains. E, σf and toughness W values of DMAA-modified OHGs increased with increasing DMAA content and, at 7.5 w/v% DMAA, a maximum advancement in the mechanical properties occurred. 12-fold increase was observed in the W as compared to the unmodified OHG. As a next step, LM of various amounts was added into the oil phase. By keeping the o/w ratio at 5/5, the mole fraction of LM in the droplet phase was taken as 0.3, 1.4, 6.8, and 31.6 mol %. The corresponding LM-modified OHGs were denoted as LM-1, LM-2, LM-3, and LM-4, respectively. LM-1, LM-2 and LM-3 exhibited any improvement in the mechanical parameters while the toughness W of LM-4 was 2-fold higher as compared to the unmodified OHG. As the last step, both LM and DMAA were incorporated into the three-dimensional OHG network at 7.5 w/v% and 31.6 mol% concentrations, respectively. With the dual addition of the hydrophilic and hydrophobic monomers, the resulting OHG could be compressed and stretched up to 80 and 95% strains, respectively. Additionally, the Young's modulus E, fracture stress σf and toughness W of the OHG modified with both DMAA and LM exhibited maximum values. What is more, all OHGs exhibited shape-memory function with a complete shape-recovery ratio above their melting temperature. The mechanically strong, tough and shape-memory OHGs based on SF presented here can be used in biomedical applications.

Benzer Tezler

  1. Silk fibroin cryogel-based shape memory organohydrogels

    İpek fibroin kriyojel bazlı şekil hafızalı organohidrojeller

    YAHYA BAŞ

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2022

    Polimer Bilim ve Teknolojisiİstanbul Teknik Üniversitesi

    Polimer Bilim ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OĞUZ OKAY

  2. Üstün mekanik özelliklere sahip ipek fibroin iskeletlerinin yüksek fibroin konsantrasyonlarında üretimi

    Production of silk fibroin scaffolds with remarkable mechanical properties at high fibroin concentrations

    CANER AKINCI

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Kimyaİstanbul Teknik Üniversitesi

    Kimya Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. OĞUZ OKAY

  3. İpek fibroin temelli oküler doku yapıştırıcılarının keratitis tedavisinde kullanımı

    Silk fibroin based ocular tissue adhesive application to be used of treatment kreatitis

    ŞEVVAL MELİS ÖZYÜREK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Biyoteknolojiİstinye Üniversitesi

    Kök Hücre ve Doku Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. AYÇA BAL ÖZTÜRK

  4. Yara örtüsü olarak ipek bazlı antibakteriyel biyonanotekstillerin üretimi

    Production of silk based antibacterial bionanotextile as wound dressing

    SEMİH ÇALAMAK

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2012

    KimyaHacettepe Üniversitesi

    Nanoteknoloji ve Nanotıp Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. KEZBAN ULUBAYRAM

  5. Fibroin esaslı doku iskelelerinin üretiminde kullanılan fiziksel şartların oluşan yapı üzerine etkisinin belirlenmesi

    Determination of the effect of physical conditions used in the production of fibroin based tissue scaffolds on the formed structure

    GÜLBAHAR KIDIMAN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    BiyomühendislikKastamonu Üniversitesi

    Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    DR. ÖĞR. ÜYESİ NURAY EMİN