Geri Dön

An evaluation of the art songs for soprano voice by Turkish composers of the Early Republican period in a vocal technique perspective

Erken Cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin soprano ses için yazdığı şarkıların şan tekniği açısından incelenmesi

  1. Tez No: 856082
  2. Yazar: ALİN YAĞCIOĞLU
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. YELDA ÖZGEN ÖZTÜRK
  4. Tez Türü: Doktora
  5. Konular: Müzik, Music
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: İngilizce
  9. Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
  10. Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
  11. Ana Bilim Dalı: Müzik Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Müzik Bilim Dalı
  13. Sayfa Sayısı: 169

Özet

“Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Bestecilerinin Soprano Ses İçin Yazdığı Sanat Şarkılarının Şan Tekniği Açısından İncelenmesi”başlıklı bu tez çalışmasında, soprano ses türünün icrayı etkileyebilecek yapısal özellikleri hakkında bilgi vermek; besteci ve icracılarda bu bağlamda farkındalık oluşturmak için erken cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin Türkçe sanat şarkılarının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu eserler, icra edilebilirlik açısından ilk kez değerlendirilmiştir. Klasik Batı müziği formlarından biri olan ve Türkiye'de yaygın kullanılan terimiyle lied olarak geçen bu form, bu çalışmada, kapsayıcılığı açısından sanat şarkısı olarak kullanılmıştır. Erken cumhuriyet dönemi Türk bestecileri, bu formdaki eserlerine çeşitli başlıklar koymuşlardır. Bunlar“lied, melodi, şiir için müzik”gibi terim ve ifadelerden oluşmaktadır. Tezin yazım dili İngilizce olduğundan, söz konusu eserler için bu formun İngilizce terimi olan“art song”(sanat şarkısı) tercih edilmiştir. Sanat şarkısının Türkiye'deki tarihi, Osmanlı Devleti'ne, başka bir deyişle, 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan öncesine dayanır. İstanbul'da sarayın opera ve vokal müzikle tanışması 19. yüzyılın başlarına, halkın tanışıklığı ise Naum tiyatrosundaki temsillerle birlikte 1840'lara kadar uzanır. İlk sanat şarkısı 19. yüzyıl ortalarında Donizetti Paşa tarafından şarkı-i cedid (yeni şarkı) adıyla bestelenmiştir. O dönemde bütün eğitim ve icralar, Osmanlı Devleti'nin başkenti olduğu için büyük ölçüde İstanbul'da gerçekleşirdi. Dolayısıyla bu sanatın Osmanlı döneminde şehir merkezli geliştiği söylenebilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra tüm yurda yayılması için çalışmalar başladı. Bu dönemde, kültürel reformun bir parçası olarak, klasik Batı müziğinin tür ve normlarının ülke kültürüne entegrasyonu gündeme geldi. Böylece, yetenekli öğrenciler sınava tabi tutularak bestecilik eğitimi almaları için Avrupa'daki çeşitli müzik eğitim kurumlarına burslu olarak gönderildiler. Bu erken cumhuriyet dönemi bestecileri eğitimlerini tamamladıktan sonra yurda döndüler ve klasik Batı müziğinin çeşitli formlarında eserler meydana getirmeye başladılar. Senfoni, konçerto, opera ve oratoryo gibi büyük formların yanı sıra küçük ölçekli eserler de bestelediler. Bu tip küçük ölçekli eser formlarından biri de sanat şarkısıdır. Böylece ilk Türkçe sanat şarkısı repertuvarını oluşturmuş oldular. Yapısal temelini Batı müziği formu olan sanat şarkısından alan Türkçe sanat şarkısı da böylece ortaya çıkmış oldu. Üzerinde çalışılan dönem genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kültür reformlarının da hayata geçtiği bir dönem olduğundan, erken cumhuriyet dönemi bestecilerinin halk türküsü düzenlemelerine de değinilmiştir. Cumhuriyetin ilk dönemi ele alındığında, erken cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin, sanat şarkısı yazmaktan ziyade daha büyük Batı müziği formlarına öncelik verdiği fark edilir. Orkestra için yazmayı ses ve piyano için yazmaya tercih ettikleri görülen bestecilerin, aynı dönemde daha ziyade türkü düzenlemelerine yöneldikleri görülür. Bunun muhtemel nedeni, 1930'larda başlayan müzik reformunun bir parçası olarak gerek Atatürk'ün, gerekse çevresindeki aydınların müzik reformunun başlangıcı olarak halk müziğine eğilinmesini teşvik etmeleriydi. Bu bağlamda, çalışmada ismi geçen tüm besteciler (sanat şarkısı yazmamış olan çağdaşları da dahil olmak üzere) çeşitli ses türleri için türkü düzenlemeleri yapmışlardır. Bu düzenlemelerin bir listesi de çalışmaya dahil edilmiştir. Çoğu yurt dışında müzik eğitimi alan bu besteciler, ses ve piyano için türkü düzenlemeleri yaptıkları gibi, çağdaş şairlerin şiirlerini de besteleyerek Türkçe sanat şarkıları meydana getirdiler. Bu sanat şarkılarında şiirleri söz olarak kullanılan şairlerden Faruk Nafız Çamlıbel, Ahmet Haşim, Cahit Külebi, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek ve Necdet Evliyagil Türk edebiyatı tarihine isimlerini yazdırmış şairler olarak öne çıkmaktadır. Bu da, Türkçe sanat şarkısı besteleyen erken cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin, sanat şarkısını diğer formlardan ayıran en önemli özellik olan şiir ve müziğin birlikteliğine verdikleri değeri göstermektedir. Kaynakların çoğu genellikle erken cumhuriyet dönemi Türk bestecileri olarak“Türk Beşleri”nden bahseder. Aslında o dönemde klasik Batı formunda beste yapan başka besteciler de vardı. Türk Beşleri olarak değerlendirilen bestecilerden Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşid Rey ve Necil Kazım Akses'in yanı sıra, bu bestecilerin çağdaşları olan, diğer bir deyişle, erken cumhuriyet döneminin isimleri daha az bilinen bestecilerinden Ahmed Samim Bilgen, Faik Canselen ve Ferit Hilmi Atrek de Türkçe sanat şarkıları bestelemişlerdir. Hatta bu üç besteci, Türkçe sanat şarkılarının kronolojik anlamda ilk örneklerini ortaya çıkarmışlardır. Bu çalışmada bu kuşağın bestelemiş olduğu Türkçe sanat şarkılarının sadece soprano sesin icrasına uygun olanları incelenmiştir. Ayrıca, Ahmed Samim Bilgen'in bizzat kendisinin kaleme aldığı yaşam öyküsü de bu çalışmayla birlikte ilk kez literatüre geçmiştir. Çalışmanın kapsamı erken cumhuriyet dönemi Türk bestecileri olmasına karşın, kaynak araştırması sürecinde bugüne kadar soprano ses için yazılmış tüm Türkçe sanat şarkılarını kapsayan bir listeye rastlanılmadığı için, soprano ses için yazılmış Türkçe sanat şarkılarının genel bir listesini vermek amacıyla, erken cumhuriyet dönemi bestecilerini izleyen nesillerin soprano ses için yazmış olduğu sanat şarkıları da kronolojik olarak listelenmiştir. Bu konudaki kaynaklar son onbeş yılı kapsamadığı için, son neslin içinde ancak eser bilgilerine ulaşılabilen bestecilerin sanat şarkıları listelenebilmiştir. Eser analizlerinden önce, soprano ses renginin kendine has özelllikleri üzerinde durulmuş, bu özellikler arasından en çok önem arz eden ve Türkçede geçiş tonları olarak ifadesini bulan passaggio bölgelerinin, vokal bir eserin bestelenmesi sırasında hangi açıdan önem taşıdığı açıklanmıştır. Ayrıca, icracının ses sağlığı ve icrasının kalitesi açısından bestecilerin dikkat etmesi gereken noktalar vurgulanmıştır. Bu yapılırken, bel canto söyleyişin prensipleri göz önünde bulundurulmuştur. Nitekim, 20. yüzyılla birlikte Klasik Batı müziğinde sesin icra alanında da tıpkı çalgılarınki gibi yeni boyutlar söz konusu olmuştur. Ancak, bu genişlemiş boyutlar, ses sağlığı göz önünde bulundurulduğunda ses tellerinde çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada, ses sağlığı odaklı bir yaklaşım gözetildiği için analizler bel canto stili üzerinden yapılmıştır. xxi Vokal bir eserin melodik ve fonetik yapısı, icra eden sesin türünün özelliklerine bağlı olarak, icra edilebilirlik açısından zaman zaman çeşitli zorluk veya kolaylıklara yol açabilir. Çalışmada incelenen Türkçe sanat şarkılarının icrasında da, vokal melodinin izlediği yol ve prozodiden kaynaklı bazı zorluk ve kolaylıklar söz konusudur. Bu kısımlar analiz edilirken, örnekleme yapılan eserlerin her biri, özelliklerine göre icrada zorluk veya icrada kolaylık içeren eser olarak sınıflandırılmıştır. Ayrıca, bestecilerin vokal bir eseri yazarken ses sanatçılarıyla işbirliği içinde olması da önemlidir. Erken cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin arasında, sanat şarkısı bestelerken böyle bir işbirliği içinde olanların, eserlerini, icrada kolaylık sağlayan özellikte bestelediği görülmüştür. Çalışmada incelenen altı erken cumhuriyet dönemi Türk bestecisi arasından, soprano ses için en fazla Türkçe sanat şarkısı bestelemiş olan besteci, otuziki eserle Ferit Hilmi Atrek'tir. Bu altı bestecinin toplamda ulaşılabilmiş olan ve soprano sesin icrasına uygun eserlerinin sayısı altmışdörttür. Bu eserlerde toplamda yirmidokuz şairin şiirleri bestelenmiştir. Eserlerin çoğu basılamadığı veya uzun yıllar önce yapılmış olan baskıları tükenmiş olduğu için, isimlerine ulaşılmış olan bazı eserlerin notalarına ulaşılamamıştır. Eserlerin notalarına ulaşmak amacıyla İstanbul ve Ankara'daki konservatuvarların kütüphanelerinde ve Milli Kütüphane'de araştırma yapılmıştır. Bunlara ek olarak, müzik alanındaki eğitmen ve akademisyenlerin kişisel arşivlerine başvurulmuştur. Eserlerin çoğu bir yayınevi tarafından basılmamış ve çoğaltılmamış durumdadır. Herhangi bir yayınevi ya da konservatuvar tarafından basılmış olan az sayıda eserin ise basımı tükenmiş durumdadır. Bu nedenle eserlerin çoğuna ulaşmak zor olmuş, eserlerin el yazması kopyalarını barındıran kişisel arşivler bu araştırma bağlamında ayrı bir önem arz etmiştir. Bu bulguların soprano ses rengi için beste yapmaya ışık tutması ve bu çalışmayla birlikte erken Cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin eserlerinin Türkiye'deki konservatuvarların resital repertuvarlarında ve müfredatlarında daha fazla yer bulması umulmaktadır. Ayrıca, soprano ses rengine sahip icracıların bu analizler aracılığıyla farklı bir bakış açısı kazananarak, ses sağlıklarını ve icra kalitelerini ve yetilerini sürdürülebilir kılmaları da hedefler arasındadır. Besteciler açısından ele alınacak olursa, bu çalışma, bestecilik bölümlerinin müfredatlarında herhangi bir ders adı altında ayrıntılı olarak değinilmeyen insan sesinin özelliklerini soprano ses rengi özelinde sunarak, bestecilerin tıpkı orkestradaki çalgıların özelliklerine, ses alanlarına ve icra kısıtlarına hakim oldukları gibi, insan sesinin de ait olduğu kategoriye göre söyleyiş özelliklerine ve icra sınırlılıklarına hakim olmaları konusunda farkındalık yaratılması amaçlanmıştır. Tüm bunlara ek olarak, çalışmanın yürütülmesi sırasında eserlere ulaşma zorluğu çekilmiş olmasından yola çıkılarak, aynı zamanda ülkenin kültür hazinesinin hem önemli bir parçası, hem de yer yer yapıtaşı sayılabilecek erken cumhuriyet dönemi bestecilerinin eserlerinin kayıt altına alınması ve yayınlanması ihtiyacını da burada vurgulamak gerekir. Bu önemli eksikliğin giderilmesi için hem konservatuvarların, hem de kültür bakanlığının gerekli çalışmaları başlatmasına konuyu gündeme getirerek katkı sağlamak da hedefler arasındadır.

Özet (Çeviri)

The presence of Western art song in Turkey can be traced back to the Ottoman State before the establishment of the Turkish Republic in 1923. There was an intense attempt to integrate the genres and norms of Western classical music into the musical culture of the country after the establishment of the republic. This era includes the period when Atatürk's principles were set and applied in all fields and marks a profound time in music revolution. One of the aims of this revolution was to raise composers so that they would produce works in the form of Western classical music blending with the cultural and folkloric characteristics of the country. Since there was very limited opportunity to receive music education in the 1920s, the Ministry of Education organized auditions to choose talented students and give them scholarship so that they could study at European conservatories. Consequently, many musicians were given governmental scholarships to study in European music schools. On their return, they started composing for the purpose of forming the national repertory of works in different forms of Western classical music. Besides grand forms such as symphonies, concertos, operas and oratorios, small-scale works were also composed. Turkish art song, which had its structural basis on the Western art song, is one of these small-scale musical forms. These composers most of whom were given grants to study music abroad arranged Turkish folk songs for voice and piano; besides, they composed art songs in Turkish based on the poems of contemporary poets of their time as well. Among several poets whose works were used as lyrics of these art songs, Faruk Nafız Çamlıbel, Ahmet Haşim, Cahit Külebi, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek and Necdet Evliyagil come to the fore as the outstanding poets in the history of Turkish literature. Besides Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşid Rey and Necil Kazım Akses, who are considered as belonging to the Turkish Five, Ahmed Samim Bilgen, Faik Canselen, and Ferit Hilmi Atrek also composed Turkish art songs. As all other voice registers, soprano register has certain features which may hinder or enhance the quality of singing in vocal compositions, depending on the treatment of the vocal line and vowel/consonant properties of the lyrics. In this study, the art songs of early republican Turkish composers are analyzed in terms of vocal performability for the first time in order to invite composers to consider vocal features of the soprano register in addition to informing singers with this voice range for a more aware interpretation. Regarding this analysis, musical excerpts from the songs are categorised as either vocally friendly or vocally challenging. It is hoped that these findings will shed light on composing for the soprano voice and the works of early republican Turkish composers will find a solid place both in recital repertoire and the curricula of the music institutions in Turkey.

Benzer Tezler

  1. Türk halk oyunları oyun müziklerinin çokseselilik açısından değerlendirilmesi

    Başlık çevirisi yok

    ENGİN ŞAFAK GÜRLER

    Sanatta Yeterlik

    Türkçe

    Türkçe

    1997

    Müzikİstanbul Teknik Üniversitesi

    Güzel Sanatlar Ana Bilim Dalı

    DOÇ. FİKRET DEĞERLİ

  2. Hüseyin Fahreddin Dede

    Başlık çevirisi yok

    M.REFİK KAYA

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    1993

    Müzikİstanbul Teknik Üniversitesi

    DOÇ. M. CAHİT ATASOY

  3. İlköğretimde müzik eğitimi ile ilgili yaklaşımlar hakkında genel bir değerlendirme

    Başlık çevirisi yok

    ATİLLA COŞKUN TOKSOY

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    Eğitim ve Öğretimİstanbul Teknik Üniversitesi

    Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı

    YRD. DOÇ. NURLU ERAL

  4. Fikir ve ideoloji pazarlamasında müziğin rolü: Müziği icra edenler ve kendisi açısından değerlendirilmesi

    The role of music in marketing of ideas and ideologies: An evaluation in the perspective of musicians and music itself

    GAZAL CENGİZ

    Doktora

    Türkçe

    Türkçe

    2019

    MüzikAnadolu Üniversitesi

    İşletme Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. NEZİHE FİGEN ERSOY ARCA

  5. Mustafa Kutlu hayatı-sanatı-eserleri

    Mustafa Kutlu life–art-works

    SAFİYE HIZLI ÖNAL

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2024

    Türk Dili ve EdebiyatıFatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

    Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. MUHAMMED FATİH ANDI