Determination of the mechanical and dynamic properties of recycled concrete aggregate for pavement design
Yol üstyapısı tasarımı için geri dönüştürülmüş beton agregalarının mekanik ve dinamik özelliklerin belirlenmesi
- Tez No: 865218
- Danışmanlar: PROF. DR. RECEP İYİSAN
- Tez Türü: Doktora
- Konular: İnşaat Mühendisliği, Civil Engineering
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: İnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 164
Özet
Dünya genelinde sürekli artan nüfus artışı ve buna bağlı olarak gelişen yeni altyapı projeleri, özellikle inşaat sektöründe üretilen büyük miktarda katı atığın çevresel üzerindeki baskısını her geçen gün artırmaktadır. Bu katı atıkların, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda hem çevresel hem de ekonomik açıdan yeniden değerlendirilmesi giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle inşaat ve yıkım atıkları, yüksek kaliteli malzeme kaynağının kısıtlı olması ve doğal agregaların maliyetlerinin artması gibi nedenlerle değerli bir kaynak haline gelmiş olup, bu malzemelerin kullanımı, yol inşaatlarından zemin iyileştirmeye, mühendislik dolgularından istinat duvarlarına ve hatta açık deniz ıslah projelerine kadar geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, özellikle geri dönüştürülmüş beton agregaları (GDBA), dayanıklılığı ve uzun ömürlü kullanımıyla esnek yol üstyapı tasarımlarında önemli bir yere sahiptir. Esnek yol üst yapısı genellikle asfalt, temel, alt temel ve doğal zemin tabakalarından oluşmaktadır. Esnek yol üstyapı tabakalarında yüksek miktarda doğal agrega (DA) kullanılması, doğal kaynakların tüketilmesine sebep olmakta ve yüksek maliyetler gerektirmektedir. GDBA'nın kaliteli DA ihtiyacını azaltmaya yardımcı olmasının yanı sıra, azaltılmış enerji tüketimi ve sera gazı emisyonları gibi çevresel faydalar da sağlaması bu atıkları yol üstyapı ve diğer geoteknik uygulamalarında kullanılacak alternatif bir malzeme haline getirmiştir. Öte yandan bu geri dönüştürülmüş malzemeyi aynı şantiyede elde etmek ve kullanmak, inşaat maliyetini ve süresini azaltmaya yardımcı olmakta ve geri dönüştürülmüş agrega üretimi için yerinde geri dönüşüm ile önemli maliyet tasarrufu sağlanabilmektedir. Sürdürülebilir üstyapı tasarımını oluşturmak için tabakaların rijitliği, iklim bölgesi, trafik koşulları, kaplamanın öngörülen hizmet ömrü ve hasar kriterleri gibi dikkate alınması gereken birçok faktör bulunmaktadır. Bu amaca yönelik olarak Devlet yolu ile taşımacılık yetkilileri Amerikan Derneği (AASHTO) üstyapı tasarım kılavuzu ve üstyapı mekanistik-ampirik tasarım (PMED) yaklaşımı, esnek ve rijit üstyapıların tasarımında en sık kullanılan iki tasarım yöntemidir. AASHTO yönteminden farklı olarak iklim ve trafik etkilerini dikkate saha PMED yöntemi üstyapı analizlerinde kullanılmak üzere geliştirilmiştir. PMED yaklaşımında üstyapı performansı mekanik olarak belirlenmiş kritik gerilmelerde oluşacak deformasyonları sıcaklık ve nem seviyelerine bağlı olarak değerlendirebilmek amacıyla ampirik tahmin modelleri için malzeme girdi parametreleri kullanılmakta ve tekerlek izi, yorulma çatlaması, termal çatlama ve pürüzlülük gibi üstyapı bozulmaları analiz edilmektedir. Trafik, iklim ve malzeme girdi parametrelerinin güvenilir değerleri, sistem içindeki kritik konumlarda oluşacak kaplama gerilmelerinin ve deformasyonların doğru bir şekilde analiz edilmesini sağlamaktadır. Esnek yol üstyapı tasarımlarında PMED yaklaşımında, asfalt ve doğal zemin tabakalarının yanı sıra alt temel ve temel tabakalarının da fiziksel, mekanik ve esneklik özellikleri ile bu özelliklerin zorlu iklim koşullarında değişimi de dikkate alınmaktadır. Yol temel tabakalarının performansı, esas olarak esneklik modülü ve plastik deformasyon değerleri ile belirlenmektedir. Bu değerler, yolun yük taşıma kapasitesini, deformasyona karşı direncini ve çatlak oluşumuna karşı dayanıklılığını etkileyen temel faktörlerdir. Ayrıca, yol tasarımında donma-çözülme (D-Ç) mekanizmalarının anlaşılması ve farklı çevresel koşullar altında yol yapısının davranışının değerlendirilmesi, dayanıklı yol yapısı tasarımı ve bakımında büyük önem taşımaktadır. Bu tez çalışmasında, geoteknik mühendisliğinde yenilikçi ve çevresel açıdan sürdürülebilir malzeme kullanımının ön plana çıktığı bir dönemde, geri dönüştürülmüş beton agregalarının (GDBA) yol üstyapı yapımında kullanımının çeşitli yönleri incelenmiştir. GDBA, inşaat sektöründe ortaya çıkan atık malzemelerin yeniden değerlendirilmesiyle elde edilen bir ürün olup, doğal kaynakların korunması ve atık yönetiminin iyileştirilmesi açısından önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca yapılan çalışmalar, GDBA'nın yol yapımındaki kullanımının çeşitli teknik ve çevresel etkilerini incelerken, aynı zamanda sürdürülebilir altyapı mühendisliği pratiğindeki rolünü de ele almaktadır. Ayrıca, bu çalışma, İstanbul'da gerçekleştirilen inşaat yapım ve yıkım faaliyetlerinden elde edilen GDBA'nın, farklı oranlarda kullanıldıkları esnek yol kaplamalarında, fiziksel ve hidrolik özelliklerinin yanında mekanik ve dinamik özelliklerinin de detaylı bir şekilde incelenmesini amaçlamıştır. Bu amaca yönelik olarak farklı oranlarda GDBA ile DA karışımlarından hazırlanan numuneler üzerinde laboratuvarda sınıflandırma, kıvam limitleri, Kaliforniya taşıma oranı (CBR), permeabilite ve esneklik modülü ile plastik deformasyon deneyleri gerçekleştirilmiştir. Belirlenen malzeme özellikleri, sınır koşulları ve yol kaplamalarının maruz kalacağı taşıt yükleri göz önünde bulundurularak, 2 ve 3 boyutlu yol modelleri üzerinde sayısal analizler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, GDBA'nın mekanik özellikleri üzerinde yoğunlaşan bu çalışmada, özellikle donma-çözülme (D-Ç) gibi durumlarda bu malzemelerin esneklik özelliklerinin değişimi incelenmiştir. Farklı oranlarda GDBA içeren numuneler 1, 3, 5, 10 ve 20 D-Ç çevrimine maruz kaldıktan sonra esneklik modülü ve plastik deformasyon deneyleri yapılarak ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Tez kapsamında ilk olarak, İstanbul Kentsel Dönüşüm Projesi sırasında ortaya çıkan inşaat yıkım atıklarından elde edilen GDBA kullanılarak, ilgili şartnamelerde belirtilen dane çapı dağılım sınırları gözetilerek temel ve alt temel tabakaları için numuneler hazırlanmış ve yol üstyapı tasarımı için gerekli olan malzeme özellikleri belirlenmiştir. Ardından, bu numunelerin uzun dönem performansını değerlendirebilmek, farklı zemin tabakaları üzerine inşa edilen ve hareketli tekerlek yüklerine maruz ksaha esnek yol kaplamalarının mekanik davranışlarını inceleyebilmek amacıyla, esnek yol üstyapı tabakaları 2 ve 3 boyutlu olarak modellenmiştir. Bu modeller üzerinde gelişmiş dinamik sınır koşullarını içeren ve sonlu farklar yöntemine dayanan yazılımlar kullanılarak doğrusal olmayan sayısal analizler gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmanın bir diğer kritik bileşeni, farklı oranlarda GDBA içeren ve çeşitli D-Ç çevrimlerine maruz bırakılan numunelerin mühendislik özelliklerinin belirlenmesi olmuştur. Elde edilen verilerin karşılaştırmalı analizi sayesinde, yol üstyapı tasarımında kullanılacak en uygun DA-GDBA karışım oranları tespit edilmiştir. Böylece, GDBA'nın kullanım uygunluğu ve yol performansına etkisi geniş bir perspektifte değerlendirilmiş, sürdürülebilir yol yapımı ve tasarımında GDBA'nın rolü ve önemi kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Yapılan çalışmada, GDBA'nın yol yapımındaki kullanımının üç temel yönü bulunmaktadır: (1) Zemin sıvılaşması üzerine etkisi, (2) Donma-çözülme (D-Ç) döngüleri altındaki performansı ve (3) Yol temel malzemelerinin genel performansı. Her biri kendi içinde önemli olan bu üç yön incelenerek elde edilen sonuçlar 3 farklı uluslararası makalede yayınlanmıştır. Bu yayılar, GDBA'nın yol yapımında nasıl bir etki yaratabileceğini ve doğal agregaların (DA) yerine geçme potansiyelini göstermektedir. İlk çalışma, geoteknik mühendisliğinde önemli bir sorun olan sıvılaşma potansiyeline sahip zeminler üzerinde GDBA kullanımını ve bu kullanımın sıvılaşmadan kaynaklanan oturmalar üzerindeki etkilerini incelemeyi içermektedir. Sıvılaşma, özellikle deprem bölgelerinde ciddi bir mühendislik sorunu olup, yol yapıları ve diğer altyapı unsurları için potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Bu bağlamda, GDBA'nın sıvılaşma potansiyeli yüksek zeminler üzerindeki etkisinin incelenmesi hem mühendislik hem de çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır. Çalışma, sıvılaşmaya eğilimli zeminlerde GDBA kullanımının, bu zeminlerde meydana gelen sıvılaşmadan kaynaklanan oturmaları azalttığını göstermiştir. Bu bulgu, GDBA'nın, yol yapılarının dayanıklılığını artırmada ve sıvılaşma riskini azaltmada etkili bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Ayrıca, GDBA kullanımının DA bir alternatifi olarak sadece çevresel avantajlar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda zemin iyileştirme ve yol stabilitesi gibi mühendislik açısından kritik olan faktörler üzerinde de önemli faydalar sağladığını ortaya koymaktadır. Bu, GDBA'nın yol üstyapı tabakalarında kullanımının, sadece atık yönetimi ve çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda mühendislik performansı ve güvenliği açısından da önemli olduğunu göstermektedir. Çalışmada; GDBA'nın, sıvılaşma potansiyeli yüksek zeminlerdeki kullanımının yol yapılarının genel performansını ve dayanıklılığını nasıl artırabileceğine dair değerli bilgiler sunulmuştur. GDBA'nın sıvılaşma potansiyeli yüksek zeminlerdeki etkilerini anlamak, mühendislerin daha güvenli ve dayanıklı yol yapımı teknikleri geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca, bu bulgular, GDBA'nın yol yapımında daha yaygın olarak kullanılmasına yönelik politika ve uygulama stratejilerinin geliştirilmesine de katkıda bulunmaktadır. Sonuç olarak, GDBA'nın bu geoteknik mühendisliği uygulamalarında kullanıldığında, çevresel sürdürülebilirliği ve mühendislik performansını birleştiren önemli bir malzeme olduğu sunulmuştur. İkinci çalışma, geoteknik mühendisliğinde kritik bir konu olan donma-çözülme (D-Ç) döngülerine maruz kalan yol temel malzemelerinin mekanik performansını, özellikle GDBA kullanılarak inşa edilen esnek yol yapılarında, detaylı bir şekilde ele almaktadır. D-Ç döngüleri, özellikle soğuk iklim koşullarında, yol yapılarının bütünlüğünü ve dayanıklılığını ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Bu nedenle, bu döngülere karşı dayanıklı malzemelerin kullanımı, yol yapımında önemli bir mühendislik hedefidir. Çalışma, GDBA'nın D-Ç döngülerine maruz bırakıldığında yol temel malzemelerinin mekanik performansı üzerindeki etkisini geniş bir yelpazede değerlendirerek, bu malzemenin çeşitli çevresel koşullarda ve mekanik yüklemeler altında nasıl davrandığını ortaya koymuştur. Araştırma, GDBA'nın esnek yol yapılarının inşasında etkin bir malzeme olarak kullanılabileceğini bulmuştur. Bu bulgu, GDBA'nın sadece çevre dostu bir malzeme olarak değil, aynı zamanda yol yapımında kullanıldığında dayanıklılık ve uzun vadeli performansı artırma potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. GDBA içeren yol temel malzemelerinin, tekrarlanan D-Ç döngülerine maruz kaldığında bile, yüksek mekanik dayanım ve yapısal bütünlük sergilediğini ortaya koymuştur. Araştırma sonuçları, GDBA'nın yüksek trafik yüklemeleri ve aşırı hava koşullarına maruz kalan yol yapılarında etkin bir şekilde kullanılmasının, yol yapımının maliyet etkinliğini ve çevresel sürdürülebilirliğini artırabileceğini göstermektedir. Üçüncü çalışma, yol yapımında kullanılan temel malzemelerin mekanik ve çevresel performansının kapsamlı bir değerlendirmesini sunarak, geoteknik mühendisliği sahaındaki bilgi birikimine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu çalışma, doğal agregaların (DA) ve geri dönüştürülmüş beton agregalarının (GDBA) çeşitli oranlardaki karışımlarının, donma-çözülme (D-Ç) döngüleri altındaki esneklik ve deformasyon özelliklerine odaklanarak, bu malzemelerin yol temel malzemeleri olarak kullanıldığında karşılaşılan mekanik ve çevresel zorlukları ve bu zorluklarla başa çıkma stratejilerini detaylı bir şekilde incelemiştir. Çalışma, özellikle %50 DA ve %50 GDBA karışımının, D-Ç döngülerine maruz kaldıktan sonra bile yeterli esneklik ve minimum plastik deformasyon özelliklerini koruyabildiğini göstererek, GDBA'nın yol yapımında kullanımının yolun genel performansını ve dayanıklılığını artırabileceği konusunda önemli bulgular sunmuştur. Bu sonuç, GDBA'nın yol temel malzemeleri olarak kullanımının sadece çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda mühendislik performansı açısından da büyük önem taşıdığını vurgulamaktadır. Bu kapsamlı analiz, yol yapımında kullanılan temel malzemelerin D-Ç döngüleri altında gösterdiği davranışı anlamak açısından büyük önem taşımakta ve yol yapımında kullanılan malzemelerin mühendislik ve çevresel performansını artırmaya yönelik stratejilerin geliştirilmesine yardımcı olmaktadır. Çalışma, yol yapımında kullanılan malzemelerin seçimi ve tasarımı konusunda önemli bilgiler sağlayarak, mühendislerin ve tasarımcıların daha dayanıklı, performansı yüksek ve çevresel açıdan sürdürülebilir yol yapım teknikleri geliştirmelerine olanak tanımaktadır. Sonuç olarak, bu tezde yapılan çalışmalar, GDBA yol yapımı uygulamalarında sunduğu mühendislik avantajlarını ve çevresel etkilerini geniş bir çerçevede ele almaktadır. GDBA'nın, özellikle sıvılaşma riskini azaltma, donma-çözülme döngülerine dayanıklılık sağlama ve deformasyon özelliklerini iyileştirme gibi sahalarda önemli katkılar sağladığı gösterilmiştir. Bu bulgular, GDBA'nın sadece atık malzeme yönetimi ve çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda yol yapımının teknik yönlerinde de önemli bir role sahip olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle soğuk iklim koşullarında, bu malzemenin yol yapılarının ömrünü uzatabileceği ve maliyet etkinliğini artırabileceği belirlenmiştir. Yol yapımında kullanılan malzemelerin seçimi ve tasarımı açısından önemli bilgiler sunarak, mühendislerin ve tasarımcıların daha dayanıklı ve performansı yüksek yol yapım teknikleri geliştirmelerine olanak tanımaktadır.
Özet (Çeviri)
The increasing global population and the demand for new infrastructure, along with the large amount of solid waste produced predominantly by the construction sector, are creating significant pressure on the environment. The reuse of these materials is of great importance for both environmental and economic benefits. Construction and demolition waste (CDW) is becoming a more valuable resource each year due to factors such as the lack of high-quality materials and the high cost of natural aggregates. It is increasingly being used in various geotechnical engineering applications, such as road construction, soil improvement, engineering fills, backfill for retaining walls, pipe bedding, switchyard areas, fills for structures, and offshore reclamation. Especially recycled concrete aggregates (RCA), which constitute a large majority by weight of construction waste, are commonly used in the design of flexible pavement with good performance and long life. Flexible pavement structures are typically composed of several layers, including asphalt, base, sub-base, and the natural soil. In the construction of these flexible road pavements, a substantial amount of unprocessed natural aggregate (NA) is traditionally used in these layers. The extensive use of natural aggregate not only leads to the depletion of these valuable natural resources but also contributes to increased construction costs due to the high expenses associated with extracting, processing, and transporting these materials. The integration of RCA into pavement design presents a sustainable alternative, helping to significantly reduce the reliance on quality natural aggregates. This not only conserves natural resources but also brings considerable environmental benefits. One of the primary advantages is the reduction in energy consumption associated with the production of aggregates, as the process of recycling concrete is generally less energy-intensive compared to the processing of natural aggregates. Beyond these environmental benefits, incorporating RCA into road construction and other geotechnical designs has practical advantages. Utilizing recycled materials can substantially decrease the overall construction costs. This cost-effectiveness is further enhanced when the recycled material is sourced and used on the same construction site. In-situ recycling of concrete waste not only reduces the need for transporting new materials to the site but also minimizes the amount of waste transported away from the site, resulting in significant logistical and financial savings. Furthermore, the use of RCA in flexible pavement construction can also contribute to a reduction in the construction time. By using locally available recycled materials, the time spent on material procurement and transportation is decreased, leading to more efficient construction timelines. This approach not only benefits the construction industry in terms of cost and time efficiency but also aligns with the broader goals of sustainable development and environmental stewardship. To create a sustainable pavement structure, there are numerous parameters that must be considered. These include the stiffness of the layers, the climate region, traffic conditions, the anticipated service life of the pavement, and damage criteria. In pursuit of this objective, the American Association of State Highway and Transportation Officials (AASHTO) Pavement Design Guide and the Pavement Mechanistic-Empirical Design (PMED) approach are two of the most commonly used design methods for both flexible and rigid pavements. The AASHTO method, while comprehensive, does not directly incorporate the aforementioned parameters into pavement analyses. This limitation led to the development of the PMED method, which considers the impacts of climate and traffic in pavement analysis. The PMED approach employs empirical prediction models using material input parameters to assess pavement performance. This method mechanically determines the deformations that will occur at critical stress levels, taking into account varying temperature and moisture levels. This approach allows for a detailed analysis of pavement deteriorations such as rutting, fatigue cracking, thermal cracking, and roughness. In the PMED approach, reliable values for traffic, climate, and material input parameters are essential. They ensure that the calculated stresses and deformations at critical points within the system are as close to reality as possible. This accuracy is crucial for designing pavements that can withstand the actual conditions they will face, thereby extending their service life and reducing the need for frequent maintenance. Furthermore, the PMED method integrates these factors into a holistic framework, providing a more realistic and dynamic analysis of pavement performance over time. This approach not only helps in designing more resilient and long-lasting pavements but also aids in optimizing the use of resources, promoting sustainability in pavement construction. By accurately modeling the interaction between the pavement structure and environmental factors, the PMED method enables engineers to make informed decisions that bsahace performance requirements with environmental and economic considerations, leading to more sustainable and cost-effective pavement designs. In the PMED approach for flexible road pavement designs, a comprehensive focus is placed on the physical, mechanical, and elasticity characteristics of all layers, including asphalt, sub-base, base layers, as well as the natural ground. This approach importantly takes into consideration how these characteristics are influenced by extreme climatic conditions, with special attention to Freeze-Thaw (F-T) cycles. The performance of the pavement, particularly the base layers, is primarily determined by their values of resilient modulus and plastic deformation, which are critical in affecting the road's load-bearing capacity, resistance to deformation, and durability against cracking that can be exacerbated by F-T conditions. A thorough understanding of the impact of F-T cycles is crucial for sustainable road design and maintenance. These F-T cycles can cause significant damage to pavement structures, as the water present within the pavement layers expands when frozen, leading to potential cracking and weakening upon thawing. Evaluating how pavement materials and the entire road structure will withstand varying F-T conditions is essential to ensure their durability and longevity. Therefore, the PMED approach incorporates an analysis of the pavement's adaptability and resilience to F-T cycles. This aspect is vital, as F-T cycles can cause significant changes in the material properties of the pavement layers, thus affecting their performance and service life. By incorporating these critical considerations into the design process, the Pavement Mechanistic-Empirical Design (PMED) approach significantly enhances the ability to develop road structures that are more robust against the stresses induced by F-T conditions, thereby boosting their overall resilience. This thesis aims to evaluate the suitability of using RCA obtained from construction and demolition waste in Istanbul for flexible road pavements. When these pavements are designed using the PMED approach, incorporating various proportions of RCA, the primary goal is to determine the necessary physical, hydraulic, mechanical, and elasticity properties and boundary conditions. This is done by considering the vehicle loads to which the pavement will be subjected and conducting numerical analyses on 2D and 3D road models developed for this purpose. In line with these objectives, within the scope of the thesis, RCA sourced from construction demolition waste generated by the Istanbul Urban Transformation Project has been utilized. These aggregates were prepared in the laboratory for base and sub-base samples, considering the grain size distribution limits specified in relevant specifications. Once the necessary material input properties and elasticity for road pavement design were determined for these samples, flexible road pavements with different geometric characteristics were modeled in both 2D and 3D to study their long-term performance under moving single and tandem wheel loads. Non-linear numerical analyses were performed using Plaxis 2D and FLAC3D software, which are based on the finite difference method and include advanced dynamic boundary conditions, to determine the mechanical behavior of the flexible pavement structure in both 2D and 3D. The final phase of the study involved comparing the results obtained for samples containing different proportions of RCA and subjected to various numbers of F-T cycles. This comparison aimed to assess the overall performance of the road comprehensively. These analyses allowed for the observation of issues that are difficult to predict with classical design methods, such as the distribution of pressure under the elastic pavement during loading, the rotation of principal stresses, and varying deformation values towards the center of the road due to low shear stresses at the edges. Furthermore, the thesis also discusses and conceptually evaluates the use of the modulus of elasticity in numerical analyses for assessing long-term road performance, a method not yet widely used in our country. By doing so, the study provides insights into better predicting road performance factors that are typically challenging to foresee in the design phase using traditional methods. In the scope of this thesis, studies conducted on RCA sourced from construction and demolition waste have shown that base and sub-base materials prepared with RCA meet the boundary conditions specified in relevant standards. Even after F-T cycles, it has been determined that RCA can replace NA in road pavement structures. It was also found that mixtures with a higher content of RCA are more sensitive to mechanical and environmental stress. This research has shed light on the interactions between mechanical loads and environmental factors in road base layer materials with different proportions of NA and RCA. One significant finding from these studies is the importance of considering these dynamics, especially in regions experiencing large temperature variations, when selecting materials for road designs. The interaction between material properties and environmental conditions, particularly in terms of temperature fluctuations, plays a critical role in the overall performance of the pavement. Thus, when using RCA in pavement construction, it's imperative to not only consider the environmental advantages but also to conduct a comprehensive assessment of how these materials will perform in different climatic conditions. Therefore, future research is suggested to focus on how theoretical models and interaction parameters can contribute to a more accurate and comprehensive calculation of the modulus of resilient. This approach is especially relevant in the context of using recycled materials like RCA, where the environmental impact and material behavior under different conditions need careful consideration.
Benzer Tezler
- Farklı mineral katkı içeren geri kazanılmış agregalı kendiliğinden yerleşen betonların bazı mekanik ve durabilite özellikleri
Some mechanical and durability properties of self-compacting concrete with recycled aggregate containing different mineral additives
UFUK KANDİL
Doktora
Türkçe
2021
İnşaat MühendisliğiKaradeniz Teknik Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ŞAKİR ERDOĞDU
- Geri dönüştürülmüş Tİ6AL4V alaşım tozu takviyeli poliüretan çekirdek malzemeli sandviç yapıların mekanik ve dinamik özelliklerinin belirlenmesi
Determination of mechanical and dynamic properties of recycled Tİ6AL4V alloy powder reinforced polyurethane core materials sandwich structures
ONUR AHMET AYDIN
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Makine MühendisliğiAtatürk ÜniversitesiMakine Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HAMİT AKBULUT
- Doğal kauçuklarda çapraz bağ yoğunluğunun statik ve dinamik özellikler üzerindeki etkilerinin incelenmesi
Investigation of the effects of crosslink density on staticand dynamic properties in natural rubbers
BÜŞRA ÇAKIR
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
Polimer Bilim ve TeknolojisiBursa Uludağ ÜniversitesiPolimer Malzemeler Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. SERPİL KORAL KOÇ
- İyonlaştırıcı radyasyonun farklı ajanlarla kürlenmiş poli(epiklorohidrin-ko-etilen oksit-ko-allil glisidil eter) (GECO) bazlı elastomerlerın enerji sönümleme özellikleri üzerindeki etkisinin araştırılması
Investigation of the effect of ionizing radiation on the energy-damping properties of poly(epichlorohydrin-co-ethylene oxide-co-allyl glycidyl ether) (GECO) based elastomers cured with different agents
PELİN TONKA
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
Polimer Bilim ve TeknolojisiHacettepe ÜniversitesiPolimer Bilim ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. MURAT ŞEN
DOÇ. DR. BAĞDAGÜL KARAAĞAÇ
- Characterization of biaxially oriented polypropylene films
Başlık çevirisi yok
ZEYNEP SARAÇ
Yüksek Lisans
İngilizce
1994
KimyaBoğaziçi ÜniversitesiKimya Mühendisliği Ana Bilim Dalı
PROF. DR. IVET BAHAR