Sanat mekânı deneyiminde ses manzaraları ve işitsel unsurların rolü: Arter Modern Sanat Müzesi örneği
The role of soundscapes and auditory elements in art space experience: The case of Arter Museum of Modern Art
- Tez No: 867232
- Danışmanlar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖNDER MURAD ÖZDEMİR
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: İletişim Bilimleri, Communication Sciences
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Galatasaray Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 169
Özet
Birey, kentsel mekânı kendi kişisel özellikleri, duyusal dünyası, sosyokültürel, sosyoekonomik arka planına göre farklı biçimlerde deneyimlemektedir. Mekân deneyiminde duyuların her biri birbirinden ayrıştırılmadan, bütünlük halinde irdelenmekle beraber işitsel öğelerin sanat mekânı olan müzelerin deneyimine yansıması bu araştırmada mercek altına alınmıştır. Her mekânın kullanılan yapı malzemeleri, boyutu, genişliği, hacmi, yüksekliği, boş ve dolu alanlarının farklılaşmasından kaynaklanan özgün ses manzaraları bulunmaktadır. Birden fazla sesin birlikte tınlamasını ifade eden ses manzaraları ve diğer işitsel öğelerin sanat mekânı olan müzelerin deneyimlenmesine yansımalarını odağına alan bu araştırma, kavramsal çerçevesi oluşturulurken ses çalışmaları ve müze çalışmaları olmak üzere iki temel çalışma alanından dayanağını almıştır. Bu bağlamda araştırmanın kavramsal çerçevesini belirleyen ses manzaraları kavramının ilk bölümde tarihsel gelişiminin irdelenmesinin ardından seslerin sınıflandırılmasına olan farklı yaklaşımlarıyla birlikte ele alınmıştır. Ses manzaralarında yer alan seslerin sınıflandırılmasını odağına alan ilk bölümün ardından müzelerde ses deneyiminin nasıl gerçekleştiğine, müzelerin sese ve diğer işitsel öğelere olan yaklaşımlarındaki paradigma değişimine, modern sanat müzeleri arasında Arter'in bu araştırmaya dahil edilme nedeni detaylı bir şekilde gerekçelendirilmiştir. Müze ve ses ilişkisinin değerlendirildiği bu bölümde, araştırmanın merkezinde yer alan Arter'in kentle ve çevresiyle kurduğu ilişki de soylulaştırma kavramı bağlamında tartışılmıştır. Araştırmada kullanılan ses yürüyüşü, yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme ve fotoğrafla çağırma yöntemlerinin kullanılma gerekçeleri belirtilerek araştırma bulgularını elde etmedeki katkıları ortaya konmuştur. Sanatsal mekân deneyiminde ses manzaraları ve işitsel deneyimin rolünü, sesi ön plana çıkaran eserlere koleksiyonunda ağırlıkla yer veren modern sanat müzesi Arter üzerinden inceleyen araştırmada yaşları 23 ve 33 arasında değişen 10 genç yetişkin katılımcının müze deneyimlerinin duyusal yönüne odaklanılmıştır. Sanatsal mekân deneyimine bütüncül bir bakışla yaklaşmakla beraber işitsel deneyimi odağına alan araştırmada, deneyimi hatırlamanın da altı çizilerek duyusal deneyimin müze ziyaretçileri için mekânı algılamalarındaki rolü ortaya çıkarılmıştır. Araştırmada kullanılan nitel araştırma yöntemlerinin birbirini tamamlamaları ve destekleyici olmaları, araştırma bulgularının bütünsel bir görünümde olmasını sağlamıştır. Ses manzaraları kavramına olan yaklaşımın, kavramın ortaya çıkışından bugüne geçirdiği değişimin ele alınması ve araştırmanın yapıldığı sanat mekanındaki seslerin bu bağlamda değerlendirilmesi çalışmanın ana hattına şekil vermiştir. Raymond Murray Schafer'ın ses manzaraları ve sesleri sınıflandırması ışığında müzelerde seslerin ziyaretçiler tarafından algılanma süreçleri, ziyaret sırasında meydana gelen duyusal değişimler ve işitsel öğelerin ışığında kurdukları yeni algısal örüntüler, müzenin çevresiyle kurduğu ilişkinin ziyaretçiler tarafından deneyimlerine yansımalarının değerlendirilmesi araştırmada yer almaktadır. Sanat mekanlarının özgün ses manzaralarına sahip oldukları ve kendilerine has seslerin mekânın duyusal olarak deneyimlenmesine yansıdığı düşüncesinden hareketle, ses manzaralarının kentsel mekanlardan biri olan müzelerin duyusal olarak deneyimlenmesine yansımalarını inceleyen bu araştırma, altı hipotezi test etmek üzere tasarlanmıştır. Bütüncül bir duyusal deneyimin parçalarından biri olan işitsel öğelerin, ziyaretçilerin deneyimlerine yansımalarının olumlu olduğunu ortaya koymak bu hipotezlerden biridir. İşitsel öğelerin duyusal müze deneyimini belirleyici bir rol oynadığını da test etmek isteyen araştırmada bu hipotez de doğrulanmıştır. Katılımcıların mekandaki işitsel öğelerin daha fazla olduğu kısımları hatırlamalarının daha kolay olduğu ve mekandaki bu kısımlarla ilgili daha fazla değerlendirme yapmak istedikleri görülmüştür. Mekânda sesin ön planda olduğu kısımlarla ilgili ziyaretçiler, müze deneyimlerini olumlu olarak değerlendirmişlerdir. Yalnızca görselliği odağına alan mekandaki bölümlerde ise deneyim olumsuz ifadelerle değerlendirilmiştir. Müzeye özgü olduğu düşünülen sesler katılımcılar tarafından deneyimlerini biricik olarak değerlendirmelerini sağlayan zenginleştirici birer unsur olarak kabul edilmiştir. Müze deneyimi ziyaretçiler tarafından, mekânın kendisinin dışında çevresiyle kurduğu ilişkiyle bütünleşik olarak algılanmıştır. Ziyaretçilerin görüşmeler sırasında odaklarının ağırlıklı olarak bu konu üzerinde olduğu yapılan görüşmeler sonucunda anlaşılmıştır. Müzeyi fotoğraflayarak ziyaret etmenin deneyimi hatırlamayı kolaylaştırdığı anlaşılmıştır. Katılımcıların deneyimleri üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra hatırlatıcı bir unsur olarak fotoğrafla hatırlatma yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemin diğer nitel araştırma yöntemleriyle beraber kullanılmasının, bulguları zenginleştirmeye yardımcı olduğu ve diğer yöntemler sonucunda elde edilen bulguların etkinliğine katkı sunduğu görülmüştür. Kentin duyusal alanını meydana getiren öğelerin işitsel boyutuna odaklanan ve ses manzaraları kavramını Arter Modern Sanat Müzesi örneği üzerinden ele alan çalışmada, birbirini tamamlayan üç farklı araştırma yönteminin kullanılmasıyla bulgulara ulaşılmış ve elde edilen araştırma verileri analiz edilmiştir. Sanat Mekânı Deneyiminde Ses Manzaraları ve İşitsel Unsurların Rolü: Arter Modern Sanat Müzesi Örneği başlıklı araştırmada birbirini tamamlayıcı nitelikte veriler elde etmeyi sağlayacak üç farklı niteliksel araştırma yöntemine başvurulmuştur. Bunlardan ilki, katılımcılar tarafından müze ziyareti sırasında cevaplanması beklenen bir değerlendirme anketini de içeren ses yürüyüşü yöntemidir. Ses yürüyüşü esnasında katılımcılardan fotoğraf çekmeleri istenmiş, ses yürüyüşünden bir hafta sonra online olarak Microsoft Teams platformu üzerinden gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler sırasında çektikleri fotoğraflar katılımcılara gösterilmiş ve fotoğraflar deneyimlerine dair hatırlatıcı birer unsur olarak kullanılmıştır. Katılımcılarla yapılan yarı yapılandırılmış online derinlemesine görüşme sırasında deneyimleri üzerine katılımcılara 12 adet soru yöneltilmiş, bu sorularda da deneyimlerini değerlendirmeleri istenmiştir. Sanat mekânı olarak müzelerde ses manzaralarının ziyaretçiler tarafından nasıl deneyimlendiği farklı araştırma yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Yapılan ses yürüyüşü anketlerinin değerlendirilmesi sonucunda, bu araştırmada yer alan ve daha önce ses yürüyüşü yapmamış olan katılımcıların duyduklarına odaklanarak bir mekânı deneyimlemelerinin onlara daha hatırlanabilir bir deneyim sunduğu görülmüştür. Görselliğin baskın olduğu günümüz dünyasında işitselliğin odağa alınması deneyimi katılımcılar nezdinde daha hatırlanabilir kılmıştır. Duyusal olarak algılarının açık olduğu bir biçimde mekânı deneyimleyen katılımcıların geçmiş deneyimleriyle bağ kurmalarının, bu deneyimin daha sonra onlar üzerinde çağrışım yapmasının daha kolay olduğu anlaşılmıştır. Ses yürüyüşü yaparak daha önce bir mekânı deneyimlememiş olan katılımcılardan bu araştırma kapsamında yapılan modern sanat müzesi ziyareti sonrasında yaptıkları ziyareti kendilerine iletilen ses yürüyüşü anketi aracılığıyla değerlendirmeleri istenmiştir. Olağan bir müze ziyareti ya da gezintiden farklı olan bu ses yürüyüşü öncesinde katılımcılardan, araştırma için belirlenen buluşma noktasından itibaren algılarını mümkün olduğunca açık tutmaları istenmiş ve duyduklarına her zamankinden daha fazla önem göstererek yürümeleri rica edilmiştir. Katılımcılarla yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme sırasında, müzedeki ses yürüyüşü öncesinde izlenen rota, yani katılımcıyı müzeye götüren yol, dahil olmak üzere birlikte yaşanan deneyimin tümünü değerlendirmelerini sağlayacak sorular yöneltilmiştir. Katılımcıların hiçbiri daha önce işitselliğe bu kadar ağırlık vererek bir mekânı deneyimlemediklerini belirtmiş ve olumlu olarak değerlendirdikleri bu aktiviteyi tekrar deneyimlemek istediklerini ifade etmişlerdir. Katılımcıların genel olarak ses yürüyüşü yaparak mekânı deneyimlemelerinin duyusal bağlamda farkındalıklarını arttırdığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte bir araştırma dahilinde bu aktivitenin gerçekleştirilmiş olması, katılımcılar üzerinde başlangıçta tedirgin bir his yaratsa da mekân içinde zaman geçirdikçe bu tedirginlik hissinin azaldığını belirtmişlerdir. Sesin müzedeki eserleri anlamlandırmada yardımcı bir işlevinin olduğu ve olmaması halinde eksikliğinin fark edileceği de katılımcılar tarafından belirtilen noktalardan biridir. Mekânda sesin baskın bir duyusal öğe olarak kullanıldığı bölümlerdeki deneyimlerinin üzerinden zaman geçtikten sonra bu deneyimlerini hatırlamalarına katkı sağladığı da katılımcılar tarafından dile getirilen noktalardan biridir. Katılımcılar, müzede işitsel öğelerin baskın olduğu bir atmosfer olsa da hem işitselliğe dikkat etmeleri gereken bir çalışma içinde yer almaları hem de müzedeki ambiyansın kuralsızlığı hatırlatan bir özellikte olmaması nedeniyle kuralların yıkılmadığı algısında olduklarını ifade etmişlerdir. Müzede ziyaret edilen her katta aynı seviyede ses kullanımına yer verilmemiş olsa da katılımcılar genel bir değerlendirme yaptıklarında müzenin uyulması beklenen kurallar bütününe sahip olduğunu algıladıklarını belirtmişlerdir. Katılımcılar işitsel öğelere daha fazla dikkat etmeleri beklendiğinden kendileri de daha fazla sessiz kalmaya çalışarak etraflarındaki sesleri daha iyi algılamak ve mekânı deneyimlemek için çaba harcamışlardır. Araştırma boyunca doğrulanması amaçlanan“Müzelerin duyusal olarak deneyimlenmesinde işitsel öğeler ziyaretçiler nezdinde görsel öğelerden daha ön plandadır.”hipotezi doğrulanmıştır. Ziyaretçilerle yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmelerde işitsel öğelere ağırlık verilen galerilere dair, henüz katılımcılara bu konuda soru yöneltilmediği halde örneğin; işitselliğin ön planda olduğu Galeri 2'den ve burada deneyimledikleri eserlerden, bu kısımlardaki işitsel öğelerden bahsetmeye başladıkları görülmüştür. Müzede yapılan ses yürüyüşünün üzerinden en az 10 gün geçtikten sonra yapılan yarı yapılandırılmış online derinlemesine görüşmeler de ikinci hipotez olan“Müze deneyiminin hatırlanmasında işitsel öğeler belirleyici bir rol oynamaktadır.”doğrulanmıştır. Katılımcılar gerek kişisel özelliklerinin katkısıyla gerek geçmiş deneyimleriyle bağ kurarak mekân deneyimlerindeki işitsel öğelerin baskın olduğu kısımları hatırlama eğilimi göstermişlerdir. Müzede yalnızca görsel öğelere yer verilen ve yalnızca duvarlara sıralanmış tablolardan meydana gelen Galeri 1, müzedeki diğer galerilerle kıyaslandığında ziyaretçilerin en az dikkatini çeken kısım olurken, özellikle ziyaretçilere zengin bir işitsel deneyim sunan Galeri 2 en fazla olumlu ifadelerle değerlendirilen kısım olmuştur.“Ziyaretçilerin müze deneyiminde işitsel öğelerin ön planda oluşu, deneyimin olumlu değerlendirilmesini sağlamaktadır.”hipotezi de doğrulanmıştır. Ziyaretçilerin müzeyle ilgili en uzun süre görüş bildirdikleri ve dikkat çektikleri nokta mekânın bulunduğu çevre ve kendisinin kontrastı üzerine olmuştur. Ses yürüyüşü öncesinde müzeye ulaşımın sağlanması kısmında her katılımcı müzenin bulunduğu çevreyi duyumsama imkânı bulmuş ve ardından yaşadıkları sanat deneyimini bu duyumsamaları ile şekillendirmiştir. Katılımcıların müzenin konumuna dair bir soru yöneltilmeden kendilerinin yarı yapılandırılmış görüşme sırasında bahsetmek istedikleri bir diğer konu da müzenin çevresiyle ilişkisidir. Dolayısıyla bir sanat deneyimi mekânı olarak müzeye ulaşan yollar, toplu ya da bireysel ulaşım seçenekleri, müzenin kent içinde bulunduğu konum, sanat deneyimi öncesi ve sonrasında ziyaretçilerde uyandırdığı his ve düşünceler belirleyici olmaktadır.“Müze deneyimi, mekânın kendisinin dışında çevresiyle kurduğu ilişkiyle bütünleşiktir.”hipotezi Arter'in kentsel konumu, yeni konumu öncesinde şehrin sanat dünyasına yakın hatta merkezi denebilecek bir yerden semtin dış çeperinde bir konuma taşınması nedeniyle sorgulamaya değer bir tema olması gerekçesiyle araştırmaya eklenmiş ve bu hipotez doğrulanmıştır. Araştırmaya dahil olan katılımcılardan ses yürüyüşü esnasında fotoğraf çekmeleri istenmiş ve bu fotoğraflar online olarak gerçekleştirilen derinlemesine görüşme sırasında katılımcılara kullanılan uygulamanın ekran paylaşımı özelliği kullanılarak gösterilmiştir. Fotoğrafların bu şekilde araştırmada kullanılmasının temel nedeni, ses yürüyüşü yapıldıktan ve bu deneyimden üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra derinlemesine görüşmenin yapılmış olmasıdır. Bu anlamda katılımcıların kendileri tarafından çekilen fotoğraflar deneyimi hatırlatıcı bir unsur olarak kullanılmıştır. Bunun yanında ses yürüyüşü sırasında mekânın dört farklı katına yayılmış çok sayıda sanat eserine dair deneyimleri üzerine katılımcıların bir değerlendirme yapmaları, bu deneyimi kayıt altına almadan mümkün değildir. Bu nedenle katılımcıların kendilerinin çektikleri fotoğraflar deneyimlerini üzerinden zaman geçtikten sonra hatırlamalarını sağlamıştır. Katılımcılar, dikkatlerini çeken eserleri kişisel merak, başka bir anıyı zihne çağırma, kavramsal bir çerçeveye oturtma gibi birbirlerinden farklı motivasyonlarla kayıt altına almışlardır. Müzeyi ses odağında deneyimlemenin bir modern sanat müzesi üzerinden karma araştırma yöntemleri kullanılarak yapıldığı araştırmaların benzerlerine tez düzeyinde sık rastlanmamaktır. Ses manzarası kavramının daha çok mühendislik, mimarlık, akustik vb. araştırma alanlarında ele alınması ve bu bilim dallarındaki çalışmaların hayata geçirilmesi için daha uygun yöntemler kullanılması araştırmanın literatür taraması kısmının hazırlanmasında ve çalışmaya ilham verme konusunda zorluklar yaşanmasına neden olmuştur. Dış ve iç mekanların ses manzaraları analizi, saha bulgularının değerlendirmelerinin farklı perspektiflerden ele alınmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda da nitel ve nicel araştırma yöntemlerinin karma olarak kullanılmasıyla ancak bu çalışma süresince verilerin toplanması mümkün olmuştur. Araştırmanın saha sürecinin uzayıp geniş bir zaman dilimine yayılmasına neden olan bu koşullar, araştırma sayıca az katılımcıyla yürütülse de verilerin toplanması konusundaki aşamaları arttırmış; verilerin analizi ve bulguların sentezini de zorlaştırmıştır. Ses yürüyüşü anketi, katılımcıların ziyaretleri sırasında müzenin o anlık onların dikkat ettikleri sesleri, seslerin hissettirdiklerini, deneyimledikleri ses manzaralarını geçmişe dönük analiz etme imkânı tanımıştır. Yapılan derinlemesine görüşme ve bu görüşme esnasında katılımcılara gösterilen kendi çektikleri fotoğraflarla anket sorularında belirtilen konulara dair düşünceleri ve hisleri daha detaylı olarak kavranmıştır. Görüşmenin yapılma nedenlerinden biri de bulguların niteliksel olarak zenginleşmesini sağlamak, belirsiz ve aydınlatılmamış bir bilginin kalmamasını sağlamaktır. Araştırma sona erdiğinde, kullanılan araştırma yöntemleri yardımıyla elde edilen veriler ses manzaraları ve işitsel deneyim alanındaki literatüre katkı sağlayacak bir biçimde bulguların meydana gelmesini sağlamıştır.
Özet (Çeviri)
Individuals experience urban space in different ways according to their personal characteristics, sensory world, sociocultural and socioeconomic background. Although each of the senses in the experience of space is examined as a whole without separating each other, the reflection of auditory elements on the experience of museums as art spaces is examined in this research. Each space has unique soundscapes resulting from the differentiation of building materials used, size, width, volume, height, empty and occupied spaces. This research, which focuses on the reflections of soundscapes and other auditory elements, which express the resonance of more than one sound together, on the experience of museums as art spaces, is based on two main fields of study, namely sound studies and museum studies, while creating its conceptual framework. In this context, the concept of soundscapes, which determines the conceptual framework of the research, is analysed in the first section together with different approaches to the classification of sounds. Following the first section, which focuses on the classification of sounds in soundscapes, how the sound experience is realised in museums, the paradigm shift in the approaches of museums to sound and other auditory elements, and the reason for including Arter among modern art museums in this research are justified in detail. In this section where the relationship between museum and sound is evaluated, the relationship of Arter, which is at the centre of the research, with the city and its surroundings is also discussed in the context of the concept of gentrification. The rationales for the use of the sound walk, semistructured in-depth interviews and photo recall methods used in the research are stated and their contributions to obtaining the research findings are revealed. In the research, which examines the role of soundscapes and auditory experience in the experience of artistic space through the modern art museum Arter, which predominantly includes works that emphasise sound in its collection, the sensory aspect of the museum experiences of 10 young adult participants aged between 23 and 33 was focused on. In the research, which focuses on the auditory experience as well as a holistic approach to the experience of artistic space, the role of sensory experience in the perception of the space for museum visitors was revealed by underlining the recall of the experience. The fact that the qualitative research methods used in the research complemented and supported each other provided a holistic view of the research findings. The realisation process of the reflections of auditory elements on the experience of museums from urban spaces in Arter, a modern art museum, is discussed in the research. In the study, the role of sound in visitors' museum experiences and its effect on their recollection of their experiences afterwards are included, and the auditory museum experience is analysed through the example of Arter. In the light of Raymond Murray Schafer's classification of soundscapes and sounds, the processes of perception of sounds in museums by visitors, the sensory changes that occur during the visit and the new perceptual patterns they establish, and the evaluation of the reflections of the relationship established by the museum with its environment on the experiences of visitors are included in the research. Based on the idea that urban spaces have unique soundscapes and that unique sounds are reflected in the sensory experience of the city, this research, which will examine the reflections of soundscapes on the sensory experience of museums, one of the urban spaces, is designed to test six hypotheses. One of these hypotheses is that auditory elements are more prominent than visual elements in the sensory experience of museums. This hypothesis was also confirmed in the research, which also wanted to test that auditory elements play a determining role in the museum experience. It was observed that it was easier for the participants to remember the parts of the space with more auditory elements. Visitors who prioritised sound in their experiences evaluated their museum experiences positively. The experience was evaluated negatively in the parts of the space that focused only on visuality. The sounds considered to be unique in the museum were accepted by the participants as an enriching element that enabled them to evaluate their experience as unique. The museum experience was perceived by the visitors as integrated with the relationship established by the space with its surroundings. It was observed that visitors focussed mainly on this issue during the interviews. Experiencing the museum by photographing it makes it easier to remember the experience. The act of taking photographs, which is seen to be helpful in remembering the experiences that have passed over time, contributed to the research as a reminder method. As a result of the analysis of the findings obtained after testing the accuracy of the hypotheses, it is aimed to reveal the role of soundscapes in the experience of museums. In the study, which focuses on the auditory dimension of the elements that make up the sensory field of the city and deals with the concept of soundscapes through the example of Arter Museum of Modern Art, the findings were reached by using three different research methods that complement each other and the research data obtained were analysed. The Role of Soundscapes and Auditory Experience in Urban Space Perception: The Case of Arter Museum of Modern Art, three different qualitative research methods were used to obtain complementary data. The first of these is the sound walk method, which includes an evaluation questionnaire expected to be answered by the participants during the museum visit. During the sound walk, the participants were asked to take photographs, which were shown to them during the semi-structured in-depth interview conducted online one week after the sound walk, and the photographs were used as a reminder of their experience. During the semi-structured online in-depth interview with the participants, 12 questions were asked to the participants about their experiences and they were asked to evaluate their experiences. How visitors experience soundscapes in museums, one of the urban spaces in the urban space experience, was analysed using different research methods. As a result of the sound walk survey, it was observed that the participants in this study, who had not done a sound walk before, stated that experiencing a space by focusing on what they heard offered a more memorable experience. In today's world where visuality is dominant, focusing on the auditory made the experience more memorable for the participants. It was understood that it was easier for the participants who experienced the space in a way that their sensory perceptions were open to connect with their past experiences and to make associations with this experience. Participants who had not experienced a place before were asked to make an evaluation about visiting a modern art museum by making a sound walk. Before this sound walk, which is different from an ordinary walk or visit, the participants were asked to keep their perceptions open from the meeting point and to walk by paying more attention to what they hear than ever before. In the semi-structured in-depth interview with the participants, questions were asked to enable them to evaluate the whole experience together, including the route followed before the sound walk in the museum, the route that took the participant to the museum. None of the participants had ever experienced a space with such an emphasis on audio before, all of them gave positive feedback, and the participants stated that it was an activity they would like to experience again. In general, it is possible to say that the participants' experience of the space by sound walking increased their sensory awareness. However, although the fact that this activity was carried out within the scope of a research created an uneasy feeling on the participants at the beginning, they stated that this feeling of uneasiness decreased as they spent time in the space. One of the points stated by the participants is that sound has an auxiliary function in making sense of the artefacts in the museum and that its absence would be noticed. It is also one of the points expressed by the participants that it contributes to remembering their experiences in the galleries where sound is dominant in the museum after time has passed. Participants stated that although there is an atmosphere in which auditory elements are dominant in the museum, they still perceive that the rules are not broken, both because they are involved in a study where they need to pay attention to the auditory and because the ambience in the museum is not reminiscent of rulelessness. Although the museum did not use the same level of sound on each floor visited, the participants stated that when they made a general evaluation, they perceived that the museum had a set of rules that were expected to be followed. Since they were expected to pay more attention to the auditory elements, they tried to be more quiet and made an effort to better perceive the sounds around them and experience the space. The hypothesis“Auditory elements are more prominent than visual elements in the sensory experience of museums in the eyes of visitors”, which was aimed to be confirmed throughout the research, was confirmed. In semi-structured in-depth interviews with visitors, it was observed that in the galleries where auditory elements were emphasised, they started to talk about Gallery 2, for example, where auditory elements were at the forefront, and the artworks they experienced there, although the participants had not yet been asked about this issue. The second hypothesis,“Auditory elements play a determining role in the recall of the museum experience”, was confirmed in the online interviews conducted at least 10 days after the sound walk in the museum, rather than immediately afterwards. Participants tended to remember the parts of the space experiences in which auditory elements were dominant by connecting with their personal characteristics and past experiences. Compared to the other galleries in the museum, Gallery 1, which contains only visual elements and consists only of paintings lined up on the walls, attracted the least attention of the visitors, while Gallery 2, which offers a rich auditory experience to the visitors, was the most positively evaluated part. The hypothesis“The fact that auditory elements are at the forefront in the museum experience of the visitors provides a positive evaluation of the experience.”was also confirmed. The point that the visitors commented on the museum for the longest time and drew attention to was the contrast of the environment in which the space is located. In the part of providing access to the museum before the sound walk, each participant had the opportunity to feel the environment where the museum is located and then shaped their art experience with these sensations. Another issue that the participants wanted to mention during the semi-structured interview without being asked a question about the location of the museum was the relationship of the museum with its surroundings. Therefore, as a place of art experience, the roads reaching the museum, transport options, its location in the city, the feelings and thoughts it evokes in visitors before and after the art experience are decisive. The hypothesis“The museum experience is integrated with the relationship that the space establishes with its surroundings other than the space itself.”was added to the research and confirmed on the grounds that the urban location of Arter is a theme worth questioning due to its relocation from a place that can be called close to the art world of the city before its new location to a place on the outskirts of the neighbourhood. The participants in the study were asked to take photographs during the sound walk and these photographs were shown to the participants by screen sharing during the indepth interview conducted online. The main reason for using the photographs in this way in the research is that the in-depth interview was conducted after the sound walk and after a certain period of time had passed after this experience. In this sense, the photographs taken by the participants themselves were intended to be used as a reminder of the experience. In addition, it was a question of visiting 4 floors where the exhibitions of a museum with a large number of artworks were located, and in a space of this size, it is not possible to expect visitors to remember the works they experienced without using any form of recording. For this reason, photography was used as an element that helps to record and remember an experience. The participants recorded the artefacts that attracted their attention with different motivations such as personal curiosity, recalling another memory, and putting them into a conceptual framework. Similar studies in which the experience of the museum in the focus of sound is made by using a mixed research method through a modern art museum are not frequently encountered at the thesis level. The fact that soundscapes are mostly handled in the fields of engineering, architecture, acoustics and the use of methods suitable for these disciplines has been an obstacle in utilising them as a resource in the realisation of the research. Analysing the soundscapes of outdoor and indoor spaces requires the evaluation of field findings from different perspectives. In this context, it was only possible to collect data by using mixed qualitative and quantitative research methods. These conditions, which caused the field process of the research to be prolonged and spread over a wide period of time, increased the stages of data collection and made the analysis of the data difficult, even though the research was conducted with a small number of participants. The sound walk questionnaire allowed the participants to retrospectively analyse the sounds they paid attention to, the sensations of the sounds, and the soundscapes they experienced during their visits to the museum The in-depth interview and the photographs taken by the participants during the interview provided a more detailed understanding of their thoughts and feelings about the points mentioned in the survey questions. One of the reasons for conducting the interview is to ensure that the findings are qualitatively enriched and to ensure that there is no ambiguous and unenlightened information
Benzer Tezler
- Mekânsal deneyimde ses ve işitme olgusu: Zimoun örneği
The phenomenon of sound and hearing in spatial experience: The case of Zimoun
AYLİN YAMANDAĞ ÖNER
Yüksek Lisans
Türkçe
2022
İç Mimari ve DekorasyonAnadolu Üniversitesiİç Mimarlık Ana Sanat Dalı
DOÇ. ÖZGE KANDEMİR
- Kullanıcının alışveriş deneyimini iyileştirmek için sanal bir mekân önerisi
A virtual space proposal to improve the user's shopping experience
NİLSU SÜTCÜ
Yüksek Lisans
Türkçe
2023
İç Mimari ve Dekorasyonİstanbul Teknik Üniversitesiİç Mimari Tasarım Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖZGE CORDAN
- A spatial conception based on walking: Critical walk
Yürümeye dayalı mekânsal bir kavrayış: Eleştirel yürüyüş
NİLSU ALTUNOK
Yüksek Lisans
İngilizce
2023
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. PELİN DURSUN ÇEBİ
- Sınırlandırılmış alanda koreografik araştırma
Choreographic research in the limitated space
FİLİZ SIZANLI
Yüksek Lisans
Türkçe
2020
Sahne ve Görüntü SanatlarıMimar Sinan Güzel Sanatlar ÜniversitesiSahne Sanatları Ana Sanat Dalı
PROF. TUĞÇE ULUGÜN TUNA
- Ortaöğretim kurumlarında sanat eğitimi alan öğrenciler için interaktif cd ortamında piktogram eğitimi
Pictogram education for the students studying art in an interactive cd environment
ERKAN DÜNDAR
Yüksek Lisans
Türkçe
2009
Güzel SanatlarGazi ÜniversitesiEğitim Bilimleri Bölümü
YRD. DOÇ. DR. NEŞE GÜNEŞ