A spatial conception based on walking: Critical walk
Yürümeye dayalı mekânsal bir kavrayış: Eleştirel yürüyüş
- Tez No: 895303
- Danışmanlar: PROF. DR. PELİN DURSUN ÇEBİ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2023
- Dil: İngilizce
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Mimari Tasarım Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 150
Özet
Özetini okumakta olduğunuz tez, bir araştırma konusu veya sorusu bulma arzusuyla filizlenmedi. Sıfırdan başlamadı veya yeni karşılaşılmadı. Hangi başlangıç noktası beni yürüme eylemi üzerinde düşünmeye itti? Edward Said'in de (1975) ifade ettiği gibi, başlangıç pragmatiktir. Yani, siz bir okuyucu olarak benim bu teze nereden ve nasıl başladığımı merak ediyor olabilirsiniz. Hatta, tezi anlamaya başlamak için bunu merak ediyorsunuzdur. Aynı zamanda başlangıç teoriktir (Said, 1975). Öyle ki, araştırma konusu birkaç cümle ile ifade edildiğinde hangi epistemden yola çıkılarak bu başlangıcın yapıldığı sorulabilir. Şüphesiz, bu başlangıca gelene kadar taşıdığım kimlikler, kişiliğim, karakterim,“ben bir mimarım”deyişim kente olan tavrımı, bilincimi; kentle ve mekânla ilgili çalışma biçimimi, zihniyetimi etkiledi. Mimarlık okuluna başladığımda daha önce neredeyse hiç bilmediğim bir şehre de –İstanbul– yeni taşınmıştım. Şehrin sokaklarında, sınırsız saatler boyunca dolanıp duruyordum. Yeni tanıştığım bu şehri keşfetmenin deneysel bir yolunu fark ettim: yürümek. Bir yandan da mimarlık okuyordum. Daha ne olsun! Mimari tasarım stüdyolarında, her dönem yaptığım keşif gezilerinde, bedenimin yürürken kentin topografyasıyla kurduğu ilişkinin çok çeşitli formlarıyla karşılaştım. Stüdyoda keşif gezisi yaptığımız yerle ilgili bir üretim yapacaksam eğer, oraya bir defa gitmiş olmak bana yetmiyordu. Neredeyse her hafta gidiyor ve farklı bir noktasından başlayarak yürüyordum orada. Haftanın farklı günlerinde, bazen de günün farklı saatlerinde… Sanırım böylece azılı bir yürüyüşçü oldum. Ben yürüdükçe zamanın, mekânın ve yürüdüğüm izlerin çoğalması, bedenimle var olan mekânsal deneyimin de kendi içinde aynı sayıda katmanlaştığını keşfetmemi sağlayan olgu oldu. Bedenimle var olan mekânsal deneyimin ben yürüdükçe çoğaldığını ve katmanlaştığını kavrayınca beden-mekân ilişkilerine dertlenmeye başladım. Mimarlık düşüncesi ve kuramı üzerine okudukça, beden ve mekân ilişkilerine dair çok daha fazla soru soruyordum. Bu tezde, beden-mekân ilişkisine dair sorgulamalarımdan yola çıkarak, bütün bir fikir ağını yürüyüş yoluyla somutlaştırmayı hedefliyorum. Yürüme eyleminin, mekânsal deneyimi çoğaltan ve katmanlaştıran, beden-mekân ilişkisini tetikleyen ve bu yolla bedenin mekânla diyalog kurmasını sağlayan bir eylem olduğunu savunuyorum. Araştırmayı dört ana başlık altında açıyorum. Bu başlıklar sırasıyla, AYAK BASACAK YER, KALKIŞ NOKTASI veya GİRİŞ; YÜRÜME; YENİDEN YAZMA ve VARIŞ olarak belirlendi. Tez formatının bana sertçe önerdiği başlık, alt başlık, daha alt başlık biçimindeki doğrusal ilişkiyi sürdürmem gerekiyor olsa da, ben tez kurgusunu diyagramatik olarak ele aldım ve tüm başlıklar arasında çoğul ilişkiler kurmaya çalıştım. AYAK BASACAK YER, KALKIŞ NOKTASI veya GİRİŞ bölümünde, tezin kuramsal omurgasını kurmaya çalışıyorum. Birbirini hiyerarşik biçimde takip etmeyen beş alt başlıkta; tezin kalkış noktası olan sorgulamalarımı, üzerine daha fazla tartışılması gerektiğine inandığım pratikleri, bedensel mekân deneyiminin ve deneyimin temsilinin indirgendiği yaklaşımlara dair eleştirimi, bu tezi yazmaktaki amacımı ve metodolojimi aktarıyorum. Sorgulama kısmında; süregelen kartezyen ve rasyonel beden ve mekân düşüncelerinin, beden ve mekân etkileşimlerini oranlara, ölçümlere ve görselliğe indirgiyor olduğunu ifade ediyorum. Bu sorgulama dört ayakta toplanan alt sorularla bir bütünlüğe ulaşıyor. Bunlardan ilki; kent ve mekân anlayışımız, beden-mekân ilişkisinin bu anlayış çerçevesinde nasıl kurulduğu, kent mekânının beden ve onun hareketi ile nasıl kavrandığı ve algılandığı ile ilgili. İkincisi; deneyimin temsilindeki sorunsallara işaret etmek üzere sorguyu konvansiyonel mimari inceleme ve temsil araçlarına yöneltiyor. Sigfried Giedion'un (2008), perspektif çiziminde, nesnelerin, mutlak şekillerine veya ilişkilerine atıfta bulunulmadan, belirli bir gözlem noktasından nasıl görüldükleri gibi düz bir yüzeye yansıtılarak üretildiğini ve bu aracın mimaride tartışılmaz bir kanon haline geldiğini aktarması bu sorgulamayı daha da tartışılabilir kılıyor. Üçüncü alt sorguda, kenti kuş bakışı görme arzusunun, kenti anlama ve tasvir etmedeki baskınlığına, zemin kotundaki deneyimselliği ve doğru algı ölçeğini yakalayamamasına yoğunlaşıyorum. Son sorguda ise, plan çiziminin, mimari temsilde en çok kullanılan araç olmasını, Manfredo Tafuri'nin (1998b) planın ideolojisi tartışması bağlamında sorunsallaştırıyorum. Dört ayaklı sorgulamamı, Henri Lefebvre'in (1991) dile getirdiği, mutlak mekânın 1910 civarında paramparça olduğu, Öklidci ve perspektivist mekânın diğer gönderme biçimleriyle beraber yok olduğu an ifadesi ile beraber düşünüyorum. Kayıp Parçalar kısmında; yürüme yoluyla ifade edilen deneyimlerin çeşitliliğine literatürde yeterince önem verilmediğini, ideal mimar gözünden mekân üzerine çok fazla şey yazıldığını, ancak performatif eylemler ve bitmemiş temsil olanaklarını bir araya getiren eleştirel mekânsal pratikler üzerine yeterince düşülmediğini, Sarah Wigglesworth'ün (2005)“Masa Bozumu”(The Dining Disorder) çizimi üzerinden kavramsallaştırıyorum. Sorgulama ve Kayıp Parçalar kısımlarının üst üste düşmesinin ardından ortaya çıkan Eleştiri kısmında, sorgulamalarımı kuramsal bir tartışma ile derinleştiriyorum. Bunu yaparken hava görünüşünün kültürel tarihine (Dorrian, 2007), ortagonal veya perspektif çizimlerin özne ile kurduğu ilişkiye (Forty, 2000), modern hareket ile mimarlığın temasındaki çelişkili durumlara (Foucault, 1996) (Ceylan, 2016) (Heynen, 2007) (Berman, 1988) (Tafuri, 1998b) (Eisenman, 1998) (Rowe, 1978) uğruyorum. Böylece, tartışma, eleştirel gündelik hayat pratiklerinin olanaklarına ve bu pratiklerden biri olarak tarif etmeyi hedeflediğim yürümeye geri dönüyor. Mekânsal araştırmalar ve pratiklerde tepeden bir bakışla şekillenen yöntemleri eleştiren ve kentte yürüyerek gerçekleştirilen eylemleri tartışmaya dahil eden bazı kuramcılardan da bu kısımda bahsediyorum. Michel de Certeau'nun“kentte yürüyüş”söylemi tezim bağlamında önemli bir dayanak. Roland Barthes'in (1997)“bir söylem olarak kent”ifadesini ve işaret ettiği Kevin Lynch'in“kent imgesi”yaklaşımını da bu bağlamda önemsiyorum. Ardından, Hedefi Belirlemek, Amaç kısmında tezin temel amacının, yürüyerek ve yürüyüşün öznel bir kaydını önererek, kopuk beden ve mekân ilişkilerine dayalı bağlamsız mimari tasarım yaklaşımlarının bir eleştirisini üretmek olduğunu söylüyorum. Yürümenin çok boyutlu oluşuna dayanarak niyetlerimi aktarıyorum. Metodoloji kısmında, hedeflediğim eleştirel yürüyüş yöntemini hangi adımları takip ederek çerçeveleyeceğimi anlatıyorum. YÜRÜME bölümünde, yürüme eyleminin çok boyutlu oluşunu ortaya döküyorum. Bedensel bir hareket olarak yürüme, dünyaya bir açılma olarak yürüme, duygusal ve düşünsel dolaşıklık olarak yürüme, açık uçlu ve doğaçlama bir hareket olarak yürüme, bir çeşit mimari olarak yürüme… Ardından, niyetim bağlamında, yürüme eylemini eleştirel bir gündelik yaşam uygulaması olarak tasvir etmek için, öncelikle eleştirel pratiklerin ne olduğunu ve yürüme eyleminin, nasıl mekânla diyalog kurmanın bir yolu haline gelebileceğini kuramsal olarak tartışıyorum. Kendimi konumlandırdığım pozisyon bağlamında, genç bir araştırmacı olarak, yeni bir bilgiyi nasıl açığa çıkaracağımı ve onu nasıl ileriye taşıyacağımı belirlemek için mevcut yapıların eleştirisinin benim görevim olduğunu biliyorum (Wigglesworth, 2005). Bunun için, yürümenin bu zamana kadarki hallerini eleştirel bir eylem olarak bozmaya hazırlanıyorum. Eleştirel pratiklerin ne olduğunu sorgulayan ve yürüme eylemi ile mekân arasında diyalog kurma arayışında olan tezin kuramsal arka planını oluşturan önemli kavramsallaştırmalardan biri Jane Rendell'in“eleştirel mekânsal pratik”ifadesi. Rendell (2006), sanat ve mimarlık gibi tanımları genişletmenin yol açacağı teorik yansımanın,“eleştirel mekânsal pratik”diyebileceğimiz şeyi keşfetmek için bakış açıları sağladığını ileri sürer. Rendell (2006, s. 6), bir araya getirdiği bu kavramsallaştırma ile,“Sanat ve mimarlık arasında işleyen disiplinler arası süreçlerin veya uygulamaların özel olarak mekânsal yönlerini keşfetmeye ilgi göstererek”sadece eleştirel değil, aynı zamanda mekânsal olanın da önemini ifade eder. Ona göre, gündelik yaşam aktivitesi olarak yürüyüş, aynı zamanda bir eleştirel mekânsal pratiktir çünkü, yürürken, özneler ve nesneler arasında yeni tür ilişkilerin ortaya çıkma olasılıkları vardır (Rendell, 2006). Yürümeyi eleştirel bir gündelik yaşam pratiği olarak tartışmak için ilham verici bir başka söylem de, antropolog Michel de Certeau'nun“kentte yürüyüş”retoriği. De Certeau (1988), yürüme eylemini, antropolojik, şiirsel ve mitik bir mekân deneyimi olarak sunar; şehrin sıradan uygulayıcıları olarak yürüyüşçüler; ve yolların ağlarının oluşturduğu uzamsal hikayeler. Doina Petrescu (2015), de Certeau'nun“kentte yürüyüş”söyleminin, ontolojik bir deneyim olması nedeniyle tanımlanması ve temsil edilmesi zor olduğunu vurgular. Yürüyüş, şehir plancıları ve yöneticileri tarafından zorlanan sistematik kent fikirlerini reddetmenin önünü açması açısından Petrescu'ya (2015) bir“dünyada olma”kipi sunar. Foucault'nun iktidar yapılarına yönelik eleştirisine atıfta bulunan de Certeau, yürümeyi, şehri birleşik bir bütün olarak görselleştirmenin kopuk ve ayrıcalıklı yollarına karşı bir tür direniş olarak görür (aktaran Petrescu, 2015). Bu tezde eleştirel olma halini dışavuran iki ana eylem var. Bunlardan biri yürümek, diğeri ise yürüyüşün yeniden yazılması. Bu tezde kavramsallaştırılan“yeniden yazım”, mevcut kavramlara veya bir kavramlar kümesine ilişkisel ve eleştirel bir bakış açısından yaklaşmayı ve bunları ilgili teoriler içinde bağlamsallaştırmayı gerektirir. Yeniden yazım, tezde, önce mevcut yürüme literatürünün yeniden yazımı, ardından da araştırmacı olarak deneyimlediğim yürüyüşün yeniden yazılması olarak tezahür eder. Bu iki ana eylem arasındaki ilişkiyi toplumsal cinsiyet kuramcısı ve düşünür Judith Butler'ın performatiflik kuramı üzerine kuruyorum. Butler (1988), kamusal edimsel bir eylemi gerçekleştiren bedenin kültürel kodlarda yazılı pasif bir alıcı olmadığını, kendi rolünü oynadığını ve mevcut direktiflerin sınırları içinde yorumları canlandırdığını öne sürmektedir. Butler'ın (1988) performatiflik kuramı, bir kimliği bir araya getirmek için bireysel seçimlerle çarpışan kültürel kodlar içinde cinsiyetlendirilmiş bir bedenin performatif eylemine atıfta bulunur. Cinsiyete dayalı kimlik oluşumu her zaman performe edilir, benzer şekilde performatif bir eylem olduğu için, bir yürüyüşçünün kimlik oluşumu da yürürken çerçevelenir, yürüyüşün yeniden yazılmasıyla kimlik belirginleşir. Bu bağlamda, tezin kuramsal arka planının eleştirel teori, postyapısalcı feminist teori üzerinden kurduğumu söyleyebilirim. Bu kavramsal arka plana dayanarak, bir dizi yürüyüş, yürüyüşçü, yürüme biçimi ve yürüme kuramını; bu literatürün öteki yeniden yazma olanaklarını keşfetmek için ortaya döküyorum. YENİDEN YAZMA bölümünde, teori ve pratik arasındaki sürekli değişen ve bir diğerine katkı sağlayan ilişkiden bahsediyorum. Gilles Deleuze'ün“sürekli olarak birbirinin yerini alan iki şey”(relays) kavramsallaştırmasına dayanarak yürüyüşü bir teorik noktadan diğerine gitmek için kullandığım pratik olarak anlatıyorum. YÜRÜME bölümünde topografik bir yüzeye oturttuğum bir dizi yürüyüş biçimini, yürüme eylemini eleştirel bir mekânsal pratik olarak ele alarak söküme uğratıyorum. Bu metinsel müdahalenin arkasında, Manfredo Tafuri'nin (1998a), eleştirel bir eylemin özünde her zaman verili bir yapıyı kırma, çözme ve parçalarına ayırma eylemi olduğunu açıkça belirtmesi var. Hatta dahası, Tafuri (1998a) böyle bir söküm olmadan incelenen şeyin yeniden yazılmasının mümkün olamayacağını söyler. Ben de, söküme uğrattığım yürüyüş literatürünün, dönüştürücü bir“yeniden yazma”sürecini tetiklemesi niyetiyle, bu bölüme YENİDEN YAZMA başlığını veriyorum. Bu sürecin, kökeni sebebiyle eleştirel hale gelmesini ve çoklu potansiyellerin varlığını taşımasını tahayyül ediyorum. Filozofların derin derin düşünmek için yaptıkları yürüyüşler, flanörün yürüyüşü, Dada yürüyüşleri, Sürrealist gezintiler, Lettrist dérive ve Situasyonist psikocoğrafik keşifler gibi, bir dizi yürüyüşü sistematik olarak söküme uğratan tezde, bu yürüyüşlerden sökülen kavramları bir araya getirerek eleştirel yürüyüş yöntemini kuran kavram sözlüğünü oluşturuyorum. Oluşturduğum kavram sözlüğü, hem yürüyüşün hem de yeniden yazımın gerçekleştirilmesinde ve buradan elde edilecek verilerin kuramsal olarak tartışılmasında önemli bir yere sahip. Sözlüğü, her yürüyüşçüyü kendi eleştirel yürüyüşünü kurmaya teşvik etmek, kişisel keşiflere ve öznel müdahalelere izin vermek için yürüyüşçünün el kitabı olarak adlandırıyorum. El kitabını taşıyan her yürüyüşçünün, yol boyunca kendi bakış açılarını da dahil ederek yürüyüşünü biçimlendirme ve yeniden tanımlama fırsatına sahip olmasını düşlüyorum. Bir araştırmacı olarak, tıpkı tepeden bakmak yerine şehri dolaşmayı tercih ettiğim gibi, tüm vücudumla teze dahil olmak, yürüyüşe kendimi kaptırmak ve ardından bu deneyimi metne aktarmak için can atıyorum. Araştırma sürecinin bu aşamasına geldiğimde, yola çıkmadan önce,“yürüyüşçünün el kitabı veya bir yürüyüş sözlüğünden”yararlanarak“kendi eleştirel yürüyüşümün”yörüngesini çiziyorum. Yörüngeyi çizmek, eleştirel bir mekânsal pratik olarak yürümek için özellikle iki açıdan önem taşır. Birincisi, feminist teorilerin hassasiyetleriyle örtüşen ve Judith Butler'ın performatiflik kavramından ilham alan“öznellik”kavramıyla ilgilidir. İkinci önemi ise, yörüngeyi bir kavram kümesi içerisinden kavramları seçerek çiziyor olmanın“rastlantısallıkla”olan ilişkisindedir. Kendi eleştirel yürüyüş yörüngemi çizdiğimde, 23 Mart 2023 Perşembe günü, elime yürüyüşçünün el kitabını da alarak doğrultumu Tarihi Yarımadaya çeviriyorum. Tarihi Yarımada, üst üste düşen anlatılara, farklı etkilerin etkileşimine ve tarihin girift iç içeliğine tanıklık ederek, keşfetmeye ve yorumlamaya davet eden bir palimpsest gibi. Tezdeki argümanım bağlamında, Eminönü, Hanlar Bölgesi civarında, zemin seviyesinde hareket ve akışın farklı olduğu, yürüyen bedenin yönünün zemine bağlı olarak değiştiği bir yerde yürümeye karar veriyorum. Yürürken, tez boyunca iliklediğim kavramlar birer birer çözülüyor. Ne önceden belirlenmiş bir hedefim ne de belirli bir süratim var. Bir yandan yürüyorum, bir yandan yürüyüşümü art arda çekilmiş fotoğraflar ve ses kayıtları ile kaydediyorum. Bu kayıtlarda, beklenmedik karşılaşmaları, mekânsal farklılaşmaları, çevremdeki insanların konuşmalarını, benim çevremdekilerle konuşmalarımı, ilginç olayları, bedenimin yönlenişini, girip çıktığım pasajları, geçitleri ve çıkmaz sokakları not ediyorum. Hareket halindeyim, çevremdeki insanların ve beni saran mekânın benimle nasıl etkileşime geçtiğini sorguluyorum. Bir alt geçitte satılan ürünler, gitmek istediği yere nasıl gideceğini bana soran kişiler, bana tepside bir şeyler uzatan satıcılar, sonu görünmeyen kahve kuyrukları, birbirlerine olan mesafesi sürekli değişen saçaklar… Hepsi önemli hale gelmeye başlıyor. Bir yürüyüşçü olarak bedenim üzerinden öğreniyor ve bu yolla yeni bir kimlik oluşturuyorum. Mekân, duygularımın ve ilişkilerimin özerk bir üreticisi olarak beni kuşatıyor. Biricik ve bağlama özgü koşullar, fikirlerimin ve algımın etkileşimini yaratarak, karşılaştırmalar yapmaya ve yan yana gelmelerle karşılaşmama neden oluyor. Yürüyorum, yürüdükçe zemin seviyesinde mekânsal hikayeler keşfediyorum, bazıları bariz, bazıları üstü kapalı. Sanki yürüyen bedenim kendini otomatik olarak yürüdüğüm bölgeye yazmış gibi, şehri yol boyunca kırıp parçalayarak doğal bir şekilde sona eriyor yürüyüşüm. VARIŞ bölümünde, bu tezde ne yaptığımı ve nereye vardığımı –ona biraz mesafelenip, uzaktan bakmaya çalışarak– anlatıyorum. Tez boyunca, deneysel bir yöntem yaratmanın yollarını aramak için metodolojinin, kuramsal arka planın, kendi pozisyonumun ve araştırmanın konusunun içkin bir şekilde ele alınmasını amaçladım. Vardığım bu noktada, çerçevesini çizdiğim eleştirel yürüyüş ve yeniden yazım metodunun önemi, tüm vücudun katılımıyla bir performans sergilemeye, kenti tepeden bir algı yerine eleştirel, katılımcı bir konumdan gözlemleme ve yorumlamaya dayanır. Yürüyüşü, mimari tasarım açısından özneler ve nesneler arasında farklı türden ilişkilerin yolunu açan, her yeni gözlemcinin bakış açısıyla –hatta, aynı gözlemcinin farklı zamanlardaki deneyimleriyle– zenginleşen eleştirel bir mekânsal kavrayış olarak anlatıyorum. Araştırmacı olarak, mimari temsilin indirgenmiş yukarıdan aşağıya bakan gözlem anlayışının yerini alacak geçici, algısal ve deneyimsel mimari temsil potansiyellerinin peşinde; kente, bedene, ikisi arasındaki diyaloğa dikkat çeken yürümeye dayalı mekânsal bir kavrayış düşlüyorum ve tarif ediyorum.
Özet (Çeviri)
In the thesis, I proceed from the idea that critical spatial practices which establish environments for new kinds of relationships to emerge between the body and the surroundings of the body are alternative ways of understanding and establishing a dialogue with the city. Along with the epistemological paradigm shift that originated at the beginning of the twentieth century, the concept of space has started to be described upon a dynamic and perceiving body in motion, and this shift caused the concept of space to reject Cartesian and rational descriptions. The main problem that the thesis deals with is that these Cartesian and rational concepts of body and space reduce body and space interactions to proportions, measurements and visuality. The human-centered perception of the universe that started with the Renaissance's view of the city, the orthographic perspective that examines the city from above were failing to capture experientiality and were eliminating observers –as subjects– and their experience. At this point, it would be meaningful to state that the body interacting with the space is not fixed; on the contrary, it is a dynamic concept that transforms the space and within it. I argue that the act of walking is an act that multiplies and stratifies the spatial experience, triggers the body-space relationship, and thus enables the body to establish a dialogue with the space. I open the research under four main headings. These headings are, respectively, TOEHOLD, POINT OF DEPARTURE, or INTRODUCTION; WALKING; REWRITING and ARRIVAL. I am trying to establish the theoretical background of the thesis in the TOEHOLD, POINT OF DEPARTURE, or INTRODUCTION. In five sub-headings that do not hierarchically follow each other, I convey my questions, the practices that I believe should be discussed more, my criticism, my purpose and my methodology. In the Questioning section, I examine the long-standing reductionist Cartesian and rational thoughts of body and space. This questioning reaches a whole with sub-questions collected in four pillars. The first of these is about our understanding of the city and its space, how the body-space relationship is established, and how the urban space is conceived and perceived with the body and its movement. Latter, it directs the query to conventional architectural examination and representation tools. In the third sub-question, I focus on the dominance of the desire to see the city from a bird's eye view in understanding and describing the city and its inability to capture the experientialism at the ground level and the accurate perception scale. In the last inquiry, I problematize that plan drawing is the most used tool among architectural representation typologies. In the Missing Pieces section, I draw attention to the diversity of experiences expressed through walking is not given enough importance in the literature. In the Critique section, which emerged after the sections of Questioning and Missing Pieces overlapped, I deepen my inquiries with a theoretical discussion. To achieve this, I involve the cultural history of the aerial view, the relationship between orthogonal or perspective drawings and the subject, and the conflicting situations in the theme of Modern Movement and architecture in the discussion. The epistemological paradigm shift in the twentieth century and the understanding of body and space that gradually moved ahead a slippery surface paved the way for more heuristic, empirical, critical and ambiguous discourses. Within these discourses, the focus of the thesis is on critical everyday life practices and the“walking”concept is discussed as a critical everyday life activity in the thesis. One of the most important inquiries behind this intention is based on de Certeau's rhetoric of“walking in the city”. De Certeau (1988) embraced the“act of walking”as a spatializing and space-constituting act with its permanence on the surface at every step and stated that the routes added to this action are reflections on the geography of the city. De Certeau's thought-provoking discourse, which rejected the human-centered perception of the universe that looked from above, supports this thesis' way of searching. I aim to frame a spatial conception based on walking and an unconventional, subjective critical walking method in order to increase spatial awareness and discover tacit, buried, and other information in this way. In this context, I can say that the theoretical background of the thesis is based on critical theory and poststructuralist feminist theory. The primary aim of the research is to describe the“act of walking”as critical everyday life practice and to propose a way to rewrite“walking”in unconventional subjective ways. In the WALKING chapter, I reveal the multidimensionality of walking. Walking as a bodily movement, as an opening to the world, as emotional and intellectual entanglement, as an open-ended and impromptu movement, as a kind of architecture… In the context of my purpose, to describe the act of walking as a critical everyday life practice, I first discuss theoretically what critical practices are and how the act of walking can become a way of dialogue with space. Then various walks, walking theories, walkers and walking styles are dismantled by taking into account the state of being critical, and the concepts revealed by this disassembly form a base, in other words, a lexicon for the critical walking method that the research wants to frame. One of the important conceptualizations forming the theoretical background of the thesis, which questions what critical practices are and seeks to establish a dialogue between the act of walking and space, is Jane Rendell's expression of“critical spatial practice”. Rendell (2006) argues that the theoretical reflection that entails expanding definitions such as art and architecture provides perspectives for exploring what we might call“critical spatial practice”. With this conceptualization she brought together, Rendell (2006) expresses the importance of the critical and spatial, focusing on the spatial dimensions of the multidisciplinary processes or practices that exist between art and architecture. According to her, walking as an everyday activity is also a critical spatial practice because while walking, there are possibilities for new kinds of relationships to emerge between subjects and objects (Rendell, 2006). Another inspiring discourse to discuss walking as a critical daily practice is the“walking in the city”rhetoric of anthropologist Michel de Certeau. De Certeau (1988) presents the act of walking as an anthropological, poetic and mythical experience of space, walkers as ordinary practitioners of the city; and spatial stories formed by networks of roads. Referring to Foucault's critique of power structures, de Certeau sees walking as a kind of resistance against the disconnected and privileged ways of visualizing the city as a unified whole (cited in Petrescu, 2015). Two main actions express the state of being critical in this thesis. One of them is walking; the other is rewriting of walking. Rewriting manifests in the thesis first as a rewriting of the existing walking literature and then as a rewriting of the walk I have experienced as a researcher. I base the relationship between these two main actions on the performativity theory of gender theorist and thinker Judith Butler. Butler (1988) argues that the body performing a public performance act is not a passive receiver written in cultural codes but plays its own role and animates interpretations within the limits of existing directives. Butler's (1988) theory of performativity refers to the performative action of a gendered body within cultural codes that collide with individual choices to assemble an identity. Gender-based identity formation is always performed; similarly, since it is a performative act, a walker's identity formation is framed while walking, and identity becomes clear with the rewriting of the walk. In the REWRITING chapter, I point out the ever-changing and contributing relationship between theory and practice focusing on Gilles Deleuze's conceptualization of“relays”and I suggest walking to get from one theoretical point to another. In doing so, I systematically disassemble a series of walks such as philosophers' walks for meditative reflection, the flânerie, Dada excursions, Surrealist deambulations, Lettrist dérive, and Situationist psychogeographical discoveries and I offer a conceptual lexicon that establishes the critical walking method by reassembling the concepts extracted from the existing walking literature. I envision that the walking lexicon will act like the walker's handbook, which encourages each walker to frame their own critical walking trajectory, allowing for personal exploration and subjective interventions, including their own perspectives along the way. As a researcher, I involve in the thesis with my whole body, immersing myself in the walk, and then translating this experience into the text. I frame the trajectory of“my own critical walk”employing the“walker's handbook or a walking lexicon”. To put my critical walking trajectory into practice, I practice a critical walk in the Historical Peninsula of Istanbul, around Eminönü, Hanlar District, where the movement and flow at ground level differ, and the direction of the walking body changes continuously depending on the spatial situations. As I walk, the concepts I relate throughout the thesis are being unraveled one by one. I have neither a predetermined target nor a specific speed. While I am walking, I record the walk. In these recordings, I note unexpected encounters, spatial differentiations, conversations of the people around me, my conversations with those around me, interesting events, the orientation of my body, the passages I enter and exit, the alleys or dead ends. Unique and context-specific conditions interact with my ideas and perception, causing me to make comparisons and encounter juxtapositions. I walk, discovering ground-level spatial stories as I walk, some obvious, some implicit. As if my walking body automatically wrote itself to the area I walk, my walk comes to a natural end by smashing the city into pieces along the way. With this practice, in the ARRIVAL, I make sense of“walking”as a critical spatial understanding that paves the way for different kinds of relationships between subjects and objects in terms of architectural design and is enriched by the perspective of each new observer – even by the experiences of the same observer at different times. I pursue temporary, perceptual and experiential architectural representation potentials that will replace the reduced top-down observation approach of architectural representation; I dream and describe a spatial conception based on walking that draws attention to the city, the body, and the dialogue between the two.
Benzer Tezler
- Map-making as a walking-based spatial practice in architecture
Mimarlıkta mekan kurucu bir pratik olarak yürüyüş odaklı harita üretimi
SONAT ÖZCİVANOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
MimarlıkOrta Doğu Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. İPEK GÜRSEL DİNO
- Kente mümkün bakışlar: 'Tarihi Yarımada' üzerine çizgisel olmayan bir kent anlatısı
Potential/possible perspectives to the city: A non-linear urban narrative on 'Historical Peninsula'
EMİRHAN KURTULUŞ
- Tracing continuities within the mediterranean space
Akdeniz mekanında izlenen bir süreklilik
BURCU GÖKSOY
Yüksek Lisans
İngilizce
1999
MimarlıkOrta Doğu Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. EMEL AKÖZER
- Kamusal alanda kimliklenme: Kürt Alevi Kadınların ilişkisel bağlamlarda kesişimsel mekân-kimlik deneyimleri
Identification in the public sphere: Kurdish Alevi Women's intersectional space-identity experiences in relational contexts
SEÇİL ASLAN COŞKUNER
Doktora
Türkçe
2024
Siyasal BilimlerGalatasaray ÜniversitesiSiyaset Bilimi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. HAMZA YÜKSEL DİNÇER