Metin Erksan'ın Yeşilçam'ın altın çağındaki melodramlarında erkeklik halleri ve mağduriyeti: Ölmeyen Aşk (1966), Reyhan-Dağlar Kızı (1969), Sevenler Ölmez (1970)
Masculine states and victimacy in Metin Erksan's melodramas during the golden age of Yeşi̇lçam: Ölmeyen Aşk (1966), Reyhan-Dağlar Kızı (1969), Sevenler Ölmez (1970)
- Tez No: 867613
- Danışmanlar: DOÇ. DR. TUNÇ YILDIRIM
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Sahne ve Görüntü Sanatları, Performing and Visual Arts
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Düzce Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Sinema Televizyon Ana Sanat Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 177
Özet
Prehistorik zamanlarda, yalnızca biyolojik farklılıkları içeren cinsiyet ayrımı, sosyalizasyon süreci ile birlikte toplumsal cinsiyet olgusuna evrilmiştir. Toplumsal cinsiyet pratiklerinin bireylere benimsetilmesi ve heteroataerkil bir toplum düzeni oluşturulması gayesiyle din, töre, yasalar, kurumlar, sanat gibi birçok araç işlev görmüştür. Ataerkinin öğütlediği heteronormatif cinsiyet rejimi, modernleşme süreciyle teknolojik gelişmeler neticesinde farklı araçlarla aktarılır hale gelmiştir. Sanatın bir kolu olan sinema, bu araçlar içerisinde, kitleleri etkilemede önemli bir yere konuşlanmaktadır. Sinemanın estetik ve stilistik olarak çeşitli anlatılara sahip olması eril ideolojinin aktarımı konusunda da farklılık arz etmektedir. Klasik anlatı sineması bünyesinde oluşan, zamanla melezleşen ve türeyen janrlar, bu ideolojinin aktarımında ve kitlelere benimsetilmesinde araçsal işlevini kusursuz biçimde sürdürmektedir. Bu türler içerisinde melodramlar; erkek-kadın, evli-bekâr çiftler gibi toplumun hemen hemen tüm kesimine hitap etmektedir. Ayrıca, olay örgüsünün kolay anlaşılır olması ve özdeşleşme üzerine kurulması gerekçesiyle ideolojik işlevi kolaylıkla yerine getirmektedir. Hollywood'da bulunan türlere dayalı popüler anlatı, kendi kültürümüz içerisinde ulusal bir sinematografi olarak gelişen Yeşilçam sinemasına tesir eder. Birçok türü bünyesinde barındırmakla birlikte en nevi film türleri Yeşilçam'ın altın çağında çevrilir. Bu doğrultuda üretilen melodramlar, tüm melodramatik unsurları taşımakla birlikte kendi toplumumuzun kültüründen beslenerek toplumsal cinsiyet rol normlarını aktarmakta yahut benimsetmektedir. Alandaki birçok araştırmacıya göre genel kanı, toplumsal cinsiyetin en çok kadını mağdur ettiği yönündeyken süreç içerisinde artan çalışmalarla, erkeğin de ataerki nezdinde mağdur konumda olduğu anlaşılmıştır. Bu çalışmada, erkeğin eril baskının diğer mağduru olması sebebiyle, Yeşilçam'ın altın çağında en gösterişli melodramlarını çeken Metin Erksan'ın, estetik ve stilistik özellikleri bağlamında en çok melodramatik unsuru bünyesinde barındıran Ölmeyen Aşk (1966), Reyhan-Dağlar Kızı (1969) ve Sevenler Ölmez (1970) filmleri örneklem olarak seçilmiştir. Akabinde, filmlerde yer alan erkek temsillerin, Robert Brannon ve Samuel Juni'nin (1984) erkeklik ölçeğinde bulunan dört ana norm ekseninde, erkeklik inşa sürecindeki mağduriyet durumları ortaya koyulmuştur. Sonuç olarak Erksan'ın melodramlarındaki erkek temsillerinin toplumsal rol normlarını yerine getirme konusunda zorlu bir fiziksel ve psikolojik süreçten geçtiği ve bu sürecin sonunda karakterlerin bambaşka bir karaktere büründüğü tespit edilmiştir. Erksan'ın melodramlarının ataerkil normları benimsetme kaygısı gütmediği, söz konusu erkek temsillerinin mağduriyetlerini gerçekçi bir şekilde aktardığı anlaşılmıştır.
Özet (Çeviri)
In prehistoric times, gender discrimination, which included only biological differences, evolved into the phenomenon of gender with the socialization process. Many tools such as religion, customs, laws, institutions and art have served to impose gender practices on individuals and to create a heteropatriarchal social order. The heteronormative gender regime recommended by patriarchy has become transferable through different tools as a result of technological developments during the modernization process. Among these tools, cinema has an important place in influencing the masses. The fact that cinema has various aesthetic and stylistic narratives also differs in the transmission of masculine ideology. The genres that emerged within the classical narrative cinema, hybridized and derived over time and still continue to function perfectly in the transfer of ideology and its adoption by the masses. Melodramas within genres; It appeals to almost all levels of society, such as men-women or married-unmarried couples. In addition, it easily fulfills its ideological function because the plot is easy to understand and is based on identification. The popular narrative based on genres found in Hollywood influences Yeşilçam cinema, which developed as national cinematography within our own culture.While encompassing many genres, the most notable types of films were produced during the golden age of Yeşilçam. Melodramas produced in this direction, while carrying all the melodramatic elements, are fed by the culture of our own society and convey or impose gender role norms. According to many researchers in the field, the general opinion is that gender victimizes women the most, but with increasing studies in the process, it has been understood that men are also victims of patriarchy. In this study, the films Ölmeyen Aşk (1966), Reyhan-Dağlar Kızı (1969) ve Sevenler Ölmez (1970) are chosen to analyze in order to look into the man being the other victim of masculine oppression. These examples are chosen in Metin Erksan's filmography, who shot the most flamboyant melodramas in the golden age of Yeşilçam, because they contain the most melodramatic elements in terms of their aesthetic and stylistic features. Afterwards, the victimization status of the male representations in these films concerning the masculinity construction process was revealed on the four main norm axes in Robert Brannon and Samuel Juni's (1984) masculinity scale. As a result, it has been understood that the male representations in Erksan's melodramas go through a difficult physical and psychological process in fulfilling social role norms, and at the end of this process, the characters transform drastically into new selves. It has been understood that Erksan's melodramas are not concerned with adopting patriarchal norms, but convey the grievances of the male representations in a realistic way.
Benzer Tezler
- Yeşilçam'da deneysel tavır: Alp Zeki Heper ve Metin Erksan filmlerinin çözümlenmesi
Experimental attitude in yeşilçam: Analysis of Alp zeki Heper and Metin Erksan films
NACİ ANIL KONYA
Yüksek Lisans
Türkçe
2019
Radyo-TelevizyonSelçuk ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
PROF. DR. AYTEKİN CAN
- 1990 sonrası Türk sinemasında sanat filmleri
Art films in Turkish cinema after 1990
ÇAĞLA KARABAĞ
Yüksek Lisans
Türkçe
2005
Radyo-TelevizyonAnkara ÜniversitesiRadyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. RUKEN ÖZTÜRK
- Directors of Turkish film industry who are against the culture industry and a mockumentary project
Türk sinemasında kültür endüstrisine karşı duran yönetmenler ve bir mockumentary projesi
OBEN REGGİO
Yüksek Lisans
İngilizce
2013
Radyo-TelevizyonBahçeşehir ÜniversitesiSinema Televizyon Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. ERKAN BÜKER
- Adaptation and cultural appropriation in Metin Erksan's films
Metin Erksan'ın filmlerinde uyarlama ve kültürel adaptasyon
BAŞAK GÜNBAY
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Radyo-TelevizyonAnkara ÜniversitesiMedya Ve İletişim Çalışmaları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ÖZGÜR YAREN
- Metin Erksan sinemasında toplumsal gerçekçilik ve bunun filmlerine yansıması?
?social realism in the filmography of Metin Erksan and it?s reflections on his films?
EVREN GÜNEVİ USLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2007
Radyo-TelevizyonSelçuk ÜniversitesiRadyo Televizyon Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. HALİM ESEN