The effect of visual narrative language of color codes in Youssef Chahine's cinema
Youssef Chahine sinemasında renk kodlarının görsel anlatı diline etkisi
- Tez No: 875740
- Danışmanlar: PROF. DR. ALEV FATOŞ PARSA, Assist. Prof. Dr. ELÇİN AS
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Radyo-Televizyon, Radio and Television
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: İngilizce
- Üniversite: Ege Üniversitesi
- Enstitü: Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Radyo Televizyon ve Sinema Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Radyo-Televizyon ve Sinema Bilim Dalı
- Sayfa Sayısı: 212
Özet
Renk, insan algısını ve anlayışını şekillendiren ve duygularını etkileyen, kişisel ve kültürel deneyimler aracılığıyla kazanılan bir görsel dil olarak çeşitli araştırma alanlarında önemli rol oynayan doğal bir fenomendir. Her renk, sunulduğu bağlama bağlı olarak atfedilen bir anlam taşır. Bu nedenle, görsel niteliklerinin ötesine geçerek, kültürel, sembolik ve psikolojik anlamları bünyesinde barındırır, görsel deneyimi zenginleştirir ve derinlik katar. Yedinci sanat olarak anılan sinema bağlamında, renkler, bir sinematik imge oluşturmak için yönetmenlere, güçlü bir ifade aracı olarak hizmet eder, filmdeki estetiğe, anlatıya ve karakter gelişimine katkıda bulunur. Her yönetmen, belirgin ve dikkate değer sinematik paletler oluşturmak için renkleri kullanma konusunda benzersiz bir yaklaşıma sahiptir, bu da onların sanatsal kimliklerini ve sinematik tarzlarını yansıtmaktadır. Bir film hikayesinin anlatımı, doğrusal bir dizi eylem veya görüntü sunmanın ötesinde; görüntüleri görsel olarak temsil etme ve izleyicilere belirli bir anlamı iletecek şekilde aktarmayı içermektedir. Bu doğrultuda renk, temaları aktarma, mesajları etkili bir şekilde iletme ve genel sinema deneyimini geliştirme becerisi nedeniyle film yapımında görsel bir anlatım unsuru olarak önemli bir rol oynamaktadır. Fransa'daki Lascaux mağaralarında bulunan ve tarih öncesi insanların ritüellerini tasvir eden canlı duvar resimleri gibi pek çok keşifte de görüldüğü üzere renk, tarih boyunca güçlü bir görsel iletişim biçimi olarak hizmet etmiştir. Renklerin sembolik çağrışımları, ateş, kan, gökyüzü gibi çevrelerinin doğal algısına bağlı olarak yapılmıştır. Benzer keşiflerle, zengin Mısır medeniyetine ışık tutan eski Mısır tapınaklarının duvarlarındaki renkli duvar resimlerinde de karşılaşılmaktadır. Bu antik tasvirler yalnızca çeşitli medeniyetler ve çağlar boyunca insanlık tarihini tasvir etmekle kalmamış, aynı zamanda kültürel, dini ve ruhani inançlarıyla da derin bir bağlantı kurmuştur. Böylece, insan deneyimlerinin ve miraslarının özünü yansıtmıştır. Dahası, renk sembolizmi toplumlar arasında gelişmeye devam etmiş ve farklı kültürlerde yas ve ölümü simgeleyen siyah, Yahudilikte kan ve günahı simgeleyen kırmızı, Hıristiyanlıkta İsa'nın kanını simgeleyen kırmızı veya İslam'da Muhammed peygamber ve cennet ehli ile ilişkilendirilen yeşil renkler gibi günümüze kadar tüm kültürlerde ve dinlerde önem kazanmıştır. Sanatın varoluşundan bu yana insanlar içsel düşüncelerini, duygularını ve çevrelerindeki dünyaya ilişkin algılarını ifade etmeye çalışmışlardır. Dahası, sanatsal teoriler zaman içinde geliştikçe, farklı görsel iletişim biçimleri ortaya çıkmış ve görüntü yoluyla iletişimin hakimiyetine yol açmıştır. Bu doğrultuda, günümüz görsel medyasında, fotoğrafçılık, reklamlar, reklam panoları, video oyunları, grafik tasarım, video, animasyon ve sinemada olduğu gibi görsel deneyim ana ve en önemli unsur haline gelmiştir. Yalnızca diyaloğa dayanmak yerine, fikirlerin görsel olarak ifade edilmesi ve tasvir edilmesi, mesajların iletilmesine ve anlamın üretilmesine katkıda bulunarak herhangi bir çalışmanın duygusal etkisini arttırmaktadır. Bir araç olarak sinema, büyük ölçüde görüntülere ve görsel işaretler aracılığıyla anlam iletme becerilerine dayanan, sinematografinin görsel dili aracılığıyla izleyicisiyle etkileşim kurmaktadır. Film yapımcıları, hikâye anlatımında renklerin görsel yönünü vurgulayarak sinemayı yüksek sanatsal ifade seviyelerine çıkarabilmektedir. Işık ve renk arasındaki yaratıcı etkileşim sayesinde, film yapımcıları teknik kısıtlamaları aşabilmekte ve sinematik başyapıtlar yaratabilmektedir. Bu sayede, başta renk kullanımı olmak üzere çeşitli görsel tekniklerin yardımıyla, karmaşık anlatılar inşa ederek estetik deneyimlere hayat verebilmektedirler. Rengin sinema dünyasına girişi, 19. yüzyılın sonlarında Edison Manufacturing Company tarafından“Annabelle Serpentine Dance”in elle boyanması gibi erken teknolojik gelişmelere ve film renklendirme tekniklerine paralel olarak ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, renklendirme, tonlama, şablonlama ve Technicolor ve Eastmancolor'ın ilerlemeleri de dahil olmak üzere farklı renklendirme teknikleri ortaya çıkmış ve rengin sinematik kullanımında devrim yaratmıştır. Bu evrim, dijital film yapımının ve renk derecelendirme uygulamasının gelişiyle devam etmiştir. Sonuç olarak, sinemanın siyah-beyaz ekranlardan ve sessiz filmlerden, teknolojinin gelişimiyle renkli ve sesli filmlere doğru evrimi, sinemasal deneyimi dönüştürmüş, film yapımcılarının kendilerini çeşitli paletlerle ifade etme becerilerini artırmış ve sinemasal anlatıyı zenginleştirmiştir. Bu bağlamda, sinemadaki renk dinamikleri yalnızca estetik değeriyle sınırlı olmayıp, insan algısına yansıyan tarihsel, kültürel ve psikolojik boyutların bir sonucu olarak değerlendirilmektedir. Sinemada rengin öznel kullanımına bağlı olarak, renkli sinematik görüntüler çerçevedeki anlamsal ve estetik nüansları kapsayan bir dizi kompozisyonel anlamı özünde barındırmaktadır. Renkler aracılığıyla etkili bir sinematik görüntü oluşturmak için, film yapımcıları renk uyumu ve tutarlılığı elde etmek amacıyla renk teorisi ilkelerini göz önünde bulundurmaktadır. Sinematik görüntüler oluşturmak için renk teorisini kullanmak, renklerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini ve izleyicilerin onları nasıl algıladığını geliştirmektedir. Renk özelliklerinin etkileşimi ve ton, doygunluk, değer, kontrastlar ve uyum gibi ilişkileri sayesinde film yapımcıları, izleyicileri duygusal ve psikolojik olarak derinden etkileyen görsel bir stil oluşturabilmektedir. Zettl'e (2008) göre sinemadaki renk işlevleri üçe ayrılabilir; renklerin hikâye detaylarını aktarmak, nesneleri ayırt etmek ve sembolik kodlar oluşturmak için kullanıldığı bilgi işlevi; renklerin odak noktalarını vurgularken ve görsel uyum yaratırken görüntüyü estetik olarak şekillendirmek ve dengelemek için kullanıldığı kompozisyon işlevi ve renklerin duyguları uyandırmak, dramayı yoğunlaştırmak ve genel sinema deneyimini geliştirmek için kullanıldığı ifade işlevi. Ayrıca, filmde renk çalışması, rengi göstergebilimin görsel bir unsuru olarak ele alarak sembolik anlamlarını vurgulamaktadır. Renk kodları, her görüntüyü bir işaret olarak gören göstergebilim ilkeleriyle uyumlu olarak, görüntülerin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak, filmlerde rengin görsel yorumuna üç açıdan yaklaşılabilir; film yapımcısının anlatı içinde rengi öznel kullanımı, rengin görsel kompozisyonu ve son olarak estetik etkisi ve izleyicinin öznel deneyimi ile kişisel yorumudur. Dolayısıyla göstergeleri inceleyen bir bilim dalı olan göstergebilim, sinema bağlamında renk de dahil olmak üzere görsel unsurların bir filmin genel anlamına nasıl katkıda bulunduğunu araştırmaktadır. Ayrıca sinemadaki renk kodları, film yapımcılarının fikirleri, temaları ve duyguları aktarmak için kullandıkları belirli renklerle ilişkili sembolik anlamları ifade etmektedir. Film yapımcılarının farklı anlam katmanlarını iletmelerine ve izleyiciyi görüntünün altında yatan yan anlamla meşgul etmelerine olanak tanıyan görsel bir dil olarak da düşünülebilmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda, bu tez çalışması, Mısırlı yönetmen Youssef Chahine'nin sinemasından seçilmiş filmlerin renginin düzanlamsal ve yananlamsal anlamlarını analiz etmek için Roland Barthes'ın göstergebilimsel yaklaşımını nitel bir araştırma yöntemi olarak kullanmaktadır. Düzanlam, Barthes'ın anlamlandırma sisteminin ilk aşaması olarak kabul edilmekte ve göstergenin gerçek anlamını aktardığı aşamadır. Yananlam ise göstergelerin kendilerine atfedilen sosyal, kültürel ve kişisel çağrışımlardan etkilenen ikinci bir anlam ürettiği ikinci aşamadır (Chandler, 2002: 138). Bu yöntem ile, Chahine'nin filmlerinde rengin önemini ve renk sembolizminin yönetmenin fikirlerini aktarmak ve kendine özgü görsel tarzını tasvir etmek için nasıl kullanıldığı araştırılmaktadır. Chahine, görsel hikâye anlatma tekniklerine getirdiği kendine özgü yaklaşımla ulusal ve uluslararası alanda tanınan bir yönetmendir. Sanatsal ifadeyi sosyal meseleler ve siyasi çatışmalar ile ustaca birleştiren avangart bir sinemacı olarak tanınmaktadır. Chahine, sinema kariyeri boyunca eleştiri, sansür ve yasal zorluklarla karşılaşmış, ancak bunlar onu kendi şartlarına ve tarzına uygun filmler yapmaktan alıkoymamıştır. Geleneksel normlara meydan okuyan imalarla karakterize edilen eserleri, Mısır sinemasının mirasına paha biçilmez katkılarda bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle, Chahine, filmlerinde görsel estetiği anlatılarıyla ustaca iç içe geçiren, filmlerinde fikirlerini etkili bir şekilde ileten, her filminin tonunu, hızını ve hikayesinin gelişimini önemli ölçüde etkileyen ve farklı teorilere dayanan iletişimsel renk tekniklerini sergileme başarısı gösteren usta bir yönetmendir. Bu tez çalışmasının birinci bölümünde, görsel algının anlaşılmasında renk ve ışığın birbirine bağlı ilişkisinin önemi özellikle sinema alanında incelenmektedir. Işık, yüzeyler ve nesnelerle etkileşimlerden kaynaklanan renk algısını şekillendiren ve nihayetinde beynin renkleri yorumlamasını etkileyen elektromanyetik dalgaların birincil kaynağıdır. Görsel bilginin retinadan beyne iletilmesiyle, renk algısı ayrılmaz bir şekilde ışık algısına bağlıdır ve buna bağlı olarak farklı ışık kaynakları renklerin görünümünü ve yorumlanmasını etkilemektedir. Sinemanın içeriğinde ışık, sinematik görüntünün renk işlevlerini geliştirmede çok önemli bir rol oynamaktadır. Sinemasal aydınlatma, ışığın sahneleri aydınlatan doğal işlevinin ötesine geçerek ister siyah beyaz ister renkli olsun, filmlerde ruh hali, atmosfer ve görsel estetiğin yaratılmasına etkili bir şekilde katkıda bulunmaktadır. Işık ve gölgenin manipülasyonuyla aydınlatma, izleyiciyi film boyunca yönlendiren, genel sinema deneyimini artıran ve ekranda aktarılan derinliği ve anlamı geliştiren bir yönlendirme aracı olarak hizmet etmektedir. Tezde incelendiği üzere, renk ve ışık arasındaki etkileşimi anlamak, film yapımcılarının görsel hikâye anlatımının tüm potansiyelini kullanmaları ve sürükleyici sinematik deneyimler yaratmaları için gereklidir. Renkler, insan algısı ve iletişim arasındaki ilişki de renk teorisi ve renk psikolojisi aracılığıyla araştırılmıştır. Aristoteles, Isaac Newton ve Johann Wolfgang von Goethe'nin temel eserlerinin etkili katkılarından esinlenen renk teorisi, farklı bağlamlarda rengin daha derinlemesine araştırılmasına ve analiz edilmesine olanak tanıyan ton, doygunluk, değer ve renk şemaları gibi çok çeşitli ilkeleri kapsayacak şekilde zamanla gelişmiştir. Dahası, modern renk sistemleri olan renk çarkı ve eklemeli/çıkarmalı modellerin geliştirilmesi, renklerin uyumunu ve birbirleriyle etkileşim ve karışım biçimlerini anlamak için temel çerçeveler sağlamıştır. Bu, etkili iletişim ve sanatsal ifade için temel bir unsur olan görsel uyumun yaratılmasını kolaylaştıran monokromatik, analog, tamamlayıcı ve triadik şemalarda bulunan farklı renk etkileşim türlerini gösteren renk şemaları modelleri aracılığıyla açıklanmaktadır. Buna ek olarak, rengin psikolojik yönü, insan duygularını, algılarını ve davranışlarını etkileyen rengin bireyler üzerindeki etkisini araştırmaktadır. Film yapımcıları, etkili teknikler ve renk kullanım yöntemlerini benimseyerek iletişimi güçlendirmek, etkileşim sağlamak ve anlamlı deneyimler yaratmak için rengin psikolojik etkilerinden stratejik olarak yararlanabilmektedir. Renk teorisi ve psikoloji arasındaki etkileşim, renkler, kültürel bağlamlar ve toplumsal normlar arasındaki dinamik ilişkiye ışık tutmaktadır. Aynı zamanda renkleri farklı kültürel ve diğer bağlamsal nüanslarda kabul etmek, film yapımcılarının daha öznel ve kapsamlı, kültürel açıdan hassas görsel deneyimler yaratmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca renkler psikoloji, tarih, kültür ve dinin birbiriyle ilişkili bağlamları içinde incelenmiştir. Rengin psikolojik önemi, renk algısı ve insan bilişi arasındaki ince etkileşimi ortaya koymaktadır; bu da farklı bakış açılarına ve farklı bağlamlara dayalı çeşitli anlamları ve yorumları temsil etmektedir. Örneğin, kırmızı ve sarı gibi renkler genellikle uyarılma ve heyecan hissi uyandırırken, mavi ve yeşil genellikle sakinlik ve istikrar duygularıyla ilişkilendirilir. Renkler tarih boyunca farklı kültürlerde zengin sembolik anlamlar taşıdığından, renklerin kültürel algısı da toplumsal normları ve gelenekleri şekillendirmedeki önemini vurgulamaktadır. Örneğin Çin kültüründe kırmızının şans ve refahla ilişkilendirilmesi, morun farklı kültürler ve zaman dilimlerinde kraliyet ve lüksü ifade etmesi, beyazın Hindistan'da yas ve ölümü temsil etmesi ya da mavinin Anadolu'da insanları kötülüklerden koruduğuna inanılan Nazar muskasını temsil etmesi gibi. Din ve kültür arasındaki bağlantı, çeşitli inançlarda renk sembolizminin önemini de vurgulamaktadır. Örneğin yeşil renk İslam'da Muhammed peygamberle, kırmızı Hıristiyanlıkta İsa ile, mavi Hinduizm'de Krishna ile ilişkilendirilmektedir. Renkler aynı zamanda Hıristiyanlıkta kırmızı rengin kurbanı temsil ettiği çeşitli temaları da sembolize etmektedir. Renklerin sembolik anlamları, çeşitli inançları ve ahlaki değerleri aktarmak için görsel estetiğin ötesine geçmektedir. Böylece renkler farklı kültürlerin, inançların ve kimliklerin görsel işaretleri olarak hareket etmekte ve kolektif kimliklerin ve kültürel uygulamaların şekillenmesinde önemli bir rol oynamaya devam etmektedir. Bu tez çalışmasının ikinci bölümü, görsel hikâye anlatıcılığı tarihinde önemli bir dönüm noktası olan sinemanın siyah beyazdan renkliye geçişini incelemektedir. Edward Muybridge ve Lumière kardeşler gibi öncülerin sinemasal yenilikleri yönlendirmede çok önemli bir rol oynayan ilk girişimleri incelenmiştir. Bu girişimler, sinema ve film yapımında yeni bir çağın başlangıcını işaret etmiş, gerçekliği renkli olarak yakalama arzusu tarafından yönlendirilmiş ve motive edilmiştir. Gerçekliği renkli olarak yakalamaya yönelik bu artan arzu nedeniyle, Edward Turner'ın 1902'deki ilk renk testinin çığır açan keşfi, filmde gerçekçiliğin ve rengin ifade potansiyelinin amansız arayışını vurgulamıştır. Bir anlamda bu girişimler, gerçekliği renklerle yakalama arayışıyla sinemasal yeniliğin arkasındaki öncü itici güç olarak kabul edilmektedir. Bunu, elle boyama, şablonla boyama, renklendirme, tonlama, mordanla tonlama teknikleri gibi çeşitli renklendirme tekniklerinin ortaya çıkması ve Kinemacolor ve Technicolor gibi daha gelişmiş renklendirme tekniklerinin zorluklara ve yüksek maliyete rağmen 20. yüzyılın sonlarında sinemanın dijitalleşmesine kadar Hollywood yapımlarında benimsenmesi izlemiştir. Sinemanın dijitalleşmesi, film yapımcılarının renkli görüntülerin manipülasyonu ve iyileştirilmesi yoluyla deney yapmalarına ve ifade etmelerine olanak tanıyan yeni bir fırsat çağının önünü açmıştır. Yeni dijital teknolojilerin kullanımı sayesinde, film yapımcıları sinematik görüntü ve filmin görsel estetiği üzerinde daha fazla kontrol sahibi olabilmiş ve görsel hikâye anlatımında yeni bir dönem başlamıştır. Ayrıca, renk ve rengin hareketli görüntüyle ilişkisi hakkındaki estetik yaklaşımlar, Hugo Münsterberg ve Rudolf Arnheim gibi ilk öncülerin ve Béla Balázs, Sergei Eisenstein, Siegfried Kracauer, André Bazin, Gilles Deleuze gibi daha sonraki teorisyenlerin temel perspektifleri aracılığıyla kapsamlı bir şekilde araştırılmıştır. Bu tartışmalar, rengin sinema estetiğindeki karmaşık rolünü ve aracın ifade gücünü şekillendirme potansiyelini ortaya koymuştur. Bazı teorisyenler, tek renkli veya siyah beyaz filmlere kıyasla ifade kabiliyeti sağlamadaki potansiyel sınırlamalarla ilgili endişelerini dile getirirken, diğerleri rengin sürükleyici sinematik deneyimleri geliştirme ve yaratmadaki önemli rolünü vurgulamıştır. Renge yönelik teorik yaklaşımların bu derinlemesine incelemesi, rengin hikâye anlatımı alanında bir tartışma ve ilham konusu olarak süregelen etkisinin altını çizmiştir. Çalışma ayrıca renk, sinematik görsel anlatım ve yorumlama arasındaki ilişkiyi göstergebilim kuramı aracılığıyla incelemektedir. Filmlerde renk kullanımını analiz etmek ve anlamak için göstergebilimsel teoriyi uygulamak, sinematik görüntülerin içine gömülü çeşitli anlam katmanlarına dair derin içgörüler sağlamıştır. Bu içgörüler, Ferdinand de Saussure, Charles Sanders Peirce, Roland Barthes ve diğerlerinin teorik çerçevelerinden yararlanılarak detaylandırılmıştır; bu çerçevede renkler, sinema söylemi içinde mesajlar, kültürel kodlar ve sembolik temsiller ileten işaretler olarak yorumlanmıştır. Barthes'ın düzanlam ve yananlam yaklaşımının incelenmesi yoluyla, Mısırlı yönetmen Youssef Chahine'nin seçilmiş filmleri göstergebilimsel yöntemle analiz edilmiştir. Son olarak, ikinci bölüm Mısır sinemasının evrimine, ilk deneyimlerden ve kolonileşme nedeniyle yabancı kuruluşların hakimiyetinden, Mısır sinemasının altın çağına ve ardından gelen stil, tür ve sosyo-politik bağlamdaki değişimlere kadar kapsamlı bir bakış açısı sağlamıştır. Bu konu, ilk Mısır stüdyosu olan Studio Misr'in kurulması ve Mısır film endüstrisinin millileştirilmesinin yanı sıra Hollywood'un egemenliğine meydan okuyan vizyoner bir sinemacı olarak ortaya çıkan Youssef Chahine gibi ikonik yönetmenlerin katkılarının tarihsel bağlamı üzerinden incelenmiştir. Chahine, filmlerinin sanatsal önemini yükselten ve Mısır filmlerinin uluslararası alanda yayılmasına ve tanınmasına katkıda bulunan epik filmler üretmesi ve avangart teknikler kullanmasıyla dikkat çekmektedir. Mısır sinemasında rengin kullanılmaya başlanması ve renkli sinematografinin ortaya çıkışı, Mısır filmlerinin gelişmesine katkıda bulunan önemli bir teknolojik ve sanatsal döneme işaret etmektedir. Başlangıçtaki zorluklara ve sınırlı uzmanlığa rağmen, Mısırlı sinemacılar renkli sinematografiye uyum sağlamayı, denemeler yapmayı ve yavaş yavaş ustalaşmayı başarmışlardır. Dahası, Youssef Chahine'nin bir sinemacı olarak mirası, geleneksel film yapımının norm ve beklentilerinden sapan ve eleştirmenler tarafından benzersiz, cesur ve hatta tartışmalı olarak görülebilecek görsel dil ve anlatı tarzıyla sanatsal ifadenin sınırlarını zorlamıştır. Filmleri sadece Mısır toplumunun sosyo-politik gerçeklerini temsil etmekle kalmamış, aynı zamanda ana akım geleneklere meydan okuyarak daha karmaşık ve incelikli bir hikâye anlatımına yol açmıştır. Kariyeri boyunca Chahine'nin filmleri hem ulusal hem de uluslararası alanda yeni nesil sinemacılara ilham vermiş ve ardından sonraki nesillerde de yankı uyandırmaya devam eden bir miras bırakmıştır. Filmleri izlendiğinde, Chahine'nin filmlerinin siyasi ve toplumsal hareketlerden etkilendiği ve bu hareketlerle iç içe geçtiği, o dönemde hâkim olan ideolojileri şekillendirdiği açıkça görülmektedir. Sansür, yasal zorluklar ve kısıtlamalarla karşılaşmasına rağmen Chahine, kültürel ifade ve toplumsal yansıma işlevi gören filmler yapmaya devam etmiştir. Birinci ve ikinci bölümlerde sunulan teorik çerçeveye dayanarak, bu tez çalışmasının üçüncü bölümü Youssef Chahine'nin filmlerinin göstergebilimsel analizine ayrılmıştır. Bu bölümde, araştırmanın önemi ve amacı, metodolojisi, çalışmanın kapsamı ve sınırlılıkları ile seçilen filmlerin analizi ana hatlarıyla açıklanmıştır. Araştırma, Youssef Chahine'nin filmlerindeki renk kodlarının görsel anlatım diline etkisine odaklanarak, Youssef Chahine'nin filmleri bağlamında Mısır sinemasında renklerin önemini ve sembolizmini vurgulamayı amaçlamıştır. Filmler, amaçlı örneklem tekniğiyle belirlenmiş ve verileri analiz etmek için nitel içerik analizi kullanılmıştır. Analiz, seçilen filmlerdeki renk kodlarını anlama ve yorumlama aracı olarak göstergebilim yaklaşımı temel alınarak gerçekleştirilmiştir. Göstergebilim bir filmin, renklerin farklı bağlamlarda nasıl mesajlarla, hangi anlamlandırmalarla iletişim kurduğu ve nasıl yananlamlar taşıdığı ile ilgilidir ve bu bağlamda yönetmenin görsel stilini ve renk paletini ortaya çıkarmak, renklerin filmlerin anlatı yapısına nasıl hizmet ettiğini incelemek ve filmlerde yansıtılan alt anlamda yatan ideolojik temaları ortaya çıkarmayı amaçlamak bu tez çalışmasının ana sorunsalıdır. Roland Barthes'ın düzanlam ve yananlam kuramına dayanan göstergebilimsel bir analiz uygulayarak nitel bir araştırma yöntemi benimseyen çalışma, Chahine'nin tarihsel, dini ve kültürel faktörlerden etkilenerek filmlerinin anlatısı içinde renkleri nasıl kullandığını keşfetmeye çalışmıştır. Chahine'nin seçilen dört filminin analizi, yönetmenin görsel estetiğinin ve hikâye anlatma tekniklerinin kapsamlı bir şekilde incelenmesini sağlamıştır. Dolayısıyla bu bölüm, Chahine'nin filmlerine dair ayrıntılı bulgular ve analizler sunarak, renklerin sürükleyici bir sinema deneyimi yaratmadaki rolünün daha derinlemesine şekilde anlaşılmasına katkı sunmuştur. İlk film olan Muzaffer Salah El-Din, Eyyubi sultanı Salah El-Din ile Haçlılar arasında Kudüs'te yaşanan tarihi çatışmayı anlatmaktadır. Filmde ihanet, sadakat, onur ve diplomasi temaları işlenirken, çatışma Kudüs'ün Arap yönetimine geçmesiyle sona ermektedir. Filmde renk kullanımı ile renk ile ışık arasındaki etkileşim, film boyunca çok katmanlı anlamlar ve semboller aktarılmıştır. Filmdeki renklerin göstergebilimsel analizi, renklerin işlevlerini keşfetmeye ve kültürel bağlamları, tarihi olayları ve karakter dinamiklerini tasvir etmedeki anlatım dilini ortaya çıkarmaya yardımcı olmaktadır. Filmin analizindeki en önemli bulgulardan biri, anlatıdaki farklı kültürleri, dinleri ve ahlaki değerleri temsil etmek için renklerin stratejik işlevleridir. Rengin bilgilendirici işlevi, Chahine'in film boyunca Kudüs'teki Arapların mücadelesini temsil etmek için sıcak toprak tonlarını kullanırken, Haçlıları kırmızının canlı tonlarıyla tasvir etmesinde açıkça görülmektedir. Böylece Chahine, renklerin ve ışığın farklı işlevlerini kullanarak, film boyunca derin temaları ve altta yatan ideolojileri aktaran görsel bir anlatıyı ustalıkla yaratmıştır. İkinci film, Adieu Bonaparte, Mısır'ın Fransız işgali sırasında üç kardeşin hikayesini anlatırken, her birinin farklı yolunu ve çatışmalarını vurgulamaktadır. Film, sömürgecilik, isyan, direniş temalarını aktarırken, tarihsel bir çalkantı dönemindeki kişisel ilişkilere de ışık tutmaktadır. Filmdeki renklerin göstergebilimsel analizi, film boyunca temaları ve anlatıları iletmek için renk ve ışık kullanımının kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu kompozisyonel zıtlık, sömürgeci ve sömürgeleştirilen arasındaki güç dinamiklerini temsil ederek, direniş ve kültürel kimlik temalarını aktarmakta ve renk kullanımı yoluyla da ideolojik ve kültürel farklılıkları pekiştirerek anlatının görsel zenginliğine katkıda bulunmaktadır. Üçüncü film olan Göçmen, İncil ve Kur'an'da anlatılan Yusuf'un hikâyesinden esinlenerek, kardeşlerinin kendisinden kurtulmaya çalıştığı Ram'ın göçebe kabile hayatından kaçarak Mısır'a gidip tarım öğrenmesini ve halkına yardım etmesini anlatmaktadır. Film azim, inanç, ihanet, kişisel gelişim ve affetme temalarını işlemektedir. Göçmen'in göstergebilimsel analizi, anlatının derinliğini ve karmaşıklığını aktarmada renk kontrastlarının farklı kullanımlarını içermektedir. Diğer filmlere benzer şekilde, renklerin bilgi verme işlevi kültürel ritüelleri ve tematik zıtlıkları yansıtmaktadır. Böylece, Chahine'in Göçmen'de görsel kontrastlar yaratan renk ve ışıklandırmayı ustaca kullanması, filmin karakterleri, motivasyonları, sosyal dinamikleri, kültürel ve dini uygulamalar gibi diğer tematik keşifleri hakkında derin içgörüler sunmuştur. Dördüncü ve son film olan Kader, 12. yüzyılda Endülüs'te yaşamış ünlü bir Müslüman filozof olan İbn Rüşt' ün hayatını anlatmaktadır. Film, İbn Rüşd'ün felsefe ve dini uzlaştırması ile köktendinciliğin yükselişi arasındaki çatışmaları sunarken, aşk, siyaset ve ideoloji temalarını da aktarmaktadır. Filmdeki renklerin göstergebilimsel analiziyle, anlatının derinliğine ve tematik zenginliğine katkıda bulunan renklerin çeşitli işlevleri ortaya konmuştur. Bu durum filmdeki tarihsel bağlamı aktaran rengin bilgilendirici işlevine bir örnek oluşturmaktadır. Ayrıca, rengin kompozisyonel işlevi de zıtlıklar yaratmada, duyguları aktarmada ve ana temaları vurgulamada önemli bir rol oynamıştır. Son olarak, film boyunca rengin ifade işlevi, karakterlerin özelliklerini yansıtmada ve duygularını aktarmada önemli bir rol oynamaktadır. Özetle, Youssef Chahine'in seçilen tüm filmlerinin göstergebilimsel analizi, filmlerinde anlatının aktarılmasında rengin oynadığı önemli rolü ortaya koymaktadır. Chahine renk ve ışıklandırma tekniklerini ustalıkla kullanmış, bu da hikâye anlatımının derinliğine ve anlamına katkıda bulunmuştur. Sonuç olarak, renklerin filmlerin zaman, mekân, duygular, karakter özellikleri, anlatı temaları, kültürel ve tarihi kavramlar gibi farklı yönlerine ışık tuttuğu görülmektedir. Renk sembolizminin, karakterlerin duygusal durumunu yansıttığı ve film boyunca gelişimlerini ortaya çıkardığı için psikolojik yönle yakından ilişkili olduğu da ortaya çıkmıştır. Dahası, yönetmenin kullandığı renkler onun filmlerinde işlediği temaların gerçekçiliğinin vurgulanmasına, filmlerinin genel estetik anlayışına, Chahine'nin Mısır sinemasındaki eşsiz mizansenine ve tanınabilir görsel tarzına katkıda bulunmuştur. Öncü bir Mısırlı sinemacı olarak Chahine, ideolojik temaları ve cesur konuları keşfetme eğiliminde olduğu filmlerinde açıkça görüldüğü üzere, sinemanın ifade gücü ve renkler de dahil olmak üzere görsel tekniklerin kullanımı konusunda derin bir anlayış sergilemiştir. Filmleri aracılığıyla Chahine'in cesur anlatılar ve kışkırtıcı imgeler kullanarak toplumsal normlara meydan okumayı ve aşırı ideolojilerle mücadele etmeyi amaçladığı ortaya çıkmıştır; tıpkı Chahine'in Göçmen filmi nedeniyle sansüre maruz kaldığı ve buna yanıt olarak Kader filminde sanatsal özgürlüğü savunduğu önemli olayda olduğu gibi. Bununla birlikte, Chahine'in filmlerinde renk kodlarının anlatım dilini kullanması, toplumsal değişimi savunmak ve baskıcı ideolojilere meydan okumak için güçlü bir araç olarak hizmet etmiştir. Renklerin etkileyici kullanımı sayesinde Chahine önemli anların canlı portrelerini çizerken, Selahaddin filminde pan-Arabizm, Kader filminde Endülüs'te İslam medeniyetinin çöküşü ve Adieu Bonaparte filminde Ali ve Yehia gibi karakterlerle vatanseverlik ve kimlik keşfi gibi temaları ön plana çıkartmayı, geçmiş ve bugün arasında köprü kuran karmaşık anlatıları örmeyi başarmıştır. Dolayısıyla, tez kapsamında Chahine'nin filmlerinde renk kullanımının incelenmesi, görsel hikâye anlatımındaki rolünün önemine dair değerli içgörüler sağlamıştır. Sonuç olarak, renk algısının kültürel olarak çeşitlilik gösterdiğini kabul etmek önemlidir; bu da yönetmenin renkleri kasıtlı ya da kasıtsız, sembolik gerekçelerle ya da gerekçesiz olarak kullanabileceği ve izleyicilerin renk kodlarını anlama ve tepkilerinin kişisel bakış açılarına ve kültürel geçmişlerine bağlı olarak değişebileceği anlamına gelmektedir.
Özet (Çeviri)
Color is a natural phenomenon that plays a vital role in various fields of research, serving as a visual language that shapes human perception and understanding and influencing emotions and self-expression. This is acquired through personal and cultural experiences that vary from one individual to another. Each color carries a meaning attributed to it that depends on the context in which it is presented. Thus, it goes beyond its visual qualities, embodying cultural, symbolic, and psychological meanings that enrich the visual experience and add depth to it. In the context of cinema, the seventh art, colors, serve as a powerful and expressive tool for filmmakers in creating a cinematic image, contributing to the aesthetics, storytelling, and character development within a film. Each director has a unique approach to using color to create distinctive and remarkable cinematic palettes that reflect their artistic identity and cinematic style. This study focuses on the narrative language of colors in the selected films of the Egyptian director Youssef Chahine. The films were selected through purposive sampling for their visual aesthetics, and a qualitative content analysis method was employed to analyze the data. The analysis is based on theoretical approaches of semiotics to understand and interpret color employment in the selected films. Semiotics is concerned with the kind of meaning a film will communicate through signs, in which it investigates how colors signify and communicate messages and meanings in different contexts. Moreover, it aims to reveal the visual style and color palette of the director, to examine how colors served the narrative structure of the films and to reveal the underlying ideological themes reflected in the films.
Benzer Tezler
- Kentsel peyzajların tüketilmesinde sinema filmlerinin rolü
The role of movies in the consumption of urban landscapes
BAŞAK ÖZER
Doktora
Türkçe
2017
Peyzaj Mimarlığıİstanbul Teknik ÜniversitesiPeyzaj Mimarlığı Ana Bilim Dalı
PROF. DR. YASİN ÇAĞATAY SEÇKİN
- Michelangelo antonioni'nin filmlerinde kullandığı renk paletinin anlamsal işlev ve görsel estetik perspektifinden incelenmesi
An analysis of the color palette used in michelangelo antonioni's films from the perspective of semantic function and visual aesthetics
NAHİDE BEREKETOĞLU
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Güzel SanatlarAkdeniz ÜniversitesiSinema Televizyon Ana Sanat Dalı
PROF. DR. MUSTAFA FADIL SÖZEN
- Kendilik sunumu olarak yenidışavurumsal otoportreler
New expressive self-portraits as self-presentation
MEHTAP SALDIRAY
Sanatta Yeterlik
Türkçe
2023
Güzel SanatlarErciyes ÜniversitesiResim Ana Sanat Dalı
PROF. DR. AYGÜL AYKUT
- Bir 'Umut Sineması': İran sinemasında Cafer Penahi anlatı yapısı
A 'Cinema of Hope': Cafer Penahi narrative structure in Iranian cinema
ZAHRA MIRRZA
Yüksek Lisans
Türkçe
2024
Radyo-TelevizyonAnadolu ÜniversitesiSinema Televizyon Ana Bilim Dalı
PROF. DR. EROL NEZİH ORHON
- Derviş Zaim sinemasında öz-biçim bağlamında dil ve üslup arayışları
Contex of Dervis Zaim movies
MEHMET ÖZEN
Doktora
Türkçe
2014
Sahne ve Görüntü SanatlarıMaltepe Üniversitesiİletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SELAHATTİN YILDIZ