Geri Dön

Bölerek yutma fenomeni (piecemeal deglutition) ve Disfaji Limiti'nin elektrofizyolojik önemi ve klinik kullanımı

Başlık çevirisi mevcut değil.

  1. Tez No: 88872
  2. Yazar: NEFATİ KIYLIOĞLU
  3. Danışmanlar: PROF. DR. CUMHUR ERTEKİN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Nöroloji, Neurology
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 1999
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Ege Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Nöroloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 237

Özet

207 7. ÖZET Disfaji, nörolojik hastalıklarda klinik ve subklinik olarak oldukça sık gözlenen bir durumdur. Disfajinin objektif olarak ortaya konabilmesi, gelişebilecek komplikasyonlann önlenebilmesi açısından önem taşır. Bu amaca uygun olarak geliştirilmiş bir çok yöntem olmasına rağmen bu yöntemlerin teknik, ekipman ve maliyet olarak bir takım güçlüklerinin olması, tarama ve tam amaçlı olarak daha basit yöntemleri aramaya itmiştir. Bu amaçla nörojenik disfajiye yaklaşımda, nörofizyoloji laboratuarlarında yapılabilecek basit bir yöntemle de, yukarıda bahsedilen yüksek maliyetli yöntemlere eş standartlarda bilgi verebilecek bir yöntem ortaya konmaya çalışılmış ve disfaji etyolojisine yönelik fizyolojik araştırmalar yapılmıştır. Yöntem ana olarak ingilizce“Piecemeal Deglutition”bölerek yutma denen, bolusun bir defada yutulabilecek iken ikiye veya daha fazla sayıya bölünerek yutulmasına dayanır. Bölerek yutma için limit, çeşitli araştırmacılar tarafindan daha önce çalışılmıştır. Bizim daha önce yaptığımız çalışmaların ışığı altında ve bu çalışmadan da elde edilen gözlemler ile bölerek yutma sının su için 20 mi kabul edilmiştir. Kişilerin 20 mi ve altındaki suyu bir defada içebilmelerine Disfaji Limiti normal, tersi duruma ise patolojik denmiştir. Disfaji Limitine, dolayısı ile bölerek yutmaya etki edebilecek fizyolojik ve patolojik etkenler, normal bireyler ve hasta gruplarında araştırılmış ve hasta gruplarında, bu yöntemin disfajiyi ortaya koyabilmedeki duyarlılık ve özgüllük ile, klinik disfaji skoru arasındaki korelasyonu ortaya konmuştur. Çalışmada her olguya, tetkik öncesinde Disfaji Derecesi adı verilen klinik disfaji skoru verildi. Kayıtlamalar sandalyede nötral pozisyonda oturur iken, submental kasların aktivitesinin ve laringiyal hareketin EMG cihazmda uygun apereylerle“delay line”tekniği ile eş zamanlı olarak kayıtlanması ile elde edildi. Yutma denmesi için her iki sinyalinde eş zamanlı olarak değişiklik göstermesi şartı arandı. Bunun gerekçesi ise, submental kas aktivitesinin, larinksi yukarı çekerek ve orada tutarak, yutmadaki hava yolu korunumu gibi208 temel bir işlevi yapmasıydı. Yine bu iki sinyal arası ilişkilere zamansal isimler verildi ve bunların ilişkileri de normal ve hasta bireylerde çalışıldı. Fizyolojiye yönelik olarak yapılan çalışmada, normal kontrol bireylerinde, Disfaji Limiti yöntemindeki bölerek yutmaya etki eden faktörler araştırıldı. Duyusal girdilerin yutma üzerine etkisi orofaringiyal mukozanın anestezisi ile araştırıldı. 12 normal bireyde lokal Xylocaine anestezisi altında 10 sn süresince DL değişmeleri gözlendi. Olgularda DL'nin patolojik sınırlara indiği ve hatta aspirasyonun da ortaya çıkması ile klinik ve elektrofîzyolojik olarak disfajik hale geldiği gözlendi. Bu bulgunun yakın zamanlı literatür tararından desteklenmiyor olması yöntemlerin farklı olmasına ve anestezi etkisinin kısa sürmesine bağlandı. Anestezi altında 200 msn süreli gözlemler yapılarak zaman süreleri arasındaki ilişki ve değişimlerine de 10 olguda bakıldı. Her iki çalışma sonrasında ise, anestezinin yol açtığı sensoriyel girdi eksikliğinin bölerek yutma ortaya çıkarabildiği, hatta aspirasyona yol açabildiği, yine girdi eksikliği ile kortikobulber sürümün aşın olarak arttığı ortaya kondu. Yine normal bireylerde ve hasta gruplarında baş pozisyonlarının DL üzerine etkileri araştırıldı. 21 normal bireyden 12'sinde hiçbir değişme olmaz iken en güvensiz pozisyonun başm arkaya yattığı pozisyon olduğu ortaya çıktı. 33 disfajik hastanın incelendiği grupta ise, lateralizasyon veren yana başın eğilmesi ve başın öne eğik postürü genellikle en güvenli yöntemler olduğu bulundu. Yaklaşık 1 sn süren yutma olayında, korteks ve bulber yutma merkezinin, yutma üzerine etkilerini, elektrofizyolojik yöntemle ortaya koyabilmeye de çalışıldı. Bunun için kortikobulber etkilerdim olan, istemli yutamayan hasta bireyler ve normal bireyler çalışmaya alındı. Normal bireylerde refleks yutmayı ortaya koyabilmek için 2 yöntem kullanıldı. Birincisi, 16 normal bireyde başın arkada ve ağzın açık olduğu pozisyondu. İkinci olarak ta, 8 olguda nazofaringiyal kateter yolu ile oral bölgenin devre dışı bırakıldığı pozisyondu. İstemli ve refleks yutma arasındaki fark A- 0 intervali olarak belirlenen submental kasların kasılması ve larinks hareketinin başlangıcı arasındaki sürede saptandı. Bu süre istemli yutmalarda 160 -209 418 msn arasında iken refleks yutmada 100 msn'nin altında idi. Nazofaringiyal kanül ile ve de hasta gruplarında benzer sonuçlar elde edildi. Normal bireylerde ve hasta gruplarında DL yöntemi, 10 sn'de olduğu gibi 20 sn içerisinde de araştırıldı. Sensitivite ve spesifîte değişmeleri gözlendi. 20 sn süreli DL yöntemi ile sensitivite çok artarken spesifîte çok düşmekte ve pozitif tahmin edici değer de ileri düşmekteydi. Yani testin pozitif olması her zaman disfaji anlamına gelmiyordu. Hasta gruplarında bakı öncesi yapılan klinik disfaji skoru ile DL yöntemi arasındaki disfajiyi ortaya koymadaki duyarlılık, özgüllük ve korelasyon ilişkisi de araştırıldı. Toplu sonuçlan aşağıda verildi. Sonuçlara göre yüksek duyarlılık ile ve yine oldukça yüksek korelasyonda disfajiyi ortaya koyabildiği gözlendi. Tablo 7.1 İncelemeye alman olguların sayı ve istatistiksel değerlendirimi. Sonuç olarak DL yönteminin, hasta grupları içinde subklinik disfajiyi ortaya koyabildiği, aspirasyonu elimine eden pozisyonu bulabildiği, klinik izlemde kullanılabilir olduğu, hastalarda ciddi bir aspirasyon riski ortaya çıkarmadan yapılabildiği, teknik olarak tekrarlanabildiği, elektrofîzyoloji laboratuarında EMG cihazında yapılabildiği, deneyimli personel gerektirmediği, maliyet olarak kompleks apereyler gerektirmediği ve ucuz olduğu öne sürüldü. DL tekniği ve diğer EMG yutma teknikleri birlikte düşünüldüğünde, yutma bozukluklarının tam ve tedavisine önemli katkıda bulunduğu kabul edildi. Videofluroskopi,210 manometri, endoskopi gibi invaziv yöntemlerin endikasyon alanlarını daraltmaya aday bir yöntem olduğu görüldü.

Özet (Çeviri)

Özet çevirisi mevcut değil.

Benzer Tezler

  1. Parkinson hastalığında yutma bozukluklarının eletrofizyolojik incelemesi

    Başlık çevirisi yok

    FİGEN EŞMELİ (TOKUÇOĞLU)

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2000

    NörolojiMarmara Üniversitesi

    Nörolojik Bilimler Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. ÖNDER US

  2. Yoğun dalga boyunu bölerek çoğullama (DWDM) sistemlerinde yeni anahtarlama teknikleri ve ilgili simülasyonlar

    New switching techniques and simulations about them in dense wavelength division multiplexing (DWDM) systems

    ŞENOL ŞAHİN

    Yüksek Lisans

    Türkçe

    Türkçe

    2006

    Elektrik ve Elektronik MühendisliğiSelçuk Üniversitesi

    Elektrik-Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. MEHMET BAYRAK

  3. Yutmanın oral döneminde masseter ve perioral kasların önemi

    Başlık çevirisi yok

    TOLGA ÖZDEMİRKIRAN

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2002

    NörolojiEge Üniversitesi

    Nöroloji Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. CUMHUR ERTEKİN

  4. Causes and consequences of the highly skilled migration from Turkey to Germany: 2014 - 2019

    Türkiye'den Almanya'ya vasıflı emek göçünün nedenleri ve etkileri: 2014 – 2019

    HAZAL BÖLEREK

    Yüksek Lisans

    İngilizce

    İngilizce

    2021

    Uluslararası İlişkilerMarmara Üniversitesi

    Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SUNA GÜLFER IHLAMUR ÖNER