Sol taraflı aksesuar yolu olan wolf- parkınson-whıte sendromlu hastalarda ilk tercih retrograd aortik yolla ablasyon yapılanlarda transseptal yola geçiş prediktörleri
Predictors of transition to transseptal path in patients with wolff-parkinson-white syndrome with left-sided accessory pathway undergoing first choice retrograde aortic abblated tract
- Tez No: 898990
- Danışmanlar: PROF. DR. NİHAL AKAR
- Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
- Konular: Kardiyoloji, Cardiology
- Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
- Enstitü: Tıp Fakültesi
- Ana Bilim Dalı: Kardiyoloji Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 64
Özet
Giriş: Wolf-Parkinson-White sendromu en sık görülen preeksitasyon tipidir. WPW sendromunun küratif tedavisinde radyofrekans kateter ablasyonun güvenli olduğu ve yüksek başarı oranlarına ulaştığı bilinmektedir. Ablasyon işlemi için aksesuar yolun lokalizasyonuna göre venöz ve arteriyel giriş yolu kullanılır. Sağ taraflı aksesuar yollarda venöz yol kullanılırken, sol taraflı aksesuar yolu olan hastalarda transaortik (arteriyel) ve ya transseptal (venöz) yaklaşım tercih edilir. Şimdiye kadar, sol taraflı aksesuar yol ablasyonu için optimal yaklaşım konusunda net öneriler yapılmamıştır. Bizim kliniğimizde de genelde sol taraflı aksesuar yollara ilk yaklaşım retrograd aortik yol olmaktadır. Bu çalışmanın amacı sol taraflı aksesuar yolu olan hasta grubunda ilk olarak transseptal yol tercih edilmesi için gereken prediktif faktörleri belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Ocak 2017 ve Mart 2024 tarihleri arasında Ankara Şehir Hastanesi ve Yüksek İhtisas Hastanesi Kardiyoloji bölümünde ablasyon işlemi yapılan Wolf-Parkinson-White sendromlu 557 hasta incelendi. Bu hastalardan 235' i sağ taraflı aksesuar yolu oldukları için dışlandılar. 322 hastada sol taraflı aksesuar yol vardı ve çalışmaya bu hasta grubu ile devam edildi. Hastaların hepsi 18 yaş üstüydü. Elektrokardiyografi parametreleri, ekokardiyografi bulguları, elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) raporları, kilo ve boy parametreleri hastane veri sisteminden elde edildi. Bulgular: Çalışmaya sol taraflı aksesuar yolu olan Wolf-Parkinson- White sendromlu 322 hasta alındı. Hastaların yaş ortalaması 38.96±13.40 yıl olup minimum hasta yaşı 18, maksimum hasta yaşı 78 idi. Hastaların %32,3'ü kadın, %67.7'si erkek idi. Hastaların 242'de manifest, 80 'de concealed aksesuar yol mevcut idi. Transseptal yol ile ablasyon yapılan 55 hastadan 2 'de hipertrofik kardiyomiyopati (HKMP), 6 'da ise hipertansiyon ( HT) hastalığı mevcut idi. Asendan aort (AA) çapı ortalaması 32.29± 2.85 mm, sol atriyum (SA) 34.33± 3.03 mm idi. Hastaların VKİ değerleri retrograd aortik yol ile başarılı olan grupta 24.94±3.94, başarısız olan grupta ise 24.24±4.68 şeklinde idi ve iki grup arasında istatiksel fark izlenmedi. Hastaların EF değerleri retrograd yolla başarılı olan grupta % 61.66±3.91, başarısız olan grupta %61.07±3.82 idi ve EF değerleri açısından iki grup arasında istatiksel fark bulunmadı. Çalışma popülasyonunda, retrograd aortik yolla ablasyon başarılı olan hasta grubu ile başarısız olan grup arasında diğer ekokardiyografik İVS, SVAD, sol ventrikül EDD değerleri her iki grupta benzerdi. Yine retrograd aortik yolla ablasyon işleminde başarılı olan grupta sol atriyum değerleri 34.39±2.97 mm, başarısız grupta 34.04±3.45 mm idi ve sol atriyum değerleri iki grup arasında benzerdi. Hastaların %82.9'unda retrograd aortik yol ile ablasyon başarılı idi. Retrograd aortik yolla ablasyon sonucunda başarılı olan hastalarla başarısız olan (transseptal yola geçilen) hastaların karşılaştırmaları yapıldığında hastaların AA değerlerinin transseptal geçiş için prediktör faktör olarak anlamlı olduğu tespit edildi. Asendan aort çapı 31 mm ve daha küçük hasta grubunda retrograd aortik yolla ablasyonun başarısız olduğu görüldü (p0.05), transseptal geçiş yapılan 55 hastadan 23' de (% 41.8) aksesuar yol lokalizasyonunun lateral duvarda olduğu görülmüştür. Sonuç: Yaptığımız çalışmada aort çapı küçük olan hasta grubunda ilk tercih retrograd aortik yol ile ablasyon işlemine alınan hastalarda transseptal girişime geçişin daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca lateral duvar yerleşimli aksesuar yollardada transseptal geçiş oranının yüksek olduğu görülmüştür. Sonuç olarak küçük aortası olan ve lateral/anterolateral yerleşimli aksesuar yol varlığında ilk tercih olarak transseptal girişimle ablasyon işlemine başlamak mantıklı olabilir.
Özet (Çeviri)
Introduction: Wolff-Parkinson-White syndrome is the most common type of preexcitation. It is known that radiofrequency catheter ablation is safe and has high success rates in the curative treatment of WPW syndrome. Venous and arterial access routes are used for ablation according to the localization of the accessory pathway. While the venous route is used in right-sided accessory pathways, the transaortic (arterial) or transseptal (venous) approach is preferred in patients with left-sided accessory pathways. Up to now, no clear recommendations have been made regarding the optimal approach for left-sided accessory pathway ablation. In our clinic, the first approach to left-sided accessory pathways is usually the retrograde aortic route. The aim of this study is to determine the predictive factors that should be preferred first in the patient group with left-sided accessory pathways. Materials and Methods: Our study included 557 patients with Wolf- Parkinson-White syndrome who underwent ablation in the Cardiology Department of Ankara City Hospital and Yüksek İhtisas Hospital between January 2017 and March 2024. Of these patients, 235 were excluded because they had a right-sided accessory pathway. 322 patients had a left-sided accessory pathway and the study continued with this patient group. All patients were over 18 years of age. Electrocardiography parameters, echocardiography findings, electrophysiological study (EPS) reports, weight and height parameters were obtained from the hospital data system. Results: 322 patients with Wolf-Parkinson-White syndrome and left-sided accessory pathway were included in the study. The mean age of the patients was 38.96±13.40 years, the minimum patient age was 18, and the maximum patient age was 78. 32.3% of the patients were female and 67.7% were male. 242 of the patients had manifest and 80 had concealed accessory pathways. Of the 55 patients who underwent ablation via the transseptal route, 2 had hypertrophic cardiomyopathy (HCM) and 6 had hypertension (HT). The mean diameter of the ascending aorta (AA) was 32.29±2.85 mm, and the left atrium (LA) was 34.33±3.03 mm. The BMI values of the patients were 24.94±3.94 in the group that was successful with the retrograde aortic route and 24.24±4.68 in the group that was unsuccessful, and no statistical difference was observed between thetwo groups. The EF values of the patients were 61.66±3.91% in the group that was successful with the retrograde route and 61.07±3.82% in the group that was unsuccessful, and no statistical difference was found between the two groups in terms of EF values. In the study population, other echocardiographic IVS, LVAD, left ventricular EDD values were similar in both groups between the patient group with successful retrograde aortic ablation and the group with unsuccessful ablation. Again, left atrium values were 34.39±2.97 mm in the group with successful retrograde aortic ablation and 34.04±3.45 mm in the unsuccessful group, and left atrium values were similar between the two groups. In 82.9% of the patients, ablation with retrograde aortic route was successful. When patients who were successful with retrograde aortic route ablation and those who were unsuccessful (transseptal route was used) were compared, it was determined that the AA values of the patients were significant as a predictive factor for transseptal transition. It was observed that ablation with retrograde aortic route was unsuccessful in the patient group with an ascending aorta diameter of 31 mm and smaller (p0.05), it was observed that accessory pathway localization was on the lateral wall in 23 (41.8 %) of 55 patients who underwent transseptal transition. Conclusion: In our study, it was observed that the rate of switching to transseptal intervention was higher in patients with small aortic diameter who underwent ablation with the retrograde aortic route as the first choice. It was also observed that the rate of transseptal transition was high in accessory pathways located on the lateral wall. As a result, it may be logical to start ablation with the transseptal approach as the first choice in patients with small aortas and lateral/anterolateral accessory pathways.
Benzer Tezler
- Hematüri etyopatogenezinin araştırılmasında bilgisayarlı tomoğrafik ürografinin katkıarı
Turography to investigate hematuria etiopathogenesis contributions
UĞUR DAL
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2010
Radyoloji ve Nükleer TıpKahramanmaraş Sütçü İmam ÜniversitesiRadyoloji Ana Bilim Dalı
YRD. DOÇ. DR. GÜLEN DEMİRPOLAT
- Farkli rejyonel mandibuler anestezi tekniklerinde anestezi etkinliğinin ve olasi komplikasyonlarin incelenmesi
The examination of anesthesia efficiency and possible complications in various regional mandibular anesthesia techniques
HÜSEYİN ASLANTÜRK
Doktora
Türkçe
2013
Diş HekimliğiAnkara ÜniversitesiAğız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Ana Bilim Dalı
PROF. DR. ERDAL ERDEM
- Renal vasküler anatomi ve varyantlarının bt tetkikleri ile değerlendirilmesi
Evaluation of renal vascular anatomy and variants with CT examinations
OĞUZHAN SERÇE
- Renal arter orjin düzeyleri ve renal vasküler varyasyonların sıklığının MDCT anjiografi ile değerlendirilmesi
Prevelance of renal artery origin levels and renal vascular variations: evaluation with MDCT angiography
MAHFUZ MAMİŞ
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2019
Radyoloji ve Nükleer TıpDicle ÜniversitesiRadyodiagnostik Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. MEMİK TEKE
- Wolff-Parkinson-White sendromlu çocuk hastaların klinik ve elektrofizyolojik çalışma ile değerlendirilmesi
Clinical and electrophysiological evaluation of pediatric Wolff-Parkinson-White patients
IŞIL YILDIRIM
Tıpta Uzmanlık
Türkçe
2011
KardiyolojiHacettepe ÜniversitesiÇocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SEMA ÖZER