İnsan sonrası perspektifle şantiye sahasının anlatısı
A post-humanist narrative of the construction site
- Tez No: 904622
- Danışmanlar: DOÇ. DR. NİZAM ONUR SÖNMEZ
- Tez Türü: Yüksek Lisans
- Konular: Mimarlık, Architecture
- Anahtar Kelimeler: İnsan-sonrası, Failî Gerçekçilik, Karen Barad, İnşaat Sahası, Fail, Failî Kesinti, Post-Humanism, Agential Realism, Karen Barad, Construction Site, Agency, Agential Cut
- Yıl: 2024
- Dil: Türkçe
- Üniversite: İstanbul Teknik Üniversitesi
- Enstitü: Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
- Ana Bilim Dalı: Mimarlık Ana Bilim Dalı
- Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
- Sayfa Sayısı: 151
Özet
İnsan-sonrası ve feminist yaklaşımlarla inşaat sahasını geleneksel düşüncelerin ötesinde anlamaya çalışan bu tez çalışması şantiyeyi insan ve insan-dışı bedenlerin karşılıklı etkileşimlerinin gerçekleştiği bir deney alanı olarak yeniden kavramsallaştırır. Mimarlık bilgisi bağlamında şantiyeye yönelik geliştirilen insan-merkezli ve indirgemeci yaklaşımların ötesinde; yerin dinamikler ağının ve çoklu etkileşimlerinin keşfedilmesi için çabalar. Bu bağlamda çalışma inşaat sahasında yer alan maddi unsurların (insan ve insan-dışı aktörler, malzemeler, araçlar) ve söylemsel (yönetmelikler, kararlar, değerlendirmeler) pratiklerin karşılıklı olarak birbirini etkilediği insan-sonrası bir fenomen olarak şantiye sahasını keşfeder. İnşaat sahasının içkin dinamizmi ve ilişkisel doğası farklı insan ve insan-olmayan bedenlerin yalnızca bir kaynak veya araç olarak konumlanmadığı alternatif faillik biçimlerini ortaya çıkarmayı hedefler. Şantiyeye böyle bir bakış ile yaklaşmak; onu yalnızca insan emeğinin bir unsuru olarak değil farklı maddesel bedenlerin temas ettiği, süreçlerin ve etkileşimlerin karmaşık bir etkileşim ağı olarak yeniden düşünmeyi ve tartışmayı olanaklı kılar. Bu meta-teorik kuramsal okuma girişimi mimarlığı daha geniş bir ekolojik ve ontolojik bağlamda konumlandırarak, disiplinin etik sorumluluklarını yeniden değerlendirmeye ve mevcut inşa pratiklerimizin etkilerini ve sonuçlarını düşünmeyi sağlar. Çalışmanın insan-sonrası kuramsal izleğini kuran Karen Barad'ın Failî Gerçekçilik yaklaşımı mikro-kuantum ölçeğinden makro-gezegensel boyutlara doğru genişleyen ve inşaat süreçlerini farklı ölçekler, zamanlar, akışlar içerisinde okumayı sağlayan madde ve anlamın karşılıklı oluştuğu (maddi-söylemsel uygulamalar) bir düşünsel yapı kurar.Tezin düşünce eksenine yerleşen bu yaklaşımın mimarlık disiplininde epistemolojik ve ontolojik varsayımların sorgulanmasını sağlayarak şantiye dinamiklerini daha bütüncül ve ilişkisel bir bağlamda anlamlandırmaya yönelik yenilikçi bir bakış açısı sunduğuna inanıyorum. Tez kapsamında Barad'ın“dola(ş/n)ık”,“iç/kin etkileşim”,“fenomen”,“fail”ve“failî kesinti”gibi kavramları tanıtılır. Barad'ın yaklaşımında faillik varlıkların önceden var olan içkin özellikleri değildir; iç/kin etkileşimleri yoluyla kurulur ve faili kesintiler ile ortaya çıkar. Faili kesinti fenomenin sınırları oluşturan; araştırmanın dola(ş/n)ık olduğu onto-epistemolojinin içerisinde neyin önemseneceği ve neyin göz ardı edileceğine dair kritik kararları içeren böylece epistemolojik ve ontolojik sınırları çizen bir uygulamadır. Bu bağlamda şantiye ortamında gözlemlenen anlar ve verilen kararlar, yalnızca teknik veya tasarımsal seçimler olmanın ötesinde farklı aktörlerin arasındaki karmaşık ilişki ağını yeniden şekillendirir ve alternatif faillik biçimleri oluşturur. Bu perspektiften bakıldığında, inşaat sahası, çoklu ontolojilerin ve epistemolojilerin kesiştiği, gerçekliğin basitçe verili olmadığı aksine devam eden içkin-etkileşimler yoluyla aktif olarak üretildiği ve aktarıldığı bir alan olarak kavramsallaştırılabilir. Çoklu faillerin etkileşimleri içerisinde anlık kurulan faili kesintiler şantiyedeki malzeme tercihleri, atmosferik etkiler, zemin etkileri, yönetmelik kısıtlamaları, söylemsel mekanizmalar gibi farklı aktörlerin inşaat sürecinde birer fail olmasını meşrulaştırır ve şantiye bağlamında (ön)görülmeyen yönleri tartışmaya açmaya olanak sağlar. Şantiyede farklı bedenlerin üzerindeki izleri sürmek ile temellenen araştırma süreci araştırmacı-mimar-fail bedenimin farklı faillere ve deneyimlere dola(ş/n)ık olduğu bir yolculuğa dönüşür. Bu deneyim sadece gözlem yapmakla kalmayıp, aynı zamanda farklı maddi bedenlere dokunma, izleme ve hatırlama süreçleri ile bağlanmayı böylece anıların ve deneyimlerin fenomene dola(ş/n)masına yardımcı olur. Karaköy'deki bir inşaat sahasını merkeze alarak, şantiyenin konumlandırılmış ve bağlamsal doğasını inceleyen; şantiyenin dinamizmini şekillendiren ve oluşumunda yer alan çeşitli etkenleri, araçları ve eylemleri keşfetmeyi hedefleyen“kırınımlı”bir bakış açısını benimsenir. Barad'ın tabiriyle kırınımlı bir mercek kullanmak bu bağlamda inşaat sahasının dinamiğinin keşfedilmesi için bir araç oluşturur. Kırınımlı okuma yaklaşımı güç temsil eden ikilikleri bozar ve geleneksel araştırmacı-araştırma, teori-pratik gibi ikililiklere meydan okuyarak karmaşıklığı ve farklı bakış açıları ile etkileşimi kucaklayan insan-sonrası bir araştırma yaklaşımını teşvik eder. Aynı zamanda Haraway'in öne sürdüğü konumlu bilgi üretimini destekler; yer ile etkileşimle ve çalışmanın tek bir düşünce tarzına ya da disipline sıkışmadığı aksine farklı kaynaklardan, yaklaşımlardan ve perspektiflerden beslendiği bir melezliği mümkün kılar. Şantiye özelinde bu düşünsel altyapının kullanılması mimarlık pratiğinde spekülatif bir tartışma zemini oluşturmasını ve çok katmanlı ilişki ağlarını, farklı faillerin arasındaki ilişkilerin keşfini ve etik/politik sorumlulukların daha derinlemesine tartışılmasını mümkün kılar. Şantiye ortamının karmaşık dinamiklerini kavramak için gözlemlerime eşlik eden eleştirel/ teorik/ spekülatif düşünce süreçlerini Karaköy Şantiyesinin farklı zamansallıklarını takip ederek etik, politik, sosyal, kültürel olguların sorgulanmasına ontolojik ve epistemolojik boyutlarının sorgulanmasının ve farklı anlamlarını, çıkarımlarını keşfetmenin bir yolu olarak kullanılır. Karaköy Şantiyesi dola(ş/n)ıklığında edinilen gözlemler bir dizi iç/kin etkileşim anı üzerinden tartışmaya açarak inşaat alanının alternatif anlatılarını oluşturulur. Karaköy Şantiyesinin [an]latısı faili kesinti anlarının farklı faillerin iç/kin etkileşimleri üzerinden“muğlaklık”ve“kırılganlık”kavramlarının kırınımlı bir okumasıyla kurulur. Muğlaklık kavramı sınırları net-belirgin-görünür-açık ve planlı olanın bir antitezi olarak şantiyenin belirsizliğiyle ilintili anların dökümünü kurar. Kırılganlık kavramı ise sabit-kalıcı-sağlam-kuvvetli ve yeni olmanın antitezi olarak Butler ve Barad'ın teorik düşüncelerinin senteziyle oluşur. Şantiyenin dinamikleri ve içerdiği ilişkiselliği keşfetmek üzerine kurulan anlatı kaçınılmaz olarak bazı Failî kesintiler oluşturur ve faillerin oluşma durumunu gerekçelendirir. Bu noktada her duruma ve ana eşit özen göstermenin mümkün olmadığının bilincinde olarak failî kesintilerin (sınırların veya ayrımların) üretken bir şekilde yeni ilişkiler ve kısmi bağlantılar yaratma potansiyeli kullanılır. Yapılan kesintiler birbirine dola(ş/n)ık ipliklerden faillerin keşfedilmesine olan sağlayan anlık birlikte / ayrık icra edilen uygulamalardır. Şantiye fenomeninin sabit bir bitişi veya nihai bir temsili yoktur, her şey olasılıklara yeniden şekillendirmelere açıktır. Bir aktör farklı bir etkileşim ağı içerisinde fail olarak bedenleşirken, diğer aktörler yeniden yapılandırılır; dolayısıyla insan-mimar-araştırmacının konumu ve öznelliği anlatının ve oluşacak faillik biçimlerini şekillendirir ve tez özelinde failliğin insan-olmayan bedenleri önceleyen bir anlatı ekseninde kurulduğu söylenebilir. Faillerin takdimi ve inşaatı şekillendirdiği ve etkilediği anların yanı sıra ölçekler arası geçişlerde konumunu yitirmeden İstanbul ve Türkiye özelinde bazı politik, ekolojik, kültürel ve siyasi olguları mimarlığın maddi-söylemsel yönleriyle tartışmaya açar. Bu bağlamda mimarlık Barad'ın Failî Gerçekçilik düşüncesiyle ele alındığında adeta sonu gelmeyen metaforik bir şantiyeye dönüşür. Tasarım masasında çizilen her çizgi, inşaat sahasında atılan her bir adım, yıkılan her bir duvar mimari fenomeninin (yeniden) tasarı / inşa / yıkım süreçlerini yani dinamik doğasını yansıtır; inşanın sürekli değişim içinde olma potansiyelini destekler. Bu yaklaşım mimarlığın içerdiği karmaşık ilişkiler yumağının içerisinde sınırsız hikâye, etkileşim ve olasılık alanı tanımlar. Mimaride ele alınan failler sadece taş, çelik ve camdan ibaret değil; insan ve insan-olmayan aktörlerin, geçmiş, şimdi ve geleceğin, madde ve anlamın iç içe geçtiği büyüleyici bir dola(ş/n)ıklık olarak karşımıza çıkar. İnşayı faili kesintilerin kurduğu olasılıklar üzerinden düşünmek araştırmacı olarak bizleri heyecan verici bir yolculuğa çıkarır, mimari gerçekliğin alternatiflerini kurmayı, yeni hikayeleri ve anlamları aramaya davet eder. Böylece mimarlık sadece fiziksel yapıları değil; dünyanın karmaşık maddi-söylemsel dokusunu (zamansal, mekânsal, kültürel, toplumsal, politik vb.) da şekillendiren bir disiplin olarak yeniden kurulur.
Özet (Çeviri)
This thesis re-conceptualizes the construction site as an experimental arena where the reciprocal interactions between human and non-human bodies occur, striving to comprehend the construction site beyond traditional paradigms through post-humanist and feminist approaches. Transcending human-centric and reductionist approaches developed in the context of architectural knowledge, this study endeavors to elucidate the intricate dynamics of networks and the multifaceted intraactions inherent in the construction site. In this context, the study explores the construction site as a post-human phenomenon in which the material (human and non-human actors, materials, tools etc.) and discursive practices (regulations, decisions, assessments etc.) mutually co-construct one another. The inherent dynamism and relational nature of the construction site aims to reveal alternative forms of agency in which different human and non-human bodies are not merely positioned as resources or tools. Approaching the construction site from such a perspective makes ir possivle to (re)conceptualize and (re)discuss it not merely as an element of human labor, but as a complex entanglements of intraactions where a variety of material bodies intersect. This attempt at a meta-theoretical reading situates architecture in a broader ecological and ontological context, allowing us to (re)assess the ethical responsibilities of the discipline and to consider the effects and consequences of our current construction practices. Karen Barad's Agential Realism approach, which establishes the post-human theoretical trajectory of this study, constructs a conceptual framework where matter and meaning co-emerge through material-discursive practices. This framework expands from the micro-quantum scale to macro-planetary dimensions, allowing for the interpretation of construction processes across diverse scales, temporalities, and flows. This approach, situated at the core of the thesis's theoritical framework, offers an innovative perspective by enabling the questioning of epistemological and ontological assumptions in the architectural discipline, thus providing a more inclusive and relational understanding of construction site dynamics. The thesis introduces Barad's concepts such as“entanglement”,“intra-action”,“phenomenon”,“agency”and“agential cut”. In Barad's framework, agency is not an inherent trait of pre-existing entities; instead, it is co-constituted through intra-actions and emerges via agential cuts. The agential cut is a practice that establishes the boundaries of the phenomenon; it involves critical decisions about what is to be taken into account and what is to be ignored within the onto-epistemology in which the research is entangled, thus drawing epistemological and ontological boundaries. In this context, the moments observed and decisions made in the construction site are not only technical or design choices, but also (re)shape the complex phenomenas of relations between different forms of agency. From this perspective, the construction site can be conceptualized as a space where multiple ontologies and epistemologies intersect, in which reality is not simply given but actively produced and conveyed through ongoing intra-actions. Within the interactions of multiple agents, agential cuts legitimize diverse actors—such as material choices, atmospheric effects, ground impacts, regulatory constraints, and other discursive mechanisms—as agents in the construction process, while enabling the exploration of (un)foreseen aspects within the context of the construction site. The research process, grounded in tracing the marks upon various bodies at the construction site, transforms into a journey where my researcher-architect-agency body becomes entangled with different agents and experiences. This experience involves not only observation but also engaging in processes of touching, tracking, and recalling different material bodies, thereby helping to the entanglement of memories and experiences with the phenomenon. Centering on a construction site in Karaköy, this study adopts a“diffractive”perspective to examine the situated and contextual nature of the construction site, aiming to explore the various factors, tools, and actions that shape its dynamism and contribute to its formation. Using a diffractive lens, as Karen Barad suggests, becomes a means to uncover the dynamics of the construction site in this context. The diffractive reading approach dismantles power-representing dualities and challenges traditional binaries such as researcher-research and theory-practice, fostering a post-human research approach that embraces complexity and intra-action with diverse perspectives.At the same time, it supports the situated knowledge production that Haraway argues for, enabling hybridity through intra-actions with place and where work is not confined to a single mode of thought or discipline, but rather draws on different sources, approaches and perspectives. The use of this theoritical framework in the specific case of the Karaköy construction site allows for the establishment of a speculative discourse in architectural practice, and to explore multi-layered networks of relations, the relationships between different agencies, and to discuss ethical/political responsibilities in more depth. In order to grasp the complex dynamics of the construction site environment, critical/ theoretical/ speculative thought processes accompanying my observations are used as a way to question ethical, political, social, cultural aspects of phenomena by following the different temporalities of the Karaköy Construction Site as a way of questioning its ontological and epistemological dimensions and discovering its different meanings and implications. These observations, obtained amid the entanglement of the Karaköy site, are discussed through a series of intra-action moments to construct alternative narratives of the construction area. The narrative of the Karaköy site is established through the diffractive reading of concepts of 'ambiguity' and 'fragility' via agential cuts and intra-actions among various agents. The concept of“ambiguity”serves as an antithesis to the clear-defined-visible-explicit and planned, documenting moments linked to the uncertainty of the site. Meanwhile, the concept of“fragility”, conceived as the antithesis of stable-permanent-strong and new, is the synthesis of Butler and Barad's theoretical ideas. The narrative built around exploring the dynamics and relationalities inherent in the construction site inevitably initiates certain agential cuts, as per Barad's framework, and legitimizes the conditions under which agencies emerge. Acknowledging the impossibility of paying equal attention to every situation or moment, the productive potential of agential cuts (boundaries or distinctions) is productively creating new relationships and connections. These cuts are enacted practices that cutting together-apart the entangled threads assist in unveiling agents. There is no fixed end or final representation of the construction site phenomenon, everything is open to possibilities and reshaping. While one actor is embodied as an agent in a different intra-action threads, other actors are reconfigured; therefore, the position and subjectivity of the human-architect-researcher shapes the narrative and the forms of agency that will emerge, and in the thesis, it can be said that agency is constructed on the axis of a narrative that prioritizes non-human bodies. Besides discovering agents and shaping and influencing the construction site, it opens discussions on certain political, ecological, cultural and political facts in Istanbul and Turkey to discussion through the material-discursive aspects of architecture without losing its position in transitions between scales. In this context, when architecture is approached through Barad's theoretical framework of Agential Realism, it transforms into an endless metaphorical construction site. Each line drawn on the design table, each step taken on the construction site, each wall demolished reflects the (re)design / construction / demolition processes of the architectural phenomenon, that is, its dynamic nature; it supports the potential of construction to be in constant change. This approach delineates a boundless realm of narratives, interactions, and possibilities within the intricate fabric of relationships inherent in architecture.The agents addressed within architecture are not merely stone, steel, and glass; they manifest as a fascinating entanglement where human and non-human bodies, past, present, and future, as well as matter and meaning, intertwine. Considering construction through the possibilities established by agential cuts takes us, as researchers, on an exhilarating journey, inviting us to forge alternatives to architectural reality and seek new narratives and meanings. Hence, architecture is not merely reconstructed as a discipline of physical structures but also as one that shapes the world's complex material-discursive fabric, encompassing temporal, spatial, cultural, social, political, and other dimensions.
Benzer Tezler
- Assessment of urbanization history of Addis Ababa city, Ethiopia
Addıs Ababa cıty, Ethıopıa'nın kentleşme tarihinin değerlendirilmesi
ABDURAHMAN HUSSEN YIMER
Yüksek Lisans
İngilizce
2023
Şehircilik ve Bölge PlanlamaMersin ÜniversitesiŞehir ve Bölge Planlama Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ALİ CENAP YOLOĞLU
- Derin öğrenme ile cerrahi video anlama
Surgical video understanding with deep learning
ABDISHAKOUR ABDILLAHI AWALE ABDISHAKOUR ABDILLAHI AWALE
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Bilgisayar Mühendisliği Bilimleri-Bilgisayar ve KontrolGazi ÜniversitesiBilişim Sistemleri Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ DUYGU SARIKAYA
- Yeni Cami'nin akustik açıdan performans değerlendirmesi
Evaluation of the acoustical performance of the New Mosque
EVREN YILDIRIM
Yüksek Lisans
Türkçe
2003
Mimarlıkİstanbul Teknik ÜniversitesiMimarlık Ana Bilim Dalı
PROF. DR. SEVTAP YILMAZ DEMİRKALE
- Resilient design of CLT buildings against fire and earthquake
Çok katlı CLT binaların yangın ve depreme karşı direnç esaslı tasarımı
ÖMER ASIM ŞİŞMAN
Yüksek Lisans
İngilizce
2022
Deprem Mühendisliğiİstanbul Teknik Üniversitesiİnşaat Mühendisliği Ana Bilim Dalı
DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖMER TUĞRUL TURAN
PROF. DR. ARIO CECCOTTI
- Posthuman feminism in Michel Faber's Under the Skin and Naomi Alderman's The Power
Michel Faber'in Under the Skin ve Naomi Alderman'ın The Power romanlarında insan sonrası feminizm
SEMİH KARADAYI
Yüksek Lisans
İngilizce
2024
İngiliz Dili ve EdebiyatıHacettepe Üniversitesiİngiliz Edebiyatı Ana Bilim Dalı
DOÇ. DR. ALEV KARADUMAN