Geri Dön

Primer hiperparatiroidili hastalarda mikrodalga ablasyon tedavisinin etkinliğinin değerlendirilmesinde superb mikrovasküler görüntülemenin rolü

The role of superb microvascular imaging in evaluating the efficacy of microwave ablation for primary hyperparathyroidism

  1. Tez No: 907251
  2. Yazar: SERCAN VURĞUN
  3. Danışmanlar: DOÇ. DR. MUHAMMET ARSLAN
  4. Tez Türü: Tıpta Uzmanlık
  5. Konular: Radyoloji ve Nükleer Tıp, Radiology and Nuclear Medicine
  6. Anahtar Kelimeler: Belirtilmemiş.
  7. Yıl: 2024
  8. Dil: Türkçe
  9. Üniversite: Pamukkale Üniversitesi
  10. Enstitü: Tıp Fakültesi
  11. Ana Bilim Dalı: Radyoloji Ana Bilim Dalı
  12. Bilim Dalı: Belirtilmemiş.
  13. Sayfa Sayısı: 110

Özet

Primer hiperparatiroidi (PHPT)' de cerrahi tedaviye alternatif olarak uygulanan mikrodalga ablasyon (MDA) tedavisinde inkomplet ablasyon, operatif başarısızlığa yol açan temel faktörlerden biridir. Günümüzde MDA tedavisi sonrası komplet ve inkomplet ablasyonun değerlendirilmesinde en sık kontrastlı ultrasonografi (US) tercih edilmektedir. Superb mikrovasküler görüntüleme (SMG) ise doku mikrovaskülaritesini hassas şekilde gösterebilen, kontrastlı US' ye göre non-invaziv, kontrast madde kullanımı gerekmeyen, daha düşük maliyetli ve kolay ulaşılabilir olan yeni bir US tekniğidir. Bu prospektif, kesitsel, tek merkezli ve multidisipliner çalışmanın amacı, PHPT' de MDA tedavisinin etkinliğinin değerlendirilmesinde SMG' nin rolünü araştırmaktı. Çalışmamız yerel etik kurul tarafından onaylandı. Eylül 2022 ile Şubat 2024 tarihleri arasında PHPT nedeniyle MDA tedavisi uygulanan 41 hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastaların ablasyon öncesinde klinik, laboratuvar ve radyolojik değerlendirmeleri yapıldı. MDA işlemleri izlenerek teknik parametreler ve komplikasyonlar not edildi. MDA sonrası takipte 1.gün, 1.ay ve 6.ayda serum parathormon (PTH) ve kalsiyum düzeyleri ölçüldü. Radyolojik değerlendirme ise 1.ay kontrolünde tekrar yapıldı. Radyolojik değerlendirmelerde US' de gri skala ile lezyonun lokasyonu belirlenip, maksimum çapı ve hacmi ölçüldükten sonra SMG' de serbest ROI (Region of Interest) ile lezyon sınırları işaretlenerek vaskülarite indeksleri (VI) ölçüldü. Ablasyon sonrası SMG' de lezyonda vaskülarite görülmemesi komplet ablasyon olarak tanımlandı ve rezidü vaskülarite görülmesi inkomplet ablasyon olarak değerlendirildi. Klinik başarı, işlemden sonraki 6 aylık takip döneminde hem serum PTH hem de serum kalsiyum düzeylerinin normal aralıkta seyretmesi olarak tanımlandı. Çalışma yaşları 34 ile 79 arasında değişmekte olan, 35' i kadın ve 6' sı erkek olmak üzere 41 hastaya ait 41 paratiroid lezyonu ile yapıldı. MDA tedavilerinin tamamı tek seans olarak gerçekleştirildi. Teknik başarı oranı %100' dü. SMG' de lezyonların %75,6' sında komplet ablasyon ve %24,4' ünde inkomplet ablasyon saptandı. Klinik başarı oranı %53,7 idi. Takipte 6.ayda normokalsemi oranı ise %80,5 olarak saptandı. SMG inceleme bulguları ile klinik başarı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (p=0,002). SMG' de inkomplet ablasyon saptanan hastalarda klinik başarı oranı (%10), komplet ablasyon saptanan hastalara (%67,7) göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüktü (p=0,002). Klinik başarı sonuçlarına göre SMG' nin tedavi etkinliğini değerlendirmede duyarlılığı %47,4, özgüllüğü %95,5, pozitif öngörü değeri %90, negatif öngörü değeri %67,7 ve doğruluğu %73,2 olarak hesaplandı. Preablasyon US' de lezyonların SMG VI düzeyleri ortalama %20,45 ± 9,25 ve medyan %19,55 (aralık, %4 – 52,96) olarak saptandı. Klinik olarak hem başarılı hem de başarısız olan hastalarda, preablasyon US' ye göre postablasyon US' de lezyonun maksimum çapı, hacmi ve SMG VI düzeylerindeki düşüşler istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001). Klinik olarak hem başarılı hem de başarısız olan hastalarda, preablasyon serum PTH ve kalsiyum düzeyine göre postablasyon 1.gün, 1.ay ve 6.ay serum PTH ve kalsiyum düzeylerinde görülen düşüşler istatistiksel olarak anlamlıydı (p

Özet (Çeviri)

Incomplete ablation is one of the main factors leading to operative failure in microwave ablation (MWA), which is used as an alternative to surgery for treating primary hyperparathyroidism (PHPT). Contrast-enhanced ultrasonography (CEUS) is commonly used for evaluating complete and incomplete ablation following MWA. Superb microvascular imaging (SMI) is a new ultrasound (US) technique that accurately demonstrates tissue microvascularity. Compared to CEUS, SMI is noninvasive, requires no contrast agents, is more cost-effective, and is easily accessible. This prospective, cross-sectional study, conducted at a single center with a multidisciplinary approach, aimed to investigate the role of SMI in evaluating the efficacy of MWA for PHPT. Our study was approved by the local ethics committee. A total of 41 patients who underwent MWA for PHPT between September 2022 and February 2024 were included in the study. All patients underwent clinical, laboratory, and radiological assessments before ablation. The MWA procedures were monitored, and the technical parameters and complications were documented. After MWA, all patients were followed up for 6 months. Serum parathyroid hormone (PTH) and calcium levels were measured on the first day, at the first month, and at the sixth month of follow-up after MWA. Radiological assessment was repeated at the first-month follow-up. The radiological evaluations included the assessment of the parathyroid lesion's location, maximum diameter, and volume using gray-scale US. The lesion boundaries were then delineated using a free-style ROI (Region of Interest) in SMI, followed by the measurement of the vascularity index (VI). In SMI, post-ablation, the absence of vascularity within the lesion was defined as complete ablation, whereas the presence of residual vascularity was considered indicative of incomplete ablation. Clinical success was defined as maintaining serum PTH and calcium levels within the normal range at the six-month follow-up after MWA. The study included 41 parathyroid lesions from 41 patients, consisting of 35 women and 6 men, aged between 34 and 79 years. Each MWA treatment was performed in a single session. The technical success rate was 100%. In SMI, complete ablation was achieved in 75.6% of the lesions, while incomplete ablation was detected in 24.4%. The clinical success rate was 53.7%. At the sixth-month follow-up after the MWA, the normocalcemia rate was 80.5%. A statistically significant relationship was found between SMI findings and clinical success (p=0.002). The clinical success rate in patients with incomplete ablation detected by SMI (10%) was statistically significantly lower than in those with complete ablation (67.7%) (p=0.002). Based on the clinical success outcomes, the sensitivity, specificity, positive predictive value, negative predictive value, and accuracy of SMI in evaluating MWA efficacy were calculated as 47.4%, 95.5%, 90%, 67.7%, and 73.2%, respectively. In the pre-ablation US, the lesions' SMI VI values ranged from 4 to 52.96%, with a mean of 20.45 ± 9.25% and a median of 19.55%. In both clinically successful and unsuccessful patients, the reductions in the lesion's maximum diameter, volume, and SMI VI in post-ablation US compared to pre-ablation US were statistically significant (p=0.001). In both clinically successful and unsuccessful patients, reductions in serum PTH and calcium levels on the first day, first month, and sixth month post-ablation compared to pre-ablation levels, were statistically significant (p

Benzer Tezler

  1. Primer hiperparatiroidili hastalarda yapısal ve fonksiyonel kardiyak belirteçlerin manyetik rezonans görüntüleme ile değerlendirilmesi ve kardiyokinlerle ilişkilerinin incelenmesi

    Assessment of structural and functional cardiac parameters with cardiac magnetic resonance imaging and their relation with cardiokines in patients with primary hyperparathyroidism

    UĞUR ÖZBERK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2023

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıHacettepe Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    DOÇ. DR. SÜLEYMAN NAHİT ŞENDUR

    PROF. DR. AYŞE TOMRİS ERBAŞ

  2. Primer hiperparatiroidili hastalarda preoperatif tanı yöntemleri ile ameliyat bulgularının korelasyonunun değerlendirilmesi

    The correlation between preoperative diagnostic methods and operative findings in patients with primary hyperparathyroidism

    HANDE KÖKSAL

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2005

    Genel CerrahiGazi Üniversitesi

    Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı

    DOÇ.DR. FERİT TANERİ

  3. Primer hiperparatiroidili hastalarda cerrahi öncesi ve sonrası biyokimyasal kardiyovasküler risk faktörleri, karotis intima media kalınlığı ve arteriyel sertlik değerlendirilmesi

    Evaluation of biochemical cardiovascular risk factors, carotid intima media thickness and arterial stiffness before and after surgery in patients with primary hyperparathyroidism

    GÜVEN BARIŞ CANSU

    Tıpta Yan Dal Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2013

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıAkdeniz Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. HASAN ALİ ALTUNBAŞ

  4. Primer hiperparatiroidili hastalarda metabolik sendrom sıklığı

    Prevalence of metabolic syndrome in primary hyperparathyroidism

    GÖKÇEN TUĞBA ÇEVİK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2015

    Endokrinoloji ve Metabolizma HastalıklarıTrakya Üniversitesi

    İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı

    PROF. DR. SİBEL GÜLDİKEN

  5. Primer hiperparatiroidili hastalarda lezyonun belirlenmesinde tetrofosmin-teknesyum substraksiyon sintigrafisi, çift fazlı sestamibi sintigrafisi ve gama prob yöntemlerinin değeri

    The Value of tetrofosmin-technetium subtraction, dual phase sestamibi and gamma probe in localization of lesion in patients with primary heyperparathyroidism

    HÜSEYİN CENGİZ DEMİRKÜREK

    Tıpta Uzmanlık

    Türkçe

    Türkçe

    2001

    Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıklarıİstanbul Üniversitesi

    Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı

    PROF.DR. IŞIK ADALET